Brezilya’daki Sel Felaketinde Can Kaybı 100’ü Aştı

Brezilya’nın Rio de Janeiro eyaletinde şiddetli yağışların neden olduğu felakette can kaybı 104’e yükseldi. Aynı bölgede 2011’de yaşanan ve trajediye dönüşen sel felaketinde 900’den fazla kişi ölmüş, 100’den fazla kişi kaybolmuştu.

Brezilya’nın Rio de Janeiro eyaletinde şiddetli yağışların neden olduğu sel ve toprak kaymalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 104’e yükseldi.

Brezilya yerel basınına göre, Rio de Janeiro Sivil Savunma Kurumu, eyaletin dağlık bölgesi Petropolis kentindeki sel ve toprak kaymaları nedeniyle 104 kişi yaşamını yitirdi.

Selden etkilenen bölgeye giden Rio de Janeiro Valisi Claudio Castro, basına yaptığı açıklamada bölgenin 1932’den bu yana en şiddetli yağışa maruz kaldığını söyledi.

Castro, gelecek haftaya kadar selden etkilenen kişilere mobilya ve ev eşyaları almaları için sosyal yardım yapılmasını beklediğini aktardı.

Arama kurtarma çalışmaları yürüten itfaiye ekiplerinin 21 kişiyi kurtardığı, şu ana kadar 35 kişinin kayıp olarak bildirildiği ancak net kayıp sayısının henüz belirlenemediği açıklandı.

Bölgeyi sert şekilde vuran sel ve toprak kaymaları nedeniyle en az 54 evin yıkıldığı, 370’den fazla kişinin barınaklara sığındığı bildirilmişti.

Yetkililer, 400’den fazla itfaiyecinin çalıştığı felaket nedeniyle bölgede “afet durumu” ilan etmiş, riskli bölgelerde yaşayan kişilerin sığınak olarak kullanılan destek noktalarına gitmesi çağrısında bulunmuştu.

Felaket nedeniyle birçok okul ve üniversite evsiz kalanların barındığı ve ihtiyaç sahiplerine yardımların yapıldığı destek noktasına çevrildi.

Sosyal medyaya yansıyan videolarda, 15 Şubat’ta meydana gelen şiddetli yağışların ardından Petropolis’in yüksek bölgelerinde toprak kaymalarının meydana geldiği, sokakları, parkları, marketleri sel bastığı, arabaların ve otobüslerin su altında kalarak sürüklendiği görüldü.

Yetkililer, Petropolis’in şubat ayının tamamında beklenen yağışı 6 saatte aldığını belirtmişti. Şehirde 2011’de yaşanan ve trajediye dönüşen sel felaketinde 900’den fazla kişi ölmüş, 100’den fazla kişi kaybolmuştu.

Paylaşın

Rusya Devlet Başkanı Putin’den Müzakere Sinyali

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Moskova’da görüştü. Kremlin Sarayı’nda üç saat süren baş başa görüşme sonrasında yapılan basın toplantısında ilk önce söz alan Putin, Ukrayna krizinde ülkesinin kendi çizgisinden ödün vermeyeceğini, ancak diyaloğa açık olduğunu söyledi.

Scholz’e Ukrayna’nın değil, Rusya’nın tehdit edildiğini söylediğini kaydeden Putin, Ukrayna’nın NATO’ya üye olma arzusuna atıfta bulunarak, “NATO’nun sınırlarımıza doğru genişlememesi gerektiğini hatırlattık. Batı’nın güvenliğini başka ülkelerin güvensizliği üzerine kurmaması gerektiğini söyledik. Rusya’nın zorla çevrelenmeye çalışılması bize yönelik bir tehdittir ve Rusya buna müsaade etmeyecektir” şeklinde konuştu.

NATO’nun yeni üyeleri konusunda yapılan anlaşmaları anımsatan Putin, Rusya’nın bu konudaki beklenti ve taleplerinin karşılanmadığını belirtti

Ülkesinin ABD ve NATO ile, Rusya’nın Avrupa’ya orta menzilli füzelerin yerleştirilmesinin sınırlandırılması, tatbikatlar konusunda şeffaf olunması ve başka güven arttırıcı önlemler konusunda görüşmeye hazır olduklarını söyleyen Putin, bu kapsamda Doğu Ukrayna’nın da konumunun ele alınmasını önererek, bu bölge için özel bir statü istediklerini açıkladı.

Rusya’nın istediği güvenlik garantilerine ABD ve NATO’dan gelen yanıtların yetersiz olduğunu söyleyen Putin, buna rağmen söz konusu belgelerin tekrar gözden geçirileceğini bildirdi. Putin, Ukrayna sınırında konuşlanmış bazı birliklerin tatbikatları tamamladıktan sonra üslerine geri döndüğünü de doğruladı.

‘’Savaş istemiyoruz’’

Ukrayna ile bir savaş olasılığını nasıl gördüğü şeklinde bir soru üzerine, Rusya’nın savaş istemediğinin altını çizen Putin, “Bunu istiyor muyuz? Elbette hayır. Tam da bu nedenle bir müzakere süreci için önerilerde bulunuyoruz” dedi.

NATO’nun Yugoslavya’yı bombaladığını ve Avrupa’nın ortasında savaş çıkardığını söyleyen Putin, Ukrayna ile savaş istemediğini, ancak bunun için tüm tarafların güvenliğini temin edecek bir anlaşma yapılması gerektiğini açıkladı.

Scholz’un Yugoslavya’da soykırım nedeniyle askeri operasyon düzenlendiği sözlerine cevap veren Rusya lideri, Ukrayna’nın Donbas bölgesinde de soykırım yaşandığını öne sürdü ve “Donbas’taki sorunu çözmek için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Putin, bir başka soru üzerine, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda değindi ve bunu sadece kısa ve orta vadeli olarak değil, genel olarak kabul etmeyeceklerini söyledi. Batılı devletlerin Ukrayna’yı “Şimdi değil, ama şartların oluşması durumunda NATO’ya alacaklarını” söylediklerini belirterek, bu yaklaşımın ülkesi açısından kabul edilemez olduğunu vurgulayan Putin, “NATO üyeliği sorununun ertelenmesinin bir şey değiştirmez, bunu şimdi çözmek istiyoruz değerlendirmesinde” bulundu.

“Avrupa’da sürdürülebilir ve kalıcı bir barış, Rusya’ya karşı değil Rusya ile oluşabilir”

Görüşmelerinde ikili ilişkilerin yanısıra, özellikle Ukrayna’da olası bir savaşı engelleme konusunu ele aldıklarını belirten Almanya Başbakanı Scholz da diyalog çağrısını yenileyerek, “Diplomatik seçeneklerin tükenmediğini söyleyebilirim, bu nedenle acilen gerilimi düşürmek gerekiyor” ifadesini kullandı ve Normandiya formatının anlaşmazlığı çözmek için önemi konusunda Putin’le hemfikir olduğunu kaydetti.

Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askerlerinin bir bölümünü tatbikatlarının sona ermesinin ardından geri çekmesini olumlu bir işaret olarak tanımlayan Scholz, “Buna rağmen Rusya’nın Ukrayna’yı askeri olarak tehdit etmesi anlaşılamaz ve kabul edilemez bir durum. Rusya’nın askeri bir saldırısı, ciddi yaptırımları beraberinde getirecek. Bunu yanlış anlamalara neden olmayacak açıklıkta ifade ettim” dedi.

Scholz’un “Avrupa’da sürdürülebilir ve kalıcı bir barış, Rusya’ya karşı değil, Rusya ile oluşabilir” sözü dikkat çekerken, NATO ve AB çerçevesinde de bu durumun aynı şekilde yorumlandığı değerlendirmesinde bulundu.

Almanya Başbakanı kendisinin Avrupa’da savaş görmemiş bir kuşaktan olduğunu söyleyerek, “Avrupa’nın ortasında savaşa neden olabilecek bir tırmanışı önlemek hepimizin görevi” şeklinde konuştu.

Scholz, bir gazetecinin Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda, Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattının tamamen devre dışı bırakılmasının planlanıp planlanmadığı yönündeki sorusuna, “Boru hattıyla ilgili tüm taraflar ne olduğunu biliyor. Biz Avrupa’da barışın hakim olmasını hedefliyoruz. Ama savaş çıkarsa, ne yapılması gerektiğini de biliyoruz” demekle yetindi.

Bu arada iki lider, Putin’in Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmede olduğu gibi uzun bir masada karşılıklı oturdu. Bir Alman gözlemci, bugünkü masanın Macron’un oturduğu masadan daha da uzun olduğunu iddia ederken, Scholz’un da Macron gibi Rus PCR testini yapmayı reddettiği ve bu durumun kararın alınmasında etkili olduğu belirtildi. Macron ziyaretinin ardından Kremlin’den yapılan açıklamada, uzak masa tercihinin amacının liderlerinin sağlığını korumak olduğu ifade edilmişti.

Paylaşın

Rusya: Ukrayna Sınırındaki Bazı Birlikleri Çektik

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna sınırında konuşlanmış bazı birliklerin tatbikatlarını tamamladıktan sonra üslerine geri döndüğünü açıkladı. Sınırdan kaç askerin ayrıldığını belirtilmezken bu hamlenin gerginliği azaltıp azaltmayacağı henüz belli değil.

Konuyla ilgili açıklama yapan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Igor Konaşenkov, “Bir dizi muharebe eğitim tatbikatı planlandığı gibi yürütüldü” dedi.

20 Şubat’ta sona erecek Rusya-Belarus ortak tatbikatı gibi bazı büyük tatbikatlar ise hala devam ediyor. Rusya’nın açıklamasının ardından bir İngiliz hükümet kaynağı, geri çekilmenin ölçeğini görmeyi beklediğini ve bu çekilmenin anlamlı olması için işgal kabiliyinde bir fark yaratması gerektiğini söyledi.

Ancak Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, “Bugün, Batı’nın savaş propagandasının başarısız olduğu gün olarak tarihe geçecek” dedi. Rusya bugüne kadar 100 binden fazla askerini Ukrayna sınırına yığdı ancak bir saldırı planı olduğu iddialarını yalanladı.

Rusya’nın son hamlesinin Batı’nın korkularını yatıştırmaya yeterli olup olmayacağı henüz bilinmiyor. ABD, Rus işgalinin her an gerçekleşebileceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasına izin verilmemesinin güvence altına alınmasını istiyor. ABD ve müttefikleriyse bunu reddediyor.

Almanya Başbakanı Scholz, Putin ile görüşecek

Olası bir krizi önlemeye yönelik diplomatik çabalar ise devam ediyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bugün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek. Scholz, gerilimlere verdiği yanıt nedeniyle eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda Rus gazını Batı Avrupa’ya taşıyacak olan Kuzey Akım 2 boru hattı planının durdurulacağını açıklamıştı, ancak bunun gerçekleşmesi beklenmiyor.

Rusya’nın açıklamasından önce BBC’ye konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, resmi açıklamalara rağmen Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin halen “muhtemel” olduğuna inandığını söylemişti.

Batılı ülkeler saldırının her an başlayabileceğini ifade ederken Ukrayna, Rus yetkililerle görüşme yapmak için davette bulunmuştu.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden İlaç Şirketlerine Aşı Tepkisi

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), yeni tip koronavirüs (Kovid 19) aşısı üreten ilaç şirketlerini açgözlülükle suçlayarak, dünya nüfusunun çok daha hızlı bir biçimde aşılanması gerektiğini bildirdi.

Uluslararası Af Örgütü temsilcisi Rajat Khosla, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Zengin ülkeler ile ilaç şirketlerinin, yoksul ülkelerdeki insanların da aşıya erişebilmeleri gerektiğini anlamaları için daha kaç varyant atlatmamız gerekiyor?” ifadelerini kullandı.

Af Örgütü tarafından hazırlanan ilgili rapora göre, 2021 yılında dünya çapında yaklaşık 10 milyar doz koronavirüs aşısı üretildi.

Bu da, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) geçen yıl sonuna dek dünya nüfusunun yüzde 40’ının aşılanması hedefi için yeterli bir miktardı. Ancak yoksul ülkelerde yaşayanlar arasında, koronavirüse karşı aşılanarak tam koruma altında olanların oranının yüzde 4 olduğu vurgulanıyor.

“Patentleri serbest bırakın”

Uluslararası Af Örgütü bu verileri öne sürerek, ilaç şirketlerine, DSÖ’nün 2022’nin Mayıs ayına dek dünya nüfusunun yüzde 70’ine aşı yapılabilmesi hedefine ulaşmak için patentleri ve kullandıkları teknolojileri karşılıksız paylaşmaları çağrısında bulundu.

Khosla, konuyla ilgili açıklamasında, “Bu şirketler 2021‘in kahramanları olabilirdi. Ancak onlar aşıya en fazla ihtiyaç duyanlara sırtlarını çevirerek, yapacakları kârı insanlığın iyiliğinin önüne koydular” eleştirinde bulundu.

Pfizer, BioNTech ve Moderna gibi şirketlerin büyük cirolara ulaştığı belirtilen raporda, buna karşılık üretilen aşıların yalnızca yüzde 2’sinin yoksul ülkelere ulaştırıldığı kaydedildi.

Johnson & Johnson ve Astrazeneca’nın ürettiği aşıların yarısının yoksul ülkelere gönderilmesi, söz konusu raporda olumlu ifadelerle değerlendirilirken, diğer yandan bu iki şirketin de patentlerini paylaşmaması eleştirildi.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden: Rusya Sert ve Hızlı Bir Bedel Öder

ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir kez daha telefonla görüştü. İki lider Ukrayna gerginliği konusunu konuştu. ABD Başkanı Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik bir askeri harekat başlatması halinde Rusya’nın “sert ve hızlı bir bedel” ödemek zorunda kalacağı hatırlatmasında bulundu.

Rusya’nın Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker yığmasıyla başlayan gerilimde tansiyon düşmüyor. Rusya’nın heran Ukrayna’ya karşı bir operasyon başlatabileceğini ve hatta vatandaşlarının 48 saat içerisinde Ukrayna’yı terk etmesini isteyen ABD’nin Başkanı Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir kez daha telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Beyaz Saray’dan görüşmeye ilişkin olarak yapılan açıklamada, “Başkan Biden bugün Rusya’nın Ukrayna sınırında artan askeri varlığı konusunu görüştü. Başkan Biden net bir biçimde, Rusya’nın Ukrayna’yı istilası halinde ABD’nin müttefikleriyle birlikte kararlı ve sert bir karşılık vereceği mesajını verdi. Başkan Biden’ın Rusya’nın Ukrayna’da daha fazla ilhaka girişmesinin acı verici insani sonuçları olacağını ve Rusya’nın itibarını zedeleyeceğini yineledi. Biden, Rusya lideri Putin’e ABD ve müttefiklerinin tam bir koordinasyon içerisinde diplomatik girişimlere olduğu gibi diğer senaryolara da hazır olduğunu iletti” denildi.

Her ne kadar Rusya batılı ülkelerin kışkırtıcı ve provokatif girişimleri olarak nitelendirse de başta ABD olmak üzere batılı ülkeler kısa süre içerisinde Rusya’nın Ukrayna’ya karşı bir askeri harekat başlatacağına işaret ediyorlar. Bu çerçevede de Rusya’yı bu girişimden vazgeçirmek adına diplomatik çabalar sürüyor.

Paylaşın

ABD, AB Ve NATO’dan Ukrayna Zirvesi

Bu hafta içerisinde Moskova ile Batı arasında süren diplomatik temasların ardından, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) yetkilileri, bugün “Genişletilmiş 5’li Grup” çerçevesinde telefon görüşmesinde bir araya geldi.

Görüşmeye ABD Başkanı Joe Biden, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İtalya Başbakanı Mario Draghi, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, AB Konsey Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen katıldı.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ‘‘Görüşmede Rusya’nın Ukrayna civarındaki askeri mevzilenmesinden duyulan kaygı dile getirildi ve diplomatik çözüm arzusu vurgulandı’’ ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada liderlerin Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırgan tavrından caydırılması için işbirliği içinde çalışma konusunda hemfikir oldukları kaydedildi. Buna Rusya’ya askeri gerilimi arttırmayı tercih etmesi durumunda büyük sonuçlar ve ciddi ekonomik maliyet getirecek önlemler uygulanmasının dahil olduğu belirtildi.

Beyaz Saray ayrıca liderlerin Rusya’nın gerilimi daha da tırmandırması halinde NATO’nun doğu kanadında savunma konumunu güçlendirmeye hazırlıklı olduklarını da görüştüklerini kaydetti.

Görüşmenin ardından Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamadaysa ‘‘Liderler, gerilimi azaltmak için diplomasiye, diyaloğa ve caydırıcılığa öncelik verme isteklerini yinelediler’’ denildi. Açıklamada Ukrayna’nın egemenliği ile toprak bütünlüğüne ve Donbass’ta kalıcı çözüm için Normandiya formatındaki çalışmalara desteğin yinelendiği belirtildi.

Ayrıca 10 Şubat’ta Belarus’ta başlayan Rus askeri tatbikatlarının ele alındığı ve liderlerin bu durumu yakından takip ettikleri kaydedildi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Moskova’ya giderek Rusya lideri Vladimir Putin ile kesin sonuç vermeyen 6 saatlik görüşmesinin ardından, Rusya’nın Karadeniz’e 6 savaş gemisini göndermesi ve Belarus ile ortak askeri tatbikata başlaması üzerine diplomatik çabalar da hızlandı. Putin ile Normandiya formatı çerçevesinde Minsk Anlaşması’nın yeniden canlandırılabileceğini savunan Macron’a karşı, Amerikan yönetimi, bir kez daha Rusya’nın Ukrayna’yı her an işgal edebileceği uyarısında bulundu.

Perşembe günü, Berlin’de toplanan Normandiya Dörtlüsü (Rusya, Ukrayna, Fransa, Almanya) diplomatlarının 9,5 saat süren görüşmesinden de bir sonuç çıkmadığı açıklandı.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Amerikan NBC televizyonunda Ukrayna’daki Amerikalılar’dan ülkeyi derhal terketmelerini istemesinin ardından, Kanada Dışişleri Bakanlığı da yeniden kendi vatandaşlarına “Ukrayna’dan derhal ayrılmaları” çağrısı yaptı.

Bu çağrıdan bir kaç dakika sonra ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Rusya’nın her an Ukrayna’yı işgal edebileceği” endişesini yineledi. Blinken, Rusya’nın Ukrayna sınırına daha fazla asker yığdığını ve “Kış olimpiyatları sırasında dahi bir işgalin gözardı edilemeyeceğini” dile getirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Cuma günü öğle saatlerinde, aynı yönde açıklamalarda bulundu. Avrupa’da “yeni bir silahlı çatışmanın gerçek bir risk olduğunu” tekrar eden Stoltenberg, “Uyarı süreleri azalırken, Rus birliklerinin sayısı artıyor. Bana göre, Ukrayna’nın Ruslar tarafından işgali tek olası senaryo değil. Olasılıklar arasında Kiev hükümetini devirme girişimi veya karma (hibrit) bir siber saldırı ihtimali de var” diye konuştu.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

ABD: Rusya, Ukrayna’ya Her An Saldırabilir

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in karar vermesi halinde Rusya’nın Ukrayna’ya askeri bir operasyonu her an başlatabileceğini söyledi.

Jake Sullivan Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında konuştu ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Sullivan ellerindeki istihbarata göre Rusya’nın Ukrayna’ya karşı her an askeri bir harekat başlatmaya yetecek sayıda gücü olduğunu belirtti; Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emrini verebileceğini söyledi. Ulusal Güvenlik Danışmanı istihbaratın ayrıntılarına girmedi.

“Geleceği tahmin edemeyiz” diyen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan hala Ukrayna’da bulunan Amerikalılar’a önümüzdeki 24-48 saat içinde ülkeden ayrılmaları çağrısında bulundu.

“İşgal hava saldırısıyla başlayabilir”

Rusya’nın Ukrayna’ya olası işgalinin hava saldırısıyla başlayabileceğini belirten Sullivan bu durumun Ukrayna’dan ABD vatandaşlarının ayrılmasını zorlaştıracağını söyledi.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, ABD istihbaratının Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Pekin Kış Olimpiyatları sona ermeden işgal emri verebileceğini değerlendirdiğini belirtti. Sullivan Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı göz önüne alındığında Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yönelik bir saldırının da olasılık olduğunu ifade etti.

Jake Sullivan, “Rus işgalinin uyruğuna bakılmaksızın sivilleri hedef alabilecek havadan bombardıman ve füze saldırılarıyla başlaması olası. Başkan ayrılma imkanı varken ayrılmamayı tercih eden insanları kurtarmak için Amerikan askerlerinin hayatını onları savaş bölgesine göndererek riske atmayacak. O nedenle insanlara sorumlu bir seçim yapmaları çağrısında bulunuyoruz” dedi.

Biden transatlantik liderlerle görüştü

ABD Başkanı Joe Biden Cuma günü transatlantik liderlerle video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmeye Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, İtalya Başbakanı Mario Draghi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Polonya ve Romanya liderlerinin yanı sıra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula con der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg katıldı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan batı ülkelerinin ve NATO’nun birlik ve uyum içinde olduğunu vurguladı.

Irak savaşı istihbaratı karşılaştırması

Putin’in henüz net olarak işgal emri verip vermediğinin net olmadığını belirten Jake Sullivan ABD Başkanı Biden’ın krizle ilgili olarak yakın zamanda Rus liderle telefon görüşmesi yapmasını beklediğini belirtti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin 2003’te Irak savaşını haklı çıkarmak için kullandığı istihbarat durumuyla şu anki istihbarat durumu arasında temel bir fakın olduğunu söyleyerek “O zaman ABD istihbaratı tam da bu kürsüden bir savaş başlatmak için kullanılmıştı. Şu anda biz bir savaşı önlemeye çalışıyoruz” dedi.

Sullivan, “2003’te niyetler, gizli şeyler, görülemeyen şeylerle ilgili bilgi vardı. Bugünse Ukrayna sınırına yığılmış 100 binden fazla Rus askerinden söz ediyoruz. Her şey sosyal medyada, haber sitelerinde. O nedenle kendi gözünüzle gördüğünüze inanabilirsiniz” diye konuştu.

Polonya’ya 3 bin ilave asker

Reuters’ın özel haberine göre ABD önümüzdeki günlerde Polonya’ya 3 bin asker daha göndermeyi planlıyor. Reuters’a açıklama yapan ancak ismini vermeyen yetkililer Amerika’nın Kuzey Carolina eyaletindeki Fort Bragg üssünde bulunan 82. Hava İndirim Tugayı’ndan birliklerin gönderileceğini söyledi. Askerlerin Polonya’ya önümüzdeki hafta ulaşması bekleniyor.

Paylaşın

Biden’dan Ukrayna’daki ABD Vatandaşlarına: Ülkeyi Terk Edin

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda ABD birliklerinin tahliye operasyonu düzenlemesinin mümkün olamayacağına dikkat çekerek Ukrayna’da bulunan ABD vatandaşlarına ülkeyi “şimdi” terk etmeleri çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden, NBC News televizyonundan Lester Holt’un sorularını yanıtladı. Röportajda Biden, Ukrayna’daki ABD vatandaşlarından ülkeyi derhal terk etmesini istedi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi durumunda buradaki Amerikalılar’ı tahliye etmek için asker göndermeyeceğini ekledi.

Biden, söz konusu olanın bir terör örgütü değil, dünyanın en büyük ordularından biri olduğunu da belirterek işlerin hızla çığrından çıkabileceğini söyledi. Holt’un ABD’nin hangi senaryoda Ukrayna’dan kaçan Amerikalılar’ı kurtarmak için asker göndereceği sorusuna Biden, ‘‘Hiçbir senaryoda’’ yanıtını verdi.

‘‘Amerikalılar’la Ruslar birbirine ateş açarsa bu dünya savaşına yol açar’’ dedi. Biden, ‘‘Şu an dünya her zamankinden çok farklı bir noktada’’ diye konuştu.

Dışişleri de benzer bir çağrı yaptı

ABD Dışişleri Bakanlığı da yayınladığı bir uyarıda Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri müdahale riskinin artması nedeniyle Ukrayna’daki Amerikalılar’a derhal ülkeden ayrılmaları çağrısı yaptı.

Açıklamada ‘‘Artan Rus askeri harekatı riski nedeniyle Ukrayna’ya seyahat etmeyin. Ukrayna’da bulunanlar derhal ticari ya da özel araçlarla ülkeyi terk etmeli’’ denildi.

Olası bir saldırı durumunda konsolosluğun ABD vatandaşlarının ülkeden çıkışına yardım etmek gibi faaliyetlerinin de etkilenebileceği belirtildi. Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker konuşlandıran ve Belarus’la ortak tatbikat yapan Rusya, saldırı iddialarını reddediyor.

ABD askerleri Polonya ve Romanya’da

ABD ordusu, askerlerini Ukrayna’nın komşuları Polonya ve Romanya’ya konuşlandırmıştı. ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü John Kirby, Çarşamba günü yaptığı açıklamada ihtiyaç halinde Polonya’daki ABD askerlerinin muhtemel tahliye operasyonlarına yardım edebileceğini ifade etti.

Şu anda ordunun Amerikalıları Ukrayna dışına çıkarmak için bir girişimi bulunmadığını kaydeden Kirby, “Ukrayna’dan ayrılmak için çok sayıda olanak var” dedi.

Rus ve Ukraynalı temsilciler Berlin’de bir araya geldi

Krizi yatıştırmak için diplomatik temaslar da devam ediyor. Ukraynalı ve Rus temsilciler, dün “Normandiya Formatı” çerçevesinde Berlin’de bir araya geldi. Almanya ve Fransa’nın arabuluculuğunda gerçekleşen buluşmanın yaklaşık 10 saat sürdüğü, ancak kayda değer bir ilerleme sağlanamadan sona erdiği açıklandı.

Tarafların Mart ayında tekrar bir araya gelmek üzere anlaştığı belirtildi. Berlin’deki buluşmaya Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in dış politika danışmanları katıldı.

Batılı kaynaklara göre Rusya, Ukrayna sınırına 100 binden fazla asker konuşlandırmış durumda. Rusya, gerginliğin azaltılması için güvenlik garantisi olarak NATO’nun doğuya doğru genişleme planından vazgeçerek Ukrayna’yı ittifak üyesi olarak kabul etmemesini istiyor.

Paylaşın

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg: Rusya’nın İki Seçeneği Var

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Brüksel’deki NATO karargahında yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna sınırında 100 binden fazla asker ve ağır silah sistemleri bulundurmasını ayrıca Belarus’taki askeri mevcudiyetini yakından takip ettiklerini belirtti, “Bunlar Avrupa’nın güvenliği için tehlikeli zamanlar. Rus kuvvetlerinin sayısı artıyor, olası bir saldırı için uyarı süresi ise azalıyor” dedi.

NATO’nun Rusya’ya tehdit olmadığını ama anlaşmazlıklara siyasi çözüm bulunması isteklerinin yanında en kötüsüne de hazırlıklı olmaları gerektiğini ifade etti.

“NATO, ana ilkelerden taviz vermeyecek”

Stoltenberg, Rusya’nın gerginliği düşürmesi için diplomasiyi çalıştırdıklarını dile getirerek şöyle devam etti:

“Bu sabah Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a mektup göndererek sorunlara diplomatik yol bulunması amacıyla NATO-Rusya Konseyinde bir dizi toplantıyla diyaloğumuzu devam ettirmek üzere Rusya’ya davetimi yineledim. Rusya’nın endişelerini dinlemeye hazırız. Aynı zamanda hepimizin altına imza attığı Avrupa güvenliğinin temel ilkelerini koruma ve güçlendirme yollarını tartışmaya da hazırız.”

Rusya’ya tatbikatlar ve nükleer politikalarla ilgili karşılıklı brifingler, askeri faaliyetlerde şeffaflığı artırma, riskleri düşürme yollarını, özellikle nükleer varlıklar ve füzeler dahil silahların kontrolü konusunda ciddi bir diyalog önerdiklerini hatırlatan Stoltenberg, “Ancak NATO, ana ilkelerden taviz vermeyecektir. Bu da her ülkenin kendi yolunu seçme, NATO’nun müttefikleri koruma ve savunma kabiliyetidir” diye konuştu.

Avrupa’nın doğusuna ek birlikler

Stoltenberg ayrıca NATO savunma bakanlarının gelecek hafta Brüksel’de yapacakları toplantıda ittifakın güneydoğu kanadında ilave muharip birlikler konuşlandırılması ihtimalini değerlendireceklerini söyledi.

Stoltenberg, “Rusya’nın artan saldırganlığı NATO’nun daha az değil, daha fazla mevcudiyetine sebep olacaktır” ifadesini kullandı.

Rusya’nın saldırgan tavır sergilemesi halinde ağır bedel ödeyeceğini yineleyen Stoltenberg, “Rusya’nın iki seçeneği var. Ya diplomatik çözümü seçecekler, ki biz oturup konuşmaya hazırız ya da çatışmayı seçmeleri halinde ağır bir bedel ödeyecekler” dedi.

Stoltenberg, Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanacağını, Avrupa’nın doğusunda NATO mevcudiyetinin artırılacağını vurguladı.

Johnson: Çok tehlikeli bir durum

AA’nın aktardığına göre İngiltere Başbakanı Boris Johnson da “Bugün Genel Sekreter ile NATO’yu kuzeyden güneye savunmak için birlikler, uçaklar ve gemiler göndererek ortak güvenliğimizi daha da güçlendirmek için bir destek paketi üzerinde anlaştım” diye konuştu.

Johnson, “Rusya’nın Avrupa’nın güvenliğine yönelttiği tehdide karşı güçlü caydırıcılık ve sabırlı diplomasinin birleştirilmesi halinde çıkış yolu bulunabileceğini ancak çok tehlikeli bir durumdan geçildiğini” belirtti.

Bir soru üzerine “Dürüst olmak gerekirse, (Rusya’da) henüz bir karar alındığını düşünmüyorum. Ancak bu, çok yakında feci bir şeyin gerçekleşmesinin imkansız olduğu anlamına da gelmez” yorumunu yaptı.

Boris Johnson, Almanya’yı Kuzey Akım konusunda daha katı bir tavır takındığı için tebrik ettiğini söyledi ve Avrupa’nın on yıllardır karşılaştığı en büyük güvenlik krizinin çözülmesi gerektiğini ifade etti.

İngiltere Başbakanı, olası insani krizle mücadele için hazırlık yaptıklarını ve NATO’nun doğu kanadını güçlendirdiklerini belirterek “Hazırlanıyoruz. Askeri hazırlıklar yapıyoruz. Ekonomik yaptırımlara hazırlanıyoruz ama aynı zamanda konuşmaya da hazırız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Afrika’da 20 Milyondan Fazla Kişi Kıtlıkla Karşı Karşıya

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Doğu ve Güney Afrika Bölge Direktörü Muhammed Malik Fall, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki insani krizin arttığını söyledi.

Fall, “Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’de gelecek altı ay içerisinde 20 milyondan fazla kişi acil insani yardıma ihtiyaç duyacak” diye konuştu.

Bölgede son 40 yılın en kurak döneminin yaşandığına dikkati çeken Fall, iklim krizine bağlı şiddetli kuraklığın su sıkıntısını da beraberinde getirdiğini ve çiftlik hayvanlarının da bu nedenle hayatını kaybettiğini kaydetti.

En çok çocuklar etkileniyor

Kuraklık nedeniyle insanların göç ettiğini, gıda sıkıntısının yaşandığını ve salgın hastalıkların yayıldığını belirten Fall, bu durumdan en fazla çocukları etkilendiğini vurguladı.

Eritre, Etiyopya, Kenya ve Somali’deki kuraklık nedeniyle 5,5 milyon çocuğun yetersiz beslendiğini belirten Fall, “Gelecek üç ay içerisinde yağmur yağmazsa bu sayı iki katına çıkacak” dedi.

BM’den de uyarı geldi

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı da (WFP), Afrika Boynuzu’nda tahminen 13 milyon insanın şiddetli açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı. WFP, ailelerin evlerinden çıkmaya zorlandıklarını ve bunun topluluklar arasında artan çatışmaya yol açtığını da söyledi.

Peşpeşe üç yağış döneminde de beklenenin altında yağış alınması nedeniyle kıta genelinde görülen aşırı kuraklık, özellikle güney ve güneydoğu Etiyopya, güneydoğu ve kuzey Kenya ile güney-orta Somali‘deki kırsal nüfusu ve çiftçi popülasyonlarını olumsuz etkiledi. Ortalamanın ardında yağış tahminleri, önümüzdeki aylarda da zaten korkunç hale gelmiş koşulları daha da güç hale getirebilir.

WFP Doğu Afrika Bölge Bürosu bölge müdürü Michael Dunford “Hasatlar mahvoldu, çiftlik hayvanları ölüyor ve tekrarlayan kuraklıklar Afrika Boynuzu’nu doğrudan etkilediğinden açlık artıyor” dedi. Dunford, söz konusu bölgelerde yaşayan toplulukların geleceğe yönelik direncini inşa etmek için acil insani eylem ve tutarlı desteğin gerektiğine vurgu yaptı.

Afrika’da kuraklık

Kıta, 2011’de güçlü ve uzun bir kuraklık yaşamış, bölgede 250 bin insan hayatını kaybetmiş, Kenya ve Etiyopya gibi ülkelerde kitlesel göçler yaşanmıştı. Hayvan ölümlerinin sayısına ilişkin ise bir rakam belirtilmemişti.

Uzmanlara göre, iklim değişikliğine bağlı yağış rejiminin düzensizliği ve yağış azlığı nedeniyle 2020 itibariyle başlayan kuraklığın ise 2011’de yaşanandan çok daha ağır geçmesi bekleniyordu.

Aralık 2021 itibariyle, bölgede art arda geçen yağışsız mevsimlerin ardından yaşanan ciddi kuraklık yüzünden su kaynakları tükenme noktasına gelmiş, mera kaybı nedeniyle mahsuller büyük ölçüde azalmış ve bölgede toplu hayvan ölümleri yaşanmaya başlamıştı. Somali hükümeti, 23 Kasım’da etkisini artıran kuraklık nedeniyle ülke genelinde “acil durum” ilan etmiş, uzun süredir kuraklığa bağlı açlık ve susuzluk yaşanan ülkede ikisi çocuk 3 kişinin yaşamını yitirdiğini açıklamıştı.

Bunlara ek olarak, temel gıda fiyatlarındaki artışlar, enflasyon ve tarım işçiliğine yönelik düşük talep, insanların gıda satın alma kabiliyetini azalttı.

Kuzey Kenya, Somali’nin çoğu ve güney Etiyopya’daki kuraklık koşullarının en azından 2022’nin ortalarına kadar devam edeceği belirtilirken, Birlemiş Milletler (BM) verilerine göre, 2020’nin sonlarından bu yana mevsimsel yağışların üçüncü kez yeterli miktarda alınamadığı ülkede milyonlarca kişi acil yardıma ihtiyaç duyuyor.

Kuraklık nedeniyle çok sayıda hayvan da hayatını kaybediyor. Kuraklık, Afrika’nın birçok bölgesindeki göçebe çobanları, sığırları için su ve taze otlak bulmak amacıyla korunan vahşi yaşam alanlarına gizlice girmeye de zorluyor.

Vahşi yaşam koruyucularına göre, kuraklık nedeniyle milli parklara su ve otlak için yasadışı şekilde sokulan sığır sürüleri vahşi yaşam üzerinde yeni bir baskı oluşturarak Serengeti’deki antiloplar gibi hayvanların hayatlarını tehlikeye atıyor.

Afrika’nın iklim krizindeki payı

1 milyarlık nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 15’ini barındıran Afrika, iklim krizini tetikleyen küresel emisyonların sadece yüzde 3’ünden sorumlu. Ancak krizden en fazla etkilenen ülkeler bu kıtada bulunuyor.

Afrika ülkelerinin de içinde bulunduğu yoksul ülkelerin tarihsel karbon salımındaki payı çok düşük. Güncel salımlarda da dünyanın en zengin yüzde 1’i, en yoksul yüzde 50’sinin toplamından daha fazla karbon salımına yol açıyor.

BM Ekim 2021’de, Afrika genelinde 100 milyondan fazla “aşırı yoksul” insanın, 20 yıl içinde kıtanın birkaç buzulunu da eritebilecek şekilde hızlanan iklim değişikliği tehdidi altında olduğu konusunda uyarmıştı.

Öte yandan, en yoksul ülkeler geçinmek ve gıda için doğaya daha fazla bağımlı olduğundan, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için yeterli maddi kaynağa sahip olmadıklarından aşırı hava olaylarının etkilerine daha açıklar.

Son 50 yılda aşırı hava olaylarından kaynaklı ölümlerin üçte ikisi en yoksul 47 ülkede gerçekleşti. Bu olaylara kuraklık, yangınlar ve seller de dahil.

İngiltere merkezli Cambridge Sürdürülebilirlik Komisyonu’nun BM verilerine dayandırdığı Nisan 2021 tarihli raporuna göre, iklim değişikliğiyle mücadele için dünyanın en zenginlerinin yaşam tarzlarını köklü biçimde değiştirmeleri artık bir zorunluluk.

Paylaşın