Filipinler’i Rai Tayfunu Vurdu: En Az 20 Ölü

Filipinler’in orta kesimini vuran Rai Tayfunu nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının en az 21 olduğu açıklandı. 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerde kurtarma çalışmalarına katılacağı açıklandı.

Haber Merkezi / Ülkenin turistik adası Siargao’ya perşembe günü ulaşan Rai Tayfunu, saatte 195 kilometre rüzgar hızıyla evlerinin çatılarını uçurdu.

Beraberinde şiddetli yağmurda taşıyan Rai Tayfunu, etkili olduğu ülkenin orta kesimlerinde birçok bölgede elektrik kesintisi ve ciddi yıkıma sebep oldu.

Şiddetli yağış ve rüzgar nedeniyle can kayıpları sürekli artıyor. Önce 18 olarak duyurulan ölü sayısının en 21’e yükseldiği belirtildi. Yaralı sayısı hakkında açıklama yapılmadı.

Ülkenin güneydoğusundaki Dinagat Adaları’nın Valisi Arlene Bag-ao, 180 bin kişinin yaşadığı Ada’nın “yerle bir olduğunu” söyledi. Valisi Kaka Bag-ao yaptığı açıklamada, “Evlerimizi kaybettik, yiyecek ve su sıkıntısı yaşıyoruz” dedi.

Ulusal afet ajansının sözcüsü Mark Timbal, AFP haber ajansına verdiği demeçte, 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerdeki kurtarma çalışmalarına katılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Karlo Nograles daha önce 332.000’den fazla insanın yüksek riskli köylerden tahliye edildiğini ve bunların yaklaşık 15.000’inin tahliye merkezlerine sığındığını açıklamıştı.

Tayfunun yol açtığı şiddetli yağış ve rüzgar, birçok köyde ağaçların devrilmesine ve su baskınlarına neden olmuştu. Yetkililer, tayfun bölgeyi vurmadan önce 300 binden fazla kişinin tahliye edilerek güvenli bölgelere kaçtığını aktarmıştı.

Paylaşın

Kovid 19 Salgını 2024 Yılına Uzayabilir

ABD kökenli ilaç şirketi Pfizer, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemisinin 2024 yılına uzayabileceğini açıkladı. Açıklamada ayrıca, 2 ila 4 yaşındakiler için düşük dozlu bir aşının klinik çalışmalarında beklenenden daha zayıf bir koruma sonucunun ortaya çıktığı belirtildi.

Euronews’ta yer alan habere göre; 2 ila 4 yaşındakiler için yapılan test çalışmalarında zayıf bir koruma sonucunun çıkması, aşıya onay verilmesini de geciktirecek.

Pfizer yetkilisi Mikael Dolsten, yatırımcılara yaptığı bir sunumda, dünyanın bazı bölgelerinde koronavirüs pandemisinin mevcut durumda olduğu gibi bir iki yıl daha devam etmesini beklediklerini, başka ülkelerde ise pandeminin ‘endemik’ duruma geçeceğini öngördüklerini söyledi.

BioNTech ile birlikte Kovid 19 aşısı geliştiren Pfizer, 2024 yılı itibariyle pandeminin küresel çapta endemik seviyeye geçeceği öngörüsünde bulundu:

“Bunun tam olarak ne zaman ve nasıl olacağı, hastalığın evrimine, toplumun aşılamayı ne kadar etkili bir şekilde uyguladığına ve aşılama oranlarının düşük olduğu yerlere adil dağıtıma bağlı olacaktır. Yeni varyantların ortaya çıkması da pandeminin seyrini etkileyebilir”

Pfizer’ın pandeminin bir iki yıl daha devam edeceği yönündeki açıklaması, Avrupa’da birçok ülkenin Omicron varyantı nedeniyle yeni bir dalgayla karşı karşıya kaldığı ve kısıtlama önlemlerinin alındığı bir zamanda geldi.

Paylaşın

ABD, Uygurlar Nedeniyle Çin’e Yönelik Yaptırımlarını Genişletiyor

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek Pekin yönetimine yönelik yaptırımlarını genişletme kararı aldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Yaptırımlar, Sincan’dan ithal edilecek biyo ve yüksek teknoloji mallarını kapsıyor. Buna göre, Uygurlara yönelik Pekin’in baskıcı politikasını destekleyen Çinli biyoteknoloji ve yüksek teknoloji şirketlerinin malları ile Sincan’da çalışma kamplarında üretildiği şüphesi bulunan malların ithalatı mümkün olmayacak.

Uygurlara yönelik hak ihlalleriyle bağlantılı olarak Çin’e yeni yaptırımları öngören tasarıya ABD’li senatörlerin hepsinin onay verdiği bildirildi. Tasarının şimdi son onay için Başkan Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Yaptırımlar neyi kapsıyor?

ABD Senatosu’nda kabul edilen tasarıya göre Çinli şirketler, gelecekte ABD’ye sattıkları ürünleri beyan ederken tamamen veya kısmen Uygur bölgesinde üretilip üretilmediğine dair belge sunmakla yükümlü olacak. Çin’in herhangi bir ürünün çalışma kamplarında üretilmediğini de kanıtlaması gerekecek. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının Başkan Joe Biden tarafından da desteklendiği belirtildi.

ABD’ye her yıl ithal edilen pamuklu tekstil ürünlerinin yüzde 20’si Sincan menşeili malzeme içeriyor. Bu nedenle tasarı ABD’li bazı şirketlerde tedirginliğe neden oldu.

Yaptırımlarla kara listeye alınan şirketler hangileri?

ABD Ticaret Bakanlığı da dün Çin Askeri Tıbbi Bilimler Akademisi ile ona bağlı 11 kuruluşu ABD’ye ithalat yapan kara şirketler listesine aldı. Söz konusu kuruluşlar, “askeri amaçlı beynin kontrolünü sağlayabilecek silahlar geliştirmeye yönelik biyoteknolojik araştırmalar yürütmekle” suçlanıyor. Söz konusu kuruluşların kan nakli ve zehirli maddeler konusunda da çalışmalar yürüttüğü ifade ediliyor.

ABD Maliye Bakanlığı da, sekiz yüksek teknoloji alanında faaliyet yürüten Çinli şirketi kara listesine dahil etti. Bunlar aralarında SZ DJI Technology gibi insansız hava aracalarının (IHA) önde gelenleri olduğu da belirtiliyor. Böylece ABD’li şirketlerin söz konusu firmalara iştirakinin de önüne geçilmiş olacak.

Kara listeye alınan şirketlerden bir diğeri de yüz ile tanınma alanında programlar geliştiren Cloudwal Technology ve cep telefonları bilgilerinin izlenmesine yönelik bilişim programı geliştiren Xiamen Meiya Pico Information şirketi.

Çarşamba günü ABD’de uyuşturucu maddeli ilaç krizine neden olan bir Çinli şirket kara listeye alınmıştı.

Uygurlar devamlı izleniyor

Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar Pekin yönetimi tarafından yüksek teknolojilerle izleniyor ve kontrol ediliyor. Bunun için DNA örneklerinin alındığı ve yüzlerinden tanınmalarını sağlayacak programlarla ile çalışıldığı kaydediliyor. Yine insan hakları kuruluşlarının verilerine göre, kamplarda zorla tutulan 1 milyondan fazla Uygur dininden, kültürü ve dilinden vazgeçmeye zorlanıyor. Ayrıca bedensel açıdan kötü muamele gördüklerine ilişkin veriler bulunduğu da rapor ediliyor.

Paylaşın

Esrarı Yasallaştıran İlk Avrupa Birliği Ülkesi ‘Malta’ Oldu

Malta, esrarın kişisel amaçlarla yetiştirilmesi ve kullanılmasını yasallaştıran ilk Avrupa Birliği (AB) ülkesi oldu. Malta Parlamentosu’nda Salı akşamı oylanan yasa, 27’ye karşı 36 oyla kabul edildi. Yetişkinlerin evlerinde en fazla dört bitki yetiştirmesi, üzerlerinde de en fazla yedi gram esrar taşımasına izin verilecek.

Fakat esrarın kamusal alanda veya çocukların önünde içilmesi yasa dışı olacak. Yasa uyarınca 7-28 gram arası esrar taşıyanlara 100 Euro’ya, kamusal alanda içenlere 235 Euro’ya, çocukların önünde içenlere ise 500 Euro’ya kadar ceza verilebilecek. Bitki tohumlarının dağıtılması ve esrar satışı için de yeni kurumlar kurulacak.

Muhalefet karşı çıktı

BBC Türkçe’nin haberine göre, Eşitlik Bakanı Owen Bonnici, bunun az miktarda esrar içen kişilerin yasal suçlamalarla karşılaşmasının önüne geçilmesi için tarihi bir an olduğunu söyledi ve yasa dışı uyuşturucu ticaretinin azalacağını belirtti.

Muhalefetteki Milliyetçi Parti ise yasa aleyhinde oy kullandı. Yasa teklifi ilk olarak gündeme geldiğinde destek veren Milliyetçi Parti’nin lideri Bernard Grech, Ekim ayındaki konuşmasında ise bunun yasa dışı uyuşturucu pazarını güçlendireceğini savundu. Bazı muhalifler de Malta Cumhurbaşkanı George Vella’nın yasayı imzalamaması çağrısında bulundu.

Dünya esrara ne diyor?

Geçen yıl Birleşmiş Milletler (BM) de esrara yönelik tutumunu değiştirerek, bunun tedavi amaçlı kullanımlarının incelenmesi gerektiğini belirtmişti. BM Uyuşturucu Maddeler Komisyonu da Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tavsiyesi üzerine 2020 tarihli kararıyla kenevir ve türevlerinin en tehlikeli uyuşturucular kategorisinden çıkartılmasına karar verdi.

Esrarın serbestçe içilmesiyle meşhur olan Hollanda’da ise esrar teknik olarak hala yasa dışı. Fakat ülkede bu yasağın çiğnenmesine tolerans gösterilmesini düzenleyen başka hukuki düzenlemeler var.

İtalya’da bu konuyla ilgili önümüzdeki yıl bir referandum yapılacak. Almanya, Lüksemburg ve İsviçre’nin de Malta’dakine benzer planları bulunuyor.

Esrarın yasal ya da kısmen yasal sayıldığı diğer ülkeler şöyle:

  • Uruguay: Uruguay, esrar üretiminden satışına ve tüketimine uzanan zinciri tamamen yasallaştıran ilk ülke olmuştu. Yasa ile, marijuana satın almak ya da yetiştirmek isteyen kişilerin 18 yaşını doldurmuş olması ve resmi mercilere başvuru yapması şartı koşuluyor.
  • Çekya: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak ve 2013’ten itibaren tıbbi vakalarda kullanılması yasal.
  • Ekvador: Kişisel kullanım için 15 grama kadar taşımak yasal.
  • Jamaika: Kullanmak (25 Şubat 2015) itibariyle serbest bırakıldı.
  • Kolombiya: Kişisel kullanım için 22 grama kadar taşımak yasal fakat satışı yasa dışı.
  • Kuzey Kore: Kuzey Kore’de marijuana kullanmak, satmak, yetiştirmek ve nakletmek üzerinde bir yasak bulunmuyor.
  • Peru: Kişisel kullanım için 8 grama kadar taşımak yasal.
  • Kanada: Kanada’da, esrarın keyif amaçlı kullanılması, 2018 yılında, Senato’da 29 oya karşı 52 oyla yasallaştırılmıştır. Yasa, esrarın ne şekilde yetiştirileceğini, dağıtılacağını ve satılacağını düzenliyor. Kullanıcıların kamusal alanlarda esrar içip içemeyeceğine eyalet yönetimleri karar verecek.
  • ABD’de üç eyalette: ABD’nin California, Nevada ve Massachusetts eyaletleri 2016’da keyif için esrar kullanılmasının yasallaştırılması yönünde karar verdi.

Esrar nasıl yasadışı hale geldi?

Her devletin kendi yönetmeliği olmasıyla birlikte esrar/marijuana kullanımının uluslararası düzeyde kontrol altına alınması 1915 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda, Çin, Honduras ve Norveç arasında imzalanan Uluslararası Afyon Sözleşmesi ile başladı. 1919 yılında Versay Anlaşmasına dahil edilen düzenleme ile birlikte uluslararası alanda yürürlüğe girmiş oldu.

Paylaşın

Afrika’da Açlık Tehlikesi 6 Yılda Yüzde 50 Arttı

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından bugün yayınladığı raporda, Afrika’da açlık tehlikesi yaşayanların sayısının 2014’e oranla yaklaşık yüzde 50 arttığı uyarısında bulundu.

FAO yayınladığı raporda, Afrika kıtasında yetersiz beslenenlerin sayısının 2014 yılına oranla 2020’de 89 milyon artarak, 282 milyona ulaştığı bildirildi. Rapor, bu kıtada yaşayanların beşte birinden fazlasının ciddi açlık tehlikesi yaşadığını ortaya koydu.

Afrika kıtasında açlık tehlikesinin özellikle 2019-2020 yılları arasında daha ciddi bir şekilde görüldüğüne işaret edilen raporda, Kovid 19 salgınının olumsuz etkileri bunda en önemli neden olarak gösterildi.

Afrika Birliği ve BM Afrika için Ekonomik Komisyonu’nun da verilerle destek verdiği raporda, 2010-2013 yıllarında görülen iyişleşmenin ardından 2014 yılından bu yana görülen kötüleşmeye dikkat çekildi.

Dünyada yetersiz beslenenlerin yüzde 55’inin Afrika kıtasında yaşayanlar olduğu saptamasında bulunulan raporda, BM’nin 2030 yılına kadar açlık tehlikesini tamamen ortadan kaldırma hedefine ulaşılamayacağı uyarısında bulunuldu.

Raporda, Kovid 19 ile birlikte bu kıtadaki çatışmalar ve küresel ısınma da yine açlık tehlikesini artıran sorunlar arasında gösterildi.

Paylaşın

BM: Taliban, En Az 72 Kişiyi Yargısız İnfaz Etti

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiser Yardımcısı Nada el-Nashif, “Ayrıca, 15 Ağustos’tan sonra Taliban tarafından ilan edilen genel affa rağmen, ülke genelinde yargısız infazların devam ettiğine dair raporlar bizi endişelendiriyor. Ağustos ve kasım arasında, eski Afgan ulusal güvenlik güçleri ve eski hükümetle bağlantılı 100’den fazla kişinin öldürüldüğüne dair güvenilir iddialar aldık ve bu cinayetlerin en az 72’si Taliban’a atfedildi. Bazı durumlarda, cesetler herkese açık olarak sergilendi. Bu, elbette, halkın ciddi bir kesiminde korkuyu şiddetlendirdi.” dedi.

Öte yandan en az 8 Afgan aktivist ile 2 gazeteci ve 50’den fazla IŞID militanının da Taliban tarafından öldürüldüğüne ilişkin bilgiye ulaşıldığı belirtiliyor. Taliban’ın ayrıca çok sayıda çocuğu ailelerinden alarak orduya yerleştirdiği de gelen bilgiler arasında.

İnsan Hakları İzleme Örgütü de Aralık ayı başlarında, belgelediği düzinelerce infaza dikkat çekmişti. Örgüt kurbanlar arasında Afgan Ulusal Güvenlik Güçlerinin eski üyeleri, diğer askeri personel, polis ve istihbarat çalışanlarının bulunduğunu belirtmişti. Taliban hükümetinin içişleri bakanlığı ise bu iddiaları reddetmişti. Bir bakanlık sözcüsü, rapor ve iddiaların kanıtlara dayanmadığını ileri sürmüştü.

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisinin raporuna göre, Afganistan insani yardıma ihtiyaç duyan ilk 5 ülke arasında geliyor. BM, Afganistan’da kış aylarında nüfusun yarısından fazlasına tekabül eden 22,8 milyon kişinin ciddi anlamda gıda sıkıntısı yaşayabileceğini öngörüyor.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiser Yardımcısı Nada el-Nashif, BM İnsan Hakları Konseyi’nde, Afganistan’daki duruma ilişkin üye ülkeleri bilgilendirdi.

“Afganistan halkı bugün en temel insan haklarını tehdit eden derin bir insani krizle karşı karşıya.” diyen Nashif, ekonomik hayatın, bankacılık sisteminin çöküşü ve şiddetli bir likidite krizi ile büyük ölçüde felç olduğunu vurguladı. Nashif, kışın gelmesiyle Afgan halkının şiddetli yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Sağlık ve kamu hizmetlerinin gittikçe kötüleştiğini belirten Nashif, bazı ailelerin çocuklarını dahi sattıklarına dair raporlar olduğunu belirtti.

Nashif, “Ayrıca, 15 Ağustos’tan sonra Taliban tarafından ilan edilen genel affa rağmen, ülke genelinde yargısız infazların devam ettiğine dair raporlar bizi endişelendiriyor. Ağustos ve kasım arasında, eski Afgan ulusal güvenlik güçleri ve eski hükümetle bağlantılı 100’den fazla kişinin öldürüldüğüne dair güvenilir iddialar aldık ve bu cinayetlerin en az 72’si Taliban’a atfedildi. Bazı durumlarda, cesetler herkese açık olarak sergilendi. Bu, elbette, halkın ciddi bir kesiminde korkuyu şiddetlendirdi.” dedi.

Nangahar vilayetinde IŞİD-Horasan üyelerini hedef alan saldırıda da en az 50 kişinin yargısız infaza maruz kaldığını aktaran Nashif, asılan ve kafası kesilerek acımasızca öldürülen kişilerin cesetlerinin halka teşhir edildiğine dair raporlar olduğunu belirtti.

“Okula gitmeyen 4,2 milyon Afgan çocuğun yüzde 60’ı kızlar”

Afgan çocukların Taliban’ın yanı sıra IŞİD tarafından da “askere alındığına” dair raporlardan derin endişe duyduklarını aktaran Nashif, ayrıca patlamamış mühimmat tarafından hayatını kaybeden ve yaralanan sivillerin neredeyse tamamını çocukların oluşturmaya devam ettiğini söyledi. Nashif, UNICEF’e göre halihazırda okula gitmeyen 4,2 milyon Afgan çocuğun yüzde 60’ını kızların oluşturduğunu ifade etti.

Paylaşın

Afganistan Merkez Bankası Paradaki Değer Kaybına Karşı Harekete Geçti

Taliban yönetimi altındaki Afganistan’da para birimi her geçen gün daha fazla değer kaybetmeye devam diyor. Derinleşen ekonomik kriz ve yükselen enflasyon nedeniyle birkaç saat içinde dolar karşısında ülkenin para birimi ‘Afgani’ değerinin neredeyse yüzde 12’sini kaybetti.

Euronews’te yer alan habere göre; Ağustos ayındaki Taliban zaferinin ardından dış yardımın aniden kesilmesi, Afganistan’ın kırılgan ekonomisini çöküşün eşiğine getirdi. Gıda, yakıt ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hızla yükselirken halkın çoğunluğu için aşırı pahalı hale geldi.

Afganistan Merkez Bankası yaşanan sert düşüşten bir gün sonra yapılan açıklamada istikrarı sağlama çalışmalarının yürütüldüğünü duyurdu. Merkez Bankası, Afgani’deki düşüşü durdurmak için döviz bayileri, ticari bankaların temsilcileri ve iş sektörü ile bir dizi toplantı yapıldığını belirten bir açıklama yaptı.

Kriz özellikle son günlerde keskin şekilde hızlandı. Kabil’in düşüşünden önce dolar karşısında 77 olan Afgani bir hafta önce 97’den işlem görürken pazartesi sabahı 112’den ve öğleden sonra da 125’den işlem gördü.

Salı günü hafifçe toparlanan Afgani merkez bankası hareketini takiben 118-120 bandına oturdu. Bununla birlikte, işsizliğin yaygın olduğu ve çalışan birçok kişinin bile aylardır maaşını alamadığı aktarılıyor.

Toptancılar, un, şeker ve pirinç fiyatlarının bir haftada yüzde 20 ile 40 arasında arttığını belirtiyor. Afganistan’a gönderilen dolarlardan artık mahrum kalan ve ABD yaptırımlarından ötürü dünya finans sisteminden kopan bankacılık sistemi büyük ölçüde işlevselliğini kaybetmiş durumda. Merkez bankası rezervlerinde olan yaklaşık 9 milyar dolar ise hala ülke dışında bloke vaziyette duruyor.

ABD halkı cezalandırmamak adına kolaylık sağlamak istedi ancak yeterli olmadı

Geçtiğimiz hafta, ABD Hazine Bakanlığı, Afganistan’a kişisel havale göndermeye izin veren ve gönderenleri ve kullandıkları finansal kurumları ABD yaptırımlarından koruyan bir düzenlemeyi hayata geçirmiş bu şekilde ülke dışında akrabaları olanlara bir miktar umut vermişti.

Ancak, başka hiçbir ülke tarafından resmi olarak tanınmayan Taliban hükümetine fon sağlama konusundaki uluslararası isteksizlik, nakdin ülkeye getirilme çabalarını sekteye uğratıyor.

Ana ihracatı -yasadışı uyuşturucu dışında- kuru meyve ve el yapımı halılar olan bir ekonominin yapısal reformlar olmadan bu krizden çıkmasına neredeyse imkansız gözüyle bakılıyor. Yeni hükümetin net bir ekonomik planının olmaması da bu noktada halkı karamsarlığa itiyor.

Paylaşın

AB, Schengen Bölgesinin Reformu İçin Yeni Proje Hazırladı

Avrupa Birliği Komisyonu Covid-19 salgını ve kaçak göçle mücadele sırasında yaşanan sorunları göz önüne alarak, Schengen bölgesi yönetiminin reformu için yeni bir proje hazırladı. Reform projesi, ilk kez bugün Avrupa Parlamentosu üyelerine kapsamlı bir şekilde anlatılacak.

Yeni proje, olağanüstü durumlar için Schengen bölgesi içinde siyasi karar alma mekanizmasını güçlendirmeyi ve üye ülkeler arasında daha iyi koordinasyon sağlanmasını amaçlıyor. AB, özellikle kaçak göç ve Covid-19 salgını sırasında getirilen yolculuk yasaklarından alınan dersler ışığında ortaya çıkan sorunların daha rahat aşılmasını hedefliyor.

AB’de iç sınırların kaldırılması ve serbest dolaşımı amaçlayan Schengen projesi, son yıllarda terör saldırıları, kitlesel göç ve son olarak salgın yüzünden önemli sorunlarla karşılaştı.

Basına sızan bilgilere göre reform özellikle kaçak göçle mücadele konusunda üye ülkelere daha fazla yetki veriyor. Buna göre, bir ülke kaçak göçmenlerin topraklarına girişini reddetme ve nereden geldiği açıksa bu kişileri o komşu ülkeye geri gönderme olasılığına daha fazla sahip olacak.

AB içinde kaçak göçle ilgili Dublin Sözleşmesi, üye ülkelere giren bütün kaçak göçmenlere sığınma hakkı başvurusu yapmak hakkı tanıyor. Dublin Sözleşmesi ve yeni reform önerilerinin nasıl birlikle ele alınacağı en fazla merak edilen konuların başında geliyor.

Reform projesinin diğer önemli maddesi ise Belarus ve Polonya arasında yaşanan göç sorununun araçsallaştırılması gibi durumlarda üye ülkeler tarafından ortak bir yanıt verilmesi için daha kapsamlı bir mekanizma oluşturulması teklifi.

Schengen neyi kapsıyor?

1995 yılında kurulan bu alan, kontrol ve kontrollere tabi tutulmadan sınırları geçmesine izin verilen 400 milyondan fazla vatandaşı kapsıyor. 27 AB üye devletinin 22’sinin yanı sıra İzlanda, Lihtenştayn, Norveç, İsviçre ve birkaç mikro ülkeyi içeren Schengen ile her gün 3,5 milyondan fazla insan sınırlar arasında sorunsuzca hareket ediyor.

Ne var ki yakın geçmişte iki olay Schengen’e ağır darbe vurdu ve imajını zedeledi. Bu iki krizden ilki 2015 göçmen ve mülteci akını diğeri de COVID-19 salgını oldu. Her iki krizde de birçok AB ülkesi, olağanüstü koşulların olağanüstü önlemler gerektirdiğini savunarak sınır kontrollerini yeniden başlattı.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Time Dergisi, Elon Musk’ı Yılın Kişisi Seçti

Time Dergisi, Tesla ve SpaceX şirketlerinin kurucusu ve tepe yöneticisi Elon Musk’ı yılın kişisi seçti. Elon Musk, geçen hafta sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “işimi bırakıp tam zamanlı kitleleri etkileyen birisi olrak geçirmeyi düşünüyorum” demişti.

Time Dergisi Genel Yayın Müdürü Edward Felsenthal, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Yılın kişisi bir etki göstergesi ve çok az kişi dünya dışında ve dünya üzerinde yaşam ve potansiyel olarak Elon Musk’tan daha fazla etkiye sahip. Varoluşsal bir krize çözümler üretmek, teknoloji devleri çağının olasılıklarını ve tehlikelerini somutlaştırmak, toplumun en cüretkar ve yıkıcı dönüşümlerini yönlendirdiği için Elon Musk, 2021 bizim için yılın kişisi” diyerek derginin ünlü milyarderi neden seçtiğini özetledi.

Güney Afrika kökenli, daha sonra Kanada ve ABD vatandaşlığına da geçen Musk, maceracı sıra dışı kişiliğiyle tanınıyor. Musk tarafından kurulan Tesla’nın, son olarak araç kiralama firması Hertz’in, elektrikli araç filosu için 100 bin adet sipariş vermesiyle şirketin piyasa değeri 1 trilyon doları geçmişti.

Elon Musk şirketleri bırakıyor mu?

Elon Musk, geçen hafta sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “işimi bırakıp tam zamanlı kitleleri etkileyen birisi olrak geçirmeyi düşünüyorum” demişti. Elon Musk, Tesla ve SpaceX’in kurucusu ve CEO’su olmanın dışında aynı zamanda Neuralink ve altyapı firması The Boring şirketine de liderlik ediyor.

Paylaşın

G7’den Rusya Ve İran’a Uyarı

Dünyanın en zengin ülkelerinden olan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, İtalya ve Kanada’nın dışişleri bakanlarının Liverpool’daki toplantısından Rusya ve İran’a uyarı çıktı.

İngiltere’nin Liverpool kentinde iki gün süren G7 toplantılarının ardından yayımlanan bildiride, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması hâlinde bunun “ciddi sonuçları” olacağı ifade edildi. G7 ülkeleri ayrıca “Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yinelediğini duyurdu.

Rusya’nın Ukrayna sınırında askeri yığınak yapmasını kınayan G7 ülkelerinin delegeleri, Moskova’ya tansiyonu düşürmesi için çağrıda bulundu. ABD istihbaratı, Rusya’nın önümüzdeki aylarda Ukrayna’ya 175 bin askerin katıldığı çok cepheli bir saldırı düzenleme hazırlığında olabileceği değerlendirmesinde bulunuyor. Kremlin ise Ukrayna’yı işgal etmeye yönelik planları olduğuna dair iddiaları yalanlıyor.

İran’a “son şans” uyarısı

G7 toplantılarına ev sahipliği yapan İngiltere, İran’ı ise Viyana’da yeniden başlayan nükleer görüşmelerle ilgili olarak uyardı. Avusturya’daki görüşmelerin Tahran’ın “ciddi bir çözümle müzakere masasına gelmek için son şansı” olduğunu belirten İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, “İran’ın gelip bu anlaşmayı kabul etmesi için hâlen zaman var” dedi. Truss, İran’ın nükleer bomba yapmasına izin verilmeyeceğini sözlerine ekledi.

Dünyanın önde gelen ülkeleriyle İran arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması için yürütülen Viyana görüşmeleri, geçen Perşembe günü tekrar başlamıştı.

Viyana’daki görüşmeler, ABD’nin yeniden anlaşmaya dâhil olmasını ve İran’ın da bu mutabakat doğrultusundaki taahhütlerine bağlılığını yinelemesini amaçlıyor. ABD, Tahran’ın nükleer programında kısıtlamaya gitmesine karşılık İran’a yönelik yaptırımların hafifletilmesini öngören anlaşmadan 2018’de Trump yönetiminin kararıyla tek taraflı olarak çekilmişti.

ABD Başkanı Joe Biden, anlaşmaya geri dönmeye hazır olduklarını duyurmuştu. İranlı yetkililer de bir çözüm sağlanabileceğine dair ciddi inançla görüşmelere yeniden başladıklarını belirtiyor. Ancak Batılı ülkeler, Tahran’ı görüşmelerde sağlanan ilerlemenin kaybedilmesine neden olmakla ve zamana oynamakla suçluyor.

Truss’ın açıklamaları, 2015’teki anlaşmaya taraf ülkelerden birinin nükleer görüşmelerle ilgili verdiği ilk ültimatom olması açısından önem taşıyor. Almanya’nın G7 toplantılarına katılan yeni dışişleri bakanı Annalena Baerbock da İran’ı müzakereleri geciktirmek ve sürece olan güveni kaybettirmekle suçladı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın