Bloomberg: Beşar Esad’ı Kaybedileceğine Rusya İkna Etti

ABD merkezli Bloomberg, Rusya’nın Beşar Esad’ı rejim karşıtı silahlı gruplara karşı savaşı kaybedileceğine ikna ettiğini yazdı. Rusya, Beşar Esad ve ailesinin Moskova’ya sığındığını duyurmuştu.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Beşar Esad ve ailesine sığınma sağlama kararının doğrudan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından alındığını söylemişti.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı grupların başkent Şam’ın kontrolünü ele geçirdiği sırada ülkeyi terk ederek Rusya’ya sığınan Devlet Başkanı Beşar Esad hakkında yeni bir iddia ortaya atıldı. Bloomberg’de Henry Meyer imzasıyla yayınlanan haberde, Rusya’nın Esad’ın savaşı kaybedeceği sonucuna varmasının ardından Suriye’den kaçması için kendisine baskıda bulunduğu ileri sürüldü.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 10 Aralık’ta Moskova’da gazetecilere yaptığı açıklamada, Rusya’nın sığınma hakkı verdiği Esad hakkında sorulan ‘Moskova’nın Rusya’ya ailesiyle sığınan Beşar Esad’ın görevini bırakmasında nasıl bir rol oynadığı’ sorusuna, “Esad’ın  görevden ayrılma kararı kendisine ait. Diğer konuları yorumsuz bırakıyorum” demişti.

Konu hakkında bilgi sahibi iki kaynak, Rusya istihbarat ajanlarının Esad’ın kaçışını organize ettiğini ve Suriye’deki hava üssü üzerinden Esad’ı ülkeden kaçırdığını ileri sürdü. Kaynaklardan biri, bu esnada uçağın radar alıcı-verici cihazının (transponder) kapatıldığını anlattı.

Cihatçı grupların Şam’a girdiği saatlerde sosyal medyaya yansıyan bazı uçuş takip verilerine göre de Esad’ın içinde olduğu iddia edilen uçaktan bir noktadan sonra veri alınamadığı görülmüş, uçağın düştüğü ileri sürülmüştü. Daha sonra Rusya’dan yapılan açıklamada, Esad’ın görevi bırakmaya karar vererek ülkeden ayrıldığı belirtilmişti. Rusya devlet haber ajansları, aynı günün akşamı, Esad ve ailesine sığınma verildiğini yazmıştı.

Silahlı gruplar Şam’da ilerlerken ‘Esad’ın kaderinin Rusya’nın ellerinde olduğu’ yorumu yapılan Bloomberg’in haberine göre, Kremlin, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin linç edilerek öldürüldüğünü de düşünerek, Esad’ın yönetimini desteklemek için artık hiçbir şey yapamayacağı sonucuna varsa da Esad’ı kurtarmak için harekete geçti.

Konu hakkında bilgi sahibi olan Kremlin’e yakın bir kişi, Bloomberg’e yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya istihbarat servisinin Esad’ın yönetimine karşı büyüyen tehditleri neden tespit edemediğini öğrenmek istediğini söyledi.

Konu hakkında bilgi sahibi olan ancak konunun ‘hassasiyeti’ sebebiyle kimliklerinin verilmemesini isteyen üç kişiye göre, Rusya, Esad’ı HTŞ’nin öncülüğündeki silahlı gruplara karşı savaşı kaybedeceğine ikna etti ve hemen ülkeden ayrılırsa kendisine ve ailesine güvenli geçiş sağlamayı teklif etti.

Paylaşın

ABD: SDG’ye Yönelik Politikamızda Herhangi Bir Değişiklik Yok

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew, “SDG (Suriye Demokratik Güçleri), ABD’nin önemli bir ortağıdır. Onlara yönelik politikamızda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir” dedi.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken görüşmesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin önemini vurgulandığı aktarıldı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, günlük basın toplantısında, Suriye’deki son gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu. ABD’li yetkili, Şam’da kontrolü alan Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) ‘terör örgütleri’ listesinden çıkarılmasına ilişkin yeni gelişme ve mevcut yaptırımlar dışında açıklayacağı yeni durum olmadığını söyledi.

HTŞ’nin terör örgütleri listesinden çıkarılması ihtimaline ilişkin yeni gelişme olmadığını belirten Miller, HTŞ’yi hedef alan mevcut yaptırımlar dışında bu konuda açıklayacağı yeni bir durumun da bulunmadığını ifade etti. “HTŞ’den bazı umut verici açıklamalar duyduk” diyen Miller, HTŞ’nin ileriye yönelik adımlarını takip edeceklerini kaydetti.

Miller, Menbic’te Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) arasında yaşanan çatışmalara ilişkin soruları da yanıtladı. SMO’nun Menbic’in tamamını ele geçirdiği iddialarının ardından, ABD ve Türkiye’nin SDG’nin Menbic’den güvenli bir şekilde çekilmesini sağlama konusunda anlaşmaya vardığı iddia edilmişti.

ABD’li yetkili, “SDG ile Türkiye arasında koordinasyon sağlıyor musunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bu konuda ilgili tüm taraflara ilişkin tutumumuz açık, gerilimin tırmanmasını istemiyoruz; bu istikrarsızlık döneminden yararlanıp Suriye’de kendi konumunu daha da güçlendirmeye çalışan kimseyi görmek istemiyoruz.

Bu durumu bölgede tüm ilgili taraflara net bir şekilde iletiyoruz. SDG’nin IŞİD’e karşı mücadeleyi sürdürme, IŞİD militanlarının tutulduğu cezaevlerini güvence altına alma gibi önemli görevleri yerine getirdiğini düşündüğümüzde, bu görevlerinden hiçbir şekilde dikkatlerinin dağılmasını istemiyoruz. Bölgedeki ilgili taraflara bunu net bir şekilde anlatmaya devam edeceğiz.”

Miller, Washington yönetiminin SDG’ye desteğine ilişkin ‘herhangi bir değişiklik olmadığını’ dile getirdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “SDG, ABD’nin önemli bir ortağıdır. Onlara yönelik politikamızda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.

Hakan Fidan’dan toprak bütünlüğü vurgusu

Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, son 10 günde üçüncü kez telefonda Suriye’deki gelişmeleri ele aldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller’ın, dün yapılan son görüşme hakkında yaptığı açıklamaya göre, Blinken, Suriye’de iktidarın BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı’nın ruhuna uygun şekilde ve Suriyelilerin yürüttüğü kapsayıcı bir süreç dahilinde barışçıl yollardan devredilmesine duyulan ihtiyacı dile getirdi.

Blinken, ayrıca IŞİD’le Küresel Mücadele Koalisyonu’nun Suriye’deki misyonuna devam etmesinin ve hassas durumdaki gruplar da dahil olmak üzere sivillerin ve ülke genelindeki sivil altyapının korunmasını sağlamanın gerekliliğine vurgu yaptı.

Bakan Blinken, Suriye’deki tüm aktörlerin insan haklarına saygılı olmasının ve uluslararası insancıl hukuku uygulamasının gerekliliğini de ifade etti.

Dışişleri Bakanlığı kaynaklardan edinilen bilgiye göre ise Bakan Fidan, Blinken’a Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin önemini vurguladı. Fidan, silahlı grupların Suriye’deki durumdan istifade etmesine Türkiye’nin asla izin vermeyeceğini belirtti.

Yıllardır ihmal edilmiş olan altyapının yeniden inşası için uluslararası toplumun Suriye halkına destek olmasının önemli olduğunu aktaran Fidan, insani yardımın Suriye’ye kesintisiz ulaştırılması için de çaba gösterilmesi gerektiğini ifade etti.

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, pazartesi günü yaptığı bir konuşmada, Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra IŞİD’in Suriye’de yeniden güç kazanmasını engellemeye kararlı oldukları mesajını verdi.

Blinken, “IŞİD bu dönemi kabiliyetlerini yeniden tesis etmek ve güvenli sığınaklar yaratmak için kullanmaya çalışacaktır. Haftasonu gerçekleştirdiğimiz hassas saldırıların da gösterdiği gibi, bunun olmasına izin vermemeye kararlıyız” dedi.

Suriye’de IŞİD’in 2019’da bastırılmasının ardından örgütün kalıntılarına karşı mücadele eden küresel koalisyonun içinde ABD birlikleri bulunuyor. ABD’nin askeri unsurları, Suriye’nin doğusu ve kuzeydoğusunda konuşlanmış durumda.

Blinken, dünkü konuşmasında “Suriye’nin kuzeydoğusundaki durumla ilgili olarak bölgedeki ortaklarımızla yakın temas halindeyiz ve tüm taraflara gerilimi tırmandırmama ve sivil nüfusu koruma ihtiyacının altını çiziyoruz” mesajı da verdi.

Paylaşın

BMGK’da Suriye’nin Toprak Bütünlüğü Ve Sivillerin Korunması Vurgusu

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye toplantısı sonrası açıklamada bulunan Rusya’nın BM Büyükelçisi Vassily Nebenzia, Konsey’in Suriye’nin toprak bütünlüğü ve sivillerin korunması konusunda hemfikir olduğunu söyledi.

Çin’in BM nezdindeki Büyükelçisi Fu Cong, Suriye’de durumun istikrara kavuşturulması ve kapsayıcı bir siyasi sürecin başlatılması gerektiğini söylerken, Suriye topraklarında terörün yeniden canlanmamasının önemine vurgu yaptı. ABD’nin BM nezdindeki Daimi Temsilci Yardımcısı Robert Wood da, “Bu, Suriye halkı için inanılmaz bir an” ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı grupların Şam’ın kontrolünü ele geçirmesi ve Beşar Esad’ın ülkeden kaçması sonrasında Suriye’de yaşanan gelişmeleri kapalı oturumda masaya yatırdı.

Konseyin dönem başkanlığını yürüten ABD’nin BM nezdindeki Daimi Temsilci Yardımcısı Robert Wood, önümüzdeki günlerde 15 üyeli konseyde Suriye konulu bir açıklama üzerinde çalışacaklarını söylerken, yaşanan gelişmeler hakkında “Bu, Suriye halkı için inanılmaz bir an” ifadelerini kullandı.

Wood, “Şu anda sürecin nereye doğru ilerlediğini görmeye çalışmaktayız, buna odaklanmış durumdayız. Suriye’de, Suriye halkının haklarına ve onuruna saygı duyan bir yönetim olabilir mi?” sözleriyle bu aşamada öncelikle Suriye’deki süreci yakından izleyeceklerine işaret etti.

Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçisi Vassily Nebenzia ise “Konsey, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunması, sivillerin korunması, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması gerektiği konusunda aşağı yukarı hemfikirdi” açıklamasını yaptı.

Suriye’de yaşanan gelişmeler için, “Konsey üyeleri de dahil olmak üzere herkes şaşkınlığa uğradı” diyen Nebenzia, “Bekleyip görmemiz, izlememiz ve durumun nasıl gelişeceğini değerlendirmemiz gerekiyor” dedi.

BMGK’nin kapalı oturumu sonrasında Çin’in BM nezdindeki Büyükelçisi Fu Cong da bir açıklama yaptı. Çin büyükelçisi, Suriye’de durumun istikrara kavuşturulması ve kapsayıcı bir siyasi sürecin başlatılması gerektiğini söylerken, Suriye topraklarında terörün yeniden canlanmamasının önemine vurgu yaptı.

Diplomatlar, BMGK toplantısında Şam’da yönetimi ele geçiren İslamcı Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) yaptırımlar listesinden çıkarılmasının gündeme gelmediğini söyledi.

Reuters haber ajansına bilgi veren diplomatik kaynaklar, Katar’ın bugün Suriye’deki geçiş hükümetine başkanlık edecek HTŞ liderlerinden Muhammed el Beşir ile görüşeceğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı da ABD’nin aracılar vasıtasıyla da olsa, Suriyeli gruplarla iletişim hâlinde olduğunu duyurmuştu.

“Suriye halkı için çalışmaya devam edeceğiz”

Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Koussay Aldahhak New York’ta, BMGK önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, kendilerine görevlerine devam etme talimatının verildiğini duyurdu.

Aldahhak, tüm Suriye büyükelçiliklerine geçiş döneminde işlerini yapmaya devam etmeleri ve devlet kurumlarının işleyişini muhafaza etmeleri talimatının verildiğini anlatırken, “Şimdi yeni hükümeti bekliyoruz, ancak bu arada biz de mevcut yönetim ve liderlikle devam ediyoruz” dedi, Esad tarafından atanan Dışişleri Bakanı Bassam Sabbagh’ın hâlen Şam’da olduğunu anımsattı.

“Suriye halkıyla birlikteyiz. Suriye halkınını savunmaya ve onlar için çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullanan Aldahhak, Suriyelilerin özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir devletin inşasını dört gözle beklediğine vurgu yaptı, “Ülkemizi yeniden inşa etme, yıkılanları yeniden inşa etme ve Suriye’nin geleceğini, daha iyi geleceğini yeniden inşa etme çabalarına katkı sunacağız” dedi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Afganistan’da 6,5 Milyon Kişi Barınma Sorunu Yaşıyor

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), depremler, heyelanlar ve şiddetli yağışlar gibi doğal afetlerle de karşı karşıya kalan Afganistan’da yaklaşık 6,6 milyon kişi barınma sorunu yaşadığını açıkladı.

Haber Merkezi / Afganistan’daki insani durum, Taliban’ın Ağustos 2021 yılında iktidarı geri almasından bu yana git gide kötüleşiyor.

Afganistan İnsani İhtiyaçlar ve Müdahale Planı (HNRP) 2024’e göre, tahmini 23,7 milyon Afgan’ın (nüfusun yarısından fazlası) insani yardıma ihtiyacı var. Bunların yüzde 52’si çocuk ve yüzde 25’i kadın.

Afganistan aynı zamanda depremler, heyelanlar ve şiddetli yağışlar gibi doğal afetlerle de karşı karşıya kaldı. Bunlar yalnızca insan kayıplarına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda zaten yoksul olan halk için önemli maddi kayıplara da neden oldu.

Birleşmiş Milletlerin (BM) Afganistan için 3,07 milyar dolarlık insani yardım çağrısı yetersiz finanse ediliyor ve şu ana kadar gereken fonların yalnızca yüzde 25’i sağlandı. İnsani yardım kuruluşları, yeterli kaynak olmadan Afgan topluluklarının artan ihtiyaçlarını karşılayamayacakları konusunda uyarıyor.

Uluslararası yardım kuruluşları, devam eden krizin yalnızca insani yardımla çözülemeyeceğini vurguluyor. Afganistan’ın derinleşen ekonomik, sosyal ve çevresel zorluklarını ele almak için uluslararası toplumdan kapsamlı, sürdürülebilir ve bağlama özgü bir yanıt çağrısında bulunuyorlar.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

ABD’den Suriye’deki IŞİD Hedeflerine Geniş Çaplı Hava Saldırısı

ABD, Beşşar Esad’ın devrilmesiyle oluşan “boşlukta” Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) yeniden toparlanacağı gerekçesiyle Suriye’deki IŞİD hedeflerine yönelik hava saldırıları düzenledi.

Hava saldırıları sonrası ABD’den yapılan açıklamada, IŞİD’le mücadele konusundaki kararlılık vurgulandı. Hava saldırılarında B-52 bombardıman uçakları, F-15 savaş uçakları ve A-10 saldırı uçakları da dahil olmak üzere çok sayıda ABD Hava Kuvvetleri unsuru kullanıldı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Kuvvetler Komutanlığı’dan (CENTCOM) yapılan açıklamada, CENTCOM güçlerinin Suriye’nin orta kesimlerinde IŞİD’in bilinen kamplarını ve militanlarını hedef alan onlarca hassas hava saldırısı düzenlediği bildirildi.

Saldırıların “IŞİD liderlerine, militanlarına ve kamplarına yönelik” olduğu belirtildi. “Terör örgütünün dış operasyonlar yürütmesini ve IŞİD’in Suriye’nin merkezinde yeniden yapılanmak için mevcut durumdan faydalanmaya çalışmasını engellemek amacıyla” yapılan operasyonun “Bozma, geriletme ve yenilgiye uğratma misyonunun bir parçası olarak düzenlendiği” kaydedildi.

ABD Hava Kuvvetleri’ne ait B-52, F-15 ve A-10 uçaklarıyla bölgede 75’in üzerinde hedefi vurduğu ve hasar değerlendirmelerinin sürdüğü belirtildi, “Sivil kayıp olduğuna ilişkin herhangi bir belirti bulunmuyor” denildi. Örgüte yönelik operasyonların devam edeceği de açıklandı.

“Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki IŞİD’in yeniden yapılanmasına ve Suriye’deki mevcut durumdan faydalanmasına izin vermeyeceğiz” diyen General Michael Erik Kurilla sözlerini şöyle sürdürdü: ”Suriye’deki tüm örgütler, IŞİD’le herhangi bir şekilde ortaklık kurmaları ya da IŞİD’e destek vermeleri halinde kendilerinden hesap soracağımızı bilmelidir.”

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, Beşar Esad’ın devirmesinin ardından yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye’deki ortakları ve taraflarla birlikte çalışarak bir fırsatın değerlendirilmesine ve riskin yönetilmesine yardımcı olacağını söyledi.

Beyaz Saray’da açıklamalarda bulunan Biden, ABD’nin geçiş dönemi boyunca Suriye’nin komşularını destekleyeceğini ve isyancı grupların söz ve eylemlerini değerlendireceğini belirtti; önümüzdeki günlerde bölgedeki liderlerle konuşup bölgeye yetkililer göndereceklerini söyledi.

Biden, ABD’nin Esad’ın nerede olduğunu resmi olarak bilmediğini ancak Moskova’ya kaçtığı yönündeki haberlere dikkat çekti ve Esad’ın “sorumlu tutulması gerektiğini” vurguladı. Biden, Suriye’nin risk ve belirsizlik döneminde olduğunu ve yıllardır ilk kez ne Rusya ne İran ne de Hizbullah militan örgütünün Suriye’de etkili bir rol oynadığını söyledi.

ABD Başkanı, “Yıllardır Esat’ın ana destekçileri İran, Hizbullah ve Rusya oldu. Ancak geçtiğimiz hafta içinde, üçünün de desteği çöktü çünkü üçü de bugün benim göreve geldiğim zamana kıyasla çok daha zayıf durumda” şeklinde konuştu.

ABD güçlerinin Suriye’de IŞİD militan grubunun kamplarını ve militanlarını hedef alan bir düzine hassas saldırı düzenlediğini de söyleyen Biden, “Suriye’nin uzun süredir acı çeken halkının gururlu ülkeleri için daha iyi bir gelecek inşa etmeleri açısından tarihi bir fırsat anı. Bu aynı zamanda bir risk ve belirsizlik anıdır” dedi.

Biden, “Hepimiz bundan sonra ne olacağı sorusuna yanıt ararken, ABD ortaklarımız ve Suriye’deki taraflarla birlikte çalışarak riskleri yönetme fırsatını yakalamalarına yardımcı olacak” dedi. Biden ayrıca gazeteci Austin Tice dahil Suriye’de Amerikan vatandaşlarının olduğunu dikkate aldıklarını ve Tice’in hayatta olduğuna inandıklarını da ekledi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

BM, ABD Ve AB’den Suriye Açıklaması: Suriye’nin Geleceğini Suriyeliler Belirlemeli

ABD Başkanı Joe Biden, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye’deki ortakları ve paydaşlarıyla birlikte çalışarak bir fırsatın değerlendirilmesine ve riskin yönetilmesine yardımcı olacağını söyledi.

Haber Merkezi / Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, ulusal güvenlik ekibiyle yaptığı toplantının ardından açıklama yaptı. Biden, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada, ABD’nin geçiş döneminde Suriye’nin komşularını destekleyeceğini ve silahlı grupların söz ve eylemlerini değerlendireceğini söyledi.

Joe Biden, ABD’nin Beşar Esad’ın nerede olduğunu resmi olarak bilmediğini, ancak Esad’ın Moskova’ya kaçtığına dair bilgilere dikkat çekti.

Suriye’nin risk ve belirsizlik döneminde olduğunu belirten Biden, “Yıllarca Esad’ın başlıca destekçileri İran, Hizbullah ve Rusya oldu. Ancak son bir haftada destekleri çöktü, çünkü üçü de benim göreve geldiğim zamana göre çok daha zayıflar” dedi.

ABD güçlerinin Suriye’de IŞİD militanlarının kamplarını ve militanlarını hedef alan bir düzine hassas saldırı gerçekleştirdiğini söyleyen Biden, “Bu, uzun süredir acı çeken Suriye halkının gururlu ülkeleri için daha iyi bir gelecek inşa etmesi için tarihi bir fırsat anı” dedi.

Biden, “Hepimiz bundan sonra ne olacağı sorusuna yöneldiğimizde, ABD, Suriye’deki ortaklarımız ve paydaşlarla birlikte çalışarak onların riski yönetme fırsatını yakalamalarına yardımcı olacak” dedi.

Avrupa Birliği: Gelişmeleri takip ediyoruz

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Zalim Esad diktatörlüğü çöktü. Bölgedeki bu tarihi değişim fırsatlar sunuyor ancak riskler de mevcut.

Avrupa, ulusal birliğini koruyan ve tüm azınlıkları güvence altına alan bir Suriye devletinin yeniden inşasına destek vermeye hazırdır. Avrupa ve bölgedeki liderlerle temas halindeyiz ve gelişmeleri takip ediyoruz.”

Birleşmiş Milletler: Suriye’nin geleceğini Suriyeliler belirlemeli

Suriye’de rejiminin devrilmesinin ardından yazılı açıklama yapan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suriye’nin geleceğini Suriyelilerin belirlemesi gerektiğini vurguladı.

Guterres, “14 yıllık vahşi savaş ve diktatör rejimin sona ermesinin ardından Suriye halkı, istikrarlı ve barışçıl gelecek inşa etmek için tarihi fırsatla karşı karşıya.” değerlendirmesinde bulundu.

Düzenli siyasi geçişi sağlamak için “yapılacak çok iş” olduğuna işaret eden Guterres, “Bu hassas zamanda sükunet, şiddetten uzak durma ve ayrım gözetmeksizin tüm Suriyelilerin haklarını koruma çağrımı yineliyorum.” ifadesini kullandı.

Siyasi geçiş sürecinin kapsayıcı, kapsamlı ve tüm çeşitliliğiyle Suriye halkının meşru isteklerini karşılaması için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç olduğunu kaydeden BM Genel Sekreteri, Suriye’nin egemenliği, birliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün yeniden tesis edilmesi gerektiğini belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, Suriye’deki 14 yıllık savaşın ardından barış için umut mesajı verdi. Pedersen, Suriye halkının acılarına derin dayanışma duyduğunu belirterek, “Yeni bir sayfa açma zamanı” dedi.

Pedersen, yerinden edilenlerin evlerine dönme, savaşın ayırdığı ailelerin yeniden birleşme ve haksız yere alıkonulanların özgürlüğüne kavuşma umutlarının arttığını da söyledi. Ayrıca, adaletin sağlanması için hapishanelerin açılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.

Pedersen, Suriye’nin geleceği için kapsayıcı geçiş düzenlemelerinin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Pederson ayrıca uluslararası toplumun desteğiyle, Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü korunarak barışçı bir çözüm bulunabileceğini de ifade etti.

Son olarak, Pedersen, Suriyeliler’e diyalog, birlik ve insan haklarına saygı çağrısında bulunarak, kolektif bir çaba ile Suriye’de barış ve refah sağlanması gerektiğini söyledi.

Paylaşın

Devrik Lider Beşar Esad Ve Ailesi Nerede?

Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı güçlerin Suriye’nin başkenti Şam’a girmesinin ardından Beşar Esad ve ailesinin Şam’dan uçağa bindiği Suriye’den ayrıldığı söylendi.

Haber Merkezi / Rusya da bu bilgiyi doğrulayan bir açıklama yaptı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye’nin devrik lideri Beşar Esad’ın görevinden ayrıldığını ve ayrıca ülkeyi terk ettiğini duyurdu. Beşar Esad’ın başlıca destekçilerinden Rusya, Esad’ın nerede olduğuna ilişkin bilgi vermedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Suriye’deki gelişmelere ilişkin açıklamasında Esad’ın nerede olduğuna ilişkin bir yorumda bulunamayacağını belirterek “Nerede olduğunu da bilmiyoruz. Muhtemelen Suriye dışındadır” ifadelerini kullandı.

Beşar Esad iktidarının Başbakanı Muhammed el Celali de Esad’la bağlantısının tamamen kesildiğini söyledi. El Arabiya televizyonuna konuşan el Celali, Esad ve ailesinin ne zaman Şam’dan ayrıldığını ve nerede olduklarını bilmediğini ifade eden el Celali, Esad’la en son silahlı grupların Şam’a henüz girmeden Cumartesi akşamı bağlantı kurduğunu aktardı.

Gelinen noktada silahlı gruplarla diyaloğun mümkün olmadığını, kendinin ise savunduğu ilkeler gereği Suriye’de kalacağını kaydeden Celali, Esad hükümetinin birçok bakanının da hala kentte olduğunu kaydetti.

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, Suriye’yi terk eden eski devlet başkanı Beşşar Esad ve ailesinin Moskova’ya ulaştığını doğruladı. Habere göre Rusya Esad ve ailesine sığınma teklif etti.

Kremlin’den bir kaynak, RIA Novosti’ye yaptığı açıklamada “Suriye Devlet Başkanı Esad ailesiyle birlikte Moskova’ya ulaştı. Rusya, insani kaygılar nedeniyle sığınma hakkı tanıdı” ifadelerini kullandı.

Yapılan açıklamada “Rusya her zaman Suriye krizine siyasi bir çözümden yana olmuştur. BM himayesinde müzakerelerin yeniden başlatılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz” denirken Rus yetkililerin Suriye’deki ‘silahlı muhalefetin temsilcileriyle’ temas halinde olduğu ve “Muhalefetin liderlerinin Suriye’deki Rus askeri üslerinin ve diplomatik misyonlarının güvenliğini garanti altına aldığını” da eklendi.

Suriye’yi ne bekliyor?

Suriye’nin yeni liderleri, ülkeyi yeniden inşa etmek için milyarlarca dolarlık yardım ve yatırıma ihtiyaç duyacak. Birbiriyle rekabet halindeki farklı grupların bulunduğu bu ülkeye istikrar getirmeye çalışmak gibi göz korkutucu bir görevle de karşı karşıya kalacak.

Olası zorluklardan biri IŞİD militanlarının yeniden güç kazanması olabilir. İlk zamanlarında Suriye ve Irak’ın geniş bölgelerinde terör estiren örgüt, ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından yenilgiye uğratılmadan önce dış operasyonları yönetiyordu.

Yıllardır Esad liderliğindeki devletten uzak duran Batılı hükümetlerin, küresel çapta terörist olarak tanımlanan Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) etkili olmaya hazırlandığı yeni bir yönetimle nasıl başa çıkacaklarına karar vermeleri gerektiği konuşuluyor.

Suriye uzmanı ve Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Direktörü Joshua Landis “Asıl soru bu geçişin ne kadar istikrarlı olacağı ve Colani’nin istikrarlı olması için çok istekli olduğu çok açık görünüyor” dedi. Landis, “Yeniden inşa etmek zorunda kalacaklar… Avrupa ve ABD’nin yaptırımları kaldırmasına ihtiyaçları olacak” diye ekledi.

HTŞ Suriye’nin en güçlü silahlı grubu ve bazı Suriyeliler HTŞ’nin acımasız İslamcı bir yönetim getirmesinden ya da misilleme yapmasından korkuyor. Her ikisi de ABD’nin yakın müttefiki olan Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ülkeler İslamcı militan grupları varoluşsal bir tehdit olarak gördüklerinden HTŞ bölgenin ağır toplarının direnişiyle karşılaşabilir.

Paylaşın

Suriye’de Yarım Yüzyıllık Esadlar İktidarı Devrildi

Suriye’de silahlı gruplar Şam’ı ele geçirerek Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrildiğin ve 23 yıldır devam eden Esadlar rejiminin sona erdiğini duyurdu. Beşar Esad’ın nerede olduğu ise bilinmiyor.

Haber Merkezi / Reuters haber ajansına konuşan iki üst düzey ordu subayı, silahlı grupların Şam’a giriş yapmadan önce, Beşar Esad’ın bilinmeyen bir yere gitmek üzere bir uçakla ülkeden ayrıldığını söylediler.

Suriye Başbakanı Muhammed Gazi Celali, hükümetin yetkilerini geçiş hükümetine devretmeye hazır olduğunu açıkladı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye’nin devrik lideri Beşar Esad’ın görevinden ayrıldığını ve ayrıca ülkeyi terk ettiğini duyurdu. Esad’ın destekçilerinden Rusya, Esad’ın nerede olduğuna ilişkin ise bilgi vermedi.

Rusya’nın şu anda Suriye’deki gruplarla bağlantıda olduğunu da kaydeden Bakanlık yetkilileri, Rusya’nın Suriye’deki askeri üslerinin ise tehlikede olmadığını belirtti.

ABD Savunma Bakanlığının Ortadoğu Sorumlusu Daniel Shapiro, Suriye’de bulunmaya devam edeceklerini belirterek Suriye’deki tüm gruplara sivileri ve özellikle de azınlıkları koruma ve uluslararası normlara saygı gösterme çağrısı yaptı. Suriye’nin kuzeydoğu sınırında yaklaşık 900 ABD askeri bulunuyor.

Beşar Esad’ın düşüşü, babasının 30 yıllık yönetiminin ardından genç bir reformcu olacağının umulduğu 2000 yılında Suriye’nin beklenmedik başkanı olarak geçirdiği ilk aylarla tam bir tezat oluşturdu. Sadece 34 yaşında olan Batı eğitimli göz doktoru ve nazik tavırlı Esad, teknoloji meraklısı bir bilgisayar hayranıydı.

Ancak Mart 2011’de patlak veren yönetimine karşı protestolarla karşılaştığında Beşar Esad, protestoları bastırmak için babasının taktiklerine başvurdu. Ayaklanma bir iç savaşa dönüşürken, müttefikleri İran ve Rusya’nın da desteğiyle ordusunu silahlı grupların elindeki şehirleri yerle bir etmek üzere serbest bıraktı.

Uluslararası insan hakları grupları ve savcılar Suriye’de hükümete ait gözaltı merkezlerinde işkence ve yargısız infazların yaygın olarak kullanıldığını iddia etti.

Suriye savaşı yaklaşık yarım milyon insanın ölümüne ve ülkenin savaş öncesi 23 milyonluk nüfusunun yarısının yerinden edilmesine neden oldu. Ayaklanmanın bir iç savaşa dönüşmesiyle birlikte milyonlarca Suriyeli sınırı geçerek Ürdün, Türkiye, Irak ve Lübnan’a, bir kısmı oradan Avrupa’ya kaçtı.

Beşar Esad’ın gidişi, 54 yıldan az bir süredir devam eden Esad ailesi iktidarının da sonunu getirdi.

Paylaşın

“Beşar Esad, Suriye’yi Terk Etti” İddialarına Yalanlama

Silahlı grupların başkent Şam’a yaklaşması üzerine Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkeyi terk ettiğine dair iddialar yalanlandı. Esad’ın Şam’da “işlerini, ulusal ve anayasal görevlerini” sürdürdüğü bildirildi.

Haber Merkezi / Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın çalışmalarını, ulusal ve anayasal görevlerini başkent Şam’da sürdürdüğünü vurguladı. Cumhurbaşkanlığından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: ‘’Bazı yabancı medya organları, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın Şam’dan ayrıldığı ya da şu ya da bu ülkeye yıldırım ziyaretleri yaptığı yönünde söylentiler ve yalan haberler yayınlıyor.’’

Cumhurbaşkanlığı açıklamasında ayrıca, “Aslında bu araçlar daha önce de savaşın son yıllarında Suriye devletini ve toplumunu yanıltmaya ve etkilemeye yönelik girişimler modelini izlemişti’’ ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı açıklamasının devamına, ‘’Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı da Sayın Cumhurbaşkanımızın çalışmalarını, ulusal ve anayasal görevlerini başkent Şam’dan sürdürdüğünü teyit ediyor ve Cumhurbaşkanı Esad’a ilişkin tüm haber, faaliyet ve pozisyonların Cumhurbaşkanlığı platformlarından ve Suriye ulusal medyasından verildiğini vurgular’’ ifadelerini ekledi.

Suriye ordusu Humus, Dera ve Deyrizor’da kontrolü kaybetti

Öte yandan silahlı grupların Humus kentine girdiğini bildirdi. Ülkenin üçüncü büyük şehri Humus ile başkent Şam arası yaklaşık 160 kilometre. Humus’un düşmesi, Esad’a desteğin güçlü olduğu ülkenin doğu kıyısı ile Şam arasındaki bağlantının kesilmesi anlamına geliyor.

Humus, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılında Beşar Esad karşıtı büyük gösterilerin düzenlendiği kentlerden biriydi. Silahlı gruplar bu kenti “devrimin başkenti” olarak tanımlıyordu.

Silahlı grupların ayrıca, ülkenin en güneyindeki Dera bölgesinin büyük kısmında da kontrolü ele geçirdiği bildirildi. Şam’ın çeperindeki bazı mahallelerde silahlı grupların kontrolü ele aldığı haberleri geliyor. Beşar Esad’ın doğduğu Dera, 2011’de isyanın başladığı bölge olarak sembolik önem taşıyor.

Suriye ordusunun Dera’dan kısa süre önce Suriye’nin doğusundaki Deyrizor kentinde de kontrolü kaybettiği ve kentin ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolüne geçtiği bildirildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen de Suriye’deki durumun “her dakika değiştiğini” söyledi. BM’nin “kritik görevlerde olmayan” personelinin Suriye’den tahliye edildiği bildirildi.

Suriye İçişleri Bakanı Muhammed El Rahmoun devlet televizyonuna açıklama yaparak, Şam çevresinde güvenlik güçlerinin “çok güçlü bir askeri hat” inşa ettiğini ve kimsenin bu hattı geçemeyeceğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM), yeniden başlayan iç savaşta yaklaşık 300 bin kişinin evlerini terk ettiğini duyurdu.

Paylaşın

Afganistan’da 23 Milyon Kişi İnsani Yardıma Muhtaç

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2025 yılında Afganistan’da 12,4 milyonu çocuk olmak üzere 22,9 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağını bildirdi.

Haber Merkezi / UNICEF kamuoyuna açıkladığı raporda, Afganistan’daki insani durumun iç karartıcı bir görünüm sergilediğini belirtti. Raporda, UNICEF’in Afganistan genelinde varlığını sürdürmesinin ve hizmet sunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

UNICEF’in raporunda, Taliban’ın kadınları ve kız çocuklarını etkileyen kısıtlayıcı politikalarının Afganistan’ın geleceğini derinden etkilediğini belirterek, bu kısıtlamaların sosyal ve ekonomik izolasyona, ruh sağlığı sorunlarına ve olumsuz sonuçlara yol açtığını belirtti.

BM kuruluşu raporunda, artan krize yanıt vermek için Afganistan genelinde 10,3 milyonu çocuk olmak üzere 19 milyon kişiye insani yardım ve temel destek sağlamak için acilen 1,2 milyar dolara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP), Afganistan nüfusunun üçte birini temsil eden yaklaşık 15 milyon insanın kışı atlatmak için gıda yardımına ihtiyaç duyacağını bildirmişti. BM kuruluşu, bu dönemde krizi ele almak ve açlığı önlemek için 787 milyon dolar talep etmişti.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın