Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı 3 Milyon 700 Bini Aştı

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), bir ay içinde 3 milyon 725 bin 806 kişinin Ukrayna’yı terk ettiğini belirtti. En fazla Ukraynalı sığınmacı kabul eden ülke Polonya oldu. 

Haber Merkezi / Polonya’ya sığınan Ukraynalıların sayısının yaklaşık 2 milyon 270 bin kişi olduğu belirtildi. Sınır Koruma, sadece Cuma günü yaklaşık 30 bin 500 kişinin sınırdan geçiş yaptığını aktardı. Ancak bu sayının bir önceki güne göre yüzde 6,4 düşük olduğu kaydedildi.

Polonya’nın ardından en fazla sığınmacı kabul eden ülke Romanya oldu. Romanya’ya sığınan Ukraynalıların sayısı yaklaşık 573 bin olarak kaydedildi. Ukrayna’nın komşularından Moldova 375 binden fazla, Macaristan ise yaklaşık 337 bin Ukraynalı’yı kabul etti.

Ukrayna: Rus ordusu 16 bin 400 asker, 117 uçak, 127 helikopter ve 575 tankını kaybetti

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, Rus ordusunun 24 Şubat-26 Mart dönemindeki kayıplarıyla ilgili bilgileri açıkladı.

Buna göre, Ukrayna’ya saldıran Rus ordusundan 16 bin 400 asker öldürüldü, Ruslara ait 117 uçak, 127 helikopter, 575 tank, 1640 zırhlı araç, 293 top, 91 roketatar sistemi ve 51 hava savunma sistemi imha edildi.

Rus güçleri 1131 araç, 7 gemi ve hafif sürat teknesi, 73 yakıt aracı ve 56 insansız hava aracını da kaybetti.​​​​

Rusya, şu ana kadar Ukrayna’daki kayıplarının 1,351 kişi olduğunu açıkladı

Rus ordusu, Ukrayna savaşında şu ana kadar 1,351 kayıp verdiklerini açıkladı. Açıklamada Batılı ülkelerin Ukrayna’ya gönderdikleri silahların, ‘savaşın uzamasına neden olan bir hata’ olduğu belirtildi.

Açıklamada ayrıca şu ana kadar 419 bin Ukraynalı mültecinin Rusya tarafında geçtiği belirtildi.

Ukrayna hükümeti ile Batılı istihbarat örgütlerine yakın kaynaklar ise Rusya’nın Ukrayna’daki kayıplarının 10 bine yaklaşmış olabileceği yönünde.

Paylaşın

Rusya, Ukrayna’daki Hedeflerinde Vites Mi Küçültüyor?

Rusya ordusu planlarını değiştirmek zorunda mı kaldı? Moskova, Ukrayna’daki hedefleri konusunda vites mi küçültüyor? Bunu anlamak için henüz erken olabilir ama Rusya’nın açıklamalarında buna yorulabilecek ifadeler yer alıyor.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekat Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy, “özel askeri operasyon” olarak adlandırdıkları işgalde ilk aşamanın sonuçlandığını ve bundan sonra Rusya’nın “Donbas’ın tamamen özgürleştirilmesine odaklanacağını” söyledi.

Bu, bağımsızlıklarını ilan eden ve Rusya’nın tanıdığı iki ayrılıkçı bölge olan Donetsk ve Luhansk’a daha fazla birlik göndererek Ukrayna hükümetinin bu bölgelerde kontrol ettiği alanları ele geçirmeye odaklanmak anlamına geliyor.

Rusya’nın Ukrayna’nın geri kalanındaki ilerleyişi ise donmuş durumda. Rus ordusunun Kiev’in kuzeyindeki bazı yerlerde geri püskürtüldüğü ve daha fazla geri çekilmemek için savunma pozisyonuna geçerek siper kazdıkları bildiriliyor.

Rusya’nın Kiev’i ele geçirme hedefinden vazgeçtiğini söylemek için henüz erken olabilir fakat Batılı yetkililer Rusya’nın üst üste başarısızlıklar yaşadığını söylüyor.

Yetkililer Cuma günü Rusya’nın savaşta kaybettiği general sayısının yediye çıktığını ve bazı birliklerde moralin dibe çöktüğünü aktarıyor.

General Rudskoy’un bu açıklamasının, Moskova’nın savaştan önce belirlediği stratejinin başarısızlığını kabul ettiği anlamına geldiğine inanıyorlar. Konuştuğum bir yetkili “Rusya birden fazla cephede aynı anda savaş yürütemeyeceğini anlamış durumda” diyor.

Rusya’nın 10 civarı yeni takım ve bölük oluşturduğu, bunların Donbas’a doğru yola çıktını da söylüyor. Batılı yetkililer savaş başlamadan önce de Rusya’nın, Donbas’taki cephede yıllardır savaşan ve Ukrayna’nın en iyi savaşan birlikleri olan Birleşik Operasyon Güçleri’ni (JSF) çembere almasından endişe ediyordu.

Kiev çevresinden çekilme hedeflerin küçültülmesi anlamına gelmeyebilir

Rusya yeni bir saldırıyla Donetsk ve Luhansk’ta ilerleyebilir ve Harkov ile İzyum üzerinden bu bölgeye yeni askerler gönderebilir. Azak Denizi kıyısındaki Mariupol’ü de ele geçirirlerse Kırım ile Donbas arasındaki kara bağlantısını kurabilirler.

Böylece Mariupol’deki Rus güçleri de Donbas’ı oluşturan Donetsk ve Luhansk’a aktarılabilir. Fakat bu hedeflerin bir kısmının gerçekleşmesi kolay gözükmüyor. Mariupol’ü savunanlar sert bir direniş ortaya koyuyor.

Fakat Rusya hedeflerini aynı anda değil de sırayla gerçekleştirmeye karar verdiyse, güçlerini buna göre konsantre edebilir. Buna hava kuvvetleri de dahil.

Bu durumda, Ukrayna Ordusu ne kadar disiplinli ve motive olursa olsun böylesi bir baskıya direnebilmek için her türlü yardıma ihtiyaç duyacaktır. Bir Batılı yetkili “Bu durumda Batı’nın verdiği silahların Ukrayna ordusuna büyük bir katkı yapmasını umacağız” diyor.

Önümüzdeki günlerde Rusya Donbas’a yoğunlaşsa bile bu, daha büyük hedeflerinden vazgeçtiği anlamına gelmeyebilir. ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi de “İşgalin tamamına dair bir tutum değişikliği olduğunu düşünmüyoruz” diyor.

Paylaşın

Vladimir Putin’in Önündeki Beş Senaryo

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin üzerinden ortalama bir ay geçti. Almanya’nın çok okunan tabloid gazetelerinden Bild, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın gidişatı ile ilgili kapsamlı bir analiz hazırlayarak olası senaryoları masaya yatırdı.

“Putin’in Ukrayna’daki kanlı savaşı böyle bitebilir” başlığıyla kullanılan haberde, savaşın olası bitiş senaryoları mercek altına alındı.

  • Putin kazanırsa;

Bild gazetesi, bunu “felaket senaryosu” olarak yorumlarken, “Kremlin liderinin hayalleri gerçek olur. Kiev’in meydanında kırmızı, mavi ve beyaz bayrağın dalgalanması, başkanlık sarayının işgal edilmesi ve parlamentoya yeni vekiller getirilmesi olası. Ayrıca üst düzey Ukraynalı siyasetçileri ve direnenleri toplama kamplarına gönderebilir. İçerde baskıcı bir rejim olur ve dışarıdan da Putin’e bağlı bir yönetim olarak hem Baltık ülkelerine hem de Polonya’ya tehdit oluşturabilir” yorumunu yaptı.

Fakat gazete, Rus ordusunun savaşın başından beri Ukrayna’daki büyük kentleri ele geçiremediğine dikkat çekerken, “Neyse ki bu seçeneğin gerçekleşmesi imkansız” yorumunu yaptı.

  • Rusya çekilirse;

Bild gazetesi, Putin’in asla yenilgiyi kabul etmeyeceğini yazarken, Rusya Devlet Başkanı’nın imajını korumak için Donbas bölgesinde bazı toprakları ele geçirerek savaşı bırakmasının da bir senaryo olduğunu aktardı.

Mariupol’un için kritik bir önemi olduğuna dikkat çekilirken, “Putin, Mariupol’ü ele geçirirse askerlerine eve ‘zaferle’ dönmesine fırsat sağlayabilir” denildi. Bild gazetesi, bu olasılığın gerçekleşme ihtimali olduğunu yazarken, “Bu uygun. Kendini Rusya ve Ukrayna arasında arabulucu olarak konumlandıran Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma günü Putin’in ateşkes yapmasını istemişti. Erdoğan Putin’e, ‘Artık barış için atılacak adımın mimarı sen olmalısın demeliyiz’ demiş ve ‘Onurlu bir çıkış yap’ ifadesini kullanmıştı” hatırlatmasını yaptı.

  • Putin kaybederse;

“Rusya ordusu ilerleme kaydedemez, Rusya ekonomisi çökerse, Rusyalılar ayaklanırsa, Putin yenilmiş olur” diyen Bild gazetesi, Batı ülkelerinin ekonomik yaptırımlarının Rusya’da da hissedildiğini aktardı. Rusya içinde de birçok insanın savaşa karşı olduğuna dikkat çekti. Bild gazetesinde yer alan analizde bu olasılık ile ilgili olarak, “Şu an için bu çok olası değil fakat imkansız da değil. Savaş uzarsa bunun ihtimali artar” yorumunu yaptı.

  • Müzakerelerden sonuç çıkarsa;

Bild, “Ukrayna direnmeye devam ederse Putin savaşı kazanamayacağını anlayarak müzakere masasına oturabilir. Müzakerede Ukrayna’nın Kırım’dan vazgeçmesinin istenmesi ve Ukrayna’nın NATO ya da AB ile yakınlaşmasının da engellenmesi amaçlanabilir” yorumunu yaptı. Gazete, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin de çözüm için referanduma gidilmesinin olası olduğunu söylediğine dikkat çekti. Bild, bu senaryonun da olası olduğunu fakat savaşın gidişatına bağlı olduğunu aktardı.

  • Bitmeyen savaş;

Şu an Ukrayna’nın birçok noktasında çatışmalar devam ediyor… Rusya, Kiev’i bombalamaktan çekinmezken, 24 Şubat’ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşının en kötü senaryosunun savaşın bitmemesi olduğu belirtildi. Bild, savaşın bitmemesinin olası olduğuna da dikkat çekerken, “Eğer Putin, bütün uyarılara ve çağrılara rağmen savaşa devam ederse Rusya ikinci bir Afganistan’la karşılaşır. Sovyetler Birliği de Afganistan’da 10 yıl savaşmış ve ciddi kayıplar vermişti” ifadesine yer verdi.

Paylaşın

Üçüncü Dünya Savaşı Ne Kadar Uzakta?

Yaklaşık bir buçuk hafta önce Ukrayna’nın Lviv kentinde Rus füzelerinin isabet ettiği askeri eğitim merkezine düzenlenen ve 35 kişinin hayatını kaybettiği saldırı, komşu Polonya’da da yoğun biçimde hissedildi.

Rus füzeleri, sadece 20 kilometre uzaklıktaki NATO üyesi Polonya’nın topraklarına da isabet edebilirdi. Bu da NATO’nun harekete geçmesini gündeme getirebilirdi. Çünkü NATO anlaşmasının 5’inci maddesi uyarınca bir ittifak üyesine yapılan saldırı, tüm üyelere yapılmış kabul ediliyor.

Nitekim ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da bu saldırı sonrası sert bir uyarıda bulunarak ABD’nin NATO bölgesinin her santimetresini koruyacağı açıklamasını yaptı.

Nükleer saldırı korkusu

Uzmanlar,aslında olası bir üçüncü dünya savaşından bahsetmek istemiyor, ancak böyle bir korku uzun zamandır var. Biden da kısa bir süre önce “Savaş makinelerimizi, birliklerimizi, uçaklarımızı, tanklarımızı oraya gönderme fikri, kendimizi kandırmayalım, bir üçüncü dünya savaşıdır” demişti. Bu nedenle örneğin uçuşa yasak bölge ilan edilmesi ve NATO’nun savaşa doğrudan müdahale etmesine yönelik istek oldukça düşük. Nitekim bu, Rusya ile NATO’nun karşı karşıya gelme riski anlamına geliyor.

Peki yaşanmakta olan kriz böyle bir noktaya gelirse?

Böyle bir durumda iki olasılık öne çıkıyor. Birinci olasılık, muhtemel bir dünya savaşının nükleer silahlar kullanılmadan konvansiyonel olarak yürütülmesi. İkinci ve daha çok korkulan senaryoda ise nükleer silahlar devreye giriyor.

Olası bir savaşta kullanılması muhtemel iki tür nükleer silah var. Menzili daha kısa ve yıkım alanı daha dar olan taktiksel nükleer silahlar ya da menzili kıtalararası, yıkım gücü de çok daha fazla olan stratejik nükleer silahlar. Stratijik nükleer silahlar, Hiroşima ve Nagazaki’de de kullanılmıştı.

Nükleer silahlara başvurulması ise günümüz dünyasının bir moloz yığını haline gelmesi tehlikesini barındırıyor.

Putin’in ruleti

Peki Putin bu kadar ileri gidebilir mi?

Kimi uzmanlar, Rusya’nın nükleer tehditlerini bir blöf olarak görüyor, kimileri de eski bir KGB ajanının dünyanın sonunu getirme tehditlerini ciddiye alıyor.

DW’ye yaptığı değerlendirmede “Putin, NATO’nun da nükleer bir ittifak olduğunu unutmamalı” diyen Polonya’nın eski Savunma Bakanı Radek Sikorski’e göre Putin nükleer bir savaşta hayatta kalamayacağını biliyor. Sikorsi, “Putin’in nükleer silaha başvurduğu gün, hayatının son günü olacaktır” diyor.

Alman-Amerikalı tarihçi Conrad Jarausch de Putin’in stratejisini Adolf Hitler’in 1939 yılındaki taktikleriyle karşılaştırıyor. Hitler’in de bölgesel bir çatışmayı körüklediğine dikkat çeken Jarausch, Batı’yı da aynı oranda yoğun tepki vermesi durumunda üçüncü bir dünya savaşının patlak verebileceği konusunda uyarıyor.

Almanya’daki Chemnitz Teknoloji Üniversitesi’nden siyaset bilimci ve tarihçi Stefan Garsztecki ise böyle bir otomatizm olmadığını belirterek karşı önlemlerin alımasıyla gerginlik aşamasının 1939’daki benzer şekilde tırmanmayabileceğini söylüyor. Bunun Gürcistan ve Moldova’daki donmuş çatışmalara bakıldığında da görülebileceğini ifade eden Garsztecki, NATO’nun kırmızı çizgilerini net bir şekilde tanımlaması gerektiğini ifade ediyor.

Garsztecki, “Eğer Kiev ve Odessa’nın Avrupa’nın Halep’ine dönme tehlikesi varsa, o zaman yoğun bir şekilde uçuşa yasak bölge konusunda konuşulması gerekir” diyor.

Çin’in rolü belirleyici

Alman Ordusu Askeri Tarih Merkezi’nin komutanı Sven Lange de bölgesel bir çatışmanın küresel bir çatışmaya dönüşmesinin tarihte sık sık görüldüğünü ve bunun en iyi örneğinin Birinci Dünya Savaşı olduğunu belirtiyor.

Ancak bir dünya savaşı için Rusya’nın belirleyici rol oynamadığını söyleyen Lange, ABD ve Çin gibi küresel güçlerin de kendini nasıl konumlandıracaklarının önemli olduğunu ifade ediyor. Pekin’in böyle bir savaştan çıkarı olmayabileceği tahmininde bulunan Lange, “Rusya’nın Çin’den destek göreceğine inanıyorum, ancak bunun ABD ile çatışmaya yol açacak kadar büyük olacağını sanmıyorum” diyor.

Doğu Avrupa’da ise Rusya’nın Ukrayna’nın batısına saldırılarını yoğunlaştırması nedeniyle savaşın kendilerine doğru yaklaştığı endişesi büyüyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” dese de Rusya’nın NATO sınırına çok uzak olmayan bir noktaya hipersonik füze fırlatması, korkuları yatıştırmaya yetmiyor.

ABD Başkanı Joe Biden da Brüksel’deki temaslarının ardından Ukrayna’nın komşusu Polonya’ya giderek doğu Avrupa ülkeleriyle dayanışma mesajı verecek.

Çatışmanın sınırlandırılması

Ancak Doğu Avrupa ülkeleri, daha fazlasını bekliyor. Doğu Avrupalılar, NATO’nun Ukrayna’ya savaş jetleri göndermesini, hava sahasını kapatmasını, Almanya’nın Rusya’dan enerji sevkiyatını askıya almasını ve böylece Putin’in mali kaynaklarını kurutmasını istiyor.

Ukraynalı yazar Katja Petrowskaja, kısa bir süre önce Alman ikinci televizyonu ZDF’te katıldığı bir programda, Avrupalılara “Hepimiz savaşın içerisindeyiz. Tarihten ders alındıysa radikal şekilde hareket edilmediği sürece savaşı durdurulamayacağını bilmek gerekiyor” diye seslenmişti.

Bu tür talepler, Almanya’da ise soğukkanlılıkla analiz ediliyor. Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nden siyaset bilimci Herfried Münkler, yangının yayılmasını önlemek için çatışmanın mekansal ve zamansal olarak sınırlandırılmasının önemli olduğunu savunuyor. Katja Petrowskaja’nın söylemlerinde aksini yaptığını ifade eden Münkler, “Ukrayna’daki dehşet göz önüne alındığında bu anlaşılabilir, ancak bunlar büyük bir savaşa yol açmak anlamına gelir” diyor.

Münkler, NATO’nun tutumuna şu anda sorumluluk içinde başka bir seçenek olmadığını sözlerine ekliyor.

1939’da yaşananlar

Bazı tarihçiler, Putin’in attığı adımları, İkinci Dünya Savaşı’yla kıyaslıyor.

Stefan Garsztecki, ilhak girişimlerinin meşrulaştırılması için halk meclisleri kurulması ya da Kızıl Ordu’nun 17 Eylül 1939’da Polonya’ya ilerlemesinin, Putin’in Kırım ve Ukrayna’nın doğusunda tekrarladığı kalıplar olduğu ifade ediyor.

Herfried Münkler de “Hitler, 1938 yılından itibaren Paris Barış Anlaşması’nı gözden geçirme politikası izledi ve Putin de benzer şekilde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının sonuçlarını sorguluyor” analizini yapıyor.

Polonyalı tarihçi Sikorski de Hitler ve Putin arasında doğrudan bir karşılaştırma yapıyor ve “Putin, Holokost’tan önce ve 1939’daki Polonya’nın işgalinden sonraki Hitler’e benziyor” ifadelerini kullanıyor.

Alman tarihçi Münkler, Hitler ve Putin’in doğrudan karşılaştırılmasına temkinli. Münkler, Hitler’in şu anda Putin’de görülmeyen ırkçı bir ideolojiyle beslendiğine dikkat çekiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Açlık Ve Sefalet Afganistan Nüfusunun Yüzde 90’nını Etkiliyor

Afganistan genelinde yetersiz beslenme büyüyen bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Son üç ayda yaklaşık 13 bin bebek ve çocuk, açlık ve yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklardan hayatını kaybetti.

Afganistan’da başta zatürre ve yetersiz beslenme olmak üzere çeşitli hastalıklardan ölen çocuk sayısının artmasından endişe duyuluyor. Yetersiz beslenen çocuk sayısının artmasının en büyük nedeni ise açlık ve fakirlik.

Dünya Gıda Programı (WFP)’nın yayımladığı rakamlara göre, Afganitan’da Taliban hakimiyeti öncesi açlık sınırı ülke nüfusunun yüzde 81’ini oluştururken, bu rakam Taliban döneminde yüzde 98’e ulaştı. 2022 yılı sonuna kadar, akut yetersiz beslenme sebebiyle 5 yaş altındaki 3,2 milyon çocuğun hayati tehlikeyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

Başkent Kabil’deki Çocuk Sağlık Hastanesi çocuk doktorlarından Prof. Dr. Aref Hasanzai, ülkedeki açlık ve fakirliğin en çok çocukları etkilediğini söyledi:

Devlet tarafından açıklanan rakamlar ürkütücü. Genel nüfusun yüzde 90’ı açlık sınırının altında. Bu ise fakir aileleri ve özellikle beş yaş altındaki çocukları negatif etkiliyor. Taliban’ın Afganistan hakimiyetini ele geçirmesiyle bu sıkıntılar daha da arttı. Ekonomik sıkıntılar, fakirlik ve kuraklık, yetersiz beslenen çocukların sayısının artmasına neden olacak.

Yabancı ülkelerin sağlık alanındaki yardımlarını kesilmesini de eleştiren Prof. Dr. Aref Hasanzai, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin tekrar yardımlarına devam etmeleri gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Hasanzai, “Afgan halkına yapılacak olan insani yardımlar devam etmeli ve siyasi meselelerle karıştırılmamalı” dedi.

Prof. Dr. Aref Hasanzai, sözlerine şunları ekledi: Ekonomimiz zayıf, 45 yıllık savaşı geride bıraktık. Peş peşe kuraklıkların yaşanması, fakirliğin her geçen gün daha da artması, 9 milyar dolar değerindeki Afganistan rezervlerinin yabancı ülkelerde dondurulması ve eskiden var olan yabancı ülkelerin yardımlarının kesilmesi, bütün bunlar yetersiz beslenen çocukların sayısının artmasına neden olacak.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (Human Rights Watch-HRW) göre, Afganistan nüfusunun yaklaşık yüzde 95’i şu anda yetersiz besleniyor ve ülkedeki 3,5 milyon çocuğun beslenme desteğine ihtiyacı var.

Afganistan’da Aralık 2021’de 135 çocuğun zatürre ve yetersiz beslenmeden yaşamını yitirdiği ifade edilen açıklamada, ülkedeki ailelerin yarısından fazlasının gerektiğinde sağlık hizmeti alamadığı dikkati çekildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 26 Ocak 2022’de yaptığı açıklamada, Afganistan’daki sağlık sisteminin çöküşün eşiğinde olduğu uyarısında bulunarak, acil önlemlerin alınması çağrısı yaptı. Dünya Gıda programı (WFP), son dört ay içerisinde, sağlıksız beslenen Afgan çocuklarının sayısının 3,3 milyona ulaştığını duyurmuştu.

(Independent Türkçe)

Paylaşın

Ukrayna Neleri Başardı, Hangi Konularda Doğru Davrandı?

İşgalin başlamasından bir ay sonra, Ukrayna şimdiye kadar tüm zorluklara dayandı. Tank, asker ve uçak sayısı gibi neredeyse her açıdan Rusya’nın gerisinde olan Ukrayna kuvvetleri, gönüllü vatandaşların yardımıyla birçok yerde Rus ordusunu durdurdu.

Ukrayna, özellikle güneyde 2014 yılında Rusya’nın ilhak ettiği Kırım civarında toprak kaybetti. Ancak hızla başkent Kiev’i ve diğer büyük şehirleri ele geçirerek Ukrayna hükümetini istifaya zorlamak isteyen Moskova bu emeline ulaşamadı.

Her şey hala Ukrayna’nın aleyhine dönebilir. İlerleyen Rus kuvvetlerini durdurmak için batıdan aldıkları tanksavar veya uçaksavarların sayısı giderek azalıyor.

Ukrayna’nın doğusundaki düzenli birlikler, kuşatılma ve yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Ülke nüfusunun dörtte biri evlerinden kaçtı. Geride kalanlar, şehirlerinin acımasız Rus top ve roket ateşiyle harabeye dönmesini izlemek zorunda kalabilir.

Tüm bunlara rağmen, Ukrayna kuvvetleri bu savaşta bazı konularda Rus kuvvetlerinden daha iyi performans gösteriyor.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un sözcüsü John Kirby, Ukraynalıları ülkelerinin bazı bölümlerini “çok akıllıca, çok çevik ve çok yaratıcı bir şekilde” savundukları için övdü. Peki Ukraynalıların başarısının sırrı ne?

1. Yüksek motivasyon

İki ordunun morali arasında dağlar kadar fark var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı “Rusya’nın yarattığı yapay bir ülke” olarak nitelemesinden dehşete düşen Ukraynalılar ülkelerinin egemen bir devlet olarak kalması için savaşıyor.

Ukrayna vatandaşları hükümetlerinin ve cumhurbaşkanlarının arkasında durdu. Daha önce askeri deneyimi olmayan Ukraynalılar, kasabalarını ve şehirlerini savunmak için silaha sarılmaktan çekinmedi.

Soğuk Savaş sırasında 35 yıl İngiliz subayı olarak Almanya’da kalan Tuğgeneral Tom Foulkes, “Ülkelerini böyle savunuyorlar. Cesaretleri hem şaşırtıcı hem de takdir uyandırıcı” dedi.

Sivillerin silaha sarılması, profesyonel askerlerin ön saflarda çarpışmak için serbest kalmasını sağladı.

Ukrayna’da savaşmaya gönderilen Rusya askerleri ise tam tersine, okuldan yeni mezun olmuş, şaşkın ve tatbikata gideceklerini sanırken kendilerini savaşta bulan mecburi askerlik hizmetini yapan gençlerden oluşuyor.

Çoğu, karşılaştıkları çatışmaların vahşetine hazırlıklı değil. Orduyu terk edenler, yiyecek sıkıntıları ve yağmacılık olduğuna dair haberler alınıyor.

2. Komuta ve kontrol

Başlangıçta sanıldığı gibi, Rusya Ukrayna’da iletişimi felce uğratacak bir siber saldırı düzenlemedi. Ukrayna bir şekilde zemin kaybettiği yerlerde bile cephelerde savaşı etkili bir şekilde koordine etmeyi başardı.

Hükümet Kiev’de kaldı ve halkın gözü önünde olmayı sürdürdü, başbakan yardımcısı bile haki tişörtle halka hitaben konuşma yaptı.

Rus ordusu ise tam tersine, farklı cephelerde fazla koordinasyon içinde değil ve birlik içinde bir liderliğe sahip olduğu izlenimi vermiyor.

Bunun Rus ordusunun moralini olumsuz etkileme olasılığı yüksek.

En az beş Rus generalinin ölümünde, birliklerini çıkmaza girmekten kurtarmak için çatışma hatlarına fazla yaklaşmalarının etkili olduğu söyleniyor.

Rusya’nın askeri doktrinine göre, daha alt düzeydeki subayların neredeyse hiç karar alma yetkisi yok, her zaman üstlerinin emrini beklemek zorundalar.

Londra’daki King’s College’dan Profesör Michael Clarke, Rusya ordusundaki astsubayların etraflarında bir sürü yolsuzluk ve beceriksizlik görüldüğünü ve komuta ettikleri askerler arasında hiç sevilmediklerini söylüyor.

3. Etkili taktikler

Ukrayna kuvvetleri sayıca Rusya kuvvetlerinden çok az, ancak araziyi ve silahlarını işgalci Ruslardan daha iyi kullandılar.

Ruslar, genellikle birbirine yakın araçlarla yavaş ilerleyen, ağır zırhlı birlikler halinde yoğunlaşırken, Ukraynalılar başarılı bir şekilde iyi planlanmış vur-kaç baskınları yaptı, gizlice yaklaşıp tanksavar füzesi atarak, Rusların karşılık vermesine fırsat vermeden ortadan kayboldu.

İşgal öncesinde ABD, İngiltere ve Kanada’dan Ukrayna’ya giden NATO eğitmenleri, burada uzun süre kalarak Javelin füzeleri, İsveç tasarımı NLAW tanksavar silahları ve Stinger uçaksavar füzesinin son modeli gibi gelişmiş silahları en iyi şekilde kullanmanın yollarını öğrettiler.

Profesör Clarke, “Ukraynalılar, Ruslardan daha akıllı davrandı” diyor ve ekliyor: “Çünkü farklı silahları bir arada kullanma yoluna gittiler, Ruslar bunu yapmadı.”

Bir arada kullanıldığında farklı silahlar, tek başına kullanılmasına göre daha etkili olabiliyor.

Sibylline adındaki danışmanlık şirketinde askeri strateji uzmanı olan Justin Crump, Ukraynalıların özellikle de tedarik konvoyları gibi Rus birliklerinin zayıf olduğu noktaları belirleyip oralara yüklenmekte başarılı olduklarını söylüyor.

Ölü ve yaralı sayılarıyla ilgili doğru bilgi edinmek güç olsa da, ABD Savunma Bakanlığı’nın ihtiyatlı tahminlerine göre bile, çatışmalarda ölen Rus askerlerinin sayısı 7 bini aşıyor. Bu da neredeyse Sovyetler Birliği’nin Afganistan’da 10 yıl süren savaşta kaybettiği asker sayısının yarısı. Oysa Ukrayna’nın işgali üzerinden daha sadece bir ay geçti.

İngiliz tuğgeneral Tom Foulkes, ön cephede ölen Rus generali sayısının yüksek olmasına başka bir açıklama getiriyor: “Bana öyle geliyor ki, özellikle Rus komuta yapısını hedef alan çok başarılı bir keskin nişancı operasyonu var.”

4. Bilgi savaşı

Bir de bilgi savaşı var ki, Kremlin’in haberlere erişimi büyük oranda elinde tuttuğu Rusya’da olmasa bile, Ukrayna dünyanın birçok yerinde bu savaşı kazanıyor.

Justin Crump, “Ukrayna, hem ülke içinde hem de uluslararası alanda enformasyon ortamını kendi lehine seferber etti” diyor.

Londra’daki King’s College’da Sovyet dönemi sonrası güvenlik konusunda ders veren öğretim üyesi Dr. Ruth Deyermond da bu görüşe katılıyor.

Deyermond, “Ukrayna hükümetinin savaşla ilgili anlatılanları kontrol etmekte çok başarılı olduğu açık” diyor.

Ancak bu, Avrupa’nın doğu sınırlarında bir aydır ölüm-kalım savaşı veren Ukrayna’yı kurtarmak için yeterli olmayabilir. Bütün sıkıntılarına rağmen Rusya ordusunun sayıca üstün olması, Ukrayna’nın çıkarına değil.

Batıdan gönderilen savunma silahları bir şekilde biterse, Ukrayna’nın daha uzun süre dayanma ihtimali az.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

ABD, Doha’da Taliban İle Yapacağı Görüşmeyi İptal Etti

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Afganistan’da kız öğrencilere yönelik ortaokul ve liseleri açacağını duyuran Taliban’ın bu kararı askıya alması üzerine, Doha’da yapılacak müzakereleri iptal etme kararı aldığını duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü, Reuters’a yaptığı açıklamda, Taliban’ın kararından geri adım atarak Afgan halkına ve uluslararası topluma verdiği taahhütlerden açıklanamaz biçimde caymasının “son derece üzücü olduğunu” ifade etti.

Yetkili, Doha’da ekonomik meseleler üzerine yapılması planlanan görüşmeler de dahil Talibanla bazı temaslarını kestiklerini kaydederek, “Bu kararı (Taliban’la) temaslarımız açısından potansiyel bir dönüm noktası olarak gördüğümüzü açık biçimde ifade ettik” dedi.

ABD’li yetkililerle Taliban yönetiminin Katar’ın başkentinde Cumartesi ve Pazar düzenlenecek bir konferans çerçevesinde masaya oturmasının planlandığı bildirilmişti. Reuters kaynaklarına göre, bazı toplantılara Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de katılması planlanıyordu.

Müzakerelerde Afgan merkez bankasının bağımsızlığı ve Afgan para biriminin banknotlarının basımı gibi meselelerin masaya yatırılması planlanıyordu. Kaynaklara göre, Dünya Bankası Yeniden Yapılandırma Güven Fonu’nda tutulan ve özellikle ülkenin eğitim sektörü için tahsis edilmiş milyonlarca doların aktarılmasının da gündeme alınması bekleniyordu.

Afganistan’da Taliban’ın yönetimi yeniden ele geçirmesinden bu yana para biriminin hızla değer kaybetmesi, enflasyonu tetikleyerek ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Taliban’ın, ABD dahil yurt dışında bulunan milyarlarca dolarlık rezervlere de erişimi bulunmuyor.

“İptal kararı anlaşılabilir, ancak halk için trajik”

İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya Direktörü John Sifton, ABD’nin Doha’daki görüşmeleri iptal etme kararını anlaşılabilir olarak nitelendirerek, Washington ve diğer donörlerin, eylemlerinin kabul edilemez olduğunu Taliban’a ifade etmeleri gerektiğini belirtti.

Sifton, diğer yandan Afgan ekonomisinin çöktüğüne, milyonlarca kişinin yetersiz beslendiğine ve her gün insanların açlıktan hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, bu önemli toplantının iptalinin “trajik” olduğunu savundu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, ülkede yaklaşık 23 milyon yetersiz beslenmeden muzdarip ve Afgan halkının yüzde 95’i yeterli gıdaya erişemiyor.

Paylaşın

Rusya: Ukrayna’nın Doğusundaki Savaşa Odaklanacağız

Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekât Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy, Rusya’nın savaş gücünü Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinin “tam kurtuluşuna” odaklayacağını söyledi.

Yapılan basın toplantısında Rusya’nın “özel askeri harekat” için biri Ukrayna’nın tamamını kapsayan, diğeri Donbas’a odaklanan iki seçeneği değerlendirdiği belirtildi. Rus devletinin haber ajansları, Rusya’nın savaş hedeflerinde olası bir gerilemeye işaret ediyordu. Rusya kuvvetleri, Ukrayna’nın kuzeyinde ve Kiev çevresinde güçlü bir direnişle karşılaştı.

Sergey Rudskoy, Luhansk bölgesinin yüzde 93’ünün ve Donetsk bölgesinin yüzde 54’ünün Rus kontrolü altında olduğunu söyledi. Ayrıca Rusya’nın, Ukrayna’nın hava kuvvetlerinin ve donanmasının büyük kısmını yok ettiğini ve bunun çatışmanın ilk aşamasının başarılı bir şekilde sona erdiğini gösterdiğini belirtti.

Ancak Savunma Bakanlığı, kuşatılan Ukrayna şehirlerine yapılan saldırıları reddetmedi. Rusya’nın, Devlet Başkanı Zelenskiy’nin ısrarla istediği, Ukrayna üzerindeki hava sahasının kapatılması durumuna tepki göstereceğini ekledi.

Bakanlık ayrıca, hedeflerin ne olduğunu belirtmeden, Rusya’nın Putin tarafından belirlenen amaçlara ulaşılıncaya kadar işgale devam edeceğini söyledi.

Ukrayna: Rusya ile müzakerelerde 4 konuda anlaştığımız iddiaları doğru değil

Ukraya Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Rusya ile barış müzakerelerinin zor ilerlediğini söyledi, tartışıldığı öne sürülen 6 temel başlıktan 4’ünde anlaşmaya varıldığı iddialarının doğru olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün NATO Liderler Zirvesi dönüşünde basına yaptığı açıklamada Ukrayna ve Rusya yetkililerinin 4 konu üzerinde anlaşmaya vardığını, müzakerelerde ilerleme kat ettiklerini ifade etmişti. Ancak Kuleba, bunun doğru olmadığını ifade etti.

Kuleba, Facebook üzerinden yaptığı paylaşımda “4 konu üzerinde Rusya ile herhangi bir anlaşmaya varamadık. Müzakere süreci zor ilerliyor. Ukrayna’nın pozisyonu çok güçlü ve taleplerimizden vazgeçmiyoruz. İlk etapta ateşkes ilan edilmesini istiyoruz, ardından güvenlik garantileri verilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün kabul edilmesini talep ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Rusya: Ana meselelerde ilerleme yok

Rus müzakere heyeti üyesi Vladimir Medinski’ye göre, ana siyasi meselelerde çok az ilerleme kaydedildi. Medinski, esas meselelerde iki tarafın da “yerinde saydığını” söyledi. Fakat ikincil konularda anlaşmaya yaklaştıklarını belirtti. “Müzakereler Pazartesi’den Cuma’ya video konferanslarıyla tüm hafta boyunca devam etti ve yarın da devam edecek” dedi.

Paylaşın

Ukrayna Daha Ne Kadar Direnebilir?

Savaş alanındaki gelişmeleri dışarıdan gözlemlemek oldukça zor olsa da Batılı yetkililer sahada potansiyel olarak önemli gelişmeler yaşandığına işaret ediyor. Ukrayna donanması, dün yaptığı açıklamada bir Rus çıkarma gemisini batırdığını duyurmuştu.

Euronews’ta yer alan habere göre; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bir ayını geride bırakırken, ‘hızlı bir zafer’ elde edemeyen Rusya Devlet Başkanı Putin’in başlattığı savaşın artık potansiyel olarak daha tehlikeli bir aşamaya yaklaştığından endişe ediliyor.

Uluslararası güvenlik stratejisi uzmanlarına göre, Rusya’nın Ukrayna’ya sevk ettiği kara birliklerini nasıl ve nereye göndereceği, Ukrayna’ya Batı’dan yapılan silah sevkıyatına yönelik saldırı düzenleyip düzenlemeyeceği bilinmezliğini korurken, en önemlisi Putin’in savaşı tırmandırıp, genişletme konusunda ne tür bir yol izleyeceği ilk akla gelen soruların başında geliyor.

Ukrayna karşısında hızlı bir zafer elde edemeyen Putin, ülke ekonomisini sarsan yaptırımlar da dahil olmak üzere uluslararası baskılar karşısında şu anda pes etmiş gözükmüyor. Batı dünyası Rusya karşısında birleşmesine rağmen Putin’in Rus halkının çoğunluğunun desteğini hala aldığı tahmin ediliyor.

ABD ve NATO’dan son yıllarda eğitim alan ancak yeterli silah donanımın olmayan Ukrayna ordusu, Rusya karşısında savaşırken, Batı’dan gelen silah sevkıyatı ve moral desteği ile ülkesini savunan Kiev yönetiminin ve halkın psikolojik olarak kendine olan güveninin de arttığı gözlemleniyor.

Rus ordusu tahmin edildiği gibi güçlü değil mi?

Rus ordusunun Ukrayna’da yaşadığı sorunlar savaşın şu ana kadar ki en önemli şoku olarak görülüyor. Son 20 yıldır aralıksız süren modernleştirme çabalarına rağmen Putin’in birliklerinin hazırlıksız, yetersiz olması ve koordinasyonsuz bir performans sergilemesi, en azından artık karşı konabilecek bir güç olarak görülmesine yol açıyor. NATO kaynaklarına göre, Rusya şu ana kadar 7 bin ila 15 bin arasında kayıp verdi.

CIA’nin eski yöneticilerinden Robert Gates, bir toplantıda yaptığı konuşmada Putin’in Rus ordusunun performansından memnun olmaması gerektiğinin altını çizerek, “Rus askerlerinin neden Ukrayna’da olduklarını tam olarak bilmediklerini, bu birliklerin gerçekte çok iyi eğitilmediğini, komuta ve kontrol ile ilgili büyük sorunlar yaşandığını, Rus ordusunun inanılmaz derecede berbat taktikler uyguladığını görüyoruz.” diyerek görüşlerini özetledi.

Ukrayna daha ne kadar direnebilir?

Savaş alanındaki gelişmeleri dışarıdan gözlemlemek oldukça zor olsa da Batılı yetkililer sahada potansiyel olarak önemli gelişmeler yaşandığına işaret ediyor.

İngiltere’nin ABD’deki savunma ataşesi Mick Smeath, İngiliz istihbaratına göre Ukrayna birliklerin Kiev’e yakın iki kasabada kontrolü tekrar ele geçirdiğini belirterek, “Büyük ihtimalle Ukrayna birliklerinin karşı saldırıları, Rus birliklerinin yeniden organize olma ve Kiev’e yeniden saldırma planlarını büyük ölçüde sekteye uğrattı.” dedi.

Ukrayna donanması, dün yaptığı açıklamada bir Rus çıkarma gemisini batırdığını duyurmuştu.

Ukrayna ordusu karşı saldırıya geçebilir mi?

Ukrayna’nın gösterdiği direnme devam ederken, Kiev yakınlarındaki bölgeleri bombalamayı sürdüren Rus birliklerinin başkent Kiev’i ele geçirme konusunda fazla ilerleme sağlayamadıkları yine gelen haberler arasında.

Pentagon, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kiev’in etrafındaki Rus birliklerinin saldırı hazırlığı değil savunma hazırlığı içinde olduklarını rapor etti.

Atlantik Konseyi ise dün açıkladığı değerlendirme raporunda, Rus birliklerinin önemli bir saldırı gerçekleştirme olasılığının olmadığını duyurdu. Putin’in işgale başlamasından önce tahminlerde bulunan ABD askeri kaynakları, Kiev’in bir kaç gün içinde düşeceği yorumunu yapmıştı.

Putin’in savaş stratejisi ne?

Ukrayna’nın önemli şehirlerine karşı kuşatma taktiği uygulayan ancak kara birliklerini büyük ölçüde harekete geçirmeden bu kentleri bombalayan Putin’in taktikleri ise Batılı uzmanlar tarafından farklı yorumlanıyor.

Columbia Üniversitesi Dış Politika Profesörü Stephen Biddle, Putin’in yoğun çatışma içine girmektense Kiev yönetiminin yenilgiyi kabul edeceği beklentisiyle savaşı sürdürdüğünü belirterek, “Bu planın işe yaraması pek olası değil. Masum sivilleri katletmek ve evlerini ve topluluklarını yok etmek çoğunlukla Ukrayna’nın direnişini ve kararlılığını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.” diyerek görüşlerini açıkladı.

“Sonucu Zelensky’nin müzakere edilmiş anlaşmayı kabul etmeye istekli olup olmadığı belirleyecek”

2013 ila 2016 yılları arasında NATO’nun Avrupa’daki ordusuna komutanlık yapmış olan ABD ordusundan emekli general Philip Breedlove, Ukrayna’nın Rus ordusunun gücü hesaba katıldığında savaşı şimdi kazanma ihtimali bulunmadığını belirterek, görüşlerini şu şekilde özetledi:

“Ukrayna savaşı doğrudan kazanmayabilir, ancak sonucu Zelensky’nin müzakere edilmiş bir anlaşmayı kabul etmeye istekli olup olmadığı belirleyecek. Rusya’nın savaş alanında yenilmesi pek olası değil, çünkü Rusya’nın başvurabileceği büyük bir askeri gücü var. Ancak Ukrayna kazanmayı, Rusya’yı bir anlaşmaya varıp geri çekilmeye razı olacak kadar yüksek bir bedel ödemeye zorlamak olarak görebilir. Bence bu ihtimal oldukça fazla.”

Paylaşın

NATO’dan ‘Rusya’nın Ukrayna’daki Kaybı 40 Binin Üzerinde’ İddiası

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının ilk ayında 40 bin kadar Rus askerinin öldürüldüğünü, yaralandığını, esir alındığını veya kaybolduğunu bildirdi.

İsmi açıklanmayan ABD’li bir NATO yetkilisi, NBC ve AP dahil olmak üzere medya kuruluşlarına verdiği demeçte, NATO’nun en son istihbarat değerlendirmesine göre, çatışmalarda 7 bin ila 15 Rus askerinin öldüğünü söyledi.

Yetkili, NATO’nun veriyi, Ukrayna makamları tarafından sağlanan bilgilere ve Rusya’dan elde edilen istihbarat bilgilerine dayanarak hesapladığını aktardı. NATO’nun bu tahmini, ABD istihbaratının yayınladığı ve ölen Rusya askeri sayısını yaklaşık 7 bin olarak belirleyen tahminle de uyumlu.

Demeci veren NATO yetkilisi Ukrayna’nın kayıpları hakkında bilgi vermezken, açıklanan istatistikler için de “Tahminlere güvenimiz düşük çünkü yerde değiliz ve göremiyoruz” diye konuştu. Aynı yetkili, Rus kuvvetlerinin birçok lojistik sorunla karşı karşıya olduğunu ve düşük moralden muzdarip olduğunu söyledi.

Hafta başında Kremlin yanlısı tabloid Komsomolskaya Pravda gazetesi çatışmalarda yaklaşık 10 bin Rus askerinin öldürüldüğünü yazmıştı. Gazete Rusya Savunma Bakanlığı’na dayandırdığı haberde 9 bin 861 Rus askerinin öldüğünü ve 16 bin 153 askerin de yaralandığını belirtmişti. Ancak haber daha sonra yayından kaldırılmıştı.

Rusya işgaline yaklaşık 190 bin askerle başlamış ancak o zamandan beri Çeçenistan, Suriye ve diğer yerlerden ek birlikler getirmişti.

İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan dikkat çeken açıklama

Öte yandan İngiltere Savunma Bakanlığı tarafından bugün yapılan açıklamada, elde edilen istihbarata göre, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’daki savaşta büyük kayıplar verdiği belirtildi. Rusya’nın kayıpların önüne geçmek için yabancı paralı askerlerin kullanılacağı bildirildi.

İngiltere Savunma Bakanlığı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Rus kuvvetlerinin Ukrayna’yı işgali sırasında binlerce kayıp verdiğinin nerdeyse kesinleştiğini kaydetti.

Şarkul Avsat’ın aktardığı açıklamada, Rusya’nın yedek askerlerin yanı sıra yabancı paralı askerleri ve özel askeri şirketleri  “bu ağır kayıpların yerini alması” için seferber etmesinin muhtemel olduğu aktarıldı. Paylaşımda, bu grupların savaşın gidişatını nasıl etkileyeceğinin belirsiz olduğu kaydedildi.

Üst düzey bir Pentagon yetkilisi dün, Ukraynalıların son 24 saat içinde Rus kuvvetlerini Kiev’in 30 km doğusundan daha fazla bir mesafeye çekilmeye zorladığı ve Rus ordusunun Ukrayna’daki bir dizi cephede savunma mevzileri oluşturmaya başladığını duyurdu.

İsmini vermeyen yetkili, Ukraynalıların Rusları Kiev’in 55 km doğu ve kuzey doğusunda geri çekilmeye zorlamayı başardıklarını belirterek, bu durumun başkent çevresindeki değişikliği temsil ettiğini bildirdi.

Salı günü Pentagon, Rus kuvvetlerinin Kiev’in merkezine 15-20 km uzaklıkta konuşlandığını açıklamıştı. ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, “Onların saklandıklarını ve savunma pozisyonları oluşturduklarını görmeye başladık” ifadelerini kullandı.

Paylaşın