Rusya’dan Çarpıcı Ukrayna İddiası: Varlığı Sona Erebilir

Ukrayna’nın 2034 yılına kadar NATO’ya katılabileceği açıklamalarını değerlendiren Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, “O zamana kadar NATO’nun mevcut liderlerinden hiçbiri görevlerinde kalmayacak. Büyük olasılıkla Ukrayna da artık var olmayacak” dedi.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin, NATO Genel Sekreteri olarak atanmasını değerlendiren Medvedev, “NATO Genel Sekreteri’nin hangi ülkeden olduğu Rusya için hiçbir fark yaratmıyor. O (Rutte), olarak bağımsızlıktan yoksun bir memur, Washington’daki kümes tarafından kendisine söylenenleri itaatkar bir şekilde tekrarlayan renkli konuşan bir papağan” ifadelerini kullandı.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmesinin planlandığı iddia edilen 2034 yılına kadar varlığının sona erebileceğini iddia etti. Medvedev, “NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in açıkça Ukrayna’nın 2034 yılında ittifaka katılmasının olumlu bir senaryo olacağını söylemesi tesadüf değil. Bu da asla katılmayacağı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Medvedev ayrıca, “O zamana kadar NATO’nun mevcut liderlerinden hiçbiri görevlerinde kalmayacak. Büyük olasılıkla Ukrayna da artık var olmayacak” dedi.

“NATO’nun Ukrayna’yı Rusya’yı yok etmenin bir aracı haline getirmekten başka bir çıkarı olmadığını” savunan Medvedev, “Sovyetler Birliği’nin çöküşünden hemen sonra iktidara gelen Ukraynalı aptallar, devletlerini bizi birleştiren her şeyin inkârı üzerine inşa etmeye çalıştılar. Burada bazı dönüm noktalarını belirtmek zor, çünkü bu kötü niyetli, alaycı ve iğrenç bir politikaydı. Ukrayna’nın neredeyse her cumhurbaşkanı bu politikaya bağlıydı” diye konuştu.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin, NATO Genel Sekreteri olarak atanmasını değerlendiren Medvedev, şunları kaydetti: “NATO Genel Sekreteri’nin hangi ülkeden olduğu Rusya için hiçbir fark yaratmıyor. O (Rutte), olarak bağımsızlıktan yoksun bir memur, Washington’daki kümes tarafından kendisine söylenenleri itaatkar bir şekilde tekrarlayan renkli konuşan bir papağan.

Bugün Rutte, Kiev’deki Banderaites (Zelenski) ile dostluğunu kasıtlı olarak vurgulayan sıradan bir Avrupalı bürokrattır. Ve tam da sistemik bir Atlantikçi ve Rus düşmanı olarak yeni Genel Sekreter olarak atanmıştır. Kendisinden nasıl davranması isteniyorsa öyle davranacaktır: ittifakın genel siyasi çizgisine uygun olarak aptalca saldırgan açıklamalara damga vuracaktır ki bu çizgi, en azından kısmen ulusal devletlerin korunmasına yönelik olan Macaristan ve Slovakya dışında NATO’da körü körüne bağlı değildir.

Rusya açısından, kilit kararlar NATO üyesi devletler tarafından değil, bir ABD tarafından alındığı için hiçbir şey değişmeyecektir. Hiçbir yanılsama içinde değiliz ve ulusal çıkarlarımızı geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi aynı şekilde savunmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Donald Trump’a Silahlı Saldırı: Saldırgan Öldürüldü

Eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı ve Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı Donald Trump, Pensilvanya eyaletinin Butler şehrinde düzenlenen seçim mitingi esnasında saldırıya uğradı.

Haber Merkezi / Federal Soruşturma Bürosu (FBI) olayın, “suikast girişimi” olarak değerlendirildiğini açıklarken, silahlı saldırganın öldüğü duyuruldu. Ayrıca mitinge katılan bir kişinin öldüğü, iki kişinin de ağır yaralandığı bildirildi.

Olayın ardından açıklama yapan ABD’li üst düzey yetkilileri korumakla görevli Gizli Servis “saldırganın miting alanı dışındaki yüksek bir noktadan sahneye doğru birden çok kez ateş açtığını” belirtti.

Açıklama şöyle; “Eski Başkan Trump’un13 Temmuz akşamı Butler, Pennsylvania’da yaptığı miting sırasında, yaklaşık 18:15 sıralarında, bir zanlı miting alanının dışındaki yüksek bir noktadan sahneye doğru birden çok kez ateş açtı.

ABD Gizli Servis Personeli ateş açan zanlıyı etkisiz hale getirdi ve zanlı öldü. ABD Gizli servisi proaktif önlemlerle derhal mürahale etti ve eski Başkan Trump güvende. Bir seyirci öldü ve iki seyirci ağır yaralandı. Olay şu anda soruşturma altında ve FBI bilgilendirildi.”

FBI saldırganın kimliğini Pensilvanya’dan Thomas Matthew Crooks (20) olarak açıkladı. Amerikan NBC ve CBS televizyonlarından paylaşılan açıklamada “FBI, Pennsylvania Bethel Park’tan 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks’un 13 Temmuz’da Pennsylvania Butler’da eski Başkan Donald Trump’a suikast girişiminde bulunan kişi olduğunu tespit etti” denildi.

Eski Başkan Trump, sosyal medya hesabı Truth Social üzerinden şu açıklamayı yaptı: “Pennsylvania’da yaşanan silahlı saldırıya hızlı bir şekilde müdahale ettikleri için ABD Gizli Servisi’ne ve tüm güvenlik güçlerine teşekkür etmek istiyorum. En önemlisi de mitingde öldürülen kişinin ailesine ve ağır yaralanan bir başka kişinin ailesine başsağlığı (ve geçmiş olsun) dileklerimi iletmek istiyorum.

Ülkemizde böyle bir eylemin gerçekleşmesi inanılmaz. Şu anda ölü olan saldırgan hakkında hiçbir şey bilinmiyor. Sağ kulağımın üst kısmını delen bir kurşunla vuruldum. Bir şeylerin ters gittiğini hemen anladım çünkü bir vızıltı sesi, silah sesi duydum ve kurşunun derimi parçaladığını hissettim. Çok fazla kanama oldu, o zaman ne olduğunu anladım. TANRI AMERİKA’YI KORUSUN!”

“Herkes bunu kınamalı”

Donald Trump’ın açılan ateşle yaralanmasına ilişkin olarak ABD Başkanı Joe Biden da bir açıklama yaptı. Kameraların karşısında kısa bir değerlendirme yapan Biden, Trump sağlık durumunun iyi olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirirken Trump’ın güvenliğini sağlayan Gizli Servis üyelerine teşekkür etti.

Biden, açıklamasında ABD’de siyasi şiddete yer olmadığını ve bu saldırıyı herkesin kınaması gerektiğini söyledi. ABD Başkanı, “Şu anda tüm detayları bilmiyorum ama ilerleyen saatlerde öğreneceğim. Daha sonra bir açıklama da yapacağız. Ama bu olayı herkes kınamalı. ABD’de bu şekilde bir şiddet ve siyasi şiddet olacak şey değildir” dedi.

Olayın bir suikast olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine de Joe Biden, “Bu konuda bir fikrim var ama yeterli bilgimiz yok ve tam olarak neler olduğunu bilmiyoruz. Önce neler olduğunu tam olarak öğrenmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Saldırı ayrıca, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Partili politikacılar tarafından kınandı. Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, “Barışçıl bir kampanya mitinginde yaşanan bu korkunç siyasi şiddet eyleminin bu ülkede yeri yok ve herkes tarafından güçlü bir şekilde kınanmalı” dedi.

Trump’ın silahlı saldırı sonrasında güvenli bir yere götürülmesinden birkaç dakika sonra birçok Cumhuriyetçi Partili Kongre üyesi, sosyal medya platformu X’te, Associated Press (AP) haber ajansı tarafından çekilmiş ve eski başkanın gözle görülür şekilde kanlar içinde ama ayakta, yumruğunu havaya kaldırmış, etrafı Gizli Servis tarafından sarılmış bir şekilde çekilmiş fotoğrafını paylaştı.

Trump’ın başkan yardımcısı adayı olarak öne çıkan isimlerden biri olan Cumhuriyetçi Partili Senatör Marco Rubio AP’deki fotoğrafı X’te paylaşarak, “Tanrı Başkan Trump’ı korudu” yazdı.

Cumhuriyetçi Partili Senatör Ted Cruz da fotoğrafı X hesabından paylaştı ve Trump’ın tepkisini “Olağanüstü” olarak niteledi. Cruz, “Tanrı Başkan Trump’ı korusun” ifadesini kullandı.

Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat Partili liderler de saldırıyı kınadı.

Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer X’te, “Pennsylvania’daki Trump mitinginde yaşananlar karşısında dehşete düştüm ve eski Başkan Trump’ın güvende olması beni rahatlattı. Siyasi şiddetin ülkemizde yeri yok” dedi.

Temsilciler Meclisi Demokrat Parti Lideri Hakeem Jeffries ise X’e şunları yazdı: “Amerika bir demokrasidir. Hiçbir siyasi şiddet asla kabul edilemez.”

Senato Azınlık Lideri Mitch McConnell ise şu açıklamayı yaptı: “Bu gece tüm Amerikalılar, barışçıl bir mitinge yapılan alçakça saldırının ardından Başkan Trump’ın iyi görünmesine minnettar. Şiddetin siyasetimizde yeri yoktur.”

İkinci bir Trump dönemi için bir dizi muhafazakâr politika önerisi içeren Project 2025’e karşı bir grup kuran Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Üyesi Jared Huffman, X üzerinden verdiği mesajında, “Politikamız ne olursa olsun, hepimiz siyasi şiddet belasını kınamalı ve sona erdirmek için çalışmalıyız” dedi.

Pensilvanya’daki miting, 78 yaşındaki Trump’ın partisi tarafından resmi olarak başkan adayı ilan edileceği kongre öncesi son mitingiydi. Cumhuriyetçilerin öne seçimlerini kazanan Trump’ın 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Başkan Joe Biden’ın rakibi olması bekleniyor.

Paylaşın

Rusya’dan “Avrupa’nın Başkentleri Hedef Alınacak” Uyarısı

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Avrupa bizim füzelerimizin hedefi, bizim ülkemiz de Avrupa’daki ABD füzelerinin hedefi. Biz, bu füzeleri durdurabilecek kabiliyete sahibiz ancak bunun potansiyel kurbanları, bu ülkelerin başkentleridir” diye konuştu.

1987’de dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov tarafından imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması, menzili 500 kilometreyi geçen ve karadan ateşlenen füzelerin kullanımını yasaklıyordu. Ancak Donald Trump yönetimindeki ABD, anlaşmadan resmen çekilmişti.

Rusya, Almanya’ya Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), aralarında Tomahawk füzelerinin de bulunduğu uzun mesafeli silahlarını konuşlandırma kararının, Avrupa başkentlerini Rus füzelerinin hedefi hâline getirebileceği tehdidinde bulundu.

Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, ABD’nin kararının bir “paradoks” oluşturduğunu söyledi. Peskov, “Avrupa bizim füzelerimizin hedefi, bizim ülkemiz de Avrupa’daki ABD füzelerinin hedefi. Biz, bu füzeleri durdurabilecek kabiliyete sahibiz ancak bunun potansiyel kurbanları, bu ülkelerin başkentleridir” diye konuştu.

Washington ile Berlin’in yayınladığı ortak açıklamada, SM-6 ve Tomahawk seyir füzeleri ile Avrupa’daki tüm füzelerden daha uzun menzile sahip hipersonik silahların Almanya’ya konuşlandırılacağı belirtilmişti. İki ülkenin ortak duyurusuna göre silahlar 2026’dan itibaren Almanya’ya getirilecek. Füzelerin “Avrupa’nın güvenliği” için konuşlandırılacağı belirtilirken, Rusya bu adıma “askeri yanıt” vereceğini duyurmuştu.

Söz konusu kararın duyurulmasının ardından ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Rus mevkidaşı Andrey Belusov, bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Rus Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Görüşmede, güvenlik tehditlerinin engellenmesi ve gerilimin tırmanması olasılığı riskinin düşürülmesi ifade edilmiştir” denildi.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un sözcülerinden biri ise, Austin’in Moskova ile “iletişim hatlarının ayakta tutulmasının taşıdığı anlamı” vurguladığını kaydetti.

1987’de dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov tarafından imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması, menzili 500 kilometreyi geçen ve karadan ateşlenen füzelerin kullanımını yasaklıyordu. Ancak Donald Trump yönetimindeki ABD, anlaşmadan resmen çekilmişti.

Söz konusu adımı savunan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, kararın “çok iyi bir karar” olduğunu söylemiş ve ABD füzelerinin Almanya’nın savunmasına katkıda bulunacağını kaydetmişti.

Ancak karar, Almanya’da tartışma yaratmış bulunuyor. Sol Parti anlaşmayı “son derece problemli” şeklinde nitelerken, Sol Parti’den kopan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise kararın “çok tehlikeli” olduğunu söyledi. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ise, Konuşlandırma Almanya’yı hedef haline getiriyor” diye tepki verdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Filistinliler İçin “Bağış” Çağrısı

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Filistin Yardım ve Çalışma Ajansı’nın (UNRWA) finansman sorunu yaşadığını belirterek, örgüte bağış yapılması çağrısında bulundu.

Yaklaşık 30 bin çalışanı bulunan UNRWA, Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye, eğitim ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda destek sağlıyor.

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında şu ana kadar en az 38 bin 345 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Filistinlileri zorla yerinden etmekle suçladığı İsrail’i, “yıkım ve ölüm diyarında tilt oyunundaki (pinball) toplar gibi Filistinlilerin yerlerini değiştiriyor olmakla” suçladı.

Cuma günü Filistin Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Başkanı Philippe Lazzarini ile katıldığı bağışçılar toplantısında konuşan Guterres, “(Gazze’de) çatışmaların ve yıkımın ulaştığı aşırı düzey akıl almaz ve affedilemez” dedi. Guterres, “Tam Gazze’deki durumun mevcut durumdan daha da kötüye gidemeyeceğini düşündüğümüzde, bir şekilde, tiksindirici bir biçimde, siviller cehennemin daha da derin tabakalarına itildi” diye konuştu.

Öte yandan Guterres, UNRWA’nın “devasa bir finansman sorunu” yaşadığını dile getirdi. UNRWA’nın fonlarının bitmesiyle Filistinlilerin “hayati bir can simidini” kaybedeceği uyarısında bulunan Guterres, “Şunu açıkça ifade edeyim: UNRWA’nın alternatifi yoktur” diye konuştu ve örgüte bağış yapılması çağrısında bulundu.

Kuruluşa yapılan bağış miktarının gelecek hafta belli olacağını kaydeden Guterres, yeni bağışlar sayesinde UNRWA’nın, faaliyetlerini Eylül ayı sonuna kadar yürütebileceğine inandığını söyledi.

Savaşta şu ana kadar 195 UNRWA çalışanının öldürüldüğünü kaydeden Guterres, bu rakamın BM tarihinde en yüksek rakam olduğunu vurguladı.

UNRWA Başkanı Philippe Lazzarini de, buna parallel olarak, kuruluş olarak Filistinlilere yardım edebilmek için yalnızca Ağustos ayının sonuna kadar fonlarının kaldığını ifade etti. Lazzarini, faaliyetlerini sürdürebilmek adına, UNRWA’nın gelecek aylarda fon arayışını sürdüreceğini kaydetti.

İsrail, bir grup UNRWA çalışanını, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıda örgüte destek vermekle suçlamıştı. Bunun üzerine Almanya, UNRWA’ya geçici olarak yeni fonların onaylanmayacağını duyurmuş, daha sonra iş birliğini yeniden başlatmıştı. Bu gelişmelere atfen Lazzarini, “Ajansımıza güveni yeniden inşa etmek için ortaklarımızla yorulmadan çalıştık” diye konuştu.

ABD Kongresi, UNRWA’ya fon desteğini durdurmuş durumda. Başkan Joe Biden yönetimi, Filistinli sivillere yönelik maddi desteği diğer kuruluşlara yönlendirmiş bulunuyor.

İsrail devletinin aktardığı verilere göre, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıda, çoğu sivil bin 195 kişi hayatını kaybetti. Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise, İsrail’in verdiği karşılık sonucunda, en az 38 bin 345 kişi öldü.

Yaklaşık 30 bin çalışanı bulunan UNRWA, Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye, eğitim ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda destek sağlıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Küresel Nüfus, 2084 Yılında 10 Milyarı Aşacak

Şu anda 8,2 milyar olan küresel nüfusun 2080’lerin ortalarına doğru yaklaşık 10,3 milyara yükselmesi bekleniyor. Bu zirvenin ardından, küresel nüfus artışında kademeli bir düşüş öngörülüyor.

Türkiye’de ise 2054 yılına kadar zirvenin aşılması ve ardından nüfusta azalmanın başlaması bekleniyor.

Birleşmiş Milletler’in (BM) yeni tahminine göre dünya nüfusu 2084 yılına kadar artmaya devam edecek. Şu an 8 milyardan fazla olan dünya nüfusu 60 yıl içerisinde 10 milyar 300 milyona yükselecek. Birleşmiş Milletler’in iki yılda bir yaptığı tahmin 2022 yılındaki verilere dayanıyor.

Dünya nüfusunda her yıl yaklaşık 70 milyon seviyesinde olan artışın 2050’den itibaren yavaşlaması bekleniyor. 2061 yılında insan sayısının 10 milyarı geçeceği, 2084’te ise yaklaşık 10,3 milyar ile en üst seviyeye ulaşılacağı öngörülüyor.

O tarihten sonra dünya nüfusunun yavaş yavaş azalacağı ve 2100’e gelindiğinde 10 milyar 200 milyon seviyesine gerileyeceği tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler’in tahminleri doğum ve ölüm oranlarına dayanıyor. Bu oranların gelecek raporlarda değişebileceği ve dünya üzerindeki büyük olaylardan etkilenebileceği kaydediliyor.

Kıtalar bazında nüfus değişimleri farklılık gösteriyor. Bazı kıtalarda hemen hemen hiç nüfus artışı görülmüyor. Şu anda 745 milyon olan Avrupa nüfusunun 2100 yılına gelindiğinde 600 milyona küçülmesi bekleniyor. Dünyanın nüfus bakımından ilk sırada olan Asya kıtasında şu anda yaklaşık 4 milyar 800 milyon kişi yaşıyor.

Nüfusun Asya’da 30 yıl boyunca hafif olarak artış göstereceği tahmin ediliyor. En büyük artışın ise Afrika’da kaydedilmesi öngörülüyor. Tahminlere göre 2 milyardan fazla olan kıta nüfusu 2100 yılında 3 milyarı aşmış olacak.

Türkiye’de zirveye 2054’e kadar çıkılmış olacak

Çin, Almanya, Japonya ve Rusya gibi bazı ülkelerde nüfus artışında zirveye çoktan ulaşıldı. 2054 yılına kadar Brezilya, İran, Türkiye ve Vietnam gibi 48 ülkede daha zirvenin aşılması ve ardından nüfusta azalmanın başlaması bekleniyor.

Angola, Nijer, Somali ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi birçok Afrika ülkesinde ise nüfusun 2024-2054 yılları arasında iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.

Alman Dünya Nüfusu Vakfı Genel Müdürü Jan Kreutzberg, gelişmenin Sahra Altı Afrika ülkelerindeki son derece genç nüfus yapısıyla bağlantılı olduğuna dikkat çekiyor. Bu bölgede nüfusun yüzde 40’ı 15 yaşın altında, birçok kadın çok genç yaşta çocuk sahibi oluyor.

Federal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü uzmanı Frank Swiaczny, Sahra Altı Afrika’yı anahtar bölge olarak niteliyor. Frank Swiaczny “Dünya nüfusunun geleceği temelde Sahra Altı Afrika’daki gelişmeye bağlı” diyor. Burada doğum oranı kadın başına 4,3 çocuk seviyesinde. Swiaczny kıtadaki değişimin dünya nüfusuna en büyük etkiyi yapacağını kaydediyor.

Modern insanın tarihi eldeki bilgilere göre 300 bin yıl önce Homo Sapienslerin ortaya çıkmasıyla başladı. 1800 yılından sonra insan sayısı 1 milyarı geçmişti. 1928’de 2 milyar olan dünya nüfusu yüz yıl geçmeden 8 milyara çıktı. Yedi milyardan sekiz milyara çıkış ise 11 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

IŞİD’in Öldürülen Lideri Bağdadi’nin Eşine İdam Cezası

Irak Yüksek Yargı Konseyi, öldürülen IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin eşinin, örgütle işbirliği yaptığı ve evinde Ezidi kadınları alıkoyduğu gerekçesiyle Karkh Ceza Mahkemesi tarafından idama mahkûm edildiğini duyurdu.

Konseyden yapılan açıklamada, Esma Muhammed kod adlı kadının, Ninova İli’ne bağlı Şengal ilçesinde Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından kaçırılan bazı Ezidi kadınları evinde gözaltına aldığı belirtildi.

İki Ezidi kadın, diğer Ezidi kadınlarla birlikte kendilerinin kaçırılması ve köleleştirilmesinde suç ortaklığı yaptığı gerekçesiyle Muhammed’e dava açmıştı. Kadınlar, ölüm cezası talep ediyorlardı. 

Ağustos 2014’te IŞİD, Sincar’a düzenlediği saldırıda binlerce Ezidi’yi öldürdü ve 6 binden fazla Ezidi’yi de kaçırdı. Kaçırılanların çoğu, IŞİD militanları tarafından Suriye ve Irak’taki pazarlarda seks kölesi olarak satıldı.

Çok sayıda Ezidi erkek, kadın ve çocuk hâlâ IŞİD tarafından kayıp veya alıkonulmuş durumda ve binlercesi hala IDP kamplarında zor koşullara katlanıyor.

Birleşmiş Milletler müfettişleri de IŞİD’in Ezidi kadınlara yönelik “soykırım ve birçok diğer uluslararası suç” işlediğine dair açık ve ikna edici kanıtları olduğunu belirtmişti.

2019 yılında ABD güçleri El Bağdadi’nin ailesinin bir kısmıyla birlikte Suriye’nin kuzeybatısında saklandığı yere baskın düzenlemiş, Bağdadi bir tünelde kıstırıldığında üzerindeki patlayıcı yeleği infilak ettirerek kendisi ve iki çocuğunu öldürmüş; dört eşinden ikisi ise çıkan çatışmada öldürülmüştü.

Bağdadi’nin ölümüyle sonuçlanan baskın sırasında Esma Muhammed, ise orada değildi çünkü 2018 yılında Türkiye’de sahte bir isimle yaşarken yakalanmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019’da Bağdadi’nin ölümünün ardından yaptığı açıklamada “ABD, Bağdadi’yi tünelde imha etti. İlk kez açıklıyorum, biz de Bağdadi’nin hanımını yakaladık ama bakın bir yaygara yapmadık. Aynı şekilde kız kardeşini ve eniştesini de Suriye’de yakaladık” diye konuşmuştu.

Esma Muhammed, bu yılın Şubat ayında Irak’a geri gönderildi ve o günden bu yana cezaevinde tutuluyor; yetkililer IŞİD’deki rolünü araştırıyor.

Kendisine IŞİD’in işlediği bu suçlar sorulduğunda Esma Muhammed, kocasına “o masum insanların kanını” ellerine bulaştırdığı için meydan okuduğunu söylemişti.

Hüdayfe Ezidi kadınların başına gelenler için çok üzgün olduğunu ve utanç duyduğunu da eklemişti. En az dokuz Ezidi kız çocuğu ve kadının Esma Muhammed’in evine köle olarak getirildiği biliniyor.

Paylaşın

NATO’dan Ukrayna’ya F-16 Sevkiyatı: Rusya’dan Sert Tepki

NATO’ya üye ülkeler, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı hava savunmasını güçlendirmek için uzun zamandır beklediği adımı atarak, F-16 savaş uçaklarını ülkeye transfer etmeye başladıklarını duyurdu.

Haber Merkezi / Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Danimarka ve Hollanda’nın uçakları transfer etmeye başladığı, Belçika ve Norveç’in ise daha fazla uçak sağlama sözü verdiği belirtildi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Washington’da düzenlenen NATO’nun 75. yıl dönümü zirvesinde yaptığı konuşmada, savaş uçaklarının transferinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bir mesaj olması gerektiğini söyledi. Blinken, “Barışa ulaşmanın en hızlı yolu güçlü bir Ukrayna’dan geçer” diye de ekledi.

Washington’daki NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) liderler zirvesi sürerken İttifak üyesi üç ülke ortak bir açıklama yaparak Ukrayna’ya F-16 savaş jeti sevkiyatının başladığını duyurdu.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Hollanda ve Danimarka’dan yapılan ortak açıklamada, “F-16’lar için transfer süreci devam ediyor ve Ukrayna operasyonel F-16’ları bu yaz uçuracak” denildi. Uçakların Hollanda ve Danimarka’dan gönderildiği kaydedildi. Hollanda hükümetinden yapılan açıklamada Ukrayna’ya 300 milyon euro değerinde de F-16 cephanesi gönderileceği belirtildi.

Üç ülkenin ortak açıklamasında Belçika ve Norveç’in de Ukrayna’ya savaş jeti gönderme kararı aldığı belirtildi. Belçika Başbakanı Alexander De Croo dün Washington’daki bir resepsiyonda yaptığı açıklamada ülkesinin 30 jet göndereceğini söylemişti. Belçika bu sözü tuttuğu takdirde Ukrayna’ya en çok F-16 sağlayan ülke olacak.

Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store da bugün yaptığı açıklamada ülkesinin bu yıl içinde Ukrayna’ya 6 adet F-16 savaş jeti göndereceğini belirtti. “Ukrayna’nın hava saldırılarına karşı kendini savunabilmesi Rusya’ya karşı savaşında hayati önem taşıyor” diyen Store, “Norveç şimdi Ukrayna’ya altı adet F-16 savaş uçağı hibe etmeye karar verdi. Uçakları 2024 yılı içerisinde teslim etmeye başlamayı planlıyoruz” bilgisini paylaştı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski sosyal medyadan yaptığı paylaşımda ABD, Danimarka ve Hollanda’ya F-16 sağlayarak Ukrayna’nın hava kuvvetlerini güçlendirdikleri için teşekkür etti. Zelenski geçen hafta Ukrayna’nın hava savunma kapasitesini yaz boyunca iki katına çıkarmak istediğini ve en az yedi adet ilave Patriot sistemine ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Rusya’da devletin kontrolündeki haber ajansı TASS’ın aktardığına göre, Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova, Ukrayna’ya F-16 gönderilmesi planlarının “ABD’nin Rusya ile savaşan bir savaş çetesine liderlik ettiğini gösterdiğini” iddia etti.

Hava savunmasının güçlendirilmesi Rusya işgali altında savaşan Ukrayna için hayati önem taşıyor. NATO üyeleri, Ukrayna’ya beş adet ilave Patriot ve başka stratejik hava savunma sistemlerinin teslim edildiğini duyurmuştu.

Washington’da başlayan zirve öncesi dün gece NATO’nun kuruluşunun 75’inci yılı etkinliğinde konuşan ABD Başkanı Joe Biden, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya hava savunma sistemleri dahil askeri desteğinin süreceği mesajı vererek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e karşı birlik çağrısı yapmıştı.

Biden konuşmasında NATO’nun “şimdiye dek olmadığı kadar güçlü” olduğunu belirterek “Kimsenin şüphesi olmasın. Ukrayna, kolektif desteğimizle Putin’i durdurabilir ve durduracaktır” demişti.

Ukrayna’ya destek Çin’e çağrı

Öte yandan Reuters haber ajansının ulaştığı NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonuç bildirisinin taslak metnine göre ittifak üyeleri, Ukrayna’ya üyelik sürecinde “geri dönülemez bir yol” için destek sözü verecek. İttifak üyeleri ayrıca, Çin’in Rusya’nın Kiev’e karşı savaş çabalarına verdiği tüm desteği durdurması yönünde çağrıda bulunacak.

Washington’daki NATO zirvesinde hazırlanan bildirinin taslak metnine göre Çin, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşında “belirleyici bir sağlayıcı” haline geldi ve Pekin Avrupa’ya ve güvenliğe yönelik sistematik zorluklar yaratmaya devam ediyor.

Taslak metne göre, NATO ülkeleri Ukrayna’ya önümüzdeki yıl içinde minimum 40 milyar Euro’luk fon sağlamayı ve Ukrayna’ya askeri teçhizat ve eğitim sağlanmasını koordine edecek bir mekanizma kurmayı planlıyor.

Müttefiklerin, NATO üyeliği de dahil tam Avrupa-Atlantik entegrasyonu yolunda Ukrayna’yı destekleme sözü verecekleri belirtildi. Taslakta, müttefiklerin anlaşması ve koşulların karşılanması durumunda ittifaka katılma davetinin Kiev’e iletileceği belirtildi.

Taslakta aynı zamanda Hint-Pasifik’in NATO açısından önemi de tartışıldı. Taslak metine göre, bu bölgedeki gelişmeler Avrupa-Atlantik güvenliğini doğrudan etkiliyor ve ittifak, Ukrayna’yı desteklemek için Asya-Pasifik ortaklarıyla artan işbirliğini memnuniyetle karşılıyor.

Taslakta, ittifakın Çin’in uzay yetenekleri ve faaliyetlerindeki gelişmelerden endişe duyduğu ve Pekin’i stratejik risk azaltma tartışmalarına katılmaya çağırdığı ifade edildi. Metinde ayrıca, NATO müttefiklerinin riski azaltmak ve gerilimin tırmanmasını önlemek için Moskova ile iletişim kanallarını sürdürmeye istekli oldukları belirtildi.

Paylaşın

BM’den Gazze İçin Ateşkes Çağrısı: Çocuklar Açlıktan Ölüyor

İsrail’in Gazze Şeridi’nde yönelik saldırılarında 278. gün geride kalırken Birleşmiş Milletler, uluslararası topluma insani yardımın karadan ulaştırılmasına öncelik verilmesi, İsrail kuşatmasının sona erdirilmesi ve ateşkes sağlanması çağrısında bulundu.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise 38 bin 243’e, yaralananların sayısı ise 88 bin 33’e yükseldi. Ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlarından oluşan bir heyet, Cenevre’de yaptığı açıklamada, kıtlığın Gazze Şeridi’ne yayıldığını söyledi. Uzmanlar son günlerde, yetersiz beslenmeden altı aylık, dokuz yaşında ve 13 yaşında üç çocuğun öldüğüne dikkat çekti.

Panelin açıklamasında, “Her üç çocuk da yetersiz beslenme ve yeterli sağlık hizmetine erişememe nedeniyle öldü. Bu çocukların Gazze’nin merkezinde tedavi görmesine rağmen açlıktan ölmesi, kıtlığın Gazze’nin kuzeyinden orta ve güney Gazze’ye yayıldığına şüphe bırakmıyor” denildi.

Birleşmiş Milletler (BM) heyeti açıklamasında, uluslararası topluma insani yardımın karadan ulaştırılmasına öncelik verilmesi, İsrail kuşatmasının sona erdirilmesi ve ateşkes sağlanması çağrısında bulundu.

Öte yandan Hamas’ın ABD’nin ateşkes önerisinin önemli bir bölümünü kabul etmesinin ardından Gazzeliler arasında çatışmaların duracağına dair umutlar yeniden canlanmıştı. Ancak Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby yaptığı açıklamada, iki taraf arasında hala derin anlaşmazlıklar olduğunu söyledi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, anlaşmanın İsrail’in Hamas’ı bir tehdit unsuru olarak ortadan kaldırmak başta olmak üzere hedeflerine ulaşana kadar savaşa devam etmesini engellememesi gerektiğinde ısrar ediyor.

Arabuluculuk çabalarına yakın bir Filistinli yetkili ise bir sonraki hamleyi İsrail’in yapması gerektiğini söyledi. Yetkili yaptığı açıklamada, “Artık her şey Netanyahu’ya bağlı. Hamas pozisyonunu netleştirdi ve bir anlaşmayı mümkün kılacak kadar esneklik gösterdi, ancak İsrailliler bile her şeyin Netanyahu’ya ve onun bir anlaşma isteyip istemediğine bağlı olduğunu söylüyorlar” şeklinde konuştu.

Mısır Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı William Burns’un Gazze savaşında ateşkes sağlanması çabalarını görüştüğünü açıkladı. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı, Mısır’ın Gazze Şeridi’nde askeri operasyonların devam etmesini reddeden tutumunu yineledi” denildi.

ABD’li üst düzey yetkililer Hamas’ın geçen hafta verdiği tavizlerin ardından ateşkes için bölgede bulunuyordu. Ancak Hamas, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği yeni saldırının ateşkes görüşmelerini kritik bir anda tehdit ettiğini söyledi ve arabuluculara İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu dizginlemeleri çağrısında bulundu.

Mısır devletine bağlı El Kahire News’in üst düzey bir kaynağa dayandırdığı haberine göre Mısırlı bir güvenlik heyeti Doha’ya giderek “mümkün olan en kısa sürede bir ateşkes anlaşmasına varmak amacıyla Hamas ve İsrail arasındaki bakış açılarını yakınlaştırmayı hedefleyecek.”

Hamas’ın en üst düzey siyasi lideri İsmail Haniye, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına devam etmesi halinde arabulucuları “feci sonuçlara” karşı uyararak, görüşmelerin çökmesinin “tüm sorumluluğunu” Netanyahu ve ordunun taşıyacağını söyledi.

Paylaşın

NATO’dan Askeri Kapasiteyi Artırma Hazırlığı

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) liderleri, geçen yıl Vilnius’ta yapılan zirvede, ittifakın otuz yılı aşkın bir süredir ilk büyük savunma planı üzerinde anlaşma sağlamıştı. NATO liderlerinin, Washington’da ittifakın 75’inci yıldönümü nedeniyle düzenlenecek zirvede planları güncellemeleri bekleniyor.

Reuters’a bilgi veren bir kaynak, askeri planlamacıların “ittifakı savunmak için gereken birlik ve silahlar için ayrıntılı ihtiyaçları belirlediklerini” söyledi ve ekledi:

“Hava ve füze savunması, uzun menzilli silahlar, lojistik ve büyük kara manevra birlikleri en önemli önceliklerimiz arasında. Karşı karşıya olduğumuz tehditleri karşılayabilecek kuvvetler geliştirdikçe, NATO müttefikleri için muhtemelen daha zorlu hedefler belirlenecektir. Caydırıcılığımızın güçlü olduğundan ve güçlü kalacağından eminiz.”

Soğuk Savaş’tan bu yana NATO tarafından “bölgesel planlar” olarak adlandırılan ilk büyük savunma planları üzerindeki anlaşma, Sovyet sonrası Rusya’nın artık varoluşsal bir tehdit oluşturmadığına inandığı için on yıllardır büyük ölçekli yeni savunma planları hazırlamaya gerek görmeyen Batı askeri ittifakı için temel bir değişim anlamına geliyordu.

Reuters haber ajansına konuşan bir NATO askeri yetkilisi, NATO’nun Rusya’dan gelebilecek bir saldırıya karşı savunma planlarını tam anlamıyla hayata geçirebilmesi için 35 ila 50 ilave tugaya ihtiyaç duyacağını söyledi. Bir tugay 3 bin ila 7 bin askerden oluşuyor.

İsminin açıklanmaması koşuluyla konuşan kaynak, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından NATO’nun (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) karşı karşıya olduğu saldırı tehdidiyle mücadele edebilmek için, sadece Almanya’nın hava savunma kapasitesini dört katına çıkarması gerektiğini söyledi.

Geçen yıl Vilnius’ta yapılan zirvede NATO liderleri ittifakın otuz yılı aşkın bir süredir ilk büyük savunma planı üzerinde anlaşmıştı. Üye ülkeler Temmuz 2023’te gerçekleşen zirveden bu yana bu planı hayata geçirmeye çalışıyor. NATO liderlerinin bu hafta Washington’da ittifakın 75’inci yıldönümü nedeniyle düzenlenecek zirvede planları güncellemeleri bekleniyor.

Reuters’a bilgi veren kaynak, askeri planlamacıların “ittifakı savunmak için gereken birlik ve silahlar için ayrıntılı ihtiyaçları belirlediklerini” söyledi. Kaynak, “Hava ve füze savunması, uzun menzilli silahlar, lojistik ve büyük kara manevra birlikleri en önemli önceliklerimiz arasında. Karşı karşıya olduğumuz tehditleri karşılayabilecek kuvvetler geliştirdikçe, NATO müttefikleri için muhtemelen daha zorlu hedefler belirlenecektir. Caydırıcılığımızın güçlü olduğundan ve güçlü kalacağından eminiz” diye ekledi.

Almanya Savunma Bakanlığı NATO’nun gelecek planları gizli olduğu için bu konuda yorum yapmayı reddetti. Bakanlık, tüm müttefiklerin ihtiyaçlar konusunda NATO ile koordinasyon içinde olmaya çağrıldığını ve bu çabaların önümüzdeki yıla da yayılacağını söyledi.

Ek personel: NATO müttefiklerinin 35 ila 50 tugay için gerekli ek personeli nereden bulacağı ise belirsiz. Üye ülkeler, silahlı kuvvetlerin diğer bölümlerinden personel kaydırılabilir, ek askerler alınabilir ya da NATO üyeleri her iki yaklaşımın birden tercih edebilir. NATO askeri planlamacılarının tespit ettiği bir diğer önemli eksiklik de hava savunması. Zira Ukrayna’daki savaş bu sistemlerin kritik askeri ve sivil altyapıyı korumak için ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

Bu tür sistemler Rusya ile olası bir çatışmada önemli bir lojistik merkezi ve toplanma alanı olan Almanya için özellikle önemli. Almanya, Soğuk Savaş sırasında NATO’nun cephe ülkesiyken 36 Patriot hava savunma birimine sahipti ve o zaman bile NATO müttefiklerinin ek desteğine güveniyordu.

Ukrayna’ya üç patriot bağışladıktan sonra Alman kuvvetleri, sadece dokuz patriot sistemine sahip. ABD’li Raytheon firmasının ürettiği patriot sistemi, füzelere karşı yerden savunma sağlıyor. Mühimmatını güçlendirmek isteyen Almanya, patriot ve diğer hava savunma sistemleri için sipariş vermeye başladı. Soğuk Savaş sonrasında birçok NATO müttefiki, gelecekte sadece İran gibi ülkelerden gelen sınırlı bir füze tehdidiyle başa çıkmak zorunda kalacağı düşüncesiyle hava savunma birimlerinin sayısını azalttı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte bu algı büyük ölçüde değişti ve NATO müttefikleri mühimmat stoklarını arttırmak ve hava savunma sistemlerindeki eksiklikleri gidermek için harekete geçti.

Soğuk Savaş’tan bu yana NATO tarafından “bölgesel planlar” olarak adlandırılan ilk büyük savunma planları üzerindeki anlaşma, Sovyet sonrası Rusya’nın artık varoluşsal bir tehdit oluşturmadığına inandığı için on yıllardır büyük ölçekli yeni savunma planları hazırlamaya gerek görmeyen Batı askeri ittifakı için temel bir değişim anlamına geliyordu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Fransa’da “Sol İttifak”ın Büyük Zaferi

Fransa’da Komünist Parti, Boyun Eğmeyen Fransa, Yeşiller ve Sosyalist Parti ittifakından oluşan Yeni Halk Cephesi, ülke tarihinin en önemli seçimi olarak ilan edilen seçimde birinci oldu.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisinin yer aldığı ittifakın da sürpriz yaparak ikinci sırayı aldı. Aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) ise üçüncü sırada kaldı.

Fransa’da erken genel seçimlerin ikinci turu yapıldı. Aşırı sağın yüzde 33’le birinci çıktığı 30 Haziran’daki ilk tur oylamanın ardından ikinci turda farklı bir tablo oluştu.

Sandık çıkış anketlerinin ilk sonuçlarına göre seçimleri Komünist Parti, Boyun Eğmeyen Fransa, Yeşiller ve Sosyalist Parti ittifakından oluşan Yeni Halk Cephesi (NFP) birincilikle bitirdi.

Ipsos’un sandık çıkış anketlerine göre Yeni Halk Cephesi (NFP) 172 – 192 milletvekili, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi ve ittifaka gittiği Horizons, UDI ve MODEM’den oluşan “Ensemble/Birlikte” hareketi 150 – 170 milletvekili, aşırı sağ Ulusal Bütünleşme 132 – 152 milletvekili çıkarıyor.

Araştırma şirketi Elabe anketine göreyse NFP 175-205, RN 115-150, “Ensemble/Birlikte” hareketi ise 150-175 milletvekili çıkarıyor.

Sol ittifak içindeki Boyun Eğmeyen Fransa partisinin lideri Jean-Luc Melenchon, sandıkların kapanmasının ardından yaptığı ilk değerlendirmede, sonuçların milyonlarca kişi için bir “rahatlama” anlamına geldiğini söyledi.

Melenchon, Macron’un merkez partisinden olan Başbakan Gabriel Attal liderliğindeki hükümetin derhal istifa etmesini ve yönetme sorumluluğunun kendilerine verilmesini de talep etti.

Sosyalist Parti’nin lideri Olivier Faure de, Parlamento’daki en büyük blok olan Yeni Halk Cephesi’nin hükümeti kurması gerektiğini söyledi.

Emmanuel Macron’un ofisinden ise “Fransızların tercihine saygı duyulacağı” açıklaması geldi. Cumhurbaşkanı’nın yeni hükümete dair bir adım atmadan önce resmin netleşmesini bekleyeceği ifade edildi.

Seçimlerden önce Fransa’nın yeni başbakanı olarak gösterilen, RN’nin 28 yaşındaki lideri Jordan Bardella, “Fransa aşırı solun eline itildi” dedi. Sandıkların kapanmasından kısa süre sonra yaptığı açıklama ile sonuçları kabullendi.

Ancak bazı seçim bölgelerinde Macron’un merkez partisi ve sol parti adaylarının kendilerine karşı hareket etmesine tepki gösterdi, bu durumu “Utanç ittifakı” olarak niteledi.

RN’nin önde gelen ismi ve 2027’de cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Marine Le Pen de “Zaferimiz sadece ertelendi. Bugünkü sonuçla yarının zaferinin tohumlarının atıldığını düşünüyorum” dedi.

İkinci turda seçimlere katılım oranı da yüksek. Ipsos, yerel saatle 18:25 itibariyle katılım oranının yüzde 67,1 ile 1997’den bu yana görülen en yüksek oran olduğunu ve 2022’de seçimlerindeki yüzde 46,2’lik katılım oranından çok daha yüksek olduğunu açıkladı.

Fransız anayasası, farklı partilerden bir cumhurbaşkanı ve başbakan ile “birlikte yaşama,” diğer adıyla “kohabitasyon,” kurmaya izin veriyor. Bu durum en son 1997-2002 yılları arasında Sosyalist Lionel Jospin’in merkez sağcı Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile birlikte yürüttüğü dönemde yaşanmıştı.

Öte yandan, hiçbir partinin koalisyonlar olmadan çoğunluğu kazanamaması daha önce görülmemiş bir durum. Bu yüzden Fransa, kendini alışılmadık bir çıkmazın içinde bulabilir.

Fransa’da iki turlu bir seçim sistemi bulunuyor. Sadece 30 Haziran’da yapılan oylamada yeterli oyu alanlar bugünkü ikinci turda yarışabildi. Ancak aşırı sağ karşıtı oyların bölünmemesi için, üç ya da daha fazla kişinin seçildiği seçim bölgelerinde hafta boyunca yaklaşık 215 milletvekili adayı istifa etti.

Güvenlik önlemleri artırıldı

Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’da 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Ulusal Birlik’nin ilk sırada yer almasının ardından Ulusal Meclis’i feshetmiş ve erken seçim kararı almıştı.

Fransa’da genel seçimin ikinci turunda yoğun güvenlik önlemleri alındı, ülke çapında 30 bin polis konuşlandırıldı.

Ülkede şok etkisi yaratan erken seçim kararı ve aşırı sağın ilk kez iktidara bu kadar yaklaşması, seçim kampanyasının gergin bir atmosferde geçmesine neden oldu. Macron’un “iç savaş” riskinden söz etmesi dikkat çekiciydi.

Fransa İçişleri Bakanlığı, seçim gecesi için 5 bini başkent Paris’te olmak üzere 30 bin ek polis görevlendirdi.

İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, ikinci tur öncesi adaylar ya da parti görevlilerine 50’den fazla saldırı düzenlediğini açıkladı. Darmanin, seçim sonuçları açıklanınca “aşırı sağ ya da aşırı solun” olay çıkarmasını önlemek için güvenlik önlemlerinin artırıldığını söyledi.

Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimi 2027’de yapılacak. Macron daha önce 2017 ve 2022’de, ikinci turda Ulusal Birlik (eski adıyla Ulusal Cephe) Partisi’nin adayı Marine Le Pen’i yenerek Fransa Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Paylaşın