NASA’dan 1 Milyon Dolarlık Soru

Gökyüzünde Dünya’dan çok uzak mesafelerde görev yapan astronotların en temel ihtiyaçlarından biri beslenme. Bunu karşılamak için çeşitli deneyler yürütülüyor. Örneğin Uluslararası Uzay İstasyonu’nda biber yetiştiriliyor.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; NASA bununla birlikte kaşiflere uzun süreli görevlerde besleyici, lezzetli ve doyurucu gıda üretme teknolojisi geliştirmek için Kanada Uzay Ajansı’yla (Canadian Space Agency – CSA) bir yarışma düzenliyor.

Üç aşamalı Deep Space Food Challenge (Derin Uzay Yemek Yarışması) adlı etkinlikte katılımcılardan, üç yıllık derin uzay görevine çıkan 4 kişilik bir mürettebat için eksiksiz bir teknoloji geliştirmesi isteniyor. Üretim, işleme, nakliye, tüketim ve atıkların bertarafına kadar her bir noktanın düşünülmesi gerekiyor.

Yarışmacıların teknolojiyi minimum kaynak ve atıkla hazırlaması gerekiyor. Etkinliğe dünyanın her yerinden kişiler katılabilse de NASA, para ödülünü sadece ABD’lilere veriyor. CSA’in de Kanadalı yarışmacılar için kendi seçim ve ödül sistemi var.

450 bin dolar ödül verildi

Yarışmanın ilk aşaması Ekim 2021’de tamamlandı. NASA jürisi, beklentileri karşılayan 18 ABD’li ekibe toplamda 450 bin dolar ödül verdi. Önerilen teknolojiler arasında ekmek gibi hazır gıdaların üretimi, gıdaya dönüştürülebilecek tozlar, mürettebatın yetiştirebileceği ya da üretebileceği kültür mantarları gibi projeler vardı.

Kazanan 10 uluslararası ekipse takdir ödülü kazandı. Yarışmayı destekleyen Methuselah Foundation, uluslararası ekiplerden ikisine 25 bin dolar armağan etti. CSA de 10 ekibe 30 bin Kanada doları bağışladı.

1 milyon dolarlık ödül

Yarışmanın ikinci aşamasında, teknolojilerin prototiplerinin oluşturup sergilenmesi ve gıda üretilmesi isteniyor.

İlk aşamanın kazananları ikinciye davet edildi. NASA hem ABD’den hem de uluslararası arenadan yeni katılımcıları ikinci aşamada beklediklerini de duyurdu. Uzay ajansı ayrıca ABD’li kazananlara 1 milyon dolarlık ödül dağıtacağını duyurdu. İkinci aşamaya katılımlar 28 Şubat’a kadar yapılabiliyor.

NASA’nın Uzay Teknolojisi Görev Müdürlüğü’nün yöneticisi Jim Reuter, “Uzay yolculuğu bazı kısıtlamalar getirdiği için astronotları uzun bir süre boyunca beslemek, yenilikçi çözümler gerektiriyor” diye konuştu: Gıda teknolojisinin sınırlarını zorlamak, geleceğin kaşiflerinin sağlığını korumaya yarayacaktır.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron Avrupa İçin Son Dalga Olabilir’ Açıklaması

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa’da pandeminin seyrine ilişkin olumlu tahminlerde bulundu. Örgütün Avrupa Direktörü Hans Kluge, Omicron dalgasının ardından Avrupa’da pandeminin sona erebileceğini söyledi.

DSÖ yetkilisi Hans Kluge AFP’ye açıklamasında, “Bu bölgede pandeminin son aşamalarına girilmesi olası” diye konuştu.

Kluge, mevcut Omicron  dalgasının yavaşlaması halinde “birkaç hafta ve ay için aşılar ve hastalığı geçirmiş olmaktan ötürü küresel bir bağışıklığın” oluşacağını, bahar ve yazın gelmesiyle birlikte mevsimsel faktörlerin de bu sürece katkı sağlayacağını belirtti.

DSÖ Avrupa Direktörü, “Yılın sonuna doğru Covid-19’un geri dönmesinden önce bir rahatlama sürecine girebileceğimizi düşünüyoruz, ancak pandemi artık geri dönmeyebilir” dedi.

DSÖ’den Mart tahmini: Yüzde 60’a bulaşacak

DSÖ’nün tahminlerine göre, Mart ayına kadar Avrupa’da yaşayanların yüzde 60’ına koronavirüsün Omicron varyantı bulaşmış olacak. İki yıl süren koronavirüs pandemisinin ardından Omicron varyantının ortaya çıkmasıyla pandeminin endemiye dönüşebileceği yorumları yapılmaya başlanmıştı.

Bu değerlendirmelere temkinli yaklaşan DSÖ yetkilisi Hans Kluge, “Endemi hakkında çok konuşuluyor ancak endemik demek önceden ne olacağını kestirebilmek demektir. Koronavirüs bizi birçok kez şaşırttı bu nedenle çok dikkatli olmamız gerekiyor” diye konuştu.

Kluge, artık bulaşı engellemekten ziyade risk grubundaki insanları korumanın öncelikli olduğunu belirtti. Uzman, durumun sağlık sisteminin Covid-19 nedeniyle yük altına girmeyecek ve kesintiye uğrayan temel sağlık hizmetlerine devam edilebilecek şekilde isikrara kavuşturulması gerektiğini ifade etti.

Kluge pandeminin sona erdirilmesi için dördüncü doz aşının gerekli olup olmayacağı sorusuna ise çekimser bir yanıt verdi. Kluge, her dozdan sonra bağışıklığın arttığının ise bir gerçek olduğunu söyledi.

Dünya genelinde Covid-19 nedeniyle şu ana kadar 5 milyon 600 bin kişi hayatını kaybetti. Avrupa’da pandemi döneminde hayatını kaybedenlerin sayısı ise resmi verilere göre 1 milyon 700 bine ulaştı.

Paylaşın

Rusya ve Ukrayna, Türkiye’nin Arabulucu Olmasına Sıcak Bakıyor

Rusya’nın ve Ukrayna’nın yükselen gerilimin soğutulmasında Türkiye’nin arabulucu olmasına sıcak baktığı bildirildi. Erdoğan, “Temennimiz Putin’le, Zelensky’yi bir araya getirmek istiyoruz” demişti.

Reuters haber ajansı, Rusya’nın ve Ukrayna’nın yükselen gerilimin soğutulmasında Türkiye’nin arabulucu olmasına sıcak baktığını bildirdi.

Reuters’a perşembe günü konuşan Türk diplomatik kaynaklar, iki ülkenin de bu fikre sıcak baktığını aktardı.

Aynı kaynaklar, AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Minsk Grubu’nun Ukrayna’nın Rus nüfus ve Rusya yanlılarının ağırlıkta olduğu Donbas bölgesinin tartışılacağı bir sonraki toplantısına Türkiye’nin evsahipliği yapması için görüşmelerin de yürütüldüğünü aktardı.

İstanbul’da düzenlenmesi talep edilen toplantının tarihine ilişkin bir açıklama yapılmadı.

Ancak Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, böyle bir toplantının düzenlenmesi için herhangi bir hazırlığın yapılmadığını dile getirdi.

Peskov, “Eğer Türk ortaklarımız Kiev’i etkileyerek önceden üzerinde mutabık kalınan anlaşmaları uygulamalarını sağlayacaklarsa bunu memnuniyetle karşılarız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son gelişmeler üzerine, “Rusya ve Ukrayna arasındaki gelişmeleri doğru bulmuyoruz. Savaş atmosferinin olması bizleri üzmektedir. Temennimiz Putin’le, Zelensky’yi bir araya getirmek istiyoruz” demişti. Erdoğan, Şubat ayı başında Ukrayna’ya giderek Zelensky ile bir araya gelecek.

Paylaşın

Fransa’dan Kritik ‘Uygur Soykırımı’ Kararı

Fransa’da Ulusal Meclis, Çin makamlarının Uygurlara yönelik muamelesini “soykırım” olarak nitelendiren karara imza attı. Çin yönetimi ise “soykırım” suçlamalarını reddediyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Fransa’da Ulusal Meclis, Uygur azınlığa soykırım uygulandığına dair karar tasarısını kabul etti. Bire karşı 169 oyla kabul edilen tasarıda “Çin makamlarının Uygurlara karşı şiddet eylemleri, insanlığa karşı suç ve soykırım” olarak nitelendirilerek kınandı.

Kararda Fransa hükümeti de Uygur azınlığa yönelik muamele nedeniyle Çin hükümetini kınamaya ve gerekli önlemleri almaya çağrıldı. Ulusal Meclis’ten geçen kararın hukuki bağlayıcılığı bulunmuyor.

Meclisteki tartışma oturumunda konuşan Dış Ticaret Bakanı Franck Riester, Uygurlara karşı “sistematik şiddet olayları” yaşandığını, ancak bunun soykırım olarak sınıflandırılmasının uluslararası platformlarda gerçekleşmesi gerektiğini kaydetti.

İnsan hakları kuruluşları, Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıkların Sincan bölgesinde DNA testleri ve yüz tanıma yazılımları gibi çok sert araçlarla takibata maruz kaldığını, bir milyonu aşkın Müslümanın kamplarda din, kültür ve dillerini terk etmeye zorlandıklarını ve fiziksel kötü muameleye tabi tutulduklarını belirtiyor.

Çin yönetimi ise suçlamaları reddederek bu tesislerin eğitim kampı olduğunu, terörle mücadele kapsamında insanların topluma kazandırılması amacı taşıdığını savunuyor.

Paylaşın

Dört Avrupa Birliği Ülkesinden İsrail’e Uyarı

Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya’dan İsrail’e uyarı geldi. Uyarı metninde, Kudüs’ün doğusunda inşa edilen yüzlerce konuttan oluşan yerleşim bölgesinin, “Batı Şeria’yı Doğu Kudüs’ten daha da koparacağı ve iki devletli çözümün önünde yeni bir engel oluşturacağı” vurgulandı. 

Avrupa Birliği (AB) üyesi dört ülkenin dışişleri bakanları İsrail’e, Doğu Kudüs’teki yerleşim politikasını gözden geçirme çağrısında bulundu. Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya dışişleri bakanlarının imzaladığı ortak metinde, Kudüs’ün doğusunda inşa edilen yüzlerce konuttan oluşan yerleşim bölgesinin, “Batı Şeria’yı Doğu Kudüs’ten daha da koparacağı ve iki devletli çözümün önünde yeni bir engel oluşturacağı” vurgulandı.

“İsrail yerleşimleri uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal etmekte ve İsraillilerle Filistinliler arasında adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın önünde engel oluşturmaktadır” ifadeleri kullanılan metinde, planlanan bu konutların Filistin devletinin işlerliğini doğrudan tehlikeye attığı belirtildi. Dört ülkenin dışişleri bakanları ayrıca, “İsrail makamlarını bu karardan vazgeçmeye önemle davet ediyoruz” denildi.

İsrail’e Şeyh Cerrah uyarısı

Bakanlar, Kudüs’ün doğusundaki mahallelerden Şeyh Cerrah’ta yaşanan güncel gelişmelerin de endişe verici olduğunu ifade etti. İsrail Polisi, Çarşamba günü bölgede bulunan Filistinli aileye ait bir evi zorla boşaltmış ve ardından yıkmıştı. Olay sırasında 18 kişinin gözaltına alındığı bildiriliyor.

Ortak açıklamada bu konuya da değinen dört bakan İsrail hükümetinden, bölgedeki gerilimin artmasına neden olan bu tarz tahliyelere ve Filistinlilere ait yapıların yıkılmasına kalıcı bir biçimde son vermesini istedi. Şeyh Cerrah mahallesinde yaşanan benzer çatışmalar, geçen yıl Mayıs ayında çıkan Gazze Savaşı’nın fitilini yakan en önemli olay olarak gösteriliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Fransa’da Senato, Spor Müsabakalarında Başörtüsü Yasağını Oyladı

Fransa’da Senato, spor müsabakalarında başörtüsü takılmasının yasaklanması yönünde karara imza attı. Ülkenin üst meclisinde, spor federasyonları tarafından düzenlenen etkinliklere ve yarışmalara katılmak için “göze çarpan dini semboller takmanın yasak olduğunu” belirten yasal değişiklik lehinde oy kullanıldı.

Eurnews’ta yer alan habere göre; Merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi (LR) üyelerince önerilen ve Fransız hükümetinin karşı çıktığı değişiklik, 143’e karşı 160 oyla kabul edildi.

Başörtüsünün “sporcuların güvenliğini riske atabileceği” ifade edilen metinde, açıkça “müsabakalarda başörtüsü takılmasının yasaklamak” istendiği belirtildi.

Teklif, Senato ve Ulusal Meclis üyelerinden oluşan bir komisyon tarafından incelenecek. Bu da yasadaki değişiklik önerisinin iptal edilebileceği anlamına geliyor.

“Vatandaşlar dinlerini yaşamakta özgür”

“Tüm vatandaşların dinlerini yaşamakta özgür olduğu” belirtilen metinde, “Dini sembollerin giyilmesi konusunda yasal bir belirsizlik var. Devletin kuralları net bir şekilde tanımlaması gerekiyor. Başörtüsü takmak açıkça yasak olmazsa, belirli dini sembolleri destekleyen kulüpleri görebiliriz” denildi.

Yasağın 2024 Paris Olimpiyat Oyunları için uygulanıp uygulanmayacağı ise belirsizliğini koruyor. Olimpiyat organizasyon komitesi, AFP’nin yorum talebine cevap vermedi.

Fransa Ulusal Meclisi geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “dönüm noktası projelerinden” biri olarak nitelendirilen “Fransız değerlerine saygıyı teşvik etmek amacıyla camilerin, okulların ve spor kulüplerinin denetimini güçlendirecek bir yasa tasarısını” onaylamıştı.

Fransa’da halihazırda resmi maçlarda ve Futbol Federasyonu’nun düzenlediği müsabakalarda başörtüsü takmak yasak.

Paylaşın

Milyonerlerden Çağrı: Bizden Servet Vergisi Alın

Dünya çapında 100’ü aşkın milyoner ve milyarderden oluşan “Vatansever Milyonerler” grubu, zenginlere servet vergisi getirilmesini istedi. Grubun İsviçre’nin Davos kentinde Dünya Ekonomik Forumu için toplanan siyasi liderlere yaptığı çağrıda, süper-zenginlerin dünya ekonomisinde pandemi sonrası toparlanma sürecine katkıya zorlanmadığına işaret edilerek, “Biz zenginleri derhal vergilendirin” denildi.

Yayımlanan açık mektupta, “Milyonerler olarak mevcut vergi sisteminin adil olmadığını biliyoruz. Son iki yılda dünyada son derece acılı bir süreçten geçilirken bizim servetimiz pandemi sırasında arttı. Ancak dürüst olmak gerekirse çok azımız vergiler yoluyla adil bir katkıda bulunduğunu söyleyebilir” ifadeleri yer aldı.

Mektupta zenginlerden servet vergisi alınmasının dünyadaki aşırı eşitsizliğin azaltılmasına, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerin finansmanına yardımcı olacağına işaret edildi.

Hükümetlere eleştiri

Süper-zenginlerin kriz döneminde servetlerini katladıklarını gösteren veriler üzerine 130’u aşkın ülke, büyük şirketlerin vergiden kaçmalarını önleme amacıyla asgari yüzde 15’lik küresel vergi getirilmesinde anlaşmıştı.

Açıklamada, milyonerlerin, söz konusu vergi planlarının ötesinde daha da fazla katkıda bulunmaları gerektiği kaydedildi.

Avrupa ve Güney Amerika’daki bazı ülkeler dışında zenginlerin emlak, hisse senedi, sanat eserleri gibi varlıkları için vergi ödemeleri gerekmiyor. Vergi, mülkün satılması durumunda talep ediliyor.

Açık mektupta Davos’ta toplanan siyasileri eleştiren milyonerler, “Sorunun yanıtını bu özel forum içinde bulamayacaksınız. Siz sorunun parçasısınız” eleştirisinde bulunuldu.

İki yıl boyunca saniyede 15 bin dolar kazandılar

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’ın bu hafta yayımladığı rapora göre iki yıllık pandemi sürecinde dünyanın en zengin 10 kişisinin serveti ikiye katlandı. Zirvedeki 10 ismin serveti saniyede 15 bin dolar artarak iki yıllık süreçte 1,5 trilyon dolara yükseldi. Oxfam, zenginlerden servet vergisi alınması durumunda yılda en az 2,5 trilyon dolarlık vergi geliri yaratılacağını hesaplıyor.

“Vatansever Milyonerler” ile aralarında Oxfam’ın da bulunduğu sivil toplum kuruluşlarının hesaplamalarına göre 5 milyon doların üstünde servet sahiplerine yüzde 2, milyarderlere yüzde 5’ten başlayan servet vergileri kesilmesi suretiyle yılda 2,52 trilyon dolarlık vergi geliri yaratılması mümkün. Kuruluşlar, bu miktarla dünya çapında 2,3 milyar insanın yoksulluktan kurtarılabileceğini ve düşük gelirli ülkelerde yaşayan insanların sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarının karşılanabileceğini belirtiyor.

“Vatansever Milyonerler” grubu üyeleri arasında Disney’in varisi Abigail Disney, Alman kimya devi BASF’ın varisi Marlene Engelhorn, ABD’li (Amerika Birleşik Devletleri) girişimci Nich Hanauer gibi isimler bulunuyor. Dünyanın en zengin isimleri olan ve kamuoyunda da sıklıkla yer alan Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Tesla’nın kurucusu Elon Musk, Microsoft kurucusu Bill Gates, Facebook kurucusu Mark Zuckerberg gibi isimler ise grupta yer almıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kazakistan’da OHAL Sona Erdi

Kazakistan’da 5 Ocak’ta ülke çapında ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) 19 Ocak gece yarısından itibaren sona erdi. OHAL’in sona ermesiyle ülkede 23.00-7.00 saatleri arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı ile sokaklardaki güvenlik tedbirleri kaldırıldı. Şehirlere giriş ve çıkış yeniden serbest oldu.

Cumhurbaşkanı Basın Sözcüsü Berik Uali, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “halkın birlik ve beraberliği, emniyet ve kolluk kuvvetlerinin canları pahasına hareketleri sayesinde Kazakistan genelinde düzen ve huzurun sağlandığını” duyurdu.

2 Ocak’ta Kazakistan’da hükümet LPG’ye uygulanan tavan fiyatları kaldırdı. Hükümetin bu hamlesiyle birlikte LPG fiyatları iki katına çıkarken halk da Pazar gününden itibaren ülkenin akaryakıt üreten bölgesi Mangistau başta olmak üzere birçok yerde sokağa çıktı.

Protestolar üzerine geri adım atan devlet, Mangistau eyaletinde fiyatları düşürme kararı aldı. Meydanda toplananlar hakkında cezai işlem uygulanmayacağı sözü de verildi.

Fakat ülkenin birçok noktasında insanlar protesto gösterilerine devam etti. Eylemciler bunun nedenini yolsuzluk, yüksek işsizlik ve refah seviyesinin düşüklüğü, ardı ardına gelen zamlar olarak açıkladı.

Halk eylemler boyunca Cumhurbaşkanı Tokayev’in ve tüm Nazarbayev yetkililerinin istifasını, 1993 Anayasasının restorasyonunu ve buna bağlı olarak parti, sendika kurma hakkının tanınmasını; siyasi mahkumların serbest bırakılmasını ve baskılara son verilmesini talep etti.

4 Ocak akşamı Almatı’da polis ile eylemciler arasındaki çatışmaların artması üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev, Almatı ve Mangistau’da, 19 Ocak’a kadar OHAL ilan etti.

5 Ocak sabahı itibariyle Başbakan Askar Mamin başkanlığındaki hükümet istifa ederken Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Başbakan Vekili görevini daha önce Başbakan Yardımcısı olan Alihan Smailov’un yürütmesi kararı alındı. Parlamento bu kararı onayladı.

5 Ocak’ta artarak ve ülkenin her yerine yayılarak devam eden protestolar üzerine Cumhurbaşkanı önce başkent Nur Sultan’da, ardından ülkenin tamamında OHAL ilan etti.

19 Ocak’a kadar devam edeceği açıklanan OHAL kapsamında saat 23.00’ten 07.00’ye kadar sokağa çıkma yasağı uygulanması kararı alındı.

OHAL’e karşın Almatı’da göstericiler belediye binası ve havalimanını uluslararası bastı. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev, rusya önderliğindeki CTSO’dan* “terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmelerini” istedi. CSTO’nun “barış gücü” askerleri 6 Ocak’ta Kazakistan’a ulaştı. 7 Ocak’ta Tokayev, ülkenin tüm bölgelerinde “anayasal düzen”in sağlandığını açıkladı.

Protestolar devam ederken, sadece bazı bölgelerde etkili olan internet erişimi kesintisi tüm ülkeye yayılmıştı. 5 günün ardından 10 Ocak’ta internete erişim tekrar sağlandı. 19 milyon kişinin yaşadığı ülkede çıkan ayaklanmalar sırasında 164 kişi hayatını kaybetti, 10 bin kişi gözaltına alındı.

Paylaşın

ILO: 2022’de İşsiz Sayısı 207 Milyona Ulaşacak

Pandemi küresel işgücü piyasası üzerinde etkili olmaya devam ederken, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2022 yılı için istihdam tahminlerini düşürerek, toparlanmanın “yavaş ve belirsiz” olduğu uyarısında bulundu. ILO, çalışılan saat açısından işgücü rakamlarının, tahmin edilenin iki katı bir açık sergileyeceği ve 2022’de küresel işsizliğin 207 milyonu aşacağını bildirdi.

Merkezi Cenevre’de bulunan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), “2022 Dünya İstihdam ve Sosyal Görünüm Eğilimleri” (WESO Tendances) adlı raporunu yayınladı. Raporda, 2022’de işgücü piyasasının toparlanması için tahminlerini aşağı çeken kurum, 2019’un dördüncü çeyreğine kıyasla, çalışma saatlerinin 52 milyon tam zamanlı işe eşdeğer oranda azalacağını belirtti. 2021 Mayıs ayında yayınlanan “tahmin raporunda” bu açık 26 milyon tam zamanlı işe eşdeğer öngörülüyordu.

Raporda, 2021’de bir önceki yıla oranla gelişme sağlansa da, toplam çalışma saatinin pandemi öncesine oranla yüzde 2 daha düşük olduğu da tespitler arasında yer aldı. Küresel olarak, işsizliğin en az 2023 yılına kadar Kovid 19 öncesi seviyelerin üzerinde kalması bekleniyor.

Pandemi öncesi, 2019 yılında 186 milyon olan küresel işsizliğin, 2022 yılında 207 milyon civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bu durumda, 2022’de istihdama genel katılım oranının, 2019 yılından 1,2 puan düşük kalması bekleniyor.

Raporda, 2022 tahminine yönelik bu aşağı yönlü revizyonun “beklenmeyen Delta ve Omicron varyantlarının çalışma yaşamı üzerindeki etkisi ve pandeminin geleceğiyle ilgili büyük belirsizlikten” kaynaklandığı vurgulanıyor.

Ülkeler ve meslekler arası eşitsizlik

ILO raporunda, Kovid 19 krizi sürecinde farklı iş kategorileri ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin devam ettiği konusunda da uyarıda bulunuyor. Bu krizin, ülkeler içindeki ve ülkeler arasındaki zaten mevcut olan eşitsizlikleri daha da şiddetlendirdiği ve gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın neredeyse tüm ülkelerin sosyal ve mali yapısını zayıflattığı tespitinde de bulunuluyor.

Pandeminin yol açtığı hasarı onarmanın muhtemelen yıllar alacağı belirtilen raporda, “Bu durumun faaliyet açığı oranı, hane halkı geliri ve hatta sosyal ve siyasi uyum üzerinde olası uzun vadeli sonuçlarından endişe edildiği” dile getiriliyor.

ILO Genel Direktörü Guy Ryder, raporun yayınlanmasından önce düzenlenen basın toplantısında bu aşağı yönlü revizyonun “öneminin” altını çizdi. Krizin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, görünümün hala kırılgan olmaya devam ettiğini vurgulayan Ryder, endişelerini, “Zaten işgücü piyasasında potansiyel olarak kalıcı hasar görüyoruz ve yoksulluk ve eşitsizlikte endişe verici bir artışa tanık oluyoruz. Birçok işçi, örneğin uluslararası seyahat ve turizm sektöründeki uzun süreli gerilim nedeniyle, yeni iş kollarına kaymak zorunda kalıyor. Geniş kapsamlı bir işgücü piyasası toparlanması olmadan bu salgından kurtulamayacağız. Bu toparlanmanın sürdürülebilir olması için insana yakışır iş, istihdam yaratma, işçi hakları, sosyal koruma ve sosyal diyalog ilkelerine dayanması gerekir” dedi.

Kuzey Amerika ve Avrupa toparlanıyor

Rapordaki bilgilere göre iyileşme hızında önemli farklılıklar olmasına rağmen, pandeminin etkileri dünyanın tüm bölgelerinde işgücü piyasalarında hissediliyor. En cesaret verici toparlanma işaretleri Kuzey Amerika ve Avrupa’da, en olumsuz toparlanma ise Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de görülüyor. Ulusal düzeyde işgücü piyasası toparlanması yüksek gelirli ülkelerde en güçlüyken, düşük ve orta gelirli ekonomilerde en zayıf oranda gerçekleşiyor.

Krizin kadın istihdamı üzerindeki orantısız etkisinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesinin muhtemel olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, eğitim ve öğretim kurumlarının pandemi nedeniyle kapatılmasının, özellikle internet erişimi olmayan gençler başta olmak üzere, gençlerin tümü üzerinde “uzun vadeli kademeli etkileri olacağı” kaydediliyor.

Politika tavsiyeleri

ILO Raporu, 2022 ve 2023 için ayrıntılı işgücü piyasası tahminlerini içeriyor. Ayrıca, Kovid 19 kriziyle ilgili çeşitli ulusal destek ve toparlanma politikaları göz önüne alındığında, dünya genelindeki farklı iş kategorileri ve ekonomik sektörlerde, işgücü piyasalarının toparlanmasının bir değerlendirmesini içeriyor ve sonuçları analiz ediyor.

ILO raporunda ayrıca hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, krizden tamamen kapsayıcı ve insan merkezli bir iyileşme yaratmayı amaçlayan ana politika tavsiyeleri de veriliyor. ILO’nun tavsiyeleri, 2021 Haziran ayında örgütün 187 üye ülkesince kabul edilen ” Kovid 19 küresel salgınından kapsayıcı, sürdürülebilir, dayanıklı ve insan merkezli toparlanmaya yönelik Küresel Eylem Çağrısı’’nı temel alıyor.

(Amerika’nın Sesi / Arzu Çakır)

Paylaşın

Kuzey Kore’den İki Yeni Füze Denemesi

Kuzey Kore’nin Pazartesi günü başkent Pyongyang’daki bir hava alanından kısa menzilli balistik füze olduğu sanılan iki füze fırlattığı belirtildi. Haberi ilk olarak Güney Kore ordusu verdi. Bu Kuzey Kore’nin bu ay yaptığı dördüncü balistik füze denemesi.

Japonya da Kuzey Kore’nin balistik füze fırlattığını bildirdi. Kabine sekreteri Hirokazu Matsuno, denemenin barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu söyledi. Çin ise tüm taraflara istikrarı koruma çağrısı yaptı.

Nükleer silah sahibi Kuzey Kore iki haftadan kısa sürede üç füze denemesi daha yapmıştı. Kuzey Kore’den yapılan açıklamada bunların ikisinin yüksek hız ve manevra kapasitesine sahip ‘‘hipersonik füze’’ olduğu belirtilmişti. Kuzey Kore tarafından Cuma günü yapılan füze denemesinde ise kısa menzilli balistik füzeler tren vagonlarından fırlatılmıştı.

Güney Kore Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Pazartesi günkü füzelerin Pyongyang’daki Sunan hava sahasından fırlatılan iki adet kısa menzilli balistik füze olduğu kaydedildi.

Kuzey Kore, orta menzilli Hwasong-12 füzelerini de Kim Jong Un’un katıldığı bir törenle 2017 yılında bu havaalanından fırlatmıştı. Güney Kore, Pazartesi fırlatılan füzelerin 42 kilometre yükseklikte 380 km boyunca seyrettiğini belirtti.

Japonya Savunma Bakanı Nobuo Kishni, füzelerin Kuzey Kore’nin doğu kıyısı açıklarında okyanusa indiğini bildirdi. Açıklamada Kuzey Kore’nin bu fırlatış sıklığının füze teknolojisini geliştirmek için olduğunun sanıldığı belirtildi.

Kishi basına yaptığı açıklamada Kuzey Kore balistik füzelerinin uluslararası toplum için büyük problem teşkil ettiğini ve bu denemelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kuzey Kore’nin balistik füze fırlatmasını yasaklayan kararlarını ihlal ettiğini söyledi.

ABD ordusu Hint-Pasifik Komutanlığı, füze denemelerinin ABD’ye veya müttefiklerine anlık tehdit oluşturmadığını ancak bu denemelerin Kuzey Kore’nin yasadışı silah programının istikrarsızlaştırıcı özelliğini gösterir nitelikte olduğunu söyledi.

Seul’daki Hankuk Üniversitesi’nden profesör Mason Richey, Kuzey Kore’nin art arda yaptığı füze denemelerinin, eğitimlerde ve gösterilerde kullanma konusunda kendini rahat hissetmeye yetecek kadar füzeye sahip olduğunu gösterdiğini söyledi. Uzman ayrıca bu fırlatışların füze kapasitesinin caydırıcılığına olan güveni de pekiştirdiğini kaydetti.

Kuzey Kore 2017’den bu yana uzun menzilli kıtalararası balistik füzelerini ya da nükleer silahlarını denemedi. Ancak 2019’da nükleer görüşmeler çıkmaza girince bir dizi kısa menzilli füze denemeye başladı.

Hipersonik füzeler de fırlatıldı

Kuzey Kore’nin son denediği kısa menzilli füzeler içinde savunma füzelerini aşmak için tasarlandığı sanılan hipersonik füzeler de var.

Richey, atılan her füzenin yaptırımların Kim rejimine ne kadar az etki ettiğini ve ABD’nin Kuzey Kore’ye kısa menzilli füze programı konusunda bedel ödetmede başarısız olduğunu gösterdiğini söyledi.

ABD’den kınama ve diyalog çağrısı

Kuzey Kore’nin fırlattığı son füzeler ABD tarafından hem kınama hem de diyalog çağrısını beraberinde getirdi. ABD yönetimi Kuzey Kore’nin son füze denemelerine yaptırımlarla karşılık verdi.

Başkan Joe Biden yönetimi Pyongyang’a ilk yaptırımlarını Çarşamba günü uyguladı ve BM Güvenlik Konseyi’ne çağrı yaparak bir dizi Kuzey Kore vatandaşıyla kurumlarının kara listeye alınmasını istedi. ABD, Kuzey Kore’ye diyalog masasına dönme çağrısını da yineledi.

Kuzey Kore füze denemelerinin egemenliğinden kaynaklanan savunma hakkı olduğunu söylüyor ve ABD’yi yeni yaptırımlarla kasti olarak çatışmayı arttırmakla suçluyor.

Cuma günü fırlatılan testler öncesinde Kuzey Kore Dışişleri Bakanı, ABD’nin diplomasi ve diyalogdan söz etmesine rağmen eylemlerinin izolasyon ve baskı ekseninde kaldığını söyledi.

Kuzey Kore’nin füze denemeleri ülkenin Covid-19 salgını nedeniyle sınırlarını kapatarak her zamankinden daha izole hale geldiği bir dönemde yapıldı. Kuzey Kore, Çin’le kara sınırındaki en azından bazı ticari geçişleri yeniden açmaya hazırlanıyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Çin ile Kuzey Kore’yi birbirine bağlayan yük trenlerinin 2020 yılında Corona virüsü nedeniyle sınırların kapanmasından bu yana ilk kez yeniden seferlerine başladığını söyledi.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı uzmanlarından Zhao Tong, Kuzey Kore’nin nükleer programını dizginlemek için çok az gerekçesi olduğunu söyledi.

Uzman, Kim Jon Un’un ABD ile ilişkilerinde çok az ümidi olduğunu belirtti ve ‘‘Çin’in Kuzey Kore’ye sempati ABD’ye ise antipati duyması, Kuzey Kore’yi Çin’in uluslararası toplumun kendisini kınama çabalarını destekleme olasılığının düşük olduğunu düşünmeye teşvik edebilir’’ dedi.

Çin geçen hafta ABD’nin yeni yaptırımlarını eleştirmiş ancak tüm taraflara temkinli olma ve diyaloğa girme çağrısı yapmıştı.

Paylaşın