Ukrayna İşgalinde 25’i Çocuk En Az 364 Sivil Hayatını Kaybetti

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi, 24 Şubat’ta Rusya’nın işgali başladığından bu yana Ukrayna’da ölen sivillerle ilgili verisini güncelledi. BM, 25’i çocuk en az 364 sivilin hayatını kaybettiğini; 759 kişinin de yaralandığını teyit ettiğini duyurdu.

BM İnsan Hakları Ofisi, sivil kayıplarının, hava saldırıları ve top ve füze sistemleri dahil bombardıman ile gerçekleştiğini duyurdu. Ancak girilemeyen çatışma bölgelerinde de ölüler ve yaralılar bulunduğu belirtilen açıklamada, gerçek sayısının “muhtemelen çok daha yüksek olduğu” ifade edildi.

Mariupol’da tahliyeler durduruldu

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Ukrayna’nın Mariupol kentinde dün başlayacağı belirtilen yaklaşık 200 bin sivilin tahliyesinin durdurulduğunu açıkladı.

Ukraynalı yetkililer, 5 Mart Cumartesi günü Rus tarafının ateşkes ihlali nedeniyle Mariupol ve Volnovaha kentlerinden tahliyelerin durdurulduğunu açıklamıştı. ICRC’den yapılan yazılı açıklamada, “Mariupol’den sivillerin güvenli geçişi ikinci günde de durduruldu; ICRC, tarafları (sivillerin tahliyesi için) belirli şartlarda anlaşmaya çağırıyor” ifadesi kullanıldı.

Sivil tahliyede saldırı

Rus askerlerinin ilerleyişlerinin sürdüğü Kiev’e yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki Irpin’de, sivil halk tahliye sırasında bombardırman arasında kaldı.

Savaştan kaçan anne, baba ve iki çocukları topçu ateşinde hayatını kaybetti. Ukrayna Devlet Başkanı Volodymir Zelenskiy, sivilleri hedef alan saldırıları kınadı ve bunların affedilmeyeceğini söyledi. Kremlin ise sivil yerleşimlere saldırı yapıldığı haberlerini yalanladı.

En az 1,5 milyon göç

Birleşmiş Milletler Müteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgali başladığından bu yana 1,5 milyondan fazla Ukraynalının ülkeyi terk ettiğini; bu sayının 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana 10 günde görülen en yüksek sayı olduğunu açıkladı. Polonya sınır görevlilerine göre 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna’dan 922 bin 400 kişi Polonya’ya geçti.

Moldova’ya geçen Ukraynalıların sayısı ise 201 bin 133’e ulaştı. Moldova, bölgede nüfus yoğunluğu anlamında en büyük oranda mülteciye ev sahipliği yapan ülke oldu. Bunların 100 bininin Romanya’ya geçtiği tahmin ediliyor. Romanya son 10 günde 227 bin 446 Ukraynalıya kapılarını açtı. 50 bin Ukraynalı Çek Cumhuriyeti’ne geçiş yaparken Macaristan ve Slovakya’ya geçenlerin sayısı da binleri buluyor.

Dünya Sağlık Örgütü, Moldova, Polonya ve Romanya’ya ek çalışan göndererek mültecilerin sağlık hizmetlerinin sağlanması; aynı zamanda buralardan Ukrayna hükümetine sağlık konusunda destek vermek için çabalarını artırdı.

Rusya’da savaşı protesto

Rusya’da cezaevindeki muhalif lider Aleksey Navalni’nin savaş karşıtlarına protesto gösterileri düzenleme çağrısı yapmasının ardından 21 şehirde gösteriler düzenlendi. İzleme grubu OVD-Info’ya göre, Rusya genelinde 600’den fazla kişi gözaltına alındı.

24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgali başladığından bu yana yapılan savaş karşıtı gösterilerde OVD-Info’ya göre 8 binin üzerinde kişi gözaltına alındı.

Paylaşın

BM: Ukrayna’da Ölen Sivillerin Sayısı 331’e Yükseldi

Birleşmiş Milletler (BM), Rusya’nın Ukrayna’ya işgalinin başladığı 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna’da 331 sivilin öldüğünü, 675’inin de yaralandığını açıkladı. BM’den dün yapılan açıklamada ise ölen sivillerin sayısı 249 olarak belirtilmişti.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nden yapılan açıklamada, ölenlerden 19’unun çocuk olduğu belirtilerek gerçek ölü sayısının muhtemelen çok daha yüksek olduğu vurgulandı.  Kurbanların büyük bölümünün ağır topçu ateşi ve roket ve füze saldırıları sonucu hayatını kaybettiği ifade edildi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) yaptığı açıklamada, Ukrayna’daki mülteci krizine ilişkin çeşitli kaynaklardan edinilen verileri paylaştı. Açıklamada, 24 Şubat-3 Mart arasında yarıdan fazlası Polonya’ya olmak üzere 1 milyon 209 bin 976 mültecinin Ukrayna’dan komşu ülkelere geçtiği belirtildi.

Polonya’ya 649 bin 903, Macaristan’a 144 bin 738, Moldova’ya 103 bin 254, Slovakya’ya 90 bin 329, Romanya’ya 57 bin 192, Rusya’ya 53 bin 300, Belarus’a 384 ve diğer Avrupa ülkelerine ise 110 bin 876 mültecinin geçiş yaptığı aktarılan açıklamada, bu rakamlara ilave olarak Donetsk ve Luhansk bölgelerinden 18-23 Şubat’ta 96 bin kişinin de Rusya’ya geçtiği kaydedildi.

BMMYK, Ukrayna’da durumun daha da tırmanması halinde 4 milyon kadar sivilin ülkeden kaçabileceği uyarısında bulundu.

Avrupa Birliği Konseyi ise, Ukrayna’daki çatışmalardan kaçan insanlara AB ülkelerinde acilen koruma sağlayacak Geçici Koruma Yönergesi’ni uygulamaya soktu. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Enstitüleri Ofisi Direktörü Eve Geddie konuya ilişkin bir açıklama yayımladı:

“Çatışmalardan kaçan herkese koruma sağlanmalıdır ve düzen kurmalarına yardımcı olunmalıdır. Ukraynalılara hızla koruma sağlanacak olmasından memnuniyet duyuyoruz. Ancak Konsey bu desteği esasen çatışmalardan kaçan Ukraynalılarla sınırlı tutarak Avrupa’nın dayanışmasının sınırlarını da ortaya koydu.”

“Bugünkü karar, AB’ye sığınan Ukraynalıların hızla ikamet izni alabileceği, çalışabileceği, uygun konaklamaya, sosyal yardımlara, tıbbi desteğe ve eğitime erişebileceği anlamına geliyor. Bu imkanları Ukrayna’dan kaçan diğer kişileri de kapsayacak şekilde genişletip genişletmeyeceklerine karar vermek üye ülkelerin elinde. Onları bu savaştan kaçan herkese eşit muamele uygulamaya çağırıyoruz.”

“Konseyin bugünkü kararı, Avrupa’nın uzun zamandır savaştan kaçanları korumak ve insanların ulaşmasına yardımcı olmak için gerekli araçlara sahip olduğunu ve bilindik ‘Kale Avrupası’ yaklaşımının siyasi güdümlü bir tercih olduğunu hatırlatmaktadır. Yönergenin ilk kez ve özellikle yerinden edilen Ukrayna uyruklular için uygulanacak olması AB’nin yaklaşımının çifte standartlarla dolu olduğunu gösteriyor.”

Paylaşın

Ukrayna’dan 1 Milyon 209 Bin 976 Kişi Kaçtı

Ukrayna’da savaş tüm şiddetiyle devam ederken Birleşmiş Milletler (BM), Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaklaşık 1 milyon 209 bin 976 mültecinin Ukrayna’dan komşu ülkelere geçtiğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) yaptığı açıklamada, Ukrayna’daki mülteci krizine ilişkin çeşitli kaynaklardan edinilen verileri paylaştı. Açıklamada, 24 Şubat-3 Mart arasında yarıdan fazlası Polonya’ya olmak üzere 1 milyon 209 bin 976 mültecinin Ukrayna’dan komşu ülkelere geçtiği belirtildi.

Polonya’ya 649 bin 903, Macaristan’a 144 bin 738, Moldova’ya 103 bin 254, Slovakya’ya 90 bin 329, Romanya’ya 57 bin 192, Rusya’ya 53 bin 300, Belarus’a 384 ve diğer Avrupa ülkelerine ise 110 bin 876 mültecinin geçiş yaptığı aktarılan açıklamada, bu rakamlara ilave olarak Donetsk ve Luhansk bölgelerinden 18-23 Şubat’ta 96 bin kişinin de Rusya’ya geçtiği kaydedildi.

BMMYK, Ukrayna’da durumun daha da tırmanması halinde 4 milyon kadar sivilin ülkeden kaçabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan Avrupa Birliği Konseyi Ukrayna’daki çatışmalardan kaçan insanlara AB ülkelerinde acilen koruma sağlayacak Geçici Koruma Yönergesi’ni uygulamaya soktu. Uluslararası Af Örgütü Avrupa Enstitüleri Ofisi Direktörü Eve Geddie konuya ilişkin bir açıklama yayımladı:

“Çatışmalardan kaçan herkese koruma sağlanmalıdır ve düzen kurmalarına yardımcı olunmalıdır. Ukraynalılara hızla koruma sağlanacak olmasından memnuniyet duyuyoruz. Ancak Konsey bu desteği esasen çatışmalardan kaçan Ukraynalılarla sınırlı tutarak Avrupa’nın dayanışmasının sınırlarını da ortaya koydu.”

“Bugünkü karar, AB’ye sığınan Ukraynalıların hızla ikamet izni alabileceği, çalışabileceği, uygun konaklamaya, sosyal yardımlara, tıbbi desteğe ve eğitime erişebileceği anlamına geliyor. Bu imkanları Ukrayna’dan kaçan diğer kişileri de kapsayacak şekilde genişletip genişletmeyeceklerine karar vermek üye ülkelerin elinde. Onları bu savaştan kaçan herkese eşit muamele uygulamaya çağırıyoruz.”

“Konseyin bugünkü kararı, Avrupa’nın uzun zamandır savaştan kaçanları korumak ve insanların ulaşmasına yardımcı olmak için gerekli araçlara sahip olduğunu ve bilindik ‘Kale Avrupası’ yaklaşımının siyasi güdümlü bir tercih olduğunu hatırlatmaktadır. Yönergenin ilk kez ve özellikle yerinden edilen Ukrayna uyruklular için uygulanacak olması AB’nin yaklaşımının çifte standartlarla dolu olduğunu gösteriyor.”

Arka Plan

Geçici Koruma Yönergesi 2001’de, Yugoslavya’daki çatışmaların hemen ardından oluşturuldu. Avrupa o tarihte İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk kez insanların Avrupa’daki bir savaş sonucu kitlesel boyutta yerinden edilmesiyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak yönerge hiçbir zaman uygulanmadı.

Uluslararası Af Örgütü defalarca yönergenin uygulanması için çağrı yaptı ve en son Avrupa’nın Afganistan ve Ukrayna’daki krizlere verdiği yanıt bağlamında bu çağrıyı yineledi.

Paylaşın

Rusya’nın Ukrayna’yı İşgalinde Kim Suçlu?

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları şiddetlenerek sürerken Rusya’nın yarattığı tehlike konusunda uluslararası kamuoyuna uyarı sinyalleri verdiklerini belirten Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki siyasetçiler Ukrayna’nın işgali için bazı Batılı ülkeleri suçluyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy Rusya’nın aylardır sınırına yığınak yapmasına rağmen Batı’nın ülkesine destek vermemesini eleştirdi. Zelenskiy saldırının ilk gününde yaptığı açıklamada “Bu sabah ülkemizi tek başımıza savunuyoruz. Dün olduğu gibi bugün de dünyanın en güçlü ülkeleri uzaktan seyrediyor. Dünün yaptırımları Rusya’yı ikna etti mi? Gökyüzünde duyuyoruz ve yeryüzünde görüyoruz ki yetmemiş” sözleriyle eleştiri oklarını Batı’ya yöneltti.

“Bencillik” ve “kibir” eleştirisi

Zelenskiy bir sonraki gün de Avrupa’daki birçok hükümetin Rusya’nın yığınağına yanıt olarak “bencillik”, “kibir” ve “yatıştırma” ifadelerini kullandıklarını belirterek bu tavrı kınamıştı.

Orta ve Doğu Avrupa’daki birçok siyasetçi de Zelenskiy’nin Batı’ya yönelik “bencillik” eleştirilerine destek verdi. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki Berlin’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşmesi öncesinde “Maalesef bugün Almanya da dahil bazı Batılı ülkelerde gördüğümüz inatçı egoizme bugün yer yok” ifadelerini kullandı.

“Münih’in kokusunu alıyorum”

Estonya Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Marko Mihkelson da “Umarm yanılıyorumdur ama burada “Münih’in kokusunu alıyorum” dedi.

Fransa ve İngiltere, Nazi Almanyası ile yaşanacak bir çatışmanın önüne geçmek için 1938’de Münih Anlaşması ile Çekoslovakya’nın Südet bölgesini Almanya’ya bırakmıştı. Analistler ve siyasetçiler Rusya’nın Ukrayna’ya asker ve silah yığınağı yaptığı dönemde Münih Anlaşması’na sıklıkla atıfta bulunmuş, diplomatik görüşmelerde Rusya’nın “iştahını kesmek” için Ukrayna’nın “feda” edilmesine dair endişeler dile getirilmişti.

Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğu Avrupa Birliği ve NATO üyeliğine rağmen Rusya’nın “soluğunu ensesinde hissetmeye” devam ediyor.

AB toplantılarında “gözardı” edildiklerini söyleyen ve NATO’nun güçlendirilmesi çağrılarında “yalnız bırakılan” Litvanya, Letonya, Estonya, Polonya, Romanya ve Hırvatistan’ın aralarında bulunduğu 10 ülke, NATO üyeliğinin hedeflediği şekilde gayrısafi yurtiçi hasılalarının yüzde 2’sini savunmaya ayırıyor.

“‘Ben demiştim’ demek sorunu çözmez”

Prag merkezli düşünce kuruluşu Uluslararası İlişkiler Kurumu uzmanlarından Kevin Curran, yaşananların “birçok Orta ve Doğu Avrupalı lider ve vatandaşlarının “kulak ardı” edilen uyarılarının haklı çıkması üzerine “biz size söylemiştik” demek durumunda bıraktığını dile getiriyor.

Çekya’daki Palacky Üniversitesi’nden Richard Q. Turcsanyi de birçok uzmanın Rusya’nın saldırısına şaşırdığına belirterek Batı Avrupalı ülkelerin Rusya’ya karşı daha işbirlikçi yaklaşımının bu olaydan sonra değişeceği yorumunu yapıyor.

Almanya’nın derhal Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı projesini askıya aldığına ve Batılı ülkelerin birçok Rus bankasını hızla SWIFT sisteminden çıkardığına dikkat çeken uzman şu aşamada “Kim haklı kim haksız şeklinde vicdan muhasebesi ve suçlamaların yapılması doğal ancak bunun çok da faydalı bir düşünce biçimi olmadığı” görüşünde.

Çekya’daki Güvenlik Politikaları için Avrupalı Değerler adlı düşünce kuruluşunun Krelim Gözlem Programı’ndan uzman Veronika Víchova ise Turcsanyi ile aynı fikirde.

“Batı’nın kararsızlığı ve Rusya’yı önceki saldırganlıkları karşısında cezalandırmaktaki gönülsüzlüğü Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırmasının makul olduğunu düşünmesine sebep oldu” diyen Vichova, şu anda birbirini suçlamanın sorunu çözmeyeceğine vurgu yapıyor ve “Rusya’nın diplomasi ile ilgilenmediğini ve yalnızca katı ve hedefli yaptırımların fark yaratabilme olasılığının bulunduğunun farkına varmak Batılı demokrasilere kalmış” diyor.

Rusya’ya diğer ülkelerle aynı düzlemden bakmayanlar: Macaristan, Çekya ve Slokavya. Öte yanda uzmanlar Rusya söz konusu olduğunda bütün Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin aynı düzlemden bakmadığına işaret ediyor.

Batılı ülkeler Rusya ve Çin’le ticari ilişkilerini geliştirmekle suçlanırken Macaristan’ın AB blokunu bölerek Moskova ve Pekin’le ilişkiler kurduğu ve Avrupa’nın dayanışmasını “baltaladığına” dikkat çekiliyor. Macaristan’ın otokrat Başbakanı Viktor Orban’ın Putin’in yakın müttefiki olduğu biliniyor. Ancak Rusya’ya yakınlaşan tek Doğu Avrupa ülkesi Macaristan değil.

Çekya Cumhurbaşkanı Milos Zeman da göreve ilk geldiği 2013 seçimlerinden sonra Rusya yanlısı konum almakla tanınıyor. Zeman, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhakını “geri dönülemez” olarak tanımlamış ve Avrupalı hükümetlerden Moskova’ya yönelik yaptırımların kaldırılması çağrısında bulunmuştu.

Zeman ülkesinin istihbarat kurumları geçen yıl Vrbetice’de meydana gelen patlamada Rus unsurların olduğu inancını sorgulayarak ülkesinin Rusya’nın dahil olduğuna dair “histeri” ve “spekülasyonlardan” uzak durması gerektiğini belirtmişti.

Rus yanlısı bir siyasi çizgi izleyen bir başka politikacı eski Slovakya Başbakanı Robert Fico da 2014’te Kırım’ın ilhakı üzerine uygulanan yaptırımlara karşı çıkmıştı.

Slovakya’da yalnızca siyasetçiler değil, halkın bir kısmı da kendini Rusya’ya daha yakın görüyor. Focus’un geçen ay yaptığı bir kamuoyu yoklamasında Ukrayna’daki gerilimden dolayı Slovakların yüzde 44’ü Amerika Birleşik Devletleri ve NATO’yu sorumlu tutarken, yüzde 34’ü Rusya’nın sorumlu olduğuna inanıyor. Sonuçlar yaş gruplarına göre büyük değişim gösteriyor. 25-34 yaş aralığındaki Slovaklar Rusya’yı suçlamaya eğilimliyken, 65 ve üzeri tersini düşünüyor.

“Ukrayna’nın işgali Rus yanlısı duruşu değiştirebilir”

Uzmanlar Ukrayna’nın işgali sonrasında bu ülkelerdeki Rusya yanlısı siyasetçilerin duruşunu sürdürmesinin zorlaşacağını düşünüyor.

İşgalin başladığı 24 Şubat günü Çekya Cumhurbaşkanı Zeman, Rusya’nın adımlarını “kışkırtılmamış saldırganlık” olarak tanımlarken “barışa karşı bir suç” olarak tanımlamıştı. Moskova’nın yanlış yaptığını kabul eden Zeman, “Birkaç gün önce Rusya’nın bu kadar çılgın olmadığını ve Ukrayna’ya saldırmayacağını söylemiştim. Yanıldığımı kabul ediyorum” demiş, Çekya hükümetinden bu konuda “laf değil icraat” beklediğini dile getirmişti.

Macaristan Başbakanı Orban da Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarına ilişkin sosyal medya paylaşımında “AB ve NATO olarak birlikte Rusya’nın askeri hareketini kınıyoruz” diyerek tavır değişikliğini ortaya koymuştu. Dışişleri Bakanı Peter Szijijarto ise Macaristan’ın duruşunu netleştirerek Ukrayna’nın yanında olduklarının altını çizdi.

Bulgaristan ve Romanya da dahil hemen hemen bütün Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini açıkça kınadı. Rusya’nın Balkanlar’daki en büyük müttefiki Sırbistan ise Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün Rusya tarafından ihlalini ” çok yanlış” olarak tanımladı, ancak Moskova’ya yönelik yaptırımlara destek vermedi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali; NATO Yeniden Hayat Mı Buldu?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2019 yılında NATO’nun “beyin ölümünün” gerçekleştiğini açıklaması o dönem büyük tartışmalara neden olmuştu. Fakat Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi İttifak içerisinde tekrar birlik sağlanmasına yol açtı ve ‘NATO yeniden hayat mı buldu?’ soruları yükseldi.

NATO tarihinde bir ilk olarak Genel Sekreter Jens Stoltenberg Ukrayna’daki savaşa cevap olarak Avrupa sınırlarını güçlendirmek için 40 bin kişilik acil durum gücünü sevkedilmesi kararını verdi. 2004 yılından beri NATO askerleri sadece doğal afetler sonrası müdahaleler ve Afganistan’dan tahliyenin koordinasyonu için kullanılmıştı.

Romanya’daki NATO üssüne 500 Fransız askerin gönderilmesi bekleniyor. Polonya ve Baltık ülkelerine de 1000 asker sevk edildi. Ayrıca Ukrayna ve Rusya’ya komşu ülkelerdeki hava savunma hattını güçlendirmek için savaş uçakları da bölgeye gönderildi.

Ukrayna konusunda NATO’nun kararlı duruşu ittifaka hiç katılmamış olan İsveç ve Finlandiya’yı da cesaretlendirdi ve katılma isteğini yeniden değerlendirmeye başladı.

‘NATO asıl amacına dönüyor’

Macron’un ve Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamaları ile bölünmüş ve Afganistan’daki kaos nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalmış olan NATO hiç olmadığı kadar zayıf bir durumda görünüyordu.

France 24’e konuşan Nante Üniversitesi’nden Jenny Rafik, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hareketlerinin NATO’nun kendini yeniden bulmasını ve bağlarını kuvvetlendirmesini sağladığını vurguladı. Rafik “Rus işgali ile NATO, üyeler arasında ihtilafa neden olan asıl amacına dönmüş oldu,” ifadelerini kullandı.

İhtilafların sonu

Bu son gelişme NATO’nun doğu ve batı üyeleri arasında uzun süredir süren görüş ayrılıklarının rafa kalkmasına yol açtı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Macaristan ve Polonya gibi eski Sovyet bloku ülkeleri kendilerini Rus tehdidine karşı korumak için ittifaka katılmıştı. Fransa, İspanya ve ABD ise odağın Akdeniz, Çin ve terörle mücadeleye kaymasını istiyordu fakat Ukrayna krizi doğulu üyeleri haklı çıkardı.

Ayrıca başta ABD tarafından dillendirilen Avrupalı ülkelerin savunma harcamalarını arttırmaması yönündeki eleştiriler de son buldu. Hedefteki ülke Almanya 100 milyar euroluk savunma bütçesinin yanı sıra milli gelirinin yüzde ikisinden fazlasını savunma harcamalarına ayırma kararı aldı.

Bazı ülkelerin sadakati ile ilgili şüpheler de son buldu. ABD Başkanı Joe Biden NATO topraklarının her karışını Rusya’ya karşı koruyacağı sözünü verdi. Chatham House araştırmacısı Samantha de Bendern yıllardır Avrupa ülkelerinin ABD’nin NATO içerisindeki yükümlülüklerini yerine getirmeyeceğinden endişe duyduğunu belirtti. Özellikle küçük ülkeler Rusya’nın saldırması halinde ABD’nin cevap vereceğinden şüphe duyuyordu. De Bendern, “Her ne kadar Avrupalılar ancak ABD’nin bir silahlı çatışmada kendilerini savunması halinde tam emin olacak olsalar da, Joe Biden’ın takındığı tavır bu korkuları biraz olsun yatıştırdı,” ifadelerini kullandı.

Hatta bazıları tam aksini düşünse bile Türkiye de NATO saflarında yer aldı. De Bendern Putin’le yakın ilişkileri olmasına rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna silah sevkiyatı yapması ve boğazları kapatmasının bu konudaki endişeleri de ortadan kaldırdığını belirtti.

Nükleer tehdit

Fakat şu anda oluşmuş olan birliğin Rusya’ya karşı uzun süreli bir konsensüse dönüp dönmeyeceği henüz bilinmiyor. Ukrayna NATO üyesi olmasa da Kiev’in batı ittifakına yakınlaşması Rusya’nın işgalinin gerekçesini oluşturdu.

Bu nedenle Finlandiya ve İsveç’in de bu yolu denemesine düşük bir ihtimal olarak bakılıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Finlandiya tarafsız bir pozisyon belirlerken İsveç de çatışma bölgelerine silah göndermekten kaçınmıştı.

Fakat her iki ülke de bu geleneklerini bozarak Ukrayna’ya destek olacaklarını açıkladı. Fakat Raflik’e göre Finlandiya’nın nötralize edilmesi Soğuk Savaş’ın en temel konularından biri ve NATO’nun Finlandiya’yı ittifaka alarak Rusya’yı provoke etme riskini almayacak.

Tüm bu dengeler Putin’in nükleer silahları da alarm durumuna geçirmesi ile daha da tehlikeli hale gelmiş oldu. Gerginliği azaltmak için ABD, Ukrayna’ya asker göndermeyeceği sözünü tekrarladı.

Bu bir anlamda Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in talep ettiği uçuşa yasak bölge ilan edilmesinin hayata geçirilmeyeceğini gösterdi. Sıcak gelişmeler Avrupa’da NATO’ya ve savunma harcamaların artırılmasına olan desteği artırsa da kriz sakinleştiğinde bu durumun kalıcı olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Rusya Savaşta Kararlı: Ateşkes Yok

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’ya başlattığı istila sürerken Ukrayna ve Rusya heyetleri ile ikinci kez masaya oturdu. İlk görüşmede sonuca gidemeyen ve görüşmelere devam kararı alan heyetler, ikinci tur için Belarus’un Brest kentinde bir araya geldi.

Rusya ve Ukrayna heyetleri, 28 Şubat’ta Belarus’un Gomel kentinde bir araya gelmiş, 6 saatlik görüşmeden herhangi bir sonuç çıkmamıştı.

İkinci tur da,  belli konularda “karşılıklı anlayış” sağlanmasına karşın somut bir anlaşmaya varılamadan sonuçlandı. Toplantı bitiminde taraflar görüşmelere üçüncü turda devam edileceğini açıkladılar.

İnsani koridor

Toplantı çıkışında Rus heyetine başkanlık eden Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Vladimir Medinskiy, görüşmelerde “askeri, uluslararası ve insani olmak üzere üç sorun bloku ve çatışmanın gelecekteki siyasi çözümünü” ele aldıklarını söyledi.

Mendinskiy tarafların konumlarını korumaya devam ettiklerini, bir kısmında “karşılıklı anlayış sağlandığını” belirtti. Bununla birlikte Perşembe günkü görüşmelerde “askeri çatışma bölgesinde bulunan çocukların, sivillerin kurtarılması” konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Putin’in yardımcısı, heyetlerin “sivillerin tahliyesi için insani koridorlara destek formatı ve sivillerin tahliyesi döneminde insani koridorların bulunduğu bölgelerde çatışmaları durdurma ihtimali konusunda anlaşmaya vardık, Bu önemli bir ilerleme” dedi.

“Beklediğimiz sonucu alamadık”

Ukrayna heyetinin başkanı, Ukrayna Devlet Başkanlığı Başdanışmanı Mihaylo Podolyak ise toplantı sonrası yaptığı açıklamada, “Maalesef beklediğimiz sonuçları alamadık” dedi. “Söyleyebileceğim tek şey gıda, ilaç ve tahliye olasılıkları gibi konularda insani boyutu daha detaylı görüştük. Çünkü artık pek çok şehir kuşatılmış durumda. dedi.

Genel bir ateşkes durumunun oluşmadığını dile getiren Podolyak, “Her yerde değil, sadece insani koridorların yer alacağı yerlerde, belki tahliye süresince ateşkes olabilir” dedi.

Üçüncü turun ne zaman yapılacağı konusunda henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Putin ve Zelenskiy’den açıklamalar

Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili bir açıklamasında  “Biz sivillerin geçişi için güvenli koridor açıyoruz ama sivilleri canlı kalkan yapıyorlar” diyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaklaşımına Perşembe günü Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’den yeni bir yanıt geldi:

“Rusya’ya saldırmıyoruz, planımız da yok. NATO üyesi değiliz, nükleer silahımız yok. Bilgi bombardımanı aslında bu. Bizim topraklarımızı bırakın, ben ne verebilirim ki? Masaya oturun, müzakere edelim. 30 metre uzakta oturmayın. Ben sizin komşunuzum. Sizden 30 metre uzakta olmak zorunda değilim. Otur benimle, konuş, neden korkuyorsun? Biz terörist değiliz, banka soymuyoruz, kimseyi tehdit etmiyoruz, başkalarının da toprağını ele geçirmiyoruz.”

Heyetler

Rusya ve iUkrayna arasındaki müzakerelerin ikinci turuna katılan Rusya heyetine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Müşaviri Vladimir Medinskiy,  Ukrayna heyetine de Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Mihail Podolyak başkanlık ediyordu. i.

Görüşmenin yapılacağı konutta Rus ve Ukrayna heyeti üyeleri bir araya gelince masa başında el sıkıştı.

Putin-Macron görüşmesi

Kremlin’den yapılan  tarafından açıklamaya göre Putin, Perşembe günü Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la yaptığı telefon görüşmesinde, “Müzakereleri uzatarak zaman kazanma girişimleri, müzakere pozisyonumuzda sadece Kiev’den ek taleplere yol açar.” dedi.

Macron, Putin’le görüşmesinden sonra Fransız yetkililer, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un henüz ‘en kötüsünün yaşanmadığı’na, daha kötü şeylerin yaşanabileceğine inandığını söylediler.

90 dakika süren telefon görüşmesi, Putin tarafından başlatıldı, Rusya Devlet Başkanı ordusunun “operasyonunun” Moskova’nın “planına göre” sürmekte olduğunu söyledi.  Macron’un bir danışmanı  gazetecilere “Başkan Putin’in söylediklerinde bize güven verecek hiçbir şey yoktu.” dedi.

Aynı yetkiliye göre Macron, Putin’e “Kendini kandırıyorsun” demiş. “[Bu], ülkenize pahalıya mal olacak, ülkeniz çok uzun bir süre tecrit edilmiş, zayıflamış ve yaptırımlar altında kalacak.”

Macron, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınamış ancak Putin’le “onu silahlı güç kullanmaktan vazgeçmeye ikna için” temasta kalacağını söylemişti.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri Afganistan İçin Bir Arada

Uluslararası insan hakları örgütleri, Afganistan’da insan haklarının vahim durumunu izlemek ve insan haklarının korunması, ihlaller ve suistimaller için hesap verebilirliğin sağlanması konusunda savunuculuk yapmak için bir araya gelerek bir birlik kurdu.

Birlik içerisinde şu örgütler yer aldı: Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Front Line Defenders, Freedom House, Freedom Now, MADRE, İşkenceye Karşı Dünya Örgütü (OMCT), Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH), Barış ve Özgürlük İçin Uluslararası Kadın Birliği (WILPF).

Savunuculuk, araştırma, farkındalık

Birlik, kolektif savunuculuk yaparak Taliban hükümeti üzerinde insan haklarına saygı göstermesi, uluslararası toplum üzerinde de Taliban’dan hesap sormaya ve Afganistan halkını kaderine terk etmemeye yönelik vaatlerini yerine getirmesi için baskı oluşturmayı amaçlıyor.

Bu birlik aracılığıyla üye örgütler Afganistan’daki insan hakları ihlalleri ve suistimalleri konusunda ortak savunuculuk, araştırma, farkındalık yaratma ve harekete geçmenin yanı sıra belgeleme ve raporlama çalışmalarında da işbirliği yapacak.

Aynı zamanda BM İnsan Hakları Konseyi ve BM Güvenlik Konseyi gibi uluslararası kurumlarla, Afganistan’da insan haklarının durumuna ilişkin Özel Raportör gibi BM uzmanlarıyla ve diğer aktörlerle iletişim halinde kalarak, insan haklarının durumunu sistematik ve kesintisiz bir biçimde izlemelerini, insan hakları ihlalleri ve suistimallerinin faillerinden hesap sormalarını ve cezasızlığa son vermelerini talep edecekler.

Taliban iktidarıyla daha da kötüleşti

Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Af Örgütü, Afganistan’da insan haklarının durumunun, Afgan hükümetinin çökmesi ve 15 Ağustos 2021’de Taliban’ın yeniden iktidara gelmesinin ardından hızla kötüye gittiğini ifade etti:

“Taliban, yargısız infazlar, zorla kaybetme, işkence, keyfi gözaltı, kadınların ve kız çocukların haklarında korkunç bir geriye gidiş, basına yönelik sansür ve saldırılar ve kadın hakları aktivistlerini de kapsayan insan hakları savunucuları, üst mevkilerde görev üstlenen kadınlar, gazeteciler, dini azınlıklar, LGBTİ+ ve önceki hükümetin üyeleri ve destekçilerine yönelik misillemeler dahil olmak üzere yaygın bir şekilde insan hakları ihlalleri işledi ve işlemeye de devam ediyor.”

“İnsani bir felaket”

Uluslararası Af Örgütü Bölgesel Kampanyacısı Samira Hamidi konu hakkındaki açıklamasında, “Bugüne kadar dünyanın dört bir yanındaki insan hakları örgütlerinin Afganistan halkı için hesap verebilirlik ve adalet talep etmek üzere bir araya gelmesinden daha büyük bir ihtiyaç olmamıştı. Afganistan halkı Taliban’ın suistimalleri ile insani bir felaket arasında sıkışmış durumda. Uluslararası toplum onları korumak için daha fazlasını yapabilir ve yapmalıdır” dedi.

“Kadınlar ve kız çocuklar haklardan yoksun”

FİDH Batı ve Güney Asya Program Sorumlusu Juliette Rousselot, “Dünyanın dikkati hızla bir krizden diğerine doğru kayarken Afganistan’daki insani felaket devam ediyor. Afganistan halkı, özellikle de kadınlar ve kız çocuklar bir kez daha temel insan haklarından yoksun bırakılıyor. Tüm dünyayı Afganistan’da her gün işlenen ihlallerden kesintisiz şekilde haberdar etmek ve uluslararası toplumdan son 20 yılda Afganistan’a verdikleri sözlerin akıbeti konusunda hesap sormak son derece acil ve önemli” açıklamasını yaptı.

OMCT Genel Sekreteri Gerald Staberock da açıklamasında, “Taliban’a ve uluslararası topluma, durumu yakından izleyeceğimizi ve tüm Afganlar için şiddetsiz bir Afganistan’ı savunma çabalarımızı sürdüreceğimizi bildirmek isteriz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Putin, Nükleer Silah Kullanmaya Karar Verirse Ne Olur?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçen hafta sonu orduya nükleer caydırıcı güçlerini özel savaş görevi durumuna geçirme talimatı vermesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin nükleer savaşa yol açabileceğine dair endişeleri artırdı.

Peki Rusya’da nükleer saldırı kararını Vladimir Putin tek başına mı veriyor? Karar sürecinde hangi aşamalar bulunuyor, hangi yetkililerin onayı gerekiyor?

Rus nükleer silahlarının fırlatılmasına kim karar veriyor?

“Rusya Federasyonu’nun Nükleer Caydırıcılığa İlişkin Devlet Politikasının Temel İlkeleri” adlı 2020 tarihli bir belgede, nükleer silah kullanma kararını Rusya Devlet Başkanı’nın aldığı belirtiliyor.

‘Şeget’ adlı küçük bir evrak çantası, devlet başkanının her zaman yanında tutuluyor. Bu çanta, başkanı Rusya’nın stratejik nükleer kuvvetlerinin komuta ve kontrol ağına bağlıyor. Fakat bu küçük çantada silahların fırlatılmasını sağlayacak bir düğme yok. Ama Şeget sayesinde alınan kararlar ya da emirler Genelkurmay’a iletiliyor.

Putin nükleer silah kullanma kararını verirse ne olur?

Rus Devlet Başkanı’nın bu yönde aldığı karar fırlatma kodlarına erişimi bulunan Genelkurmay Başkanlığı’na iletiliyor. Bu noktada nükleer başlıklı füzelerin fırlatılması için komutanların önünde iki seçenek bulunuyor.

İlk olarak yetkilendirme kodları, daha sonra fırlatma prosedürlerini yürütecek olan silah komutanlarına doğrudan gönderebiliyor. Bu seçeneğin gerçekleşememesi ihtimaline karşı bir de yedek plan düşünülmüş. ‘Perimetr’ adlı bu ‘B Planı’, Genelkurmay Başkanlığı’nın tüm acil komuta noktalarını atlamasına ve füzeleri doğrudan fırlatmasına olanak tanıyor.

Putin’in açıklaması nükleer saldırı ihtimalini artırdı mı?

Putin’in ülkenin nükleer güçlerinin yüksek alarma geçirilmesi gerektiği yönündeki açıklamasından bir gün sonra Rus Savunma Bakanlığı, nükleer füze kuvvetlerinin “gelişmiş” savaş duruma getirildiğini duyurdu.

“Gelişmiş” veya “özel muharebe görevi” ifadesinin Rusya’nın nükleer doktrininde yer almaması nedeniyle bu terimin tam olarak neyi kastettiği bilinmiyor.

Cenevre’deki Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırmacı olan Pavel Podvig, Twitter’da, emrin Rusya’nın nükleer komuta ve kontrol sistemini harekete geçirmiş ve esasen herhangi bir nihai fırlatma emri için iletişim kanallarını açmış olabileceğini söyledi.

Araştırmacının diğer bir teorisi de bunun Rusların nükleer tesislerine personel eklediği anlamına gelebileceği.

Rusya nükleer silah fırlatma sürecinde hangi kurallara uyuyor?

2020 doktrini, Rus nükleer silahlarının kullanımını haklı çıkarabilecek dört senaryo sunuyor:

  1. Rusya’ya veya müttefiklerine karşı nükleer silahların veya kitle imha silahlarının kullanılması
  2. Rusya’yı veya müttefiklerini hedef alan balistik füzelerin fırlatıldığını gösteren veriler
  3. Ülkenin nükleer kuvvetlerinin müdahalesini baltalayacak kritik hükümet veya askeri tesislere saldırı
  4. “Devletin varlığı tehlikedeyken” Rusya’ya karşı konvansiyonel silahların kullanılması

Rusya hangi nükleer özelliklere sahip?

Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu, Rusya’nın diğer tüm ülkelerden daha fazla 5 bin 977 nükleer savaş başlığına sahip olduğunu tahmin ediyor. Bunlardan bin 588’i konuşlandırılmış ve kullanıma hazır halde tutuluyor.

Füzeler karadan, denizaltılardan ve uçaklardan ateşlenebiliyor. Vladimir Putin, Ukrayna’ya asker göndermeden kısa bir süre önce, 19 Şubat’ta Rusya’nın nükleer kuvvetlerinin koordineli bir testini yönetti.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Ukrayna’dan Yedi Günde 1 Milyon Kişi Kaçtı

Birlemiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Rusya’nın saldırılar düzenlediği Ukrayna’dan son yedi gün için 1 milyon kişinin kaçtığını açıkladı. Grandi, açıklamasında, “Sadece yedi gün içinde 1 milyon sığınmacının Ukrayna’dan komşu ülkelere göçtüğüne tanık olduk” dedi.

Haber Merkezi / Grandi, “Ukrayna’daki milyonlarca insan için, hayat kurtaran insan yardımların sağlanabilmesi için silahların susmasının zamanı” ifadelerini kullandı.

Yarım milyondan fazla sığınmacı kabul eden Polonya en fazla Ukraynalı sığınmacı kabul eden ülke durumunda. Onu Macaristan, Moldova, Slovakya ve Romanya takip ediyor. UNHCR’nin tahminine göre Ukrayna’yı terk eden sığınmacıların sayısı 4 milyona kadar yükselebilir.

Gece boyunca hava saldırıları sürdü

Ukrayna’da gece boyunca çok sayıda kentte Rusya’nın hava saldırıları düzenlediği bildirildi. Ukraynalı yetkililer ülkenin güneyindeki liman kenti Herson’un Rus birliklerinin kontrolüne geçtiğini teyit etti.

Bölge valisi Gennady Lakhuta Telegram kanalından yaptığı açıklamada, Rus “işgalcilerin” kentin bütün semtlerine yayıldığını ve “çok tehlikeli” olduklarını belirtti. Rus ordusu, Herson’da kontrolün sağlandığını Çarşamba sabahı duyurmuştu.

Başkent Kiev’de de çok sayıda patlama meydana geldiği, kentte gece boyunca siren sesleri duyulduğu bildirildi. Ukrayna medyası kentin banliyölerinde çatışmalar yaşandığını, bir Rus uçağının düşürüldüğünü aktardı.

Ülkenin doğusundaki Harkov kenti yakınlarındaki İzyum’daki hava saldırısında, bölge yetkililerinin verdiği bilgilere göre 8 kişi hayatını kaybetti. Ukrayna medyası Harkov’da ise belediye binasına iki roketin düştüğünü duyurdu.

Yaklaşık 440 bin nüfuslu liman kenti Mariupol de ise hava saldırıları sonrasında su ve elektriğin kesildiği, ısınma sisteminin hasar gördüğü bildirildi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi soruşturma başlattı

Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Ceza Mahkemesi 39 üye ülkenin başvurusu ile Ukrayna’da savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım iddialarına ilişkin soruşturma başlattı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Karim Khan, Perşembe gecesi yaptığı açıklamada şimdiki ve geçmişteki iddiaları kapsayan soruşturmada kanıt toplama işlemlerinin “şimdi başladığını” belirtti.

Khan’ın verdiği bilgilere göre, soruşturma 21 Kasım 2013 tarihinden itibaren işlenen suçları kapsıyor. Ukrayna’nın doğusunda Rus yanlısı ayrılıkçılar ile Ukrayna ordusu arasındaki çatışmalar 2014 yılında başlamıştı.

Paylaşın

BM, Rusya’yı Kınayan Karar Tasarısını Kabul Etti

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK), bugün Rusya’nın Ukrayna işgalini kınadığına dair bir karar açıkladı, Moskova’nın birliklerini Ukrayna’dan derhal çekmesini talep etti.

193 ülkeden oluşan ve barış ve güvenlilikten sorumlu Genel Kurul’un iki gündür devam eden acil durum oturumunda 141 ülke oyunu bu karardan yana kullandı. Türkiye de tasarıya destek verdi. Karar, Rusya’yı siyasi olarak izole etmeyi hedefliyor.

Çin ve Hindistan, çekimser kalmayı tercih eden 35 ülke arasında yer aldı. Çekimser kalan diğer ülkeler arasında Cezayir, Ermenistan, Küba, İran, Irak, Kazakistan, Pakistan ve Güney Afrika da var.

Karara sadece beş ülke karşı oy kullandı. Rusya ile birlikte karşı oy kullanan ülkeler Belarus, Kuzey Kore, Eritre ve Suriye oldu. 12 ülke oylamaya katılmadı.

Karar aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Putin’in ordusunun stratejik nükleer gücünü “alarm seviyesine” geçirmesini de kınadı.

BM üyesi devletlerin bir konudaki genel yaklaşımını ortaya koyması bakımından anlam ifade eden Genel Kurul karar tasarılarının kabul edilmesi durumunda herhangi bir yaptırım gücü bulunmuyor.

Paylaşın