Avrupa’da Çalışanların Beşte İkisi “Ruh Sağlığı Riski” Altında

Fransa, İtalya, İspanya, Polonya, Almanya ve Hollanda’yı kapsayan yeni bir araştırmaya göre, çalışanların neredeyse beşte ikisi “yüksek ruh sağlığı riski” taşıyor.

Ruh sağlığına ilişkin veriler ülkelere göre farklılık gösteriyor. İspanya’da çalışanların yüzde 48’i yüksek ruh sağlığı riski taşıyor, bunu Polonya (yüzde 45) ve İtalya (yüzde 43) takip ediyor. Öte yandan, Hollanda yüzde 24 ile yüksek ruh sağlığı riski taşıyan çalışanların en düşük oranına sahip.

Yeni bir araştırmaya göre, Avrupalı her beş çalışandan yaklaşık ikisi “yüksek ruh sağlığı riski” taşıyor. Sağlık hizmetleri ve teknolojileri sağlayıcısı TELUS Health Fransa, İtalya, İspanya, Polonya, Almanya ve Hollanda olmak üzere altı Avrupa ülkesindeki çalışanların durumuyla ilgili yıllık ruh sağlığı endeksini yayınladı.

Her ülkede 500 kişiyle yapılan anketin sonuçlarına göre, 80’in altında puan alan kişiler risk altında kabul edildi. Ruh sağlığına ilişkin skorlar ülkelere göre farklılık gösterdi. İspanya’da çalışanların yüzde 48’i yüksek ruh sağlığı riski taşıyor, bunu Polonya (yüzde 45) ve İtalya (yüzde 43) takip ediyor. Öte yandan, Hollanda yüzde 24 ile yüksek ruh sağlığı riski taşıyan çalışanların en düşük oranına sahip.

TELUS Health’in küresel lideri ve araştırma ile içgörülerden sorumlu başkan yardımcısı Paula Allen, yaptığı açıklamada, ruh sağlığı üzerine fark yaratan üç ana faktörden bahsetti. Allen, bunlardan ilki olarak, o ülkedeki genel durumları ve özellikle Polonya’nın, 1.000 gün önce Rusya tarafından işgal edilen Ukrayna’ya coğrafi yakınlığını örnek gösterdi.

Allen, kültür ve altyapıdaki farklılıkların yanı sıra cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik durum gibi faktörlerin de önemli bir rol oynadığını belirtti. Örneğin, kadınların ruh sağlığı puanlarının erkeklerden beş puan daha düşük olduğunu söyledi.

“Kadın olduğunuzda deneyimlediğiniz dünya ile erkek olduğunuzda deneyimlediğiniz dünya farklıdır,” diyen Allen, bu farklılıkların mali kaynaklar, istihdam ve iş bölümü gibi eşitsizliklerden kaynaklandığını vurguladı.

Sağlık alanında da eşitsizlikler bulunduğuna dikkat çeken Allen, “Şu anda çok net bir şekilde biliyoruz ki sağlık sisteminin erkeklere ve kadınlara verdiği tepki çok farklı,” diyerek, kadınların sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla olumsuz deneyimler yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğunu ifade etti.

Allen ayrıca, endometriozis, perimenopoz ve menopoz gibi kadınların yeterince tanınmayan sağlık sorunlarına da dikkat çekti.

Yeni yapılan bir ankete göre, sık egzersiz yapan çalışanların ruh sağlığı puanlarının daha iyi olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak, her 10 çalışandan biri fiziksel aktiviteye katılmıyor ve bu durum yılda yaklaşık üç ekstra iş günü kaybına neden oluyor. Bu grup, ruh sağlığı açısından neredeyse 10 puan daha düşük bir ortalamaya sahip.

Genel olarak, günde altı veya daha fazla saat oturmak ya da hareketsiz kalmak, daha kötü ruh sağlığı ile ilişkilendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO), haftada 2,5 ila 5 saat orta yoğunlukta fiziksel aktivite veya 1,3 ila 2,5 saat daha yoğun egzersiz yapılmasını önermektedir.

Ayrıca, acil durum birikimi olmayan çalışanların anksiyete veya depresyon yaşama olasılığı üç kat daha fazladır. TELUS Health’in küresel lideri Paula Allen, acil durum birikimi eksikliğinin “kronik anksiyete durumuna” yol açabileceğini ve bu durumu “güvenlik ağı eksikliği” olarak tanımladığını belirtti. Acil durum birikimi olmayan çalışanların ruh sağlığı skoru ortalama 62 iken, bu durumu yaşayanların skoru ortalama 42 civarında.

Şirketler ne yapabilir?

Allen, işverenlerin çalışanların refahını desteklemede kritik bir rol oynadığını vurguladı ve sağladıkları hizmetlerin çalışanlar üzerinde derin bir etki yaratabileceğini belirtti. İşverenlerin, çalışanların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını koruyabilmek için iş sağlığı ve güvenliği yönergelerine uygun çalışma ortamları oluşturmaları gerektiğini söyledi.

Ayrıca, işverenlerin eğitim programları, dayanıklılık koçluğu ve sağlık rehberliği gibi girişimlerle çalışanlarının fiziksel ve ruhsal sağlığını iyileştirebileceğini ifade etti. Bu tür adımların, şirket kültürüne entegre edilerek daha sağlam bir sağlıklı çalışma ortamı yaratılabileceğine dikkat çekti.

Allen, “Bu gerçekten de size sürdürülebilir bir çerçeve sunuyor ve bir işveren olarak elde ettiğiniz faydalar bu konuda attığınız her adımla birlikte artıyor” diyerek, sağlıklı bir çalışma ortamının uzun vadeli faydalarına vurgu yaptı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Lübnan Hizbullah’ı İle İsrail Arasında Ateşkes

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Lübnan Hizbullah’ı ile ateşkesi onayladığını duyurdu. İsrail, Ekim 2023’ten bu yana Lübnan’da 1,2 milyon insanı yerinden ederken, 3 bin 768 kişinin ölümüne neden oldu.

Hizbullah’a uyarıda bulunan ve ateşkesi ihlal etmeleri halinde buna karşılık vereceklerini vurgulayan İsrail Başbakanı Netanyahu, bu ateşkesin artık “İran’dan gelen tehditlere odaklanabilecekleri” anlamına geldiğini de sözlerine ekledi.

Ateşkes kararının İsrail tarafından onaylanmasından saatler önce İsrail Silahlı Kuvvetleri, Lübnan’ın başkenti Beyrut’a yoğun bir hava saldırısı düzenledi. Hizbullah’ın da İsrail saldırısına füzelerle karşılık verdiği bildirildi ancak bu saldırılarda İsrail tarafında olası bir can ve mal kaybına dair herhangi bilgi paylaşımında bulunulmadı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu kabinesine, Lübnan Hizbullahı ile ateşkes anlaşmasını uygulamaya hazır olduğunu söyledi ve kabinesine anlaşmayı kabul etmesini tavsiye edeceğini açıkladı. Netanyahu, ABD’nin arabuluculuk ettiği ateşkesi Bakanlar Kurulu’na sunacağını ve yaklaşık 14 aydır süren çatışmaların sona ermesi için zemin hazırlayacağını söyledi.

Netanyahu, oylamanın salı günü geç saatlerde yapılmasının beklendiğini kaydetti. Ateşkes anlaşmasını uygulamaya hazır olduklarını belirten İsrail Başbakanı Netanyahu, Hizbullah tarafından yapılacak herhangi bir ihlale “güçlü bir şekilde karşılık verecekleri” uyarısında da bulundu.

Netanyahu, Hizbullah’ın ateşkesi ihlali karşısında “askeri adım özgürlüğüne sahip olacağını” savundu. İsrail Başbakanı, bu ateşkes anlaşmasının İsrail’in “İran tehdidine odaklanmasına olanak sağlayacağını da sözlerine ekledi.

Ateşkesin ne zaman yürürlüğe gireceği henüz belirsiz ancak İsrail ve Lübnan basınında ateşkesin Çarşamba günü yürürlüğe girmesi ihtimali üzerinde durulduğu belirtildi. Anlaşma, İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yürüttüğü ve yakın gelecekte sona ermesi beklenmeyen savaşı etkilemiyor.

Reuters haber ajansına isminin açıklanmaması koşuluyla bilgi veren üst düzey bir İsrailli yetkili, İsrail’in Hizbullah ile ateşkes planını Salı günü onaylayacağını ve böylece 14 ay önce Gazze savaşıyla alevlenen ve binlerce insanın ölümüne yol açan çatışmaların sona ermesinin önünün açılacağını söylemişti

G7 toplantısı için İtalya’da bulunan Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib de bu gece ateşkese varılmasına yönelik umudunu dile getirmişti. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby ve ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “çok yakınız ancak her şey bitene kadar hiçbir şey bitmiş sayılmaz” demişti.

Hizbullah’ın siyasi konseyi başkanı yardımcısı Mahmud Kamati ‘se Katar merkezli Al Jazeera’ya yaptığı açıklamada, ateşkes anlaşmasının son halini görmediklerini söyledi. Yetkililere göre anlaşma, İsrail askerlerinin 60 gün içinde güney Lübnan’dan çekilmesini ve Lübnan ordusunun Hizbullah’ın kalesi olan bölgede konuşlanmasını öngörüyor.

Hizbullah da Litani Nehri’nin güneyindeki sınır boyunca silahlı varlığını sona erdirecek. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, Salı günü yaptığı açıklamada, ülkesinin Lübnan’la yapılacak nihai bir ateşkesin BM tarafından etkin bir şekilde uygulanmasını talep ettiğini ve herhangi bir ihlale karşı “sıfır tolerans” göstereceğini söyledi.

İsrail hükümet sözcüsü David Mencer de Reuters’e yaptığı açıklamada, Lübnan’la varılan anlaşmanın İsrail’in Hizbullah’tan kaynaklanan tehditleri bertaraf etmek için savunma amaçlı operasyon yapma özgürlüğünü koruyacağını ve yerinden edilen bölge sakinlerinin İsrail’in kuzeyindeki evlerine güvenli bir şekilde dönmelerini sağlayacağını dile getirdi.

Lübnan Meclis Başkan Yardımcısı Elias Bou Saab, Pazartesi günü Reuters’a verdiği demeçte, Netanyahu fikrini değiştirmediği sürece önerinin uygulanmaya başlaması için ciddi bir engel kalmadığını söylemişti.

En az 3 bin 750 kişi öldü

Diplomatik çabalara rağmen saldırılar ise sürüyor. Açıklamadan önceki saatlerde İsrail saldırıları Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un yoğun nüfuslu güney banliyölerini daha fazla vurdu. İsrail ordusu yaylım ateşinin sadece 120 saniye içinde kentteki 20 hedefi vurduğunu bildirdi. Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre en az yedi kişi öldü ve 37 kişi yaralandı.

İsrail şimdiye kadarki en büyük tahliye uyarısını yaparak sivillere 20 noktayı terk etmelerini söyledi. İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee, hava kuvvetlerinin şehirdeki Hizbullah hedeflerine “geniş çaplı bir saldırı” düzenlediğini söyledi. Lübnan devlet medyası da İsrail’in Salı günü ülkenin doğusundaki Baalbek vilayetinde düzenlediği saldırılarda en az 10 kişinin öldüğünü duyurdu.

Bölgedeki El Fetih grubunun temsilcisi Muhammed Bikai, İsrail’in güneydeki Sur kentinde bir Filistin mülteci kampını bombalaması sonucu en az üç kişinin öldüğünü söyledi. Bikai, birkaç kişinin daha kayıp olduğunu ve yaralılar arasında en az üç çocuğun bulunduğunu kaydetti. İran’ın desteklediği Hizbullah İsrail’e roket atışları da sürdü.

İsrail, Seyyid Hasan Nasrallah gibi Hizbullah’ın üst düzey komutanlarını öldürmüş ve Lübnan’da örgütün hakim olduğu bölgelere saldırılar düzenlemişti. Lübnan Sağlık Bakanlığı’na göre, geçen yıl Lübnan’da İsrail-Hizbullah çatışması nedeniyle en az 3 bin 750 kişi öldü ve 1 milyondan fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Olası ateşkes, Hizbullah’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısından bir gün sonra Filistinli müttefiki Hamas’ı desteklemek için füze fırlatmaya başlamasıyla evlerini boşaltan 60 bin kişinin geri dönüşünü de sağlayacak.

Paylaşın

Ukrayna, Rusya’yı Bir Kez Daha ATACMS Füzeleri İle Vurdu

Ukrayna’nın Cumartesi ve Pazartesi günü ABD’nin tedarik ettiği Ordu Taktik Füze Sistemi (ATACMS) ile Rusya’daki bazı askeri tesisleri hedef aldığı bildirildi. Rusya ise “intikâm harekâtı” düzenleneceğini duyurdu.

Rusya’nın 33 ay önce başlattığı Ukrayna savaşında tansiyon, geçen hafta Kiev’in ABD ve İngiltere füzelerini Rusya topraklarını vurmak için kullanmasıyla yükselmişti. Moskova da buna karşılık olarak yeni hipersonik orta menzilli kıtalararası balistik füzesiyle Ukrayna’yı vurmuştu.

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna Silahlı Kuvvetler’nin geçen Cumartesi ve Pazartesi günü yine ABD’nin Ukrayna’ya gönderdiği ATACMS füzeleri ile Rusya topraklarına saldırı düzenlediğini duyurdu. Haberleşme uygulaması Telegram üzerinden bugün yapılan açıklamada, söz konusu saldırıların hedeflerinin, Kursk bölgesindeki Kursk-Vostoçni Hava Meydanı ve bir hava savunma tesisi olduğu aktarıldı.

Ukrayna’nın bu saldırılarına karşı “intikâm harekâtı” düzenleneceğini de bildiren Bakanlık, Rusya topraklarına fırlatılan 13 ATACMS füzesinden üçünün hedefine ulaştığını, saldırılar sonucu çok sayıda Rus askerinin yaralandığını ve bir radar tesisinin de tahrip olduğunu bildirdi.

Açıklamaya göre on ATACMS füzesi ise Rus hava savunması tarafından hedefine ulaşamadan vuruldu. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan fotoğraflarda, üstünde İngilizce yazılar olan, tahrip edilmiş füze parçaları görülüyor. Ancak bu görseller bağımsız ajanslar tarafından doğrulanabilmiş değil.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Batı kamuoyunda dile getirilen Ukrayna’ya nükleer silah konuşlandırma tartışmasının “tamamen sorumsuzca” olduğunu söyledi.

Amerikan New York Times gazetesi kimliği açıklanmayan bazı yetkililere dayandırdığı haberinde Washington’a böyle bir öneride bulunulduğunu yazmıştı. Gazete, bazı Batılı yetkililerin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’a görevi bırakmadan önce Ukrayna’ya nükleer silah vermeyi önerdiğini yazdı.

Haberde “Çeşitli yetkililer Sayın Biden’a Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrasında alınmış bazı nükleer silahları Ukrayna’ya iade etmeyi teklif etti. Bunun ani ve oldukça caydırıcı olacağı ifade edildi. Ancak bu tür bir adım komplike olacak ve ciddi sonuçlar doğuracaktır” denildi.

Peskov New York Times’ın haberiyle ilgili soruya verdiği yanıtta “Bunlar gerçeklik anlayışı zayıf ve bu tür açıklamalar yaparken en ufak bir sorumluluk duymayan insanların tamamen sorumsuzca yaptığı tartışmalar. Ayrıca bu açıklamaların hepsinin anonim olduğunu da not ediyoruz” dedi.

Üst düzey Rus güvenlik yetkilisi Dimitri Medvedev daha önce yaptığı açıklamada Batı’nın Ukrayna’ya nükleer silah göndermesi halinde bunu Rusya’ya saldırı olarak değerlendireceklerini belirtmişti.

Ukrayna, Sovyetler Birliği’nden 1991 yılında çöktükten sonra nükleer silahlar devralmış ancak bu silahları Rusya, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’den güvenlik garantileri karşılığında 1994 yılında imzalanan Budapeşte Memondrumu çerçevesinde iade etmişti.

“Rusya’yı caydırmanın tek yolu NATO’ya katılım”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy geçen ay yaptığı açıklamada Ukrayna’nın nükleer silahlarını teslim ettiğine dikkat çekerek NATO’ya katılmanın Rusya’yı caydırmanın tek yolu olduğunu söylemişti.

Ukrayna, savaşın başlangıcından bu yana ilk kez Rusya topraklarındaki hedeflere, ABD yapımı karadan karaya ATACMS füzeleri ile saldırmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, bu saldırıya “gerekli yanıtın” verileceğini dile getirmiş ve bunun için nükleer başlıklı silahların da kullanılmasının değerlendirildiğini dolaylı olarak ifade etmişti.

Açıklamanın ardından Rusya, ilk defa Ukrayna’ya, nükleer başlık da taşıyabilen kıtalararası hipersonik füzelerle hava saldırısı düzenlemişti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Pakistan’da Mezhep Çatışmaları: 80’den Fazla Ölü

Pakistan’ın kuzeybatısında yer alan Kurram kentinde üç gündür devam eden mezhep çatışmalarında en az 82 kişi hayatını kaybettiği, en az 156 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Haber Merkezi / Pakistanlı yetkililer, hayatını kaybedenlerden 66’sının Şii ve 16’sının ise Sünni Müslüman olduğunu, bölgede gerginliğin devam ettiğini bildirdiler.

Çatışmalar devam ederken, yüzlerce aile evlerini terk etmek zorunda kaldı.

İnsan hakları grupları ve siyasi liderler, Şii azınlığı hedef alan acımasız saldırıları şiddetle kınadılar.

Pakistan Adalet Bakanı Aftab Alam Afridi, çatışmaların altında yatan sorunları tartışmadan önce ateşkes sağlanmasının aciliyetini vurguladı.

Bölgede mezhep çatışmaları yeni değil. Temmuz ve eylül ayları arasında yaşanan çatışmalarda da onlarca kişi hayatını kaybetmişti. Pakistan İnsan Hakları Komisyonu, bu saldırılarda 79 kişinin öldüğünü bildirmişti.

Pakistan nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Şiiler, sistematik ayrımcılık ve sık sık silahlı saldırılarla karşı karşıya kalıyor.

Afganistan’ın Khost, Paktia ve Nangarhar eyaletleriyle sınırı olan ve Hayber Pahtunhva eyaleti sınırları içerisinde bulunan Kurram, uzun zamandır Sünni – Şii gerginliklerinin merkezi olmuş durumda.

Pakistan Talibanı (TTP) ve Horasan Eyaletindeki İslam Devleti (ISKP) gibi örgütlerde sık sık bölgede silahlı saldırılar düzenliyor.

Paylaşın

Son Bir Ayda 72 Taliban Üyesi Öldürüldü

Afganistan’da Taliban rejimine karşı savaşan silahlı Ulusal Direniş Cephesi (NRF), son bir ayda 11 eyalette düzenlenen saldırılarda, 72 Taliban üyesinin öldüğünü ve 43 Taliban üyesinin ise yaralandığını duyurdu.

Haber Merkezi / NRF, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, saldırıların Kabil, Herat, Badghis, Farah, Badakhshan, Parwan, Kapisa, Baghlan, Kunduz ve Sar-e Pol illerinde gerçekleştirildiğini ifade etti.

NRF açıklamasında, can kayıplarının yanı sıra, onlarca askeri aracın imha edildiği ve önemli miktarda silah ele geçirildiğinide belirtti.

NRF, Afganistan halkı “acımasız” Taliban’ın dayattığı baskı ve cehaletten kurtulana kadar Taliban’a karşı silahlı mücadelesini sürdüreceğini de vurguladı.

Ahmed Mesud liderliğindeki NRF, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın Ağustos 2021’de iktidara dönmesinin ardından kuruldu. NRF, son üç yılda yüzlerce Taliban üyesini öldürdüğünü iddia ediyor.

NRF, mart ayında yayınladığı yıllık raporunda, son bir yılda 17 eyalette Taliban’a karşı en az 150 hedefli saldırı gerçekleştirdiğini ve bunun sonucunda 400’den fazla Taliban üyesinin hayatını kaybettiğini iddia etmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, eylül ayında BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) sunduğu raporda, üç aylık bir süre zarfında (Mayıs – Temmuz) NRF’nin Taliban’a yönelik en az 52 saldırı gerçekleştirdiği bilgisine yer verdi.

NRF’nin kurucusu ve lideri Ahmed Mesud, CNN’e verdiği son röportajında, grubunun yaklaşık 5 bin aktif savaşçısı olduğunu ve sadece Taliban’la değil, Afganistan’daki 20 başka örgütle de mücadele ettiğini öne sürdü.

Ahmed Mesud, “Mücadelemiz sadece Afganistan için değil; küresel güvenlik için. Terörizmi bir tehdit olarak algılayan her ulus, davamızı ve çabalarımızı desteklemenin stratejik gerekliliğini kabul etmelidir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

UNICEF’ten Dikkat Çeken Rapor: Çocukların Geleceği Tehlikede

UNICEF Direktörü Catherine Russell, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russell, “2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor” dedi.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), yayımladığı son “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, giderek değişen dünyamızda çocuk haklarının korunması için acilen harekete geçilmemesi halinde çocukların geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu. UNICEF tarafından hazırlanan “Dünya Çocuklarının Durumu 2024” raporunda, değişen dünyamızda çocukların geleceği son verilerle kapsamlı olarak değerlendirildi.

Rapor, üç mega eğilim; demografik değişimler, iklim ve çevre krizleri ile yeni teknolojilerin bugün ile 2050 arasında çocukların yaşamlarını derinden etkileyeceğini vurguluyor. Raporda, gelecekte çocukların yaşamlarını değiştirecek bu eğilimler sonucunda yaşayabilecekleri zorluklar, tehlikeler, pozitif etki yaratabilecek faktörler ve fırsatlarla ilgili öngörüler verilerle paylaşılıyor.

UNICEF Direktörü Catherine Russell, kapsamlı raporla ilgili yaptığı değerlendirmede, çocukların yaşanan iklim değişikliklerine bağlı şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar sayısız kriz içinde yaşadığını vurguladı. Russel, bu faktörlerin önümüzdeki yıllarda çok daha yoğunlaşarak artacağını belirterek “Bu raporda yer alan öngörüler, dünya liderlerinin bugün aldıkları ya da alamadıkları kararların çocukların gelecekte bir miras olarak devralacaklarını ortaya koymaktadır. 2050 ve sonrasında çocuklara daha iyi bir gelecek yaratmak için sadece hayal gücü değil, eylem de gerektiriyor. Özellikle kız çocukları için onlarca yıldır kaydedilen ilerlemeler çok büyük tehdit altında” dedi.

Raporda, iklim değişikliğine karşı çocukları korumak ve karşılaştıkları riskleri azaltmak için hedefe yönelik çevresel eylemlere duyulan acil ihtiyaçlar da vurgulandı.

UNICEF Direktörü Russell, dünyanın yaşadığı iklim krizinin daha şimdiden vahim boyutlara ulaştığını, 2023 yılının kayıtlara geçen yaşanılan en sıcak yıl olarak kayıtlara geçeceğini belirterek “Rapora göre 2050-2059 yılları arasındaki on yıllık dönemde iklim ve çevre krizlerinin daha da yaygınlaşması beklenmektedir. 2000’li yıllara kıyasla sekiz kat daha fazla çocuk aşırı sıcak hava dalgalarına, üç kat daha fazla çocuk aşırı nehir taşkınlarına ve neredeyse iki kat daha fazla çocuk aşırı orman yangınlarına maruz kalacaktır. Bu iklim tehlikelerinin çocukları nasıl etkileyeceği yaşlarına, sağlık durumlarına, sosyoekonomik ortamlarına ve kaynaklara erişimlerine göre belirlenecektir” dedi.

Raporda, Afrika ve Güney Asya’nın 2050 yılı ve sonrasında en büyük çocuk nüfusuna sahip olacağı, Afrika’da 2000’li yıllarda yüzde 50 olan çocuk nüfus oranının, hala yüksek olmakla birlikte yüzde 40’ın altına düşmesinin tahmin edildiği belirtildi.

Raporda, yapay zekâ gibi teknolojilerin, uygulamalara, oyuncaklara, sanal asistanlara, oyunlara ve eğitim yazılımlarına yerleştirilmiş olmasının çocuklar ve gelecekleri için fayda sağlasa da bir taraftan büyük tehlikeler yaratabileceği özellikle vurgulandı. Raporda, çocukların internete erişim oranlarında, “dijital bir uçurum” olduğu vurgulanarak, 2024 yılında, yüksek gelirli ülkelerdeki insanların yüzde 95’inden fazlasının internete ulaştığı ancak düşük gelirli ülkelerdeki insanların sadece yüzde 26’sının internete bağlanabildiği belirtildi.

Raporda, dünya genelinde çocukların eğitime erişiminde son 100 yılda elde edilen kazanımların devam edeceği, 2000’li yıllarda yüzde 80 olan küresel çocuk nüfusunun yaklaşık yüzde 96’sının 2050’lerde en az ilkokul eğitimi alması beklendiği kaydedildi.

Raporda, eğitim ile kamu sağlığına yapılan yatırımların artmasının, çevrenin daha sıkı bir şekilde korunmasının çocuklar için pozitif etkiler yaratacağı, eğitimde cinsiyetler arasındaki uçurumun daralacağı ve çevresel tehlikelere maruz kalma oranının azalacağı belirtildi.

Raporda, devletlere çocukların geleceği için öneriler de yer aldı. Hükümetlerin, demografik geçişlere hazırlıklı olması gerektiği vurgulandı. Eğitimin erken çocukluk döneminde başlaması, ilk ve orta öğretime yatırım yapılması, öğretmen eğitiminin arttırılması, gençler için yeni iş sahaları açılması çağrısı yapıldı. Rapor, çocuklara yönelik sosyal koruma sistemlerinin genişletilmesi, bilinçli aile planlamasının teşvik edilmesi, çocuk ve anne sağlığı hizmetlerine erişiminin arttırılması, çocuk dostu şehirler oluşturulması, nüfus azalmasının yaşandığı kırsal alanlarda hizmetlere adil erişimin sürdürülmesi ve yaşlanan toplumlarda nesiller arası eşitliğin sağlanması ve çocuk haklarına ve çocukları kamu hizmetlerinden yararlanmasına öncelik verilmesi gerektiği kaydedildi.

Paylaşın

Kremlin’den Batı’ya Gerilimi Tırmandırmama Konusunda Uyarı

Batı’yı gerilimi tırmandırmama konusunda uyaran Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, “Füze üretip Ukrayna’ya gönderen ve Rus topraklarına düzenlenen saldırılara dahil olan Batılı ülkelerin pervasızca karar ve eylemleri yanıtsız bırakılamaz” dedi.

Biden yönetiminin “gerilimi tırmandırma yolunda ilerlemeyi tercih ettiğini” belirten Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, “Mevcut ABD yönetiminin verilen mesajı aldığına ve anladığına kuşkularının bulunmadığını” söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dün gece yaptığı açıklamada Ukrayna’ya dün ilk kez yeni geliştirilen orta menzilli hipersonik balistik füze fırlattıklarını açıklamasının ardından Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov Batı’yı gerilimi tırmandırmama konusunda uyardı.

Ukrayna’da dün kullanılan yeni füzenin Batı’ya bir mesaj olarak tasarlandığını belirten Peskov, “Füze üretip Ukrayna’ya gönderen ve Rus topraklarına düzenlenen saldırılara dahil olan Batılı ülkelerin pervasızca karar ve eylemleri yanıtsız bırakılamaz” dedi.

Bir yükümlülükleri bulunmamasına rağmen füze saldırısından 30 dakika önce ABD’yi bilgilendirdiklerini belirten Peskov, “Rus tarafı kabiliyetlerini göstermiş, endişelerinin dikkate alınmaması durumunda atacağı diğer misilleme adımlarının çerçeve hatlarını açık bir şekilde ortaya koymuştur” diye konuştu.

Putin’in diyaloğa açık olduğunu, ancak ABD’de görevden ayrılmak üzere olan Biden yönetiminin “gerilimi tırmandırma yolunda ilerlemeyi tercih ettiğini” belirten Peskov, “Mevcut ABD yönetiminin verilen mesajı aldığına ve anladığına kuşkularının bulunmadığını” söyledi.

Rusya lideri Putin dün gece yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında ABD’nin Avrupa’da konuşlandırdığı modern hava savunma ve füzesavar sistemlerinin bu tür füzeleri yakalayamayacağını belirterek “Kışkırtıcı politikaların, gerilimin tırmanması durumunda Batı’nın kendisi açısından ciddi sonuçlar doğuracağı” tehdidinde bulunmuştu. Putin, barışçı bir yola girilmesi ve gerilimi yatıştırmaya yönelik her tür temasa açık olduğunu da sözlerine eklemişti.

Rusya’nın dün ilk kez savaş koşullarında test ettiği, Rusça’da fındık ağacı anlamına gelen Oreşnik orta menzilli hipersonik balistik füze, nükleer başlık taşıyabilme özelliğine de sahip. Ukrayna Perşembe günü Rusya’nın ilk kez “uzun menzilli kıtalararası balistik füzeyle”saldırdığını duyurmuştu.

ABD ve İngiltere, kendi ürettikleri uzun menzilli füzelerin Rus topraklarına saldırı için kullanılabilmesi konusunda Ukrayna’ya izin vermiş, Ukrayna da Salı günü ABD üretimi ATACMS ve Çarşamba günü İngiliz yapımı Storm Shadow füzelerini Rus topraklarına saldırılarda kullanmıştı.

Rusya’nın füze adımı, önümüzdeki hafta Brüksel’de düzenlenecek NATO-Ukrayna Konseyi’nde ele alınacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Pakistan, Yaklaşık 800 Bin Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Etti

Pakistan, 2023 yılının kasım ayından bu yana yaklaşık 800 bin Afgan sığınmacının ülkelerine sınır dışı edildiği veya gönüllü olarak geri gönderildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mumtaz Zahra Baloch, haftalık basın toplantısında, yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan uyrukluların “başarılı ve sorunsuz bir şekilde geri dönüşünü” sağlama sürecinin devam ettiğini söyledi.

“Kasım 2023’ten Ekim 2024’e kadar 757 bin 008 Afgan Afganistan’a geri gönderildi” diyen Bakan Mumtaz Zahra Baloch, bu rakama gönüllü olarak dönenlerin de dahil olduğunu sözlerine ekledi.

Pakistan, geçen yılın kasım ayında ülkede yasal belgeleri olmadan ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik bir operasyon başlatmış ve bu adımı artan güvenlik olaylarına yanıt olarak alınan bir terörle mücadele tedbiri olarak nitelemişti.

Operasyonun öncelikli hedefi ise yasal belgeleri olmayan milyonlarca Afgan mülteci ve sığınmacıydı.

Pakistan, onlarca yıldır çatışma, siyasi huzursuzluk ve işsizlikten kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre, Pakistan’da şu anda yaklaşık 3,2 milyon Afgan sığınmacı bulunuyor ve bunların yaklaşık 1,3 milyonu kayıtlı ve 880 bini yasal statüde kalmaya devam ediyor.

İslamabad’ın yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan Afgan vatandaşlarını sınır dışı etme planlarını açıklamasının hemen ardından, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), ülkeye sığınan sığınmacıları korumaya devam etmesi çağrısında bulundu.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ortak açıklamasında, “Afganistan, özellikle kadınlar ve kız çocukları açısından birçok insan hakları zorluğunun yaşandığı ciddi bir insani krizden geçiyor.” ifadelerine yer verildi.

Benzer şekilde, Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası hak grupları daha önce Pakistan’ın uyguladığı baskı konusunda endişelerini dile getirmiş ve özellikle Taliban’ın misillemesi riski altında olan Afgan sığınmacıların “yasadışı” sınır dışı edilmesine son verilmesi çağrısında bulunmuştu.

Geri gönderilen Afganlar, Taliban’ın yeniden canlanması ve son doğal afetler nedeniyle daha da kötüleşen ciddi ekonomik, insani ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. BM’ye göre, bu yıl ülkede çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 24 milyon insan insani yardıma güveniyor.

Paylaşın

Vladimir Putin Duyurdu: Ukrayna’yı Hipersonik Füzelerle Vurduk

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD ve İngiltere’nin füze sistemlerini Ukrayna’nın kullanmasına izin vermesine ilişkin, savaşın küresel bir çatışmaya doğru tırmandığını söyledi.

Haber Merkezi / Batı’yı bu konuda uyaran Vladimir Putin, Ukrayna’daki bir askeri tesisin yeni bir tür hipersonik orta menzilli balistik füze ile vurulduğunu ifade etti. Putin, sivillerin bu tür saldırılar öncesi uyarılacağını da söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesine karşı Batılı silahların kullanılması konusunda ulusal televizyonda bir konuşma yaptı. Vladimir Putin, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı:

“Batı’nın kışkırttığı Ukrayna’daki çatışmanın tırmanması üzerine, ABD ve NATO müttefikleri bu silahların Rus topraklarına karşı kullanılmasına onay verdiklerini duyurmuşlardı.

Defalarca vurguladığımız gibi, bu tür silahların bu sistemleri üreten ülkelerin askeri uzmanlarının doğrudan katılımı olmadan kullanılması imkansızdır.

19 Kasım’da ABD yapımı altı operasyonel-taktik saldırı füzesi ve 21 Kasım’da Birleşik Krallık’tan “Storm Shadow” füzeleri ile Rusya Federasyonu içindeki askeri hedeflere saldırılar gerçekleştirildi. Bu saldırlar, Ukrayna’daki bölgesel çatışmanın küresel boyutlara ulaşmasına yol açtı.

Hava savunma sistemimiz bu saldırıları püskürttü ve düşman hedeflerine ulaşamadı. Bryansk bölgesindeki bir mühimmat deposunda düşen füze enkazı nedeniyle çıkan yangın söndürüldü. Can kaybı veya önemli bir hasar olmadı.

Kursk bölgesinde komuta merkezlerinden birine saldırı düzenlendi. Ne yazık ki, dış güvenlik ve destek personelinden kayıplar yaşandı. Kursk bölgesinden düşman birliklerini çıkarmak için kuvvetlerimiz operasyonlarına devam ediyor.

Düşmanın bu tür silahları kullanması özel askeri operasyon bölgesindeki seyrini etkilemeyeceğini bir kez daha vurgulamak isterim. Kuvvetlerimiz tüm cephe hattı boyunca başarıyla ilerlemektedir ve belirlediğimiz tüm hedeflere ulaşılacaktır.

ABD ve İngiliz uzun menzilli silahlarının kullanılmasına yanıt olarak, Rus Silahlı Kuvvetleri, Ukrayna’nın savunma sanayi tesislerinden birine saldırı başlattı. Operasyonda, Rusya’nın yeni orta menzilli füze sistemlerinden birinin, özellikle nükleer olmayan hipersonik yeteneklere sahip bir balistik füzenin testini de gerçekleştirdik.

Orta ve kısa menzilli füzelerin geliştirilmesi, ABD’nin Avrupa ve Asya-Pasifik bölgesinde bu tür füzeleri üretme ve konuşlandırma planlarına yanıtımızın bir parçasıdır. Yeni füze sistemlerimizin gelecekteki testlerine ilişkin hedefler, Rusya Federasyonu’nun güvenliğine yönelik tehditler esas alınarak tarafımızca belirlenecektir.

Silahlarımızı, Rus hedeflerine karşı silahlarının kullanılmasına izin veren ülkelerin askeri hedeflerine karşı kullanma hakkına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Askeri güçlerini Rusya’ya karşı kullanmayı planlayan ülkelerin yöneticilerine ciddi şekilde düşünmelerini tavsiye ediyorum.

Ukrayna’daki hedeflere saldırmamız gerekirse, sivillere uyarılarda bulunacağız ve o bölgelerdeki dost devletlerin vatandaşlarından tehlikeli bölgelerden tahliye olmalarını isteyeceğiz.

Bu füzeler hedefleri 10 Mach’a kadar hızlarda veya saniyede 2,5-3 kilometre hızla vuruyor. ABD’nin Avrupa’da geliştirdiği sistemler de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki mevcut hava savunma sistemleri bu tür füzeleri engelleyemiyor.

Bir kez daha vurguluyorum, ABD dünyayı küresel çatışmaya doğru itiyor. Biz her zaman tüm anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeyi tercih ettik ve hala buna hazırız. Ancak her türlü gelişmeye de hazırız. Her zaman bir yanıt olacaktır.”

Paylaşın

Benyamin Netanyahu Hakkında Tutuklama Emri

Hollanda’nın Lahey kentinde yer alan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas yetkilisi İbrahim el Masri hakkında tutuklama emri çıkarttı.

Haber Merkezi / Gazze’deki sağlık yetkililerine göre, 7 Ekim’den beri İsrail’in Gazze’de düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 44 binden fazla Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 104 binden fazla kişi de yaralandı. Harabeye dönüşen Gazze’nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.

Güney Afrika’nın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırımla suçlanıyor. Mahkeme, Başbakan Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas yetkilisi İbrahim el Masri hakkında tutuklama emri çıkarttı.

UCM’den yapılan açıklamada, Netanyahu ve Gallant hakkında “en az 8 Ekim 2023’ten, Başsavcılığın tutuklama emri başvurusunda bulunduğu 20 Mayıs 2024’e kadar olan dönemde işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle yakalama emri çıkarıldığı” bildirildi.

Açıklamada “iki ismin de Gazze’deki sivil halkı hayatta kalabilmeleri için elzem olan gıda, su, ilaç, tıbbi malzeme, yakıt ve elektrik gibi imkanlardan kasıtlı ve bilinçli olarak mahrum bıraktıklarına inanmak için makul nedenler bulunduğu” belirtildi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı, eylül ayında yaptığı açıklamada, UCM’nin yargı yetkisine itiraz eden ve mahkemenin yakalama emri talep etmeden önce İsrail’e iddiaları soruşturma fırsatı vermediğini savunan iki dava özeti sunduğunu kaydetti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oren Marmorstein, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “İsrail’deki gibi bağımsız ve saygın bir hukuk sistemine sahip başka hiçbir demokrasiye savcı tarafından bu şekilde önyargılı davranılmamıştır” dedi ve İsrail’in “hukukun üstünlüğü ve adalete olan bağlılığını” sürdürdüğünü ve vatandaşlarını militanlar karşısında korumaya devam edeceğini söyledi.

UCM, sadece yerel kolluk kuvvetlerinin soruşturma yapamadığı ya da yapmayacağı durumlarda, son yasal çare olarak dava açan bir mahkeme. İsrail, mahkemeye üye bir devlet değil. Hak savunucuları, İsrail’in geçmişte kendi kendini soruşturmada yetersiz kaldığına dikkat çekiyor.

Yakalama emirlerine rağmen, şüphelilerden hiçbiri yakın zamanda Lahey’de hakim karşısına çıkmayacak gibi görünüyor. Arama emirlerini uygulayacak kolluk gücü bulunmayan mahkeme, bunun yerine üye devletlerin işbirliğine güveniyor.

Benyamin Netanyahu yakalanabilir mi?

UCM’nin, hakkında yakalama kararı bulunan kişileri yakalayıp mahkemeye teslim edecek kendi polis gücü bulunmuyor. Ama Netanyahu’nun UCM’ye taraf bir ülkeye yapacağı bir ziyarette yakalanması teorik olarak söz konusu olabilir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Ukrayna’daki savaşla bağlantılı olarak hakkında çıkarılan yakalama emri nedeniyle yurtdışı gezilerini dost olarak gördüğü ülkelerle sınırlı tutuyor.

İsrail, hakkında soykırım davasının da devam ettiği UCM’nin Başsavcısı Kerim Han’ı antisemitizmle suçlamış ve UCM’nin yargı yetkisi bulunmadığını açıklamıştı. UCM’den yakalama emirleriyle ilgili yapılan açıklamada İsrail’in Mahkeme’nin yargı yetkisini tanımasının gerekli olmadığı kaydedildi.

Paylaşın