Kovid 19 Salgını En Az Bir Yıl Daha Sürer

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını, 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildi. Ocak 2022’de, Birleşik Krallık’ta ilk Kovid 19 vakalarının doğrulanmasından bu yana iki yıl geçti. 

YouGov verileri, Britanyalıların yüzde 41’inin Birleşik Krallık’ta pandeminin etkili bir şekilde sona ermesinden en az bir yıl daha geçeceğini düşündüğünü gösteriyor – buna bir ila iki yıl arasında olacağını düşünenlerin yüzde 20’si ve iki yıldan fazla olduğunu düşünenlerin yüzde 21’i dahil.

“Asla bitmeyecek” diyenler

Britanyalıların üçte biri (yüzde 33) Birleşik Krallık’ta Kovid 19 pandemisinin asla etkili bir şekilde bitmeyeceğini düşünürken, sadece yüzde 4’ü pandeminin etkili bir şekilde bittiğini düşünüyor.

Yaşlı Britanyalıların, Kovid 19’un gelecekte endemik olacağını düşünme olasılıkları gençlerden çok daha fazla – 65 yaş üstülerin yüzde 40’ı, Birleşik Krallık’ta pandeminin asla etkili bir şekilde sona ermeyeceğini söylüyor, bu oran 18 ila 24 yaşındakilerin yüzde 24’ü.

Omicron varyantının farkı

Kovid 19’un yüksek oranda bulaşıcı Omicron varyantı, bu Aralık ayında Birleşik Krallık’ı taradı ve rekor sayıda vakaya yol açtı ve YouGov anketi, İngiliz halkının yarısından fazlasının yeni varyant hakkında endişeli olduğunu ortaya koyuyor.

Omicron varyantı, hayatlarının pandemiden önceki haline döndüğünü düşünen daha az Britanyalıya yol açtı. 1-2 Aralık’ta Britanyalıların beşte biri (yüzde 20) hayatlarının normale döndüğünü hissettiklerini söyledi – şimdi bu rakam sekizde bir (yüzde 12).

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar, Erkek Refakatçi Olmadan Seyahat Edemeyecek

Afganistan’da kadınlar erkek akraba eşlik etmedikçe kısa mesafeler dışında yalnız seyahat edemeyecek. İyiliğe Davet ve Kötülükten Sakındırma Bakanlığı sözcüsü Sadık Akif Muhacir, “72 kilometreden fazla seyahat eden kadınlara, yakın bir aile üyesi eşlik etmiyorsa taşınmamalı” dedi.

Euronews’te yer alan habere göre; Bakanlık yayınladığı bildiride, tüm araç sahiplerine sadece hicap giyen kadınlara hizmet sunma çağrısı yaptı.

Daha önce Afganistan televizyon kanallarından kadın oyuncuların yer aldığı dizileri göstermeyi durdurmasını isteyen Bakanlık, son olarak kadın TV muhabirlerine sunum yaparken başörtüsü takmaları çağrısında bulundu. Bakanlığın direktifinde ayrıca insanlardan araçlarında müzik çalmamaları da istendi.

Taliban yönetimi, ağustos ayında evden çıkan kadına erkek vasinin eşlik etmesi şartının sadece üç gün ya da daha uzun süren seyahatler için geçerli olacağını; bu kuralın okula, iş yerine, üniversiteye ya da hastaneye giderken geçerli olmayacağını duyurmuştu.

“Kız öğrenciler orta eğitimden uzak”

Diğer yandan bu ayın başlarında, kadın haklarının uygulanması için kararname yayınlayan Taliban, bu noktada kısıtlamalara devam etti. Birçok ilde okullar açılmasına rağmen “kız öğrenciler orta öğretimden uzak tutulmaya” devam ediyor.

Ekonomik krizdeki ülkenin uluslararası yardımlardan yararlanması için kadın haklarında iyileştirme yapılması isteniyor. Taliban’ın 1996-2001’de Afganistan’daki iktidarı döneminde çalışma ve eğitimden men edilen kadınların sadece erkek refakatçi ile evden çıkmalarına izin veriliyordu.

Eylülde geçici hükümetini açıklamasının üzerinden yaklaşık 4 ay geçmesine rağmen henüz hiçbir ülke Taliban hükümetini resmen tanımadı.

Paylaşın

İsviçreliler, 1 Ocak’tan İtibaren Cinsiyetlerini Değiştirebilecek

İsviçreliler, 1 Ocak’tan itibaren cinsiyetlerini yasal olarak değiştirebilecek. Böylece İsviçre, bir kişinin tıbbi gerekçe sunmadan yasal olarak Avrupa’da cinsiyetini değiştirebildiği İrlanda, Belçika, Portekiz ve Norveç’ten sonra beşinci ülke olacak.

İsviçre medeni kanununa yeni kurallar eklendi. Buna göre yasal vasilik altında olmayan 16 yaş ve üstü herkes nüfus müdürlüğünü bilgilendirerek cinsiyetini ve adını değiştirebilecek. 16 yaşından genç olanların bu haklardan faydalanabilmesi için koruması altında olduğu kişilerin onayı gerekecek.

Son değişiklikler, bölgesel olarak farklı standartların bulunduğu ülkede yeni bir dönemi işaret ediyor. Daha önce trans bireylerin cinsiyet değişimi talepleri için bir sağlık sertifikası isteniyordu.

Eylül ayında yapılan referandumda İsviçre’de eşcinsel evlilikler ve eşcinsel çiftlerin çocuk edinebilmelerini yasallaştıran teklif kabul edilmişti.

Dünyada cinsiyet değişimine yasal olarak izin veren ülke sayısı 20’nin üzerinde. Danimarka, Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler sağlık prosedürlerini artık talep etmiyor olsa da cinsiyet değişimini bazı şartlara bağlamış durumda.

İspanya’da sağlık sertifikasına gerek olmadan cinsiyet değişimini öngören bir yasa tasarısı hazırlandı ancak henüz yasalaşmadı. Almanya parlamentosu da 2018 yılında üçüncü bir cinsiyet tanımını kabul etmişti.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Nobel Ödüllü Desmond Tutu Hayatını Kaybetti

1984’te Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Başpiskopos Desmond Tutu 90 yaşında hayatını kaybetti. Güney Afrika’da apartheid rejimine karşı verdiği çetin mücadele ile bilinen Tutu, Filistinlilerden Tibetlilere, dünya çapında ezilen pek çok halkın haklarını savunmuştu.

Haber Merkezi / Devlet otoritesine karşı eşcinselleri, kürtaj hakkını ve yardımlı intihar hakkını da savunan Desmond Tutu, ülkesinde ötanazi tabusunu yıktı. Tutu, yardımlı intihar konusunda birçok kesimi kızdırmak pahasına “Bunun beni rahatsız etmeyeceğini söyleyebilirim” demişti.

Ülkesinin ahlaki vicdanı olarak değerlendirilen Tutu, Güney Afrika’da beyaz azınlık tarafından siyahlara uygulanan ayrımcılık rejimine (apartheid) karşı mücadelenin ikonları arasında yer alıyor.

1990’larda Güney Afrika’da apartheid rejiminin kalkması sonrasında da Tutu siyahlarla beyazlar arasında uzlaşmanın savunucusu oldu. 1994 yılında ülkedeki ilk demokratik seçimler sonrasında, Tutu’nun ülkedeki tüm renkleri kapsamak için ortaya attığı “gökkuşağı ulusu” kavramı kamuoyunda bir hayli popüler hale geldi.

Tutu, 1996’da apartheid rejimi suçlarını araştırmak için kurulan hakikat ve uzlaşma komisyonunun başkanlığını üstlendi. İktidardaki Afrika Ulusal Kongresi’nin komisyonun raporunu yayınlamasına engel olmaya çalışması üzerine Tutu partiyi de eleştirmiş ve “Bütün hayatım boyunca tiranlığa karşı, yerine yeni bir tiranlık gelsin diye mücadele etmedim. Ve eğer Güney Afrika’da yeni bir tiranlık olacaksa ona karşı da mücadele ederim” demişti.

7 Ekim 1931 tarihinde Klerksdorp kentinde dünyaya gelen Tutu, King’s College London’da ilahiyat eğitimi almış, uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra 30 yaşında papaz olmuştu. 1997’de Tutu için prostat kanseri tanısı konuldu. Buna bağlı olarak tekrarlayan enfeksiyonu nedeniyle sık sık hastanede tedavi altına alındı.

Paylaşın

Cumbre Vieja Yanardağı 85 Gün Sonra Söndü

İspanya’nın güneybatısındaki Kanarya Adaları grubundan La Palma Adası’nda 85 gün boyunca aktif olan Cumbre Vieja Yanardağı’nın sismik aktivitelerinin sona erdiği bildirildi. Yetkililer, Cumbre Vieja Yanardağı’nda 10 gündür patlama ve lav akışının görülmediğini açıkladı.

Euronews’ta yer alan habere göre, Kanarya Adaları’nın Volkanik Acil Durum Komitesi Müdürü Julio Perez, yanardağın sönmesinden dolayı rahatladıklarını ve bu şekilde bölgede meydana gelen hasarların giderilmesine odaklanabileceklerini belirtti.

Cumbre Vieja’da volkanik hareketlilik 19 Eylül’de başlayıp 12 Aralık itibarıyla 85’inci gününü doldurdu ve böylece 1585 yılında 84 günle “en uzun süre aktif kalan volkan” olan Tehuya Yanardağı’nı geride bıraktı. Bu zamana kadar 94 milyon metreküpten fazla lav püskürten volkan, çoğunluğu ev 2 bin 896 binayı yakıp yıktı, 150 binada kısmi hasara neden oldu.

Yanardağın aktif olduğu dönemde ölen ya da yaralanan olmadı. Bölgede 6 bine yakın kişinin evlerini tahliye etmesine neden olan volkanın ada ekonomisine verdiği zarar ise 900 milyon avroyu geçti. Lavlar yanardağ çevresinde 1182 hektarlık alanı kaplamış, denize dökülen alanda da 48 hektarlık bir delta oluşmuştu.

İlk defa aktif duruma geçtiği için henüz resmi adı konulmayan volkan, basın, halk ve uzmanlar tarafından bölgedeki doğal parka verilen isim olan Cumbre Vieja ile adlandırılıyor. Yanardağın söndüğünün resmi olarak açıklanabilmesi için 10 gün boyunca sismik aktivitelerin meydana gelmemesi gerekiyor.

Paylaşın

Merkel, Giderayak Rekor Düzeyde Silah Satışına Onay Verdi

Almanya’da muhalefetteki Sol Parti’nin soru önergesine verilen cevaba göre, Angela Merkel başbakanlığındaki önceki hükümet giderayak dünyadaki kriz ve savaşlara müdahil ülkelere rekor düzeyde silah ve askeri teçhizat satışına onay verdi.

Buna göre Aralık başında görevi devreden, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) oluşan koalisyon, son dokuz gününde yaklaşık 5 milyar euro değerinde askeri malzeme ihracatını onayladı. Böylece 2021’de onaylanan silah ve askeri teçhizat ihracatının hacmi 9 milyar euroyu aştı.

Sol Parti üyesi Sevim Dağdelen’in konuyla ilgili bir soru önergesine Ekonomi Bakanlığı’nın verdiği cevapta Alman askeri teçhizatı alan ülkelerin başında açık arayla Mısır geliyor. Mısır’a, Yemen ve Libya’daki rolü nedeniyle ve ülkede yaşanan insan hakları ihlallerinden dolayı yoğun eleştiriler yöneltiliyor.

Almanya, iki sene önce, 2019 yılı silah ve askeri teçhizat alanındaki ihracatında 8 milyar euroyu aşarak o dönem bir rekor kırmıştı. Bu yıl bunun 1 milyar euro ile aşıldığı dikkat çekiyor.

Üç savaş gemisi ile 16 hava savunma sistemi

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Angela Merkel’in başbakan olduğu ve Sosyal Demokrat Parti’li (SPD) şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un da Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olduğu hükümetin bu ay başında görevi devretmeden kısa süre önce üç savaş gemisi ve 16 hava savunma sistemi satışına onay verdiği ortaya çıkmıştı. 8 Aralık’ta yeni başbakanın göreve başlamasından sadece bir gün önce dönemin Ekonomi Bakanı Peter Altmaier konuyla ilgili meclisi bilgilendirmiş, ancak meblağ konusunda ise detay vermemişti.

Sol Parti’li Sevim Dağdelen’in soru önergesine verilen aktüel cevapta konuyla ilgili ayrıntılar dikkat çekiyor. Merkel hükümetinin, görevi devretmesinden kısa süre öncesinde Kahire yönetimine 4 milyar 340 milyon euro değerinde silah ve askeri teçhizat ihracatına onay verildiği anlaşılıyor.

29 Kasım tarihli başka bir cevapta söz konusu rakam sadece 180 milyon olarak belirtilmişti. Dolayısıyla önceki hükümetin sadece son dokuz gününde 4 milyar eurodan fazla askeri teçhizat ve silah ihracatına müsaade edildiği anlaşılıyor. Böylece şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un önceki Başbakan Merkel ile birlikte son günlerinde ihracatına izin verdiği miktar bütün yıl zarfında onay verilen ihracatın tamamına yaklaşmış oldu. Son ihracat izninin verildiği dönemde, Merkel hükümetinin sadece vekaleten görevde olması da dikkat çekiyor. Kendisinden sonra iktidara gelecek koalisyonun farklı bir karar vereceği ve farklı bir siyasi tutum içinde olduğu biliniyorsa, hükümetlerin görevlerinin son döneminde kapsamlı kararlara imza atabiliyor.

Önceki hükümette de yer alan Scholz sorumlu

Şimdiki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan üçlü koalisyon hükümetine başbakanlık eden Olaf Scholz, önceki hükümette de Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olarak görev yapıyordu. Dolayısıyla Scholz’un da önceki Büyük Koalisyon hükümetinin son günlerinde onay verdiği savaş gemileri ve hava savunma sistemleri satışından sorumlu olduğu belirtiliyor.

Almanya’da Thyssenkrupp Marine Systems ve Diehl Defence gibi şirketlerin geliştirdiği ve ürettiği bu tür önemli askeri malzemelerin satışlara onay Almanya Federal Güvenlik Konseyi’nden geçerek yürürlüğe giriyor. Bu Konsey’de de başbakan dışında aralarında maliye bakanlığının da bulunduğu toplam yedi bakanlık yer alıyor. Dolayısıyla o dönemde Maliye Bakanı olan Scholz’un da Mısır’a yapılan söz konusu büyük satıştan sorumlu olduğu ifade ediliyor.

Söz konusu ihracat onaylarının ortaya çıkmasına vesile olan önergeyi veren Sol Parti Federal Meclis Milletvekili Sevim Dağdelen, Olaf Scholz’u sert biçimde eleştirdi ve “Sadece vekaleten görevde olan bir hükümet üyesi olarak hilekarlık yapmakla kalmadı, aynı zamanda partisinin diktatörlüklere ve otoriter rejimlere yönelik eleştirisinin sonuçsuz kaldığını da ortaya koymuş oldu” diye vurguladı. Dağdelen’e göre Scholz bu tutumuyla yeni kurulan üç partili koalisyonu da “ağır bir ipotek altına almış” oldu.

Sosyal Demokratlar ile Yeşiller ve Hür Demokratlardan oluşan yeni hükümet, silah ve askeri teçhizat ihracatında daha sıkı bir politika yürütmeyi hedeflediğini duyurmuştu. Üç partinin hedeflerinin yer aldığı koalisyon sözleşmesindeki bu tutumun yasal düzenlemelerle net bir çerçeveye kavuşturulması bekleniyor. Yeni askeri ihracat politikası, özetle Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve NATO üyeleri dışındaki devletlere genel olarak askeri teçhizat ve silah ihracatını sınırlamayı öngörüyor.

Yeni hükümetten 3 bin 679 euroluk askeri satışa onay

Almanya’da savunma sanayii ihracatının denetlendiği ana bakanlık olan Ekonomi Bakanlığının yeni hükümette değiştirildi. Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı adını alan ve yetkileri değiştirilen bakanlık savunma ihracatı konusunda kısıtlamalardan yana olan Yeşiller partisinin elinde bulunuyor. Dağdelen’in soru önergesine yeni Bakan Robert Habeck adına verilen cevapta, “önceki hükümetin bu icraatı ile araya mesafe konulduğu” vurgulanırken, yeni hükümetin de ilk haftasında sadece 3 bin 679 euro değerinde satışa onay verdiği ve bunların yapıldığı ülkelerin de AB, NATO veya onunla eşdeğer sayılan Avustralya, Avusturya, İsveç ve Slovenya olduğu bildirildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Bangladeş’te Feribotta Yangın: En Az 39 Ölü

Bangladeş’in güneyindeki Jhalokati ilçesi açıklarındaki Sugandha Nehri’nde seyreden ve 500 yolcu taşıyan MV Avijan-10 isimli feribotta cuma günü sabaha karşı 3 sularında yangın çıktı.

Haber Merkezi / Yangında en az 39 kişi hayatını kaybetti, 72 kişi de yaralandı. Çok sayıda kişinin ağır yanıkları olması nedeniyle faciada ölü sayısının büyük ihtimalle artabileceği belirtiliyor.

Yangın sırasında feribotta 500’e yakın yolcu vardı. Feribotun motor dairesinde başlayan yangının, hızla yayıldığı ve saatlerce sürdüğü bildirildi.

Çok sayıda nehrin bulunduğu Bangladeş’te, yoğun kullanılan deniz ulaşımındaki feribot kazaları sık sık yaşanıyor.

Bunun nedenleri ise kalabalık seferler, feribotlarda düzenli bakım yapılmaması ve ülkede bulunan çok sayıda tersanedeki kötü güvenlik koşulları olarak sıralanıyor.

Ülkede feribotlar sık sık kötü hava koşulları nedeniyle de batıyor. Haziran 2020’de, 50 kişiyi taşıyan bir teknenin alabora olması sonucu çok sayıda kişi ölmüştü.

İtfaiye görevlisi Fazlul Hak, yolcuların çoğunun hafta sonunu aileleri ve arkadaşlarıyla geçirmek için memleketine dönen kişilerden oluştuğunu belirtti.

Hak, kurtarma ekiplerinin şu ana kadar 39 cesede ulaştığını, ağır yanıkları bulunan 7’si ağır 72 kişinin de Dakka’da hastaneye kaldırıldığı bilgisini paylaştı.

Kurtarma operasyonunun başında bulunan itfaiye görevlisi Kamaluddin Bhuiyan da, yangının makine dairesinde çıkmış olabileceğini söyledi. Bhuiyan, yangının iki saat süren operasyonun ardından kontrol altına alındığını kaydetti.

Yangından sağ kurtulan yaşlı bir kadın Fransız haber ajansı AFP’ye yaptığı açıklamada, “Alt güvertede bir minderin üzerinde uyuyorduk. 9 yaşındaki torunum Nayeem benimleydi. Suya atladı. Ona ne olduğunu bilmiyorum”

Paylaşın

Avustralya’da ‘Koala Soykırımı’ Davası

Avustralyalı yetkililer, geçen yıl yapılan bir operasyonda düzinelerce koalanın ölümüne sebep olan bir toprak sahibi ve iki şirketi dava etti. Şirketler ve toprak sahibi 18 ağırlaştırılmış zulüm suçlaması dahil 126 suçlamayla karşı karşıya. Söz konusu iki şirket ve toprak sahibi 250’den fazla hayvana zulümle suçlandı.

Victoria eyaletinden yapılan açıklamaya göre, Şubat 2020’de eyalet başkenti Melbourne’ün yaklaşık 377 kilometre (234 mil) güneybatısında, Cape Bridgewater’da bir kereste plantasyonunda 21 koala ölü bulundu ve düzinelercesi yaralandı.

Açıklamada, açlıktan, susuzluktan ve kırıklardan muzdarip 49 yaralı koalaya ötenazi uyguladığı belirtildi. Ayrıca, bir şahıs ve bir hafriyat şirketi için “düzinelerce koalaya mantıksız acı veya ıstırap vermekle, koruma altına alınan bir tür olan koalaları yok etmekle de suçlanıyorlar” denildi.

Dava edilen şirket ve şahıs, ölümcül yaralanmalara neden olduğu iddia edilen 18 ağırlaştırılmış zulüm suçlaması da dahil olmak üzere toplam 126 suçlamayla karşı karşıya. Ülkede ek bir hayvana eziyet suçlaması için maksimum ceza, bir işletme için yaklaşık 78 bin dolar ve bir kişi için yaklaşık 32 bin dolar veya 12 ay hapis cezası.

Avustralya Dünya Koruma Grubu Dostları, o tarihte yaptığı açıklamada, olayı “koala katliamı” olarak nitelendirdi ve “bu tür ahlaksız yıkım, yaygın ölüm ve yaralanmaların güneybatı Victoria’da sürmesinden endişelerini” ekledi.

Koalalara yönelik tehditler

  • Koalalar, Avustralya’da korunan bir tür ve hayatta kalmaları için bir dizi tehditle karşı karşıya.
  • Ülkenin koala nüfusu, yalnızca Yeni Güney Galler eyaletinde 12 milyon dönümlük (48.000 kilometrekare) araziyi yok eden 2019’daki orman yangınları sırasında ciddi kayıplar yaşadı.
  • Dünya Yaban Hayatı Fonu’na göre 60 bin’den fazla koala öldü, yaşam alanlarını kaybetti veya alevlerden yaralandı.
  • Uzmanlar, türlerin aynı zamanda, koalaların üreme sisteminde kısırlığa veya ölüme yol açabilecek körlüğe ve ağrılı kistlere neden olan klamidya tehdidi nedeniyle yerel olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyorlar.
  • İklim krizi koalaları hastalığa daha duyarlı hale getirdi. Avustralya hükümetine göre klamidya, sıcak hava, kuraklık ve habitat kaybı gibi stresli çevresel koşullar altında popülasyonları arasında daha hızlı yayılıyor.
  • 2021 yılının ortalarında, Avustralya hükümetinin koalaların koruma statüsüne ilişkin bir raporu, bu bölgelerdeki hızlı nüfus düşüşünün bir sonucu olarak, Queensland, Yeni Güney Galler ve Avustralya Başkent Bölgesi’nde “tehlike altında” olarak değiştirilmesini tavsiye etti.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Belçika’dan Nükleer Enerji Santrallerini Kapatma Kararı

Belçika hükümetinin 2025 yılında ülkede bulunan nükleer enerji santrallerini kapatacağını ancak nükleer enerji teknolojisine yatırımı sürdüreceği bildirildi. Ülkede Fransız Engie şirketi tarafından işletilen toplam yedi reaktörlü iki nükleer tesis bulunuyor.

Euronews’in haberine göre; ülkedeki kamu yayıncısı kurumlar RTBF ve VRT’nin aktardığına göre yedi partili koalisyon haftalardır bu konuda bir karara varmaya çalışıyordu.

Tartışmalarda Yeşiller’in 2003’te kabul edilen ve nükleer sayfanın kapatılmasını öngören yasaya saygı gösterilmesini istediği, Fransızca konuşan kesimdeki Liberallerin ise iki reaktörün de açık kalmasını tercih ettiği belirtildi.

Dün gece sonlandırılan görüşmelerde bir grup bakanın bastırmasıyla 2025 itibarıyla her iki tesisin de kapatılması kararının alındığı bildirildi.

Öte yandan, küçük modüler reaktörlere ağırlık verilerek nükleer enerjinin geleceğine 100 milyon euro yatırım yapılması planlanıyor.

Belçika’nın nükleer santralleri kapatması ile ortaya çıkacak olan enerji açığını nasıl kapatacağı henüz belirsiz. Bu konudaki kararların bahar aylarına doğru netleşmesi bekleniyor.

Almanya, Fukushima’daki felaketin yarattığı nükleer kriz sonrası, 2022 yılına kadar ülkedeki 17 nükleer santralinin devre dışı bırakacağının sözünü verdi. Fransa ise 2035 yılına kadar 14 nükleer santrali kapatmayı planlıyor.

Paylaşın

Esad’dan Suriyeli Mültecilerin Ülkeye Dönüşü İçin Af Hazırlığı

Suriye devlet haber ajansı SANA, Esad hükümetinin yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşü için af çıkarmaya hazırlandığını aktardı. Ajansın haberine göre Yerel Yönetim ve Çevre Bakanı Hüseyin Mahluf yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşünün devlet için bir öncelik olduğunu belirtti.

Geri dönüşler için başta af kararnameleri olmak üzere kolaylıklar sağlanacağını ifade eden Mahruf, durumlarını halletmek isteyenlere izin verilmesi ve uzlaşma dosyasının tamamlanmasını takip etmek için de hiçbir çabadan kaçınmayacaklarını dile getirdi.

“Yasadışı yaptırımlar geri dönüşü engelliyor”

Hüseyin Mahluf, Suriye-Rusya koordinasyon bakanlık heyetlerinin yerinden edilmiş kişilerin dönüşüne ilişkin ortak toplantısında yaptığı konuşmada, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin Suriye topraklarının bazı kısımlarını işgal etmeye devam ettiğini, zenginliğini ve kaynaklarını yağmaladığını ve yerinden edilen Suriyelilerin geri dönüşünü engellediğini öne sürdü.

Suriye’ye uygulanan yasa dışı yaptırımların geri dönme çabalarını engellediğini kaydeden Mahluf’a Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Gennady Cedko’nun da destek verdiği bildirildi.

Toplantıda konuşan Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Dr.Faysal El Mikdad’ın ise “Türk rejimi Suriye’deki terör örgütlerini açıkça desteklemeye devam ediyor ve Haseke’de defalarca bir milyondan fazla vatandaşın içme suyunu kesti” dediği aktarıldı.

Savaştan kaçan 5,6 milyon kişinin önemli bir kısmı Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındı

Suriye’de 2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle başlayan protesto gösterilerinin Esad rejimi tarafından bastırılmasıyla patlak veren iç savaş 10 yılda 400 bine yakın Suriyelinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Savaştan kaçan 5,6 milyon kişinin önemli bir kısmı Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e sığındı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne göre, bu sığınmacıların en az bir milyonunu çocuklar oluşturuyor.

Paylaşın