Pakistan, Yaklaşık 800 Bin Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Etti

Pakistan, 2023 yılının kasım ayından bu yana yaklaşık 800 bin Afgan sığınmacının ülkelerine sınır dışı edildiği veya gönüllü olarak geri gönderildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch, haftalık basın toplantısında, yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan uyrukluların “başarılı ve sorunsuz bir şekilde geri dönüşünü” sağlama sürecinin devam ettiğini söyledi.

“Kasım 2023’ten Ekim 2024’e kadar 757 bin 008 Afgan Afganistan’a geri gönderildi” diyen Bakan Mumtaz Zahra Baloch, bu rakama gönüllü olarak dönenlerin de dahil olduğunu sözlerine ekledi.

Pakistan, geçen yılın kasım ayında ülkede yasal belgeleri olmadan ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik bir operasyon başlatmış ve bu adımı artan güvenlik olaylarına yanıt olarak alınan bir terörle mücadele tedbiri olarak nitelemişti.

Operasyonun öncelikli hedefi ise yasal belgeleri olmayan milyonlarca Afgan mülteci ve sığınmacıydı.

Pakistan, onlarca yıldır çatışma, siyasi huzursuzluk ve işsizlikten kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre, Pakistan’da şu anda yaklaşık 3,2 milyon Afgan sığınmacı bulunuyor ve bunların yaklaşık 1,3 milyonu kayıtlı ve 880 bini yasal statüde kalmaya devam ediyor.

İslamabad’ın yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan vatandaşlarını sınır dışı etme planlarını açıklamasının hemen ardından, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), ülkeye sığınan sığınmacıları korumaya devam etmesi çağrısında bulundu.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ortak açıklamasında, “Afganistan, özellikle kadınlar ve kız çocukları açısından birçok insan hakları zorluğunun yaşandığı ciddi bir insani krizden geçiyor.” ifadelerine yer verildi.

Benzer şekilde, Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası hak grupları daha önce Pakistan’ın uyguladığı baskı konusunda endişelerini dile getirmiş ve özellikle Taliban’ın misillemesi riski altında olan Afgan sığınmacıların “yasadışı” sınır dışı edilmesine son verilmesi çağrısında bulunmuştu.

Geri gönderilen Afganlar, Taliban’ın yeniden canlanması ve son doğal afetler nedeniyle daha da kötüleşen ciddi ekonomik, insani ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. BM’ye göre, bu yıl ülkede çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 24 milyon insan insani yardıma güveniyor.

Paylaşın

Vladimir Putin Duyurdu: Ukrayna’yı Hipersonik Füzelerle Vurduk

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD ve İngiltere’nin füze sistemlerini Ukrayna’nın kullanmasına izin vermesine ilişkin, savaşın küresel bir çatışmaya doğru tırmandığını söyledi.

Haber Merkezi / Batı’yı bu konuda uyaran Vladimir Putin, Ukrayna’daki bir askeri tesisin yeni bir tür hipersonik orta menzilli balistik füze ile vurulduğunu ifade etti. Putin, sivillerin bu tür saldırılar öncesi uyarılacağını da söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesine karşı Batılı silahların kullanılması konusunda ulusal televizyonda bir konuşma yaptı. Vladimir Putin, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı:

“Batı’nın kışkırttığı Ukrayna’daki çatışmanın tırmanması üzerine, ABD ve NATO müttefikleri bu silahların Rus topraklarına karşı kullanılmasına onay verdiklerini duyurmuşlardı.

Defalarca vurguladığımız gibi, bu tür silahların bu sistemleri üreten ülkelerin askeri uzmanlarının doğrudan katılımı olmadan kullanılması imkansızdır.

19 Kasım’da ABD yapımı altı operasyonel-taktik saldırı füzesi ve 21 Kasım’da Birleşik Krallık’tan “Storm Shadow” füzeleri ile Rusya Federasyonu içindeki askeri hedeflere saldırılar gerçekleştirildi. Bu saldırlar, Ukrayna’daki bölgesel çatışmanın küresel boyutlara ulaşmasına yol açtı.

Hava savunma sistemimiz bu saldırıları püskürttü ve düşman hedeflerine ulaşamadı. Bryansk bölgesindeki bir mühimmat deposunda düşen füze enkazı nedeniyle çıkan yangın söndürüldü. Can kaybı veya önemli bir hasar olmadı.

Kursk bölgesinde komuta merkezlerinden birine saldırı düzenlendi. Ne yazık ki, dış güvenlik ve destek personelinden kayıplar yaşandı. Kursk bölgesinden düşman birliklerini çıkarmak için kuvvetlerimiz operasyonlarına devam ediyor.

Düşmanın bu tür silahları kullanması özel askeri operasyon bölgesindeki seyrini etkilemeyeceğini bir kez daha vurgulamak isterim. Kuvvetlerimiz tüm cephe hattı boyunca başarıyla ilerlemektedir ve belirlediğimiz tüm hedeflere ulaşılacaktır.

ABD ve İngiliz uzun menzilli silahlarının kullanılmasına yanıt olarak, Rus Silahlı Kuvvetleri, Ukrayna’nın savunma sanayi tesislerinden birine saldırı başlattı. Operasyonda, Rusya’nın yeni orta menzilli füze sistemlerinden birinin, özellikle nükleer olmayan hipersonik yeteneklere sahip bir balistik füzenin testini de gerçekleştirdik.

Orta ve kısa menzilli füzelerin geliştirilmesi, ABD’nin Avrupa ve Asya-Pasifik bölgesinde bu tür füzeleri üretme ve konuşlandırma planlarına yanıtımızın bir parçasıdır. Yeni füze sistemlerimizin gelecekteki testlerine ilişkin hedefler, Rusya Federasyonu’nun güvenliğine yönelik tehditler esas alınarak tarafımızca belirlenecektir.

Silahlarımızı, Rus hedeflerine karşı silahlarının kullanılmasına izin veren ülkelerin askeri hedeflerine karşı kullanma hakkına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Askeri güçlerini Rusya’ya karşı kullanmayı planlayan ülkelerin yöneticilerine ciddi şekilde düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Ukrayna’daki hedeflere saldırmamız gerekirse, sivillere uyarılarda bulunacağız ve o bölgelerdeki dost devletlerin vatandaşlarından tehlikeli bölgelerden tahliye olmalarını isteyeceğiz.

Bu füzeler hedefleri 10 Mach’a kadar hızlarda veya saniyede 2,5-3 kilometre hızla vuruyor. ABD’nin Avrupa’da geliştirdiği sistemler de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki mevcut hava savunma sistemleri bu tür füzeleri engelleyemiyor.

Bir kez daha vurguluyorum, ABD dünyayı küresel çatışmaya doğru itiyor. Biz her zaman tüm anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeyi tercih ettik ve hala buna hazırız. Ancak her türlü gelişmeye de hazırız. Her zaman bir yanıt olacaktır.”

Paylaşın

Benyamin Netanyahu Hakkında Tutuklama Emri

Hollanda’nın Lahey kentinde yer alan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas yetkilisi İbrahim el Masri hakkında tutuklama emri çıkarttı.

Haber Merkezi / Gazze’deki sağlık yetkililerine göre, 7 Ekim’den beri İsrail’in Gazze’de düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 44 binden fazla Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 104 binden fazla kişi de yaralandı. Harabeye dönüşen Gazze’nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.

Güney Afrika’nın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırımla suçlanıyor. Mahkeme, Başbakan Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas yetkilisi İbrahim el Masri hakkında tutuklama emri çıkarttı.

UCM’den yapılan açıklamada, Netanyahu ve Gallant hakkında “en az 8 Ekim 2023’ten, Başsavcılığın tutuklama emri başvurusunda bulunduğu 20 Mayıs 2024’e kadar olan dönemde işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle yakalama emri çıkarıldığı” bildirildi.

Açıklamada “iki ismin de Gazze’deki sivil halkı hayatta kalabilmeleri için elzem olan gıda, su, ilaç, tıbbi malzeme, yakıt ve elektrik gibi imkanlardan kasıtlı ve bilinçli olarak mahrum bıraktıklarına inanmak için makul nedenler bulunduğu” belirtildi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, eylül ayında yaptığı açıklamada, UCM’nin yargı yetkisine itiraz eden ve mahkemenin yakalama emri talep etmeden önce İsrail’e iddiaları soruşturma fırsatı vermediğini savunan iki dava özeti sunduğunu kaydetti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oren Marmorstein, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “İsrail’deki gibi bağımsız ve saygın bir hukuk sistemine sahip başka hiçbir demokrasiye savcı tarafından bu şekilde önyargılı davranılmamıştır” dedi ve İsrail’in “hukukun üstünlüğü ve adalete olan bağlılığını” sürdürdüğünü ve vatandaşlarını militanlar karşısında korumaya devam edeceğini söyledi.

UCM, sadece yerel kolluk kuvvetlerinin soruşturma yapamadığı ya da yapmayacağı durumlarda, son yasal çare olarak dava açan bir mahkeme. İsrail, mahkemeye üye bir devlet değil. Hak savunucuları, İsrail’in geçmişte kendi kendini soruşturmada yetersiz kaldığına dikkat çekiyor.

Yakalama emirlerine rağmen, şüphelilerden hiçbiri yakın zamanda Lahey’de hakim karşısına çıkmayacak gibi görünüyor. Arama emirlerini uygulayacak kolluk gücü bulunmayan mahkeme, bunun yerine üye devletlerin işbirliğine güveniyor.

Benyamin Netanyahu yakalanabilir mi?

UCM’nin, hakkında yakalama kararı bulunan kişileri yakalayıp mahkemeye teslim edecek kendi polis gücü bulunmuyor. Ama Netanyahu’nun UCM’ye taraf bir ülkeye yapacağı bir ziyarette yakalanması teorik olarak söz konusu olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’daki savaşla bağlantılı olarak hakkında çıkarılan yakalama emri nedeniyle yurtdışı gezilerini dost olarak gördüğü ülkelerle sınırlı tutuyor.

İsrail, hakkında soykırım davasının da devam ettiği UCM’nin Başsavcısı Kerim Han’ı antisemitizmle suçlamış ve UCM’nin yargı yetkisi bulunmadığını açıklamıştı. UCM’den yakalama emirleriyle ilgili yapılan açıklamada İsrail’in Mahkeme’nin yargı yetkisini tanımasının gerekli olmadığı kaydedildi.

Paylaşın

Ukrayna, Rusya’yı “Storm Shadow” Füzeleriyle Hedef Aldı

Ukrayna’nın İngiltere tarafından tedarik edilen “Storm Shadow” füzelerini ilk kez Rusya topraklarına fırlattığı bildirildi. Ukrayna, salı günü ATACMS füzeleri ile Rusya’daki bazı yerleri hedef almıştı.

Haber Merkezi / İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın sözcüsü bu haberler ya da operasyonel konular hakkında yorum yapmayacaklarını belirtti.

Ukrayna’nın İngiltere yapımı uzun menzilli ‘Storm Shadow’ füzeleriyle Rusya’ya bir saldırı gerçekleştirdiği ileri sürüldü. Bloomberg’in bir hükümet yetkilisine dayandırdığı haberinde, Ukrayna’dan ‘Storm Shadow’ füzelerinin ilk kez ateşlendiği belirtildi.

Storm Shadow/SCALP-EG füzeleri yeni versiyonlarıyla, 1300 kilogram ağırlığında ve jet motoru ile saatte 1000 kilometreye kadar hız yapabiliyor ve 550 kilometreye kadar menzil sağlayabiliyor. ABD yapımı ATACMS füzelerinin ise en uzun menzilli versiyonu yaklaşık 300 kilometre kadar gidebiliyor.

Öte yandan ABD yönetimi Ukrayna’ya 275 milyon dolarlık yeni askeri yardım açıkladı. Yardım paketi, Yüksek Hareket Kabiliyetli Roket Sistemleri (HIMARS) için mühimmat ve insansız hava sistemlerini kapsıyor. Son açıklanan yardım, ABD’nin 2021 yılı Ağustos ayından bu yana Ukrayna’ya ABD Savunma Bakanlığı envanterinden sağlanacak 17’nci yardım paketi.

ABD yönetiminin açıkladığı yardım paketi öncesinde ABD, Kiev’e sağladığı uzun menzilli silahların, Rusya sınırları içindeki hedeflerin vurulmasında kullanılmasına ilk kez yeşil ışık yakmıştı. Bunun üzerine Ukrayna Ordu Taktik Füze Sistemleri (ATACMS) ile Salı günü Rusya’daki bazı yerleri hedef almıştı.

Beyaz Saray’ı iki ay sonra Cumhuriyetçi Trump’ın ekibine devredecek olan Biden yönetimi, Ukrayna’ya sağladığı anti-personel kara mayınlarının Rusya’nın cephedeki ilerlemesini yavaşlatmak üzere kullanmasına onay vereceğini de açıkladı.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Washington’un anti-personel mayınlar konusundaki politika değişikliğinin Ruslar’ın taktik değiştirmesini izlediğini söyledi.

Amerikalı bir yetkili, Salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, ABD’nin Ukrayna’dan mayınları nasıl kullanacağına dair taahhüt istediğini ve mayınların sadece Ukrayna topraklarında, Ukraynalı sivillerin yaşamadığı bölgelerde konuşlandırılacağı beklentisi içinde olduklarını kaydetti.

Ayrıca Avrupa ülkelerinden Danimarka, Ukrayna’nın silah endüstrisinin geliştirilmesi için 138 milyon dolarlık bir bağış açıkladı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile görüşen Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, “Bu tür yatırımların cephede nasıl gerçek bir fark yarattığını biliyoruz. Bu yüzden kimse bir yanılgıya düşmesin, desteğimiz uzun vadeli” diye konuştu.

Zelenski de Ukrayna ve Danimarka’nın diğer ülkelerden yatırım almak için özel bir model oluşturduğunu söyledi. Ukrayna lideri bu programın insansız hava araçları, füze ve topçu mermisi üretimini kapsadığını belirtti. NATO üyesi Danimarka, ekonomisinin büyüklüğüne kıyasla, Ukrayna’ya en çok askeri yardım katkısında bulunan ülkelerden.

Paylaşın

Ukrayna, Rusya’yı ABD Füzeleriyle Hedef Aldı

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın ABD tarafından tedarik edilen ATACMS (Ordu Taktik Füze Sistemi) füzelerini ilk kez Rusya topraklarına fırlattığını açıkladı.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, füze saldırısının herhangi bir can kaybı veya hasara yol açmadığını belirtildi.

Ukrayna’da yayın yapan bazı medya kuruluşları, açıklanmayan askeri kaynaklara dayanarak Kiev güçlerinin Bryansk’ın Karaçev kasabasındaki bir Rus askeri tesisini ABD tarafından tedarik edilen uzun menzilli füzelerle vurduğunu bildirdi.

Teyit edildiği takdirde bu saldırı, Washington’un birkaç gün önce kısıtlamaları kaldırmasından bu yana Ukrayna’nın Rusya topraklarında ABD menşeli ATACMS füzelerini kullandığı ilk vaka olacak.

Kiev’deki yetkililer, Rusya’nın yaklaşık 110 kilometre içindeki bir Rus silah deposunu vurduklarını söylerken hangi silahların kullanıldığını henüz belirtmediler.

Daha önce Washington’un ATACMS kullanımına yönelik kısıtlamaları kaldırma kararını yorumlayan Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, “füzeler kendi adına konuşacak” demişti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Eylül ayında yaptığı açıklamada, Batı’nın, Ukrayna’nın Batı yapımı uzun menzilli füzelerle Rus topraklarına saldırmasına izin vermesi halinde Rusya ile doğrudan savaşacağını, bu hareketin çatışmanın doğasını ve kapsamını değiştireceğini söylemişti.

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı başlattığı tarihin üzerinden tam bin gün geçti. Rus ordusunun hızlı bir biçimde ilerlemesinin ardından, savunma konumundaki Ukrayna ordusu, Rus güçlerini kuzey sınırına kadar geri püskürtmeyi başardı.

Ülkenin güneyinde ise Ukrayna güçleri, Rus kuvvetlerini ülkenin en büyük nehri olan Dnipro’nun diğer tarafına geri itme hedefinde başarılı oldu.

Uzun bir süre boyunca Rus ordusuna karşı kendi topraklarında savunma rolünü sürdüren Ukrayna ordusu, bazı paralimiter güçlerin desteğiyle, 2024 yazında savaşı Rus topraklarına taşıyarak Kursk’a saldırdı ve buralarda kontrolü sağlamayı başardı.

Karşı saldırıya rağmen, Ukrayna’nın doğusundaki toprakların önemli bir bölümü bugün hâlâ Rus kontrolünde. Öte yandan Rus güçlerinin Mart 2014’te işgal ve ilhak ettiği Kırım Yarımadası’nda kontrol hâlâ Rusların elinde.

Savaşın başladığı Şubat 2022’den bu yana cephede pek bir değişiklik olmadı. Bugün gelinen noktada, sürmekte olan savaşın bir çeşit yıpratma savaşı olduğu söylenebilir.

Paylaşın

Rusya’dan ABD İle İlişkileri Normalleştirme Mesajı

Normalleşme için ABD’nin belirli adımlar atması gerektiğinin altını çizen Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Rusya, Devlet Başkanımızın söylediği gibi, normalleşmeye açıktır” dedi.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, ABD’den beklentilerini “Tek başımıza tango yapamayız ve yapmayacağız da” sözleriyle ifade etti.

Ukrayna savaşının bin günü geride bırakılırken, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ikili ilişkilerini normalleştirmeye hazır olduğu sinyalini verdi. Rus haber ajansı Tass’ın aktardığına göre, Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Rusya, Devlet Başkanımızın söylediği gibi, normalleşmeye açıktır” diye konuştu. Normalleşme için ABD’nin de belirli adımlar atması gerektiğinin altını çizen Peskov, Washington’dan beklentilerini “Tek başımıza tango yapamayız ve yapmayacağız da” sözleriyle ifade etti.

ABD ile Rusya arasındaki gerginlik, Ukrayna savaşı başta olmak üzere çeşitli jeopolitik nedenlerle son yıllarda tırmandı. Ancak 5 Kasım’da Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi, ikili ilişkiler açısından yeni bir sayfanın açılacağı beklentilerini artırdı.

Seçim kampanya sürecinde Ukrayna savaşını 24 saat içerisinde bitireceğini vaat eden ve Ukrayna’ya yapılan yardımları durdurma niyetinde olduğunu her fırsatta ifade eden Trump, geçmişte de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e sempati duyduğu suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Gazeteci Bob Woodward, yazdığı kitapta, Trump’ın, başkanlık yaptığı ilk dönemin ardından, savaşın başlangıcından itibaren, Putin ile kişisel ilişkilerini sürdürdüğünü öne sürdü.

Koltuğunu 20 Ocak 2025’te Trump’a devredecek olan ABD Başkanı Joe Biden, hafta başında Ukrayna’ya ABD’den edindikleri uzun menzilli füzeleri Rus topraklarında kullanabilecekleri yönünde izin vermişti. Geçen hafta Trump ile telefonda görüşen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, “Beyaz Saray’ı yönetecek ekibin siyasetiyle birlikte savaşın daha erken biteceğinden emin olduğunu” söylemişti. Bu açıklamasından bir gün sonra da, Zelenskiy, savaşın 2025 yılında “diplomatik araçlarla” sonlandırılmasını hedeflediğini söylemişti.

Öte yandan geçen hafta Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Putin ile iki yıllık aranın ardından telefonda görüşmüştü.

Ukrayna savaşı nasıl bitebilir?

Wall Street Journal’ın aktardığına göre, Trump’ın danışmanları, Ukrayna savaşını bitirmek için çeşitli senaryolar üzerinde çalışıyor. Batı’nın son iki yıldır sürdürdüğü, Ukrayna’yı “sonuna kadar” destekleme politikasından bir sapmayı ifade edecek olan söz konusu planlardan biri, Ukrayna’nın 20 yıllığına NATO’ya katılım hedefinden feragat edeceklerini açıklamasını baz alıyor. Bunun karşısında bu süreçte Kiev’in Rusya’ya karşı caydırıcılığı sağlamak için ABD’den silah edinmeyi sürdürmesi planlanıyor.

Trump’ın hayata geçirebileceği bir diğer plan ise, Ukrayna’da bir askerden arındırılmış bölge oluşturulması fikri üzerine kurulu. Söz konusu bölgede barış gücü olarak Amerikan değil Avrupalı askerlerin konuşlandırılması gündemde. Wall Street Journal’a konuşan bir Trump kurmayının sarf ettiği, “Ukrayna’da barışı garanti altına almak için Amerikalı kadın ve erkekleri göndermeyeceğiz. Aynı zamanda bu barışın parasını biz ödemeyeceğiz. Bunu Polonyalılar, Almanlar, İngilizler ve Fransızlar yapsın” sözleri dikkat çekiyor.

Paylaşın

HRW: İsrail, Gazze’de “İnsanlığa Karşı Suç” İşliyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch / HRW), İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının “savaş suçu ve insanlığa karşı suç” niteliği taşıdığını açıkladı.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 47 artarak 43 bin 712’ye yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 182 artarak 103 bin 258’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda yer alan tahminlere göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch / HRW) yayınladığı bir raporda, İsrailli yetkililerin Gazze’deki Filistin halkının “savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil edecek ölçüde” zorla yerlerinden edilmesine neden olduğunu belirtti.

Rapor, yardım gruplarının ve uluslararası kuruluşların kuşatma altında bulunan bölgedeki kötü insani durumla ilgili son uyarılarından biri oldu.

Raporda, “İnsan Hakları İzleme Örgütü, zorla yerinden edilmenin yaygın olduğunu ve kanıtların bunun sistematik ve bir devlet politikasının parçası olduğunu gösterdiğini tespit etti. Bu tür eylemler aynı zamanda insanlığa karşı suç teşkil etmektedir” denildi.

İsrail ordusu ya da Dışişleri Bakanlığı’ndan bu konuda açıklama gelmedi ancak İsrailli yetkililer daha önce bu tür suçlamaları reddetmiş ve kuvvetlerinin uluslararası hukuka uygun olarak faaliyet gösterdiğini söylemişti.

Silahlı çatışma hukuku, sivillerin güvenliği ya da zorunlu askeri nedenler için gerekli olmadıkça sivil nüfusun işgal altındaki topraklardan zorla göç ettirilmesini yasaklıyor.

İsrail, geçen yıl Hamas’ın İsrail’in güneyindeki halka saldırarak İsrailli yetkililere göre yaklaşık 1200 kişiyi öldürmesi ve 250’den fazla kişiyi rehin almasının ardından Gazze Şeridi’ni işgal etmişti.

O zamandan bu yana Gazze sağlık yetkililerine göre, İsrail harekatında 43 bin 500’den fazla insan öldü ve altyapının çoğu tahrip edilerek 2,3 milyonluk nüfusun çoğu birkaç kez yer değiştirmek zorunda bırakıldı.

İsrail birlikleri, geçen ay boyunca ordunun Cebaliya, Beyt Lahiya ve Beyt Hanun kasabaları çevresinde yeniden yapılanmakta olduğunu belirttikleri Hamas güçlerini yok etmeye çalışırken on binlerce kişiyi yerleşim bölgesinin kuzeyindeki alanlardan taşıdı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Filistinlilerin yerlerinden edilmesinin “muhtemelen tampon bölgelerde ve güvenlik koridorlarında kalıcı olmasının planlandığını” ve bunun “etnik temizlik” anlamına geleceğini belirtti.

İsrail ordusu, kalıcı tampon bölgeler oluşturduğunu reddetti. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze’nin kuzeyindeki evlerinden edilen Filistinlilerin savaşın sonunda geri dönmelerine izin verileceğini söyledi.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölenlerin Yüzde 70’i Kadın Ve Çocuk

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu bildirildi. Gazze’de İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 78 artarak 43 bin 469’a yükseldiği açıklandı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından hazırlanan raporda Gazzeli sivillerin maruz kaldığı “korkunç gerçek” ayrıntılı şekilde ele alındı.

DW Türkçe‘nin aktardığı Raporda, uluslararası hukukun çok kez ihlal edildiği, bunların savaş suçu, insanlığa karşı suç ve muhtemelen “soykırım” olarak değerlendirilebileceği kaydedildi. Raporda, Hamas’a bağlı Gazze Sağlık Bakanlığının bildirdiği can kayıpları içinde sivil oranına dair öngörülere de yer verildi.

Bölgeye erişimi kısıtlı olan OHCHR, savaşın ilk altı ayında bildirilen 34 bin 500 ölümün henüz 8 bin 119’unu doğrulamayı başardı. Kurbanların yüzde 70’inin çocuk ve kadın olduğu belirlendi. Raporda, kurbanlar içinde kadın ve çocuk oranının yüksekliği “temel insan hakları prensiplerinin sistematik ihlaline işaret ediyor” denildi.

OHCHR’nin 32 sayfalık raporunda teyitli ölümlerin yüzde 80’inin sivil konutlarda yaşandığı belirtildi. En küçük kurbanın sadece bir günlük bir bebek olduğu, en yaşlının ise 97’sinde bir kadın olduğu kaydedildi. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı savaşta ölenlerin sayısının 43 bini geçtiğini belirtiyor. OHCHR sözcüsü Ravina Shamdasani bu sayı içinde de kadın ve çocuk oranının kendi çalışmalarına benzer olduğunu düşündüklerini belirtti.

İsrail Hamas’ın yanıltıcı sayılar paylaştığını savunsa da BM bu verinin güvenilir olduğunu söylüyor. ABD makamları da şu ana dek bu sayıları yalanlayan veya bununla çelişen bir açıklama yapmadı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda yer alan tahminlere göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir.

Tahminler yapılırken Gazze ekonomisinin 2007 – 2022 arasındaki ekonomik büyüme hızı baz alındı.

Tahminlerin yapıldığı rapor BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından hazırlandı. Rapor Gazze’nin yeniden inşaası için gerekli sektörler de dahil temel hizmetlerin yaşadığı yıkımı da ortaya koydu.

Buna göre;

İnşaat kapasitesi yüzde 96,
Tarım üretimi yüzde 93,
İmalat sektörü yüzde 92,
Servis sektörü yüzde 76 azaldı.

Rapora göre Gazze’de İsrail’in Hamas ile savaşı öncesi de zayıf olan ekonomik hayat neredeyse tamamen durdu. Rapor, “Askeri harekat benzeri görülmemiş bir insani, çevresel ve sosyal felakete yol açtı ve geri kalmış durumdaki Gazze’yi tam bir yıkıma sürükledi” diyor.

Yapılan tahmine göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir. Bu hesap yapılırken Gazze ekonomisinin 2007–2022 arasındaki ekonomik büyüme hızı baz alındı.

Raporda, İsrail’in 12 ayı aşan askeri harekatının Gazzeliler üzerinde yarattığı gelir kaybını “sarsıcı” olarak tanımlıyor. Raporda, 2024 Temmuz ayı sonuna kadar okul binalarının yüzde 88’inin hasar gördüğü, 36 hastaneden 21’inin hizmet dışı kaldığı ve 105 birincil sağlık tesisinden 45’inin faaliyet gösteremediği belirtildi.

BM’ye göre, Gazze ekonomisi, 7 Ekim öncesine kadar, 2023’ün ilk üç çeyreğinde yıllık yaklaşık %3 oranında daralıyordu. Savaşın başlaması sonrası 2023’ün tamamında %22,6 oranında daraldı ve bu düşüşün %90’ı dördüncü çeyrekte gerçekleşti.

UNCTAD raporuna göre, konut olarak kullanılan binaların yüzde 62’den fazlası hasar gördü veya yıkıldı. Su, arıtma ve hijyen sektörü altyapısının yüzde 59’undan fazlası ağır hasar gördü. BM’nin Eylül ayında uydu görüntülerine dayanan raporuna göre, Gazze’deki mevcut bina stoğunun yaklaşık dörtte biri yıkıldı veya ciddi şekilde hasar gördü. Binaların yüzde 66’lık bir kısmında da en azından bir miktar hasar var.

Shelter Cluster isimli Norveç merkezli sivil toplum kuruluşu, 2014 savaşı sonrası yeniden inşa süreci göz önüne alındığında, Gazze’nin 7 Ekim sonrası yıkımda yeniden inşaası 40 yıl sürebilir.

BM’ye göre yüzde 10’luk bir büyüme hızı yakalanması halinde dahi Gazze’nin ekonomik olarak toparlanması onlarca yıl alabilir. Ayrıca Filistin ekonomisi savaşla geçen bir yılda yüzde 35 küçüldü. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) verilerine göre Gazze İsrail saldırıları sonucu 70 yıllık birikimini kaybetti.

Savaşın etkilerine dair UNDP çalışmasının sonuçlarını paylaşan Filistin Özel Temsilci Yardımcısı Chitose Noguchi, “Filistin devleti görülmemiş seviyede geriye gitti. Gazze gelişmişlik bakımından 70 yıl önceye, 1955’ler seviyesine geri döndü” dedi.

UNDP Başkanı Achim Steiner, “Savaş sadece fiziksel yıkım getirmedi, ayrıca yoksulluk artışı ve geçim kaynaklarının kaybı çok büyük oldu” dedi. Steiner dış yardımlara rağmen Filistin ekonomisinin onlarca yıl savaş öncesine dönemeyeceğini söyledi.

Çalışma kapsamında ayrıca İsrail bombardımanı sonucu Gazze’de 42 milyon ton enkaz yığını oluştuğu da hesapladı. Açığa çıkan ağır metaller ve diğer kimyasalların yıllar sürecek kirliliğe yol açabileceği belirtiliyor.

Paylaşın

İran, 2 Milyon Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Edecek

İran, Mart 2025’in sonuna kadar yaklaşık iki milyon Afgan sığınmacıyı sınır dışı etmeyi planlıyor. Mesud Pezeshkian liderliğindeki hükümet Afgan sığınmacılara yönelik baskıyı yoğunlaştırmış durumda.

Haber Merkezi / İran, onlarca yıldır ülkelerindeki çatışmalardan, zulümden ve işsizlikten kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre İran’da 4 milyon Afgan sığınmacı var. Ancak İranlı yetkililer bu sayının 8 milyonu aştığını iddia ediyor.

Pakistan’ın geçen yıl Hindikuş’taki milyonlarca Afgan’ı toplu olarak ülkelerine geri göndermeye başlamasının ardından İran da benzer bir uygulamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Tahran hükümeti, Pers takvim yılının sonu olan Mart 2024’e kadar yaklaşık iki milyon sığınmacıyı sınır dışı etmeyi planlıyor.

İran, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre 4 milyon, İran kaynaklarına göre ise 8 milyon Afgan sığınmacıyı barındırıyor. Afganistanlı sığınmacıların büyük çoğunluğu bölgedeki çatışmalar veya ekonomik sebeplerden dolayı komşu ülke İran’a sığınmış durumda.

Ortak lisanlarından dolayı Afganlar, İran’da özellikle inşaat ve tarım gibi düşük ücretli sektörlerde ucuz işgücü kaynağı olarak tercih ediliyor. Ancak birçoğunun İran’da resmi oturma izin bulunmuyor ve kaçak olarak çalıştırılıyor.

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İran kolluk kuvvetleri komutanı Ahmet Rıza Rada, hükümetin Afgan sığınmacıları sınır dışı etme kararı aldığını belirterek, İran şirketlerinde çalışma izni olmayan yabancıların istihdam edilmesinin yasa dışı olduğunu söyledi.

Afgan sığınmacıları sınır etme kararı alan Tahran böylece kamuoyundan yükselen tepkilere de yanıt vermiş oldu. Zira İran’da son zamanlarda tavan yapan işsizlikten kısmen ülkedeki yüksek sayıdaki Afganistan vatandaşları sorumlu tutuluyor.

Diğer yandan Afganistan’da Taliban’ın iktidarı yeniden ele geçirmesinden sonra ülkeyi terk ederek komşu İran’a kaçanların sayısı daha da artmaya başladı. Bu durum zaten yüksek olan sığınmacı sayısını daha da artırınca ülkede Afganlara yönelik toplum içindeki yaklaşım önemli ölçüde kötüleşti.

Buna ek olarak, IŞİD’in Afganistan’daki uzantısı tarafından İran’da düzenlenen terör saldırıları da Afganlara yönelik öfkeyi körükledi. Özellikle sosyal medyada Afgan sığınmacılara yönelik nefret içerikli yorumlar giderek artıyor. Ayrıca birçok kentte Afganların sınır dışı edilmesinin istendiği kitlesel protestolar düzenlenirken, çok sayıda Afgan göçmen de fiziki saldırılara maruz kalıyor.

Bu arada İran parlamentosu, şehir ve eyaletler göçmen sayısını sınırlayacak yeni bir yabancılar yasasını görüşüyor. Tasarıya göre şehir ve eyaletlerdeki göçmen sayısı nüfusun yüzde üçünü geçemeyecek. Yasa kabul edilirse, sınır dışıların çok daha fazla göçmeni etkilemesi bekleniyor. BM verilerine göre İran geçen yıl yaklaşık 600 bin Afgan’ı ülkeyi terk etmeye zorladı.

İran silahlı kuvvetleri de bir süre önce Afganistan sınırında 70 kilometre uzunluğunda duvar inşa edileceğini açıkladı. Neredeyse bin kilometre uzunluğundaki sınırın 70 kilometresine yapılacak duvarın yasa dışı sınır geçişlerinin sayısını azaltıp azaltmayacağı ise tartışma konusu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Donald Trump, ABD’nin 47. Başkanı Seçildi

ABD’liler bir sonraki başkanlarının kim olacağına karar verdi. Eski Başkan Donald Trump, ABD’nin (Amerika Birleşik Devletleri) 47. Başkanı olarak Beyaz Saray’a dönüyor.

Haber Merkezi / ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, az önce yaptığı açıklamada “Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ ajandasını hayata geçirmeye hazır ve istekliyiz. Donald Trump şu anda bizim seçilmiş Başkanımızdır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyetçi Aday Donald Trump, Florida’daki Trump Genel Merkezi’nde yaptığı konuşmada, seçim zaferi ilan etti. Konuşmasına bunun tarihi bir başarı olduğunu söyleyerek başlayan Trump, “Çocuklarımızın ve sizin hak ettiğiniz güçlü güvenli ve müreffeh Amerika’yı yaratana kadar durmayacağız” dedi.

“Amerika’nın altın çağı” için söz veren Trump, “Ülkemizin iyileşmesine yardım edeceğiz. Yardıma muhtaç bir ülkemiz var. Sınırlarımızı, ülkemizle ilgili her şeyi düzelteceğiz. Bu gece tarih yazmamızın bir sebebi var” diye ekledi.

Trump’tan sonra sahne alan Başkan Yardımcısı adayı JD Vance ise “ABD siyaset tarihinin en büyük geri dönüşüne şahitlik ettik” dedi ve “şimdi de ekonomide en büyük geri dönüşe tanık olacağız” diye ekledi.

ABD Senatosu’ndaki çoğunluğun Demokratlardan Cumhuriyetçilere geçtiği bildiriliyor. ABD medyasının aktardığına göre geride kalan yasama döneminde Demokratların kontrolünde olan Senato’da çoğunluğu ele geçiren Cumhuriyetçiler, Başkanlık makamına da Donald Trump’ın gelmesi ile birlikte çok güçlü bir şekilde iktidara gelmiş olacak.

Senato’nun kendi partisine geçmesi, olası başkanlığında seçim vaatlerini hayata geçirme ya da ABD Yüksek Mahkemesi’nin üyelerini belirleme gibi konularda Trump’ın elini birçok konuda rahatlatacak. ABD’de Kongre, Temsilciler Meclisi ve Senato olarak ikiye ayrılıyor. Başkanlık Seçimi ile birlikte 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nin tamamı ve 100 kişiden oluşan Senato’nun da 34 üyesi seçiliyor.

Cumhuriyetçilerden Teksas Senatörü John Cornyn, Senato’nun kendilerine geçeceğinin belli olmasından sonra yaptığı açıklamada “Amerika’yı büyütmek için, Senato’yu yeniden işler hale getirerek, Başkan Donald Trump ve yeni muhafazakâr çoğunluk ile çalışacağım için mutluyum” dedi.

Daha önce bir seçim kaybettikten sonra tekrar Oval Ofis’e dönebilmiş en son ABD Başkanı, 1885 ila 1889 yılları arasında bir dönem başkanlık yaptıktan sonra 1888 seçimini kaybeden, ardından da 1892’de Cumhuriyetçi Başkan Benjamin Harrison’ı mağlup edip dört yıllık bir aradan sonra yeniden Beyaz Saray’a dönen Grover Cleveland idi.

Trump, ilk dönem başkanlığına Demokrat rakibi Hillary Clinton’ı yenerek Ocak 2017’de başlamıştı. 3 Kasım 2020’de yapılan seçimlerde Demokrat rakibi Joe Biden’ın kazanmasıyla 20 Ocak 2021’de görevinden ayrılan Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin ön seçimlerini kazanarak tekrar aday olmuştu.

Trump’ı ilk kutlayan liderler arasında Macaristan Başbakanı Viktor Orban,  İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yer aldı.

Erdoğan mesajında “Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump’ı tebrik ediyorum. Amerikan halkının seçimiyle başlayacak olan bu yeni dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesini,

Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel çapta yaşanan krizlerin, savaşların son bulmasını temenni ediyor; daha adil bir dünya için daha fazla çaba sarf edileceğine inanıyorum. Seçimlerin dost ve müttefik ABD halkı ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

Paylaşın