Fransa’da Sol Oylar Belirleyici Olacak

Fransa’da Pazar günü ikinci turu yapılacak seçimler öncesi düzenlenen son anketler, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un rakibi Marine Le Pen’den en az 10 puan fazla oy alacağını ortaya koyuyor.

Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 10 Nisan’daki ilk turunda liberal Macron yüzde 27,85, aşırı sağcı Le Pen ise yüzde 23,15 oy alarak ikinci tura kalmaya başarmıştı.

Araştırma şirketlerinin yayımladığı son anket sonuçları, ikinci turda Macron’u Le Pen’in 10 ila 14 puan önünde gösteriyor. Perşembe ve Cuma günü yayımlanan bu anketlere göre, Macron’un 24 Nisan’daki seçimde yüzde 55,5 ile yüzde 57,5 arasında oy alması bekleniyor.

Ancak anketlerde sandığa gitme oranının yüzde 72 ila 74 aralığında çıkması, seçim günü yaşanabilecek bir sürpriz ihtimalini de artırıyor.

Anketlerdeki katılım oranının gerçekleşmesi hâlinde, Fransa’da 1969 yılından beri katılımın en düşük olduğu ikinci tur seçimleriyle karşılaşılmış olacak.

Neredeyse her 10 seçmenden üçünün sandığa gitmeyeceğini ya da kararsız olduğunu belirtmesi Brexit ya da Donald Trump’ın kazandığı ABD seçimlerinde olduğu gibi bir sürprize açık kapı bıraksa da Fransa’daki seçimlerin iki turlu olmasının bu ihtimali düşürdüğü yorumları da yapılıyor.

Sol oylar belirleyici olacak

İkinci turda sol görüşlü seçmenin oyu büyük rol oynayacak. İlk turda yaklaşık 7,7 milyon seçmen, solcu lider Jean-Luc Melenchon’a oy verdi. Aldığı destekle yüzde 21,95’lik oy oranına ulaşan Melenchon ikinci turun kapısından dönerken yaklaşık 3,5 milyon seçmen de Yeşiller, Sosyalist Parti ve diğer sol partilerin adaylarına oy verdi.

İkinci turda tüm gözler bu oylarda olacak. Ipsos-Sopra Steria tarafından bu hafta yayımlanan bir ankete göre, Melenchon’un destekçilerinin yaklaşık üçte biri Macron’un kazanmasını istediğini belirtti. Ancak yarıya yakını henüz kararını vermediğini ifade etti.

Tahmin edilenin üzerinde Melenchon destekçisinin sandığa gitmemesi ya da Le Pen’i desteklemesi, Macron için beklenenden daha zorlu bir yarışın yaşanmasına neden olabilir.

Ifop araştırma grubunun başındaki siyasi analist Jerome Fourquet, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, “İkinci turun kaderi, sol seçmenin elinde” yorumunda bulundu.

Analistler, sol seçmenin sandığa gitmeme oranının yüzde 25-30’ları bulabileceğini belirtiyor. Macron iş dünyasını gözeten politikaları, özellikle de zenginlerden alınan vergiyi düşürmesi nedeniyle sol kesimin tepkisini çekiyor.

Melenchon da destekçilerinden Le Pen’in önünün kesilmesi için Macron’a oy vermelerini istemek gibi bir yol izlemedi.

Beş yıl önce yapılan seçimlerde oyların yaklaşık üçte ikisini alan Macron, rakibi Le Pen’i büyük farkla geride bırakarak rahat bir zafer elde etmişti. Ulusal Birlik partisinin lideri Le Pen’in 2017’deki yenilgiden sonra radikal bir sistem karşıtı olarak algılanan imajını yavaş yavaş yumuşatması aşırı sağcı siyasetçinin oylarını artırmıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dokuz Doğu Avrupa Ülkesi AB’den Mülteci Yardımı İstiyor

Rusya’nın Ukrayna topraklarında başlattığı işgalin yol açtığı büyük mülteci dalgasından öncelikle etkilenen 9 doğu Avrupa ülkesi ortak bir mektupla Avrupa Birliği’nden maddi yardım talep etti.

Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve üç Baltık ülkesi (Estonya, Litvanya ve Letonya) temsilcileri mültecilere sunulan barınma, gıda, eğitim ve ulaşım hizmetleri gibi ek sosyal yardımlar nedeniyle ülkelerinde ortaya çıkan ek harcamaları gerekçe göstererek karşılaştıkları maddi zorlukların Avrupa Birliği tarafından karşılanmasını istediler.

14 maddeden oluşan ortak mektup toplumsal dayanışmanın Avrupa Birliği’nin temel ilkelerinden biri olduğunu vurguluyor ve bu nedenle de Brüksel yetkililerinin hızla alacakları tedbirlerle mülteci akımından bire bir etkilenen doğu Avrupa ülkelerine yardım programlarını uygulamaya koyması gerektiğinin altını çiziyor.

Doğu Avrupa ülkeleri hükümetleri tarafından hazırlanan mektup mali yardımın yanı sıra, mülteci akımı nedeniyle söz konusu ülkelerde ekonomik dengelerin de değiştiğine işaret ederek, yapısal bazı tedbirler de öneriyor.

2021- 2027 ortak AB bütçesine ait proje ve fonların bir an önce uygulanmaya konulması ve de doğu Avrupa ülkelerinin bazı ödeme yükümlülüklerinin göçlerin neden olduğu zorluklar dikkate alınarak ertelenmesi de önerilen tedbirler arasında yer alıyor.

Ukraynalı mültecilerin sayısı 5 milyonu aştı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamaya göre savaşın başladığı Şubat ayından 19 Nisana kadar 5 milyonu aşkın Ukraynalı göçmen ülkesini terk etti.

Ukraynalı göçmenlerin yaklaşık yarısının tercih ettiği hedef ülke Polonya. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği tarafından açıklanan rapora göre savaştan kaçan 2 milyon 825 463 göçmen bu süre içinde Polonya’ya sığınmış.

Aynı dönem içinde Romanya’ya (757 bin 047), Rusya’ya (549 bin 805), Macaristan’a (471 bin 80), Moldova’ya (426 bin 964), Slovakya’ya (342 bin 813) ve Belarus’a (23 bin 759) geçiş yapmış.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü de (IOM) de Ukrayna içinde 7,1 milyon sivilin yerinden yurdundan edildiğini açıklamıştı.

BM, savaş başladığında çatışmaların tırmanması halinde 4 milyon mültecinin ülkeyi terk edeceği öngörüsünde bulunmuştu. Bugün ulaşılan rakamlar görüldüğü gibi tahminleri de aşıyor.

Yükü komşu ülkeler taşıyor

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü tarafından açıklanan bu rakamlar mültecilerin öncelikle komşu ülkelere sığındığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Doğu Avrupa ülkeleri kaleme aldıkları mektupta Avrupa Birliği’ne bu yükün eşit bir şekilde dağıtılmasını talep ediyorlar.

AB’nin orta ve doğu Avrupa’da bulunan dokuz üyesinin bu ortak çıkışının gerisinde, Temmuz ayında AB dönem başkanlığının Prag’a devredilecek olmasının da payı olduğu biliniyor.

Bir Orta Avrupa ülkesinin dönem başkanlığı yapacağı Avrupa Birliği’nde savaş ve mülteci coğrafyasının yakınlığının neden olduğu mali sorunların daha rahat bir şekilde çözülebileceği düşünülüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği’nde Sosyal Medya Düzenlemesi Hazırlığı

Avrupa Birliği (AB) kurumları, Facebook, YouTube ve Twitter gibi dijital platformların içeriklerinin kullanıcılar için daha güvenli olmasını sağlayacak yasa konusunda anlaştı. AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB Konseyi, “Dijital Hizmetler Yasası” hakkında yapılan müzakerelerde anlaşma sağlandığını bildirdi.

“Dijital Hizmetler Yasası”; online platformların, sosyal ağların ve online ticaret yapanların kullanıcıları yasa dışı içerik, ürün ve servislerden korumak adına önlem almasını öngörüyor.

Yeni düzenlemeyle birlikte teknoloji devleri, AB tarafından daha sıkı bir denetime tabi olacak. Sosyal ağların ve diğer platformların nefret söylemleri ve buna benzer yasa dışı içeriklerin silinmesi gibi önlemler konusunda bu yasal çerçeveye uygun hareket etmeleri gerekecek.

Facebook ve Google gibi platformların ayrıca, hangi içerikleri, hangi gerekçeyle tavsiye ettiklerine ilişkin kullanıcıları daha iyi bilgilendirmeleri beklenecek. Bunun yanı sıra, kullanıcıların kendi kişisel verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olması öngörülüyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, uzlaşmayı “tarihi” olarak nitelendirerek, “Yeni kurallarımız, online kullanıcıları koruyacak, ifade özgürlüğünü teminat altına alacak ve işletmelere de yeni kapılar açacak” diye konuştu. Von der Leyen, düzenlemenin dünya çapında şahıslar, şirketler ve diğer ülkeler için güçlü bir mesaj olma özelliği taşıdığını da belirtti.

Tüketicilerin korunması da hedefleniyor

Yasa dışı içeriklerin kaldırılmasına yönelik mutabakatın yanı sıra, online ticaret sitelerinin tüketicilere güvenli ürün ve servisleri sağladığına yönelik teminat da yeni yasal düzenlemenin hedefleri arasında.

Avrupa Komisyonu’nun Dijitalden Sorumlu Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager, platformların içerik moderasyonuna ilişkin kararlarını şeffaflaştırmasını ve yanlış bilgilerin yayılarak viral olmasının yanı sıra, güvenli olmayan ürünlerin online alışveriş sitelerinde satılmasının da önüne geçmesi gerektiğini kaydetti.

Söz konusu düzenlemeyle platformların, AB vatandaşlarına sunulan servislerin risklerine yönelik sorumlu tutulmasının da teminat altına alındığı belirtildi.

Yeni düzenlemeyle geçerli olacak “müşterini tanı” prensibiyle online alışveriş siteleri, satıcıları takip etmekle yükümlü sayılacak.

Geçen Ocak ayından bu yana internet firmaları ve platform işletmecileri ile internette daha fazla güvenliğe yönelik yeni bir yasal çerçeve üzerine müzakereler sürüyordu. Düzenlemenin 2024 yılında yürürlüğe gireceği belirtildi.

Paylaşın

Ukrayna’da 13 Milyon İnsan Yerlerinden Edildi

Birleşmiş Millet Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) bugün Cenevre’de yaptığı açıklamaya göre, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığı 24 Şubat’tan bu yana yaklaşık 13 milyon Ukraynalı yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

BM’ye göre bunlardan 7 milyon 700 bini Ukrayna toprakları içinde kaldı, gerisi yurt dışına çıktı. Ukrayna’yı terk eden 5 milyondan fazla kişinin çoğunun kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğu bildirildi. Bunlar arasında bir yetişkinin eşlik etmediği çocuklar ve gençler bulunduğu da haber veriliyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ukrayna’da kalanların en çok tibbi malzeme, ilaç ve nakit paraya gereksinimleri olduğunu vurguladı ve gıda ile hijyenik malzemenin eksikliğine dikkat çekti.

UNHCR yetkilileri, sığınmacı konumuna düşen Ukraynalıların insan kaçakçılarına, onlara kötü muamele yapan suç çetelerine ve onları sömürmeyi amaçlayan kadın ve çocuk tacirlerine karşı korunmaya muhtaç olduklarının altını çizdiler.

En fazla göç Mart ayında kaydedildi

UNHCR’in verilerine göre, Nisan ayında Ukrayna’dan ayrılanların sayısı 1 milyonu geçti. Mart ayında ise bu rakam 3 milyon 400 bin olarak açıklanmıştı.

Ülkesinden ayrılanların üçte ikisinin Polonya’ya sığındığı bildiriliyor. Bazılarının oradan da başka ülkelere doğru devam ettiği de kaydediliyor.

Polonya makamları, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığı 24 Şubat’tan bu yana kendi sınırlarından Ukrayna’ya giriş yapan kişi sayısının da 779 bin olduğunu açıkladı.

Savaştan önce Ukrayna hükümetinin denetiminde olan ülkedeki nüfusun 37 milyon olduğu bildiriliyor. Bu 37 milyona Rusya’nın ilhak ettiği Kırım ile ayrılıkçı Rus milislerin bulunduğu Doğu Ukrayna’daki bölgelerdeki nüfus dahil değil.

Paylaşın

Afganistan’da Camide Patlama: En Az 11 Ölü, 32 Yaralı

Afganistan’ın kuzeyinde yer alan Mezar-ı Şerif şehrinde bulunan bir camide, büyük olasılıkla bir saldırı sonucu meydana gelen patlamada en az 11 kişi öldü 32 kişi de yaralandı. Doğrulanmayan bazı kaynaklar ise ölü sayısının 20‘yi geçtiğini belirtiyor.

Belh Eyaleti Sağlık Direktörü Nacibullah Tavana, Alman haber ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, patlamanın sebebine dair henüz net bir bilgiye sahip olmadıklarını ifade etti.

Ülkede iktidarda olan Taliban’ın bir temsilcisi de kent merkezindeki Şii camiinde patlama olduğunu ve olayda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini doğruladı.

Bu arada başkent Kabil’de ve ülkenin kuzeyindeki Kunduz eyaletinde de patlamalar olduğu ve bu patlamalarda da çok sayıda kişinin yaralandığı duyuruldu.

Salı günü başkent Kabil’de bir okula düzenlenen bombalı saldırıda da, yerel kaynakların aktardığı bilgilere göre 25 kişi hayatını kaybetmişti. Ancak bu olayla ilgili resmi makamlar tarafından detaylı bir açıklama yapılmadı.

Afganistan’da son zamanlarda artan bombalı saldırıların büyük çoğunluğunun sorumluluğunu, terör örgütü IŞİD üstleniyor. Sünni İslam ideolojisini benimseyen IŞİD, dinden çıkmış olmakla suçladığı Şiilerin ibadethanelerine ve merkezlerine saldırılar düzenliyor.

Paylaşın

Rusya, Mariupol’ü Ele Geçirdiğini Açıkladı

Rusya, Mart başından beri kuşatma altında bulunan Mariupol’ü, Azovstal Demir Çelik Fabrikası dışında tamamen ele geçirdiğini açıkladı. Kentin büyük bir kısmı son haftalarda Rusya kontrolüne geçmişti.

Rus Interfax ajansının aktardığı habere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bunun bir başarı olduğunu söyledi ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu’yu tebrik etti.

Şoygu da kentte durumun sakinleştiğini, sivillerin geri dönebileceğini, geniş bir bölgeye yayılan fabrikada ise 2 bin civarında Ukrayna savaşçısının kaldığını belirtti.

Reuters ajansı, fabrikanın yeraltında da bölümlerinin bulunduğunu aktarıyor.

Interfax’a göre Putin fabrikaya saldırılmaması, bunun yerine kuşatma altında tutulması talimatı verdi ve “Bu yeraltı mezarlarına girmemize ve fabrikanın altındaki labirentlerde savaşmamıza gerek yok. Bölgenin bir sineğin bile dışarı çıkamayacağı şekilde kuşatılması yeterli” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise fabrikaya yaklaşık 1000 sivilin de sığındığını duyurdu.

Ukrayna yetkilileri kentteki sivillerin bir kısmının dört otobüsle bu sabah Mariupol’ü terk ettiğini söyledi.

Rusya Savunma Bakanı Şoygu kuşatmanın başından bu yana kentten tahliye edilen sivillerin sayısının 142 bini geçtiğini açıkladı.

Ukrayna’nın Azak Denizi kıyısındaki bu kentin ele geçirilmesi, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği Kırım’la Rusya ve Ukrayna’nın doğusundaki Rus işgali altındaki bölgeler arasında kara bağlantısı sağlanması açısından büyük öneme sahipti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Güney Afrika’daki Sel Felaketinde Can Kaybı 440’ı Aştı

Güney Afrika’nın KwaZulu-Natal eyaletinde başgösteren sel felaketinde hayatını kaybedenlerin sayısı 440’ı aştı. Güney Afrika ordusu, 10 binden fazla askerin arama ve kurtarma çalışmalarına katılacağını açıkladı.

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, ulusa sesleniş konuşmasında, eyalet düzeyinde bir afet durumunun yetersiz kaldığını, hükümetin ulusal afet durumu ilan ettiğini bildirdi.

Güney Afrika hükümeti, yetkililerin bölgenin şimdiye kadar gördüğü en ağır sellerden biri olduğunu söylediği felaketin ardından, KwaZulu-Natal’ı felaket bölgesi ilan etmişti.

Eyalet Başbakanı Sihle Zikalala, felakette yaklaşık 4 bin evin tamamen yıkıldığını, 8 binden fazla evin de hasar gördüğünü söyledi. Ziklala en büyük hasarın da kıyı kenti Durban ve etrafındaki bölgelerde görüldüğünü belirtti.

Felakette yaklaşık 300 okul ve bazı sağlık tesisleri de hasar alırken, bazı topluluklara erişim yolların ve köprülerin çökmesi yüzünden tamamen kesildi.

Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Rampahosa da, geçen hafta felaket bölgesine yaptığı ziyaret sırasında, hükümetin altyapının yeniden inşası ve etkilenen tüm ailelere yardım için “hiçbir masraftan kaçınmayacağını” söylemişti.

Ülkenin en büyük lojistik merkezi Durban ağır hasar aldı

Başkan Ramaphosa, ülkenin en büyük limanı ve lojistik merkezi olan Durban Limanı’nın selde ağır hasara uğramasının da alınan bu kararda etkili olduğunu ifade etti.

Ramaphosa, etkilenen bölgelerdeki en acil sorunların temiz su, yiyecek ve barınak sağlanması olduğuna değinerek, “Yerinden olan insanlar için geçici birimlerin sağlanmasına yönelik hazırlıklar sürüyor ve bu birimlerin inşaatının bu hafta sonuna kadar başlaması bekleniyor” dedi.

İklim krizi belirleyici

Yaşanan felaketin etkilerini atlatmak için büyük bir çaba sarf edilmesi gerektiğini aktaran Ramaphosa, “Bu, büyük ve acil bir yardım çabası gerektiren insani bir felakettir” ifadesini kullandı.

Hava durumu uzmanları, iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarının sıklaşmasına katkıda bulunuyor olabileceğini söylüyor. Bölgedeki yağışlar hafifledi, ancak geçen Pazartesi günü düşen yağış miktarı Güney Afrika’nın yıllık ortalamasının yüzde 75’iydi.

Sel felaketini tetikleyen hava sistemi, 11 Nisan’da 24 saatten biraz fazla sürede 300 milimetreden fazla yağışa yol açmıştı. Bölge, Nisan’ 2019’da 165, Ekim 2017’de de 108 milimetre yağış almıştı.

Paylaşın

Pakistan’ın ‘Utanç Gününe’ Altı İdam Kararı

Pakistan’da ‘İslam dinine saygısızlık’ ettiği gerekçesiyle linç edilerek öldürülen Priyantha Kumara’nın davasında karar çıktı. Mahkeme, 6 kişiye idam cezası, 9 kişiye ise ömür boyu hapis cezası verdi.

Haber Merkezi / Davada yargılanan diğer sanıklar ise 2 ile 5 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Sanıklar, 7 gün içinde temyize başvurma hakkına sahip.

48 yaşındaki Priyantha Kumara, aralık ayında  ‘İslam dinine saygısızlık’ ettiği gerekçesiyle bir grubun saldırısına uğramış ve linç edilerek öldürülmüştü. Kumara’nın cesedi daha sonra yakılmıştı.

Eşi Nilushi Kumara, linç görüntülerini internette izlediğini söylemiş ve “Çok acımasızlardı” demişti.

Olaylara katılanlar, saldırı görüntülerini paylaşırken kendi ‘selfilerini’ de yayınlamaktan geri durmamıştı. Pakistan’da sivil toplum örgütleri ve dini gruplar olaya tepki göstermişti.

Dönemin başbakanı İmran Han, Sialkot kentinde meydana gelen olayı “utanç günü” diye nitelemişti.

Pakistan’da “İslam’a hakaretten” suçlu bulunan kişiler idamla cezalandırılabiliyor.

Dine hakaret yasaları, dini toplantılara yönelik tacizler, mezarlıklara saldırı, dini inançlara hakaret ve ibadet yerleri ve kutsal kabul edilen nesnelere zarar vermeye yönelik suçları düzenliyor.

Bu kapsamda dini kişiliklere yönelik hakaret de suç sayılıyor. 1982’de kasıtlı olarak Kuran’ın nüshanalarına zarar vermek de bu kapsama alındı.

1986’da yapılan düzenlemeyle Hz. Muhammed’e yönelik hakaretin idam ya da müebbetle cezalandırılması kararlaştırıldı.

Paylaşın

Afganistan’da Okullara Yönelik İntihar Saldırıları: Onlarca Ölü

Afganistan’ın başkenti Kabil’in batısında, Şii Hazara vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Deşti Berçi semtinde bir okul ile Kalei Nav mahallesinde bir eğitim merkezini hedef alan intihar saldırılarında çok sayıda öğrencinin öldüğü ve yaralandığı bildirildi.

Euronews’ta yer alan habere göre, saldırılardan ilki Mumtaz Eğitim Merkezi’ni, peş peşe gerçekleşen ikincisi ise Abdurrahim Şehid lisesini hedef aldı.

Görgü tanıkları, bir intihar eylemcisinin öğrencilerin eve dönüş saatinde lisenin ana çıkış kapısında üzerindeki patlayıcıları infilak ettirdiğini, burada 20’den fazla öğrencinin hayatını kaybettiğini, çok sayıda öğrencinin de yaralandığını dile getirdi. Afgan basın mensupları, aynı bölgede ikinci bir saldırının daha gerçekleştiğini aktardı.

Diğer saldırı ise üniversite hazırlık merkezine yönelik yapıldı. Burada can kaybı olup olmadığına ilişkin henüz açıklama yapılmadı. Ancak çok sayıda öğrencinin yaralandığı belirtildi.

Taliban’ın İçişleri Bakanlığı saldırılarla ilgili soruşturma başlatıldığını belirtti ancak kayıplara ilişkin detay vermedi.

Saldırıların gerçekleştiği bölgeye giden tüm yolları trafiğe kapatan Taliban, gazetecilerin alana girmesine de müsaade etmedi. Hastane kaynakları ölü ve yaralı sayısının artabileceği bilgisini paylaştı.

Saldırıların sorumluluğunu henüz üstlenen olmazken daha önce bu bölgelerde gerçekleşen saldırıları IŞİD-Horasan isimli örgüt üstlenmişti.

Paylaşın

Putin, İsrail Yönetiminden Kudüs’te Rusya’ya Söz Verilen Kiliseyi İstedi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İsrail Başbakanı Naftali Bennett’e yazdığı bir mektupla önceki yönetimden sözünü aldığı Kudüs’teki Alexander Avlusu Kilisesi’nin kontrolünü talep etti.

Batının Ukrayna işgali nedeniyle Rusya’ya yaptırım uyguladığı bir zamanda, arazinin mülkiyetinin Moskova’ya devredilmesi İsrail için diplomatik sorunlara neden olabilir.

Putin’in bu mektubu, Rusya’yı savaş suçları işlemek ile itham eden İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’e Rus Dışişlerince sert tepki verilmesinden bir gün sonra yazıldı.

Rus Dışişleri Bakanlığı Lapid’i, İsrail’in Ukrayna’da olanları Filistinlilerle kendi çatışmasını örtbas etmek için kullandığını ileri sürdü ve pazar günü İsrail’in Rusya Büyükelçisi Alexander Ben Zvi dışişlerine çağrıldı.

Alexander Nevsky Kilisesi ve Kutsal Üçlü Katedrali olarak da bilinen ‘Alexander Avlusu’, Kudüs’ün Eski Şehri’nin Hristiyan Mahallesi’nde yer alıyor.

Devir gerçekleşti ancak İsrail mahkemesi iptal etti

Eski başbakan Benjamin Netanyahu Putin’e, uyuşturucu suçlamasıyla bir Rus hapishanesinde tutulan İsrailli bir kadın olan Naama Issachar’ın serbest bırakılmasına yardım etmek amacıyla yapılan bir dizi jestten biri olarak, 2020’de Rusya’nın dönüm noktası olan bu yeri devralabileceğine söz vermişti. Bu olaydan kısa bir süre sonra da kilisenin tapusu Rus hükümeti olarak kayıtlara işledi.

Avlu, uzun zamandır Ortodoks Kilisesi örgütleri arasındaki bir anlaşmazlığın parçasıydı ve bu nedenle Kudüs Bölge Mahkemesi, mart ayında mülkiyetin Rus hükümetine devrini iptal etti.

İsrail hükümeti ise bugünkü Rusya Federasyonu’nun, Osmanlı yönetimi sırasında malik olarak kayıtlı olan Rus İmparatorluk Hükümeti’nin halefi olduğunu savunuyor.

Stepaşin: İsrail iki taraflı oynuyor

Mevcut Rus hükümetine verilene kadar avlunun sahibi olarak görünen Ortodoks Filistin Kutsal Topraklar Cemiyeti, mülkiyet devrinin siyasi olduğunu savunarak dava açmıştı. Hakim Kaduri, konu diplomatik bir mesele olduğu için Başbakan Naftali Bennett’in nihai kararı vermesi gerektiğini söyledi.

Eski Rusya başbakanı ve Ortodoks Filistin İmparatorluk Cemiyeti başkanı Sergey Stepaşin, son günlerde İsrail’e yaptığı bir ziyarette, Rusya’nın “avlunun iadesi için savaştığını ve bunun zor olduğunu” söyledi. Stepaşin, İsrail’i “iki taraflı oynamakla” suçladı.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın