Sosyal Medyada “Filistin” Sansürü Devam Ediyor

Başta, Meta, TikTok, X ve Youtube olmak üzere sosyal medya platformlarının Filistin yanlısı içerikleri sansürlemeye devam ettiği belirtildi. 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarında 42 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations), çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

İnsan hakları örgütleri, İsrail-Hamas çatışmasının tırmanmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sosyal medya platformlarında Filistin yanlısı paylaşımlara yönelik dijital sansürü durdurmak için çok az ilerleme kaydedildiğini belirtti.

Çatışmalar, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’in güneyinde 250 kişiyi rehin aldığı ve 1,200 kişiyi öldürdüğü bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi.

Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in hava saldırıları ve Gazze Şeridi’ne kara birlikleri göndererek karşılık verdiği savaşta yaklaşık 42.000 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations) 7 Ekim saldırısından bu yana, 1 Temmuz 2024’e kadar web sitelerinde yaptıkları açık çağrı aracılığıyla, çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

Vakalar arasında, askıya alma, içerik kaldırma ve hesap kısıtlama olduğu belirtildi.

Arap Sosyal Medyayı Geliştirme Merkezi (7amleh) Eylül ayında yayınladığı bir raporda bu sonuçları “Filistin’le ilgili içeriğin agresif bir şekilde aşırı ılımlı” hale getirilmesine yönelik “kasıtlı bir karar” olarak yorumladı.

Raporda, “Çevrimiçi platformlar ağlarında nefret söylemi ve kışkırtmaya izin verdiklerinde, Filistinlilerin toplu cezalandırmalarını haklı çıkaran içeriğin yayılmasına yardımcı olmaktan suçlu olabilirler,” denildi.

Ancak İsrail yanlısı gruplar, antisemitizme yönelik sosyal medya kısıtlamalarını geri alma girişimlerini eleştirdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) geçtiğimiz Aralık ayında yayınladığı bir raporda kullanıcıların içeriklerinin Meta tarafından nasıl engellendiğini ya da kaldırıldığını belgelemişti.

HRW’de kıdemli bir araştırmacı olan Rasha Younes’e göre, kullanıcıların önce Filistin’e atıfta bulunan tek bir gönderisi, hikayesi veya yorumu inceleniyor, ardından belirli bir politika ihlaline işaret eden çok az veya hiçbir açıklama yapılmadan kaldırılıyordu.

Younes, hesaplarının Filistin yanlısı diğer içeriklere yorum yapmaları kısıtlanan veya 24 saatten üç aya kadar herhangi bir süre için devre dışı bırakılan kullanıcılardan haber aldıklarını söyledi.

Younes, paylaşımlarının hem Instagram hem de Facebook’taki diğer kullanıcılar tarafından daha az görülebilmesi anlamına gelen “gölge yasaklı (shadowbanned)” olduklarını anlatan başka kullanıcılar da olduğunu sözlerine ekledi.

Younes, bu kısıtlamalara itiraz etmeye çalışan kullanıcıların, “Meta’nın kendi politikalarını ihlal ettiğine” inandığı “bir hata mı yaptık?” düğmesini devre dışı bıraktığını söyledi.

Engellenenlerin siyasi aktivizmlerini ya da çatışma sırasında yaşadıkları gerçekliği ifade etmek için “gidecek hiçbir yerleri olmayabileceğini” sözlerine ekledi.

Hem HRW hem de 7amleh’in raporları doğrudan kullanıcı deneyimlerine dayanıyor, ancak her iki gruptan araştırmacılar Meta gibi sosyal medya şirketlerini hangi paylaşımların otomatik moderasyonla engellendiğine dair verileri yayınlamaya zorlamak istiyor, böylece daha derinlemesine araştırma yapabilirler.

Euronews Next’e konuşan 7amleh’in Avrupa Birliği (AB) Savunuculuk Sorumlusu Taysir Mathlouthi, “Gördüğümüz şey, bu şirketlerde çalışan insanlar, bu değişiklikleri istiyorlar … ama ne yazık ki karar vericiler onlar değil, bu yüzden gerçekten hiçbir şeyi değiştiremezler,” dedi.

Meta ve TikTok, içerik denetleme politikalarıyla ilgili doğrudan soruları yanıtlamayı reddetti ve bunun yerine Euronews Next’i yanıtlarıyla ilgili son raporlara yönlendirdi.

Meta’nın Eylül ayındaki raporunda şirket,** Gazze’deki insani kriz ve Hamas’ın rehin alma eylemlerinin “değişen dinamiklerini yansıtmak” için yaklaşımlarını geliştirdiklerini söyledi.

Ancak şirket, otomatik uygulama eşiklerinin düşürülmesi gibi bazı politika kararlarının “kritik dünya olaylarının tartışılmasını istemeden de olsa sınırladığını” kabul etti.

Bir Meta sözcüsü geçen yıl Euronews’e yaptığı açıklamada HRW raporunun “hızlı hareket eden, son derece kutuplaşmış ve yoğun bir çatışma sırasında politikalarımızı küresel olarak uygulamanın gerçeklerini göz ardı ettiğini” söyledi ve “belirli bir sesi kasıtlı ve sistematik olarak bastırdığımız iması yanlıştır” dedi.

TikTok ise 2 Ekim tarihli raporunda, 7 Ekim 2023 ile 15 Eylül 2024 tarihleri arasında Hamas’ı desteklediği, nefret söyleminde bulunduğu ya da yanlış bilgilendirdiği gerekçesiyle 4,7 milyon videoyu kaldırdıklarını ve 300.000 canlı yayını askıya aldıklarını açıkladı.

Bu yılın başlarında şirket, “Siyonist” içeriği “Yahudi veya İsrailli kimliği ile bir vekil olarak kullanıldığında” nefret söylemi politikalarına eklediklerini söyledi.

TikTok, “Bu politika, kelimenin nefret dolu bir şekilde nasıl kullanıldığına dair bir artış gözlemledikten sonra bu yılın başlarında uygulandı” dedi.

Euronews Next, YouTube ve X’e ulaştı, ancak hemen bir yanıt alamadı.

7amleh’ten Mathlouthi’ye göre, çatışma doğrudan kendi sınırları içinde olmasa bile AB’nin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk var.

Yeni yasaya göre, Avrupa Komisyonu kısa bir süre önce yasa dışı çevrimiçi içerikle mücadele için yeni mekanizmalar getiren Dijital Hizmetler Yasasını (DSA) kabul etti.

Ancak Mathlouthi, yasanın “kışkırtma ya da zararlı içerik” olarak neyi kabul ettiğine dair gerçek bir tanım olmadığını, bunun da yasa aracılığıyla bu büyük şirketlere baskı yapılmasını zorlaştırdığını belirtti.

Mathlouthi, “Daha fazla düzenleme istiyoruz, daha fazla kontrol istiyoruz ve daha fazla şeffaflık istiyoruz ve bu baskı olmadan asla başarılamayacak,” dedi.

Geçtiğimiz Ekim ayında AB, X, Meta ve TikTok’tan çatışmayla ilgili içeriği nasıl düzenledikleri konusunda bilgi istedi. Bu, DSA kapsamında tam bir soruşturmanın gerekli olup olmadığını anlamanın ilk adımı.

Aralık ayında Avrupa Komisyonu, diğer endişelerin yanı sıra “Hamas’ın İsrail’e yönelik terörist saldırıları bağlamında yasa dışı içeriğin yayılması” konusunu ele almak üzere X’e karşı resmi işlemler başlattı.

AB o zamandan beri Meta, TikTok ve TikTok Lite hakkında diğer olası DSA ihlalleri için resmi soruşturmalar başlattı, ancak nedenlerinden biri olarak İsrail veya Filistin ile ilgili içerikten açıkça bahsetmedi.

Euronews Next, Meta ve TikTok’tan İsrail-Hamas savaşıyla ilgili moderasyon politikaları hakkında aldıkları bilgilerin tatmin edici olup olmadığını teyit etmek için Avrupa Komisyonu’na ulaştı ancak hemen bir yanıt alamadı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Gazze Açıklaması: Amansız Bir Trajedi

Gazze’ye düzenlenen saldırıları “amansız bir trajedi” olarak niteleyen OCHA Koordinatörü Joyce Msuya “Hiçbir istatistik veya kelime, gerçekleşen fiziksel, zihinsel ve toplumsal yıkımın boyutunu tam olarak anlatamaz” dedi.

Msuya, “Sivillerin sağlık hizmetlerine, gıdaya ve elektriğe erişimi ya çok kısıtlı ya da hiç yok. Çocuklar bir yıldır eğitimden uzak. Ailelerin sığındığı okullar defalarca bombalandı, sağlık çalışanları ve hastaneler sistematik biçimde hedef alındı” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) İsrail’in son bir yıldır Gazze’ye düzenlediği saldırıları “amansız bir trajedi” olarak niteledi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; OCHA Koordinatörü Joyce Msuya 7 Ekim’in yıl dönümü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, “Hiçbir istatistik veya kelime, gerçekleşen fiziksel, zihinsel ve toplumsal yıkımın boyutunu tam olarak anlatamaz” dedi.

Avrupa Birliği (AB) üyesi devletleri, “Uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı duyulmasını sağlamak için” nüfuzlarını kullanmaya çağırdı.

OCHA, Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısını ve 200’den fazla kişinin rehin alınmasını kınadı. İsrail verilerine göre, Hamas’ın 7 Ekim saldırısında bin 200 kişi öldürüldü, yaklaşık 5 bin 500 kişi yaralandı ve 200’den fazla kişi de rehin alındı.

Msuya, “Sivillerin sağlık hizmetlerine, gıdaya ve elektriğe erişimi ya çok kısıtlı ya da hiç yok. Çocuklar bir yıldır eğitimden uzak. Ailelerin sığındığı okullar defalarca bombalandı, sağlık çalışanları ve hastaneler sistematik biçimde hedef alındı” ifadelerini kullandı.

Çatışmalarda çoğu BM’nin Filistinli mültecilere destek ajansı UNRWA personeli 300’den fazla yardım görevlisi öldü. Msuya, Gazze’nin yardım görevlileri için dünyanın en tehlikeli yeri olduğunu söyledi, mevcut hiçbir çatışmada bu kadar fazla yardım personelinin ölmediğine dikkat çekti.

İnsani yardım görevlilerinin korunmak zorunda olduğunu kaydeden Msuya, “Saldırganlar ihlallerinden sorumlu tutulmalı, Gazze’ye saldırılar durmalı” dedi.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 39 artarak 41 bin 909’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 137 artarak 97 bin 303’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Filistin Merkez İstatistik Bürosu (PCBS), Gazze’de İsrail saldırılarında kısmen hasar gören konut sayısının yaklaşık 297 bin, tamamen yıkılan konut sayısının ise 87 bin olduğunu açıkladı.

Paylaşın

Interpol’den “Mafya” Uyarısı: Ülkeler Mücadeleyi Kaybetmek Üzere

Interpol Genel Sekreteri Jürgen Stock, “Dünya, organize suçla mücadeleyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” dedi. Stock, etkin mücadele için ülkelerin polis teşkilatları arasında iş birliğinin artırılması gerektiğini belirtti.

10 yıllık görevin ardından Kasım ayında Interpol’den ayrılacak olan Jürgen Stock’un yerine Brezilyalı Valdecy Urquiza’nın geçmesi bekleniyor.

Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) Genel Sekreteri Jürgen Stock çetelerle mücadelenin uluslararası düzeyde kaybedilmek üzere olduğu uyarısında bulundu. Kasım ayında görevini yeni bir isme bırakacak olan Stock, Alman haber ajansı dpa’ya verdiği röportajda, “Dünya, organize suçla mücadeleyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” diyerek çetelerin Avrupa’da da istikrarsızlık yaratabilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade etti.

Kökeni İtalya’nın Kalabriya bölgesi olan ‘Ndrangheta mafyası gibi daha önce bölgesel faaliyet gösteren grupların ayak izlerinin artık her kıtada olduğunu aktaran Stock, söz konusu yapılar ile ilgili olarak “Küresel suçlular haline geldiler ve tıpkı küresel şirketler gibi davranıyorlar” dedi.

Çetelerin temel gelir kaynağının uyuşturucu ticareti olduğunu belirten Jürgen Stock, Hamburg, Rotterdam ve Anvers gibi limanlarda rekor miktarda uyuşturucu ele geçirilse de Avrupa sokaklarında ne fiyatın değiştiğini ne de arz sorunu yaşandığını dile getirdi. Yapılan çok sayıda başarılı operasyona rağmen piyasada bir uyuşturucu kıtlığı yaşanmadığına dikkat çeken Stock’un verdiği bilgiye göre, güvenlik güçlerinin müdahale edebildiği yasa dışı uyuşturucu ticaretinin genele oranı sadece yüzde 15 ila 20 seviyesinde.

Stock limanlardaki yolsuzluğun uyuşturucu ile mücadeleyi sekteye uğrattığını, Avrupa’ya uyuşturucu akışının devam etmesinin ancak bazı liman personelinin iş birliği ile açıklanabileceğini dile getirdi. Interpol Genel Sekreteri, uyuşturucu ticaretinde kaynağın Güney Amerika ülkeleri olduğunu, ayrıca Kuzey Afrika’daki karışıklıkların buralardaki limanlardan Akdeniz’e uyuşturucu taşınmasını kolaylaştırdığını aktardı.

Stock uyuşturucunun tüketiciye ulaştırıldığı son aşamada, özellikle rakip çeteler arasında yaşanan mıntıka mücadelesinin Almanya’ya sıçradığını da kaydetti. Son aylarda özellikle Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde peş peşe silahlı saldırı ve kundaklama olayları meydana gelmişti. Polis birbiriyle bağlantılı olduğu düşünülen bu olayların arkasında rakip uyuşturucu çeteleri olduğunu değerlendiriyor.

“Yetkililer en büyük 10-15 çeteyi dağıtmaya odaklanmalı” diyen Stock etkin mücadele için ülkelerin polis teşkilatları arasında iş birliğinin artırılması gerektiğini belirtti. 10 yıllık görevin ardından Kasım ayında Interpol’den ayrılacak olan Jürgen Stock’un yerine Brezilyalı Valdecy Urquiza’nın geçmesi bekleniyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Hamaney: İsrail’in Ömrü Uzun Olmayacak

Beş yıl sonra başkent Tahran’daki İmam Humeyni Camisinde cuma hutbesi veren İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, “İsrail’in ömrü uzun olmayacak” dedi. Hamaney, konuşmasını Farsça yerine Arapça yaptı.

Haber Merkezi / Kendisini dinlemek üzere toplanan kalabalığa yanında bir tüfekle hitap eden Hamaney, Hamas’ın 7 Ekim’deki baskınının da İran’ın İsrail’e gerçekleştirdiği füze saldırısının da “meşru” olduğunu savundu. Hamaney, “Direnişten geri adım atmayacağız. Akan kan duruşunuzu zayıflatmasın” dedi.

Hamaney, İsrail’in Hizbullah ve Hamas karşısında “asla zafer kazanamayacağını” da söyledi. Hamaney, İran’ın İsrail’e karşı “yerine getireceği görevi ne erteleyeceğini ne de aceleci davranacağını” söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 180 balistik füzenin fırlatıldığı saldırıdan sonra “İran’ın ağır bir bedel ödeyeceğini” söylemişti.

İran, füze saldırısının Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve İran Devrim Muhafızları komutanı General Abbas Nilfuruşan’ın öldürülmesine misilleme olarak yapıldığını açıklamıştı.

Hizbullah, geçen hafta öldürülen liderleri Hasan Nasrallah’ın “gizlice” gömüldüğünü açıkladı. Örgütten yapılan duyuruda halka açık bir törene İsrail’in saldırmasından endişe edildiği, bu nedenle cenazenin bilinmeyen bir yere defnedildiği belirtildi. Nasrallah için “daha sonra” halka açık bir cenaze töreni yapılacağı aktarıldı.

Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Lübnanlı bir yetkili ABD’den halka açık bir cenaze törenine İsrail’in saldırmayacağına dair garanti almak istediklerini ancak bunu başaramadıklarını söyledi.

İsrail İran’ın enerji tesislerini mi vuracak?

Yarı resmi İran haber ajansı SNN, Devrim Muhafızları komutan yardımcısı Ali Fadavi’nin Cuma günü İsrail’in saldırması halinde Tahran’ın İsrail enerji ve gaz tesislerini hedef alacağını söylediğini aktardı.

ABD Başkanı Joe Biden, Perşembe günü İsrailli yetkililerle İran’ın petrol altyapısına muhtemel İsrail saldırılarını görüştüğünü söylemişti. Biden, bu tür saldırıları destekleyip desteklemediği sorulduğunda “Bunu tartışıyoruz. Bence bu biraz…neyse” yanıtını vermişti.

Biden İsrail’in Perşembe günü İran’ı vurmayı planladığı iddialarını yalanladı, ancak ABD’nin İsrail’in İran petrol sahalarını vurma olasılığını “tartıştığını” söyledi. Biden daha sonra gazetecilere “topyekûn bir savaş” olacağına inanmadığını ancak bölgeye sükûnet getirmek için hâlâ “yapılacak çok şey” olduğunu söyledi ve ABD’nin İsrail’e olan desteğini yineledi.

Biden, Beyaz Saray’dan çıkarken hazırlıksız yakalanıp yaptığı açıklamada Washington’ın pozisyonunu net bir şekilde tanımlamadı. ABD Başkanı daha önce İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarını desteklemediğini söylemişti.

İsrail ilk olarak İran’ın petrol tesislerinin vurulmasını planlıyor. İran karşılık verirse de, nükleer tesislerin hedef alınması öngörülüyor.

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri, Çarşamba günkü açıklamasında, misillemede bulunması halinde İsrail genelindeki altyapının vurulacağını söylemişti. Bagheri “Füze saldırısı, daha büyük bir yoğunlukla tekrarlanacak ve rejimin tüm altyapısı hedef alınacak” dedi.

İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları sürüyor

Lübnan Ulaştırma Bakanı Ali Hamieh bugün Lübnan’ın Suriye ile olan Masna sınır kapısı yakınlarında gerçekleşen bir İsrail saldırısının, son günlerde İsrail bombardımanlarından kaçmak için yüz binlerce kişi tarafından kullanılan yolu kestiğini söyledi.

Hamieh, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, saldırının Lübnan toprakları içinde sınır kapısı yakınlarına isabet ettiğini ve dört metre genişliğinde bir krater oluşturduğunu kaydetti.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) askeri sözcüsü dün, İran destekli Lübnanlı silahlı grup Hizbullah’ı sınır kapısını Lübnan’a askeri malzeme taşımak için kullanmakla suçlamıştı.

Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X hesabından yaptığı açıklamada, “İsrail ordusu, bu silahların kaçakçılığına izin vermeyecek ve bu savaş boyunca yaptığı gibi mecbur kalması halinde harekete geçmekte tereddüt etmeyecek” dedi. Adraee ayrıca, İsrail ordusunun bugün Lübnan’ın güneyindeki 20’den fazla kasabada yaşayanlara kasabaları derhal boşaltmalarını söyledi.

Bu arada dün geceki yoğun İsrail bombardımanın bir hedefi de, Hizbullah kontrolündeki Dahiye yakınındaki uluslararası havalimanına yakın noktalar oldu. Bölgeye yoğun hava bombardımanının ardından havalimanının hala açık olduğu, saldırıdan olumsuz etkilenmediği bildirildi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Cuma günü Beyrut’ta yaptığı açıklamada, Tahran’ın Lübnan’da ateşkes çabalarını, Hizbullah tarafından desteklenmesi ve Gazze Şeridi’ndeki ateşkesle eş zamanlı olması koşuluyla desteklediğini söyledi.

Arakçı, “Lübnan halkı tarafından kabul edilebilir, direniş tarafından kabul edilebilir olarak nitelenmesi ve üçüncü olarak da Gazze’deki ateşkesle eş zamanlı olması koşuluyla ateşkes çabalarını destekliyoruz” dedi.

İran Dışişleri Bakanı ayrıca “bu zor koşullarda” Beyrut’ta bulunmasının İran’ın Lübnan’ın yanında durduğunun ve Şiiler’i desteklediğinin en iyi kanıtı olduğunu söyledi.

Paylaşın

Pakistan, 700 Binden Fazla Afgan Sığınmacıyı Sınır Dışı Etti

Pakistan’ın geçen yıl yasadışı yollarla ülkeye giriş yapan yabancılara yönelik operasyonlara başlamasından bu yana 733 binden fazla Afgan mültecinin ülkelerine geri döndüğü bildirildi.

Haber Merkezi / Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Pakistan’dan ülkelerine dönen Afgan sığınmacıların sayısının Mayıs ve Haziran aylarında zirveye ulaştığını, her ay yaklaşık 38 bin kişinin geri döndüğünü belirtti.

UNHCR, bu yıl Pakistan’daki operasyonlar kapsamında 6 binden fazla Afgan sığınmacının tutuklandığı veya gözaltına alındığı kaydetti.

Pakistan, on yıllardır ülkelerinden kaçan milyonlarca Afgan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. BM’ye göre, şu anda Pakistan’da 3,2 milyon Afgan sığınmacı bulunuyor, bunların 1,3 milyonu kayıtlı.

Pakistan, geçen yılın kasım ayında ülkede yasal belgeleri olmadan ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik operasyon başlatmış ve bu adımı son dönemde artan güvenlik olaylarına yanıt olarak alınan bir tedbir olarak açıklamıştı.

Pakistan’ın bu operasyonlarda öncelikli hedefi, yasal belgeleri olmayan yaklaşık 1,7 milyon Afgan sığınmacı oldu. UNHCR’a göre, sınır dışı edilenler arasında PoR kartı, UNHCR fişi ve sığınma sertifikası gibi belgelere sahip kişiler de bulunuyor.

Birleşmiş Milletler (BM), Afganistan’da 9 milyondan fazla çocuk da dahil olmak üzere 23 milyondan fazla insanın yardıma muhtaç olduğunu bildirmişti.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den “Gazze’de Derhal Ateşkes İlan Edilsin” Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ortadoğu’da alevlenen yangınların hızla bir cehenneme dönüştüğünü” belirterek, yaşanan acıların sonlanması için Lübnan’da çatışmaların durdurulması ve Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu.

Antonio Guterres, Hamas tarafından 7 Ekim’de düzenlenen terör eylemlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçtiğini ifade ederek, “İsrail’in askeri operasyonları, yerleşim yerleri inşası, tahliyeler, toprak gaspları ve yerleşimci saldırılarının yoğunlaşması ile giderek kötüleşmeye devam etmekte ve iki devletli bir çözüm ihtimalini giderek zayıflatmaktadır.

BM Güvenlik Konseyi, İran’ın İsrail’e 200’e yakın balistik füze fırlatması ve İsrail’in Lübnan’a “sınırlı” kara harekatı başlatmasının ardından Ortadoğu’da tırmanan gerilimi görüşmek üzere olağanüstü toplandı.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun aktardığına göre; Toplantının açılış konuşmasını yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ortadoğu’da alevlenen yangınların hızla bir cehenneme dönüştüğünü” belirterek, yaşanan acıların sonlanması için Lübnan’da çatışmaların durdurulması ve Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu.

Genel Sekreter, bir hafta önce Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Lübnan’da yaşanan gelişmelerin son derece endişe verici olduğunu vurguladığını hatırlatarak, “O zamandan beri işler kötüden çok daha kötüye gitti. Hizbullah ve Lübnan’daki diğer silahlı gruplar ile İsrail kuvvetleri arasında neredeyse her gün yaşanan çatışmalar 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararının ihlalidir” dedi.

Lübnan’da devlet dışı milislerin silah kullanmasının Güvenlik Konseyi’nin 1559 ve 1701 sayılı kararlarını ihlal ettiğini, Lübnan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini belirten Guterres, “Son bir haftadan bu yana geçen birkaç gün içinde dramatik bir tırmanış gördük. O kadar dramatik ki Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararla oluşturduğu çerçeveden geriye ne kaldığını merak ediyorum” dedi.

İsrail kuvvetlerinin Beyrut dahil Lübnan’ın dört bir yanında aralıksız hava saldırıları düzenlemeye devam ettiğini kaydeden Guterres, ABD, Fransa ve bazı ülkelerin de desteğiyle müzakerelerin yeniden başlamasına imkan tanıyacak geçici bir ateşkes önerisinde bulunduklarını anımsattı. BM Genel Sekreteri, “Ancak İsrail bu öneriyi reddetti ve liderinin öldürüldüğü Hizbullah karargahının bombalanması dahil saldırılarını arttırdı. Hizbullah İsrail’e roket ve füze saldırılarını sürdürdü. Dün de İsrail, güney Lübnan’a sınırlı saldırılar düzenlediğini açıkladı. BM barış gücü askerleri yerlerinde kalmaya ve İsrail’in yer değiştirme talebine rağmen BM bayrağı dalgalanmaya devam etmektedir. Tüm BM personelinin güvenliği ve emniyeti sağlanmalıdır” diye konuştu.

Bölgede sivillerin korkunç bedeller ödediğini belirten Guterres, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana Lübnan’da aralarında 100’den fazla çocuk ve 194 kadının da bulunduğu 1700’den fazla kişinin öldürüldüğünü, 346 binden fazla kişinin evlerinden olduğunu, Lübnan’dan Suriye’ye kaçışların başladığını kaydetti. Guterres, “Lübnan’da derin ve yıkıcı sonuçları olacak bir savaştan kaçınılmalı” ifadesini kullandı.

İran’ın dün İsrail’e doğru yaklaşık 200 balistik füze fırlattığını, bu saldırıyı Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah ve diğer üst düzey komutanlarının öldürülmesine tepki olarak yapıldığını açıkladığını kaydeden Guterres, “İran’ın İsrail’e dünkü büyük füze saldırısını bir kez daha şiddetle kınıyorum. Bu saldırıların, Filistin halkının davasını desteklemek ya da acılarını azaltmak adına hiçbir katkısı olmayacaktır” dedi.

“Bu ölümcül kısasa kısas şiddet döngüsü sona ermelidir”

BM Genel Sekreteri Guterres, Hamas tarafından 7 Ekim’de düzenlenen eylemlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçtiğini ifade ederek, “İsrail’in askeri operasyonları, yerleşim yerleri inşası, tahliyeler, toprak gaspları ve yerleşimci saldırılarının yoğunlaşması ile giderek kötüleşmeye devam etmekte ve iki devletli bir çözüm ihtimalini giderek zayıflatmaktadır” dedi ve ekledi:

“Gazze’de derhal ateşkes sağlanması, tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması, Gazze’deki Filistinliler’e insani yardımların etkin bir şekilde ulaştırılması ve iki devletli çözüm yolunda geri dönülmez bir ilerleme kaydedilmesinin tam zamanıdır. Lübnan’da çatışmaların durdurulmasının, sürdürülebilir barış için diplomatik çabaların önünün açılmasının tam zamanıdır. Bu ölümcül kısasa kısas şiddet döngüsü sona ermelidir. Zaman daralıyor.”

Paylaşın

Taliban’dan Basın Mensuplarına Fotoğraf Ve Video Çekme Yasağı

Taliban, ülkenin kuzeydeki Takhar eyaletinde, resmi toplantılar, seminerler ve çalıştaylar da dahil olmak üzere, basın mensuplarının toplantılarda, görüntü almasını yasakladı.

Haber Merkezi / Taliban’ın birkaç eyalette daha basın mensuplarına benzer kısıtlamalar uyguladığı bildirildi.

Taliban, geçtiğimiz şubat ayının başlarında, güney Kandahar eyaletinde, resmi toplantılar sırasında fotoğraf ve video çekimini yasaklayarak, basın mensuplarına yalnızca yazılı ve sesli formatta haber vermeleri talimatını vermişti

Taliban, geçtiğimiz Ağustos ayında “Haber Ahlakı Yasası”nı yürürlüğe koymuştu.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

 

Paylaşın

Mesud Pezeşkiyan’dan İsrail’e Uyarı: İran’a Bulaşmayın

İsrail’e düzenlenen füze saldırısının ardından açıklama yapan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, “Meşru haklar temelinde, İran’ın ve bölgenin barış ve güvenliğinin sağlanması amacıyla Siyonist rejimin saldırganlığına kararlı bir karşılık verildi” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu eylem İran’ın çıkarlarını ve vatandaşlarını savunmak içindi. Netanyahu, İran’ın saldırgan olmadığını ancak her türlü tehdide karşı kararlı bir şekilde durduğunu bilmeli. Bu bizim gücümüzün sadece bir kısmı, İran’a bulaşmayın.”

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış ilişkiler Komitesi Başkanı İbrahim Azizi ise, bunun İran Devrim Muhafızları saldırılarının ilk dalgası olduğunu söyledi. İbrahim Azizi, Askeri merkezlerin hedeflendiğini ancak olası yanlış hesaplamalar nedeniyle saldırılarda sivillerin de vurulmuş olabileceğini ifade etti. Azizi, “Daha da yıkıcı” ikinci bir saldırı olacağını ekledi.

İsrail ordusu sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari, İran’ın füze saldırısının intikamını alacaklarını dile getirdi. “Bu saldırının sonuçları olacak” diyen Hagari, “Planlarımız var ve yerine ve zamanına karar verdiğimiz an harekete geçeceğiz” ifadesini kullandı.

Füze saldırısında herhangi bir can kaybından haberdar olmadığını söyleyen Tuğamiral Hagari, ülkenin merkezinde ve güneyinde birkaç yere füze isabet ettiğini söyledi. Ancak İsrail işgali altındaki Batı Şeria’daki Filistin sivil savunma dairesi, Eriha yakınlarında bir kişinin öldüğünü ve düşen roket enkazının hasara yol açtığını, bölgede yangın çıkardığını bildirdi.

İsrail’in BM Daimi Temsilcisi Danny Danon, yaptığı açıklamada, “Daha önce de uluslararası topluma açıkladığımız gibi, İsrail’e saldıran her düşman acı bir karşılık beklemeli” dedi.

ABD Savuma Bakanlığı’ndan (PENTAGON) yapılan açıklamada ise, İran’ın saldırısı başlamadan önce ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ile görüştüğü ve ülkesinin İsrail’i korumak için hazırlıklı olduğunu ifade ettiği aktarıldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı da, Amerikan ordusunun bölgedeki mevcudiyetinin geçen günlerde arttırıldığı hatırlatılarak ABD yönetiminin, “Yaşanan gerilimi istismar ederek bölgedeki çatışmaları yayacak tüm aktörlere engel olma konusunda” kararlı olduğu bildirildi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İran’ın füze saldırısını “kabul edilemez” olarak nitelendirerek bu olayın tüm dünya tarafından kınanması gerektiğini belirtti.

Irak’taki İran destekli Şii milisler ise ABD’nin İran’ın füze saldırısına karşılık vermesi ya da İsrail’in herhangi bir şekilde Irak hava sahasına girmesi halinde Irak’taki tüm ABD üslerini hedef alacaklarını duyurdu.

Tel Aviv’deki silahlı saldırıda en az altı kişi öldü

Öte yandan füzeler ateşlenmeden kısa süre önce, Tel Aviv’de silahlı kişiler insanların üzerine ateş açtı ve bıçakla saldırdı. İsrail basını en az altı kişinin hayatını kaybettiğini, en az dokuz kişinin de yaralandığını bildirdi. Polis iki saldırganın “etkisiz hale getirildiğini” söyledi. Olayı bir “terör” saldırısı olarak nitelendirdi.

Paylaşın

İran, İsrail’i Füzelerle Vurdu

İran, İsrail’in Hamas ve Hizbullah liderlerinin öldürmesine misilleme olarak, İsrail’e onlarca füze fırlattığını duyurdu. İran, İsrail’in karşılık vermesi halinde “daha ezici ve yıkıcı” karşılık vereceğini bildirdi.

İran, Suriye’deki konsolosluğuna İsrail’in düzenlediği saldırıya misilleme olarak 13 Nisan’da İsrail’e 300’den fazla Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ve füze yollamıştı.

İsrail, askeri birliklerinin Güney Lübnan’a “sınırlı” bir operasyon için girdiğini açıklamıştı. Hizbullah ise, İsrail askeri birliklerinin bölgeye girdiği açıklamasını yalanlamıştı.

Lübnan Başbakan Necip Mikati, Lübnan’ın “tarihinin en tehlikeli evrelerinden biriyle” karşı karşıya olduğunu söylemişti.

İsrail’deki tüm havalimanlarından iniş ve kalkışlar da ikinci bir talimata kadar durduruldu.

İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar, İranlı liderlerin İsrail’e füze saldırısıyla “verdikleri bu yanlış kararın bedelini ödeyeceğini” ve bunun da “İran rejiminin sonu olacağını” savundu.

ABD hükümeti de gün içinde yaptığı açıklamada, İran’ın her an İsrail’e füze saldırısında bulunabileceğini belirterek İsrail’deki Büyükelçilik personeli ve onların aile üyelerine güvenli bir yere gitme çağrısında bulunmuştu.

Üst düzey bir İranlı yetkili, İsrail’e füze fırlatma emrini İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in verdiğini söyledi ve Tahran’ın “her türlü misillemeye tamamen hazır olduğunu” sözlerine ekledi. Üst düzey bir yetkili, Hamaney’in güvenli bir yerde bulunduğunu söyledi.

Beyaz Saray, ABD Başkanı Joe Biden ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in İran’ın İsrail’e yönelik saldırısını Beyaz Saray’daki Durum Odası’nda takip ettiklerini bildirdi.

Beyaz Saray ayrıca Biden’ın Amerikan ordusuna İran saldırılarına karşı İsrail savunmasına yardım etme ve İsrail’i hedef alan füzeleri vurma talimatı verdiğini belirtti.

Biden, ABD’nin İsrail’in İran’ın füze saldırılarına karşı kendisini savunmasına yardımcı olmaya ve bölgedeki ABD ordusunu korumaya hazır olduğunu söylemişti.

Biden, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, günün erken saatlerinde Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Beyaz Saray ulusal güvenlik ekibiyle yaptığı toplantı hakkında, “ABD’nin İsrail’in bu saldırılara karşı kendini savunmasına yardımcı olmaya ve bölgedeki Amerikan personelini korumasına nasıl hazır olduğunu ele aldık” dedi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ortadoğu’daki son saldırılara ilişkin açıklamasında, “Ortadoğu’daki çatışmanın tırmanış üstüne tırmanışla genişlemesini kınıyorum” dedi. Guterres, “Buna bir son verilmeli. Kesinlikle bir ateşkese ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

Irak hava sahasının kapatıldığı bildirildi. Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak es-Sadavi, konuyla ilgili Irak resmi ajansı INA’ya açıklamalarda bulundu.

Sadavi, “Hava sahasını, hava seyrüseferinin ve Irak’tan geçen uçakların güvenliğini sağlamak için kapattık.” dedi. Iraklı Bakan, ayrıca ülkedeki tüm havalimanlarında uçak seferlerini geçici olarak durdurduklarını aktardı.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 23 artarak 41 bin 638’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 101 artarak 96 bin 460’a çıktı.

Paylaşın

İsrail, Lübnan’a Girdi; ABD’den İran’a Uyarı

İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah hedeflerine yönelik operasyon başlattığını ve örgüte karşı yeni bir cephe açtığını duyurdu. ABD Savunma Bakanı Austin kara operasyonu üzerine yaptığı açıklamada İran’ı “uzak durması” yönünde uyardı.

Haber Merkezi / İsrail Savunma Kuvvetleri’nden (IDF) yapılan açıklamada, “Lübnan’ın güneyinde Hizbullah’a ait terörist hedeflere ve altyapıya yönelik sınırlı, yerel ve hedef odaklı kara baskınları başlatıldı. Bu hedefler, sınır yakınındaki kasabalarda bulunmakta ve kuzey İsrail’deki topluluklar için acil tehdit oluşturmaktadır” denildi.

“İsrail Hava Kuvvetleri ve IDF topçu birlikleri, bölgedeki askeri hedeflere yönelik nokta atışlarıyla kara kuvvetlerine destek sağlamaktadır” denilen açıklamada, “Bu operasyonlar, siyasi kademenin kararı doğrultusunda onaylanmış ve uygulanmıştır” ifadeleri de yer aldı.

Operasyona “Kuzey Okları” adı verildiği belirtilerek, Lübnan’daki harekatın Gazze’deki çatışmalar ile diğer cephelerdeki mücadelelerle paralel olarak devam edeceği de vurgulandı. Operasyonun ne kadar süreceğine ilişkin ayrıntı verilmezken, ordunun aylarca bu operasyon için eğitim aldığı ve hazırlandığı ifade edildi.

Hizbullah’ın yanında güçsüz bir yapı olan Lübnan ordusu İsrail askerinin sınırı geçmesinden önce “pozisyon değiştirdi” ve bölgeden uzaklaştı.

Bölge sakinleri yoğun topçu atışları ve helikopter sesleri duyduklarını aktarırken Hizbullah’tan İsrail’in kara saldırısına “hazır oldukları” açıklaması geldi. Geçen Cuma günü Beyrut’ta öldürülen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah halka hitaben yaptığı son televizyon konuşmasında İsrail’in kara operasyonu hazırlıklarına ilişkin, “Keşke bunu yapsalar. Onların tehdit olarak gördüğü şeyi biz fırsat sayıyoruz. Geçen 11 ayda buna hazırlandık” demişti.

Kara birliklerinin sınırı geçtiği sırada İsrail jetleri Beyrut’un güneyini bombaladı. Öncesinde IDF bölgedeki üç mahallenin boşaltılmasını istedi. Açıklamada Lübnanlılara hitaben, “Terörist Hizbullah grubuna yakın yerlerdesiniz. Binaları derhal terketmelisiniz” uyarısı yapıldı.

İsrail jetleri Lübnan’ın güneyindeki Sidon kentinde Filistinli mültecilerin barındığı Ayn el Helva Kampını bombaladı. Birleşmiş Milletlerin (BM) çatışmalar öncesine dayanan verisine göre kampta 55 bin kişi kalıyordu. Lübnan genelindeki 12 mülteci kampı 200 bin Filistinliye ev sahipliği yapıyor.

İsrail gece saatlerinde ayrıca Suriye’ye de hava saldırısı düzenledi. Suriye resmi haber ajansı SANA, başkent Şam’daki bir noktaya yönelik saldırıda üç sivilin öldüğünü bildirdi. İsrail son yıllarda Suriye’ye buna benzer yüzlerce saldırı gerçekleştirdi, hemen hiçbiri için herhangi bir açıklama yapmadı.

ABD Savunma Bakanı Austin kara operasyonu üzerine yaptığı açıklamada İran’ı “uzak durması” yönünde uyardı. Austin “İsrail’e saldırırsa bunun Tahran için ağır sonuçları olacağını” söyledi.

Daha önce İran Dışişleri Bakanlığı, Tahran yönetiminin İsrail’e karşı savaşması için Lübnan’a “herhangi bir askerî güç göndermediğini” açıklamıştı. İran şu ana dek Hizbullah’ın ağır kayıpları karşısında büyük ölçüde sessiz kaldı. Uzmanlar doğrudan çatışmalara dahil olmak istemeyen Tahran’ın seçeneklerinin sınırlı olduğu görüşünde.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’ın desteklediği Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesinden iki gün sonra İngilizce görüntülü bir açıklama yaptı.

Netanyahu İran halkına seslendiğini söylediği açıklamada, “Ortadoğu’da İsrail’in ulaşamayacağı hiçbir yer yok. Halkımızı ve ülkemizi korumak için gitmeyeceğimiz hiçbir yer yok” dedi. İsrail Başbakanı, İran’da rejimin İran halkını her geçen gün uçurumun kenarına taşıdığını söyledi.

Netanyahu, “İran nihai olarak özgür olduğunda ve bu an pek çok kişinin düşündüğünden daha erken gelecek – her şey farklı olacak. İsrail ve İran barış içinde olacak. Bu gün geldiğinde rejimin beş kıtada inşa ettiği terör şebekesi iflas edecek. İran hiç olmadığı kadar gelişecek” diye konuştu.

Nasrallah’ın öldürülmesi hem Hizbullah hem de İran’a yönelik önemli bir darbeydi. Hasan Nasrallah İran’ın Ortadoğu’da İsrail ve ABD çıkarlarına karşı oluşturduğu Direniş Ekseni’ndeki en güçlü liderdi.

İsrail birkaç gündür Lübnan içinde bazı noktalarda özel kuvvetlerle operasyon yapmış ve bu operasyonlar kara harekatına bir hazırlık olarak değerlendirilmişti.

Lübnan Başbakanı Necib Mikati ABD ve Fransa’nın önerisi kapsamında ateşkes çağrısında bulundu, İsrail’den saldırıları durdurmasını istedi. Resmi olarak İsrail Lübnan’la savaş halinde değil, IDF Hizbullah’ı hedef aldığını söylüyor.

ABD ve Fransa diplomasiye şans vermek için 21 günlük ateşkes önermiş, İsrail bu teklifi reddetmişti.

Lübnan Sağlık Bakanlığı 17 Eylül’den beri İsrail saldırıları sonucu bin kişinin öldüğünü bildirdi. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi de 200 bin kişinin ülke içinde yerinden olduğunu, 100 bin kişinin de Suriye’ye kaçtığını açıkladı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözcüsü Stephane Dujarric, “İşgal görmek istemiyoruz” diyerek gelişmelere tepki gösterirken Birleşik Arap Emirlikleri’nden Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılık açıklaması geldi.

Hizbullah’ın yeni lideri kim olacak?

Hizbullah’ın bir sonraki liderinin kim olacağı konusunda söylentiler yayılmaya devam ediyor.

Lübnan medyasına göre öne çıkan isimlerden biri Hizbullah’ın yürütme kurulunun başkanı Haşim Safiyuddin. Sihalı grubun operasyonlarını yöneten Safiyuddin, Nasrallah’ın anne tarafından kuzenlerinden biri. Oğlu aynı zamanda merhum İranlı general Kasım Süleymani’nin damadı.

Halefinin kim olacağını veya Nasrallah’ın cenazesinin ne zaman veya nerede yapılacağı henüz bilinmiyor. Nasrallah’ın öldürülmesi sonrası ilk kez görüntülü mesajla ortaya çıkan Şeyh Naim Kasım, lider boşluğunun da hızla doldurulacağı kaydetmişti.

Hizbullah’ın iki numaralı ismi olarak kabul edilen Kasım, şimdiye kadar saldırılarını asgari ölçekte sürdürdüklerini, savaşın uzun sürebileceğini dile getirdi. Lübnan Başbakan Necib Mikati de bir Birleşmiş Milletler kararına dayanarak güney Lübnan’a ordu birlikleri gönderilebileceğini söyledi.

Söz konusu BM kararı, 2007 yılında savaşın bitimini sağlayan anlaşmaya bağlı olarak güney Lübnan’ın askerden arındırılmış bölge olmasını güvence altına alıyor. Bu güvence için BM Barış Gücü ve Lübnan ordusu devreye girebiliyor.

Paylaşın