Afganistan İçin Acil Yardım Çağrısı

Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı örgütler, Taliban yönetimi altında ağır kış koşulları ile birlikte büyük bir gıda sıkıntısı yaşayan Afganistan’a derhal yardım edilmesi gerektiğini bildirdi. Afganistan’da 1,1 milyon çocuğun açlık yüzünden hayatı tehlikede.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü David Beasley DW’ye verdiği röportajda, Afganistan’ın Taliban ile çatışmaların yaşandığı son 20 yılda dünyanın en yoksul ülkelerinden biri haline geldiğini ve bu yoksulluğun Taliban’ın iktidara gelmesinin ardından daha da arttığını ifade etti.

Taliban yönetimi altındaki ilk kış mevsiminde şu an yaşanan durumu “felaket” olarak nitelendiren Beasley, 40 milyon nüfuslu ülkede 23 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Çocuklar çaresizlikten satılıyor

Durumun vahameti nedeniyle çok sayıda ailenin, maddi durumu mümkün kılıyor ise ısınmak ya da yemek arasında tercih yapmak zorunda kaldığını dile getiren David Beasley, Afganistan ziyareti sırasında konuştuğu bir annenin, ailesi için gıda alabilmek adına çocuğunu sattığını söylediğini aktardı.

Taliban’ın WFP’ye Afganistan’da çalışma izni verdiğini vurgulayan Beasley, sorunun yardıma muhtaç insanlara ulaşmak değil, bu projelerin finansmanı olduğunu ifade etti. WFP İcra Direktörü, koronavirüs pandemisi döneminde servetlerine servet katan dünyanın en zengin kişilerine çağrıda bulunarak, bu açlık krizinin çözümüne katkıda bulunmalarını istedi.

Bir çağrı da UNICEF‘ten

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) da Afganistan’a daha fazla insani yardım yapılması çağrısında bulundu. Çeşitli yardım projeleri kapsamında Afganistan’da bulunan UNICEF’in Almanya sorumlusu Christian Schneider burada yaptığı açıklamada, “Şayet insani yardımlar büyük oranda arttırılmaz ise, Afganistan‘da çok sayıda çocuk bu kışı sağ olarak atlatamayacak” dedi.

“Görüştüğümüz her aile bize yeterince yiyeceğinin olmadığını söylüyor. Genelde ekmeğin yanında şekerli çaydan daha fazlası yok” diyen Schneider, aşırı gıda yetersizliği, zorlu kış şartları ve temiz suya erişim zorluğu gibi sorunların çocuklar için ölümcül bir döngü oluşturduğunu ifade etti.

Afganistan’da iktidarın Taliban tarafından ele geçirildiği geçen Ağustos ayından bu yana ülkedeki insani durum daha da kötüleşti. UNICEF verilerine göre 1,1 milyon Afgan çocuk, çok ağır ve hayati tehlikeye neden olan gıda yetersizliği ile karşı karşıya bulunuyor. Örgüt, insani yardım ulaştırılması gereken çocuk sayısının ise 13 milyon olduğunu bildiriyor.

Paylaşın

Ukrayna’da Silahlı Çatışma, Yıkıcı Olur

Ukrayna topraklarında yeni milislerin yaratılması ihtimalinden özellikle endişe duyan Uluslararası Af Örgütü, Ukrayna’da silahlı çatışmanın ve gerilimin yeniden tırmanmasının bölgedeki insan hakları için yıkıcı sonuçları olacağı konusunda uyardı.

Af Örgütü, Rusya’nın bölgede askeri güç kullanma tehdidi söz konusu iken, olası bir çatışmanın sivil yaşamları, geçim kaynaklarını ve altyapı varlıklarını tehdit ettiğini, şiddetli gıda kıtlığına yol açabileceği ve muhtemel bir kitlesel göçe sebebiyet verebileceğini hatırlattı.

Ekonomik ve sosyal hakların halihazırda olumsuz etkilendiği bu konjonktürde tıbbi malzemeler de dahil olmak üzere temel gıda ve ürünlerde artan fiyatlar, Ukrayna’da insanların sağlık hizmeti alma ve yeterli bir yaşam standardına sahip olma hakkını olumsuz etkiliyor. Bu özellikle yaşlılar, çocuklar ve düşük gelir gruplarını daha çok etkiliyor.

Son iki haftadır güvenlik endişeleri nedeniyle okulların aralıklı olarak kapanmasıyla eğitim hakkı da etkilendi. Rusya’da rublenin değeri düştü ve fiyatlar yükseliyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard bir açıklama yaparak, “Rusya’nın askeri güç kullanma tehdidi, Ukrayna ve ötesindeki milyonlarca insanın insan haklarını şimdiden etkiliyor” dedi.

“Sonuçların yıkıcı olması muhtemel”

Callamard ek olarak bölgedeki sürece de değindi, “Gerçek askeri gücün sonuçlarının yıkıcı olması muhtemeldir.”

Ukrayna’nın yakın tarihine, Donbas’taki Rusya birliklerinin karıştığı çatışmalar ve Kırım’ın yasadışı ilhakı damga vurdu. Askeri güçler sivillerin haklarına saygı göstermeyip cezasız kaldığı için, bu olaylar toplulukları ve yaşamları adeta parçaladı, ancak bu kısır döngüyü kırmanın zamanı geldi.”

Açıklamada sivillerin haklarına dikkat çekildi, “Askeri çatışmalarda siviller korunmalı ve suistimal eden herkes hesap vermelidir. Uluslararası Af Örgütü, tüm taraflarca uluslararası insancıl hukuk (savaş hukuku) ve uluslararası insan hakları hukuku ihlallerini ortaya çıkarmak için durumu yakından izleyecektir.

2014-2015’te, Ukrayna’nın doğusundaki Donbas’taki silahlı çatışmalar tırmandığında, taraflar, uluslararası insancıl hukuku ihlal ederek bir milyondan fazla insanın yerinden edilmesine yol açtı. 13 binden fazla insan bu süreçte hayatını kaybetti.”

Rusya ordusu – Tekrarlanan ihlaller

Uluslararası Af Örgütü, son yıllarda cezasız kalan diğer konuları da göz önünde bulundurarak, Rus birliklerinin uluslararası hukuka saygı göstermediğini hatırlattı, tarihin tekerrür etme olasılığı endişelerini paylaştı.

Örneğin Rusya, 2015 Eylül ve Kasım aylarında Suriye’de Humus, İdlib ve Halep’teki yerleşim bölgelerine bir dizi hava saldırısı düzenledi ve en az 200 sivili öldürdü. Uluslararası Af Örgütü, 2020’de Rusya uçaklarının Suriye’deki okulları ve hastaneleri hedef aldığını bildirdi, bu noktaların bir kısmı BM’nin herhangi bir saldırıda hedef alınmaması gereken, sivil bölgeler olarak işaret ettiği yerlerdi.

Ukrayna’nın doğusunda devam eden çatışmada, Rusya destekli ayrılıkçı güçler, Ukrayna güçlerinin yaptığı gibi, sivil yerleşimlerde patlayıcı silahlar kullanarak uluslararası insancıl hukuku ihlal etti. Ayrıca bu silahları evlere ve sivil altyapıya konuşlandırdılar ve buralardan ateşlediler.

Agnès Callamard, “Rusya -ister Ukrayna’da ister Suriye’de, isterse kendi ülkesindeki Çeçenya askeri harekâtında olsun- askeri müdahaleler tarihi boyunca uluslararası insancıl hukuku bariz bir şekilde hiçe saydı. Rusya ordusu, sivilleri koruyamayarak ve hatta onlara doğrudan saldırarak savaş hukukunu defalarca çiğnedi.

Rusya kuvvetleri ayrım gözetmeksizin saldırılar düzenledi, yasaklı silahlar kullandı ve bazen sivilleri ve sivil yerleşimleri kasıtlı olarak hedef aldı; tüm bunlar savaş suçudur” sözlerini kullandı.

Uluslararası Af Örgütü, Ukrayna topraklarında yeni milislerin yaratılması ihtimalinden özellikle endişe duyuyor. Donbas’taki bu tür Rusya destekli silahlı gruplar, uluslararası insancıl hukuk kurallarını hiçe saymaları ve Ukrayna hükümet yanlısı milis güçleri gibi hesap vermemeleri ile bilinmektedir.

Muhtemel mülteci krizi

2014-2015 yıllarındaki Doğu Ukrayna çatışması, bugüne kadar şiddetli bir şekilde hissedilmeye devam eden tam bir insan hakları krizine neden oldu.

Milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kaldı ve bölge ekonomisi harap oldu, geri dönen veya çatışma bölgesinde kalanlar yaşamlarını güçlükle sürdürebildi. Ayrılıkçı güçler ve hükümet güçleri yüzlerce kişiye karşı yargısız infazlar ve hukuka aykırı öldürmeler, işkence, kaçırma, zorla kaybetme ve keyfi gözaltılara başvurdu.

Ukrayna Sosyal Politikalar Bakanlığı’na göre, Donbas’taki çatışmalardan ve işgal altındaki Kırım’dan kaçtıktan sonra yaklaşık 1 milyon 450 bin kişi hâlâ ülke içinde yerinden edilmiş durumda.

Agnès Callamard bu duruma ilişkin şu sözleri kullandı, “Ukrayna’daki çatışmaların artması durumunda mülteci krizinin ne boyutlara ulaşabileceğini düşünmek korkutucu.

Komşu Avrupa ülkelerinde sığınma talep eden milyonlarca mülteci ile kıta çapında bir insani felaket olacak. Ukrayna şu anda Rusya, Belarus ve Orta Asya ülkelerinden kaçarken koruma arayanların hedefi. Rusya, Ukrayna’ya karşı askeri güç kullanırsa, bu durum da etkilenecek ve insanlar başka ülkelere sığınmak zorunda kalacaklar.”

Durumun bölge ve ötesindeki etkileri

Çatışmalar, Ukrayna’da gerilla savaşının uzaması ihtimali nedeniyle bölgedeki insan haklarını daha da zayıflatacaktır. Yasadışı silah çıkışları, hesap verebilir olmayan özel askeri taşeronların toplu halde gelişi ve şiddet ve cezasızlıkta genel bir artış durumu ağırlaştırabilir.

Ekonomik yıkım ve bunun bölge üzerindeki yansımaları, Ukrayna topraklarından geçen Rusya gazına bel bağlayan Avrupa kıtası da dahil olmak üzere çok daha geniş alanda ve çok büyük olabilir.

Agnès Callamard krizin etkilerine ilişkin şunları belirtti, “Avrupa’nın tam merkezinde bir nükleer gücü barındıran ve potansiyel olarak diğer ülkeleri de içine çeken bir başka silahlı çatışma, küresel olarak insan hakları üzerinde öngörülemeyen etkileri olan tüm jeopolitik kontrol ve denge sistemini bozma tehdidinde bulunuyor.”

“Batı ve Rusya daha sert bir çatışmaya girerse, bu potansiyel olarak tarafların dünya çapındaki bölgesel çatışmalara daha aktif müdahalesine, enerji politikasının silah haline getirilmesine ve dış politikalarının bir parçası olarak güç kullanmaya hazır olan daha fazla ülkenin de krize ortak olmasına yol açabilir.”

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

243 STK’dan Pekin Olimpiyatları’nı Diplomatik Düzeyde Boykot Çağrısı

2022 Pekin Kış Olimpiyatları’nın başlamasına sayılı günler kala 243 sivil toplum kuruluşu hükümetlere oyunları diplomatik düzeyde boykot çağrısı yaptı. Aralarında ABD, İngiltere ve Avustralya’nın da olduğu çeşitli ülkeler Pekin Kış Olimpiyatları’nı diplomatik boykot çağrısı yapmıştı.

İnsan hakları örgütlerinin ortak açıklamasında “2022 Pekin Kış Olimpiyatları, Çin hükümetinin vahşet suçları ve diğer insan haklı ihlalleri eşliğinde başlıyor” denildi. Hükümetlerden diplomatik boykota katılmalarını isteyen sivil toplum kuruluşları, atletlere ve sponsorlara da Çin hükümetinin hak ihlallerini meşrulaştırmamaları çağrısı yaptı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin Direktörü Sophie Richardson “Ev sahibi ülke uluslararası hukuku ihlal ederek vahim suçlar işlerken Olimpiyat Oyunları’nın Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin ileri sürdüğü gibi bir ‘iyilik gücü’ olması mümkün değildir” dedi.

İnsan hakları örgütleri, Çin’de Devlet Başkanı Şi Cinping yönetimi altında etnik ve dini azınlıklara muameleye, hak savunucuları, feministler, hukukçular ve gazetecilere yönelik cezai kovuşturmalara dikkat çekti. Ortak açıklamada “Hükümet Hong Kong’da bir zamanlar enerjik olan sivil toplumu zayıflattı, ifade özgürlüğünü, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğünü kısıtlamak için teknolojik imkanları kullanarak gözetlemeyi genişletti, uluslararası hukuku ihlal ederek zorunlu çalışmaya izin verdi” denildi.

Pekin Müslüman Uygur azınlığa yönelik muamele ve Hong Kong’da demokrasiyi kısıtlayıcı adımları nedeniyle uluslararası toplumun tepkisini çekiyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 4 Şubat tarihinde yapılacak açılış seremonisine katılacak siyasetçiler arasında.

Paylaşın

Tunus Açıklarında Mülteci Teknesi Tattı: 6 Ölü

Tunus açıklarında 70 mülteciyi taşıyan tekne battı; 34 kişi kurtarıldı, 6 mülteci ise hayatını kaybetti. Tunus resmi ajansının haberine göre Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Zersiz kenti açıklarında bir teknenin battığı ihbarı üzerine arama kurtarma çalışmalarına başlandığı ifade edildi.

Kurtarma çalışmalarının Deniz Kuvvetlerine bağlı dalgıçlar tarafından yürütüldüğü belirtilen açıklamada, mültecilerin Afrika uyruklu oldukları kaydedildi. 30 kişiyi arama çalışmaları sürüyor.

Tunus Savunma Bakanlığı, son 48 saat içinde Tunus’un Sfax kentinde yola çıkmaya hazırlanan 8 göç teknesini engellendiğini ve 130 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

“En ölümcül rota”

Afrika’nın kuzeyindeki Tunus ve Libya gibi ülkeler, Akdeniz’den Avrupa’ya ulaşmak isteyen mülteciler için bir çıkış noktası olarak görülüyor.

Her yıl binlerce mülteci daha iyi bir yaşam umuduyla Afrika’dan Akdeniz’e açılıyor. Mültecilerin bir kısmı Avrupa’ya ulaşmayı başarırken bir kısmı ise geçiş sırasında hayatında kaybediyor.

Kuzey Afrika’dan güney İtalya’ya uzanan bu Orta Akdeniz rotası, Avrupa’ya giden en yoğun ve “en ölümcül göç rotası” olarak anılıyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Teşkilatına göre, geçtiğimiz yıl yaklaşık 60 bin kişi deniz yoluyla İtalya’ya varırken, yolculukta yaklaşık bin 200 kişi hayatını kaybetti veya kayboldu.

Paylaşın

Omicron Varyantı BA.2 Hızla Yayılıyor

İlk Omicron varyantı BA.1, önceki koronavirüs varyantlarına kıyasla bu mutasyonun çok daha bulaşıcı olduğunu göstermişti. Şimdi de buna BA.2 adı verilen bir alt tür eklendi. Yeni virüs tipi, İngiltere’de yeni yılın ilk on gününde en az 400 kişiye bulaştı. Halihazırda dünya çapında 40’tan fazla ülkede tespit edildi.

Dünya çapındaki Kovid vakalarına dair en güncel kayıtlara da ulaşılabilen PANGO adlı açık kaynak kodlu fihrist sistemi, yeni alt varyanta dair vakaların yüzde 79’un Danimarka’da tespit edildiğini gösteriyor.

Bu ülkeyi sırasıyla İngiltere (yüzde 6), Hindistan (yüzde 5), İsveç (yüzde 2) ve Singapur (yüzde 2) takip ediyor. Bununla birlikte Omicron’un yeni alt varyantının tipinin tespitinin, söz konusu ülkelerdeki PCR testlerinin sıklığı ve güvenilirliği ile de yakından ilgisi olduğunu hatırlatmakta yarar var.

BA.2’nin etki gücü henüz belli değil

Yeni alt tipin hızlı yayılması, ilk Omicron varyantından daha bulaşıcı olabileceğini gösteriyor. İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA), BA.2’yi “gözlem altındaki bir varyant” olarak sınıflandırdı.

UKHSA yetkilisi Meera Chand, “Bu süreçte çoğalmak ve mutasyona uğramak virüsün doğasında var. Bu bakımdan, pandemi devam ettiği sürece, yeni varyantların ortaya çıkması beklenmelidir” diyor.

Sağlık kurumları, virüslerin genetik yapısını rastgele aldıkları örnekler üzerinde incelediklerinden, bunları hızlı bir şekilde tanımlamak ve mutasyonların tehlikeli olup olmadığını değerlendirmek de genelde mümkün oluyor.

Ancak BA.2 alt tipi ile ilgili analizler halen devam ediyor. Chand, “BA.2’nin BA.1’den daha ağır bir hastalık seyrine neden olup olmadığını söylemek için elimizde henüz yeterli kanıt yok” şeklinde konuşuyor.

“Yeni varyantla mücadele ancak aşıyla mümkün”

İngiltere Sağlık Bakanı Sajid Javid, yeni varyantın ortaya çıkmasıyla aşılamanın ne kadar önemli olduğunun bir kez daha kanıtlandığını vurgulayarak “Herkesi, hem kendisini hem sevdiklerini korumaya ve üçüncü doz aşıyı hemen yaptırmaya davet ediyorum” çağrısını yaptı.

Fransız epidemiyoloji uzmanı Antoine Flahault ise ülkesinin haber ajansı AFP’ye verdiği demeçte “Bizi asıl şaşırtan şey, Asya’da büyük oranda görülen bu alt değişkenin, Danimarka’daki yayılma hızı” şeklinde konuştu.

Bununla birlikte BA.2 enfeksiyonları, şu ana kadar BA.1 alt tipinden daha şiddetli olmadı. Fransa Sağlık Bakanı Olivier Véran da BA.2 konusunda nispeten rahat. Véran, “Şu anda bildiğimiz en önemli şey, BA.2’nin az çok Omicron’dan tanıdığımız özelliklere sahip olduğudur” şeklinde konuştu.

Delta ve Omicron birleşebilir mi?

Bu arada Berlin Charité Üniversite Hastanesi’nden Alman virolog Christian Drosten, Alman radyosu Deutschlandfunk’a verdiği röportajda, iki Omicron varyantından birinin Delta ile olası kombinasyonu sonucu, çok daha tehlikeli bir virüsün meydana gelebileceğini vurguladı.

Her iki varyantın en güçlü özelliklerinin bir araya gelebileceğini kaydeden Drosten, “Bu ihtimal zaten daha önce de gündeme gelmişti. Şu anda böyle bir birleşmenin olabileceğinden endişe duymamız kaçınılmaz” uyarısını yaptı.

Nitekim bundan kısa bir süre önce Kıbrıslı bir bilim insanı, her iki virüs varyantının kombinasyonu olmasından şüphelendiği yeni bir virüs tipine rastladığını açıkladı. Kimi uzmanlarsa “Deltacron” adı verilen bu yeni bulgunun, bir ölçüm hatasının sonucu olabileceğini savunuyor.

Paylaşın

Ürdün-Suriye Sınırında 27 Uyuşturucu Kaçakçısı Öldürüldü

Ürdün-Suriye sınırında uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan 27 kişinin düzenlenen operasyonla öldürdüğünü açıklandı. Açıklamada, öldürülen 27 kişinin dışında bazı kişilerin de Suriye tarafına kaçtığı belirtildi.

Ürdün, Suriye sınırında uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan 27 kişinin düzenlenen operasyonla öldürdüğünü açıkladı. Açıklamada operasyonun Ürdün askeri kuvvetleri tarafından yapıldığı vurgulandı.

Konuya ilişkin açıklamada, kaçakçıların bölgede etkili olan kar fırtınasını fırsat bilerek sınırdan yüklü miktarda uyuşturucu geçirmeye çalıştıkları belirtildi.

Operasyon sırasında öldürülen 27 kişinin dışında bazı kişilerin de Suriye tarafına kaçtıkları ifade edildi. Bu kişilerin kaçarken yanlarındaki uyuşturucu maddeleri de götürdükleri belirtildi.

Ürdün ordusunun operasyon sonrasında öldürülen kişilerle birlikte özellikle Captagon olarak bilinen çok sayıda uyuşturucu hap ele geçirdiği açıklandı. Söz konusu hapın Suriye üzerinden Ürdün’e ve oradan da Körfez ülkelerine götürülerek satıldığı belirtiliyor.

Ürdünlü yetkililer, Suriye üzerinden yapılan uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerinin Lübnan’da faaliyet gösteren İran destekli Hizbullah militanlarının yardımı ve kontrolunda yapıldığını iddia ediyor. Hizbullah’sa bu suçlamaları kabul etmiyor.

Birleşmiş Milletler de yaşanan iç savaş sonrasında Suriye’nin özellikle Captagon olarak bilinen uyuşturucu hapın üretim merkezi haline geldiğini ve buradan bölge ülkeleri ve Avrupa’ya gönderildiğini belirtiyor.

Paylaşın

Kuzey Kore’den İki Yeni Füze Denemesi Daha!

Kuzey Kore, bugün iki yeni füze denemesi daha gerçekleştirdi. Böylelikle Kuzey Kore, bu ay altıncı kez füze denemesi yaptı. Güney Kore ordusu tarafından yapılan açıklamada, füze denemelerinin yerel saatle sabah 08.00 sıralarında yapıldığı belirtildi.

İki ayrı füzenin Kuzey Kore topraklarından ülkenin doğu kıyılarında denize doğru fırlatıldığının tespit edildiği açıklandı. Füzelerin yerden 20 kilometre yüksekte yaklaşık 190 kilometre kadar mesafe kat ettikleri belirtildi. Kuzey Kore’nin bir ay içerisinde en fazla sayıda füze test ettiği Ocak ayında 6 seferde en az 10 farklı füze fırlattığı belirtiliyor.

ABD’nin Japonya ve Kore Yarımadası’ndan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Lambert yaptığı değerlendirmede, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması konusunun ciddiyetle tartışılması gerektiğini, Kuzey Kore’nin bunu yapmaya istekli olması halinde de umut verici gelişmeler olabileceğini söyledi. Lambert, şu aşamada ABD’nin yapacağı bir şey olmadığını da dile getirdi.

Kuzey Kore son olarak nükleer silahsızlanma konusunda görüşmelere geri dönmek için öncelikle ABD’nin askeri ve ekonomik alanlardaki yaptırımları konusunda adım atması gerektiğini açıklamıştı.

Kuzey Kore’nin füze denemelerinin sadece diğer ülkelere mesaj vermek değil, ülke içerisinde Kim Jong Un’a verilen siyasi desteğin devamı açısından da önemli olduğuna dikkat çekiliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kuzey Kore’nin son dönemde yaptığı füze denemelerini kınadı ve denemelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını da ihlal ettiğini hatırlattı. Japonya ve Güney Kore yönetimleri de Kuzey Kore’nin füze denemelerini kaygı verici olarak nitelendirdiklerini açıkladı.

Paylaşın

2022 Borç Raporu: Birçok Ülke Ekonomik Çöküşün Eşiğine Gelecek

Almanya’da yoksul ülkelerin dış borçlarının azaltılması için çalışmalar yapan iki kuruluş, 2022 Borç Raporu’nu yayınladı. Erlassjahr.de ile Misereor tarafından hazırlanan ve yoksul ülkelerin durumunu inceleyen rapora göre borç indirimi yapılmazsa birçok ülke ekonomik çöküşün eşiğine gelecek.

Raporda 2021 yılında genel olarak borç ödemelerinin  ertelendiği ancak birçok durumda tasarruf tedbirleri alındığı ve yeni borçlanmaların yaşandığına dikkat çekildi.

İki kuruluşun hazırladığı yıllık rapor düşük ve orta gelirli 148 ülkeyi incelemeye alıyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) ve Avrupa Birliği ülkelerinin kamu borçları ise araştırmaya dahil edilmiyor.

Raporda incelenen 148 ülkeden 135’i kritik bir biçimde borçlanmış durumda. Bu gruba dahil olan ülkelerin sayısının bir önceki yıla göre 3 kat arttığı kaydediliyor. Dünya genelinde ise özellikle kritik borçlanmış olan ülke sayısı 39. Erlassjahr.de Politik Koordinatörü Kristina Rehbein “Bu ülkeler arasında Dominika gibi yüksek gelirli küçük ada ülkelerinin yanı sıra kırılgan kalkınma ekonomilerine sahip Sri Lanka ve Tunus da bulunuyor” dedi.

Misereor ve Erlassjahr.de raporda uluslararası toplumun yoksul ülkelerin borç yükünü azaltmak için yaptığı girişimlerin yeterli olmadığını savundu. Özellikle kritik borçlanmış olan ülkelerin yarısından fazlasının G20 ülkelerinin borç yükünün azaltılması için aldığı tedbirlerden muaf tutulduğu belirtildi.

“Ülkeler imkânsız bir tercihle karşı karşıya”

Birçok ülkede kamu borçları kamu hizmetlerinin kısıtlanması yoluyla ödenebiliyor. Rapora göre 2021 yılında 83 düşük ve orta gelirli ülke kamu harcamalarını azalttı. Misereor Kalkınma Finansmanı Uzmanı Klaus Schilder “Ülkeler, nüfuslarının hayatta kalması ile alacaklıların borçların geri ödenmesi isteği arasında imkânsız bir tercihle karşı karşıya bırakıldı” dedi.

Erlassjahr.de Politik Koordinatörü Rehbein da “Hızlı borç indirimleri ve özel alacaklılarının kararlı bir biçimde dahil edilmesi sağlanmazsa düşük ve orta gelirli ülkelerin ekonomik çöküş tehlikesi ortaya çıkacak” dedi.

Türkiye’nin borçluluk durumu “kritik”

Raporda yer alan ülkelerin borçluluk durumları en alt seviyede “kritik değil” ve en üst düzeyde ise “çok kritik” olarak nitelendirilirken, Türkiye “kritik” olarak tanımlanan grupta yer aldı.

Raporda Alman hükümetine de somut tavsiyelerde bulunuldu. Federal Hükümet’ten G7 çerçevesinde borç yapılandırmasına hukuki güvence sağlanmasını savunması istedi. Ayrıca hükümetten koalisyon sözleşmesinde yer aldığı üzere devletler için bir haciz usulünü kısa vadede oluşturması talep edildi.

G20 ülkeleri korona pandemisinin başında yoksul ülkeler için bir borç moratoryumu ilan etmiş ve moratoryumun süresi  2021 yılı sonuna kadar uzatılmıştı. G20 Borç Servisi Durdurma İnisiyatifi’ne paralel olarak Kasım 2020’de ülkelerin borçlarını yeniden yapılandırmak veya indirmek için bir “ortak çerçeve” oluşturmuştu. Ancak bu adımların atılması bankalar gibi özel alacaklılar tarafından ciddi bir biçimde frenlendi.

Erlassjahr.de ile Misereor her yıl bir borç raporu yayınlıyor. Rapor güney yarımküre ülkelerindeki borçlanma durumunu ve alacaklı olarak Almanya’nın konumunu mercek altına alıyor. Bir ittifak niteliği taşıyan Erlassjahr.de bünyesinde kilise, siyaset ve sivil toplum kuruluşu niteliğindeki 600’den fazla kurum yer alıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kovid 19 Salgınında En Yüksek Haftalık Vaka Sayısı Kaydedildi

Geçen hafta 21 milyon vaka ile pandeminin başından bu yana en yüksek haftalık vaka sayısının kaydedildiğini belirten DSÖ, ayrıca geçen hafta dünya genelinde koronavirüsten ölenlerin sayısı ise yaklaşık 50 bin olduğunu açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yaklaşık 21 milyon ile SARS-CoV-2 pandemisinin başından bu yana en yüksek haftalık vaka sayısının kaydedildiğini açıkladı. DSÖ, Omicron varyantının risk düzeyinin yüksek olmayı sürdürdüğünü belirtti.

DSÖ’nün haftalık raporuna göre geçen hafta dünya genelinde vaka sayısında bir önceki haftaya göre yüzde 5’lik artış kaydedildi. Daha önceki hafta ise artış yüzde 20 olarak ölçülmüştü. DSÖ raporunda vaka sayısındaki artışın yavaşladığı ancak Omicron’un dünya genelinde diğer endişe verici varyantlara göre baskınlığını artırmayı sürdürdüğü ifade edildi. DSÖ raporuna göre geçen hafta dünya genelinde koronavirüsten ölenlerin sayısı ise yaklaşık 50 bin.

DSÖ “Şu anki SARS-CoV-2 küresel epidemiyolojisi, Omicron varyantının küresel çapta baskınlığıyla, Delta varyantının yaygınlığının sürekli düşüşüyle, Alfa, Beta ve Gamma varyantlarının çok düşük seviyede yayılmasıyla ile nitelik gösteriyor” denildi. Raporda “Kasım ve Aralık 2021’de Omicron vakalarında hızlı artış deneyimleyen ülkeler vaka sayısında düşüş görmeye başladı ya da başlıyor” ifadeleri yer aldı. Omicron varyantının taşıdığı riskin genel olarak oldukça yüksek olmayı sürdürdüğü belirtildi.

DSÖ’nün rakamlarına göre son 30 günde alınan vaka örneklerinden yüzde 89,1’ini Omicron oluşturuyor. Daha önce baskın olan Delta varyantının payı ise yüzde 10,7 düzeyinde.

Paylaşın

Fransa ve Almanya’dan Rusya’ya Ukrayna Uyarısı: Bedeli Çok Ağır Olur

Berlin’de bir araya gelen Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması hâlinde bunun bedelinin “çok ağır” olacağı uyarısında bulunurken Kiev’e desteklerini yineledi.

Olaf Scholz, selefi Angela Merkel’den görevi devraldıktan 24 saat sonra ilk yurtdışı ziyaretini Paris’e gerçekleştirmiş, Emmanuel Macron’u en kısa zamanda olmak üzere Berlin’e davet ettiğini söylemişti. Macron’un iade-i ziyaretinde Fransa’nın AB ve Almanya’nın G7 dönem başkanlıklarının ana madde olacağı açıklanmıştı. Ancak Ukrayna krizi, bugünkü görüşmenin ana gündem maddesi oldu.

“Tek çözüm yolu diyalog”

İki lider kapalı kapıların ardındaki görüşmeye girmeden önce basınla biraraya geldi. Başbakan Scholz, krizin giderek büyüdüğünü belirterek, gerilimi azaltabilmek için gerekli her türlü girişimi sürdürdüklerini ve diyaloğun devam etmesine şu an için alternatif olmadığını belirtti. Bununla birlikte, her fırsatta Moskova’ya askeri bir operasyonun çok ağır sonuçları olacağını hatırlattıklarını belirten Scholz, Ukrayna’ya saldırı durumunda Rusya’ya ağır yaptırımların uygulanacağını belirtti.

Almanya’nın Ukrayna’ya neden silah yardımında bulunmadığı şeklinde bir soru üzerine, Almanya’nın tarihsel nedenlerle başka yöntemlerle Ukrayna’ya yardım ettiğini söyleyen Scholz, “Ukrayna’nın, ülkedeki demokrasinin ve hukuk devletinin sürekliliği için Almanya yıllardır en büyük yardımı yapan ülkelerden biri. Ayrıca Ukrayna’nın bir gaz transit ülkesi olması konusunda Almanya’nın garantör olduğunu da hatırlatmak istiyorum” dedi. Scholz, Avrupa’daki barışın sadece ülkelerin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve egemenliğinin dokunulmazlığının tanınmasıyla korunabileceğini de belirtti.

“Almanya ile hemfikiriz”

Fransız Cumhurbaşkanı Macron, ülkesinin ve Almanya’nın Ukrayna’daki kriz ve Rusya’ya karşı tavır konusunda tümüyle hemfikir olduğunu ifade ederken, Rusya ve Ukrayna arasındaki sınırda yaşanan gelişmeleri son derece ciddiye aldıklarını ve yakından takip ettikleri açıkladı. Macron, Scholz gibi sorunun çözümü için diyalog çağrısı yaparken, tarafların biraraya gelebileceği ve arabuluculuk için ‘Normandiya Dörtlüsü’ gibi çok sayıda daimi format olduğunu hatırlattı.

Ülkesinin Ukrayna ile dayanışma içinde olduğunu söyleyen Macron, Rusya’nın olası saldırısının ağır bedeli olacağını açıkladı. Macron, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini de açıkladı. Görüşmenin Cuma sabahı telefonla yapılacağını söyleyen Macron, Putin’e konuyla ilgili gerilimin azaltılması için bir somut plan sunacağını, aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik olası bir askeri operasyonun çok ciddi sonuçlar doğuracağını hatırlatacağını ifade etti.

Paylaşın