Taliban, Sakalsız Ve Sarıksız Öğrencileri Üniversiteden Attı

Taliban Ahlak Polisi, Afganistan’ın Celalabad kentinde yer alan Nangarhar Üniversitesi’nde okuyan birçok öğrenciyi, sakal bırakmadıkları veya sarık takmadıkları için dersten attığı bildirildi.

Haber Merkezi / Üniversitenin gazetecilik fakültesinden bir öğrenci, Taliban Ahlak Polisinin üniversite girişinde durarak sakalsız veya sarıksız öğrencilerin girişini de engellediğini söyledi.

Ahlak polisinin sınıfları denetlediğini ve bu gerekliliklere uymayan öğrencileri okuldan attığını sözlerine ekleyen  aynı öğrenci, bazı öğrencilerin Taliban’ın eylemlerini protesto etmek için üniversiteden ayrıldığını da söyledi.

Taliban’ın İyiliği Teşvik ve Kötülükten Korunma Dairesi’nin yakın zamanda, üniversiteye bir mektup göndererek, öğretim görevlilerinin, öğrencilerin ve personelin sakallarını kesmemelerini ve sarık takmalarını istediği öne sürüldü.

Gelişmeler, Taliban Ahlak Polisinin, örgütün dini lideri tarafından Ağustos ayında onaylanan bir ahlak yasasının uygulanmasını yoğunlaştırdığına dair haberlerin ardından geldi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

ABD’den İran’a “İsrail” Uyarısı

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in “Düşmanlar, ister Siyonist rejim ister Amerika Birleşik Devletleri olsun, İran’a, İran ulusuna ve direniş cephesine yaptıklarına karşı kesinlikle ezici bir yanıt alacaklar” sözlerine ABD’den uyarı geldi.

Haber Merkezi / ABD’nin, İsviçreli diplomatlar üzerinden böyle bir aksiyon alınması halinde “İsrail’i tepki göstermekten alıkoyamayacağını ilettiği” bildirildi. Amerikan haber sitesi Axios, ilgili haberini Amerikalı bir diplomat ile İsrailli eski bir devlet yetkilisine dayandırdı.

85 yaşındaki İran dini lideri daha önceki açıklamalarında daha temkinli bir yaklaşım sergilemiş, yetkililerin İran’ın tepkisini değerlendireceğini ve İsrail’in saldırısının “ne abartılması ne de küçümsenmesi gerektiğini” söylemişti.

ABD ordusu Ortadoğu’da faaliyet gösteriyor ve bazı birlikleri şu anda İsrail’deki Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) bataryasında görev yapıyor.

ABD, Ortadoğu’da daha da tırmanan gerilim üzerine B-52 tipi uzun menzilli stratejik bombardıman uçaklarını Kuzey Dakota’daki Minot askeri üssünden bölgeye gönderdi. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’ndan (CENTCOM) yapılan açıklamada bambardıman uçaklarının bölgeye ulaştığı duyuruldu.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, bölgeye savaş gemileri, füze savunma sistemleri, yakıt aktarma uçakları ve B-52 bombardıman uçağı gönderilmesine onay vermişti.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 55 artarak 43 bin 314’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 186 artarak 102 bin 019’a çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Paylaşın

İsrail’den “Hamas’ın Üst Düzey Yetkililerinden Biri Daha Öldürüldü” Açıklaması

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF),  Hamas’ın siyasi bürosu üyesi ve Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki diğer gruplarla ilişkiler ve koordinasyon yöneticisi İzzeddin Kassab’ın öldürüldüğünü açıkladı.

Haber Merkezi / Açıklamada, İzzeddin Kassab’ın Gazze’nin güneyindeki Han Yunus kentinde düzenlenen hava saldırısında öldürüldüğü belirtildi. Açıklamada, Kassab’ın yardımcısı Ayman Ayesh’inde aynı saldırıda öldürüldüğü bilgisine yer verildi.

Açıklamada ayrıca, “Kassab önemli bir güç kaynağıydı ve rolü gereği Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki diğer gruplarla stratejik ve askeri ilişkilerinden sorumluydu. İsrail Devleti’ne karşı terör saldırılarının yürütülmesini yönetme yetkisine sahipti” ifadeleri kullanıldı.

İzzeddin Kassab’ın ölümünü doğrulayan Hamas, Kassab’ın Gazze’deki yerel grup yetkilisi olduğunu ancak karar alma organındaki siyasi ofiste yer almadığını söyledi.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 55 artarak 43 bin 259’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 186 artarak 101 bin 827’ye çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda yer alan tahminlere göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir. Tahminler yapılırken Gazze ekonomisinin 2007 – 2022 arasındaki ekonomik büyüme hızı baz alındı.

Tahminlerin yapıldığı rapor BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlandı. Rapor Gazze’nin yeniden inşaası için gerekli sektörler de dahil temel hizmetlerin yaşadığı yıkımı da ortaya koydu.

Paylaşın

Afganistan’da IŞİD Saldırılarında En Az 28 Sivil Hayatını Kaybetti

Birleşmiş Milletler, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Afganistan kolu olan IŞİD-K’nin, temmuz ve eylül ayları arasında düzenlediği saldırılarda en az 28 sivilin öldüğünü, 50 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler Afganistan Misyonu (UNAMA), 31 Ekim’de yayınladığı üç aylık raporunda, IŞİD-K’nin Hazaralara yönelik iki hedefli saldırı da dahil olmak üzere dört saldırıyı üstlendiğini açıkladı.

UNAMA, IŞİD-K’nin ağustos ayında Batı Kabil’deki Hazaraları ve Nangarhar eyaletindeki Taliban üyelerini hedef alan iki saldırının sorumluluğunu üstlendiğini, her iki saldırıda da çocuklar da dahil olmak üzere yedi sivil öldürüldü ve 17 kişi yaralandığını bildirdi.

UNAMA’nın raporuna göre, 2 Eylül’de Kabil’de Taliban’a ait Kararname ve Emirler Yüksek Denetim ve Kovuşturma Müdürlüğü’nün dışında bir saldırı daha gerçekleşti, yedi sivil öldü, 29’dan fazla kişi yaralandı.

UNAMA göre en ölümcül saldırı, 12 Eylül’de IŞİD-K militanlarının Ghor ve Daikundi eyaletleri arasındaki sınırda bir aracı kaçırması sonucu yaşandı. Saldırıda 14 yolcu öldü, 4 kişi yaralandı; yaralıların hepsi Hazaraydı.

Taliban’ın IŞİD-K’nin ve saldırılarının etkisini küçümseme çabalarına rağmen IŞİD-K, özellikle Hazara Şiileri olmak üzere dini azınlıkları ve Taliban üyelerini hedef alarak operasyonlarını genişletmeye devam ediyor.

UNAMA raporunda ayrıca, Afganistan’ın batısında Taliban ile Pakistan askeri güçleri arasında yaşanan bir dizi sınır ötesi olaya da dikkat çekildi. Bu olaylarda kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere altı sivilin öldüğü, on sivilin de yaralandığı belirtildi.

UNAMA raporunda ayrıca, Taliban tarafından son üç ayda en az 24 keyfi tutuklama ve gözaltı, 10 işkence ve kötü muamele vakası ve eski Afgan Ulusal Savunma ve Güvenlik Güçleri (ANDSF) mensuplarına yönelik beş öldürme vakası belgelendi.

Taliban’ın bedensel cezalandırma uygulamasına ilişkin UNAMA, düzenli olarak uygulanmaya devam ettiğini, son üç ayda Afganistan genelinde 15 kadın ve bir kız çocuğu da dahil olmak üzere en az 111 kişinin çeşitli suçlamalarla kamunun gözü önünde kırbaçlandığını bildirdi.

Paylaşın

Taliban, Kadınların “Birbirlerinin Sesini Duymalarını” Yasakladı

Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, “Kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir” dedi ve ekledi:

“Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?”

Muhammed Halid Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

Cumhuriyet‘in Merkezi ABD’nin Virginia eyaletinde bulunan Afgan haber kanalı Amu TV’den aktardığı habere göre, Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, kadınların diğer kadınların yanında yüksek sesle Kuran okumaktan kaçınmaları gerektiğini söyledi.

Hanefi, “Kadınların tekbir getirmelerine ya da ezan okumalarına izin verilmediğinde, kesinlikle şarkı ya da müzik söyleyemezler. Yetişkin bir kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir. Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?” dedi.

Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

İnsan hakları uzmanları da dahil olmak üzere kadınlar, bu kararın namaz kılmanın ötesine geçerek birbirleriyle sohbet etmelerini kısıtlayacağından ve sosyal varlıklarını daha da azaltacağından korkuyor.

Afganistanlı aktivisti Zubaida Akbar, Taliban liderlerinin “cinsiyet ayrımcılığı” diktalarından sorumlu tutulmaları çağrısında bulunarak, “Bugün kadınların birbirlerinin yanında seslerini duyurmalarına getirilen yasak, geçtiğimiz ay kadınlara karşı 100 sayfadan fazla bir ferman kitabı yayınlayan Taliban’ın ahlak ve fazilet bakanı Muhammed Halid Hanefi’den geldi” dedi.

Bu karar, Taliban ‘ın Ağustos ayında kadınların dışarı çıkarken yüzleri de dahil olmak üzere tüm vücutlarını örtmelerini emreden yeni bir dizi yasayı uygulamaya koymasından sadece iki ay sonra geldi. Taliban’ın bu son kararının, uygulanıp uygulanmadığı ya da ne kadar yaygın olarak uygulandığı bilinmiyor.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Hizbullah’ın Yeni Lideri Belli Oldu: Naim Kasım

Lübnan Hizbullah’ı Şura Konseyi, 27 Eylül’de İsrail saldırısında hayatını kaybeden Hasan Nasrallah’ın yerine genel sekreter olarak Naim Kasım’ın seçildiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Açıklamada, “Hizbullah Şura Konseyi, Şeyh Naim Kasım Hazretlerini Hizbullah Genel Sekreteri olarak seçmeye karar vermiş olup, bu yolculukta mübarek sancağı taşımakta ve Yüce Allah’tan Hizbullah’a ve İslami direnişe liderlik etme konusundaki bu asil görevinde kendisine rehberlik etmesini dilemektedir” denildi.

Kasım, Nasrallah’ın öldürülmesinden bu yana üç televizyon konuşması yaptı ve silahlı grubun Lübnan’da ateşkes sağlanması çabalarını desteklediğini söyledi. Kasım, Hassan Nasrallah’ın öldürülmesinin ardından Hizbullah’ın üst düzey lider kadrosundan televizyonda açıklama yapan ilk isimdi.

Hizbullah Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Naim Kasım, 15 Ekim’de yaptığı açıklamada bölgenin ‘İsrail ve ABD’nin hayata geçirmek istediği yeni bir Orta Doğu tehdidiyle’ karşı karşıya olduğunu ve İsrail’in başlattığı saldırılara karşı Hizbullah’ın yeni bir denkleme geçtiğini söylemişti.

Çözümün dolaylı bir anlaşma neticesindeki ateşkes olduğunu söyleyen Kasım, “Konumumuz zayıf değil. Son bir haftada düşmana acı verme denklemine geçme kararı aldık ve füzelerimiz Hayfa ve ötesine, Tel Aviv’e ulaştı” demişti.

Naim Kasım kimdir?

Lübnan’ın Kfarfila kentinde dünyaya gelen Naim Kasım, eğitimini Lübnan Üniversitesi’nde kimya alanında sürdürmüş, ancak genç yaşlardan itibaren dini eğilimlerle ilgilenmiştir.

Siyasi kariyerine, Lübnan’da Şii toplumunun haklarını savunmak için kurulmuş olan Amal Hareketi’nde İmam Musa Sadr’ın önderliğinde başlamıştır. Ancak, Sadr’ın kaybolmasının ardından, 1980’lerde İran’ın desteğiyle kurulan Hizbullah’a katılmıştır.

Kasım, Hizbullah’ın ideolojisi, Şii dini uygulamalar ve öz disiplin konularında yazdığı kitaplarla da bilinir. Askeri ve siyasi liderliğinin yanı sıra entelektüel bir figür olarak da kabul edilmektedir.

Naim Kasım’ın etkisi çoğunlukla Lübnan içindeki faaliyetlere odaklanmıştır; bazı üst düzey Hizbullah yetkililerinin aksine, İran yönetimiyle daha az doğrudan temas halindedir.

Paylaşın

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte: Kuzey Kore Askerleri Rusya’da

Kuzey Kore askerlerinin Rusya’da olduğunu doğrulayan NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, bunun, Vladimir Putin’in savaşta “600 binden fazla Rus askerinin öldürülmesi veya yaralanmasından” sonraki “çaresizliğini” gösterdiğini söyledi.

Mark Rutte’nin açıklamaları, Kuzey Kore’nin Rusya’ya asker gönderdiğine dair haftalardır çıkan haberlerin ardından geldi. Bu haberlerin arasında Ukrayna’ya karşı kullanılmak üzere Kuzey Kore’ye mühimmat ve silah gönderilmesi de yer alıyor.

Güney Kore Ulusal İstihbarat Servisi’nden gelen son raporlara göre, 3 binden fazla Kuzey Kore askeri Rusya’ya gönderildi ve Aralık ayına kadar 12 binden fazla askerin Rusya’ya gönderilmesi bekleniyor. Güney Kore istihbaratına göre, Rusya’ya gönderilen personel arasında savaş pilotları da bulunuyor.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Mark Rutte, 24 Şubat 2022’de Rusya’nın saldırısıyla başlayan Ukrayna savaşında 600 binin üstünde Rus askerinin öldüğünü ya da yaralandığını belirtti.

Rutte, Kuzey Kore askerlerinin Rusya’nın Kursk kentinde Ukrayna güçleriyle devam eden çatışmalarda Rusya’nın tarafında savaştığını da teyit etti. Kuzey Kore askerlerinin Kursk’ta konuşlandırılmasını “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in artan çaresizliğinin bir göstergesi” olarak nitelendiren Rutte, Putin’in dışarıdan yardım olmadan Ukrayna saldırısını sürdürebilecek durumda olmadığını savundu.

Brüksel’deki NATO ana karargâhında Güney Koreli istihbarat ve Savunma Bakanlığı yetkililerinden oluşan bir heyetle bir araya gelen Rutte, Kuzey Kore’nin halihazırda Rusya’ya milyonlarca atımlık cephane ve balistik füze tedarik ederek Avrupa’daki büyük bir çatışmayı kışkırttığını da not etti.

Rusya ile Kuzey Kore arasında derinleşen askerî iş birliğini kınayan NATO Genel Sekreteri, demokratik ülkeleri ortak değerleri savunmaya ve Ukrayna’yı desteklemeye çağırdı. Rutte, “NATO müttefikleri, özgür ve demokratik bir Ukrayna’yı desteklemeyi sürdürecek. Çünkü Ukrayna’nın güvenliği bizim güvenliğimizdir” diye konuştu.

Güney Kore haber ajansı Yonhap, istihbarat teşkilatının geçen hafta parlamentoda milletvekillerine verdiği brifingde, Kuzey Kore’nin Rusya’ya yaklaşık 3 bin asker gönderdiğini bildirdiğini yazmıştı. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de Kuzey Koreli askerlerin Rusya’da bulunduğuna dair ellerinde kanıtlar bulunduğunu söylemiş, ancak orada ne yaptıklarının henüz netlik kazanmadığını kaydetmişti.

Rutte’nin açıklamalarına Rusya’nın yanıtı ise soğuk oldu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rutte’nin sözlerine aldırış etmedikleri mesajı vererek Rusya ile Kuzey Kore arasında geçen Haziran ayında imzalanmış bir savunma paktı bulunduğuna işaret etti.

Batılı askerî eğitmenlerin Ukrayna ordusunun Batı’nın verdiği uzun menzilli silahları kullanmasına yardım için üstü kapalı bir şekilde ülkede bulunduğuna işaret eden Lavrov, “Batılı askerî personel uzun süredir Ukrayna’da görev yapıyor” dedi.

Paylaşın

Taliban’dan Kitapları Toplama Kararı: “Afgan Değerlerini” Zedeliyorlar

Daikundi Enformasyon ve Kültür Dairesi Başkanı Sayed Mustafa Saleh, son yirmi yıldır “yabancı varlıklar ve yerel işbirlikçilere” atfedilen çeşitli yayınların “gençliğin zihnini değiştirmeyi” amaçladığını ve bunun “İslami ilkeleri ve Afgan değerlerini” zedelediğini ileri sürdü.

Haber Merkezi / “Yasaklı” kitaplar listesinde “Şii İslam, Demokrasi, Siyasi Özgürlük, Laiklik, Komünizm” gibi konuları işleyen eserler öne çıkıyor.

Afganistan’ın Daikundi vilayetindeki Taliban yetkilileri, rejimin ideolojik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle “yasak” kabul edilen kitapları toplamak için bir kampanya başlattı.

Daikundi Enformasyon ve Kültür Dairesi Başkanı Sayed Mustafa Saleh, yaptığı açıklamada, rejimin ilke ve politikalarına aykırı olduğu değerlendirilen kitapların özellikle müsadere edileceğini duyurdu. Saleh, son yirmi yıldır “yabancı varlıklar ve yerel işbirlikçilere” atfedilen çeşitli yayınların “gençliğin zihnini değiştirmeyi” amaçladığını ve bunun “İslami ilkeleri ve Afgan değerlerini” zedelediğini ileri sürdü.

Taliban, daha önce de diğer eyaletlerde benzer operasyonlar gerçekleştirmiş, kütüphaneleri denetlemiş ve bazı kitaplara el koymuştu.

Taliban Yüksek Öğrenim Bakanlığı, Kabil de dahil olmak üzere birçok eyaletteki eğitim kurumları ve kütüphanelerden Hanefi fıkhıyla çelişen materyallerin kaldırılmasını emretti. Ayrıca, özel üniversitelere, özellikle Şii mezhebiyle ilişkili olanlar olmak üzere, Sünni Hanefi mezhebine uymayan dini metinleri ortadan kaldırmaları talimatı verildi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Putin, Batı’yı Bir Kez Daha Uyardı

Ukrayna Lideri Zelenskiy, Batılı müttefiklerinden, uzun menzilli füzeleri Rusya topraklarındaki hedeflere karşı kullanabilmek için izin isterken, Rusya Lideri  Putin, konuya ilişkin Batı ülkelerini bir kez daha uyardı.

Putin, daha önce yaptığı açıklamalarda, Batı’nın Ukrayna’ya uzun menzilli füzeleri Rusya’ya karşı kullanma izni vermesi halinde ülkesi ile NATO arasında doğrudan bir savaş çıkabileceğini dile getirmişti.

Rusya devlet televizyonunda bir gazetecinin, bugüne dek yaptığı uyarıların Batı tarafından nasıl karşılandığı ile ilgili sorusuna yanıt veren Putin, “Bana bir şey söylemediler ama umarım sözlerimi dinlemişlerdir” dedi. Rus lider daha önce yaptığı açıklamalarda, Batı’nın Ukrayna’ya uzun menzilli füzeleri Rusya’ya karşı kullanma izni vermesi halinde ülkesi ile NATO arasında doğrudan bir savaş çıkabileceğini dile getirmişti.

Gazetecinin sorununa verdiği cevapta, uzun menzilli füzelerle ilgili olarak, “Ukraynalı askerler bu silahları kendi başlarına kullanamaz. Bunların kullanımı gökyüzü keşfi gerektirdiği için ancak NATO ülkelerinden uzmanlar yapabilir” diyen Putin, Ukrayna’nın böyle uzmanlara sahip olmadığını ifade etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, uzun süredir Batılı müttefiklerinden, uzun menzilli füzeleri Rusya topraklarındaki hedeflere karşı da kullanabilmek için izin istiyor. Vladimir Putin, geçen Eylül ayında konuya ilişkin açıklamasında, Batı’nın olası bir onayının “çatışmanın doğasını” temelden etkileyeceğini vurgulayarak, bunun “NATO devletlerinin Rusya ile savaş halinde olmaları” anlamına geleceğini belirtmişti.

ABD Başkanı Joe Biden ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer da, Putin’in bu söyleminin ardından, Batı ülkelerinin Ukrayna’ya sağladığı silahların Rusya’daki hedefleri de vurabilmesi ile ilgili kararı ertelediklerini duyurmuşlardı. ABD hükümetinden yetkililer, uzun menzilli silahların Rusya topraklarındaki hedefleri vurması halinde dahi bu durumun Ukrayna açısından belirleyici bir değişiklik yaratmayacağı görüşünde.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İsrail, Hizbullah Lideri Haşim Safiyuddin’in Öldürüldüğünü Resmen Duyurdu

İsrail ordusu sözcüsü Daniel Hagari, Hizbullah Yürütme Konseyi başkanı Haşim Safiyuddin’in öldürüldüğünü resmen duyurdu. Hizbullah’tan ise konuya ilişkin henüz açıklama yapılmadı.

Haber Merkezi / İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ise, “Hasan Nasrallah’ın halefi Haşim Safiyuddin’in ve Hizbullah liderlerinin çoğuna ulaştık, İsrail vatandaşlarının güvenliğini tehdit eden herkese ulaşacağız” dedi.

Lübnanlı bir güvenlik kaynağı daha önce, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın halefi Haşim Safiyuddin’in Beyrut’un güney banliyösünde kendisini hedef alan bir baskında öldürüldüğüne dair istihbarat bulunduğunu doğrulamıştı.

Haşim Safiyuddin’in, Hizbullah’ın stratejik kararlarının alınmasında önemli bir etkiye sahip olduğu belirtilirken, İsrail, Safiyuddin’in ölümünün Hizbullah liderliğine ağır bir darbe olarak nitelendirdi.

Haşim Safiyuddin kimdir?

1964 yılında Lübnan’ın güneyinde yer alan Deyr Kanun en-Nehr’de şii bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hâşim Safiyüddin, Hasan Nasrallah’ın anne tarafından akrabasıdır. Hâşim Safiyüddin’in kardeşi Abdullah Safiyüddin, Hizbullah’ın İran temsilcisidir.

Hâşim Safiyüddin, 1994 yılında Hasan Nasrallah tarafından Lübnan’a çağrılana kadar Irak’ın Necef kentinde ve İran’ın Kum kentinde ilahiyat dersleri aldı ve o zamandan beri Nasrallah tarafından bir halef olarak yetiştirildi.

1995 yılında Hâşim Safiyüddin, Hizbullah’ın en yüksek konseyi olan Meclis-i Şura’ya (Danışma Meclisi) terfi etti ve ardından 2008’de İmad Muğniye suikastına kadar İmad Muğniye yönetiminde görev yaptı. Hâşim Safiyüddin ayrıca, Cihat Konseyi’nin başkanlığına atandı. Başkanlığını yaptığı Yürütme Konseyi, Hizbullah’ın siyasi, sosyal ve eğitim alanlarındaki faaliyetlerini denetliyordu.

27 Eylül 2024’te Hasan Nasrallah’ın suikastına kadar Hâşim Safiyüddin, Hizbullah’ın üç büyük liderinden biriydi. Diğer ikisi Hasan Nasrallah ve Naim Kasım’dı. Hasan Nasrallah’tan sonra ikinci sırada kabul ediliyordu. 2006 yılında Safiyüddin’in İran tarafından Hizbullah Genel Sekreterliği görevi için Hasan Nasrallah’ın olası halefi olarak terfi ettirildiği bildirildi.

Paylaşın