Rusya: Ukrayna Sınırındaki Bazı Birlikleri Çektik

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna sınırında konuşlanmış bazı birliklerin tatbikatlarını tamamladıktan sonra üslerine geri döndüğünü açıkladı. Sınırdan kaç askerin ayrıldığını belirtilmezken bu hamlenin gerginliği azaltıp azaltmayacağı henüz belli değil.

Konuyla ilgili açıklama yapan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Igor Konaşenkov, “Bir dizi muharebe eğitim tatbikatı planlandığı gibi yürütüldü” dedi.

20 Şubat’ta sona erecek Rusya-Belarus ortak tatbikatı gibi bazı büyük tatbikatlar ise hala devam ediyor. Rusya’nın açıklamasının ardından bir İngiliz hükümet kaynağı, geri çekilmenin ölçeğini görmeyi beklediğini ve bu çekilmenin anlamlı olması için işgal kabiliyinde bir fark yaratması gerektiğini söyledi.

Ancak Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, “Bugün, Batı’nın savaş propagandasının başarısız olduğu gün olarak tarihe geçecek” dedi. Rusya bugüne kadar 100 binden fazla askerini Ukrayna sınırına yığdı ancak bir saldırı planı olduğu iddialarını yalanladı.

Rusya’nın son hamlesinin Batı’nın korkularını yatıştırmaya yeterli olup olmayacağı henüz bilinmiyor. ABD, Rus işgalinin her an gerçekleşebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasına izin verilmemesinin güvence altına alınmasını istiyor. ABD ve müttefikleriyse bunu reddediyor.

Almanya Başbakanı Scholz, Putin ile görüşecek

Olası bir krizi önlemeye yönelik diplomatik çabalar ise devam ediyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bugün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek. Scholz, gerilimlere verdiği yanıt nedeniyle eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda Rus gazını Batı Avrupa’ya taşıyacak olan Kuzey Akım 2 boru hattı planının durdurulacağını açıklamıştı, ancak bunun gerçekleşmesi beklenmiyor.

Rusya’nın açıklamasından önce BBC’ye konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, resmi açıklamalara rağmen Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin halen “muhtemel” olduğuna inandığını söylemişti.

Batılı ülkeler saldırının her an başlayabileceğini ifade ederken Ukrayna, Rus yetkililerle görüşme yapmak için davette bulunmuştu.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden İlaç Şirketlerine Aşı Tepkisi

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), yeni tip koronavirüs (Kovid 19) aşısı üreten ilaç şirketlerini açgözlülükle suçlayarak, dünya nüfusunun çok daha hızlı bir biçimde aşılanması gerektiğini bildirdi.

Uluslararası Af Örgütü temsilcisi Rajat Khosla, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Zengin ülkeler ile ilaç şirketlerinin, yoksul ülkelerdeki insanların da aşıya erişebilmeleri gerektiğini anlamaları için daha kaç varyant atlatmamız gerekiyor?” ifadelerini kullandı.

Af Örgütü tarafından hazırlanan ilgili rapora göre, 2021 yılında dünya çapında yaklaşık 10 milyar doz koronavirüs aşısı üretildi.

Bu da, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) geçen yıl sonuna dek dünya nüfusunun yüzde 40’ının aşılanması hedefi için yeterli bir miktardı. Ancak yoksul ülkelerde yaşayanlar arasında, koronavirüse karşı aşılanarak tam koruma altında olanların oranının yüzde 4 olduğu vurgulanıyor.

“Patentleri serbest bırakın”

Uluslararası Af Örgütü bu verileri öne sürerek, ilaç şirketlerine, DSÖ’nün 2022’nin Mayıs ayına dek dünya nüfusunun yüzde 70’ine aşı yapılabilmesi hedefine ulaşmak için patentleri ve kullandıkları teknolojileri karşılıksız paylaşmaları çağrısında bulundu.

Khosla, konuyla ilgili açıklamasında, “Bu şirketler 2021‘in kahramanları olabilirdi. Ancak onlar aşıya en fazla ihtiyaç duyanlara sırtlarını çevirerek, yapacakları kârı insanlığın iyiliğinin önüne koydular” eleştirinde bulundu.

Pfizer, BioNTech ve Moderna gibi şirketlerin büyük cirolara ulaştığı belirtilen raporda, buna karşılık üretilen aşıların yalnızca yüzde 2’sinin yoksul ülkelere ulaştırıldığı kaydedildi.

Johnson & Johnson ve Astrazeneca’nın ürettiği aşıların yarısının yoksul ülkelere gönderilmesi, söz konusu raporda olumlu ifadelerle değerlendirilirken, diğer yandan bu iki şirketin de patentlerini paylaşmaması eleştirildi.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden: Rusya Sert ve Hızlı Bir Bedel Öder

ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir kez daha telefonla görüştü. İki lider Ukrayna gerginliği konusunu konuştu. ABD Başkanı Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik bir askeri harekat başlatması halinde Rusya’nın “sert ve hızlı bir bedel” ödemek zorunda kalacağı hatırlatmasında bulundu.

Rusya’nın Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker yığmasıyla başlayan gerilimde tansiyon düşmüyor. Rusya’nın heran Ukrayna’ya karşı bir operasyon başlatabileceğini ve hatta vatandaşlarının 48 saat içerisinde Ukrayna’yı terk etmesini isteyen ABD’nin Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir kez daha telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Beyaz Saray’dan görüşmeye ilişkin olarak yapılan açıklamada, “Başkan Biden bugün Rusya’nın Ukrayna sınırında artan askeri varlığı konusunu görüştü. Başkan Biden net bir biçimde, Rusya’nın Ukrayna’yı istilası halinde ABD’nin müttefikleriyle birlikte kararlı ve sert bir karşılık vereceği mesajını verdi. Başkan Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’da daha fazla ilhaka girişmesinin acı verici insani sonuçları olacağını ve Rusya’nın itibarını zedeleyeceğini yineledi. Biden, Rusya lideri Putin’e ABD ve müttefiklerinin tam bir koordinasyon içerisinde diplomatik girişimlere olduğu gibi diğer senaryolara da hazır olduğunu iletti” denildi.

Her ne kadar Rusya batılı ülkelerin kışkırtıcı ve provokatif girişimleri olarak nitelendirse de başta ABD olmak üzere batılı ülkeler kısa süre içerisinde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı bir askeri harekat başlatacağına işaret ediyorlar. Bu çerçevede de Rusya’yı bu girişimden vazgeçirmek adına diplomatik çabalar sürüyor.

Paylaşın

ABD, AB Ve NATO’dan Ukrayna Zirvesi

Bu hafta içerisinde Moskova ile Batı arasında süren diplomatik temasların ardından, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) yetkilileri, bugün “Genişletilmiş 5’li Grup” çerçevesinde telefon görüşmesinde bir araya geldi.

Görüşmeye ABD Başkanı Joe Biden, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İtalya Başbakanı Mario Draghi, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Konsey Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen katıldı.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ‘‘Görüşmede Rusya’nın Ukrayna civarındaki askeri mevzilenmesinden duyulan kaygı dile getirildi ve diplomatik çözüm arzusu vurgulandı’’ ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada liderlerin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırgan tavrından caydırılması için işbirliği içinde çalışma konusunda hemfikir oldukları kaydedildi. Buna Rusya’ya askeri gerilimi arttırmayı tercih etmesi durumunda büyük sonuçlar ve ciddi ekonomik maliyet getirecek önlemler uygulanmasının dahil olduğu belirtildi.

Beyaz Saray ayrıca liderlerin Rusya’nın gerilimi daha da tırmandırması halinde NATO’nun doğu kanadında savunma konumunu güçlendirmeye hazırlıklı olduklarını da görüştüklerini kaydetti.

Görüşmenin ardından Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamadaysa ‘‘Liderler, gerilimi azaltmak için diplomasiye, diyaloğa ve caydırıcılığa öncelik verme isteklerini yinelediler’’ denildi. Açıklamada Ukrayna’nın egemenliği ile toprak bütünlüğüne ve Donbass’ta kalıcı çözüm için Normandiya formatındaki çalışmalara desteğin yinelendiği belirtildi.

Ayrıca 10 Şubat’ta Belarus’ta başlayan Rus askeri tatbikatlarının ele alındığı ve liderlerin bu durumu yakından takip ettikleri kaydedildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Moskova’ya giderek Rusya lideri Vladimir Putin ile kesin sonuç vermeyen 6 saatlik görüşmesinin ardından, Rusya’nın Karadeniz’e 6 savaş gemisini göndermesi ve Belarus ile ortak askeri tatbikata başlaması üzerine diplomatik çabalar da hızlandı. Putin ile Normandiya formatı çerçevesinde Minsk Anlaşması’nın yeniden canlandırılabileceğini savunan Macron’a karşı, Amerikan yönetimi, bir kez daha Rusya’nın Ukrayna’yı her an işgal edebileceği uyarısında bulundu.

Perşembe günü, Berlin’de toplanan Normandiya Dörtlüsü (Rusya, Ukrayna, Fransa, Almanya) diplomatlarının 9,5 saat süren görüşmesinden de bir sonuç çıkmadığı açıklandı.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Amerikan NBC televizyonunda Ukrayna’daki Amerikalılar’dan ülkeyi derhal terketmelerini istemesinin ardından, Kanada Dışişleri Bakanlığı da yeniden kendi vatandaşlarına “Ukrayna’dan derhal ayrılmaları” çağrısı yaptı.

Bu çağrıdan bir kaç dakika sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Rusya’nın her an Ukrayna’yı işgal edebileceği” endişesini yineledi. Blinken, Rusya’nın Ukrayna sınırına daha fazla asker yığdığını ve “Kış olimpiyatları sırasında dahi bir işgalin gözardı edilemeyeceğini” dile getirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Cuma günü öğle saatlerinde, aynı yönde açıklamalarda bulundu. Avrupa’da “yeni bir silahlı çatışmanın gerçek bir risk olduğunu” tekrar eden Stoltenberg, “Uyarı süreleri azalırken, Rus birliklerinin sayısı artıyor. Bana göre, Ukrayna’nın Ruslar tarafından işgali tek olası senaryo değil. Olasılıklar arasında Kiev hükümetini devirme girişimi veya karma (hibrit) bir siber saldırı ihtimali de var” diye konuştu.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

ABD: Rusya, Ukrayna’ya Her An Saldırabilir

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in karar vermesi halinde Rusya’nın Ukrayna’ya askeri bir operasyonu her an başlatabileceğini söyledi.

Jake Sullivan Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında konuştu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Sullivan ellerindeki istihbarata göre Rusya’nın Ukrayna’ya karşı her an askeri bir harekat başlatmaya yetecek sayıda gücü olduğunu belirtti; Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emrini verebileceğini söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı istihbaratın ayrıntılarına girmedi.

“Geleceği tahmin edemeyiz” diyen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan hala Ukrayna’da bulunan Amerikalılar’a önümüzdeki 24-48 saat içinde ülkeden ayrılmaları çağrısında bulundu.

“İşgal hava saldırısıyla başlayabilir”

Rusya’nın Ukrayna’ya olası işgalinin hava saldırısıyla başlayabileceğini belirten Sullivan bu durumun Ukrayna’dan ABD vatandaşlarının ayrılmasını zorlaştıracağını söyledi.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, ABD istihbaratının Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emri verebileceğini değerlendirdiğini belirtti. Sullivan Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı göz önüne alındığında Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yönelik bir saldırının da olasılık olduğunu ifade etti.

Jake Sullivan, “Rus işgalinin uyruğuna bakılmaksızın sivilleri hedef alabilecek havadan bombardıman ve füze saldırılarıyla başlaması olası. Başkan ayrılma imkanı varken ayrılmamayı tercih eden insanları kurtarmak için Amerikan askerlerinin hayatını onları savaş bölgesine göndererek riske atmayacak. O nedenle insanlara sorumlu bir seçim yapmaları çağrısında bulunuyoruz” dedi.

Biden transatlantik liderlerle görüştü

ABD Başkanı Joe Biden Cuma günü transatlantik liderlerle video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmeye Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, İtalya Başbakanı Mario Draghi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Polonya ve Romanya liderlerinin yanı sıra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula con der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg katıldı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan batı ülkelerinin ve NATO’nun birlik ve uyum içinde olduğunu vurguladı.

Irak savaşı istihbaratı karşılaştırması

Putin’in henüz net olarak işgal emri verip vermediğinin net olmadığını belirten Jake Sullivan ABD Başkanı Biden’ın krizle ilgili olarak yakın zamanda Rus liderle telefon görüşmesi yapmasını beklediğini belirtti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin 2003’te Irak savaşını haklı çıkarmak için kullandığı istihbarat durumuyla şu anki istihbarat durumu arasında temel bir fakın olduğunu söyleyerek “O zaman ABD istihbaratı tam da bu kürsüden bir savaş başlatmak için kullanılmıştı. Şu anda biz bir savaşı önlemeye çalışıyoruz” dedi.

Sullivan, “2003’te niyetler, gizli şeyler, görülemeyen şeylerle ilgili bilgi vardı. Bugünse Ukrayna sınırına yığılmış 100 binden fazla Rus askerinden söz ediyoruz. Her şey sosyal medyada, haber sitelerinde. O nedenle kendi gözünüzle gördüğünüze inanabilirsiniz” diye konuştu.

Polonya’ya 3 bin ilave asker

Reuters’ın özel haberine göre ABD önümüzdeki günlerde Polonya’ya 3 bin asker daha göndermeyi planlıyor. Reuters’a açıklama yapan ancak ismini vermeyen yetkililer Amerika’nın Kuzey Carolina eyaletindeki Fort Bragg üssünde bulunan 82. Hava İndirim Tugayı’ndan birliklerin gönderileceğini söyledi. Askerlerin Polonya’ya önümüzdeki hafta ulaşması bekleniyor.

Paylaşın

Biden’dan Ukrayna’daki ABD Vatandaşlarına: Ülkeyi Terk Edin

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda ABD birliklerinin tahliye operasyonu düzenlemesinin mümkün olamayacağına dikkat çekerek Ukrayna’da bulunan ABD vatandaşlarına ülkeyi “şimdi” terk etmeleri çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden, NBC News televizyonundan Lester Holt’un sorularını yanıtladı. Röportajda Biden, Ukrayna’daki ABD vatandaşlarından ülkeyi derhal terk etmesini istedi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda buradaki Amerikalılar’ı tahliye etmek için asker göndermeyeceğini ekledi.

Biden, söz konusu olanın bir terör örgütü değil, dünyanın en büyük ordularından biri olduğunu da belirterek işlerin hızla çığrından çıkabileceğini söyledi. Holt’un ABD’nin hangi senaryoda Ukrayna’dan kaçan Amerikalılar’ı kurtarmak için asker göndereceği sorusuna Biden, ‘‘Hiçbir senaryoda’’ yanıtını verdi.

‘‘Amerikalılar’la Ruslar birbirine ateş açarsa bu dünya savaşına yol açar’’ dedi. Biden, ‘‘Şu an dünya her zamankinden çok farklı bir noktada’’ diye konuştu.

Dışişleri de benzer bir çağrı yaptı

ABD Dışişleri Bakanlığı da yayınladığı bir uyarıda Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri müdahale riskinin artması nedeniyle Ukrayna’daki Amerikalılar’a derhal ülkeden ayrılmaları çağrısı yaptı.

Açıklamada ‘‘Artan Rus askeri harekatı riski nedeniyle Ukrayna’ya seyahat etmeyin. Ukrayna’da bulunanlar derhal ticari ya da özel araçlarla ülkeyi terk etmeli’’ denildi.

Olası bir saldırı durumunda konsolosluğun ABD vatandaşlarının ülkeden çıkışına yardım etmek gibi faaliyetlerinin de etkilenebileceği belirtildi. Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker konuşlandıran ve Belarus’la ortak tatbikat yapan Rusya, saldırı iddialarını reddediyor.

ABD askerleri Polonya ve Romanya’da

ABD ordusu, askerlerini Ukrayna’nın komşuları Polonya ve Romanya’ya konuşlandırmıştı. ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü John Kirby, Çarşamba günü yaptığı açıklamada ihtiyaç halinde Polonya’daki ABD askerlerinin muhtemel tahliye operasyonlarına yardım edebileceğini ifade etti.

Şu anda ordunun Amerikalıları Ukrayna dışına çıkarmak için bir girişimi bulunmadığını kaydeden Kirby, “Ukrayna’dan ayrılmak için çok sayıda olanak var” dedi.

Rus ve Ukraynalı temsilciler Berlin’de bir araya geldi

Krizi yatıştırmak için diplomatik temaslar da devam ediyor. Ukraynalı ve Rus temsilciler, dün “Normandiya Formatı” çerçevesinde Berlin’de bir araya geldi. Almanya ve Fransa’nın arabuluculuğunda gerçekleşen buluşmanın yaklaşık 10 saat sürdüğü, ancak kayda değer bir ilerleme sağlanamadan sona erdiği açıklandı.

Tarafların Mart ayında tekrar bir araya gelmek üzere anlaştığı belirtildi. Berlin’deki buluşmaya Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in dış politika danışmanları katıldı.

Batılı kaynaklara göre Rusya, Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker konuşlandırmış durumda. Rusya, gerginliğin azaltılması için güvenlik garantisi olarak NATO’nun doğuya doğru genişleme planından vazgeçerek Ukrayna’yı ittifak üyesi olarak kabul etmemesini istiyor.

Paylaşın

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg: Rusya’nın İki Seçeneği Var

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Brüksel’deki NATO karargahında yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna sınırında 100 binden fazla asker ve ağır silah sistemleri bulundurmasını ayrıca Belarus’taki askeri mevcudiyetini yakından takip ettiklerini belirtti, “Bunlar Avrupa’nın güvenliği için tehlikeli zamanlar. Rus kuvvetlerinin sayısı artıyor, olası bir saldırı için uyarı süresi ise azalıyor” dedi.

NATO’nun Rusya’ya tehdit olmadığını ama anlaşmazlıklara siyasi çözüm bulunması isteklerinin yanında en kötüsüne de hazırlıklı olmaları gerektiğini ifade etti.

“NATO, ana ilkelerden taviz vermeyecek”

Stoltenberg, Rusya’nın gerginliği düşürmesi için diplomasiyi çalıştırdıklarını dile getirerek şöyle devam etti:

“Bu sabah Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a mektup göndererek sorunlara diplomatik yol bulunması amacıyla NATO-Rusya Konseyinde bir dizi toplantıyla diyaloğumuzu devam ettirmek üzere Rusya’ya davetimi yineledim. Rusya’nın endişelerini dinlemeye hazırız. Aynı zamanda hepimizin altına imza attığı Avrupa güvenliğinin temel ilkelerini koruma ve güçlendirme yollarını tartışmaya da hazırız.”

Rusya’ya tatbikatlar ve nükleer politikalarla ilgili karşılıklı brifingler, askeri faaliyetlerde şeffaflığı artırma, riskleri düşürme yollarını, özellikle nükleer varlıklar ve füzeler dahil silahların kontrolü konusunda ciddi bir diyalog önerdiklerini hatırlatan Stoltenberg, “Ancak NATO, ana ilkelerden taviz vermeyecektir. Bu da her ülkenin kendi yolunu seçme, NATO’nun müttefikleri koruma ve savunma kabiliyetidir” diye konuştu.

Avrupa’nın doğusuna ek birlikler

Stoltenberg ayrıca NATO savunma bakanlarının gelecek hafta Brüksel’de yapacakları toplantıda ittifakın güneydoğu kanadında ilave muharip birlikler konuşlandırılması ihtimalini değerlendireceklerini söyledi.

Stoltenberg, “Rusya’nın artan saldırganlığı NATO’nun daha az değil, daha fazla mevcudiyetine sebep olacaktır” ifadesini kullandı.

Rusya’nın saldırgan tavır sergilemesi halinde ağır bedel ödeyeceğini yineleyen Stoltenberg, “Rusya’nın iki seçeneği var. Ya diplomatik çözümü seçecekler, ki biz oturup konuşmaya hazırız ya da çatışmayı seçmeleri halinde ağır bir bedel ödeyecekler” dedi.

Stoltenberg, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanacağını, Avrupa’nın doğusunda NATO mevcudiyetinin artırılacağını vurguladı.

Johnson: Çok tehlikeli bir durum

AA’nın aktardığına göre İngiltere Başbakanı Boris Johnson da “Bugün Genel Sekreter ile NATO’yu kuzeyden güneye savunmak için birlikler, uçaklar ve gemiler göndererek ortak güvenliğimizi daha da güçlendirmek için bir destek paketi üzerinde anlaştım” diye konuştu.

Johnson, “Rusya’nın Avrupa’nın güvenliğine yönelttiği tehdide karşı güçlü caydırıcılık ve sabırlı diplomasinin birleştirilmesi halinde çıkış yolu bulunabileceğini ancak çok tehlikeli bir durumdan geçildiğini” belirtti.

Bir soru üzerine “Dürüst olmak gerekirse, (Rusya’da) henüz bir karar alındığını düşünmüyorum. Ancak bu, çok yakında feci bir şeyin gerçekleşmesinin imkansız olduğu anlamına da gelmez” yorumunu yaptı.

Boris Johnson, Almanya’yı Kuzey Akım konusunda daha katı bir tavır takındığı için tebrik ettiğini söyledi ve Avrupa’nın on yıllardır karşılaştığı en büyük güvenlik krizinin çözülmesi gerektiğini ifade etti.

İngiltere Başbakanı, olası insani krizle mücadele için hazırlık yaptıklarını ve NATO’nun doğu kanadını güçlendirdiklerini belirterek “Hazırlanıyoruz. Askeri hazırlıklar yapıyoruz. Ekonomik yaptırımlara hazırlanıyoruz ama aynı zamanda konuşmaya da hazırız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Afrika’da 20 Milyondan Fazla Kişi Kıtlıkla Karşı Karşıya

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Doğu ve Güney Afrika Bölge Direktörü Muhammed Malik Fall, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki insani krizin arttığını söyledi.

Fall, “Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’de gelecek altı ay içerisinde 20 milyondan fazla kişi acil insani yardıma ihtiyaç duyacak” diye konuştu.

Bölgede son 40 yılın en kurak döneminin yaşandığına dikkati çeken Fall, iklim krizine bağlı şiddetli kuraklığın su sıkıntısını da beraberinde getirdiğini ve çiftlik hayvanlarının da bu nedenle hayatını kaybettiğini kaydetti.

En çok çocuklar etkileniyor

Kuraklık nedeniyle insanların göç ettiğini, gıda sıkıntısının yaşandığını ve salgın hastalıkların yayıldığını belirten Fall, bu durumdan en fazla çocukları etkilendiğini vurguladı.

Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki kuraklık nedeniyle 5,5 milyon çocuğun yetersiz beslendiğini belirten Fall, “Gelecek üç ay içerisinde yağmur yağmazsa bu sayı iki katına çıkacak” dedi.

BM’den de uyarı geldi

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı da (WFP), Afrika Boynuzu’nda tahminen 13 milyon insanın şiddetli açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı. WFP, ailelerin evlerinden çıkmaya zorlandıklarını ve bunun topluluklar arasında artan çatışmaya yol açtığını da söyledi.

Peşpeşe üç yağış döneminde de beklenenin altında yağış alınması nedeniyle kıta genelinde görülen aşırı kuraklık, özellikle güney ve güneydoğu Etiyopya, güneydoğu ve kuzey Kenya ile güney-orta Somali‘deki kırsal nüfusu ve çiftçi popülasyonlarını olumsuz etkiledi. Ortalamanın ardında yağış tahminleri, önümüzdeki aylarda da zaten korkunç hale gelmiş koşulları daha da güç hale getirebilir.

WFP Doğu Afrika Bölge Bürosu bölge müdürü Michael Dunford “Hasatlar mahvoldu, çiftlik hayvanları ölüyor ve tekrarlayan kuraklıklar Afrika Boynuzu’nu doğrudan etkilediğinden açlık artıyor” dedi. Dunford, söz konusu bölgelerde yaşayan toplulukların geleceğe yönelik direncini inşa etmek için acil insani eylem ve tutarlı desteğin gerektiğine vurgu yaptı.

Afrika’da kuraklık

Kıta, 2011’de güçlü ve uzun bir kuraklık yaşamış, bölgede 250 bin insan hayatını kaybetmiş, Kenya ve Etiyopya gibi ülkelerde kitlesel göçler yaşanmıştı. Hayvan ölümlerinin sayısına ilişkin ise bir rakam belirtilmemişti.

Uzmanlara göre, iklim değişikliğine bağlı yağış rejiminin düzensizliği ve yağış azlığı nedeniyle 2020 itibariyle başlayan kuraklığın ise 2011’de yaşanandan çok daha ağır geçmesi bekleniyordu.

Aralık 2021 itibariyle, bölgede art arda geçen yağışsız mevsimlerin ardından yaşanan ciddi kuraklık yüzünden su kaynakları tükenme noktasına gelmiş, mera kaybı nedeniyle mahsuller büyük ölçüde azalmış ve bölgede toplu hayvan ölümleri yaşanmaya başlamıştı. Somali hükümeti, 23 Kasım’da etkisini artıran kuraklık nedeniyle ülke genelinde “acil durum” ilan etmiş, uzun süredir kuraklığa bağlı açlık ve susuzluk yaşanan ülkede ikisi çocuk 3 kişinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.

Bunlara ek olarak, temel gıda fiyatlarındaki artışlar, enflasyon ve tarım işçiliğine yönelik düşük talep, insanların gıda satın alma kabiliyetini azalttı.

Kuzey Kenya, Somali’nin çoğu ve güney Etiyopya’daki kuraklık koşullarının en azından 2022’nin ortalarına kadar devam edeceği belirtilirken, Birlemiş Milletler (BM) verilerine göre, 2020’nin sonlarından bu yana mevsimsel yağışların üçüncü kez yeterli miktarda alınamadığı ülkede milyonlarca kişi acil yardıma ihtiyaç duyuyor.

Kuraklık nedeniyle çok sayıda hayvan da hayatını kaybediyor. Kuraklık, Afrika’nın birçok bölgesindeki göçebe çobanları, sığırları için su ve taze otlak bulmak amacıyla korunan vahşi yaşam alanlarına gizlice girmeye de zorluyor.

Vahşi yaşam koruyucularına göre, kuraklık nedeniyle milli parklara su ve otlak için yasadışı şekilde sokulan sığır sürüleri vahşi yaşam üzerinde yeni bir baskı oluşturarak Serengeti’deki antiloplar gibi hayvanların hayatlarını tehlikeye atıyor.

Afrika’nın iklim krizindeki payı

1 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 15’ini barındıran Afrika, iklim krizini tetikleyen küresel emisyonların sadece yüzde 3’ünden sorumlu. Ancak krizden en fazla etkilenen ülkeler bu kıtada bulunuyor.

Afrika ülkelerinin de içinde bulunduğu yoksul ülkelerin tarihsel karbon salımındaki payı çok düşük. Güncel salımlarda da dünyanın en zengin yüzde 1’i, en yoksul yüzde 50’sinin toplamından daha fazla karbon salımına yol açıyor.

BM Ekim 2021’de, Afrika genelinde 100 milyondan fazla “aşırı yoksul” insanın, 20 yıl içinde kıtanın birkaç buzulunu da eritebilecek şekilde hızlanan iklim değişikliği tehdidi altında olduğu konusunda uyarmıştı.

Öte yandan, en yoksul ülkeler geçinmek ve gıda için doğaya daha fazla bağımlı olduğundan, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için yeterli maddi kaynağa sahip olmadıklarından aşırı hava olaylarının etkilerine daha açıklar.

Son 50 yılda aşırı hava olaylarından kaynaklı ölümlerin üçte ikisi en yoksul 47 ülkede gerçekleşti. Bu olaylara kuraklık, yangınlar ve seller de dahil.

İngiltere merkezli Cambridge Sürdürülebilirlik Komisyonu’nun BM verilerine dayandırdığı Nisan 2021 tarihli raporuna göre, iklim değişikliğiyle mücadele için dünyanın en zenginlerinin yaşam tarzlarını köklü biçimde değiştirmeleri artık bir zorunluluk.

Paylaşın

DSÖ Açıkladı: Omicron Vakalarında Düşüşe Geçildi

Dünyada hakim varyant haline gelen Omicron’da pek çok ülkede tepe noktasının görülmesi sonrasında vaka sayıları düşmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) açıkladığı haftalık raporda, vaka sayılarında geçen haftaya göre yüzde 17’lik, ölümlerde ise yüzde 7’lik düşüş kaydedildiğini bildirildi.

Raporda, Omicron varyantının dünya çapında vakaların yüzde 97’sini oluşturduğu, eski hakim varyant olan Delta vakalarının yüzde 3 civarına gerilediği kaydedildi. Omicron varyantının ilk görüldüğü ülkelerde vaka sayılarında Ocak’tan itibaren düşüş gözlendiğine de işaret edildi.

DSÖ raporuna göre 31 Ocak-6 Şubat döneminde dünya çapında 19 milyon yeni vaka kaydedildi, ölümlerin sayısı ise 68 binin altına düştü. Gerçek rakamların, kayıtlı vaka sayılarından çok daha yüksek olabileceği de hatırlatıldı.

DSÖ’nün Doğu Akdeniz bölgesi olarak adlandırılan ve Türkiye’nin güney ve güneydoğusunu kapsayan bölgesi dışında tüm bölgelerde vaka sayılarının düştüğü kaydedildi. “Doğu Akdeniz” bölgesindeki yüzde 36’lık vaka artışında İran, Afganistan ve Ürdün’ün etkisi olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de artış eğilimi

Türkiye ve Rusya’nın da dahil olduğu Avrupa bölgesinde ise Fransa ve Almanya’da vaka sayılarındaki düşüşün etkisiyle yüzde 7’lik azalma görüldü. Dünya çapında enfeksiyonların yüzde 58’i ve ölümlerin yüzde 35’i Avrupa’da kaydedildi.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre 31 Ocak’ta 93 bin 261 olan vaka sayısı 8 Şubat itibarıyla 111 bin 96’ya, ölü sayısı 182’den 241’e yükseldi. Kuzey ve Güney Amerika’yı kapsayan bölgede vaka sayıları yüzde 36’lık düşüş gösterdi. ABD’de vaka sayılarında bir önceki haftaya göre yüzde 50 ile büyük düşüş yaşandı.

Aşılar etkili mi?

Yoğun aşılama kampanyalarına sahne olan ülkelerde de vaka ve ölüm sayılarının yüksek olması, uygulanan aşıların etkililiği tartışmalarını da beraberinde getiriyor. DSÖ raporunda aşıların Omicron varyantına karşı etkisiyle ilgili sınırlı veri bulunduğuna işaret edilerek ilk yapılan dozların ağır hastalık, semptomatik hastalık ve enfeksiyona karşı etkisinin azaldığı tahminine yer verildi. Buna karşılık hatırlatma dozlarının, aşının etkisini yüzde 75’e yükselttiği, ancak etkinin üç ila altı ay içinde azaldığı yönündeki tahminlere de işaret edildi.

DSÖ verilerine göre, koronavirüsün Çin’de ortaya çıktığı 2019 yılı Aralık ayından bu yana dünya çapında 5,7 milyon kişi virüs nedeniyle yaşamını yitirdi, 392 milyon kişi virüse yakalandı. Dünya çapında toplam 10 milyar 250 milyon doz aşı yapıldı.

DSÖ’nün Omicron varyantıyla ilgili ilk uyarıyı yaptığı Kasım ayı sonundan bu yana ise dünya çapında 500 bin kişi Covid nedeniyle yaşamını yitirdi, virüs varyantı 130 milyon kişiye bulaştı. DSÖ yetkilisi Abdi Mahamud, “Etkili aşıların bulunduğu bir çağda yarım milyon insanın ölmesi gerçekten trajik bir durum” diye konuştu.

DSÖ korona uzmanı Maria Van Kerkhove de “Hala pandeminin ortasındayız. Bu virüs tehlikeli olmayı sürdürüyor” diyerek dünyada pek çok ülkede Omicron dalgasında tepe noktaya henüz ulaşılmadığına işaret etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Transseksüel Kadınların Annelik Hakkı İçin Emsal Karar

Fransa’nın güneyindeki Toulouse kentindeki temyiz mahkemesi, transseksüel kadınların annelik hakkına ilişkin uzun süren bir dava sonucunda emsal bir karar aldı. Kararın Fransa’daki çok sayıda ebeveyni ve ebeveyn olmak isteyen kişileri rahatlattığı kaydedildi.

Kentteki temyiz mahkemesi, 52 yaşındaki transseksüel bir kadının cinsiyet değiştirme ameliyatı olmadan önce erkek olarak sahip olduğu çocuğun resmen annesi olmasına hak verdi. Mahkeme kararıyla birlikte “Claire” takma ismini kullanan kadın, çocuğunun doğum belgesine ikinci anne olarak eklenecek.

Uzun süren bir hukuk mücadelesi

Claire’in cinsiyet değiştirdikten sonra kızının doğum belgesine annesi olarak kayıtlara geçme talebi 2014 yılında reddedilmişti. Montpellier’deki temyiz mahkemesi de 2018 yılında Claire’in doğum belgesine “anne” ya da “baba” olarak değil, “biyolojik ebeveyn” olarak yazılmasını uygun görmüştü. Ancak bu karardan da memnun olmayan Claire, hukuk mücadelesini 2020 yılında bir üst mahkemeye daha taşıdı.

“Biyolojik ebeveyn” ifadesinin Fransız hukukunda yeri olmadığına kanaat getiren üst mahkeme, davayı Toulouse’daki mahkemeye havale etti. Toulouse’deki temyiz mahkemesi de bu vakada iki annelik soyunun olabileceğine dikkat çekerek Claire’in, kızının doğum bölgesine ikinci anne olarak eklenebileceğine karar verdi.

Fransa hukuku için emsal karar

Claire’in avukatı Clelia Richard, söz konusu kararın çığır açan bir adım olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu kararın Fransa hukukuna yansıması olacağına dikkat çeken Richard, Claire’in kızının böyle bir durumdan etkilenen tek çocuk olmadığını söyledi. Richard, kararın Fransa’daki çok sayıda ebeveyni ve ebeveyn olmak isteyen kişileri rahatlattığını kaydetti.

Paylaşın