Göçmenleri Taşıyan Kamyon Devrildi: En Az 54 Ölü

Meksika’nın Chiapas Eyaletinde göçmenleri taşıyan kamyonun devrilmesi sonucu en az 54 kişi hayatını kaybetti. Kamyonun keskin bir viraja hızlı girdiği ve ana yoldaki yaya üst geçidine çarptığı aktarıldı.

Yetkililer, devrilen kamyonda, Orta Amerika ülkelerinden geldiği belirtilen 150’den fazla göçmenin bulunduğunu açıkladı. Kazadan paylaşılan fotoğraflarda birçok kişinin devrilen kamyonun etrafında hareketsiz yattığı görülüyor.

Chiapas sivil savunma örgütü adına Luis Manuel Garcia, 83’ü erkek 22’si kadın 105 kişinin yaralandığı kazanın, Meksika’da şimdiye kadarki en kötü kazalardan biri olduğunu aktardı.

Aralarında kadın ve çocukların da olduğu belirtilen kurbanların çoğunlukla Honduras ve Guatemala’dan göçmenler olduğu kaydedildi.

Kazanın yaşandığı Chiapas, Guatemala ile komşu bir eyalet ve düzensiz göçmenlerin geçiş noktalarından birisi.

Her yıl Orta Amerika ülkelerinden yüz binlerce göçmen, yoksulluk ve şiddetten kaçarak Meksika üzerinden ABD’ye kaçmaya çalışıyor.

Birçokları, insan kaçakçılarına para vererek kalabalık ve tehlikeli kamyon yolculuklarıyla göç rotasını tamamlamayı hedefliyor. Ancak ABD-Meksika sınır hattı, dünyanın en tehlikeli göç yolculuklarından birisi olarak kabul ediliyor.

Uluslararası Göç Örgütü’ne (IOM) göre, sadece bu yıl içinde en az 650 göçmen sınırı geçmeye çalışırken hayatını kaybetti. Bu, kayıtların tutulduğu yıllar arasında bir rekor.

IOM’a göre, raporlara geçmeyen çok daha fazla ölüm, göç rotasında gerçekleşiyor. Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador, kazayı “acı veren bir olay” olarak tanımladı.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Pakistan Talibanı, Hükümetle Varılan Ateşkesi Sona Erdirdi

Pakistan Talibanı, güvenlik güçlerinin bazı savaşçılarını öldürdüğünü ileri sürerek, hükümetle varılan ateşkesi sona erdirdi. Başbakan İmran Han ekim ayında hükümetin 2014’ten beri ilk defa TTP ile görüşmelere başladığını duyurmuştu.

Pakistan Talibanı (TTP) Afganistan Talibanının aracılığı sayesinde Pakistan hükümetiyle varılan ateşkesi sona erdirdi. Gruptan yapılan açıklamada güvenlik güçlerinin bazı savaşçılarını öldürerek 1 aylığına imzalanan ateşkesin şartlarını bozduğu ileri sürüldü.

Açıklamada, “Bu şartlar altında ateşkesi uzatmak mümkün değil,” ifadelerine yer verildi ve artık anlaşmaya kimin uymadığına Pakistan halkının karar vermesi gerektiği vurgulandı.

Fakat daha öncesinde bir TTP yetkilisi, bir Pakistanlı hükümet yetkilisi ve bir askeri yetkili AFP’ye ayrı ayrı yaptıkları açıklamada ateşkesin uzatılmasına karar verildiğini belirtmişti.

TTP’nin etkili olduğu Peşaver şehrinde bir yetkili müzakere ekibindeki görevlilerin uzatma konusundan emin konuştuklarını fakat son açıklamanın sürpriz olduğunu belirtti.

Sesli mesaj yayınlayan grubun lideri Nur Vali Mehsud, Pakistan hükümeti ile yürütülen müzakerelerde ilerleme kaydedilmediğini belirterek, “İlerleme kaydedilmedi fakat ateşkesin uzatılması şartlara bağlı,” demişti.

Pakistan Başbakanı İmran Han ekim ayında hükümetin 2014’ten beri ilk defa TTP ile görüşmelere başladığını duyurmuş fakat bu açıklama bazı kesimlerden tepki çekmişti.

2007 yılında kurulan Pakistan Talibanı yaptığı kanlı eylemlerle ülkenin kaosa sürüklenmesine neden olmuştu. Düzenlenen askeri operasyonlarla büyük darbe alan örgütün Afganistan’daki gelişmeler sonrası tekrar güçlenmesini istemeye Pakistan hükümeti müzakere masasına oturmuştu.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Kovid 19 Salgını 100 Milyon Çocuğu Daha Yoksulluğa Sürükledi

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle dünya çapında 100 milyon çocuğun daha yoksulluğa sürüklendiğini açıkladı. Açıklamada, bu rakamın 2019 yılına oranla yüzde 10’luk bir artışa işaret ettiği vurgulandı.

DW Türkçe’de yer alan haber şöyle; UNICEF tarafından yapılan açıklamada, koronavirüs pandemisinin, örgütün 75 yıllık tarihinde yaşadığı en kötü kriz olduğu ve salgının on yıllardır yoksulluk, eğitime erişim, beslenme ve psikolojik refah gibi kilit konularda kaydettiği ilerlemeyi baltaladığı belirtildi.

UNICEF Genel Direktörü Henrietta Fore, koronavirüsün geniş bir alana yayılan etkisinin giderek derinleştiğini kaydederek, bunun yoksulluğu ve eşitsizliği artırdığını ve çocukların haklarını tehdit ettiğini söyledi.

“Açlık çeken, okula gidemeyen, istismara uğrayan, yoksulluk içinde yaşayan ve evliliğe zorlanan çocuk sayısı artarken, sağlık hizmetleri, aşı, yeterli gıda ve temel hizmetlere erişimi olan çocuk sayısı azalıyor” diyen Fore, “ileriye bakmamız gereken bir yılda geriye gidiyoruz” söyleminde bulundu.

Fore birçok alanda pandemi döneminde yaşanan gerilemenin, yeniden eski seviyesine dönmesinin ise en iyimser tahminle 7-8 yıl alabileceğini ifade etti.

Fore ayrıca açıklamasında, “Pandemide çatışmalar büyüdü ve iklim değişikliği daha da kötüleşti, çocukları önceleyen bir yaklaşım daha önce hiç bu kadar önemli olmamıştı” diyerek, “Bir yol ayrımındayız. Hükümetler, bağışçılar ve diğer kuruluşlarla önümüzdeki 75 yıl için ortak yolumuzu çizmeye başlarken, yatırımlar konusunda çocukları ilk sırada, kesintilerde ise son sırada tutmalıyız. Geleceğimizin umudu şimdiki zamanda yarattığımız önceliklerde yatıyor” ifadesini kullandı.

“100 milyon çocuk daha yoksulluğa sürüklendi”

Rapora göre salgın nedeniyle ek olarak 100 milyon çocuğun daha çok boyutlu olarak yoksulluk yaşadığı tahmin ediliyor. Bu rakamın 2019 yılına oranla yüzde 10’luk bir artışa işaret ettiği vurgulanırken, pandemiden önce 1 milyar çocuğun beslenme, barınma, temiz su ve sağlık hizmetlerine erişimi olmadığı belirtiliyor.

Raporda ayrıca, 2020 yılında 23 milyon çocuğun gerekli aşıları olamadığı, bu rakamın 2019 yılına göre 4 milyondan fazla bir artışa tekabül ettiği ve bunun son 11 yılda kaydedilen en yüksek sayı olduğu belirtiliyor.

Kapanma dönemlerinde zaman zaman 1,6 milyar çocuğun okula gidemediğini belirten UNICEF, geçen yıl yüz yüze derslerin yüzde 80 iptal edildiğini kaydetti.

Rapordaki tahmini rakamlara göre geöen sene 160 milyon küçük yaşta çocuk çalışmak zorunda kaldı. Bu rakam son 4 yılda 8,4 milyonluk artışa işaret ediyor. UNICEF’e göre 2022 sonuna kadar 9 milyon küçük yaşta çocuk daha çalışmak zorunda kalabilir. 2030 yılına kadar da on milyon kız çocuğunun daha erken yaşta evlenmek durumunda kalabileceği belirtiliyor.

Paylaşın

Hapisteki Gazeteci Sayısı 2021’de Zirve Yaptı

Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) yayımladığı son rapora göre 2021 yılında hapiste bulunan gazetecilerin sayısı, bugüne dek kaydedilen en yüksek rakama ulaştı. Söz konusu rapora göre, dünya çapında 1 Aralık itibarıyla 293 gazeteci cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.

CPJ’nın basın özgürlüğü ve medyaya saldırılar konusundaki yıllık anketine göre, son bir senede en az 24 gazeteci yaptığı haber nedeniyle öldürüldü. Ayrıca öldürülen 18 gazetecinin ise yaptığı haber nedeniyle mi öldürüldüğü netleştirilemedi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli sivil toplum kuruluşu CPJ, gazetecileri hapsetme nedenlerinin ülkelere göre değiştiğini ancak bu yıl ulaşılan rakamın yüksekliğinin dünyadaki siyasi çalkantıları ve bağımsız haberciliğe yönelik toleransın azaldığını yansıttığını belirtti.

Listede Türkiye de var

CPJ Genel Müdürü Joel Simon, “Bu, dünya çapında hapiste bulunan gazetecilerle ilgili olarak, CPJ’nin altı yıldır üst üste kaydettiği en yüksek rakam. Bu rakam iki içinden çıkılmaz zorluk olduğuna işaret ediyor. Hükümetler bilgiyi kontrol etmek ve yönetmek için kararlı ve bunları yapmak için gösterdikleri çabalar konusunda da oldukça arsızlar” dedi.

Rapora göre en fazla cezaevlerinde gazeteci olan ülke Çin. Bu ülkede 50 gazetecinin demir parmaklıklar ardında olduğu belirtilirken, Çin’i 26 gazeteci ile Myanmar, 25 gazeteci ile Mısır, 23 gazeteci ile Vietnam ve 19 gazeteci ile Belarus’un izlediği belirtildi. Raporda Belarus’u Türkiye , Eritre, Suudi Arabistan, Rusya ve İran’ın takip ettiği kaydedildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

2008 Sonrası Doğanlar İçin Sigara Yasağı Geliyor

Yeni Zelanda, gelecek nesil için sigarayı yasaklayacağını, böylece bugün 14 yaş ve altı olanların hiçbir zaman yasal olarak tütün satın alamayacaklarını duyurdu. Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Ayesha Verrall, “Bugün halkımızın sağlığı için tarihi bir gün” dedi.

Ayesha Verrall yaptığı açıklamada, yeni yasanın yasal sigara içme yaşının her yıl sigarasız bir Yeni Zelandalı nesli yaratmak için artacağı anlamına geldiğini söyledi.

Hükümet, önümüzdeki dört yıl içinde ülkeyi tamamen sigaradan arındırma hedefine ulaşmak ve sigarayı erişilemez hale getirmek için diğer önlemlerin yanı sıra yükselen yaşı duyurdu.

Diğer önlemler arasında tütün ürünlerindeki yasal nikotin miktarının çok düşük seviyelere indirilmesi, sigaraların yasal olarak satılabileceği dükkanların kapatılması ve bağımlılık hizmetlerine ayrılan fonların artırılması yer alıyor.

Yeni yasalar elektronik sigara satışlarını kısıtlamayacak.

“Asla başlamayacaklar”

Bakan ayrıca, “Gençlerin sigaraya asla başlamamasını sağlamak istiyoruz, bu nedenle yeni gençlik gruplarına füme tütün ürünleri satmayı veya tedarik etmeyi suç haline getireceğiz. Yasa yürürlüğe girdiğinde 14 yaşında olan kişiler asla yasal olarak tütün satın alamayacaklar” dedi.

Yeni Zelanda’nın günlük sigara içme oranları zamanla düşüyor – on yıl önce %18’den 2018’de %11,6’ya düştü. Ancak Māori ve Pacifika için sigara içme oranları çok daha yüksekti – Māori için %29 ve Pasifika için %18.

Bakan Verrall, “Hiçbir şey değişmezse, Māori sigara içme oranlarının %5’in altına düşmesi on yıllar alacaktı” dedi.

Verrall önümüzdeki dört yıl içinde sigarayı bırakmanın mümkün olduğunu söyledi ve ekledi: Öyle olduğuna inanıyorum. Aslında, Yeni Zelanda olarak Avrupa nüfusu için yoldayız. Sorun şu ki, yaptığımız şeyi değiştirmezsek, bunu Maori için yapmayacağız – ve planın gerçekten odaklandığı şey bu.

Dünyada bir ilk

Yeni yasa, Perşembe günü halk sağlığı uzmanları tarafından memnuniyetle karşılandı.

Auckland Üniversitesi Bağımlılık Araştırmaları Merkezi direktörü Dr Natalie Walker, “Yeni Zelanda bir kez daha dünyaya öncülük ediyor – bu sefer son teknoloji dumansız 2025 uygulama planıyla – gerçekten bir oyun değiştirici” dedi.

Halk sağlığı profesörü Chris Bullen, sigaradaki nikotinin azaltılmasının dünyada bir ilk olduğunu söyledi. Sağlık açısından “tüm dileklerim gerçekleşti” dedi.

Sigara içmenin yerini şimdiden genç Yeni Zelandalılar arasında büyük ölçüde elektronik sigara aldı ve aynı zamanda asla sigaraya başlamamış birçok genci de kendine çekiyor.

Plana eleştiriler

Plan, bazı partilerden eleştiri aldı. The Act partisi, ürünlerdeki nikotinin azaltılmasının en çok düşük gelirli insanları vuracağını, aynı doza erişmek için daha fazla sigara satın almak ve daha fazla sigara içmek zorunda kalacaklarını savundu.

Tütün için büyüyen bir karaborsayla ilgili endişeler de dile getirildi. Hükümet, ilk tekliflerde bu riski kabul etti:

“Kanıtlar, Yeni Zelanda’ya kaçak olarak sokulan tütün ürünlerinin miktarının son yıllarda önemli ölçüde arttığını ve organize suç gruplarının büyük ölçekli kaçakçılığa karıştığını gösteriyor.”

Yeni Zelandalılar için dumansız bir nesil için ilk planlar, halkın katılımından sonra tamamlandı.

Yine de yasama sürecinden geçmeleri gerekecek, ancak herhangi bir engelle karşılaşmamaları gerekiyor – Smokefree 2025, İşçi Partisi politikasının manşetlerinden biri ve parti Yeni Zelanda parlamentosunda çoğunluğa sahip.

Yöneticiler, yasanın 2022’de yürürlüğe gireceğini ve 2023’te yaş sınırlarının geleceğini söyledi.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Joe Biden’dan Vladimir Putin’e Ukrayna Uyarısı

ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, video konferans yöntemiyle gerçekleşen ve iki saati aşkın süren bir görüşmede Ukrayna’nın doğusundaki yaşanan gerginliği ele aldılar. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Başkan Biden’in Ukrayna’daki gerginliğin askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde bunun sonuçları olacağı konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin’i uyardığı belirtildi.

Biden’in görüşmede Ukrayna’da yaşanan gerginlikten “ABD ve Avrupalı müttefiklerinin derin kaygı” duyduğunu dile getirdiği kaydedildi. Biden’in bu gerginliğin “askeri bir çatışmaya dönüşmesi halinde ABD ve Avrupa müttefiklerinin güçlü ekonomik ve başka tedbirlerle karşılık vereceğini” açıkça ifade ettiği bildirildi.

Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, Biden görüşmede Ukrayna’nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne desteğe vurgu yaparken, gerginliğin azaltılması ve diplomasiye geri dönülmesi çağrısı yaptı.

Beyaz Saray video konferansa dair görüntü paylaşmazken, Rus devlet televizyonunda Putin’in Biden ile görüşmesinden bir kesit yayınladı. Söz konusu kesitte, iki liderin birbirini selamladığı, Biden’in Putin’e bir dahaki sefere yüz yüze görüşebilmeyi umduğunu söylediği görüntüler yer aldı.

Rusya’nın haftalardır Ukrayna sınırına on binlerce asker yığması, ABD ve Avrupa’da Rus ordusunun Ukrayna’yı işgal edebileceği endişesi yaratıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırabileceğine dair iddialar nedeniyle NATO da alarma geçti. Bu iddiaları reddeden Moskova ise Ukrayna’yı doğudaki ayrılıkçı bölgeler Donetsk ve Luhansk sınırlarına 120 binden fazla asker göndererek, provokasyon yapmakla suçluyor.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Aşı Zorunluluğu Son Çare Olmalı’ Açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge Kopenhag’da düzenlediği çevrimiçi basın toplantısında, yeni tip koronavirüsle (Kovid 19) mücadelede aşı zorunluluğu için düzenlemelerin “mutlak son çare olduğunu ve yalnızca aşılamayı iyileştirmek için diğer tüm uygulanabilir seçenekler tükendikten sonra” kullanılmasını gerektiğini ifade etti.

Aşı zorunluluğunun etkinliğinin ülkeden ülkeye değişebileceğini belirten Kluge, “Bir toplum ve toplulukta kabul edilebilir olan bir şey, bir diğerinde etkin ve kabul edilebilir olmayabilir” dedi. Kluge, kamu güveni ve kurumlara inancın değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Avusturya’da şubat ayından itibaren herkes için geçerli aşı zorunluğu kararı alınırken, dördüncü dalga nedeniyle çok yüksek vaka sayılarıyla uğraşan Almanya’da aşı zorunluluğu tartışmaları devam ediyor. Avusturya’dan önce Türkmenistan, Endonezya ve Mikronezya aşı yaptırmayı zorunluluk haline getirmişti.

Kluge aynı zamanda çocukların koronavirüsten daha iyi korunması için çağrıda bulundu. Kluge, şu anda her yaş grubunda enfeksiyon sayılarının arttığını ancak en çok 5 ila 14 yaşlarındaki çocukların etkilendiğini söyledi. Kluge, Pazartesi günü itibarıyla Avrupa bölgesindeki 21 ülkede toplam 432 yeni Omicron varyantı ile enfekte olmuş vaka tespit edildiğini aktardı.

“Omicron görünürde ve yükselişte ve haklı olarak endişeli ve temkinliyiz” diyen Kluge, yine de şu anda asıl sorunun Delta varyantıyla olduğunu belirtti. Kluge, “Bugün nasıl Delta varyantına karşı başarılıysak, yarın da Omicron’a karşı olacağız” dedi.

“Her 10 Avrupalıdan biri korona geçirmiş olacak”

Kluge’ye göre bu hafta sonuna kadar her 10 Avrupalıdan biri resmi olarak koronavirüse bağlı Covid-19 hastalığını atlatmış olacak. Yeni vaka sayısı ile vefat edenlerin sayısının son iki ayda iki kattan daha fazla arttığını belirten Kluge, ancak yine de vefat edenlerin sayısının önceki dönemlere göre daha düşük olduğunu, bunun nedeninin de aşılama olduğunu ifade etti.

DSÖ, Avrupa bölgesi içinde Avrupa Birliği üye ülkeleri ile Türkiye, Rusya ve Ukrayna gibi kıtanın doğusunda kalan ülkeleri de sayıyor. DSÖ’ye göre bu bölgede şu ana kadar yaklaşık 90 milyon kişi koronavirüs ile enfekte oldu. Yaklaşık 1,6 milyon kişi ise Covid-19 ile bağlantılı bir sebepten hayatını kaybetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Silah Ticareti Salgın Dinlemedi

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan yıllık rapora göre, dünya ekonomisinin yaşanan koronavirüs pandemisinin etkisiyle küçülmesine rağmen küresel silah satışları 2020 yılında arttı.

Rapor, dünyanın en büyük 100 silah şirketinin geçen yıl, 2019’a göre yüzde 1,3’lük artışla 531 milyar dolarlık (470 milyar euro) silah satışı yaptığını ortaya koyuyor. 2015 yılı ile kıyaslandığında ise söz konusu artış yüzde 17 gibi büyük bir orana tekabül ediyor. Raporu hazırlayan SIPRI araştırmacılarından Alexandra Marksteiner, silah sektöründeki dev firmaların, hükümetlerin süregelen askeri malzeme, teçhizat ve hizmet talebinden faydalandığını belirterek, silah sanayii ürünlerinin satışının üst üste altı yıldır artmakta olduğunu vurguladı.

En çok silah satan ülke ABD

SIPRI’nin ilgili raporu, geçen yıl da dünyada en çok silah satan firmaların Amerika Birleşik Devletleri (ABD) şirketleri olduğunu ortaya koyuyor. Küresel silah ticaretinin yarısından fazlası 41 ABD şirketince gerçekleştiriliyor. Bu şirketlerden biri olan Lockheed Martin, 2020’de ulaştığı 58,2 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın en büyük silah üreticisi konumunda. Bu firmayı, yine her biri ABD şirketi olan Raytheon Technologies, Boeing, Northrop Grumman ve General Dynamics takip ediyor.

Dünya üzerinde en çok silah satan ülkeler sıralamasında ikinci sırada Çin (yüzde 13), üçüncü sırada ise İngiltere (yüzde 7,1) yer alıyor. Araştırmaya katkı sunan isimlerden Nan Tian’a göre Çin silah sanayisi, dünya çapında askeri teknoloji alanında en modern üreticiler arasında sayılıyor.

Dünyanın en büyük 100 silah şirketi listesinde yer alan 26 Avrupa firması, SIPRI verilerine göre 2020’de 109 milyar dolarlık satış yaptı. Bu da dünya silah ticaretinin yaklaşık yüzde 20’sine denk geliyor. Bu arada küresel silah ticaretinin önemli ülkelerinden Rusya ve Fransa’nın silah satışları, SIPRI raporunda yer alan verilere göre, 2019’a kıyasla geçen yıl azaldı.

Paylaşın

Afganistan’da Kadınların Yüzde 90’ı Şiddet Mağduru

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Afganistan’da her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban’ın cinsel şiddet gören kadınlara destek amacıyla kurulan yapıları yok ettiği öne sürüldü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) tarafından Pazartesi günü yayınlanan ilgili raporda, sadece mağdur kadınların ve genç kızların değil, aralarında avukat, hakim ve eski hükümet görevlilerinin olduğu, onlara yardım eden, destek olan kişilerin de tehlike altında olduğu vurgulandı.

Ülke çapında oluşturulan kadınlara destek kuruluşları ile barınma evleri ağının tamamen yok edildiğine işaret eden rapora göre, kadınların kamuya açık alanlarda, sadece bir erkeğin refakatinde bulunabilmeleri de durumlarını daha da zorlaştırıyor. Af Örgütü’nün, cinsel şiddete maruz kalan ve onlara destek olan 26 kişi ile yaptığı mülakatlara dayanan raporunda, kadınlara şiddet uyguladığı için tutuklu bulunan kişilerin Taliban tarafından serbest bırakıldığı ve şiddet mağdurlarının tutuklandığı da yer alıyor. Ayrıca daha önce barınma evlerinde kalan kadınların ve genç kızların zorla ailelerine geri gönderildiği ve bazı mağdurların, aile üyeleri tarafından şiddet kullanılarak götürüldüğü ifade ediliyor.

Şiddet gören dokuz aylık hamile kadın

Af Örgütü’nün söyleşi yaptığı, dokuz aylık hamile bir kadın, eşinin kendini dövmek için yerde ne bulduysa eline aldığını ve bunlarla vurduğunu belirterek, “bana her vurduğunda ailesi bir araya gelip seyrediyordu. Neredeyse her gün yaşanıyordu bu durum” dedi. Raporda, söz konusu kadının daha önce yaşamak için kendine güvenli bir yer aradığı ve eskiden var olan bir kadın barınma evine başvurduğunda kendine bu merkezin kapalı olduğu ve yeni vakalara bakılmadığının söylendiği yer alıyor.

Afgan kadın örgütü Afgan Kadınlar için Kadınlar’dan (WAW) Benafşa Efaf, Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, Taliban’dan önceki hükümetin de kadınlarla ilgili çalışmalara zorluk çıkardığını dile getirerek, “Ancak o zaman en azından Kadın Bakanlığı’nın desteğini görüyorduk. Bunlar uzun yıllar boyunca kurduğumuz ilişkilerdi” dedi. WAW, Afganistan’da kadın evleri kuran altı kuruluştan biri.

Kadınların yüzde 90’ı şiddet mağduru

Taliban, geçen Ağustos ayında Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden kısa süre sonra Kadın Bakanlığı’nı feshetmişti. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre ülkede her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti. Callamard ayrıca, kadınlara yardım programlarının derhal ve uzun vadeli bir biçimde mali olarak desteklenmesini istedi.

Paylaşın

ABD’den Pekin Olimpiyatlarına Diplomatik Boykot Kararı!

ABD, Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek, Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyat Oyunları’nı diplomatik olarak boykot etme kararı aldı. ABD Başkanı Biden, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti. 

Biden yönetimi, Sincan bölgesinde Uygur azınlığa yönelik insan hakları ihlallerini soykırım olarak nitelendiriyor. Pekin yönetiminin Uygurlara yönelik tutumuna tepki gösteren muhafazakâr siyasetçiler, 4-20 Şubat 2022 tarihleri arasında düzenlenecek Olimpiyatların tamamen boykot edilmesini talep ediyordu.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan’da sürdürdüğü soykırım ve insanlığa karşı suçlar ile diğer insan hakları ihlalleri nedeniyle Biden yönetimi Pekin’de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatlarına ve Paralimpik Oyunlarına, hiçbir diplomatik ve resmi temsilci göndermeyecek” ifadelerini kullandı.

Psaki, “Sincan’daki korkunç insan hakları ihlâlleri ve zulmüne rağmen” resmi temsilci göndermenin Olimpiyatları “olağan bir şey” haline dönüştüreceğini ifade ederek, “bunu yapamayacaklarını” söyledi. Psaki, Olimpiyatlara katılacak ABD’li atletlere ise “tam destek” vereceklerini, “evde tezahürat edeceklerini” sözlerine ekledi.

Başkan Joe Biden geçen ay yaptığı açıklamada, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti.

Çin açıklama öncesinde uyarmıştı

ABD’nin Pekin Olimpiyatlarına diplomatik boykot uygulayacağı yönündeki açıklaması öncesinde konu medyaya yansımış ve Çin boykot iddialarına tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD’nin boykot kararı alınması halinde “kararlılıkla karşılık” verileceği tehdidinde bulunmuştu. Zhao Lijian, “Kış Olimpiyat Oyunlarının siyasi bir duruş ve manipülasyon için bir sahne olmadığını vurgulamak istiyorum” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın