“İran, İsrail’e Misilleme Yapmayı Erteleyecek” İddiası

İran’ın Hamas lideri İsmail Haniye ve Hizbullah komutanlarından Fuad Şükür suikastlerinden sorumlu tuttuğu İsrail’e yönelik misillemeyi ertelediği iddia edildi.

Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye, 31 Temmuz’da Tahran’da düzenlenen suikastte hayatını kaybetmişti. Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Sükür, Beyrut’ta İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısında yaşamını yitirmişti.

Daha öncede Umman’ın arabuluculuğunda üst düzey bir ABD heyetinin gizlice Tahran’a gittiği ve İsmail Haniye suikastına doğrudan veya dolaylı olarak karıştığı düşünülen 10 Mossad ajanının ismini İran’a verdiği öne sürülmüştü.

New York Times’ta yer alan habere göre; ABD’li, İranlı ve İsrailli yetkililer İran’ın Tahran’da üst düzey Hamas liderine düzenlenen suikast nedeniyle İsrail’e karşı planladığı misillemeyi erteleyerek arabuluculara Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirecek bir ateşkes için zaman tanımasının beklendiğini ifade etti.

Üst düzey ABD’li, İsrailli, Mısırlı ve Katarlı yetkililer, İsrail ve Hamas arasında kalan anlaşmazlıkları çözmek amacıyla Katar’ın başkenti Doha’da bir araya geldi. Görüşmeler sona ererken ABD, Mısır ve Katar’dan yapılan ortak açıklamada her iki tarafa da bir “köprü kurma önerisi” sunulduğu belirtildi. Bu üç hükümetten üst düzey yetkililerin önümüzdeki hafta sonundan önce Kahire’de yeniden bir araya gelmesi bekleniyor. Bu zaman çizelgesinin İran’ın değerlendirmelerini değiştirip değiştirmeyeceği net değil.

İki haftayı aşkın bir süredir bölge, Hamas’ın siyasi kanadının lideri İsmail Haniye ve İran’ın desteklediği Lübnanlı silahlı grup Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’ün öldürülmesine İran’ın öncülüğünde yapılacak misillemeyi merakla bekliyordu. İran ve Hizbullah’ın intikam yeminleri bölgesel topyekûn savaş korkularını artırdı.

Görüşmelerin ilk gününün sona ermesinin ardından Katar Başbakanı Muhammed bin Abdulrahman Al Sani, İran Dışişleri Bakanı Ali Bagheri Kani’yi aradı. İki İranlı yetkiliye ve telefon görüşmesi hakkında bilgi sahibi olan üç yetkiliye göre Al Sani, Doha’daki ateşkes görüşmeleri göz önüne alındığında İran’ı herhangi bir gerilimden kaçınmaya teşvik etti.

Beş İsrailli yetkiliye göre İsrail istihbaratı Hizbullah ve İran’ın roket ve füze birimlerindeki teyakkuz seviyesini düşürdüğünü değerlendirdi. Yetkililer, İsrail’in artık İran’ın öncülüğündeki (halihazırda birkaç kez ertelendiği anlaşılan) yanıtın daha sonraki bir tarihte gerçekleşeceğine inandığını söyledi. Yetkililer, olayların akışkanlığı göz önüne alındığında değerlendirmelerinin hızla değiştiği konusunda uyarıda bulundular.

İstihbarat yetersiz ve sık sık değişiyor; İran ve Hizbullah’ın da durumu sürekli değerlendirdiği biliniyor. Katar Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Al Thani’nin Doha’daki görüşmelerin sona ermesinin ardından Bagheri Kani ile tekrar görüştüğü belirtildi. Bakanlık, her iki üst düzey yetkilinin de “bölgede sükûnet ve gerilimin azaltılması” ihtiyacını vurguladığını belirtti.

Geniş çaplı bölgesel çatışma korkusu

Daha geniş çaplı bir bölgesel çatışma korkusu, İsrail’in Gazze’de on binlerce Filistinlinin ölümüne ve yerleşim bölgesinin büyük bir bölümünün tahrip olmasına neden olan saldırısının yol açtığı yıkımı daha da derinleştirme tehdidinde bulunuyor. İsrailli yetkililere göre Hamas’ın İsrail’in güneyine düzenlediği ve yaklaşık 1.200 kişinin ölümüne, 250 kişinin de Gazze’ye kaçırılmasına yol açan geniş çaplı sürpriz saldırının ardından İsrail savaşı başlattı.

İsrail ve Hamas, Gazze’de Filistinli tutuklular için tutulan 115 canlı ve ölü rehinenin kademeli olarak serbest bırakılmasını öngören üç aşamalı bir ateşkes anlaşması üzerinde aylardır aralıklarla müzakere ediyor. Anlaşmanın şartlarına göre İsrail Gazze’deki güçlerini geri çekecek ve her iki taraf da nihayetinde kalıcı bir ateşkese varacaktı.

İsrail ve Hamas arasındaki bazı kilit anlaşmazlık noktaları, defalarca yapılan görüşmelere rağmen çözüme kavuşturulamadı. Hamas, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun oyalama taktiği olarak nitelendirdiği son müzakere turuna katılmayı reddetti. Ancak konuyla ilgili bilgi sahibi yetkililere göre Hamas yetkilileri, zirvede önemli bir ilerleme kaydedilmesi halinde arabulucularla görüşmeye istekli olduklarını dile getirmişlerdi.

Netanyahu son haftalarda İsrail’in anlaşma şartlarını sertleştirdi ve Hamas’ın yeniden silahlanmasını önlemek için İsrail askerlerinin Mısır sınırının Gazze tarafında kalmasını istedi. Geçtiğimiz birkaç gün içinde Batılı diplomatlar İsrail ve İran arasında beklenen gerilimi önlemek amacıyla defalarca bölgede mekik dokudular. İngiltere ve Fransa dışişleri bakanları, devam eden ateşkes görüşmelerinin yanı sıra İsrail ve Hizbullah arasında topyekûn savaşı önleme girişimlerini görüşmek üzere İsrail’e geldi.

Lübnan devlet medyasına göre, Beyrut’ta Lübnanlı yetkililerle bir araya gelen Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdelatty, Gazze’de ateşkesin bölgedeki “tırmanışı durdurmanın temeli” olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail-Hamas savaşının 10 aydan uzun bir süre önce başlamasından bu yana bölgeye dokuzuncu ziyaretini gerçekleştireceğini açıkladı. İsrail başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada Netanyahu’nun Blinken ile görüşeceği belirtildi.

(Kaynak: gazeteoksijen.com)

Paylaşın

ABD, Haniye’nin Suikastına Karışan Mossad Ajanlarını İran’a Bildirdi

Umman’ın arabuluculuğunda üst düzey bir ABD heyetinin gizlice Tahran’a gittiği ve İsmail Haniye suikastına doğrudan veya dolaylı olarak karıştığı düşünülen 10 Mossad ajanının ismini İran’a verdiği iddia edildi.

ABD’nin amacının, son dönemde İsrail bağlantılı suikastlar nedeniyle yaşanan gerginliği azaltmak olduğu öne sürüldü.

Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye, 31 Temmuz’da Tahran’da düzenlenen suikastte hayatını kaybetmişti. Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Sükür, Beyrut’ta İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısında yaşamını yitirmişti.

Ortadoğu’da devam eden gerilimin ardından, ABD’li üst düzey bir güvenlik heyetinin Çarşamba günü, Umman’ın arabuluculuğunda İran’ı yatıştırmak amacıyla bilgi paylaşmak üzere gizlice Tahran’a gittiği iddia edildi.

Fox News’in Kuveyt merkezli Al Jarida gazetesine dayandırdığı haberde, ABD’li heyet İran ile İsrail arasındaki bölgede gerilimi azaltmak amacıyla Tahran’a mesaj iletmek için gönderildi.

Heyet, İran’a doğrudan ya da dolaylı olarak Hamas’ın üst düzey yetkilisi İsmail Haniye’nin suikastına karıştığına inanılan 10 Mossad ajanının isimlerini içeren bir liste iletti.

Heyetin, İran’ın dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’e, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından İsmail Haniye ve Fuad Şükrü’ye düzenlenen suikastlar konusunda “bilgisiz bırakıldığını” iletmek üzere gönderildiği iddiası yer aldı.

Haberde, ABD’li heyetin geçen hafta perşembe günü Türkiye üzerinden Kerec’deki Payam Havalimanı’na indiği ve İranlı yetkililerle iki saatlik bir toplantı yaptıktan sonra tekrar Türkiye’ye döndüğü iddiaları yer aldı.

Fox News’in haberi yayından kaldırılırken, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi iddiaları yalanladı.

Hamas lideri İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da, Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükrü’ün Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta suikaste uğradı. Art arda yaşanan suikastlerin ardından Orta Doğu’daki gerilim daha da tırmandı.

İran, Tahran’daki suikastin karşılığı olacağını söylerken, İsrail tarafı ise, Hamas militanlarının 7 Ekim’deki saldırısına misilleme olarak “savaşın fitilini ateşleyen” liderlerin öldürüleceği sözünü vermişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

İran’da Kadın Mücadelesine Karşı “İdam Cezası” Politikası

Kadın hakları aktivisti Rouhi Shafii, İran’daki kadın mücadelesine herkesin sahip çıkması gerektiğini belirterek, “Kadınları gözaltı ve ölümle korkutmaya çalışıyorlar” dedi ve ekledi:

“Ama bu hiçbir işe yaramayacaktır. Maalesef dünyanın her yerinde insanlar balık hafızalı ve yaşananları çok çabuk unutuyorlar. Sesimizi yükselttiğimizde bize destek oluyorlar, kavgamız sessizliğe büründüğünde ise susuyorlar.”

İran İnsan Hakları Örgütü’nün Temmuz ayında yayımladığı insan hakları ihlalleri raporuna göre, 1 ayda 55 tutsak idam edildi. İdam kararlarının çoğu, başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle katledilen Jına Mahsa Amini’nin ardından başlayan “Jin, jiyan, azadi” direnişi gerekçesiyle verildi. Rapora göre, Temmuz ayında en çok Güney Horasan ve Rezevi Horasan eyaletlerindeki cezaevlerinde idamlar gerçekleştirildi. Yine kısa bir süre önce kadın hakları savunucusu Pexşan Ezizi ve Şerife Muhammedi’ye de idam cezası verildi.

Göç Sonrası Şiddete Karşı Uluslararası Koalisyonu (ICAVI) kurucusu ve Namus Cinayetini Durdur Kampanyası üyesi Rouhi Shafii, tutsaklara verilen idam cezalarını değerlendirdi.

İran rejiminin toplumu tekleştirmek istediğini belirten Shafii, bu politikasını da özellikle kadınlar üzerinden yürüttüğünün altını çizdi. Shafii, “İranlı kadınlar, Ortadoğu’da giyinme özgürlüğünü, üniversitede eğitim fırsatını, seçimlerde oy kullanma hakkını ve istedikleri işe girme özgürlüğüne sahip ilk kadınlar oldular. Ancak İran’ın dini lideri Ali Hamaney ve destekçileri, buna tahammül edemedi ve tıpkı Taliban gibi, ilk hedefleri kadınlar oldu. İranlı eğitimli ve ne istediğini bilen kadınların, Hamaney ve taraftarları ile yıllardır süregelen bu mücadelesi, Jına Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından ortaya çıkan ‘Jin, jiyan, azadi’ hareketinden çok önce başladı” diye konuştu.

“Jin, jiyan, azadi”nin yıllardır süregelen baskı ve şiddetin karşısında duran kadın mücadelesinin devamı olduğunu söyleyen Shafii, İran’daki kadın mücadelesine herkesin sahip çıkması gerektiğini belirtti. Shafii, “Kadınları gözaltı ve ölümle korkutmaya çalışıyorlar. Ama bu hiçbir işe yaramayacaktır. Maalesef dünyanın her yerinde insanlar balık hafızalı ve yaşananları çok çabuk unutuyorlar. Sesimizi yükselttiğimizde bize destek oluyorlar, kavgamız sessizliğe büründüğünde ise susuyorlar” dedi.

“İranlı kadınlar, Ortadoğu’daki tüm kadınların özgürlüğünün öncüsü olacak”

İran rejiminin bir “kukla rejimi” olduğunu söyleyen Shafii, İran’da özgürlük için mücadele veren kadınların dünya kadınlarının özgürlüğüne öncülük edeceğini vurguladı. Shafii, “İranlı cesur kadınlar, ülkemizi işgal eden dinci rejime karşı mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadı. Kadınlar şimdi ise içeride ve dışarıda yeniden toplanıp taleplerini yerine getirmeye hazırlanıyor. Zaten zorunlu başörtüsü takmama hakkını da kazandılar ve her türlü tehdit, para cezası ve hapis cezasına rağmen büyük şehirlerin sokaklarında özgürce yürüyorlar. Sizi temin ederim ki İranlı kadınlar, Ortadoğu’daki tüm kadınların özgürlüğünün öncüsü olacaktır” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

İrlanda, Sosyal Medya Şirketlerine Sınırlama Getirmeye Hazırlanıyor

İrlanda, çevrimiçi nefret söylemi ve zararlı içeriğe karşı yeni önlemler almaya hazırlanıyor. Yeni önerilen yasa tasarısına göre, sosyal medya şirketlerinin yöneticileri, dijital platformlardaki nefret ve düşmanca içeriklerin kaldırılmasındaki gecikmelerden şahsen sorumlu tutulacak.

Önümüzdeki aylarda yasalaşması beklenen tasarı, şirketlerin ihlalleri halinde milyonlarca euroluk para cezalarına çarptırılmalarına yol açabilir. Teknoloji uzmanları, sosyal medya şirketlerine büyük mali cezalar verilmesinin önümüzdeki yıllarda olumlu sonuçlar doğurabileceğini söylüyor.

Öte yandan, İrlanda’nın nefret söylemi yasa tasarısı, X’in sahibi Elon Musk’ın sert eleştirilerine neden oldu. Musk, yasanın geçmesi halinde buna karşı çıkacağını ifade etti. Musk ayrıca, yeni mevzuat kapsamında hedef alınacak İrlanda vatandaşlarının yasal savunmasını finanse etmeyi de teklif etti.

İrlanda hükümeti, 1989 tarihli “Nefrete Teşvik Yasası” ile ilgili güncellemeyi de amaçlayan Ceza Adaleti (Şiddete veya Nefrete Teşvik ve Nefret Suçları) Yasa Tasarısı kapsamında çevrimiçi nefret söylemi ve zararlı içeriğe karşı yeni önlemler almaya hazırlanıyor.

Yeni önerilen yasa tasarısına göre, sosyal medya şirketlerinin yöneticileri, dijital platformlardaki nefret ve düşmanca içeriklerin kaldırılmasındaki gecikmelerden şahsen sorumlu tutulacak. Önümüzdeki aylarda yasalaşması beklenen tasarı, şirketlerin ihlalleri halinde milyonlarca euroluk para cezalarına çarptırılmalarına yol açabilir.

İklim ve İletişim’den sorumlu Devlet Bakanı James Lawless, “Sosyal medya şirketlerinin platformlarında yer alan içerikleri sahiplenmeleri ya da bu içerikler konusunda sorumluluk almaları gerekiyor,” dedi.

Lawless, “Nihayetinde [içerikleri] sunan onlar, bu içeriğin çevrimiçi olmasından kâr elde ediyorlar, dolayısıyla nelerin barındırıldığına dikkat etmeleri, izlemeleri ve yönetmeleri için üzerlerinde bazı yükümlülükler olması gerekiyor,” diye ekledi.

İrlandalı bakanların internet üzerinden aldıkları tehditlerde artış görülmesinin ardından önlem alması için hükümetin üzerindeki baskılar arttı.

İrlanda Hükümet Başkanı Simon Harris de sosyal medya şirketlerini baskı altına alma konusunda aciliyet vurgusu yaparak, “Sosyal medyada, [bir gazetenin tabi olduğu gibi] yasalara ve yaptırımlara tabi olmayan bir çeşit Vahşi Batı olarak görülen bir duruma müsaade edemeyiz. Sonuçta bu da bir medya türü,” dedi.

Teknoloji uzmanları, sosyal medya şirketlerine büyük mali cezalar verilmesinin önümüzdeki yıllarda olumlu sonuçlar doğurabileceğini söylüyor.

Irish Independent’in Teknoloji Muhabiri Adrian Weckler, “Teknoloji şirketlerinin çoğu muhtemelen Medya Komisyonu’nun yeni kurallarına uyacaklardır ve uymak zorundalar. Çünkü bu kurallar Avrupa Birliği (AB) çapında uygulanan ve çok büyük para cezaları içeren Dijital Hizmetler Yasası ile destekleniyor,” dedi.

Meta, X ve TikTok gibi dünyanın en büyük on sosyal medya şirketlerinden bazılarının İrlanda’nın başkenti Dublin’de büyük ofisleri bulunuyor.

Öte yandan, İrlanda’nın nefret söylemi yasa tasarısı, X’in sahibi Elon Musk’ın sert eleştirilerine neden oldu. Musk, yasanın geçmesi halinde buna karşı çıkacağını ifade etti. Musk ayrıca, yeni mevzuat kapsamında hedef alınacak İrlanda vatandaşlarının yasal savunmasını finanse etmeyi de teklif etti.

Buna karşılık İrlanda Hükümet Başkanı Harris, “Benim endişem Elon Musk ya da (Facebook ve Meta’nın kurucusu) Mark Zuckerberg ya da isimleri her neyse onlar değil. Benim endişem bu ülkedeki insanların korunması, güvenliği ve refahı,” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Maymun Çiçeği Salgını: Dünya Sağlık Örgütü’nden “Acil Durum” İlanı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ortaya çıkan ve en az 13 ülkeye yayılan maymun çiçeği virüsü nedeniyle “acil durum” ilan etti. Salgına ilişkin gelişmeler Türkiye dahil tüm dünyada yakından izleniyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Bu salgınları durdurmak ve hayat kurtarmak için koordineli bir uluslararası müdahalenin şart olduğu açıktır” dedi.

Bu haftanın başlarında, Afrika’nın en üst düzey halk sağlığı kurumu olan Afrika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, viral enfeksiyonun endişe verici bir hızla yayıldığı uyarısında bulunduktan sonra kıta için bir ‘mpox acil durumu’ ilan etti.

Kurum, Afrika kıtasında bu yıl şimdiye kadar 17 binden fazla şüpheli Maymun Çiçeği vakası ve 517 ölüm vakası bildirildiğini, bunun geçen yılın aynı dönemine göre vakalarda yüzde 160’lık bir artış olduğunu söyledi.

Mpox virüsünün farklı bir formu olan klad IIb, 2022 yılında büyük ölçüde erkeklerle seks yapan erkekler arasındaki cinsel temas yoluyla küresel olarak yayıldı. Bu durum WHO’nun o dönemde bir halk sağlığı acil durumu ilan etmesine yol açmış, ancak 10 ay sonra acil durum sona ermişti.

Türkiye’de görüldü mü?

Çeşitli mecralarda Türkiye’de mpox vakası görüldüğü öne sürülse de bu iddialar yalanlandı. İletişim Başkanlığı 9 Ağustos’ta yaptığı açıklamada Türkiye’de bilinen vaka olmadığını duyurdu. Açıklamada Sağlık Bakanlığının hastalıkla ilgili “gerekli tüm önlemleri aldığı” vurgulandı.

Hastalığın en çok görüldüğü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’ya Türk Hava Yollarının (THY) uçuşları bulunuyor. Türkiye Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü sitesinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti Ağustos itibarıyla “yüksek” riskli ülkeler arasında sayılıyor.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Bir soru üzerine Memişoğlu, “Maymun çiçeği ve Kovid-19 ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz. Ancak şu anda herhangi bir alarm durumumuz söz konusu değil.” bilgisini paylaştı.

Mpox nedir? Belirtileri, Tedavisi

Çiçek hastalığı ile aynı virüs ailesinden olan maymun çiçeği (monkeypox) çiçek hastalığından daha az bulaşıcı ve daha az tehlikeli rahatsızlıklara yol açan bir virüstür. Genellikle semptomlar ortaya ilk çıktıktan iki ila dört hafta içinde iyileşme belirtileri görülür.

Adı maymun çiçeği olsa da tıpkı insanlar gibi maymunlar da virüsün kaynağı değil. Esasen virüsün kaynağı bazı sincap türleri ve fareler gibi kemirgenler. Ancak mpox ilk kez 1958 yılında Danimarka’da bir laboratuvardaki maymunda keşfedildiği için bu şekilde adlandırılmıştır.

Hastalık insana enfekte hayvan ile temasla, genelde bu hayvanlar tarafından ısırılmak veya etleri için tüketilmeleri sonucu geçiyor. İnsandan insana bulaşma ise genelde cinsel temas sonucu görülüyor. Enfekte annenin bebeği de hasta doğabiliyor.

Sağlık Bakanlığına göre mpox kendini ateş, halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı ve kızarıklık semptomları ile belli ediyor. Bunlara sırt ve kas ağrıları ile yoğun halsizlik de eşlik ediyor. Virüsün kuluçka süresi 21 güne kadar uzayabiliyor.

Ateşin ortaya çıkmasından sonraki üç gün içinde deri döküntüleri başlıyor. Döküntü, geçmiş yıllardaki vakaların çok büyük kısmında yüz, el ve ayaklarda yaygınken yeni mutasyonun daha çok genital bölgede döküntüye yol açtığı rapor ediliyor.

Mpox ile çiçek hastalığına karşı kullanılan yöntemler ile mücadele ediliyor. Ayrıca çiçek aşısının hastalığa karşı yüzde 85 oranında koruma sağladığı biliniyor. Sağlık Bakanlığına göre Türkiye’de yıllardır uygulanmıyor olsa da geçmişte çiçek aşısı yaptırmış olanlar mpox’a karşı belli bir oranda korumaya sahip.

Paylaşın

ABD, İsrail’e 20 Milyar Dolarlık Silah Paketi Satışını Onayladı

ABD, İsrail’e 20 milyar doları aşan silah paketi satışını onayladı. Silah paketinin içerisinde, yeni F-15 savaş uçakları, tank ve havan topu mermisi de yer alıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan satışla ilgili yapılan açıklamada, “Amerika Birleşik Devletleri İsrail’in güvenliğine kendini adamıştır ve İsrail’in güçlü ve hazır bir savunma kabiliyeti geliştirmesine ve sürdürmesine yardımcı olmak ABD’nin ulusal çıkarları için hayati önem taşımaktadır” ifadesi kullanıldı ve satışın, bu hedeflerle tutarlı olduğu belirtildi.

ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansı’ndan yapılan açıklamaya göre, ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail’e milyarlarca dolarlık yeni silah satışını onayladı. AP’nin haberine göre, ABD Kongresi satış hakkında bilgilendirildi.

Haberde, silahların yakın zamanda İsrail’e ulaşmasının beklenmediği, sözleşmelerdeki taahhütlerin yerine getirilmesinin yıllar alabileceği ifade edildi: “Satılan silahların çoğu, İsrail’in uzun vadede askeri kapasitesini artırmasına yardımcı olmak için. Sözleşme kapsamındaki ilk sistemlerin 2026’ya kadar teslim edilmesi beklenmiyor.”

ABD Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklamasında, “ABD, İsrail’in güvenliğine kendini adamıştır ve İsrail’in güçlü ve hazır bir meşru müdafaa yeteneği geliştirmesine ve sürdürmesine yardımcı olmak, ABD’nin ulusal çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır. Önerilen bu satış, bu hedeflerle tutarlıdır” dedi.

ABD’den İsrail’e satışına onay verilen 5 ayrı pakette savaş uçakları, havadan havaya füzeler, tank ve top mühimmatları ile taktik araçlar yer aldı. Değeri 18,9 milyar doları bulan 50 adet F-15IA ve 25 adet F-15I savaş uçağı ile mühimmatları, tüm satışın içindeki en büyük payı oluşturdu.

Ayrıca 30 adet orta menzilli havadan havaya füze sistemi (AMRAAM) ile 32 binden fazla tank mermisi ve diğer ilgili ekipmanlar da satış paketinde yer aldı. Bunlara ilaveten 50 binden fazla top mermisi ile ilgili ekipmanların satışına da ayrı bir paket olarak onay verildi. Satışın toplam değeri 20,3 milyar dolar.

Paylaşın

İran, İsrail’i Vurmama Şartını Açıkladı

Hamas Siyasi Büro Lideri İsmail Heniyye’nin Tahran’da öldürülmesine ilişkin konuşan üst düzey İranlı yetkililer, yalnızca ateşkes görüşmelerinden çıkacak bir anlaşmanın İran’ı İsrail’e yanıt vermekten alıkoyacağını belirtti.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani ise, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın “İran’ın İsrail’e karşılık vermemesi” talebini içeren ortak açıklamasını “küstahça” bir girişim olarak nitelendirdi.

İran, Hamas lideri İsmail Heniyye’nin geçen ay Tahran’da öldürülmesinin ardından İsrail’e doğrudan saldırı hazırlıklarını sürdürüyor.

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters’a konuşan üç üst düzey İranlı yetkili, yalnızca ateşkes görüşmelerinden çıkacak bir anlaşmanın İran’ı İsrail’e yanıt vermekten alıkoyacağını belirtti. İran, Heniyye’nin ölümünden İsrail’i sorumlu tutarken, İsrail ise olayla ilgili herhangi bir doğrulama yapmadı.

Geçen ay, Heniyye ve Hizbullah komutanı Fuad Şükür’ün öldürülmesinin ardından Ortadoğu’da geniş çaplı bir savaş riski arttı. İran’ın Batılı ülkeler ve ABD ile son günlerde yoğun diyaloglar yürüttüğü belirtildi. Bu diyaloglar, İran’ın tepkisini nasıl dengeleyeceği konusunda görüşmeleri içeriyor.

ABD’nin Türkiye büyükelçisi, Washington’un İran’ı gerginliği azaltmaya ikna etmek için Ankara’dan yardım istediğini doğruladı. Üç bölgesel gücün, Gazze ateşkes görüşmeleri öncesinde gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak için diyalog yürüttüğü bildirildi.

“Küstahça bir girişim”

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın “İran’ın İsrail’e karşılık vermemesi” talebini içeren ortak açıklamasını “küstahça” bir girişim olarak nitelendirdi. İran resmi haber ajansı IRNA’ya göre Kenani, 3 Avrupa ülkesinin yayınladığı ortak açıklamaya yanıt verdi.

İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçlarına dikkati çeken Kenani, şu ifadeleri kullandı: “İran, ulusal güvenliğini savunma konusunda kararlıdır. Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkeler İsrail’in Filistin halkına uyguladığı savaş suçları ve soykırımı durdurmaya yönelik etkili çaba harcaması gerekirken Siyonist rejimi desteklemektedirler.”

Söz konusu 3 ülkenin, İran’ı, tanınan haklarını kullanmaktan vazgeçmeye çağırmasının uluslararası siyaset ve hukuka uymayan “küstahça” bir girişim olduğunu dile getiren Kenani, bu tarz yaklaşımların bölgede alenen terör suçu işleyen İsrail’i cesaretlendirmekten başka bir işe yaramayacağını ifade etti.

Kenani, şöyle devam etti: “Eğer adı geçen ülkeler (İngiltere, Almanya ve Fransa) gerçekten bölgede barış ve istikrar arıyorlarsa, İsrail’deki ayrımcı ve ırkçı rejimin savaş çığırtkanlığı ve maceracılığına kesin olarak karşı durmalıdır. Gazze’ye karşı savaşı, savunmasız Filistin halkının, kadın ve çocukların korkunç şekilde öldürülmesini derhal durdurmalıdır.”

İngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve İtalya’nın dün yaptığı ortak yazılı açıklamada, İsrail’in İran karşısında kendini savunmasına tüm desteğin devam edeceği belirtilerek, “İran’a İsrail’e yönelik askeri saldırı tehditlerine son vermesi çağrısında bulunuyoruz” ifadeleri kullanılmıştı. Açıklamada, bu tür bir saldırının bölgesel güvenlik üzerinde ciddi sonuçlar doğuracağının altı çizilmişti.

Paylaşın

ABD, İran’ın Misillemesi İçin Tarih Verdi: Bu Hafta Olabilir

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, İran’ın İsmail Haniye ve Fuad Şükür suikastlerine cevabının “bu hafta olabileceğini” ancak “İran ya da vekilleri tarafından bir saldırı olursa bunun neye benzeyeceğini şu anda kestirmenin zor olduğunu” söyledi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye, 31 Temmuz’da İran’ın başkenti Tahran’da suikasta uğramıştı. İran ve Hamas saldırının arkasında İsrail’in olduğunu belirtmiş, Tahran, Tel Aviv yönetimine karşılık vereceğini kaydetmişti. Hizbullah komutanlarından Fuad Şükür, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybetmişti.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin güdümlü bir füze denizaltısını Ortadoğu’ya gönderdi ve USS Abraham Lincoln uçak gemisi taarruz grubuna bölgeye daha hızlı gitmesi talimatı verdi.

Savunma Bakanlığı tarafından Pazar günü açıklanan bu hamleler, Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da ve üst düzey bir Hizbullah komutanı Fuad Şükür’ün Beyrut’ta öldürülmesinin ardından bölgede yükselen gerilimi yatıştırmaya yardımcı olabilecek bir ateşkes anlaşmasına varmaları için Hamas ve İsrail’e baskı yaptıkları bir dönemde geldi.

Yetkililer bu cinayetler nedeniyle İran ve Hizbullah’ın misilleme saldırılarına karşı tetikte beklerken, ABD de bölgedeki varlığını güçlendiriyor.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, İran’ın cinayetlere cevabının “bu hafta olabileceğini” ancak “İran ya da vekilleri tarafından bir saldırı olursa bunun neye benzeyeceğini şu anda kestirmenin zor olduğunu” söyledi.

ABD ve müttefiklerinin “önemli bir dizi saldırıya” hazırlandığını söyleyen Kirby, “İsrailli muhataplarımızla olası zamanlama konusunda aynı endişe ve beklentileri paylaşıyoruz. Bu hafta olabilir” dedi.

John Kirby, “Başkan, iş o noktaya varırsa İsrail’i savunmaya yardımcı olacak kapasiteye sahip olduğumuzdan emin” dedi; ancak kimsenin böyle bir tırmanışı görmek istemediğini kaydetti. Kirby gazetecilere ABD’nin son günlerde bölgesel güç pozisyonunu arttırdığını söyledi.

Pentagon Sözcüsü Tümgeneral Pat Ryder yaptığı açıklamada Austin’ın günün erken saatlerinde İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ile görüştüğünü ve Amerika’nın “İsrail’i savunmak için mümkün olan her adımı atma taahhüdünü yinelediğini ve tırmanan bölgesel gerilimler ışığında ABD’nin Ortadoğu’daki askeri güç duruşu ve kabiliyetlerinin güçlendirildiğini” belirtti.

Asya Pasifik’te bulunan USS Abraham Lincoln, Ortadoğu’dan ABD’ye dönmeye başlaması planlanan USS Theodore Roosevelt uçak gemisi taarruz grubunun yerini almak üzere bölgeye gönderilmişti. Austin geçen hafta Lincoln’ün ay sonuna kadar Merkez Komutanlığı bölgesine ulaşacağını söylemişti.

Son emrin ne anlama geldiği ya da Lincoln’ün Ortadoğu’ya ne kadar daha hızlı gideceği henüz netlik kazanmadı. Lincoln’de, yine uçak gemilerinde bulunan F/A-18 savaş uçaklarının yanı ıra F-35 savaş uçakları da bulunuyor.

Ryder, USS Georgia güdümlü füze denizaltısının bölgeye ne kadar çabuk ulaşacağı hakkında da bilgi vermedi. Ryder, Austin ve Gallant’ın İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarını ve sivillerin zarar görmesini azaltmanın önemini de ele aldıklarını söyledi.

Görüşme, İsrail’in Cumartesi günü erken saatlerde Gazze’de okula dönüştürülen bir sığınağı vurarak en az 80 kişinin ölümüne ve yaklaşık 50 kişinin yaralanmasına neden olan hava saldırısından bir gün sonra gerçekleşti. İran, Hamas lideri İsmail Haniye’nin geçen ay Tahran’da öldürülmesi nedeniyle İsrail’i misilleme yapmakla tehdit ediyor. İsrail suikastın sorumluluğunu ne doğruluyor ne de reddediyor.

Gazetecilere konuşan Kirby ayrıca herhangi bir saldırının zamanlamasının 15 Ağustos’ta yeniden başlaması planlanan Gazze’deki rehine-ateşkes görüşmelerini etkileyebileceğini belirtti. Kirby, Perşembe günü tüm tarafların görüşmelere katılması gerektiğini kaydetti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

“İran, ABD Seçimlerine Siber Saldırı İçin Hazırlanıyor” İddiası

İran’ın, yapay zeka teknolojisi kullanarak hem demokrat hem de cumhuriyetçi ABD seçmenlerini hedef alan haber siteleri kurduğu, içerikleri kopyaladığı ve kutuplaştırıcı siyasi mesajlar yaydığı öne sürüldü.

İran ise ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme ya da siber saldırı düzenleme iddialarını reddetti. İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) misyonu ise, İran’ın siber kabiliyetlerinin saldırıya değil savunmaya yönelik olduğunu bildirdi.

Microsoft Cuma günü yaptığı açıklamada, İran’ın yaklaşan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimlerini etkilemeyi amaçlayan siber faaliyetlerini hızlandırdığını söyledi.

Teknoloji devi şirket, İranlı aktörlerin aylardır sahte haber siteleri oluşturduğunu, aktivistleri taklit ederek kutuplaşmayı tetikleyerek, potansiyel olarak seçmenleri etkilemek için zemin hazırladığını tespit etti.

Microsoft’un en son tehdit istihbarat raporu, İran’ın küresel etkileri olması muhtemel yaklaşan seçimler için taktiklerini nasıl geliştirdiğini gösteriyor.

Raporda, ABD istihbarat yetkililerinin açıkladıklarının bir adım ötesine geçilerek İranlı gruplara ve geçmiş eylemlerine dair spesifik örnekler verildi. Ancak İran’ın kaos yaratmanın ötesinde bir niyeti olup olmadığı belirtilmedi.

İran ise ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme ya da siber saldırı düzenleme iddialarını reddetti.

Microsoft’un raporunda ayrıca Rusya ve Çin’in de ABD’deki siyasi kutuplaşmadan nasıl faydalandıkları ve bu seçim yılında kendi “bölücü mesajlarını” nasıl ilerlettikleri de açıklandı.

Raporda, Kasım ayındaki seçimlerin yaklaşmasıyla artmasını beklediği ve İran’ın son dönemdeki faaliyetlerine ilişkin dört örnek tespit edildi.

İlk örnek olarak, İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı bir grubun, Haziran ayında bir kimlik avı e-postasıyla üst düzey bir ABD başkanlık kampanyası yetkilisini hedef aldığı belirtildi.

Bu olaydan günler sonra, İranlı grubun eski bir başkan adayına ait bir hesaba giriş yapmaya çalıştığı ancak başarılı olamadığı belirtilirken, şirket hedef alınan kişileri bilgilendirdi.

Bir başka örnekte ise İranlı bir grubun, ABD haber siteleri gibi görünen web siteleri oluşturarak siyasi yelpazenin karşıt taraflarındaki seçmenleri hedef aldığı saptandı.

Sahte haber sitelerinden birinde, ABD başkan adayı Donald Trump’a “deli” denildi ve uyuşturucu kullandığı ima edildi.

İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) misyonu yaptığı açıklamada İran’ın siber kabiliyetlerinin saldırıya değil savunmaya yönelik olduğunu bildirdi.

Misyonun açıklamasında “İran, altyapısını, kamu hizmet merkezlerini ve endüstrilerini hedef alan çok sayıda saldırgan siber operasyonun kurbanı olmuştur. İran’ın siber yetenekleri savunmaya yöneliktir ve karşı karşıya olduğu tehditlerle orantılıdır. İran’ın siber saldırı başlatmak gibi bir niyeti ya da planı yoktur. ABD başkanlık seçimleri İran’ın müdahale etmediği bir iç meseledir” denildi.

Microsoft raporundaki bulgular, ABD istihbarat yetkililerinin seçim öncesinde yabancı aktörlerin asılsız iddialar yaymaya kararlı olduğuna ilişkin son uyarılarıyla örtüşüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Suriye’nin Doğusunda Şiddetli Çatışmalar

Suriye’nin doğusunda yer alan Deyrizor’da Arap aşiretler ile SDG arasında yaşanan çatışmalarda 6 kişinin öldüğü, en az 19 kişinin de yaralandığı duyuruldu. SDG’nin çatışma bölgesine askeri güç takviyesi yaptığı bildirildi.

Zengin petrol yataklarının bulunduğu Deyrizor bölgesinde geçen yıl eylül ayında Arap aşiretleriyle SDG arasında yaşanan çatışmalarda en az 52 kişi hayatını kaybetmişti.

Suriye’nin doğusundaki Deyrizor vilayetinde, Esad rejimi ve İran destekli Arap aşiretleri ile ABD’nin bölgedeki müttefiki Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı kuvvetler arasında çıkan çatışmalarda en az altı kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, yaşanan çatışmalarda en az 19 kişinin de yaralandığını duyurdu. Gözlemevi, ölen altı kişiden üçünün siviller, diğer üçünün ise Arap aşiret savaşçıları olduğunu kaydetti.

Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre ise çatışmalar Suriye’nin doğu kırsalındaki dokuz ayrı noktada yaşandı. Haberde, Arap aşiretlerinin Busayra, İbrehiyye, Elharice, Tayyane, Ebu Hammam, Gazanic, Keşkiyye, Ziban ve Ellatva köylerindeki SDG’nin yol kontrol noktaları ile karargahlarına saldırı düzenlediği aktarıldı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, çatışmaların Arap savaşçıların saldırısı ile başladığını kaydetti. SDG militanları ise, Arap aşiret savaşçılarının kontrol noktalarındaki ve askeri üslerdeki SDG’lilere ateş açtığını öne sürdü.

Çatışma noktalarından biri olan Ziban, Deyrizor’daki en zengin petrol yataklarından biri olan El Ömer petrol sahasına yalnızca birkaç kilometre mesafede yer alıyor. Söz konusu petrol sahasının içinde SDG savaşçıları ile ABD askerlerinin konuşlandığı bir üs de bulunuyor. SDG’nin bel kemiğini oluşturan Halk Savunma Birlikleri (YPG), Türkiye tarafından PKK’nın Suriye kolu olarak görülüyor ve terör örgütü listesinde yer alıyor.

Bölgede kontrolü elinde tutan SDG, Fırat Nehri’nin doğusunda süresiz sokağa çıkma yasağı kararı aldı ve yasağa uymayanların adli makamlara teslim edileceğini bildirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, SDG’nin çatışma bölgesine askeri güç takviyesi yaptığını duyurdu.

Deyrizor bölgesinde geçen yıl Eylül ayında Arap aşiretleriyle SDG arasında yaşanan çatışmalarda en az 52 kişi hayatını kaybetmişti.

Suriye’de bugüne dek devam eden çatışma ortamı 2011 yılında Beşar Esad hükümetine karşı protestolarla başladı. Şam’ın bu protestolara şiddetle yanıt vermesinin ardından bugüne dek yaşanan iç savaş neticesinde, ülkenin çeşitli bölgelerinde farklı gruplar hüküm sürüyor.

Beşar Esad, son yıllardaki kazanımlarının ardından şu an Suriye topraklarının yaklaşık üçte ikisinde kontrolü elinde bulunduruyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın