Putin’in Nükleer Uyarısı Tam Da NATO’nun Korktuğu Şey

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ordusunun stratejik nükleer gücünü “alarm seviyesine” geçirdiğini açıkladı. Vladimir Putin’in bu açıklaması Batı’da da büyük dikkat çekti.

Kremlin’de üst düzey savunma yetkilileriyle bir araya gelen Putin, Batı’nın Rusya’ya karşı düşmanca adımlar attığını, “yasa dışı ekonomik yaptırımlar uyguladığını” söyledi.

Putin nükleer gücü alarm seviyesine getirme gerekçesi olarak NATO yetkililerinin “agresif açıklamalarını” gösterdi.

Bu adım Putin’in, Batı ülkelerinin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına öfkesini ve aynı zamanda ülkesinin NATO tehdidi altında olduğuna dair paranoyasını gösteriyor.

Bu açıklama Batı’da da büyük dikkat çekti. Bu tür bir gerginlik tam da NATO askeri planlamacılarının korktuğu şeydi. NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeyeceğini açıklamasının nedeni de buydu.

Öte yandan Rusya’nın işgali planlandığı gibi ilerlemiyor. İşgalin dördüncü gününde hâlâ hiçbir büyük Ukrayna kenti Rus kontrolüne geçmedi ve Rusya ağır kayıplar veriyor gibi gözüküyor.

Bu durum Moskova’da sabırsızlık ve hayal kırıklığına yol açacak. Belarus sınırındaki görüşmelerden de hem Moskova hem Kiev’i tatmin edecek bir sonuç çıkması zor gözüküyor.

Putin Ukrayna’nın tamamen Rus etkisine girmesini istiyor. Zelenskiy ise ülkesinin bağımsızlığını savunuyor. Buradan bir uzlaşma çıkması zor.

Bugün Batı’ya verilen nükleer uyarıyı da buna ekleyince, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının önümüzdeki günlerde yoğunlaşmasına ve sivillerin hayatına, şu ana kadar gösterildiğinden daha da az özen gösterilmesine tanık olabiliriz.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Zelenskiy: Barış Sağlamak İçin Gelecek 24 Saat Çok Önemli

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile telefonla görüştü. Downing Street’ten yapılan açıklamaya göre Zelenskiy Johnson’a, barışı sağlama konusunda gelecek 24 saatin çok önemli olduğunu ifade etti.

Johnson’ın da İngiltere ve müttefiklerinin Ukrayna’ya kendini savunmak için ihtiyacı olan ekipmanı ulaştırmak için ellerinden geleni yapacaklarını belirttiği kaydedildi.

Öte yandan Zelenskiy, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Ukrayna’nın AB’ye üyelik olasılığı ve ülkedeki duruma dair bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini duyurdu.

Zelenskiy görüşmeden sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında, Ukrayna’nın savunma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda atılacak adımlar, mali yardımlar ve Ukrayna’nın olası AB üyeliği konularının konuşulduğunu aktardı.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Ukrayna’nın AB’ye üye olma konusunun gündeme alınacağını dile getirdi. Fransız televizyon kanalı BFM’ye konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Michel, AB‘nin Ukrayna ile halihazırda var olan “çok güçlü” ortaklık anlaşmasının da pekiştirilebileceğini kaydetti.

Rusya’dan Ukrayna ile anlaşmaya varma isteği

Aynı zamanda Rus müzakereci Vladimir Medinsky Rusya’nın Ukrayna ile görüşmelerde iki tarafın da çıkarına olacak bir anlaşmaya varmayı umduğunu söyledi. Medinsky görüşmelerin bugün TSİ 12.00’de başlayacağını kaydetti.

Siyasi gözlemciler, Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna’da sert bir direnişle karşı karşıya kalması ve uygulanmaya başlanan uluslararası yaptırımların Moskova’yı zora soktuğunu ifade ediyor.

Biden müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı” görüşecek

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden Pazartesi günü müttefik ülkelerle Rusya’nın Ukrayna işgalini görüşmek üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirecek.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı koordine etmek” konusunda görüş alışverişinde bulunacağı bildirildi. Açıklamada TSİ 19.15’te yapılacak görüşmeye hangi ülkelerin katılacağı belirtilmedi.

Belarus’un Rusya’nın yanında işgale katılacağı iddia edildi

Ukrayna haber ajansı Unian, Belarus’un Pazartesi sabahı Rusya ile birlikte Ukrayna’nın işgaline katılabileceğini iddia etti. Ancak ajansın, Belaruslu paraşütçü birliklerin sabah 5’te Ukrayna’ya gitmek için emir aldığına dair haberi doğrulanmış değil.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko’nun Pazar günü kendisine işgale katılmayacağına dair garanti verdiğini söylemişti.

 

Paylaşın

Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali Moskova’nın Hedeflediği Gibi İlerliyor Mu?

Tarih savaşı başlatmanın bitirmekten çok daha kolay olduğunu gösteren pek çok örnekle dolu. ABD’nin 2001’de Afganistan’ı, 2003’te de Irak’ı işgali kesinlikle bu örneklerden ikisi. Vladimir Putin için ise Ukrayna böyle bir örneğe dönüşebilir.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Tüm askeri planlar yalnızca düşmanla ilk temas anına kadar geçerlidir derler. Rusya’nın Ukrayna’daki planları için de bunu söylemek mümkün.

Royal United Services Institute düşünce kuruluşundan Avrupa güvenliği uzmanı Ed Arnold, Rusya’nın ilk saldırılarının etkileyici olmadığını ve beklenenden daha yavaş olduğunu söylüyor. Bunun birden fazla nedeni olduğunu düşünüyor.

İşgallerde kullanılan askeri doktrinin, genellikle ezici bir güçle düşman ülkeye girmek şeklinde olduğunu belirten Arnold, Rusya’nın Ukrayna etrafındaki 150-190 bin askerinin tamamını henüz kullanmadığına dikkat çekiyor.

Bunun nedeni, Rusya’nın geri kalan birlikleri işgalin ilerleyen safhaları için saklaması olabilir. Orduların planlarını gözden geçirirken bir miktar gücü yedekte tutması normal bir yaklaşım.

Batılı yetkililer, ilk işgalin sınırdaki güçlerin yarısıyla başlatıldığını tahmin ediyor. Saldırıların birden fazla cepheden başlatılması da işleri daha karmaşık hale getirdi. Rusya beklendiği kadar hava saldırısı ve top atışı da yapmadı.

Arnold “Burada en önemli nokta, Rusya’nın beklemediğini tahmin ettiğim güçlü bir Ukrayna direnişiydi” diyor. Öte yandan Rus generallerin karşılaşılan aksaklıkların üstesinden gelebileceğini düşünüyor.

İngiltere ordusunda üst düzey komutanlık yapmış Sir Richard Barrons ise Rusya’nın askeri hedeflerini kısa bir süre içinde gerçekleştirebileceği görüşünde.

Barrons Rus saldırısının ilk hedeflerinin Ukrayna ordusunu dağıtmak, merkezi hükümeti devirmek ve Ukrayna’nın bir kısmını ilhak etmek olduğunu söylüyor.

Rusya bu hedeflerin bir kısmı için ilerleme kaydetmiş görünüyor. Ukrayna’nın güneyinde işgali genişleten Rus birlikleri, 2014’te işgal ettikleri Kırım ile Rusya arasında bir kara bağlantısı sağladı.

Arnold bunun “küçük bir hedef” olduğunu belirtiyor. Ukrayna’nın en deneyimli askerlerinin bir kısmı yıllardır Donetsk ve Luhansk’taki cephelerde yer alıyor.

Bugüne kadar Rusya’nın bu bölgelerden ilerleme girişimlerini cesurca püskürttüler. Fakat etrafları kuşatılırsa buna devam etmekte zorlanacaklardır.

Ukrayna ordusunun büyük bir kısmının çatışma içinde olması, onları başka yerlere sevk etmeyi de zorlaştırıyor. Rusya Kiev’e doğru ciddi bir şekilde ilerledi. Ciddi bir direniş merkezi olan başkentin ele geçirilmesi ana hedeflerden biri.

Vladimir Putin, Volodimir Zelenskiy’in demokratik bir şekilde başa gelmiş iktidarını kendi rejimiyle değiştirmek istiyor. Ed Arnold “Kiev ele geçirilmezse Rusya başarılı sayılamaz” diyor.

Burada esas soru, bunun ne kadar kolay olacağı. Rus birlikleri kenti kuşatmaya çalışıyor gibi gözüküyor. Fakat ne kadar ilerlerlerse karşılarındaki direnç de o kadar artıyor.

Kent savaşları genellikle savunan tarafa büyük bir avantaj sunar. Saldırganlar sokak sokak ilerlemekte zorlanır, binalar birer savunma mevzisi haline gelir. Siviller hem direnişin parçası hem de hedef olurlar.

Kent savaşları en zor ve kanlı savaşlardır ve daha fazla askeri güç gerektirir. Dinyeper Nehri Ukrayna’nın doğusu ile batısı arasında doğal bir bariyer oluşturuyor. Ed Arnold Rus birliklerinin bu nehrin batısına geçmemeyi tercih edebileceğini söylüyor.

Kiev ve ülkenin doğusunu işgal ederlerse, nehrin batısına ilerlemenin getirisinin düşük olacağını ekliyor. Vladimir Putin başkent işgal edilip Ukrayna ordusu yenildikten sonra direnişin sonlanacağını umuyor olabilir.

Fakat 190 bin askerlik bir ordu bir işgal için yeterli olsa da, askeri uzmanlar bu sayının Avrupa’nın en büyük ikinci ülkesini işgal altında tutmak için yeterli olup olmadığı konusunda şüpheli.

Irak’ta İngiltere ordusunun komutanlığını yapmış olan General Barrons, “Putin 150 bin kişilik bir orduyla Ukrayna’nın tamamını işgal altında tutmayı umuyorsa, bu ancak halkın rızasıyla mümkün olabilir” diyor.

Ukrayna’nın doğusunda Rusya yanlıları olsa da Rusya’nın atayacağı bir hükümet 40 milyondan fazla olan nüfusun rızasını almakta zorlanacaktır.

General Barrons Rusya’nın Ukrayna ordusunu yenecek gücü olduğunu fakat Ukrayna ordusunun yenilmesinin ardından ciddi bir sivil direnişin devam edeceğini düşünüyor, “Putin’in bütün Ukrayna’yı kontrol edebileceğini düşünmesi büyük bir hesap hatası olabilir” diyor.

Paylaşın

Taliban, Afganların Tahliyesine İzin Vermeyeceğini Duyurdu

Afganistan’da yönetimi elinde tutan Taliban, yurt dışına tahliye edilenlerin durumu düzelene kadar ülkelerini terk etmek isteyen Afganların ülkeden çıkmasına artık izin vermeyeceğini duyurdu.

Katar ve Türkiye’de binlerce Afgan’ın “çok kötü koşullarda yaşadığına” dair raporlar aldıklarını söyleyen Taliban sözcüsü Zebihullah Mücahit, “Hükümetin insanları koruma sorumluluğu var, bu yüzden (Afganların tahliyeleri) hayatlarının tehlikede olmadığından emin olana kadar durdurulacak,” ifadelerini kullandı.

Mücahit, bu cevabı sınır yetkililerine ne hava yoluyla ne de karayoluyla kimsenin tahliye edilmesine izin vermemeleri talimatı verildiğine dair sosyal medyada dolaşan iddialarla ilgili sorulan soruya karşılık olarak verdi.

İktidara geldikten sonra Taliban, geçerli pasaport ve vizeleri olması koşuluyla Afganların istedikleri gibi gelip gitmekte özgür olacaklarına söz vermişti.

Yeni hükümetin tahliyelerin süresiz olarak devam edeceğine dair hiçbir söz vermediğini vurgulayan Mücahit ise “Başlangıçta, Amerikalıların endişe duydukları insanları alabileceklerini söyledik. Ama bu süresiz bir söz değildi,” ifadelerini kullandı.

Sözcü gelecekte Afganistan’dan ayrılmak isteyen ailelerin bunu yapmak için geçerli bir “mazereti” olması gerekeceğini vurguladı.

Taliban’ın 15 Ağustos’ta Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden 31 Ağustos’a kadar aralarında çifte vatandaşlık sahibi de olan 120.000’den fazla Afgan tahliye edildi.

Sonrasında yüzlerce kişinin daha hava yoluyla ülkeyi terk etmesine izin verildi, ancak son resmi hava tahliyesi 1 Aralık’ta gerçekleşti.

Çoğu son yirmi yılda ABD liderliğindeki koalisyon, elçilikler veya diğer uluslararası kuruluşlar için çalışmış kişilerin aileleri olmak üzere, seyahat belgesi olmayan binlerce Afgan’ın ülkeyi terk etmesine izin vermişti.

Fakat bu kategoriye giren binlerce insan hala Afganistan’da ve Taliban tarafından “işbirlikçi” olarak hedef alınma korkusuyla ne pahasına olursa olsun ülkeyi terk etmek istiyor.

Şimdiye kadar yaygın bir misilleme bildirilmemesine rağmen, bir Birleşmiş Milletler raporunda eski rejimin 100’den fazla üyesinin, ağustos ayından bu yana Taliban tarafından öldürüldüğü iddia edildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Rusya’dan Askeri Operasyonu Genişletme Kararı

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı operasyonda Kiev’in Belarus’taki müzakere teklifini reddetmesinin ardından Rusya, Ukrayna’daki askeri operasyonlarını genişleteceğini duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Ukrayna tarafının müzakere sürecini reddetmesinin ardından, operasyon planlarına uygun olarak bütün birimlere tüm istikametlerde ilerlemeyi sürdürme emri verildi” ifadesi kullanıldı. Kiev, ateşkes müzakerelerini reddetmediğini, ancak Moskova’nın ültimatomunu kabul etmediğini açıklamıştı.

Kremlin’den yapılan müzakere açıklamasının ardından Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin danışmanı Mykhailo Podolyak’dan yanıt geldi. Ukrayna’nın ateşkes için müzakereleri reddetmediğini açıklayan Podolyak, “Ateşkes müzakerelerine varız ancak ültimatomlara değil” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’nın müzakereler için hazır olduğunu kaydeden Podolyak, ancak Rusya’nın uygulanamayacak müzakere koşulları ile karşılaştıklarını belirtti. Podolyak, Rusya’nın “saldırgan tutumundan” ve Ukrayna kentlerini gece boyunca bombalamasını “Ukrayna’yı parçalamak ve kabul edilemez koşulları dayatmak” olarak değerlendirdiklerini ifade etti.

Interfax haber ajansının haberine göre, Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov’un bugün yaptığı açıklamada Ukrayna’nın Rusya ile “barış müzakerelerini” reddettiği belirtti. “Ukrayna tarafı müzakereleri reddettiği için Rus silahlı  kuvvetleri operasyona yeniden başladı” açıklaması yapıldı.

Kremlin, Ukrayna’yı müzakereleri reddederek askeri çatışmayı uzatmakla suçladı. Peskov, “Putin, Rus ordusuna dün öğleden sonra durmasını söyledi ancak Ukrayna müzakereyi reddedince ordu ilerleyişine bugün yeniden başladı” dedi.

Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Belediye Başkanı Vitali Kliçko, kentte uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının Rus birliklerinin şehirdeki ilerlemesi nedeniyle sertleştirildiğini belirtti. Kliçko, şehrin savunmasının artırılması için güncellenen sokağa çıkma yasağının 17.00 ile 08.00 saatleri arasını kapsayacağını açıkladı.

İki gün önce getirilen yasak 22.00-07.00 saatleri arasındaydı. Kliçko, söz konusu saatler içerisinde sokakta olan ve yasağı ihlal eden sivillerin düşman birliklerinin sabotaj ya da keşif birliklerine ait olduğunun düşünüleceğini belirtti.

Paylaşın

43 Ülkeden Rusya’ya Karşı Ortak Bildiri

Rusya’nın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) karar tasarısını veto etmesinin ardından ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, 43 ülkenin imza koyduğu ortak bildiriyi okudu.

Haber Merkezi / Greenfield, diğer ülkelerin daimi temsilcileri ile basına yaptığı ortak açıklamada, “Karar tasarısı hayatı önemdeydi, ülkelerin konseyde uluslararası barışı ve güvenliği sağlayıp sağlamaması ve BM Şartı’nı korumaya inanıp inanmamasıyla ilgiliydi” dedi.

ABD Daimi Temsilcisi, Rusya’nın oylamada veto kararı ile yetkisini suiistimal ettiğini belirtti ve ekledi: “Burada saldırgan olan Başkan Putin’dir. Bunun başka bir orta yolu yoktur”

“Rusya’nın vetosu geçerli değil”

Karar tasarısına destek veren tüm ülkelere teşekkür eden Greenfield, Ukrayna’yı ve BM Şartı’nı desteklemeye devam edeceklerini kaydetti: “Bu konuyu, Rusya’nın vetosunun geçerli olmadığı Genel Kurul’a taşıyacağız ve dünya ulusları Rusya’yı sorumlu tutmaya devam edecek.”

İşgalin ikinci gününde neler oldu?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ikinci gününde de yoğun çatışmalara sahne oldu.

Başkent Kiev Cuma gecesi füze atışlarının hedefindeydi. Sokaklarda silah sesleri duyulurken, bir elektrik santrali yakınlarında da patlama yaşandığı bildirildi.

Daha öncesinde ise Rus tanklarının kente girdiği görüldü. Ancak Kiev hala hükümet kontrolü altında.

Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Ukrayna halkını Rus işgaline karşı direnmeye çağırdı. Sivillere binlerce silah verildi, nasıl molotofkokteyli yapılacağına dair de yönergeler yayımlandı.

Ellerinde silah tutan, kot pantolonlu ve spor ayakkabılı erkekler Kiev’deki kontrol merkezlerindeydi. Tanksavar silahlarıyla ağaçlara saklanan bu insanlar, Rus birliklerinin ilerlemesini bekledi.

Ukrayna, siviller ve askerler olmak üzere toplamda 137 kişinin öldüğünü bildirdi. Rusya ise kendi tarafında herhangi bir ölüm gerçekleştiğini kabul etmedi.

Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkov’da da büyük patlamalar duyuldu. Rus sınırına yakın ve stratejik olarak önem sahibi Mariupol da saldırı altındaydı.

On binlerce Ukraynalı kasabaları ve kentleri terk etti.

Paylaşın

Pekin’den Moskova’ya Yeni Ayar: Kiev’le Görüşün

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Ocak başında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le eşi görülmemiş bir dayanışma bildirisi imzalamasının ardından başlayan Ukrayna işgali karşısındaki pozisyonunu dengelemek için soğuk terler döküyor. Şi, Cuma günü Putin’i Ukrayna’yla müzakereye çağırdı. 

Çin devlet medyasının bildirdiğine göre, Şi, Putin’e telefon görüşmesinde, “Çin, Rusya ve Ukrayna’nın sorunları müzakereler yoluyla çözmesini destekliyor” dedi ve Birleşmiş Milletler merkezli uluslararası sistemi korumaya kararlı olduğunu bildirdi. Kremlin’den yapılan açıklamaya göre de Putin, Şi’ye “Kiev’den yeni alınan sinyallere” dayanarak Ukrayna ile görüşmeye hazır olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı haftalar boyunca, ABD’den ve Avrupalı ​​müttefiklerinden akan bir Rus işgaline olasılığına ilişkin uyarıları ciddiye almamış ve Washington’u Rus tehditlerini abartmakla suçlamıştı.

Şimdi Çin, Ukrayna’da patlak veren gelişmelerin, küresel bir lider ve gelişmekte olan ülkelerin savunucusu olarak sağlamaya çaba gösterdiği konumu ciddi şekilde baltalayabileceğini hesap ederek tutumunu yeniden dengelemeye çaba gösteriyor.

Wall Street Journal’in haberine göre, yaklaşmakta olan işgalin işaretleri hafta başında belirirken, Çin’de iyi bağlantıları olan bir dış politika uzmanı, bir grup kaygılı Çinli yatırımcı ve yorumcuyla yaptığı görüşmeleri “Olmayacak Bir Savaş” başlığıyla özetlemişti.

Şanghay’daki Fudan Üniversitesi’nde hükümete danışmanlık yapan uluslararası ilişkiler profesörü Şen Yi de Salı günü bir menkul kıymetler firmasınca düzenlenen telekonferansa bağlanan kişilere göre, “Rusya’nın tek taraflı olarak Ukrayna’ya savaş ilan etme şansını çok az görüyoruz” demişti.

Bunların üzerinden 48 saatten geçmeden Putin Ukrayna’ya kapsamlı bir saldırı başlattı.

WSJ’nin haberine göre Putin’in Pekin’i ziyaretinden önceki günlerde, Çin’in üst düzey liderlerine verilen politika tavsiyeleri, Çin-Rusya ortaklığının Çin’e ABD üzerinde nasıl bir baskı gücü oluşturabileceğine odaklanmış, ancak Pekin dışişleri bakanlığına yakın kaynaklara göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgal olasılığını azımsamış hatta bütünüyle reddetmişti.

Pekin’in Putin’in eylemlerini öngörememesinin bir başka sonucu olarak Çin’in Kiev Büyükelçiliği, Rus birlikleri Perşembe günü harekete geçene kadar Çin yurttaşlarını Ukrayna’dan tahliye etme planlarını açıklamış değildi.

Son yıllarda Çin, Şi’nin Bir Kuşak ve Bir Yol girişiminin bir parçası olarak hem Rusya hem de Ukrayna’daki projelerin finansmanı da dahil,  diğer ülkeleri ekonomik yörüngesine çekmek üzere çok taraflı bir gündem izliyordu. Dünya Ticaret Örgütü ve BM de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar aracılığıyla çalışma çabalarını hızlandırmıştı. Ayrıca hayırsever bir dünya gücü konumunu pekiştirmek amacıyla Afrika ve Güneydoğu Asya ülkelerine COVID-19 aşısı sevkediyordu.

Ancak, Ukrayna krizi sırasında Rusya’ya yönelmiş olması Çin’i bir anda dünya çapında eleştirilerin hedefi olan bir ülkenin kolaylaştırıcısı imajına büründürdü.

İşgalden bu yana Çin, giderek zorlaşan bir diplomatik ikilemde kaldı. Trump döneminde ABD’nin ticari yaptırımlarına ve  Kış olimpiyatlarının diplomatik boykotuna maruz kalan Çin’de birçok kişinin “Büyük Putin” olarak adlandırdığı Rus lider, Pekin Olimpiyatlarının açılışında Çin’in yüzünü kurtarmasına yardımcı oldu. Büyük Batılı güçler Oyunları boykot ederken,  Putin, Şi’nin tek gerçek VIP konuğuydu.

Buna karşılık Putin, Rusya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün herhangi bir genişlemesine karşı muhalefetine Çin’den destek istedi; bu, Moskova’nın Ukrayna konusunda ABD liderliğindeki koalisyonla arasındaki anlaşmalık açısından kilit önemde bir talepti.

Olimpiyatların açılış törenine katılmadan önce Şi ile görüşen, Pekin dış işlerine yakın kişilerin, Rus liderin ABD’ye yönelik şikayetlerini paylaştığını ancak, Putin’in Ukrayna planlarını hiç açmadığını söylüyorlar.

İki lider görüşmelerin ardından Çin-Rusya ilişkisini Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından bu yana en yakın noktaya getiren olağanüstü bir ortak deklarasyon yayınladı. ABD liderliğindeki Batı’ya karşı birleşik bir cephe sunan açıklamada gerçi Ukrayna’dan söz edilmedi ama Putin gittikten sonra, Çin’in üst düzey liderler günlerce kapalı kapılar ardında toplanarak büyüyen Ukrayna krizine bir yanıt oluşturmaya çalıştı.

Son günlerde Pekin’in işgale açıkça karşı çıkmak ile Moskova’nın güvenlik kaygılarına manevi destek sağlamak arasında gidip gelirken, bir yandan da ABD ve müttefiklerini Rusya’dan gelen tehditleri abartmakla suçlamayı sürdürüyor.

Pekin şimdilik çok konuşarak ve pek hareket etmeyerek durumu kurtarmaya çalışırken Rusya’ya yardımcı olacak  bazı mütevazı adımlar attı. Perşembe günü, on yıllardır yürürlükte olan Rusya’dan buğday ithalatına getirilen kısıtlamaları kaldırdı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Rusya Geri Adım Atmıyor: Finlandiya Veya İsveç NATO’ya Girerse Yanıt Veririz

Moskova’da düzenlediği basın toplantısı sırasında soruları yanıtlayan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesi durumunda Moskova’nın buna yanıt vereceğini söyledi. 

Maria Zaharova, iki ülkenin bu yönde bir tercih yapmasının “ciddi askeri ve siyasi sonuçları olacağını” vurguladı ve ekledi: Finlandiya hükümetinin askeri tarafsızlık politikasını Kuzey Avrupa’da güvenlik ve istikrarın garanti edilmesi için önemli bir faktör olarak görüyoruz.

Finlandiya NATO ile bazı konularda işbirliği yapsa ve bugün olduğu gibi bazı toplantılarına katılsa da resmen üyesi değil. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin de iktidarda olduğu sürece ülkesinin NATO üyeliğine başvurmasının “düşük ihtimal” olduğunu söylemişti.

Mariya Zaharova, Kiev’in Moskova’yla diplomatik ilişkileri kesmesinden üzüntü duyduklarını ancak tarihin her şeyi yerli yerine koyacağını umduklarını belirtti.

Zaharova, “Dün Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’ndan diplomatik ilişkilerin kesildiğine dair bildirimin yer aldığı nota aldık. Anladığınız üzere, bu bizim seçimimiz değil. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi, Kiev hükümetinin belirli bir amaca yönelik Rusofobik politikasının mantıklı bir sonucu” dedi.

Özel askeri harekatın amaçlarından birinin ‘Kiev’deki kukla rejime Rusya vatandaşları da dahil barışçıl halka karşı işlediği suçların sorumluluğunu yüklemek’ olduğunu vurgulayan Zaharova, harekatın Ukrayna’daki sivil nüfus için hiçbir tehdit oluşturmadığının altını çizdi.

Rus Dışişleri Sözcüsü konuşmasına şöyle devam etti: “(Harekatın) Amacı, 2014 yılında anayasaya aykırı devlet darbesi sonucunda iktidara gelen Kiev rejimi tarafından 8 yıl boyunca tahkire ve soykırıma maruz kalan insanları korumaktır. Diğer amacı da, Kiev’deki kukla rejime Rusya vatandaşları da dahil barışçıl halka karşı işlediği suçların sorumluluğunu yüklemek ve ayrıca Ukrayna’yı silahsızlandırmak ve Nazilerden arındırmaktır.”

‘Kiev rejimi egemenliğini yitirdi’

“Mevcut iktidar, Kiev rejimi, kendilerini bu ülkenin hükümdarları ilan eden, insanların onurunu küçük düşüren ve onlarla alay eden bu kukla insanlar, egemenliğini veya Ukrayna halkının çıkarları doğrultusunda hedef koyma kabiliyetini yitirdi” diye devam eden Zaharova, “Ukrayna halkının, yabancı aktörlerin çıkarları doğrultusunda ülkeyi sömüren milliyetçi hükümetin baskısından kurtulacağını ve ulusal, dilsel veya dini ayrım olmaksızın tüm vatandaşlarının hakları, özgürlükleri ve çıkarları korunarak tamamen egemen bir yaşam sürmeye başlayacağını umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Zaharova, Rusya ve Ukrayna halklarının erdeminin Kiev’in nefretini yeneceğine inandıklarını vurguladı.

ABD ve bazı Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı büyük çaplı bir dezenformasyon kampanyası yürüttüklerini, bunu kılıf olarak kullanarak Ukrayna’ya silah pompaladıklarını ve askeri eğitmenlerini gönderdiklerini, kapsamlı askeri tatbikatlar yaptıklarını anımsatan Zaharova, Batı’nın fiiliyatta Ukrayna topraklarını belirli amaçlar doğrultusunda askeri olarak asimile ettiğinin altını çizdi.

‘Kiev’le müzakerelerin hangi düzeyde gerçekleşeceğini konuşmak için henüz erken’

Moskova’nın Kiev’le müzakere yapılması için hızlı bir şekilde heyet oluşturmaya hazır olduğunu ve bununla ilgili çalışmalara her an başlanabileceğini ancak bunun için Kiev’in sorumlu bir tavır takınması gerektiğini kaydeden Zaharova, müzakerelerin hangi düzeyde gerçekleşeceğini konuşmak için henüz erken olduğunu belirtti.

Zaharova, Kiev’le olası müzakereler ışığında, Ukrayna’da başlatılan özel askeri harekattaki hedeflerin ortadan kalkmadığını, hepsinin güncelliğini koruduğunu ifade etti.

Paylaşın

Vladimir Putin’den Ukrayna Ordusuna ‘Darbe’ Çağrısı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna ordusuna yönetime el koyma çağrısı yaptı. Putin “İktidarı elinize alın. Görünüşe göre bizim açımızdan sizinle bir anlaşma yapmak bu uyuşturucu bağımlıları ve neonazi çetesiyle anlaşma yapmaktan daha kolay olacak” dedi.

Putin Ukrayna’da “neonazilere” ve “teröristlere” karşı savaştıklarını söyledi. Ukrayna’nın başkenti Kiev’e doğru ilerleyen Rus birliklerini cesaretlerinden dolayı kutlayan Vladimir Putin, Ukrayna askerlerinin Rus güçleriyle çatışmaya girmekte isteksiz olduğunu iddia etti.

Öte yandan Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov Rusya’nın Ukrayna ile barış müzakerelerine hazır olduğunu açıkladı. Peskov Moskova’nın Belarus’un başkenti Minsk’e bir heyet göndermeye hazır olduğunu belirtti. Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy iki kez Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşme teklifinde bulunmuştu.

Ayrıca, Avrupa Birliği, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Avrupa’daki mal varlıklarını dondurma kararı aldı. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan AB yetkilileri söz konusu yaptırımların da gece yarısı yapılan tartışmalar sonucunda yaptırım paketine eklendiğini söyledi.

Almanya ve İtalya’nın söz konusu yaptırımları uygulamakta tereddütlü olduğu ancak birçok Avrupa Birliği üyesinin Putin ve Lavrov’a da yaptırım uygulanmasından yana oldukları öğrenildi.

Rus haber ajansı Tass ise, Rusya silahlı kuvvetlerinin, Ukrayna’nın başkenti Kiev’i batı istikametinde bloke ettiğini duyurdu. Ajans haberi, Rusya Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayandırarak verdi. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, şehrin kuzeybatısındaki stratejik öneme sahip Hostomel havaalanı ele geçirildi. Aynı açıklamada 200 Ukraynalının da “etkisiz hale getirildiği”, Rus tarafının ise hiçbir kayıp yaşamadığı aktarıldı.

Ukrayna kaynakları ise bu haberi doğrulamadı. Kiev hükümeti daha önce Hostomel’e yapılan saldırıların engellendiğini ve Rus birliklerinin ağır kayıplar verdiğini açıklamıştı.

Rusya kaynakları, askeri birliklerinin Belarus sınırına yakın Çernihiv şehrini de abluka altına aldığını aktardı. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü Igor Konaşenkov, “Şu anda, Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri birimleri Çernihiv şehrinin ablukasını tamamladı” dedi.  Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna yönetimini sivilleri kalkan olarak kullanmakla ve “terörist taktikler uygulamakla” suçluyor.

Paylaşın

ABD Neden Ukrayna’ya Asker Göndermiyor?

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna karşısındaki saldırgan tutumu konusunda ciddi diplomatik çaba harcadı. ABD yönetimi haftalarca Rusya’nın yaklaşan işgali hakkında uyarılar yaptı ve uluslararası düzenin tehlikede olduğunu söyledi, ki bunun doğru olduğu kanıtlandı.

Fakat Biden aynı zamanda, her ne kadar Rusya net bir şekilde istekli olsa da, ABD’nin savaşmak istemediği konusunda net bir tavır sergiledi. İş o noktaya gelirse de, ABD vatandaşlarını kurtarmak için bile Ukrayna’ya güç göndermeyi reddetti. Dahası ülkede askeri danışman ve gözlemci olarak görev yapan birlikleri geri çekti.

Fakat ABD’nin en önemli dış politika krizinde bu kırmızı çizginin sebebi ne?

Ulusal güvenlik çıkarı yok

Öncelikle Ukrayna Amerika’nın komşusu değil ve orada bir ABD askeri üssü bulunmuyor. Stratejik petrol rezervleri ya da ticaret ortaklıkları da yok.

Ancak herhangi bir ulusal çıkar bulunmaması, geçmişte eski başkanları, başkaları adına asker ve para kullanmaktan alıkoymamıştı.

Başkan Bill Clinton 1995’te Yugoslavya’nın çöküşünü takip eden savaşa askeri olarak müdahale etti. Keza 2011’de Barack Obama, Libya iç savaşında büyük ölçüde insani ve insan hakları temelinde aynısını yaptı.

Eski Başkan George W Bush 1990’da hukukun üstünlüğünü savunarak Irak’ı Kuveyt’ten kovmak için kurduğu uluslararası koalisyonu haklı çıkardı. Biden’ın üst düzey ulusal güvenlik yetkilileri, Rusya’nın uluslararası barış ve güvenlik ilkelerine yönelik tehdidini tanımlarken benzer bir dil kullandı. Ancak, askeri operasyonlar değil, ekonomik yaptırımlar yoluyla cevap vereceklerini söylüyorlar.

Biden askeri müdahale yapmıyor

Bunun ABD Başkanı Biden’ın müdahaleci olmayan yapısıyla ilgisi var.

Biden 1990’larda Balkanlar’daki etnik çatışmalarla başa çıkmak için ABD askeri harekâtını desteklemişti. Ardından 2003’te Amerika’nın talihsiz Irak işgali için oy verdi. Fakat o zamanlardan bu yana ABD askeri gücünü kullanma konusunda daha ihtiyatlı hale geldi.

Obama’nın Libya’ya müdahalesine ve Afganistan’a asker göndermesine karşı çıktı. Ardından gelen kaos ve insani felakete rağmen, ABD güçlerinin geçen yılki Afganistan’dan çekilmesini kararlılıkla savunuyor.

Ayrıca 20 yıldır yanında çalışan ve onun dış politikasını şekillendiren üst düzey diplomatı Antony Blinken ulusal güvenliği askeriyeden çok iklim değişikliği ve küresel hastalıklarla mücadeleyle, ve Çin’le rekabetle ilgili olarak tanımlıyor.

Ayrıca Amerika halkı da savaş istemiyor.

AP-NORC’nin ABD’de yakın tarihte yaptığı bir ankete katılanların yüzde 72’si, ABD’nin Rusya-Ukrayna savaşında küçük bir rol oynaması veya hiç oynamaması gerektiğini söyledi.

Biden’ın, ara seçimler yaklaşırken dikkat etmesi gereken şey, artan enflasyon başta olmak üzere, ekonomik sorunlar.

Biden, Ukrayna’da Amerikan ve Rus birlikleri arasında doğrudan bir çatışma olması riskini alarak “dünya savaşı” kıvılcımı yaratmak istemiyor ve bu konuda oldukça açık.

Biden bu ayın başlarında NBC’ye yaptığı konuşmada, “Bir terör örgütüyle uğraşmıyoruz, dünyanın en büyük ordularından biriyle uğraşıyoruz. Bu çok zor bir durum ve işler hızla çılgına dönebilir” dedi.

Sorumluluğu yok

ABD’yi bu riski almaya zorlayan bir anlaşma yükümlülüğü yok. Herhangi bir NATO ülkesine yönelik bir saldırı, herkese yönelik bir saldırıdır, ancak Ukrayna NATO ülkesi değil.

Blinken, Amerikalıların bu kadar hararetle övdükleri değerler için neden savaşmayacaklarını, Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasına bağlıyor. Çatışmanın Putin’in Ukrayna’nın NATO’ya girmesini istememesi ve NATO’nun buna karşı çıktığı için başlaması da büyük bir ironi.

Harvard Üniversitesi profesörü ve dış politika uzmanı Stephen Walt, ABD ve diğer NATO ülkeleri Ukrayna’ya herhangi bir askeri güç göndermezken, bu ülkeyi NATO üyesi yapmama konusunda Rusya ile uzlaşmaya varmamasının bir anlam ifade etmediğini belirtiyor.

Biden aslında Ukrayna ve Rusya sınırındaki NATO üyesi ülkeleri desteklemek için Avrupa’ya asker gönderiyordu ve halihazırda var olanları yeniden konuşlandırıyordu.

Ancak bu hafta Ukrayna’nın işgali, kazara ya da Rusya tarafından kasıtlı olarak daha geniş bir savaş olma ihtimaline dair endişeleri artırdı.

Rusya’nın kasıtlı olarak bunu istemesi NATO’nun karşılıklı savunma taahhüdünü harekete geçirecektir ve bu ABD kuvvetlerini bir savaşa çekebilir.

Çünkü Biden, “NATO ülkelerine girerse, müdahil olacağız” dedi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın