Sosyal Güvenlik Kurumu, 7 Ayda 25 Milyar Lira Açık Verdi

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler gerçeğin öyle olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bu yılın ilk 7 ayında 25 milyar 667 milyon lira açık verdi.

2003 yılından bu yana bütçeden SGK’ya 1 trilyon 905 milyar lira transfer yapıldı ve açık miktarı 472 milyar 445 milyon TL oldu.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre; iflasa doğru giden SGK, AKP iktidarları döneminde, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sık sık eleştirdiği Kemal Kılıçdaroğlu döneminden 102 kat daha fazla açık verdi.

Kurumun geçen yılki açığı da 21 milyar 613 milyon TL olmuştu. 1992-1999 yılları arasında SSK Genel Müdürlüğü yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun döneminde ise kurumun toplam açığı 4.6 milyar liraydı.

“AKP iktidarları döneminde SGK’nın durumu” konulu bir rapor hazırlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “2003-2007 yılları arasındaki SGK’nın toplam açığı 113 milyar 987 milyon TL olurken, 2003-2007 yılları arasındaki toplam açık, Kılıçdaroğlu döneminin 7 yıllık toplam açığının 24.7 katı oldu” dedi.

Ağbaba, SGK’nın bu yılın ilk 7 ayındaki 25.6 milyar liralık açığının geçen yılın tamamına göre 4.5 milyar TL fazla olduğunu kaydetti. Ağbaba, “AKP Genel Başkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu döneminde SSK’nın iflas ettiğine dair söylemlerde bulunsa da bu iddia bizzat SGK’nın mali tabloları ile çürümektedir” dedi.

Nebati: Biz enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Arab News’e verdiği röportajda, Türkiye’deki enflasyona ilişkin konuştu. Nebati, geçen yıldan itibaren emtia fiyatlarının yanı sıra nakliye maliyetleri ve enerji fiyatlarının artması nedeniyle enflasyonun yükseldiğini söyledi.

AA’nın aktardığına göre “Enflasyonla mücadele için insana odaklandık” diyen Nebati, “Büyüme istiyoruz ama insanların işini kaybetmesini istemiyoruz. Üretim ve verimliliğin devam etmesini istiyoruz. Enerji fiyatlarının üzerindeki baskı azaldığı için şanslıyız” dedi.

“Enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz” diyerek devam eden Nebati, “Bunu insan temelli bir yaklaşımla görüyoruz. İnsanların işini kaybetmesini istemiyoruz. İşlerini kaybetmemeleri için elimizden geleni yapacağız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Türkiye, Asgari Ücret Sıralamasında Avrupa’da Sondan İkinci

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler, gerçeğin öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. 

Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Aziz Çelik, Türkiye’deki asgari ücreti değerlendirdi, AB ülkeleri ile durumu kıyasladı.

Prof. Dr. Aziz Çelik Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söylüyor.

BBC Türkçe’den Onur Erem’in haberine göre, Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söyledi. Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Öyle ki, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bunda Türk Lirası’nın büyük değer kaybının da etkili olduğunu söyledi.

Prof. Çelik asgari ücretin en az, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğini, böylece iki ebeveynin çalıştığı iki çocuklu bir ailenin yoksulluk sınırı üstünde kalabileceğini söyledi.

Türk-İş’e göre ekim ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 24 bin 186 TL oldu. Bunun yarısı 12 bin 93 TL yapıyor. Asgari ücretin bu seviyeye gelmesi için 2.19 katına çıkarılması, başka bir deyişle yüzde 119 zam yapılması gerekiyor.

Asgari ücrette artışın enflasyonu daha da yukarı çekeceğine dair kaygılar da var. Prof. Dr. Yalçın Karatepe “Asgari ücreti artırarak insanları doğal gaz faturalarını ödeyebilir hale getirmeniz enflasyonu artırabilir mi” dedi.

Prof. Aziz Çelik, Türkiye’de işgücünün yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığına ve böylece işçi sınıfının bir ‘asgari ücretliler topluluğuna’ dönüştüğüne de dikkat çekti.

Çelik, “Avrupa ülkelerinde temel ücret belirleyicisi toplu pazarlıklarken Türkiye’de asgari ücret temel ücret belirleyicisi. Bu çok ciddi bir problem. Ben bunu ‘asgari ücret tuzağı’ olarak adlandırıyorum. Asgari ücret bir ortalama ücrete dönüştü” dedi.

Paylaşın

‘Nebati Dönemi’nde Özelleştirme Rekor Kırdı: 7,6 Milyar Lira

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanan Nureddin Nebati’nin 10 aylık görev süresi boyunca 7,6 milyar TL’lik kamu taşınmazı satışı yapıldığı belirlendi. 1986’da başlayan özelleştirme tarihinden 2021 yılına kadar yapılan satışa yalnızca iki yılda ulaşıldığı ortaya çıktı.

1986’da başlayan özelleştirme tarihinden 2021 yılına kadar yapılan satışa yalnızca iki yılda ulaşıldığı ortaya çıktı.

Resmi verilere göre, 1986 ve 2021 yıllarını da kapsayan 35 yılda toplam 7,9 milyar TL değerinde kamu taşınmazı satıldı. 2021 yılının tamamı ile 2022 yılının 10 ayında toplam 7 milyar 609 milyon TL değerinde kamu taşınmazı satışı gerçekleşti.

Birgün’den Mustafa Bildircin‘in haberine göre; AK Parti’nin özelleştirme bilançosuna tepki gösteren CHP’li Bingöl, “Türkiye’nin dört bir yanından halka ait olan arazilerin satışı yapılıyor. Seçim harcamaları için bu halkın elinde kalan ne varsa satmayı göze almış bir iktidarla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

CHP PM Üyesi ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, AK Parti’nin kamunun elinde kalan son kurumları da Özelleştirme İdaresi aracılığıyla elden çıkardığını belirtti.

“Özelleştirmeler ile giderayak Türkiye’yi bitirmeye çalışıyorlar” dedi. TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM ve şeker fabrikaları gibi önemli kurumların AK Parti döneminde özelleştirildiğini vurgulayan Bingöl, şunları kaydetti:

‘Satılacak bir şey kalmadı’ dediğimizde ise yeni alanlar, yeni kamu arazilerini imara açarak satışa çıkarttılar. Sayıştay, 2014 yılından itibaren her yıl değer tespit komisyonu tarafından hazırlanan değer tespit sonuçlarını yayımlaması konusunda Özelleştirme İdaresi’ni uyarıyor.

Ancak idare kelime oyunları ile satılan taşınmazlar ve kurumlara ilişkin bilgileri kamuoyundan saklıyor. Sayıştay raporunda açıkça kanunun bu düzenlemeyi, ‘özelleştirme uygulamalarına açıklık kazandırılması’ amacıyla yapıldığını belirtiyor. AKP halka ait olan taşınmazları ve kurumların satışını koca bir karanlıkla örtmek istiyor.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Hizmet Üretici Enflasyonu Yüzde 107 Oldu

Hizmet üretici enflasyonu, eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,55, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 72,26, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,01 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 78,34 artış gösterdi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) Eylül 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, H-ÜFE eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2,55, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 72,26, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 107,01 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 78,34 artış gösterdi.

Bir önceki yılın aynı ayına göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 140,57, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 95,83, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 64,65, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 88,65, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 79,98, idari ve destek hizmetlerde yüzde 95,28 artış gerçekleşti.

Bir önceki aya göre, ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yüzde 2,34 artış, konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 1,14 artış, bilgi ve iletişim hizmetlerinde yüzde 4,33 artış, gayrimenkul hizmetlerinde yüzde 2,85 azalış, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 7,42 artış, idari ve destek hizmetlerde yüzde 1,09 artış gerçekleşti.

Posta ve kurye hizmetlerindeki artış yüzde 177

H-ÜFE sektörlerinden telekomünikasyon hizmetleri yüzde 39,48, hukuk ve muhasebe hizmetleri yüzde 43,46, sinema filmi, video ve televizyon programı yapımcılık hizmetleri, ses kaydı ve müzik yayımlama yüzde 57,09 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu. Buna karşılık posta ve kurye hizmetleri yüzde 177,31, hava yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 163,88, su yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 141,01 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

H-ÜFE sektörlerinden konaklama hizmetleri yüzde 8,23, seyahat acentesi, tur operatörü, diğer rezervasyon hizmetleri ve ilgili hizmetler yüzde 6,41, hava yolu taşımacılığı hizmetleri yüzde 5,56 ile endekslerin en fazla azalış gösterdiği alt sektörler oldu. Buna karşılık programcılık ve yayıncılık hizmetleri yüzde 70,46, reklamcılık ve piyasa araştırması hizmetleri yüzde 20,31, sinema filmi, video ve televizyon programı yapımcılık hizmetleri, ses kaydı ve müzik yayımlama yüzde 8.47 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.

Paylaşın

Ekonomi Yine Güven Vermedi

Eylül ayında aynı düzeyde kalan ekonomik güven endeksi, ekim ayında yüzde 3,0 oranında artarak 97,1 değerini aldı. Ekonomik güven endeksi eylül ayında 94,3 idi. Endeks, ekim ayında 100’den küçük değer alarak kötümserliği gösterdi. 

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekim 2022 Ekonomik Güven Endeksi verilerini paylaştı. Buna göre, ekonomik güven endeksi eylül ayında 94,3 iken, ekim ayında yüzde 3,0 oranında artarak 97,1 değerini aldı.

Bir önceki aya göre ekim ayında tüketici güven endeksi yüzde 5,3 oranında artarak 76,2 değerini, reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,8 oranında artarak 102,0 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 0,9 oranında artarak 119,3 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 3,0 oranında artarak 119,4 değerini aldı.

Endeksin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Yüzde 93,4 değerinde veri ise piyasanın hâlâ pozitif bir bakış açısına sahip olmadığını ortaya koyuyor.

Ekonomik güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.

Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır. Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır.

Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır. Ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Dış Ticaret Açığı Yüzde 268 Arttı

İktidar, ekonomiye ilişkin pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan veriler, iktidarı yalanlıyor. Eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 268.1 artarak 2 milyar 607 milyon dolardan, 9 milyar 595 milyon dolara yükseldi.

Haber Merkezi / Geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2022 yılı eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9.2 artarak 22 milyar 612 milyon dolar, ithalat yüzde 38.1 artarak 32 milyar 208 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Dış Ticaret İstatistikleri Eylül 2022 verilerini açıkladı. Buna göre, geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2022 yılı Eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,2 artarak 22 milyar 612 milyon dolar, ithalat yüzde 38,1 artarak 32 milyar 208 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2022 yılı Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17,0 artarak 188 milyar 152 milyon dolar, ithalat yüzde 40,4 artarak 271 milyar 249 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2022 Eylül ayında yüzde 4,4 artarak 19 milyar 901 milyon dolardan, 20 milyar 779 milyon dolara yükseldi.

Eylül ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 10,9 artarak 18 milyar 571 milyon dolardan, 20 milyar 602 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret fazlası eylül ayında 177 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 7,6 artarak 41 milyar 381 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 100,9 oldu.

Dış ticaret açığı yüzde 268,1 arttı

Eylül ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 268,1 artarak 2 milyar 607 milyon dolardan, 9 milyar 595 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Eylül ayında yüzde 88,8 iken, 2022 Eylül ayında yüzde 70,2’ye geriledi.

Ocak-Eylül döneminde dış ticaret açığı yüzde 156,3 artarak 32 milyar 423 milyon dolardan, 83 milyar 97 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Eylül döneminde yüzde 83,2 iken, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 69,4’e geriledi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, Eylül ayında imalat sanayinin payı yüzde 95,3, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,6, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,5 oldu.

Ocak-Eylül döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,7, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,9, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,9 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, Eylül ayında ara mallarının payı %80,3, sermaye mallarının payı yüzde 11,1 ve tüketim mallarının payı yüzde 8,5 oldu. İthalatta, Ocak-Eylül döneminde ara mallarının payı yüzde 81,4, sermaye mallarının payı yüzde 10,7 ve tüketim mallarının payı yüzde 7,8 oldu.

İhracatta Almanya birinci

Eylül ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 2 milyar 3 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 378 milyon dolar ile ABD, 1 milyar 277 milyon dolar ile Irak, 1 milyar 205 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 1 milyar 147 milyon dolar ile Rusya Federasyonu takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 31’inı oluşturdu.

Ocak-Eylül döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 15 milyar 777 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 12 milyar 746 milyon dolar ile ABD, 9 milyar 885 milyon dolar ile Irak, 9 milyar 801 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 9 milyar 268 milyon dolar ile İtalya ve takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30.5’ini oluşturdu.

En çok ithalat Rusya’dan

İthalatta Rusya Federasyonu ilk sırayı aldı. Eylül ayında Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 6 milyar 226 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 3 milyar 709 milyon dolar ile Çin, 2 milyar 129 milyon dolar ile İsviçre, 2 milyar 37 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 512 milyon dolar ile ABD izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 48.5’ini oluşturdu.

Ocak-Eylül döneminde ithalatta ilk sırayı Rusya Federasyonu aldı. Rusya Federasyonu’ndan yapılan ithalat 44 milyar 638 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 31 milyar 742 milyon dolar ile Çin, 17 milyar 364 milyon dolar ile Almanya, 11 milyar 807 milyon dolar ile ABD, 10 milyar 330 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 42.7’sini oluşturdu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Tahminini 65,2’ye Yükseltti

Merkez Bankası, enflasyonun 2022 yılı sonunda yüzde 65,2 olarak gerçekleşeceği, 2023 yıl sonunda yüzde 22,3 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyesine gerileyerek, azalış eğilimini sürdüreceğinin tahmin edildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Bankanın bir önceki enflasyon beklentisi bu yıl sonu için yüzde 60,6, gelecek yıl sonu için yüzde 19,2 ve 2024 yılı sonu için yüzde 8,8 seviyesinde bulunuyordu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın son Enflasyon Raporuna ilişkin sunum yaptı. Kavcıoğlu’nun sunduğu sunumda öne çıkan ifadeler şöyle:

“Yurt içi iktisadi faaliyet, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen, sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde devam ediyor.

Yılın ikinci yarısına ilişkin göstergeler ihracatın yüksek seviyelerini koruduğuna ve yatırım eğiliminin güçlü kalmayı sürdürdüğüne işaret ediyor.

2023 yılına ilişkin büyüme tahminleri önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte önemli ölçüde aşağı yöne güncellenmiştir.

Temmuz başından bu yana öncü göstergeler, zayıflayan dış talebin etkisiyle üçüncü çeyrekte büyümede sınırlı bir yavaşlamaya işaret ediyor.

Yapısal dönüşümün cari denge üzerindeki yansımalarını izlemeye davam ediyoruz. Cari dengedeki iyileşme ikinci çeyrekte de devam etti.

Enerji maliyetlerinin küresel çapta olağanüstü seviyede yükseldiği bu sürecin sonunda enerji fiyatlarının normalleşme eğilimine girmesiyle birlikte ülkemizin büyürken cari fazla verdiği bir dış dengeye kavuşacak.

İhracat üzerindeki aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine göre arttı.

Ağustos ayı itibarıyla, yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payı yüzde 28’i aşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, talep koşullarında önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyre işaret ediyor. Yatırım eğilimleri gücünü koruyor.

Sanayi üretiminde, yakaladığımız ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların, özellikle finansman maliyeti kanalıyla destekleyii olması gerektiğini düşünüyoruz.

Uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliği sayesinde kredi kompozisyonunda hedefli kredi politikamızla uyumlu değişiklikler gözledik.

Kredi faizlerine yönelik devreye alınan makroihtiyati düzenlemeler sonrasında parasal aktarımın desteklendiğini ve TL ticari kredi faizlerinin 10 puan civarına gerilediğini görüyoruz.

Tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalırken, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki ağırlığı önemli ölçüde arttı.

Liralaşma stratejimiz çerçevesinde bankacılık sektörünün pasif kompozisyonunda da TL’nin payının artmasını önemsiyoruz.

Merkez Bankası olarak ekonomi politikalarının kontrol alanının dışında kalan söz konusu arz kaynaklı maliyet baskılarına faiz artırımlarıyla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz.

Enflasyonun düşmesini üretimi destekleyerek ve üretim gücümüzü artırarak sağlayabiliriz.

Önümüzdeki dönemde TL payının daha da artacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla bu kanaldan döviz kurlarındaki istikrara katkı sağlayarak enflasyonu besleyen önemli bir unsuru da kontrol altına almış oluyoruz.

Enflasyonun daha hızlı gerilemesi için beklentilerin ve kur istikrarının dezenflasyon süreciyle uyumlu olmaları gerekiyor.

Firmalarımızın fiyatlama davranışlarında bozulma yaşanmasına ve sağlıksız fiyat oluşumlarına izin vermeyeceğiz. Bunun sonucunda, beklentilerin ve kur istikrarının enflasyondaki düşüşü desteklemesini sağlayacağız.

Enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak ve tamamen düşürecek bir programı sabır ve kararlılıkla uyguluyoruz.

Yaptığımız uygulamalarla tahvil ve ticari kredi faizleri önemli oranda geriledi. Kredi gelişmeleri hedefli kredi politikalarımızla uyumlu seyretti.”

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva: Merkez Bankaları Faiz Yükseltmeye Devam Etmeli

Merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için “nötr” seviyeye erişene kadar faiz oranlarını arttırmaya devam etmeleri gerektiğini söyleyen Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, çoğu merkez bankasının henüz bu seviyeye erişmediğini kaydetti.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz oranlarını 75 baz puan arttırması beklentisinden bir gün önce Berlin’de Reuters haber ajansına konuşan IMF Başkanı Georgieva, merkez bankalarının faiz arttırmasının olumlu etkilerinin küresel çapta hissedilmesi için 2024 yılı başına kadar süre olduğunu belirtti.

Avrupa Merkez Bankası, aylardır, atacağı ilk adımın faizleri nötr seviyeye çıkarmak olduğunu bildiriyordu. Nötr seviye, faiz oranının ekonomik büyümeyi ne tetiklediği ne de kısıtladığı seviye olarak tanımlanıyor. Ancak kimileri daha agresif adımlar atılması çağrısı yaparak, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon baskılarını kontrol altına almak için daha ileri gitmesi gerektiğini savunuyor.

Georgieva, “Şu aşamada nötr seviyeye ulaşma arayışındayız. Birçok yerde henüz bu seviyede değiliz” dedi. IMF Başkanı, merkez bankalarının faiz oranlarını arttırma gerekliliğini, “enflasyon yüksek seyrettiğinde bu büyümeye sekte vurur, nüfusun en yoksul kesimlerine en ağır darbeyi indirir” şeklinde konuştu.

Avrupa Merkez Bankası’nın son faiz artışı adımları, ekonomik görünümün kötüleştiği, Eylül ayında Euro bölgesinde enflasyonun yüzde 9,9 seviyesine çıktığı dönemde atıldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında gıda ve enerji fiyatlarının hızla artması, enflasyonu tetikledi.

Merkez bankalarının faiz oranlarını ne kadar süre arttırmasını beklediği sorusuna Georgieva, IMF’nin “2024 yılına kadar merkez bankalarının attıkları adımların etkilerini görmeye başlayacağını tahmin ettiğini” kaydetti. Georgieva, faiz artışlarının etkileri hakkında, “Faydaları görülebilir ama bu hemen olmaz, toplumun sabırlı olması gerekir” dedi.

Paylaşın

Vatandaşlar Borçlarını Ödeyemez Halde: İcra Dosyası Sayısı 24 Milyon

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da gerçekler, açıklananlardan çok farklı. Ekonomik kriz nedeniyle yurttaşlar borçlarını ödeyemez hale geldi. İcra dosyası sayısı 24 milyonu bulurken, yediemin depolarında boş yer kalmadı.

İleri Haber‘in aktardığına göre, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, alım gücü daralan vatandaşın, malı mülkü sattığını, borçlarını ödeyemeyenlerin de icralık olduğunu belirtti. Gürer, icra takibindeki borç miktarının 30 milyar lirayı aştığını ifade etti.

Gürer, artık postacıların ve görevlilerin mektup değil, icra tebliği getirdiğini söyledi. Kapıları icra memurları ve tebliğ için gelen görevlilerin çaldığını ifade eden Gürer, “Kapılar açılmayınca, icra tebliğleri muhtarlıklara gönderiliyor” diye konuştu.

Bankaların zamanında tahsil edemediği için takibe aldıkları kredilerin 161 milyar lira düzeyinde seyrettiğine işaret eden Gürer, şöyle devam etti: Ekonomi sinyalleri alınan yavaşlama eğilimine rağmen vatandaşların bankalara olan borcu hızlı yükselişini sürdürüyor.

6 milyon yeni dosya

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söyleminin aksine 2 bin TL altındaki tüm borçların silinmeyeceğinin de ortaya çıktığını söyleyen Gürer, “Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere güre bu yıl 1 Ocak – 21 Ekim günleri arasında icra ve iflas dairelerine toplam 6 milyon 921 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15.9 arttı” diye konuştu.

Niğde’de bir yediemin deposunun önünde açıklama yapan Gürer, “Doğal olarak borcunu ödeyemeyen vatandaşın aracı, motosikleti elinden alınıyor. Ekonomik kriz her yere yansıyor. Türkiye’nin her yerinde artık yediemin depoları doldu taştı, yediemin depolarında yer kalmadı” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Kira Artışına Getirilen Yüzde 25 Sınırlaması Kağıt Üzerinde Kaldı

Tüketici Birliği Federasyonu Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu Başkanı Merve Kazancı, “Yüzde 25’in adı var” başlığı ile yaptığı açıklamada, “2022 Eylül ayından bu yana ülke ekonomisinde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle konut kiraları ve satım bedellerinde olağandışı yükselişler yaşanmış; kira bedellerindeki bu hareketlilik bir yandan ödenebilir kira bedeli ile kiralık konut bulma sorununa yol açmış, diğer yandan kiralayan-kiracı ilişkilerinde gerilim hattı oluşturarak, toplumsal barışı zedeleyecek seviyeye ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.

Kazancı, açıklamasının devamında, “Ekonomi yönetimi tarafından yaşanan bu yakıcı sorunun giderilmesi amacıyla toplu konut projeleri devreye sokulmuş, öncesinde 11 Haziran 2022 – 1 Temmuz 2023 tarihleri arasında yenilenecek kira sözleşmeleri için kira artış oranı yüzde 25 ile sınırlandırılmıştır” dedi ve ekledi:

“Ancak getirilen bu sınırlandırma, yaşanan sorunu gidermemiş; bir yandan kira ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar mahkemelerde yığılmaya başlamış, diğer yandan kiralayan – kiracı ilişkilerinde yaşanan olumsuzluk olumsuzluk daha da artmıştır.”

Tüketici Birliği Federasyonu, konut kiralarında yaşanan sorunlara ilişkin kamuoyu araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

2022 Ekim ayında, Tüketici Birliği Federasyonu Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu tarafından gerçekleştirilen “BA-RI-NA-MI-YO-RUZ!” başlıklı araştırma ile yaşanan ekonomik kriz sürecinde tüketicilerin barınma sorunu ilişkin veriler yer aldı.

Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu Başkanı Merve Kazancı araştırma ile ilgili internet sitesinde “Yüzde 25’in adı var” başlığı ile yaptığı açıklamada, “2022 Eylül ayından bu yana ülke ekonomisinde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle konut kiraları ve satım bedellerinde olağandışı yükselişler yaşanmış; kira bedellerindeki bu hareketlilik bir yandan ödenebilir kira bedeli ile kiralık konut bulma sorununa yol açmış, diğer yandan kiralayan-kiracı ilişkilerinde gerilim hattı oluşturarak, toplumsal barışı zedeleyecek seviyeye ulaşmıştır” dedi.

 

“Kira artışına getirilen yasal sınır kâğıt üzerinde kaldı” diyen Kazancı şunları söyledi:

Ekonomi yönetimi tarafından yaşanan bu yakıcı sorunun giderilmesi amacıyla toplu konut projeleri devreye sokulmuş, öncesinde 11 Haziran 2022 – 1 Temmuz 2023 tarihleri arasında yenilenecek kira sözleşmeleri için kira artış oranı yüzde 25 ile sınırlandırılmıştır.

Ancak getirilen bu sınırlandırma, yaşanan sorunu gidermemiş; bir yandan kira ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar mahkemelerde yığılmaya başlamış, diğer yandan kiralayan – kiracı ilişkilerinde yaşanan olumsuzluk olumsuzluk daha da artmıştır.

Araştırmanın sonuçlarında ise bilgiler yer aldı:

“Kiracıların yüzde 65’inin, son bir yıl içinde kiralayan ile sorun yaşadıklarını, sorun yaşayan kiracıların yüzde 40’ının da, yasal sınırların çok üzerinde, yüzde 75 – 100 oranında kira artışı talebiyle karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir.

Ortaya çıkan önemli sonuçlardan biri, kiralayan ile kira artışı nedeniyle sorun yaşayan kiracıların yüzde 58’inin, istenilen kira artışını yapmak zorunda kalmış olmalarıdır.

Getirilen yüzde 25 oranındaki artış sınırlaması, kiracıların neredeyse tamamı tarafından bilindiği halde yüzde 73.6’sı kiraya verenin baskı ve tacizi nedeniyle bu haklarını kullanamamışlardır.

Araştırma ile elde edilen çarpıcı sonuçlardan bir diğeri, hane halkının toplam gelirinin yarısına yakınının kira için ayrılmak zorunda olmasıdır.”

Paylaşın