Suriye Ordusu Çekildi; Silahlı Gruplar Hama’da

Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı gruplar Suriye yönetiminin kontrolündeki Hama kentine girdiklerini duyurdu. Hama daha güneydeki bir diğer önemli kent olan Humus’a uzanan yol üzerinde.

Haber Merkezi / Suriye ordusundan yapılan açıklamada, “Son birkaç saat içinde, askerlerimiz ve terörist gruplar arasındaki çatışmaların yoğunlaşmasıyla… bu gruplar şehirdeki bazı eksenleri aşarak şehre girmeyi başardılar” denildi. Kentte konuşlu askeri birliklerin şehir dışına yeniden konuşlandırıldığı belirtildi.

Silahlı gruplar “Hama’ya girdik” açıklamasından önce Suriye devlet medyası “ordunun isyancıları püskürttüğünü” aktarmıştı.

Silahlı gruplar, 27 Kasım’da başlattıkları saldırılarla birlikte hızla ilerleyerek Suriye’nin ikinci büyük kenti ve ekonomik başkenti Halep’in kontrolünü büyük ölçüde ele geçirmişti.

Birleşmiş Milletler (BM), İdlib ve Halep’in kuzeyindeki son çatışmalar nedeniyle 115 bin kişinin yerinden edildiğini bildirdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), hem devlet yanlısı hem de silahlı unsurların sivillere karşı ciddi insan hakları ihlalleri yapabileceği uyarısında bulundu.

Heyet Tahrir Şam (HTŞ), 2011 yılında El Kaide’ye doğrudan bağlı olarak Nusra Cephesi adı altında kuruldu. IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) lideri Ebu Bekir el-Bağdadi de kuruluşunda yer aldı.

Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı savaşan silahlı gruplar arasında en etkililerden biri olarak görülüyordu. Ancak cihatçı ideolojisi nedeniyle o zamanlar Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altındaki ana isyancı koalisyonla anlaşmazlık halindeydi.

2016’da grubun lideri Ebu Muhammed Colani, El Kaide ile saflarını açıkça ayırdı, Nusra Cephesi’ni feshetti ve bir yıl sonra benzer birkaç grupla birleşerek Heyet Tahrir Şam adını alan yeni bir örgüt kurdu.

Paylaşın

Af Örgütü’nden Çarpıcı “Gazze” Raporu: İsrail, Soykırım Suçu İşliyor

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bin 50o’ü aşarken, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) Gazze’ye ilişkin dikkat çeken bir rapor yayınladı.

Rapora ilişkin açıklamada bulunan Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, “Şok edici bulgularımız uluslararası topluma bir uyarı niteliğinde olmalı. Bu bir soykırım. Hemen durdurulmalı” dedi ve ekledi: “Halihazırda İsrail’e silah sevk eden ülkeler soykırımı önlemek konusundaki sorumluluklarını ihlal ediyorlar ve suç ortağı olma riskiyle karşı karşıyalar.”

Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emrinin bir umut olduğuna işaret eden Callamard, hükümetleri karara saygı duymaya çağırdı.

Uluslararası Af Örgütü Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi ve Hamas’ın kaçırdığı tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrısında da bulundu.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 44 bin 502’ye yükseldi. Ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), İsrail’in Gazze’ye saldırılarına dair 300 sayfalık rapor yayınladı. Rapor hazırlanırken 212 kişiyle görüşme yapıldı ve uydu fotoğrafları da dahil görsel kanıtlar ele alındı. Af Örgütü raporunda İsrail ordusunun (IDF) kasıtlı olarak savaş suçu işlediğini kaydetti.

Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard rapora ilişkin açıklamasında “Şok edici bulgularımız uluslararası topluma bir uyarı niteliğinde olmalı. Bu bir soykırım. Hemen durdurulmalı” dedi.

Raporda İsrail’in Filistinlileri topluluk olarak yok etmeyi amaçladığı vurgulanırken IDF’ye silah desteği sağlamaya devam eden ülkelerin suç ortağı olma riskisyle karşı karşıya oldukları uyarısı yapıldı. Amerikan yapımı silahların Gazze’de “insan haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği” vakalarda kullanıldığına dair kanıtlara rağmen ABD ve Almanya’nın İsrail’e silah sağlamaya devam ettiği kaydedildi.

Callamard, “Halihazırda İsrail’e silah sevk eden ülkeler soykırımı önlemek konusundaki sorumluluklarını ihlal ediyorlar ve suç ortağı olma riskiyle karşı karşıyalar” diye konuştu. İsrail üzerinde etkiye sahip tüm devletlere, özellikle de “önemli silah tedarikçileri ABD ve Almanya’ya” harekete geçme çağrısında bulunan Callamard, “İsrail’in Gazzeli Filistinlilere uyguladığı vahşet hemen sonlandırılmalı” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama emrinin bir umut olduğuna işaret eden Callamard, hükümetleri karara saygı duymaya çağırdı.

“İsrail, Gazzelileri yok etme niyetiyle Soykırım Sözleşmesi kapsamında yasaklanan eylemlere başvurdu” diyen Af Örgütü Almanya Genel Sekreteri Julia Duchrow da İsrail hükümetinin “yaşanan insani felaketle ilgili sayısız uyarıyı ve Uluslararası Adalet Divanının (UAD) kararlarını göz ardı ettiğine” dikkat çekti. UAD İsrail’e Gazze’ye insani yardımları ulaştırma ödevi vermişti.

Af Örgütü Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi ve Hamas’ın kaçırdığı tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrısında da bulundu.

Paylaşın

Fransa’da Siyasi Kriz: Hükümet Devrildi

Fransa’da sağcı başbakan Michel Barnier’in azınlık koalisyonunun güven oylamasıyla düşürülmesinin ardından ülke siyasi krize girdi. Barnier, oylama öncesi Fransa’nın “bilinmezliğe sürükleneceği” uyarısında bulunmuştu.

Sol partilerin ittifakı tarafından getirilen güvensizlik önergesi, Marine Le Pen’in göçmen karşıtı, aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nden milletvekilleri tarafından da desteklendi. Toplam 331 milletvekili, hükümeti devirmek için oy kullandı, 288 oyluk bir çoğunluk gerekiyordu.

Hükümetin devrilmesi, cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u cumhurbaşkanı olarak geçirdiği iki dönemin en kötü siyasi kriziyle karşı karşıya bıraktı. Macron’un kimi başbakan olarak atayabileceği konusunda belirsizlik var.

Michel Barnier, Beşinci Cumhuriyet’in en kısa süre görev yapan başbakanı oldu. 73 yaşındaki Barnier görevde sadece 91 gün kalırken, merkezci ve sağcı bakanlardan oluşan hükümeti sadece 74 gün görev yapabildi.

Barnier hükümeti – 60 yılı aşkın bir süredir gensoru önergesiyle düşürülen ilk hükümet – pazartesi günü anayasanın 49.3 maddesini kullanarak parlamento oylamasını atlayıp sosyal güvenlik bütçesini geçirmesinin ardından iki ayrı güvensizlik oylamasının hedefi oldu.

Hükümet tarafından ortaya konan genel bütçe, ülkenin her ikisi de AB sınırlarını büyük ölçüde aşan kamu açığını (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 112’si) ve bütçe açığını (GSYH’nin yüzde 6’sı) kontrol altına almak amacıyla 2025 yılında 60 milyar euroluk (2,1 trilyon Türk Lirası) harcama kesintisi planlıyor.

Barnier, Emmanuel Macron’a sadık merkezci partiler ve kendisinin de mensubu olduğu sağcı Cumhuriyetçiler (LR) partisinden oluşan kırılgan bir azınlık hükümetini yönetti. Ancak ittifakları gayriresmi ve mutlak çoğunluktan 77 sandalye eksikti. 124 sandalye ile Ulusal Meclis’in en büyük partisi olan RN, “hükümet belirleyici” rolünü üstlendi.

Alt meclisteki RN grubunun başında bulunan Marine Le Pen’e, elektrik vergilerinin artırılması ve ilaç geri ödemelerinin düşürülmesi konusunda son anda verilen tavizler, Barnier’nin emeklilik maaşlarının endeksten çıkarılması konusunda taviz vermemesi nedeniyle destek bulamadı.

Dört dönem bakanlık ve iki dönem AB Komisyonu üyeliği yapmış olan politikacı, salı akşamı televizyonda yaptığı açıklamada, ülkenin “sosyal, ekonomik, bütçe ve finansal açıdan çok zor bir durumda” olduğunu ve gensoru önergesi kabul edilirse “her şeyin daha zor ve daha ciddi olacağı” uyarısında bulunmuştu.

Diğer partileri de “sorumluluklarını ciddiye almaya” çağıran Başbakan, hükümetini düşürmek için oy kullanan ve dolayısıyla önerdiği bütçeyi reddedenlerin, gelir vergisinde 18 milyon haneyi etkileyecek bir artıştan ve Ocak 2026’da yürürlüğe girecek olan çiftçilerin emekli maaşlarının dondurulmasından kendilerini sorumlu tutmaları gerekeceğini söyledi.

Hem aşırı sağ hem de sol, Fransa’nın bir kez daha içine düştüğü siyasi kargaşanın sorumluluğunu kategorik olarak reddediyor.

RN’nin 29 yaşındaki lideri Jordan Bardella, çarşamba günü kamu yayıncısı France 3’e verdiği demeçte, Macron’un bu yaz yapılan erken seçimlerde kendisini çoğunluktan ve dolayısıyla başbakanlıktan “mahrum bırakan” sözde “cumhuriyetçi cephe” mühendisliğinin suçlusu olduğunu söyledi.

“Belirsizliğin bu bütçeden kaynaklanacağını düşünüyorum ve yurttaşlarımın satın alma gücünü koruyabilmek istiyorum. Dolayısıyla yeni bir hükümet atanırsa, masaya oturacağız ve bütçe tartışmasına çok hızlı bir şekilde devam edeceğiz” diye ekledi.

Sosyalist (PS) lider Olivier Faure de suçu soldan bir başbakan atamayı reddetmekle itham ettiği cumhurbaşkanına yükledi. PS’nin de üyesi olduğu NFP, temmuz ayında beklenmedik bir şekilde en fazla sandalyeyi kazanmış ancak çoğunluğu elde edememişti.

Ancak Macron’un kampı, bir diğer üye olan aşırı sol Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisini RN kadar radikal buldukları için ittifakla çalışmayı reddetti.

Faure çarşamba günü Le Monde’a verdiği bir röportajda “NFP’nin önceliklerini uygulayacak, ancak sürekli uzlaşma kaygısı taşıyan solcu bir başbakanın atanmasını öneriyoruz” dedi ve ekledi: “NFP mutlak çoğunluğa sahip değil, bu nedenle bunun üzerinde çalışmamız gerekecek.”

Bu arada LFI, Macron’a istifa çağrısında bulunmuş, Cumhurbaşkanı ise bu çağrıyı “siyasi kurgu” diyerek reddetmişti.

Anayasa uyarınca Macron önümüzdeki temmuz ayına kadar yeni yasama seçimleri çağrısında bulunamaz. Dolayısıyla herhangi bir yeni hükümetin birden fazla partiyi içermesi gerekecek.

Salı akşamı Barnier, ilk hükümetin düşmesi halinde yeni bir hükümet kurmaya çalışıp çalışmayacağı sorusuna şu yanıtı vermişti: “Yarın düşersem, yarından sonraki gün hiçbir şey olmamış gibi buraya geri dönmemin ne anlamı var?”

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Esad’dan Yeni Açıklama: Bölge Haritası Yeniden Çizilmek İsteniyor

Silahlı grupların başlattığı saldırıları değerlendiren Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, “Terörist tırmandırma, bölgedeki ülkeleri parçalama ve haritayı, ABD ve Batı’nın amaçları doğrultusunda yeniden çizme yönündeki geniş kapsamlı hedefleri yansıtıyor” dedi.

Kaide’nin Suriye kolu Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) liderliğindeki silahlı grupların İdlib’den hızla ilerleyerek Halep’i ele geçirmesinin, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun da bu süreçte Halep’in kuzeyindeki Tel Rıfat’ı ana omurgasını Kürtlerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) almasının yankıları sürüyor.

Saldırıların başlamasından bu yana bir dizi diplomatik temasta bulunan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, son olarak İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’la telefonda görüştü.

Beşar Esad, Pezeşkiyan’la görüşmesinde şu ifadeleri kullandı: “Terörist tırmandırma, bölgeyi bölme, bölgedeki ülkeleri parçalama ve haritayı, ABD ve Batı’nın amaçları doğrultusunda yeniden çizme yönündeki geniş kapsamlı hedefleri yansıtıyor.”

Esad’ın görüşmede, “bu durumun, Suriye ile ordusunun ülkenin bütün topraklarında terörizme karşı koyup ortadan kaldırma kararlığını kesinlikle etkilemeyeceğini” vurguladığı belirtildi.

Pezeşkiyan ise Suriye’nin birliğini ve istikrarını hedef alma amaçlı tüm girişimleri reddettiğini söyledi; Suriye’nin istikrarının hedef alınmasının bölgenin istikrarını da etkilediğinin altını çizdi.

İran Cumhurbaşkanı, “ABD’nin ve Siyonistlerin bölge ülkeleri ve halklarını hedef alma konusundaki amaçlarının açık olduğunu” belirterek, “İran’ın, terörü ortadan kaldırmak ve destekçilerinin hedeflerini engellemek için Suriye’ye her türlü desteği sağlamaya hazır olduğunu” vurguladı.

Rusya: Esat’ı hala destekliyoruz

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Beşar Esat’ı desteklemeye devam ediyoruz. Temaslar uygun seviyelerde devam ediyor” dedi. Peskov, “Durumu analiz ediyoruz ve durumu istikrara kavuşturmak için nelerin gerekli olduğu konusunda bir pozisyon oluşturulacak” ifadesini kullandı.

Fransa, İngiltere, Almanya ve ABD hükümetleri, 27 Kasım’dan bu yana çatışmaların sürdüğü Suriye’deki duruma ilişkin ortak bir yazılı açıklama yaptı.

Suriye’deki gelişmelerin yakından izlendiği belirtilen açıklamada, sivil halkın yeniden yerinden edilmesinin ve insani yardımların aksamasının önlenmesi için tüm taraflara gerginliğin düşürülmesi ve sivillerle altyapıların korunması çağrısı yapıldı.

Suriye’deki tırmanışın, çatışmaya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak Suriye’nin liderliğinde siyasi bir çözüm getirilmesinin aciliyetini vurguladığı da belirtildi.

İran destekli Iraklı milislerin, Suriye’de Halep’i ele geçiren silahlı grupların sürpriz ilerleyişine karşı hükümetin karşı saldırısına destek vermek üzere Suriye’de konuşlandıkları bildirildi.

İsminin açıklanmasını istemeyen Iraklı bir milis yetkilisi, şu anda Suriye’de bulunan Tahran destekli Iraklı milislerin harekete geçtiğini, ayrıca ilave güçlerin Esat hükümeti ve ordusunu desteklemek üzere sınırı geçtiğini söyledi.

İngiltere merkezli muhalif savaş gözlemcisi Suriye İnsan Hakları İzleme örgütüne göre, 200 kadar Iraklı milis pikaplarla gece boyunca stratejik Bou Kamal sınır kapısından Suriye’ye girdi.

Örgüt, bu milislerin Suriye ordusunun silahlı gruplara karşı yürüttüğü geri püskürtme harekatına destek vermek üzere Halep’te konuşlanmalarının beklendiğini kaydetti.

Suriyeli Kürtlerin durumu zor

Muhaliflerin başarılı operasyonu ile birlikte Türkiye tarafından desteklenen gruplar, Suriye’nin kuzeyinde bazı bölgelere egemen olan, derin bir düşmanlık besledikleri Kürtlere karşı da saldırıya geçti.

Halep’in 30 kilometre kuzeyinde, Türkiye sınırına oldukça yakın bir bölgede yer alan Tel Rıfat kasabasının, Pazar günü yaşanan ağır çatışmaların ardından Türkiye yanlısı milislerin kontrolüne geçtiği bildiriliyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Tel Rıfat ile birlikte iki yerleşim yerinin daha söz konusu milisler tarafından ele geçirildiğini ve bölgede yaşayan yaklaşık 200 bin Kürdün kendilerine katliam yapılacağı korkusu içinde olduklarını öne sürdü.

Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) bağlı Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin kuzeyinde büyük bir bölgeyi hâkimiyetinde bulunduruyor.

Ankara ise sınırındaki söz konusu Kürt silahlı gruplarının etkisini uzun süredir azaltmaya çalışıyor. ABD, YPG’yi IŞİD’e karşı mücadelede müttefik olarak görürken Türkiye söz konusu örgütü terörist olarak nitelendiriyor.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den “Suriye” Uyarısı

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, “Yaklaşık 14 yıldır savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkede yaşanan son gelişmeler siviller için ciddi riskler oluşturmakta, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik için ciddi sonuçlar barındırmaktadır” ifadelerini kullandı.

Geir Pedersen, Suriye’de savaşan taraflara müzakere masasına oturma çağrısı yaptı.

Suriye’nin kuzeyinde Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve müttefiki silahlı grupların Halep’te kontrolü sağladığının bildirilmesinin ardından kentin güneyine doğru ilerleyişi uluslararası düzeyde kaygıyı artırdı.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye’de barışın sağlanması için gereken çabanın gösterilememesi nedeniyle bölgede şiddetin yeniden tırmandığını kaydetti. Pedersen yaptığı yazılı açıklamada, bugün Suriye’de görülen durumun bölgede siyasi sürecin başlatılması konusunda “kolektif başarısızlığın bir göstergesi” olduğunu vurguladı.

Geçmişte gerginliğin tırmanabileceği uyarısında bulunduğunu hatırlatan Pedersen, “Yaklaşık 14 yıldır savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkede yaşanan son gelişmeler siviller için ciddi riskler oluşturmakta, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik için ciddi sonuçlar barındırmaktadır” ifadelerini kullandı. Norveçli diplomat, Suriye’de savaşan taraflara müzakere masasına oturma çağrısı yaptı.

Öte yandan Türkiye de Suriye’deki gelişmelere ilişkin diplomatik temaslarını sürdürüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bugün ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile yaptığı telefon görüşmesinde de Suriye’deki gelişmeler ele alındı.

Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından alınan bilgilere göre, Bakan Fidan görüşmede, “Türkiye’nin bölgede istikrarsızlığı artıracak her türlü gelişmeye karşı olduğunu bu çerçevede Suriye’deki gerginliğin azaltılmasından yana” olduğunu söyledi. “Suriye’de barış ve huzurun tesisi için rejim ile muhalefet arasındaki siyasi sürecin sonuçlanması gerektiğini” ifade eden Bakan Fidan, Türkiye’ye ve Suriyeli sivillere dönük “terör faaliyetlerine” asla izin vermeyeceğini vurguladı.

Bakan Fidan dün de Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ve Lübnan Başbakanı Necip Mikati ile ayrı ayrı telefon görüşmeleri gerçekleştirmiş, Dışişleri kaynakları görüşmelerde Suriye’deki durumun ele alındığını belirtmişti.

“Esad’a bağlı güçler Halep’in kontrolünü kaybetti”

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Beşar Esad hükümetine bağlı güçlerin Halep’te kontrolü tamamen kaybettiğini bildirdi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Rami Abdül Rahman, “Kürt güçlerin kontrolündeki mahalleler hariç, Heyet Tahrir Şam ve müttefiki cihatçı isyancıların Halep’te kontrolü sağladığını” belirtti. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Rahman, bölgede çatışmaların başladığı 2012 yılından bu yana ilk kez rejime bağlı güçlerin Halep’in kontrolünü kaybettiğini ifade etti.

Suriye ordusunun pazar günü takviye kuvvet göndererek, HTŞ ve müttefiki isyancıların Hama’nın kuzeyinde daha fazla ilerlemesini engellediği belirtiliyor. Devlete bağlı haber ajansı Sana’nın aktardığına göre, Esad Pazar günü yaptığı açıklamada isyancılara karşı güçlü bir askeri yanıt verileceğini bildirdi. Esad, ordusunun “terörizmi ezeceğini ve yok edeceğini” belirtti.

Silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösteren, yaygın olarak Beyaz Baretliler adıyla bilinen “Suriye Sivil Savunması” kuruluşunun verdiği bilgilere göre Suriye ordusu dün gece Hama vilayeti ile Halep’in 65 kilometre güneydoğusundaki bölgeye hava saldırıları düzenledi. Saldırılarda, dört sivilin öldüğü, 54 kişinin de yaralandığı kaydedildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi de hükümete bağlı takviye birliklerin Hama’nın kuzeyindeki bölgelerde “güçlü bir savunma hattı” oluşturduğunu belirtti. Gözlemevi ile Suriye devlet televizyonu El İkbariye ise bölgede Rusya’nın da hem İdlib’de hem Hama’da hava saldırıları düzenlediğini bildirdi.

Gözlemevi, gece boyunca ve pazar sabahı Rus hava kuvvetlerine ait uçakların bölgede düzenlediği saldırılarda en az bir kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını aktardı. İran da Esad’a desteğini bildirdi. Pazar günü başkent Şam’da temaslarda bulunan İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, Suriye ordusunun “terörist grupları yeniden yeneceğine” emin olduğunu belirtti.

HTŞ ile birlikte müttefiki silahlı güçler 27 Kasım Çarşamba günü Suriye hükümetine bağlı birliklere karşı geniş çaplı bir saldırı başlatmıştı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin verdiği bilgilere göre, 2020 yılından bu yana bölgede yaşanan en şiddetli çatışmalarda aralarında 44 sivilin de bulunduğu 320’den fazla kişi hayatını kaybetti.

Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’te, 2012 yılından 2016’ya kadar Beşar Esad hükümetine bağlı birlikler, aralarında İslamcıların da bulunduğu silahlı gruplar ve IŞİD arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı. Hükümete bağlı güçler 2016 yılında Rusya’nın havadan verdiği bombardıman desteği ile Halep’te kontrolü yeniden sağlamıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Suriye Devlet Başkanı Esad: Teröristleri Ve Destekçilerini Yeneceğiz

Halep’in büyük bölümünün isyancıların eline geçmesinin ardından açıklama yapan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkesinin “tüm teröristleri ve destekçilerini” yenebileceğini söyledi.

Haber Merkezi / Beşar Esad’ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed el Nahyan’la yaptığı telefon görüşmesi sonrası bürosundan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Suriye, tüm teröristler ve destekçileri karşısında istikrarını ve toprak bütünlüğünü savunmaya devam etmektedir. Müttefiklerinin ve dostlarının yardımıyla terör saldırıları ne kadar yoğun olursa olsun onları yenme ve ortadan kaldırma kapasitesine sahiptir.”

Suriye ordusu, Halep şehrinde silahlı gruplar karşısında verilen kayıpların ardından şehirden çekildi. Suriyeli yetkililer, ordunun büyük bir saldırıya hazırlanmak üzere geri çekildiğini ifade ediyor.

Suriye ordusundan yapılan açıklamada, silahlı grupların çok sayıda ve farklı yönlerden saldırdığı belirtilerek, “silahlı kuvvetlerimiz saldırıyı püskürtmek, sivillerin ve askerlerin hayatını korumak ve karşı saldırıya hazırlanmak için savunma hatlarını güçlendirmeyi amaçlayan bir yeniden konuşlanma operasyonu gerçekleştirdi” denildi.

Hayat Tahrir El Şam grubunun öncülük ettiği beklenmedik saldırı, Suriye iç savaşının 2020’den bu yana büyük ölçüde sakin olan cephelerini sarsarak parçalanmış ülkenin, Türkiye sınırına yakın bir köşesindeki çatışmaları yeniden alevlendirdi. Suriye ordusu, devlet otoritesini yeniden tesis etmek için karşı saldırıya hazırlandığını açıkladı.

Silahlı grupların ilerleyişini doğrulayan Suriye ordu komutanlığı, isyancıların Rusya ve İran destekli hükümet güçlerinin sekiz yıl önce isyancıları sürmesinden bu yana tam devlet kontrolü altında olan Halep şehrinin büyük bölümüne girdiğini duyurdu.

Halep’ten gelen görüntülerde bir grup gece şehre girdikten sonra şehrin Saadallah el-Cabiri Meydanı’nda toplandığı görülüyor. Bir başka grubun da şehrin merkezindeki Esad ailesine ait bir heykeli yıktıkları görüldü.

Buna karşın Suriye ordusu, bombardımanın silahlı grupların sabit mevziler kurmasını engellediğini söyledi. Açıklamada, silahlı grupları kovma ve tüm şehir ve kırsalında rejimin kontrolünü yeniden sağlama sözü verildi.

İki kaynaksa, silahlı grupların İdlib vilayetindeki Meraat El Numan kentini de ele geçirerek tüm vilayeti kontrolleri altına aldıklarını ve bunun Suriye lider Beşar Esad’a önemli bir darbe daha vuracağını ileri sürdü. Suriyeli iki askeri kaynak da Rus ve Suriye savaş uçaklarının Halep’in bir banliyösünde silahlı grupları hedef aldığını söyledi.

Rusya, Türkiye ve İran devrede

Suriye’nin önemli destekçilerinden Moskova’dan yapılan açıklamada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Suriye’deki durumla ilgili İran ve Türkiye dışişleri bakanları ile telefonda görüştüğü bildirildi. Rusya Dışişleri, Lavrov’un görüşmelerde Suriye’deki çatışmaların “tehlikeli bir şekilde tırmanmasından” duyduğu endişeyi dile getirdiğini aktardı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un yanı sıra Lübnan Başbakanı Necip Mikati ve Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani ile de ayrı ayrı telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Suriye’nin diğer önemli destekçisi İran da Suriye’deki son gelişmeler dikkatle izleniyor. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin Pazar günü Şam’a bir ziyaret gerçekleştireceğini açıkladı. Arakçi’nin Pazartesi günü de Türkiye’yi ziyaret edeceği bildirildi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada “İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, 2 Aralık 2024 tarihinde ülkemize bir ziyaret gerçekleşecektir” ifadeleri kullanıldı.

Halep’i hangi silahlı grup ele geçiriyor?

Halep, 2016’da Suriye hükümet güçlerinin Rusya, İran ve müttefiklerinin desteğiyle zorlu bir harekata girişmesinin ardından silahlı grupların doğu mahallelerinden çıkarmasından bu yana çatışmaya sahne olmamıştı.

Bu haftaki çatışmalar, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki silahlı grupların son yıllardaki en büyük ilerlemesi oldu. Aynı zamanda hükümet güçlerinin daha önce muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri ele geçirdiği 2020’den bu yana Kuzeybatı Suriye’deki en yoğun çatışma niteliğinde.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşmiş Milletler (BM), Halep saldırısını yöneten HTŞ’yi uzun zamandır terör örgütü olarak tanımlıyor. HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed Golani, 2011’de başlayan Suriye savaşının ilk aylarında El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra cephesinin lideriydi.

IŞİD’in lideri Ebu Bekir El Bağdadi’ye yakınlığıyla bilinen Golani, El Nusra’nın IŞİD’e bağlanmasını kabul etmemişti. Daha sonra 2015’te Rusya-İran-Türkiye arasında yapılan Astana görüşmelerinden faydalanarak El Kaide ve IŞİD’den tamamen kopmuş, İdlib’de kendi emirliğini kurmuştu.

2017’de diğer silahlı gruplarla birleşerek gücünü artıran örgüt, İdlib’in kontrolünü ele geçirmişti. Golani burada ekonomik ve siyasi bir düzen kurmaya çalışırken, bölgedeki bazı aşırılıkçı gruplara da baskı yapmış ve giderek kendisini diğer dinlerin koruyucusu olarak göstermeye çalışmıştı. Buna geçen yıl İdlib şehrinde yıllar sonra yapılan ilk Hristiyan ayinine izin verilmesi de dahil.

AP haber ajansına konuşan araştırmacı Aaron Zelin, Golani ve HTŞ’nin son yıllarda kendini yeniden inşa etmeye çalıştığını, bölgelerinde sivil yönetimi ve askeri eylemi teşvik etmeye odaklandığını belirtiyor.

HTŞ liderliğindeki son saldırı İdlib’de başladı ve Halep’in güneyinde ve batısındaki köy ve kasabalara ilerledi. Lübnan’dan militanları ve Irak ile İranlı komutanları da içeren hükümet güçleri dağılmış gibi görünürken, geride tanklar, insansız hava araçları (İHA) ve uçaksavar sistemleri gibi silahlar bıraktı.

Semafor’a konuşan Suriye uzmanı Charles Lister’a göre, Golani’nin militanları DA gece görüş dürbünleri ve İHA’larla donatılmıştı. Yayınlanan bir videoda Golani’nin bir komuta merkezinden operasyonları denetlediği görüldü. Golani’nin talimatları İngilizce ve Arapça yayınlandı.

Halep’in içinden canlı yayın yapan Suriyeli muhalif bir kanalın aktardığına göre, ilerlemenin hızı Halep sakinleri için bir şok etkisi yarattı ve hatta HTŞ militanları bile “şaşkına döndü.” Yorumcular, HTŞ militanlarının artık daha iyi eğitimli, daha iyi silahlanmış olduğunu ve daha koordineli hareket ettiklerini söylüyor.

Syria Direct’e göre son saldırılarda dikkat çeken bir diğer unsur, silahlı grupların daha önce kontrol ettikleri ve kaybettikleri bölgelerin sınırlarında durmaması. Militanlar, 2016’daki Halep savaşında veya 2020’deki Rusya destekli operasyonlarda kaybettikleri bölgelerin de ötesine geçti.

Militanlar, Halep’in batı mahalleleri de dahil olmak üzere, daha önce hiçbir zaman kontrol edemedikleri bölgeleri ele geçirdiklerini söylüyor.

Paylaşın

Suriye Ordusu, Karşı Saldırıya Hazırlanmak İçin Halep’ten Çekildi

Suriye ordusu, karşı saldırı hazırlamak amacıyla Halep’teki birliklerin “geçici olarak çekileceğini” duyurdu. Ordu, son birkaç günde Halep ve İdlib’de yaşanan şiddetli çatışmalarda onlarca askerin öldürüldüğünü veya yaralandığını ekledi.

Haber Merkezi / İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), muhalif cihatçı grup Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve müttefiklerinin ülkenin ikinci büyük şehri Halep’in “büyük bölümünün” kontrolünü sağladığını öne sürdü.

SOHR, Rusya’nın 2016’dan bu yana ilk kez Cumartesi gecesi Halep’in bazı bölgelerine hava saldırıları düzenlediğini de kaydetti. Gözlemci grup, 29 Kasım’da muhalif güçlerin Halep’e bubi tuzaklı iki arabayı patlatarak girdiğini bildirmişti.

SOHR, bu güçlerin Cuma günü 50’den fazla kasaba ve köyün kontrolünü ele geçirdiğini aktarmıştı.

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon (OCHA) Suriye Ofisi, 14 bin kişinin yerinden edildiğini belirterek, “durumun giderek kötüleştiğini”  vurguladı. Sivil kayıplar olduğu, ancak sayının bilinmediği bildirilirken, altyapı hasarı ve güvenlik endişeleri nedeniyle bazı insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerini geçici olarak askıya aldığı da kaydedildi.

Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep, cihatçı grupların kalesi olan İdlib kentine sınır ve İdlib’in büyük  kısmı HTŞ tarafından kontrol ediliyor. Ayrıca sınır bölgedeki Hama ve Lazkiye de HTŞ’nin kontrolü altında bulunuyor.

Halep 2016’da dönüm noktası

2016’daki Halep savaşı, 2011’de Beşar Esat yönetimine karşı başlayan protestoların tam kapsamlı bir savaşa dönüşmesinden bu yana Suriye hükümet güçleri ile muhalif savaşçılar arasındaki savaşta bir dönüm noktası olmuştu.

Rusya, İran ve müttefikleri, o yıl Suriye hükümet güçlerinin haftalarca süren zorlu bir askeri harekat ve kuşatmanın ardından Halep’in tamamının kontrolünü geri almasına yardımcı olmuştu.

Bazı muhalif güçlerin başlıca destekçisi olan Türkiye, kuzeybatı Suriye’nin bazı bölgelerinde askeri varlığa sahip. Ayrıca büyük ölçüde Suriye’nin doğusunda ABD, IŞİD militanlarıyla savaşan Suriye Kürt güçlerini destekliyor.

İç savaşta en az 500 bin kişi hayatını kaybetti

2011 yılında, hükümete karşı düzenlenen protestoların, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışılmasının ardından başlayan iç savaşta bugüne dek 500 binden fazla kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi de göç etmek zorunda kaldı. Aralarında Esad’ın müttefiki olan Rusya, İran ve Lübnan’daki Hizbullah’ın da bulunduğu pek çok yabancı güç de savaşa fiilen katıldı.

El Kaide terör ağına bağlı HTŞ, Suriye’nin kuzey ve kuzeybatısında, aralarında İdlib ve Halep’in de bulunduğu pek çok bölgeyi kontrolü altında tutuyor.

Türkiye ile Rusya’nın arabuluculuğunda, 2020’de İdlib’de sağlanan ateşkese, bugüne dek zaman zaman ihlal edilmiş olsa da, taraflarca büyük oranda uyulmuştu. 2015 yılında Suriye İç Savaşı’na müdahale eden Rusya, savaşın seyrini Beşar Esad yönetimi lehine değiştirmişti.

Türkiye’den açıklama

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Cuma günü sosyal medya platformu sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. “Sınırımızın sıfır noktasında bulunan İdlip ve mücavir bölgede sükunetin muhafazası ülkemiz açısından öncelikli bir meseledir” diyen Keçeli, “2017 yılından bu yana, İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesi’yle ilgili bazı mutabakatlar tesis edilmiştir. Türkiye, taraf olduğu mutabakatların gereğini hassasiyetle yerine getirmektedir” ifadesini kullandı.

Yaşanan çatışmaların bölgede gerginliğin istenmeyen şekilde artmasına sebep olduğunu belirten Keçeli, “İdlip’e yönelik son dönemdeki saldırıların, Astana mutabakatlarının ruhuna ve işleyişine zarar verecek boyuta ulaştığı ve ciddi sivil kayıplara yol açtığı konusunda gerekli uyarıları çeşitli uluslararası platformlarda yapmış ve bu saldırıların durdurulması gerektiğini kayda geçirmiştik” dedi.

Sivil halkın zarar görmemesi ve yeni istikrarsızlıklara yol açılmamasının Türkiye için büyük önem teşkil ettiğini ifade eden Keçeli, “Diğer taraftan, mevcut istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan Tel Rıfat ve Münbiç’teki terör gruplarının sivil halkı ve Türkiye’yi hedef alan saldırılarındaki artışı da dikkatle izliyoruz” ifadelerini kullandı.

Rusya’dan Beşar Esat’a çağrı

Kremlin Cuma günü yaptığı açıklamada, Suriye hükümetinin Halep bölgesinde yıllar sonra ilk kez muhaliflerin düzenlediği saldırıların ardından bölgede anayasal düzeni en kısa sürede yeniden tesis etmesini istediğini söyledi.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’ın sadık müttefiki olan Rusya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Ortadoğu’daki en büyük müdahalesini gerçekleştirerek 2015 yılında Esat’ın yanında isyancılara karşı askeri müdahalede bulunmuştu. Rusya ayrıca Suriye’de bir hava üssü ile deniz üssü bulunduruyor.

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Moskova’nın isyancı saldırısını Suriye’nin egemenliğinin ihlali olarak gördüğünü ve yetkililerin kontrolü yeniden sağlamak için hızlı bir şekilde harekete geçmesini istediğini söyledi.

Peskov, “Halep çevresindeki durum Suriye egemenliğine yönelik bir saldırıdır ve biz Suriye yetkililerinin bölgeye düzen getirmesinden ve en kısa zamanda anayasal düzeni yeniden tesis etmesinden yanayız” dedi.

Peskov, Esat’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya uçtuğu yönündeki doğrulanmamış Rus Telegram haberleri sorulduğunda, konuyla ilgili “söyleyecek bir şeyinin olmadığını” belirtti.

Çatışmalar ne zaman ve nasıl başladı?

27 Kasım Çarşamba günü başlayan çatışmaların ardından Rusya ve Suriye hava kuvvetleri, HTŞ liderliğindeki güçlerin Suriye’nin kuzeyindeki mevzilerine saldırılar düzenledi. Saldırılar, bu grupların Suriye devletinin kontrolündeki Halep’in kuzeybatısında bazı köy ve kasabaların kontrolünü ele geçirmesinin ardından yapıldı.

Ankara kaynakları ise Suriye ordusunun bölgeye saldırılarının son dönemde arttığını, “Suriyeli muhalif grupların” buna yanıt olarak Halep istikametinde sınırlı bir operasyon başlattığını söyledi. İstihbarat kaynakları, sınırlı planlanan bu operasyonun, “rejim unsurlarının bulundukları bölgelerden kaçmaya başlamaları ile genişlediğini” ifade etti.

HTŞ liderliğindeki güçler de son haftalarda Rus ve Suriye hava kuvvetlerinin güney İdlib’deki sivillere yönelik artan saldırılarına yanıt verdiklerini söyledi. HTŞ, kendi mevzilerinin yakınına asker yığan Suriye ordusunun olası bir saldırısını önlemeyi amaçladığını da belirtti.

Suriye ordusunun konuyla ilgili açıklamasında, “geniş bir cephede büyük bir saldırı” başlatan “teröristlerin” ağır kayıplar verdiği belirtildi. Suriye ordusu toprak kazanmak ve çatışmayı bastırmak için Rusya ve ismi açıklanmayan “dost güçlerle” işbirliği yaptığını söyledi.

Saldırılar, Rus ve İran basınında nasıl yankılandı?

İran’da, Devrim Muhafızlarına yakın medya saldırıların amacının Hizbullah’ı zayıflatmak olduğu yorumunu yaptı. Saldırılarla ilgili İsrail ve ABD’yi suçladı. Rusya’da ise Kremlin yanlısı bazı Telegram kanalları Türkiye’yi isyanı kışkırtmakla suçladı.

Devlet yanlısı bazı Rus yorumcular, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçmenine sunmak üzere “küçük, muzaffer bir savaş” başlatmayı amaçladığını, aynı zamanda Rusya’nın bölgedeki varlığını sınırlamayı hedeflediğini söyledi.

Yorumcular Moskova’nın “Ukrayna’ya odaklandığını ve mevcut koşullar altında Türkiye ile karşı karşıya gelmesinin pek olası olmadığı” görüşünü dile getirdi.

Paylaşın

Rusya, Ukrayna’nın Enerjisi Altyapısını Vurdu

Ukrayna Enerji Bakanı German Galushchenko, Rusya’nın ülkenin enerji altyapısına karşı “büyük bir saldırısı” başlattığını ve bir milyondan fazla insanın elektriksiz kaldığını söyledi.

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, görevden çekilmeden önce Ukrayna için 725 milyon dolarlık bir yardım paketi daha hazırlıyor. İsmini açıklamayan ABD’li yetkililerin, Reuters’a verdiği bilgilere göre pakette kara mayınları, drone’lar, Stinger füzeleri ve Yüksek Hareket Yetenekli Topçu Roket Sistemi (HIMARS) mühimmatları yer alıyor.

Rusya Perşembe günü erken saatlerde Ukrayna’ya saldırdı ve ülke genelinde fırlattığı çok sayıda füze ve insansız hava aracıyla enerji şebekesini hedef alarak 1 milyon kadar Ukraynalıyı elektriksiz bıraktı. Dokuz buçuk saatten fazla süren saldırıda aralarında Kiev, Harkiv, Mykolayiv, Odesa, Lutsk ve Rivne’nin de bulunduğu çok sayıda şehirde patlamalar meydana geldiği bildirildi.

Ukrayna Hava Savunması 188 füze ve insansız hava aracından 176’sının önlendiğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy Moskova’nın özellikle Ukrayna’nın enerji altyapısını hedef aldığını vurguladı. Zelenskiy birkaç bölgenin misket bombalarıyla saldırıya uğradığını belirtti.

Zelenskiy, “Bu misket bombaları kurtarma ekiplerimizin ve enerji mühendislerimizin saldırının sonuçlarını ortadan kaldırmasını çok daha zor hale getiriyor. Bu Rus terörist taktiklerinin çok alçakça tırmanışıdır,” dedi.

Enerji Bakanı Herman Halushchenko Rusya’nın ülkenin elektrik şebekesine “büyük bir darbe” vurduğunu söyledi. Devlet şebeke operatörü Ukrenergo, enerji sistemini Rusya’nın saldırısından korumak amacıyla birçok bölgede acil kesinti ilan etti.

Rusya, Ukrayna’nın elektrik şebekesine yönelik saldırılarını yoğunlaştırırken, ülke tam ölçekli işgalin ortasında üçüncü kışına giriyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak perşembe günü yaptığı açıklamada, Rusya’nın şehirlere ve altyapıya toplu saldırılar düzenlemek için Kuzey Kore’den gelen silahlar da dahil olmak üzere kasıtlı olarak silah stokladığını söyledi. Yermak, “Ukrayna altyapısına saldırılar için, soğukta, kış aylarında sivillere karşı savaşmak için füze stokladılar” dedi.

Bölge başkanı Oleksandr Koval, kuzeybatı Rivne bölgesinde 280.000’den fazla hanenin saldırı nedeniyle şu anda elektriksiz olduğunu belirtti. Etkilenen bölgelerde su kaynaklarında da kesintiler var. Rivne kentindeki bazı okullara perşembe günü uzaktan eğitim verilmesi talimatı verildi.

Yönetim başkanı Ivan Rudnytskyi’ye göre sınırdaki Volyn bölgesinde 215.000 haneye elektrik verilemiyor. Elektriği kesilen tüm kritik altyapı jeneratörlere bağlandı. Yerel yetkililer, insanların telefonlarını ve diğer cihazlarını şarj edebilecekleri ve elektrik kesintileri sırasında ısınabilecekleri sığınak tipi yerler olan “yenilmezlik noktalarının” açılmasını talep etti.

ABD Ukrayna’ya 725 milyon dolarlık yardım gönderecek

ABD Başkanı Joe Biden, görevden çekilmeden önce Ukrayna için 725 milyon dolarlık bir yardım paketi daha hazırlıyor. İsmini açıklamayan ABD’li yetkililerin, Reuters’a verdiği bilgilere göre pakette kara mayınları, drone’lar, Stinger füzeleri ve Yüksek Hareket Yetenekli Topçu Roket Sistemi (HIMARS) mühimmatları yer alıyor. Kaynaklar, Kongre’nin pazartesi günü paketle ilgili bilgilendirileceğini söylüyor.

ABD Başkanı, müttefiklere acil durumda yardım sağlamak için doğrudan Amerikan ordusunun cephaneliğinden silah gönderme yetkisine sahip. Reuters, bu yöntemle genellikle tek seferde 125 ila 250 milyon dolar değerinde yardım yapıldığına dikkat çekerek, son silah paketinin bu rakamların çok üstüne çıktığına işaret ediyor.

ABD’nin Ukrayna’ya antipersonel kara mayını gönderme kararı da tepki toplamıştı. ABD ve Rusya, bu mayınların kullanımını ve transferini yasaklayan Mayın Yasağı Anlaşması olarak da bilinen Ottawa Sözleşmesi’nin tarafları arasında yer almıyor. İnsan hakları örgütleri, kara mayınlarının sivil kayıplara yol açabileceğine dikkat çekerek Washington’a tepki göstermişti.

Diğer yandan Washington’ın, askere alma yaşını 25’ten 18’e düşürmesi için Kiev’e baskı yaptığı aktarılıyor. Biden yönetiminden adının açıklanmasını istemeyen bir yetkilinin AP’ye verdiği bilgiye göre, Ukrayna ordusunda savaşacak daha fazla asker bulunabilmesi için bu yönde bir baskı uygulanıyor.

Kiev güçlerinin Rus ordusuna karşı sayıca kötü bir durumda olduğuna işaret eden yetkili, Ukrayna’nın kayıplarını telafi etmek ve Rus birliklerin ilerleyişini önlemek için yeterli sayıda savaşçı seferber edemediğini belirtiyor.

Resmi rakamlara göre Ukrayna ordusunda yaklaşık 1 milyon kişi var. Ukraynalılar savaş alanındaki ihtiyaçları karşılayabilmek için 160 bin ek askere ihtiyaç olduğunu bildirmişti ancak Washington’a göre ihtiyaç bundan daha yüksek. Kiev, nisanda askere alma yaşını 27’den 25’e indirmişti.

Washington merkezli muhafazakar düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı, Bradley Bowman, şu değerlendirmeleri paylaşıyor: Ukrayna’nın ciddi bir insan gücü açığı var ve bunu gidermenin kolay bir çözümü yok. Fakat askere alma yaşının düşürülmesi durumu rahatlatabilir. Rus işgali nedeniyle zaten çok şey yaşamış bir hükümet ve toplum için bunların zor kararlar olduğu açık.

(Kaynaklar: Euronews Türkçe ve Independent Türkçe)

Paylaşın

Suriye’deki Silahlı Gruplar Son Yılların En Büyük Saldırısını Başlattı

Heyet Tahrir Şam’a (HTŞ) bağlı silahlı grupların Batı Halep’teki rejim güçlerine karşı büyük bir saldırı düzenlediği bildirildi. Rejim güçleri ile HTŞ’ye bağlı gruplar arasında yoğun çatışmaların yaşandığı belirtildi.

Heyet Tahrir Şam, eski adıyla Nusra Cephesi, Suriye, Rusya ve diğer bazı ülkeler tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor.

Suriye’nin Halep vilayetinde silahlı gruplar Suriye ordusuna karşı geniş çaplı bir saldırı başlattı. Ordu ve silahlı gruplardan kaynaklara göre Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki koalisyon, düzenledikleri saldırılar sonucunda yıllar sonra ilk kez toprak kazandı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı birliklerin kontrolündeki en az 10 bölge silahlı grupların eline geçti.

Halep kentinin dış mahallelerinden 10 kilometre ilerleyen silahlı gruplar, Lübnan Hizbullahı’nın güçlü varlığının bulunduğu Şii kasabaları Nubul ile Zehra’nın birkaç kilometre yakınına kadar yaklaştı. Silahlı gruplar, İran yanlısı milislere ait mevzilerin bulunduğu Halep’in doğusundaki El Nayrab havaalanına da saldırı düzenledi.

Suriyeli silahlı gruplar saldırının geçen haftalarda İdlib’in güneyinde Rus ve Suriye hava güçlerinin sivillere yönelik saldırılarına yanıt olduğunu ve cephe hattına yığınak yapan Suriye ordusunun düzenleyeceği saldırıları boşa çıkarmak için düzenlendiğini açıkladı.

Suriye ordusu kaynakları ordunun silahlı grupların kontrolündeki İdlib kenti yakınlarındaki bölgeleri, Eriha ve Sarmada şehirlerini vurduğunu belirtti. Çatışmalar Suriye resmi medyasında yer almadı ancak hükümet yanlısı web siteleri Suriye ordusunun Heyet Tahrir Şam’ın sığınaklarını vurduğunu ve onlarca milisi öldürdüğünü duyurdu. Görgü tanıklarına göre silahlı grupların kontrolündeki bölgelerden yüzlerce aile Türkiye sınırına doğru, daha güvenli bölgelere kaçtı.

Amerika Birleşik Devletleri’nin terör örgütleri listesinde yer alan Heyet Tahrir Şam Suriye hükümet güçleri ve Rusya’nın hedefinde. Türkiye destekli ana akım silahlı gruplarla rekabet halinde olan HTŞ, Suriye’nin kuzey batısında Türkiye sınırı boyunca geniş toprakları kontrol ediyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

BM, Afganistan’da Afyon Ekiminin Yüzde 30 Arttığını Duyurdu

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Afganistan’da Taliban’ın uyuşturucu yasağının ikinci yılında, eroinin hammaddesi olan afyon ekiminin yüzde 30 artığını duyurdu.

Haber Merkezi / UNODC, 27 Kasım’da yayınladığı raporda, Afganistan’ın 2024’teki afyon üretiminin değerinin bir önceki yıla göre yüzde 130 artışla 260 milyon dolar olarak tahmin edildiğini vurguladı.

Rapora göre, Taliban’ın ülke çapında uyuşturucu yasağı uygulamaya başladığı 2022 seviyelerine kıyasla afyon üretimi hala yüzde 93, değeri ise yüzde 80 daha düşük.

Raporda, coğrafi olarak afyon ekiminin güneybatı illerinden kuzeydoğu illerine kaydığı, 2024 yılında üretimin üçte ikisinin bu illerde yoğunlaştığı belirtildi.

Raporda, 2024 yılında çiftçilerin tahıl ve pamuk gibi daha çok alternatif ürün yetiştirdiği ancak afyondan elde edilen gelirin 60 kat fazla olması ve çiftçilerin yaşadığı ekonomik sıkıntıların, çiftçileri haşhaş ekimine geri dönmeye teşvik ettiği belirtiliyor. Afganistan, yaklaşık yirmi yıldır en büyük eroin üreticisi ve tedarikçisiydi.

Nisan 2022’de Taliban’ın lideri Haybatullah Ahundzada, eroin üretiminde kullanılan afyonun birincil kaynağı olan haşhaşın yetiştirilmesini kesin bir şekilde yasaklayan bir kararname yayınladı . Kararnamede, “Yasağı ihlal edenlerin tarlaları yok edilecek ve Şeriat yasalarına göre cezalandırılacak” ifadesi yer aldı.

Yasağın ardından UNODC, afyon üretiminde yüzde 95’lik gibi bir düşüş olduğunu, 2022’de 6 bin 200 ton olan miktarın 2023’te sadece 333 tona gerilediğini bildirdi.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın