Vladimir Putin, Savaşı Bitirmek İçin Ne Talep Ediyor?

Rusyalı ve Ukraynalı müzakereciler, Ukrayna’daki savaşa son vermenin yollarını aramak üzere İstanbul’da bir araya geldi. İki taraf da kendi pozisyonlarına dair daha önce açıklamalar yapmıştı.

Ukrayna, Moskova’nın tarafsızlık talebini düşüneceğini, ancak topraklarından taviz vermeyeceğini açıkladı. Rusya ise Ukrayna’dan “Nazilerden arınma” ve “silahsızlanma” talep ediyor, ancak bunların ne anlama geldiğine dair pek açıklama yapmıyordu.

Beş haftadır süren bombardımanda, Ukrayna’da birçok kent yıkıma uğradı, binlerce kişi öldü ve 10 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Peki Putin savaşı bitirmek için ne istiyor?

Rus tarafının müzakerelerde öne sürebileceği talepleri derledik.

‘Ukrayna’nın tarafsızlığı’

Batının askeri ittifakı NATO’nun genişlemesi bağlamında Rusya uzun zamandır Ukrayna’nın “tarafız” kalmasını talep ediyordu.

Bazı uzmanlar Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin “asıl nedeninin” bu olduğunu söylüyor.

Japonya’daki Waseda Enstitüsü’nden tarafsızlık uzmanı Pascal Lottaz’a göre, Rusya muhtemelen Ukrayna’dan hiçbir zaman NATO’ya katılmayacağı teminatı vermesi ve Rusya ile bu konuda ikili anlaşma imzalamasını isteyebilir.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, tarafsızlık konusunu tartışmaya hazır olduklarını söyledi. Ancak Ukrayna’nın ileride Avrupa Birliği’ne katılması ihtimaline açısından bunun ne anlama geldiği net değil.

AB üyeliği karşılıklı güvenlik garantileri ile gündeme gelecektir. Ukrayna ve Rusya’nın bu durumu nasıl değerlendireceği de net değil.

Zelenskiy, Ukrayna’nın tarafsızlığı konusunun düşünülebileceğini söyledi

‘Silahsızlanma’

Bu, NATO veya Avrupalı ortaklardan yoksun ve silahlardan arındırılmış bir Ukrayna’nın yeni bir Rus işgaline karşı çok savunmasız olacağı için bir başka sorunlu noktayı oluşturabilir.

Ancak Lottaz, bu talebin en önemli noktasının Ukrayna ordusunu dağıtmak değil, Rusya’nın güvenliğini tehdit edebilecek saldırı veya nükleer silahlara, özellikle de NATO silahlarına sahip olmamasını sağlamak olduğuna inanıyor.

Bu konuda emsal, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Japonya’nın kendi savunma gücünü yeniden oluşturma kararına ABD’nin de destek vermesi. O zamandan beri Japon ordusunun uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için savaşı bir araç olarak kullanması anayasal olarak yasak.
Karşılığında Japonya ve ABD ikili bir anlaşma imzaladı ve Japonya güvenliği için ABD’ye bağımlı hale geldi.

Lottaz, Rusya’nın taleplerinin bu kadar ileri gitmeyeceğine inanıyor ve muhtemelen Ukrayna’nın sahip olabileceği herhangi bir saldırı kabiliyetini ortadan kaldırmaya odaklanıyor.

‘Nazilerden arındırma’

Putin, Ukrayna hükümetini neo-Nazi grupların güdümünde olmakla suçluyor. Siyasi gözlemciler ise bu iddiayı temelsiz buluyor.

Ancak Vladimir Putin, bu suçlamaları yaparak Hitler’in Sovyetler Birliği’ne saldırısıyla ilgili güçlü anıları canlandırmaya ve doğu Ukrayna’daki Rus ayrılıkçılara yönelik saldırılarla paralellikler kurmaya çalışıyor.
Nazi suçlaması, büyükanne ve büyükbabası İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı savaşan Yahudi bir aileden gelen Ukrayna lideri Zelenskiy’ye kişisel bir hakaret gibi gelebilir.

Lottaz, “Nazilikten arındırma”nın muhtemelen “rejim değişikliği için kullanılan Rus jargonu” olduğunu, ancak Ukrayna kuvvetleri savaştıkça ve Rus birliklerinin ilerlemesini durdurdukça bu ihtimalin daha da uzaklaştığını söylüyor.

Rusya itibarını korumak için Zelenskiy’nin iktidarda kalmasını kabul edebilir, ancak direnişte kilit rol oynayan aşırı sağcı Azak Taburu’nun ulusal muhafız birliğinden çıkarılmasında ısrar edebilir.

Lottaz, bunun “küçük bir adım” olacağını ve “muhafız birliklere zarar vermeyeceğini” söylüyor.

Donetsk ve Luhansk

Rusya, İstanbul’daki müzakerelerin ardından Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yönelik saldırıları “önemli ölçüde” azaltmayı içeren yeni bir askeri strateji açıkladı.

Rusya esas olarak Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçıların kontrolündeki doğu Rusça konuşulan bölgelere odaklanacak.

Moskova, Ukrayna’nın, çatışmanın merkezinde yer alan Donbas nehri havzasındaki Donetsk ve Luhansk bölgelerindeki bu ayrılıkçı yerleşim bölgelerinden vazgeçmesini talep edebilir.

Kırım

Moskova, Ukrayna’dan Kırım’ın ilhakını resmen kabul etmesini de talep edebilir.

Kırım Yarımadası 2014 yılında Rusya tarafından işgal ve ilhak edildi ve fiilen Moskova tarafından yönetiliyor.

Kiev bu talebi kabul ederse, Ukrayna için büyük bir toprak kaybı olur.

Putin iktidara gelmeden önce 1997’de yapılan Rus-Ukrayna anlaşması, Kırım’ın Ukrayna’nın egemenliğinde olduğunu kabul etmişti.

Rusçanın korunması

Kremlin ayrıca Ukrayna’da Rus dilinin kullanımının korunacağına dair güvence talep edebilir.

2014 yılında Moskova ile ihtilafın yoğunlaşmasından bu yana Rusça Ukrayna’da siyasi bir tartışma konusu haline geldi.

2017’de Ukrayna mahkemeleri okullarda Rusça öğretimini yasakladı ve o zamandan beri ülkede Rusça kullanımını kısıtlayan başka yasalar çıktı.

Ocak ayından bu yana, Ukrayna’daki tüm ulusal gazete ve dergilerin Ukraynaca yayınlanması gerekliliği getirildi.

Putin’in tüm bu konulardaki talepleri ne olursa olsun, siyasi gözlemciler Ukrayna ile Rusya arasında bir barış anlaşmasının müzakere edilmesinin uzun zaman alabileceğini söylüyorlar.

Ancak her iki ülkenin de barış anlaşmasına ihtiyacı var.

Ukrayna açısından daha fazla sivilin ölmesini engellemek, şehirlerinin yıkılması yüzünden ortaya maddi kayıpları kontrol altına almak ve komşu ülkelere mülteci akışını durdurmak önemli.

Rusya içinse mesele, çatışmalarda asker kayıplarını önlemek ve Batı’nın uyguladığı ve Rus halkını etkileyen ekonomik yaptırımların sonuçlarını hafifletmek.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Rusya Ve Çin’den ‘Yeni Dünya Düzeni Kurma’ Mesajı

Rusya Dışişişleri Bakanı Sergey Lavrov, Çin’de düzenlenen Afganistan’a Komşu Ülkelerin Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesi Çinli mevkidaşı Vang Yi ile bir araya geldi. Lavrov ve Vang’ın görüşme sonrasında düzenledikleri ortak basın toplantısında, ilişkileri  daha da geliştirerek bir üst düzeye taşıma mesajı öne çıktı.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Uluslararası ilişkiler tarihinde çok ciddi bir aşamadan geçiyoruz. Sizler ve benzer görüşteki diğer halklarla çok kutuplu, adil ve demokratik bir dünya düzenine doğru hep birlikte ilerleyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi de, ikili ilişkileri geliştirmekteki kararlılıklarının daha da arttığına vurgu yaparak “Devlet başkanlarının vardığı mutabakatın rehberliğinde Çin-Rusya ilişkilerini yeni bir çağda bir üst düzeye taşımak üzere birlikte çalışmak istiyoruz” dedi.

Çinli bakan Ukrayna’da yaşananların “Batı’nın Soğuk Savaş mantalitesi”nden kaynaklandığını belirterek Batılı ülkelerin Rusya’ya uyguladığı yaptırımların meşruiyetinin bulunmadığı ve yapıcı olmadığı eleştirisinde bulundu.

Görüşme sonrasında Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada da  Çin ve Rusya arasında işbirliğinin sınır tanımadığı belirtilerek “Sınırları olmayan barış için, sınırları bulunmayan güvenlik için çalışıyoruz. Hegemonyayı reddediyoruz” ifadesine yer verildi.

Rusya’nın kilit mütefiki konumundaki Çin, Ukrayna işgalinin başlangıcında taraflara itidal ve diyalog çağrısı yapmış, ancak Rusya’nın “özel askeri operasyon” söylemine bağlı kalarak Ukrayna’daki işgali “savaş” ya da “işgal” olarak telaffuz etmekten kaçınmış, Rusya’ya yönelik yaptırımlara da karşı çıkmıştı.

Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, Rusya’ya desteğini kesmesi için Çin üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. ABD Başkanı Joe Biden Çin’i, Rusya’ya askeri destek vermemesi için uyarmış ve aksi durumda bunun sonuçlarının olacağı tehdidinde bulunmuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den ‘Açlık Felaketi’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) yapılan oturumda, Ukrayna krizinin yol açabileceği küresel gıda krizi, açlık felaketi masaya yatırıldı. BM yetkilileri, savaşın küresel çapta “Felaket üzerine felakete” yol açabileceği konusunda sert uyarılarda bulunurken, Batılı ülkeler gelişmelerden Rusya’yı sorumlu tuttu, Rus temsilci ise karşı suçlamalar yöneltti.

BMGK oturumunda konuşan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü David Beasley, Ukrayna’daki savaşın, “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan felaketlerin çok ötesinde, küresel çapta sonuçlar doğuracağı” konusunda uyarıda bulundu.

“Savaşın son bulmasını sağlar, ihtiyaçları karşılarsak, açlığı, devletlerin istikrarsızlığa sürüklenmesini ve kitlesel göçü önleyebiliriz” diyen Beasley, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer savaşı önleyemezsek, dünya çok ağır bir bedel ödeyecek ve Dünya Gıda Programı olarak yapmak zorunda kalmak istemediğimiz bir şey yapmak zorunda kalacağız. Açlıktan ölecek çocuklara yemek verebilmek için, açlık içindeki çocukların önünden yemeklerini almak zorunda kalmak …

Tarlada olması gereken çiftçiler cephede

David Beasley, dünyanın buğday ihtiyacının önemli bir bölümünü üreten Ukraynalı çiftçilerin tarlalarından cepheye gitmek durumunda kaldıklarına dikkat çekerken, savaşın zaten yüksek olan gıda fiyatlarında rekor düzeyde artışa yol açtığına dikkat çekti.

Ukrayna’da 1 milyon kişiye gıda yardımı yapmaya çalıştıklarını, önümüzdeki 4 haftada 2 milyon 500 bin kişiye ulaşmaya çalışacaklarını anlatan Beasley, “İlk üç ay için 500 milyon dolara ihtiyaç duyuyoruz, 300 milyon dolarımız eksik” diyerek içinde bulundukları çıkmaza işaret etti.

WFP’nin normalde buğdayının yüzde 50’sini Ukrayna’dan satın aldığını söyleyen Beasley,  “Dünyanın ekmek sepeti” olarak nitelendirdiği Ukrayna’nın artık gıda yardımı alabilmek isteyen insanların yemek kuyruklarına girdikleri bir ülkeye dönüştüğünü söyledi.

Milyonlar aç kalacak

Savaştan önce WFP’nin dünya genelinde 125 milyon insanın gıda ihtiyacını karşılamakta olduğunu, savaşın başlaması sonucunda artan gıda, yakıt ve nakliye masrafları nedeniyle kesintiye gitmek zorunda kaldıklarını anlatan Beasley, savaş nedeniyle WFP’nin aylık masraflarının şimdiden 71 milyon dolar oranında arttığını, bunun milyonlarca insana gıda yardımının yapılamayacağı anlamına geleceğini kaydetti.

Örnek veren WFP İcra Direktörü, savaşın büyük bir yıkıma yol açtığı Yemen’e işaret etti. Yemen’de 8 milyon insana yapılan gıda yardımında yüzde 50 oranında kesintiye gitmek zorunda kaldıklarını aktaran Beasley, önümüzdeki dönemde artık hiç bir yardımı yapamayacak bir noktaya geldiklerini, milyonlarca insanın açlık yaşayacağını söyledi.

Avrupa’ya kitlesel göç uyarısı

2020 yılında Mısır’ın tahılının yüzde 85’ini, Lübnan’ın da yüzde 81’ini Ukrayna’dan temin ettiğini hatırlatan WFP İcra Direktörü, savaşın tüm dünya için felaket sonuçlar doğuracağının altını çizdi, sadece Ukrayna’ya odaklanılmaması, dünyanın diğer bölgelerinin de ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Uluslararası topluma, Afrika ve Ortadoğu gibi bölgelerin ihtiyaçlarını göz ardı etmeme çağrısı yapan Beasley, aksi takdirde Avrupa’nın “Devasa boyutta bir göç sorunuyla karşı karşıya kalacağı” konusunda uyardı.

ABD Rusya’ya sert çıktı

BM yetkilisinin sert uyarılarda bulunduğu oturum, Batılı ülkeler ile Rusya arasında karşılıklı suçlamalara da sahne oldu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in başlattığı savaş nedeniyle dünya gıda güvenliğinin tehlikeye girdiğini söyledi.

Rusya’nın Karadeniz’de dünya pazarlarına gıda taşıyan en az üç sivil gemiyi bombaladığını söyleyen Sherman, “Rusya donanması Ukrayna limanlarına erişimi bloke ediyor, buğday ihracatını engelliyor” diyerek, Rusya’nın dünya gıda pazarına yük taşıyan yaklaşık 94 geminin Akdeniz’e geçişine izin vermediği bilgisini paylaştı.

Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonucunda buğday fiyatlarında yüzde 20 ile yüzde 50 aralığında artış meydana geldiğine işaret eden Sherman, “Özellikle halklarını doyurabilmek için Ukrayna’dan gıda ürünleri alımına bağımlı olan Lübnan, Pakistan, Libya, Tunus, Yemen ve Fas gibi ülkeler için endişeliyiz” dedi.

Rusya Batı’yı suçladı

Rusya’nın BM nezdindeki Daimi Büyükelçisi Vassily Nebenzia ise Rus ordusunun sivil gemi seferlerine engel olmadığını, hatta yabancı gemilerin Ukrayna limanlarından ayrılabilmeleri için insani koridor oluşturulduğunu söyledi.

Nebenzia, dünya gıda pazarındaki türbülansa Rusya’nın kaynaklık etmediğini de iddia etti, yaşananlardan Batı’yı sorumlu tuttu, yaşanmakta olan gelişmelerin “Batı’nın Rusya’ya küstah yaptırım histerisinin” bir sonucu olduğunu savundu. Rus büyükelçi, gemilerin kesintisiz yük taşımasının Rusya’ya yaptırımların kaldırılması ile sağlanabileceğini söylerken, bu sayede uluslararası tarım ve gıda pazarlarının da istikrara kavuşturulabileceğini kaydetti.

“Dünyada açlık riski artıyor”

Bunun üzerine söz alan ABD’li Bakan Yardımcısı Sherman, “Yaptırımlar buğdayın Ukrayna limanlarından ayrılmasını engellemiyor. Putin’in savaşa engelliyor. Ve Rusya’nın kendi gıda ve tarım ihracatına da ne ABD ne de başka bir müttefikimiz ya da partnerimiz yaptırım uyguluyor” dedi.

Toplantıda konuşan Fransa’nın Büyükelçisi Nicolas De Riviere de, Ukrayna buğdayının dünya pazarına erişiminin engellenmesinden Rusya’yı sorumlu tuttu. “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı dünyada açlık riskini artırıyor” diyen Fransız büyükelçisi, “İlk olarak gelişmekte olan ülke insanları bu süreçten etkilenecek” diye konuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

615 Milyon Dolar Değerinde Kripto Para Çalındı

Siber korsanlar, blok zincir projesi Ronin’in sisteminden 615 milyon dolar değerinde kripto para çaldı. Şimdiye kadar benzer hırsızlık ve dolandırıcılık vakalarında toplamda milyarlarca dolarlık kripto para suçu işlendi.

Dünyanın en büyük büyük ikinci kripto para hırsızlığının yaşandığı açıklandı. Siber korsanlar, blok zincir projesi Ronin’in sisteminden 615 milyon dolar değerinde kripto para çaldı.

Ronin’den yapılan açıklamaya göre, hackerların 23 Mart tarihinde gerçekleştirdiği bu saldırı bir hafta sonra fark edilebildi. Çalındığı gün 540 milyon dolara denk gelen kripto paraların bugünkü değeri 615 milyon dolar civarında.

Blok zinciri analiz firması Elliptic, bu olayın, en büyük 2’nci kripto para hırsızlığı olarak kayıtlara geçtiğini belirtiyor.

NFT pazarı takipçisi CryptoSlam’e göre ise Ronin, NFT kullanan ve tüm zamanların en büyük NFT koleksiyonu olan popüler çevrim içi oyun Axie Infinity için sık kullanılan bir platformdu ve bu iki firma birbirine değer katıyordu.

Ronin, suçluların adalete teslim edilmesini sağlamak için devlet kurumlarıyla iş birliği yapıldığını duyurdu. Bununla birlikte Ronin kullanıcılarının bir süredir ağa para yatırabildikleri ama çekemedikleri öğrenildi.

Volatilite ve riskler azalmadı

Kripto paraların kısa sürelerde yüksek getiri sağlaması yatırımcıların iştahını kabartıyor ancak bu sanal değerler aşırı volatil ve aşırı riskli olmaya devam ediyor. Şimdiye kadar benzer hırsızlık ve dolandırıcılık vakalarında toplamda milyarlarca dolarlık kripto para suçu işlendi.

Paylaşın

AB’nin Enerji Ambargosu Uygulaması Rusya Ekonomisini Nasıl Etkiler?

Rusya, Ukrayna’yı işgalinde bir aydan fazla süre geçmesine rağmen henüz hedeflerine ulaşamadı. Batılı ülkelerin geri adım atmaya zorlamak için yürürlüğe soktuğu yaptırımlar da Kremlin’i yıldırmış gibi görünmüyor.

Euronews’ta yer alan habere göre; Uzmanlar bundaki asıl etkenin Rus ekonomisini ayakta tutan enerji ihracatının çok büyük oranda yaptırımlar dışında tutulması olduğunu gösteriyor ve Moskova’nın aşil tendonunun enerji olduğuna vurgu yapıyor.

Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IFF) yaptığı tahminlere göre Rus ekonomisi 2022 yılı sonu itibariyle yüzde 30 daralacak ve buna Rus petrol ve doğal gazına ambargo uygulanma senaryosu dahil edilmemiş.

IFF Başekonomisti Robin Brooks sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı yorumda Rus enerji ihracatına ambargo uygulanması halinde bu daralmanın çok daha fazla olacağını ve Rusya’nın ekonomik üretiminin tamamen çökeceğini vurguladı.

Fakat Avrupalı ülkelerin özellikle Almanya’nın Rus doğal gazı ve petrolüne bağımlılığı hızlı bir ambargo kararının alınmasını oldukça zorlaştırıyor. Geçtiğimiz haftalarda Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Robert Habeck ani bir boykotun Almanya’da fakirliğe ve işsizliğe neden olacağı için mümkün olmadığını açıkladı.

Sonrasında ise Habeck Rusya’dan petrol ve kömür ithalatının yıl sonuna kadar kademeli olarak sonlandırılacağını açıkladı. Fakat ihtiyacının yüzde 55’ini Rusya’dan karşıladığı doğal gaz ithalatını ise ancak 2024 yılında sonlandırabileceklerini belirtti.

Fakat Almanya’nın Rus enerji kaynaklarına ambargo kararının Almanya’yı olumsuz etkileyeceğinin açık olduğunu belirten Brooks Rusya’nın bundan çok daha fazla zarar göreceğini ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in savaşın maliyetini karşılamakta işini daha da zorlaştıracağını vurguladı. Brook bir enerji ambargosu durumunda Rus ekonomisini yüzde 40’tan fazla küçülebileceğini dile getirdi.

G7’den Ruble ile ödeme talebine ret

Mali yaptırımlar kapsamında Rusya’nın uluslararası bankacılık sistemi ve ana transfer ağlarından dışlanmasından sonra Putin, geçen hafta yaptığı açıklamada AB ülkelerine yaptığı gaz ihracatı karşısında dolar veya euro almayı kabul etmeyeceğini duyurmuş ve Rus yetkililere bir hafta içinde ödemelerin ruble üzerinden yapılması için gerekli çalışmalara başlamaları talimatı vermişti.

G7 ülkeleri ise Rusya’nın sattığı gazın ücretinin ulusal para birimi ruble üzerinden ödenmesi için getirdiği uygulamanın “kabul edilemez” olduğunu duyurdu.

G7 dönem başkanı Almanya’nın Ekonomi Bakanı Robert Habeck “G7 ülkelerinin bütün bakanları, mevcut kontratlara aykırı olarak Rus gazı karşılığında ruble ödenmesi koşulunu tek taraflı ihlal olarak görüyor… Ödemelerin ruble karşılığı ödenmesi koşulu kabul edilemez.” dedi.

Habeck, Moskova’nın bu kararının Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “sırtının duvara sıkıştığı” şeklinde yorumlamak gerektiği görüşünü dile getirdi. Rusya’yı “güvenilir olmayan bir tedarikçi” olarak niteleyen Habeck, ilgili şirketlerden Putin’in bu talebine yanıt vermemelerini istediklerini söyledi.

Paylaşın

G7 İle Rusya Arasındaki Gerilim Tırmanıyor

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden oluşan G7 ülkeleri, Rusya’nın doğal gaz ve petrol satışı karşılığındaki ödemelerin Rus rublesi ile yapılması talebini reddetti. Rusya’dan, “Ruble ile ödeme yapılmazsa kesinti olur” yanıtı geldi.

G7’nin dönem başkanlığını yürüten Almanya’nın Ekonomi Bakanı Robert Habeck, bugün Fransa, İtalya, Japonya, ABD, İngiltere ve Kanadalı mevkidaşlarıyla videokonferansı aracılığıyla düzenlenen toplantının ardından gazetecilere açıklama yaptı.

Habeck, Rusya’nın enerji alımlarındaki ödemelerin Ruble ile yapılması talebini G7 ülkeleri olarak “kabul edilemez” bulduklarını söyledi.

“G7 bakanları olarak, bunun mevcut sözleşmelerin tek taraflı ve açık bir ihlali olduğu konusunda tamamıyla görüş birliği içerisindeyiz” diyen Habeck, ilgili şirketleri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ruble ile ödeme yapılması talebine karşılık vermemeleri konusunda uyardıklarını kaydetti.

“Her türlü senaryoya hazırlıklıyız”

Putin’in uluslararası toplumu bölmeye çalıştığını, ancak buna izin vermeyeceklerini vurgulayan Alman Bakan Habeck, “G7 ülkelerinin yanıtı çok açık. Sözleşmelere bağlı kalınmalı” dedi.

Habeck, yaşanan gerilim nedeniyle Rusya’nın enerji tedariğini durdurması ihtimali bulunup bulunmadığı sorusunu da yanıtladı. Alman Bakan, “Her türlü senaryoya hazırlıklıyız” dedi.

G7 açıklamasının hemen ardından Rusya’dan, “Ruble ile ödeme olmazsa kesinti olur” açıklaması geldi.

Rusya Parlamentosu’nun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde ekonomi politikaları komitesi üyesi olan milletvekili Ivan Abramov, RIA haber ajansına yaptığı açıklamada, “Ruble ile ödeme yapılmamasının enerji tedariğinin durdurulmasına yol açacağını” duyurdu.

“Bedavaya vermeyeceğimiz açık”

Bugün, G7 açıklaması öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov da benzer bir açıklama yaptı.

Peskov, Avrupalı müşterilerin Ruble ile ödeme yapmayı kabul etmemesi halinde doğal gazı kesip kesmeyecekleri sorusunu, “Doğal gazı bedavaya vermeyeceğimiz açık… İçinde bulunduğumuz durumda, Avrupa’ya hayırseverlik pek de mümkün ve getirisi olan bir şey değil” sözleriyle yanıtladı.

Peskov ayrıca Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un dün Alman televizyon kanalında açıkladığı “Rusya’ya enerji bağımlılığına hızla son verme” hedefini de değerlendirdi.

Interfax haber ajansının haberine göre Dimitri Peskov, “Güneydoğu Asya ve Doğu’da da bir pazar var” diyerek, Avrupa’ya azalan petrol ihracatını Asya’ya yönlendirmeyi hedeflediklerini kaydetti.

Paylaşın

Bir Günde 62 Cinayetin İşlendiği El Salvador’da OHAL İlan Edildi

Orta Amerika’da yer alan ve yaklaşık 6,9 milyonluk nüfusa sahip El Salvador’da sadece cumartesi günü 62 cinayetin işlenmesinin ardından çete bağlantılı suçlarla mücadele için olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi.

Ülkenin başkenti San Salvador’un büyük kısmının çetelerin kontrolünde olduğu ülkede, şubat ayında 79 cinayet işlendi. Ancak suç oranı giderek artarken cuma günü 14 kişi çeteler arası çatışmalarda öldürüldü.

Devlet Başkanı Nayib Bukele, Yasama Meclisi’nden çete bağlantılı cinayetlerle mücadele etmek için cumartesi günü olağanüstü hali (OHAL) onaylamasını istedi. Aynı gün ülkede 62 cinayet daha işlendi.

Yasama Meclisi pazar günü başkan Bukele’nin OHAL talebini görüşerek onayladı. Buna göre ülkede toplanma ve gösteri özgürlüğü askıya alınarak gözaltı süresi 30 güne kadar uzatıldı.

El Salvador polisi ise hafta sonu işlenen cinayetlerin arkasında olmakla suçlanan ünlü MS-13 çetesinin beş liderini yakaladıklarını açıkladı.

Devlet Başkanı Bukele de çete ile bağlantılı suçlardan hapse girenlere artık ‘gün ışığı gösterilmemesi’ emri verdi. Bukele hapisteki çete üyelerinin artık avlu izni olmayacağını duyurarak, dışarıdaki silahlı grupları sert şekilde uyardı.

El Salvador, dünyada en yüksek cinayet oranlarına sahip ülkelerden biri konumunda. Cinayetlerin büyük çoğunluğu çeteler arası çatışmalardan kaynaklanıyor.

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Erkek Refakatçi Olmadan Uçağa Binemeyecek

Taliban’ın geçen yıl yönetimi ele geçirdiği Afganistan’da kadınların seyahat hakkına yeni bir sınırlandırma getirildi. Reuters’e açıklama yapan iki yetkilinin aktardığına göre, Afgansitan’da kadınların yanlarında erkek refakatçi olmadan uçakla seyahat etmesine izin verilmemesini öngören talimat yurt içi ve yurt dışı seferleri yapan uçak şirketlerine gönderildi.

Söz konusu talimatın hafta sonu Taliban’ın Kadın Bakanlığı’nın yerine kurduğu “Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı” tarafından uçak şirketlerine gönderildiği bildirildi. Talimata göre, yanında erkek refakatçi bulunmayan, uçak bileti almış kadınlar pazartesi gününe kadar uçak seyahati yapabilecek. Ancak bileti olan bazı kadınların Kabil Havalimanı’ndan geri çevrildiği bildiriliyor. Bakanlıktan, talimatla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Kadınlara park kısıtlaması

Ayrıca, kadınların başkent Kabil ve çevresindeki parklara girişine de sınırlandırmalar getirildi. Aynı bakanlığın pazar günü yaptığı açıklamaya göre, parklara kadın ve erkeklerin aynı günlerde girişi yasaklanırken, kadınların sadece pazar ile salı günleri arasında hicap giymeleri koşulu ile parklara girmesine izin verilecek. Erkekler ise çarşamba ile cumartesi günleri arasında parklara girebilecek.

Taliban kısa bir süre önce de kız öğrencilerin eğitim gördüğü lise ve dengi okulların açılması kararından geri adım atmıştı. İnsan hakları kuruluşlarının ve yabancı hükümetlerin tepkisini çeken kararda, “okulların İslam hukukuna uygun şekilde açılması için yeni bir plan hazırlanana kadar kapalı kalacağı” belirtilmişti.

15 Ağustos’ta iktidarı yeniden ele geçiren Taliban, uluslararası tanınma için ılımlı mesajlar vermeye özen göstermiş, kadın haklarına “şeriatla uyumlu olduğu sürece” saygı gösterileceğini açıklamıştı.

Ancak bölgeden gelen haberler Taliban’ın dünyaya verdiği mesajların gerçekliği konusunda şüpheleri artırdı. Taliban iktidara geldikten sonra ilk olarak kadınların eğitim ve çalışma hayatına kısıtlamalar getirdi. Taliban, 1996-2001 yılları arasında Afganistan’da iktidarda olduğu dönemde de kadınların eğitim görmesini, çalışmasını yanlarında erkek olmadan evden çıkmasını yasaklamıştı.

Paylaşın

Taliban, Çin Yatırımlarını Çekmek İçin ‘Buda Heykellerini’ Korumaya Aldı

Afganistan’da Taliban dünyanın en büyük bakır rezervi olduğu düşünülen vadideki madenleri işlemesini umduğu Çin’le arasını iyi tutmak için; put olarak tanımladığı tarihi Buda heykellerinin korunacağını açıkladı.

Taliban 20 yıl önce iktidara ilk geldiklerinde ülkenin başka bir noktasında bulunan Buda heykellerinin pagan sembolleri olduğunu söyleyerek havaya uçurmuştu.

Fakat Mes Aynak vadisindeki Buda heykellerini bizzat Taliban’ın silahlı güçleri koruyor. Tarihi sit alanının güvenlik şefi Hakumullah Mubariz milattan sonra birinci yüzyıldan kalma heykellerin korunmasının milyar dolarlık Çin yatırımları için kilit öneme sahip olduğunu belirtti. Mubariz “Bu heykellerin korunması hem bizim hem de Çinliler için çok önemli,” ifadelerini kullandı.

Mubariz daha öncesinde bölgedeki dağlarda ABD destekli Afgan ordusu ile savaşırken Taliban’ın ülkenin kontrolünü ele geçirmesinin ardından hemen heykellerin olduğu bölgeye geçmiş. Mubariz bunu “Bunların ülke için çok önemli olacağını biliyorduk,” ifadeleriyle anlattı.

Afganistan’da daha önceki yönetimler de değerinin 1 trilyon dolar olduğu tahmin edilen madenleri işleyerek ülke ekonomisine katmak istemiş fakat bölgedeki savaş ve şiddet olayları yüzünden bunda başarılı olamamıştı. Şimdi ise Taliban bu zengin madenin sunacağı olanakların cazibesine kapılmış gibi görünüyor. Zira Çin’in yanı sıra İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkeler yatırımları ile ABD’nin ayrlması ile oluşan otorite boşluğundan faydalanmaya çalışıyor.

Fakat Çin açık ara önde görünüyor. Mes Aynak’ta Taliban sonrası ilk büyük projeyi alan ülke olacak gibi görünüyor.

2008 yılında Başkan Hamid Karzai döneminde Çinli ortak girişim MCC ile yüksek kaliteli bakırı çıkarmak için 30 yılık bir anlaşma imzalanmıştı. Yapılan çalışmalarda bölgede 12 milyon ton mineral olduğu tespit edildi. Fakat proje lojistik ve hukuki sorunlar nedeniyle ilerleyemedi. Son olarak MCC personeli şiddet olayları nedeniyle 2014 yılında bölgeden ayrıldı.

Taliban yönetimi ise MCC personelinin geri gelmesini ikna etmek için çalışmalara başladı. MCC ekibinin önümüzdek haftalarda Kabil’e giderek sözleşmeyle ilgili yeniden pazarlık etmesi bekleniyor. Sözleşmede heykellerin yeni bir yere taşınması kilit öneme sahip ve Çinliler daha önce yüzde 19,5 olarak anlaşılan Afganistan’a ödenecek payı yarı yarıya da azaltmak istiyor.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Ukrayna Lideri Zelenskiy, Batı’dan Ağır Silah Desteği İstedi

Batılı ülkelerden Ukrayna’ya ağır silahlar gönderilmesini isteyen Ukrayna Lideri Zelenskiy, “Sadece Ukrayna’yı değil, Rusya’nın işgal tehdidi altında olan Doğu Avrupa ülkelerini korumak için de daha fazla silaha ihtiyacımız var” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, “NATO ne yapıyor? Rusya tarafından mı yönetiliyor? Neyi bekliyorlar? 31 gün geçti, NATO’nun sahip olduklarının sadece yüzde 1’ini istiyoruz, daha fazlasını değil” ifadelerini kullandı.

Zelenskiy’nin açıklamaları öncesinde Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, ABD Başkanı Joe Biden ile Polonya’daki görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada, ABD’nin Polonya üzerinden Ukrayna’ya savaş uçakları gönderilmesi konusunda bir engel görmediğini açıklamıştı. Kuleba, “Top şimdi Polonya’nın sahasında” demişti.

Polonya hükümetinin Mart başında ABD’ye yaptığı Polonya’ya ait Rus yapımı MIG-29 tipi savaş uçaklarının Almanya’nın Ramstein kentindeki NATO üssünden Ukrayna’ya gönderilmesi önerisi ABD tarafından NATO için sonuçları olabileceği gerekçesiyle reddedilmişti.

Kremlin’den Biden’a yanıt: Rus halkı karar verir

ABD Başkanı Joe Biden’ın Cumartesi günü Polonya’nın başkenti Varşova’da yaptığı konuşmada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için “Tanrı aşkına, bu adam iktidarda kalamaz” sözlerine ilişkin gerginlik de sürüyor. Beyaz Saray’dan daha sonra yapılan açıklamada, Biden’ın Rusya’da rejim değişikliği çağrısı yapmadığı, Putin’in komşuları üzerinde güç kullanmasına izin verilmemesi gerektiği mesajını verdiği belirtildi. Biden’ın sözleri Kremlin’den de yanıt geldi. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, “Bunun kararını Biden veremez, Rusya’da devlet başkanını halk seçer” dedi.

Mariupol’dan koridor açılacak

Öte yandan Rusya ile Ukrayna’nın çatışmaların sürdüğü bölgelerden sivillerin tahliyesini sağlamak için iki yeni insani koridor açılması üzerinde uzlaştığı bildirildi. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk, Mariupol’un da bu bölgeler arasında olduğunu belirterek sivillerin kentten özel araçları ise ayrılabileceğini söyledi.

Günlerdir Rus güçlerinin ablukası altında bulunan Mariupol’un belediye başkanı Vadim Boyçenko, kentte ağır çatışmaların sürdüğünü ifade etti. Rus askerlerinin, hiçbir ayrım gözetmeksizin kentteki etnik olarak Rusların da aralarında bulunduğu herkesi hedef aldığını söyleyen Boyçenko, “Görevleri bu kenti halkı ile birlikte yeryüzünden silmek” diye konuştu. Ukraynalı yetkililerin verdiği bilgilere göre ülkenin güneydoğusundaki liman kenti Mariupol’da bugüne kadar 2 binden fazla sivil yaşamını yitirdi.

Dün Fransa, Türkiye ve Yunanistan ile birlikte Ukrayna’da Rus birliklerinin ablukası altındaki Mariupol kentinden sivillerin tahliyesini planladığı açıklanmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, katıldığı Avrupa Birliği (AB) zirvesi sonrasında Cuma akşamı Brüksel’de yaptığı açıklamada, üç ülkenin “Mariupol’u terk etmek isteyen herkesin tahliyesi için insani bir operasyon başlatmayı” planladığını söylemişti. Macron, operasyonun ayrıntılarını belirlemek üzere gelecek 48 ile 72 saat içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini de sözlerine eklemiş ve kentte kalan yaklaşık 150 bin sivilin çok zor şartlar altında olduğuna dikkati çekmişti.

Paylaşın