BM Genel Sekreteri Guterres: Büyük Bir Bölgesel Krizle Karşı Karşıyayız

Rusya-Ukrayna krizine dair değerlendirmelerde bulunan BM Genel Sekreteri Guterres, “Ukrayna için bir trajedi ile karşı karşıyayız. Aynı anda hepimiz için potansiyel olarak feci sonuçları olabilecek büyük bir bölgesel krizle karşı karşıyayız” dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ukrayna’da devam eden savaş nedeniyle olağanüstü toplanan BM Genel Kurul toplantısında üye devletlerin temsilcilerine hitap etti.

Ukrayna’daki savaşın bir an önce durması gerektiğini belirten Guterres, “Çocuklar da dahil olmak üzere sivillerin ölümüyle sonuçlanan bu artan şiddet kesinlikle kabul edilemez. Yeter artık. Askerlerin kışlalarına geri dönmeleri gerekiyor. Liderlerin barışa gitmesi gerekiyor” dedi.

Guterres, Rusya’da nükleer kuvvetlerin yüksek alarma geçirilmesini de “ürpertici bir gelişme” olarak niteleyerek, “Ukrayna için bir trajedi ile karşı karşıyayız, aynı zamanda hepimiz için potansiyel olarak feci sonuçları olabilecek büyük bir bölgesel krizle karşı karşıyayız.” uyarısında bulundu. Yüz binlerce Ukraynalının savaştan kaçmak için ülke içinde yerinden edildiğini ve sınırları geçtiğini belirten Guterres, “Her dakika artan mültecilerle, kolayca Avrupa’nın on yıllardır en kötü insani krizi haline gelebilecek bir durumla yüz yüzeyiz” ifadesini kullandı.

“BM, Ukrayna halkını terk etmeyecek”

Guterres, güvenlik arayışı içindeki Ukraynalılara kapılarını açan komşu ülkelere gösterdikleri şefkat ve cömertlik için minnettar olduğunu kaydederek, bu dayanışmanın ırk, din, etnik köken ayrımı yapılmaksızın yaygınlaştırılmasının önemli olduğunu vurguladı. BM’nin Ukrayna halkını terk etmeyeceğini ve insani yardımları arttırma konusunda kararlı olduklarını aktaran Guterres, bu konuda şimdiye kadar atılan adımlara ek olarak yarın Ukrayna içindeki yerinden edilenlerin ve sınırları geçenlerin ihtiyaçlarını kapsayacak yeni bir eşgüdümlü iki acil durum çağrısı başlatacaklarını bildirdi.

Guterres konuşmasına şöyle devam etti: “İnsani yardım, hayati önem taşımaktadır ama bu bir çözüm değil. Sadece çatışmanın en kötü etkilerini tedavi ediyor. Tek gerçek çözüm barıştır. Ukrayna’ya yönelik saldırı, uluslararası hukuka ve BM Şartı’na dayanan çok taraflı sisteme meydan okuyor. Kötüleşen çatışmaların olası sonuçlarından bazıları üzerinde düşünmek bile ürkütücüdür. Bölgesel tansiyon yükseliyor. En son güvenlik önlemleri, herkes için yüksek risklerin altını çiziyor. Krizin ekonomik yansımaları yaygın bir etki yapacaktır.”

BM’ye üye her devletin BM şartı ilkelerine göre hareket etmesi gerektiğini hatırlatan Guterres, “Şimdi silahlar konuşuyor ama diyalog yolu her zaman açık kalmalı. İyi niyetli müzakerelere girmek ve tüm sorunları barışçıl bir şekilde ele almak için asla geç değildir.” diye konuştu.

Guterres, dünyanın birçok farklı şehirlerinde yapılan savaş karşıtı gösterilere de değinerek, Ukrayna ve Rus halkının barış istediğini sözlerine ekledi.

Paylaşın

3. Dünya Savaşı’nın Başlangıcına Mı Tanık Oluyoruz?

Hemen kritik soruyu sorarak başlayalım: 3. Dünya Savaşı’nın başlangıcına mı tanık oluyoruz? Şu anda pek çok insan Kremlin’in Ukrayna konusundaki eylemlerinin ışığında, haklı bir şekilde bu soruyu soruyor. Kremlin’in eylem ve söylemleri, Batı’dan gelen bir kınama ve yaptırım bombardımanını tetikledi.

Bu sorunun yanıtı hayır. Rusya-Ukrayna sınırındaki durum ne kadar kötü olursa olsun şu anda NATO ile Rusya arasında doğrudan bir askeri çatışmayı başlatacak seviyede değil.

İşin aslı ABD ve İngiltere, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye yetecek büyüklükte bir askeri gücü sınır boyunca yığmasını dehşet içinde izlerken, bölgede bulunan az sayıdaki askeri eğitmen ve danışmanını hızla geri çekti.

ABD Başkanı Joe Biden bu ayın başlarında, “Amerikalılar ve Ruslar birbirlerine ateş ediyorsa bu bir dünya savaşıdır” dedi ve hiçbir koşulda Ukrayna’ya Amerikan askerlerinin konuşlandırılmayacağını söyledi.

Ne kadar endişelenmeniz gerektiğiyse, kim olduğunuz, nerede olduğunuz ve Rusya’nın bundan sonra ne yapacağı gibi bir dizi faktöre bağlı.

Ukrayna’nın doğusundaki cephe hattında Ukraynalı bir askerseniz durumun son derece tehlikeli olduğu açık. Milyonlarca Ukraynalı için krizin günlük yaşamlarını nasıl etkileyeceği konusundaki korkular baki.

Sadece Başkan Putin ve güvendiği yakın çevresi, birliklerini Ukrayna’nın ne kadar içlerine göndermeyi planladığını biliyor.

Rusya’nın potansiyel işgal gücü sınırlarda yığılmaya devam ettiği sürece Ukrayna’nın başkenti Kiev ve diğer şehirleri de saldırılara karşı güvende olmayacak.

Ancak NATO ve Batı için mutlak kırmızı çizgi, Rusya’nın bir NATO üyesi ülkeyi tehdit etmesi.

NATO’nun 5. maddesi uyarınca Batı’nın askeri ittifakının tümü, askeri saldırıya uğrayan herhangi bir üye devleti savunmak zorunda.

Ukrayna NATO üyesi değil ama pakta katılmak istediğini açıklamıştı. Bu, Putin’in engellemeye kararlı olduğu bir girişim.

Sovyet döneminde Moskova’nın yörüngesindeki Estonya, Letonya, Litvanya veya Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinin hepsi artık NATO üyesi.

Rus kuvvetlerinin Ukrayna’da kalmayacağı ve bunun yerine Baltık’taki etnik Rus azınlıkların “yardımına gelmek” ve bu bölgeleri de işgal etmek için bunu bir bahane olarak kullanacağı konusunda belirgin bir endişe var.

Bu nedenle NATO son dönemde Doğu Avrupalı ​​üyelerine caydırıcı önlem olarak takviye kuvvetler gönderdi.

Ne kadar endişelenmeli?

Rusya ile NATO arasında doğrudan bir çatışma olmadığı sürece bu krizin, ne kadar kötü olursa olsun, büyük çaplı bir dünya savaşına dönüşmesi için hiçbir neden yok.

Rusya ve Amerika’nın toplamda 8 binden fazla konuşlandırılabilir nükleer savaş başlığı olduğunu unutmayalım. Bu nedenle risk seviyesi olağanüstü yüksek. Soğuk Savaş döneminin Karşılıklı Garantili İmha anlamındaki (mutually assured distruction – MAD) özdeyişi hâlâ geçerli.

Geçen hafta salı günü üst düzey bir İngiliz askeri kaynağı, “Putin NATO’ya saldırmak üzere değil. O sadece Ukrayna’yı Belarus gibi bir uydu devlete dönüştürmek istiyor.” dedi.

‘Öfkeli bir diktatöre benziyor’

Ancak buradaki öngörülmesi zor kısım Putin’in aklından neler geçtiği. Bir satranç oyuncusu ve judo dövüşçüsü olarak genellikle soğukkanlı ve hesapçı karakteriyle tanınmasına rağmen Putin’in geçen hafta pazartesi yaptığı konuşma, kurnaz bir stratejistten çok öfkeli bir diktatöre benziyordu.

NATO’yu “şer” olarak nitelendirdi ve Ukrayna’ya Rusya’dan bağımsız egemen bir ulus olarak var olma hakkının bulunmadığını net bir şekilde söyledi. Bu endişe verici.

Rusya’yı yaptırımlarla cezalandıran tek ülke İngiltere değil. ABD bu konuda daha da ileri gitti, son olarak AB de ciddi yaptırımlar açıkladı. Almanya, bunların tümünden önce Rusya’dan gelen devasa Kuzey Akımı 2 gaz boru hattına yeşil ışık yakmayı erteledi. Ancak İngiltere Rusya’nın cezalandırılması için en çok baskı yapan ülkelerden biri oldu.

Rusya kesinlikle bir şekilde misilleme yapacak. Rusya’daki Batılı işletmeler muhtemelen zarar görecek ancak Putin’in vereceği emirlere göre durum daha da kötüleşebilir.

Ulusal Siber Güvenlik Merkezi’nin uyardığı gibi “intikam” siber saldırı şeklinde gelebilir.

Genellikle nereden geldiği tespit edilmesi zor olan bu saldırılar, bankaları, işletmeleri, bireyleri ve hatta kritik ulusal altyapıyı hedef alabilir.

Şu anda sorun, Rusya muhaliflerinin Birleşik Krallık topraklarında zehirlenmesi de dahil olmak üzere, Moskova ile yıllarca zayıflayan ilişkilerden sonra, Rusya ile Batı arasında karşılıklı güvenin neredeyse sıfırlanmış olması.

Ve bu yüzden zemin, Ukrayna’da sürmekte olan krizden kimin sorumlu tutulacağı konusunda kamuoyunda devam eden hararetli tartışmalar için tehlikeli.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

BM: Ukrayna’da En Az 102 Sivil Hayatını Kaybetti

Rusya işgali başladığından bu yana Ukrayna’da 102 sivilin hayatını kaybettiği, 304 sivilin de yaralandığı bildiriliyor. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet gerçek rakamın “daha da yüksek” olmasından endişe ettiklerini dile getirdi.

Bachelet Cenevre’deki  İnsan Hakları Konseyi toplantısında yaptığı açılış konuşmasında, “Bu sivillerin birçoğu uzun menzilli toplarla, bombardıman sonucu, çok namlulu roketatar sistemleri veya hava saldırıları gibi geniş bir alanı etkileyen patlayıcı silahla öldürüldü. Gerçek rakamlar korkarım daha yüksek” dedi.

Zelenskiy: Barış sağlamak için gelecek 24 saat çok önemli

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile telefonla görüştü. Downing Street’ten yapılan açıklamaya göre Zelenskiy Johnson’a, barışı sağlama konusunda gelecek 24 saatin çok önemli olduğunu ifade etti.

Johnson’ın da İngiltere ve müttefiklerinin Ukrayna’ya kendini savunmak için ihtiyacı olan ekipmanı ulaştırmak için ellerinden geleni yapacaklarını belirttiği kaydedildi.

Zelenskiy, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Ukrayna’nın AB’ye üyelik olasılığı ve ülkedeki duruma dair bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini duyurdu.

Zelenskiy görüşmeden sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında, Ukrayna’nın savunma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda atılacak adımlar, mali yardımlar ve Ukrayna’nın olası AB üyeliği konularının konuşulduğunu aktardı.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Ukrayna’nın AB’ye üye olma konusunun gündeme alınacağını dile getirdi. Fransız televizyon kanalı BFM’ye konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Michel, AB‘nin Ukrayna ile halihazırda var olan “çok güçlü” ortaklık anlaşmasının da pekiştirilebileceğini kaydetti.

Rusya’dan Ukrayna ile anlaşmaya varma isteği

Aynı zamanda Rus müzakereci Vladimir Medinsky Rusya’nın Ukrayna ile görüşmelerde iki tarafın da çıkarına olacak bir anlaşmaya varmayı umduğunu söyledi. Medinsky görüşmelerin bugün TSİ 12.00’de başlayacağını kaydetti.

Siyasi gözlemciler, Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna’da sert bir direnişle karşı karşıya kalması ve uygulanmaya başlanan uluslararası yaptırımların Moskova’yı zora soktuğunu ifade ediyor.

Biden müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı” görüşecek

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden Pazartesi günü müttefik ülkelerle Rusya’nın Ukrayna işgalini görüşmek üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirecek.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı koordine etmek” konusunda görüş alışverişinde bulunacağı bildirildi. Açıklamada TSİ 19.15’te yapılacak görüşmeye hangi ülkelerin katılacağı belirtilmedi.

Belarus’un Rusya’nın yanında işgale katılacağı iddia edildi

Ukrayna haber ajansı Unian, Belarus’un Pazartesi sabahı Rusya ile birlikte Ukrayna’nın işgaline katılabileceğini iddia etti. Ancak ajansın, Belaruslu paraşütçü birliklerin sabah 5’te Ukrayna’ya gitmek için emir aldığına dair haberi doğrulanmış değil.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko’nun Pazar günü kendisine işgale katılmayacağına dair garanti verdiğini söylemişti.

Paylaşın

Putin’in Nükleer Uyarısı Tam Da NATO’nun Korktuğu Şey

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ordusunun stratejik nükleer gücünü “alarm seviyesine” geçirdiğini açıkladı. Vladimir Putin’in bu açıklaması Batı’da da büyük dikkat çekti.

Kremlin’de üst düzey savunma yetkilileriyle bir araya gelen Putin, Batı’nın Rusya’ya karşı düşmanca adımlar attığını, “yasa dışı ekonomik yaptırımlar uyguladığını” söyledi.

Putin nükleer gücü alarm seviyesine getirme gerekçesi olarak NATO yetkililerinin “agresif açıklamalarını” gösterdi.

Bu adım Putin’in, Batı ülkelerinin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına öfkesini ve aynı zamanda ülkesinin NATO tehdidi altında olduğuna dair paranoyasını gösteriyor.

Bu açıklama Batı’da da büyük dikkat çekti. Bu tür bir gerginlik tam da NATO askeri planlamacılarının korktuğu şeydi. NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeyeceğini açıklamasının nedeni de buydu.

Öte yandan Rusya’nın işgali planlandığı gibi ilerlemiyor. İşgalin dördüncü gününde hâlâ hiçbir büyük Ukrayna kenti Rus kontrolüne geçmedi ve Rusya ağır kayıplar veriyor gibi gözüküyor.

Bu durum Moskova’da sabırsızlık ve hayal kırıklığına yol açacak. Belarus sınırındaki görüşmelerden de hem Moskova hem Kiev’i tatmin edecek bir sonuç çıkması zor gözüküyor.

Putin Ukrayna’nın tamamen Rus etkisine girmesini istiyor. Zelenskiy ise ülkesinin bağımsızlığını savunuyor. Buradan bir uzlaşma çıkması zor.

Bugün Batı’ya verilen nükleer uyarıyı da buna ekleyince, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının önümüzdeki günlerde yoğunlaşmasına ve sivillerin hayatına, şu ana kadar gösterildiğinden daha da az özen gösterilmesine tanık olabiliriz.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Zelenskiy: Barış Sağlamak İçin Gelecek 24 Saat Çok Önemli

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile telefonla görüştü. Downing Street’ten yapılan açıklamaya göre Zelenskiy Johnson’a, barışı sağlama konusunda gelecek 24 saatin çok önemli olduğunu ifade etti.

Johnson’ın da İngiltere ve müttefiklerinin Ukrayna’ya kendini savunmak için ihtiyacı olan ekipmanı ulaştırmak için ellerinden geleni yapacaklarını belirttiği kaydedildi.

Öte yandan Zelenskiy, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Ukrayna’nın AB’ye üyelik olasılığı ve ülkedeki duruma dair bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini duyurdu.

Zelenskiy görüşmeden sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında, Ukrayna’nın savunma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda atılacak adımlar, mali yardımlar ve Ukrayna’nın olası AB üyeliği konularının konuşulduğunu aktardı.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Ukrayna’nın AB’ye üye olma konusunun gündeme alınacağını dile getirdi. Fransız televizyon kanalı BFM’ye konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Michel, AB‘nin Ukrayna ile halihazırda var olan “çok güçlü” ortaklık anlaşmasının da pekiştirilebileceğini kaydetti.

Rusya’dan Ukrayna ile anlaşmaya varma isteği

Aynı zamanda Rus müzakereci Vladimir Medinsky Rusya’nın Ukrayna ile görüşmelerde iki tarafın da çıkarına olacak bir anlaşmaya varmayı umduğunu söyledi. Medinsky görüşmelerin bugün TSİ 12.00’de başlayacağını kaydetti.

Siyasi gözlemciler, Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna’da sert bir direnişle karşı karşıya kalması ve uygulanmaya başlanan uluslararası yaptırımların Moskova’yı zora soktuğunu ifade ediyor.

Biden müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı” görüşecek

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden Pazartesi günü müttefik ülkelerle Rusya’nın Ukrayna işgalini görüşmek üzere bir telefon görüşmesi gerçekleştirecek.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın müttefiklerle Ukrayna konusunda verilecek “ortak yanıtı koordine etmek” konusunda görüş alışverişinde bulunacağı bildirildi. Açıklamada TSİ 19.15’te yapılacak görüşmeye hangi ülkelerin katılacağı belirtilmedi.

Belarus’un Rusya’nın yanında işgale katılacağı iddia edildi

Ukrayna haber ajansı Unian, Belarus’un Pazartesi sabahı Rusya ile birlikte Ukrayna’nın işgaline katılabileceğini iddia etti. Ancak ajansın, Belaruslu paraşütçü birliklerin sabah 5’te Ukrayna’ya gitmek için emir aldığına dair haberi doğrulanmış değil.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko’nun Pazar günü kendisine işgale katılmayacağına dair garanti verdiğini söylemişti.

 

Paylaşın

Rusya’nın Ukrayna’yı İşgali Moskova’nın Hedeflediği Gibi İlerliyor Mu?

Tarih savaşı başlatmanın bitirmekten çok daha kolay olduğunu gösteren pek çok örnekle dolu. ABD’nin 2001’de Afganistan’ı, 2003’te de Irak’ı işgali kesinlikle bu örneklerden ikisi. Vladimir Putin için ise Ukrayna böyle bir örneğe dönüşebilir.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Tüm askeri planlar yalnızca düşmanla ilk temas anına kadar geçerlidir derler. Rusya’nın Ukrayna’daki planları için de bunu söylemek mümkün.

Royal United Services Institute düşünce kuruluşundan Avrupa güvenliği uzmanı Ed Arnold, Rusya’nın ilk saldırılarının etkileyici olmadığını ve beklenenden daha yavaş olduğunu söylüyor. Bunun birden fazla nedeni olduğunu düşünüyor.

İşgallerde kullanılan askeri doktrinin, genellikle ezici bir güçle düşman ülkeye girmek şeklinde olduğunu belirten Arnold, Rusya’nın Ukrayna etrafındaki 150-190 bin askerinin tamamını henüz kullanmadığına dikkat çekiyor.

Bunun nedeni, Rusya’nın geri kalan birlikleri işgalin ilerleyen safhaları için saklaması olabilir. Orduların planlarını gözden geçirirken bir miktar gücü yedekte tutması normal bir yaklaşım.

Batılı yetkililer, ilk işgalin sınırdaki güçlerin yarısıyla başlatıldığını tahmin ediyor. Saldırıların birden fazla cepheden başlatılması da işleri daha karmaşık hale getirdi. Rusya beklendiği kadar hava saldırısı ve top atışı da yapmadı.

Arnold “Burada en önemli nokta, Rusya’nın beklemediğini tahmin ettiğim güçlü bir Ukrayna direnişiydi” diyor. Öte yandan Rus generallerin karşılaşılan aksaklıkların üstesinden gelebileceğini düşünüyor.

İngiltere ordusunda üst düzey komutanlık yapmış Sir Richard Barrons ise Rusya’nın askeri hedeflerini kısa bir süre içinde gerçekleştirebileceği görüşünde.

Barrons Rus saldırısının ilk hedeflerinin Ukrayna ordusunu dağıtmak, merkezi hükümeti devirmek ve Ukrayna’nın bir kısmını ilhak etmek olduğunu söylüyor.

Rusya bu hedeflerin bir kısmı için ilerleme kaydetmiş görünüyor. Ukrayna’nın güneyinde işgali genişleten Rus birlikleri, 2014’te işgal ettikleri Kırım ile Rusya arasında bir kara bağlantısı sağladı.

Arnold bunun “küçük bir hedef” olduğunu belirtiyor. Ukrayna’nın en deneyimli askerlerinin bir kısmı yıllardır Donetsk ve Luhansk’taki cephelerde yer alıyor.

Bugüne kadar Rusya’nın bu bölgelerden ilerleme girişimlerini cesurca püskürttüler. Fakat etrafları kuşatılırsa buna devam etmekte zorlanacaklardır.

Ukrayna ordusunun büyük bir kısmının çatışma içinde olması, onları başka yerlere sevk etmeyi de zorlaştırıyor. Rusya Kiev’e doğru ciddi bir şekilde ilerledi. Ciddi bir direniş merkezi olan başkentin ele geçirilmesi ana hedeflerden biri.

Vladimir Putin, Volodimir Zelenskiy’in demokratik bir şekilde başa gelmiş iktidarını kendi rejimiyle değiştirmek istiyor. Ed Arnold “Kiev ele geçirilmezse Rusya başarılı sayılamaz” diyor.

Burada esas soru, bunun ne kadar kolay olacağı. Rus birlikleri kenti kuşatmaya çalışıyor gibi gözüküyor. Fakat ne kadar ilerlerlerse karşılarındaki direnç de o kadar artıyor.

Kent savaşları genellikle savunan tarafa büyük bir avantaj sunar. Saldırganlar sokak sokak ilerlemekte zorlanır, binalar birer savunma mevzisi haline gelir. Siviller hem direnişin parçası hem de hedef olurlar.

Kent savaşları en zor ve kanlı savaşlardır ve daha fazla askeri güç gerektirir. Dinyeper Nehri Ukrayna’nın doğusu ile batısı arasında doğal bir bariyer oluşturuyor. Ed Arnold Rus birliklerinin bu nehrin batısına geçmemeyi tercih edebileceğini söylüyor.

Kiev ve ülkenin doğusunu işgal ederlerse, nehrin batısına ilerlemenin getirisinin düşük olacağını ekliyor. Vladimir Putin başkent işgal edilip Ukrayna ordusu yenildikten sonra direnişin sonlanacağını umuyor olabilir.

Fakat 190 bin askerlik bir ordu bir işgal için yeterli olsa da, askeri uzmanlar bu sayının Avrupa’nın en büyük ikinci ülkesini işgal altında tutmak için yeterli olup olmadığı konusunda şüpheli.

Irak’ta İngiltere ordusunun komutanlığını yapmış olan General Barrons, “Putin 150 bin kişilik bir orduyla Ukrayna’nın tamamını işgal altında tutmayı umuyorsa, bu ancak halkın rızasıyla mümkün olabilir” diyor.

Ukrayna’nın doğusunda Rusya yanlıları olsa da Rusya’nın atayacağı bir hükümet 40 milyondan fazla olan nüfusun rızasını almakta zorlanacaktır.

General Barrons Rusya’nın Ukrayna ordusunu yenecek gücü olduğunu fakat Ukrayna ordusunun yenilmesinin ardından ciddi bir sivil direnişin devam edeceğini düşünüyor, “Putin’in bütün Ukrayna’yı kontrol edebileceğini düşünmesi büyük bir hesap hatası olabilir” diyor.

Paylaşın

Taliban, Afganların Tahliyesine İzin Vermeyeceğini Duyurdu

Afganistan’da yönetimi elinde tutan Taliban, yurt dışına tahliye edilenlerin durumu düzelene kadar ülkelerini terk etmek isteyen Afganların ülkeden çıkmasına artık izin vermeyeceğini duyurdu.

Katar ve Türkiye’de binlerce Afgan’ın “çok kötü koşullarda yaşadığına” dair raporlar aldıklarını söyleyen Taliban sözcüsü Zebihullah Mücahit, “Hükümetin insanları koruma sorumluluğu var, bu yüzden (Afganların tahliyeleri) hayatlarının tehlikede olmadığından emin olana kadar durdurulacak,” ifadelerini kullandı.

Mücahit, bu cevabı sınır yetkililerine ne hava yoluyla ne de karayoluyla kimsenin tahliye edilmesine izin vermemeleri talimatı verildiğine dair sosyal medyada dolaşan iddialarla ilgili sorulan soruya karşılık olarak verdi.

İktidara geldikten sonra Taliban, geçerli pasaport ve vizeleri olması koşuluyla Afganların istedikleri gibi gelip gitmekte özgür olacaklarına söz vermişti.

Yeni hükümetin tahliyelerin süresiz olarak devam edeceğine dair hiçbir söz vermediğini vurgulayan Mücahit ise “Başlangıçta, Amerikalıların endişe duydukları insanları alabileceklerini söyledik. Ama bu süresiz bir söz değildi,” ifadelerini kullandı.

Sözcü gelecekte Afganistan’dan ayrılmak isteyen ailelerin bunu yapmak için geçerli bir “mazereti” olması gerekeceğini vurguladı.

Taliban’ın 15 Ağustos’ta Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden 31 Ağustos’a kadar aralarında çifte vatandaşlık sahibi de olan 120.000’den fazla Afgan tahliye edildi.

Sonrasında yüzlerce kişinin daha hava yoluyla ülkeyi terk etmesine izin verildi, ancak son resmi hava tahliyesi 1 Aralık’ta gerçekleşti.

Çoğu son yirmi yılda ABD liderliğindeki koalisyon, elçilikler veya diğer uluslararası kuruluşlar için çalışmış kişilerin aileleri olmak üzere, seyahat belgesi olmayan binlerce Afgan’ın ülkeyi terk etmesine izin vermişti.

Fakat bu kategoriye giren binlerce insan hala Afganistan’da ve Taliban tarafından “işbirlikçi” olarak hedef alınma korkusuyla ne pahasına olursa olsun ülkeyi terk etmek istiyor.

Şimdiye kadar yaygın bir misilleme bildirilmemesine rağmen, bir Birleşmiş Milletler raporunda eski rejimin 100’den fazla üyesinin, ağustos ayından bu yana Taliban tarafından öldürüldüğü iddia edildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Rusya’dan Askeri Operasyonu Genişletme Kararı

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı operasyonda Kiev’in Belarus’taki müzakere teklifini reddetmesinin ardından Rusya, Ukrayna’daki askeri operasyonlarını genişleteceğini duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Ukrayna tarafının müzakere sürecini reddetmesinin ardından, operasyon planlarına uygun olarak bütün birimlere tüm istikametlerde ilerlemeyi sürdürme emri verildi” ifadesi kullanıldı. Kiev, ateşkes müzakerelerini reddetmediğini, ancak Moskova’nın ültimatomunu kabul etmediğini açıklamıştı.

Kremlin’den yapılan müzakere açıklamasının ardından Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin danışmanı Mykhailo Podolyak’dan yanıt geldi. Ukrayna’nın ateşkes için müzakereleri reddetmediğini açıklayan Podolyak, “Ateşkes müzakerelerine varız ancak ültimatomlara değil” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’nın müzakereler için hazır olduğunu kaydeden Podolyak, ancak Rusya’nın uygulanamayacak müzakere koşulları ile karşılaştıklarını belirtti. Podolyak, Rusya’nın “saldırgan tutumundan” ve Ukrayna kentlerini gece boyunca bombalamasını “Ukrayna’yı parçalamak ve kabul edilemez koşulları dayatmak” olarak değerlendirdiklerini ifade etti.

Interfax haber ajansının haberine göre, Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov’un bugün yaptığı açıklamada Ukrayna’nın Rusya ile “barış müzakerelerini” reddettiği belirtti. “Ukrayna tarafı müzakereleri reddettiği için Rus silahlı  kuvvetleri operasyona yeniden başladı” açıklaması yapıldı.

Kremlin, Ukrayna’yı müzakereleri reddederek askeri çatışmayı uzatmakla suçladı. Peskov, “Putin, Rus ordusuna dün öğleden sonra durmasını söyledi ancak Ukrayna müzakereyi reddedince ordu ilerleyişine bugün yeniden başladı” dedi.

Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Belediye Başkanı Vitali Kliçko, kentte uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının Rus birliklerinin şehirdeki ilerlemesi nedeniyle sertleştirildiğini belirtti. Kliçko, şehrin savunmasının artırılması için güncellenen sokağa çıkma yasağının 17.00 ile 08.00 saatleri arasını kapsayacağını açıkladı.

İki gün önce getirilen yasak 22.00-07.00 saatleri arasındaydı. Kliçko, söz konusu saatler içerisinde sokakta olan ve yasağı ihlal eden sivillerin düşman birliklerinin sabotaj ya da keşif birliklerine ait olduğunun düşünüleceğini belirtti.

Paylaşın

43 Ülkeden Rusya’ya Karşı Ortak Bildiri

Rusya’nın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) karar tasarısını veto etmesinin ardından ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, 43 ülkenin imza koyduğu ortak bildiriyi okudu.

Haber Merkezi / Greenfield, diğer ülkelerin daimi temsilcileri ile basına yaptığı ortak açıklamada, “Karar tasarısı hayatı önemdeydi, ülkelerin konseyde uluslararası barışı ve güvenliği sağlayıp sağlamaması ve BM Şartı’nı korumaya inanıp inanmamasıyla ilgiliydi” dedi.

ABD Daimi Temsilcisi, Rusya’nın oylamada veto kararı ile yetkisini suiistimal ettiğini belirtti ve ekledi: “Burada saldırgan olan Başkan Putin’dir. Bunun başka bir orta yolu yoktur”

“Rusya’nın vetosu geçerli değil”

Karar tasarısına destek veren tüm ülkelere teşekkür eden Greenfield, Ukrayna’yı ve BM Şartı’nı desteklemeye devam edeceklerini kaydetti: “Bu konuyu, Rusya’nın vetosunun geçerli olmadığı Genel Kurul’a taşıyacağız ve dünya ulusları Rusya’yı sorumlu tutmaya devam edecek.”

İşgalin ikinci gününde neler oldu?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ikinci gününde de yoğun çatışmalara sahne oldu.

Başkent Kiev Cuma gecesi füze atışlarının hedefindeydi. Sokaklarda silah sesleri duyulurken, bir elektrik santrali yakınlarında da patlama yaşandığı bildirildi.

Daha öncesinde ise Rus tanklarının kente girdiği görüldü. Ancak Kiev hala hükümet kontrolü altında.

Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Ukrayna halkını Rus işgaline karşı direnmeye çağırdı. Sivillere binlerce silah verildi, nasıl molotofkokteyli yapılacağına dair de yönergeler yayımlandı.

Ellerinde silah tutan, kot pantolonlu ve spor ayakkabılı erkekler Kiev’deki kontrol merkezlerindeydi. Tanksavar silahlarıyla ağaçlara saklanan bu insanlar, Rus birliklerinin ilerlemesini bekledi.

Ukrayna, siviller ve askerler olmak üzere toplamda 137 kişinin öldüğünü bildirdi. Rusya ise kendi tarafında herhangi bir ölüm gerçekleştiğini kabul etmedi.

Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkov’da da büyük patlamalar duyuldu. Rus sınırına yakın ve stratejik olarak önem sahibi Mariupol da saldırı altındaydı.

On binlerce Ukraynalı kasabaları ve kentleri terk etti.

Paylaşın

Pekin’den Moskova’ya Yeni Ayar: Kiev’le Görüşün

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Ocak başında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le eşi görülmemiş bir dayanışma bildirisi imzalamasının ardından başlayan Ukrayna işgali karşısındaki pozisyonunu dengelemek için soğuk terler döküyor. Şi, Cuma günü Putin’i Ukrayna’yla müzakereye çağırdı. 

Çin devlet medyasının bildirdiğine göre, Şi, Putin’e telefon görüşmesinde, “Çin, Rusya ve Ukrayna’nın sorunları müzakereler yoluyla çözmesini destekliyor” dedi ve Birleşmiş Milletler merkezli uluslararası sistemi korumaya kararlı olduğunu bildirdi. Kremlin’den yapılan açıklamaya göre de Putin, Şi’ye “Kiev’den yeni alınan sinyallere” dayanarak Ukrayna ile görüşmeye hazır olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı haftalar boyunca, ABD’den ve Avrupalı ​​müttefiklerinden akan bir Rus işgaline olasılığına ilişkin uyarıları ciddiye almamış ve Washington’u Rus tehditlerini abartmakla suçlamıştı.

Şimdi Çin, Ukrayna’da patlak veren gelişmelerin, küresel bir lider ve gelişmekte olan ülkelerin savunucusu olarak sağlamaya çaba gösterdiği konumu ciddi şekilde baltalayabileceğini hesap ederek tutumunu yeniden dengelemeye çaba gösteriyor.

Wall Street Journal’in haberine göre, yaklaşmakta olan işgalin işaretleri hafta başında belirirken, Çin’de iyi bağlantıları olan bir dış politika uzmanı, bir grup kaygılı Çinli yatırımcı ve yorumcuyla yaptığı görüşmeleri “Olmayacak Bir Savaş” başlığıyla özetlemişti.

Şanghay’daki Fudan Üniversitesi’nde hükümete danışmanlık yapan uluslararası ilişkiler profesörü Şen Yi de Salı günü bir menkul kıymetler firmasınca düzenlenen telekonferansa bağlanan kişilere göre, “Rusya’nın tek taraflı olarak Ukrayna’ya savaş ilan etme şansını çok az görüyoruz” demişti.

Bunların üzerinden 48 saatten geçmeden Putin Ukrayna’ya kapsamlı bir saldırı başlattı.

WSJ’nin haberine göre Putin’in Pekin’i ziyaretinden önceki günlerde, Çin’in üst düzey liderlerine verilen politika tavsiyeleri, Çin-Rusya ortaklığının Çin’e ABD üzerinde nasıl bir baskı gücü oluşturabileceğine odaklanmış, ancak Pekin dışişleri bakanlığına yakın kaynaklara göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgal olasılığını azımsamış hatta bütünüyle reddetmişti.

Pekin’in Putin’in eylemlerini öngörememesinin bir başka sonucu olarak Çin’in Kiev Büyükelçiliği, Rus birlikleri Perşembe günü harekete geçene kadar Çin yurttaşlarını Ukrayna’dan tahliye etme planlarını açıklamış değildi.

Son yıllarda Çin, Şi’nin Bir Kuşak ve Bir Yol girişiminin bir parçası olarak hem Rusya hem de Ukrayna’daki projelerin finansmanı da dahil,  diğer ülkeleri ekonomik yörüngesine çekmek üzere çok taraflı bir gündem izliyordu. Dünya Ticaret Örgütü ve BM de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlar aracılığıyla çalışma çabalarını hızlandırmıştı. Ayrıca hayırsever bir dünya gücü konumunu pekiştirmek amacıyla Afrika ve Güneydoğu Asya ülkelerine COVID-19 aşısı sevkediyordu.

Ancak, Ukrayna krizi sırasında Rusya’ya yönelmiş olması Çin’i bir anda dünya çapında eleştirilerin hedefi olan bir ülkenin kolaylaştırıcısı imajına büründürdü.

İşgalden bu yana Çin, giderek zorlaşan bir diplomatik ikilemde kaldı. Trump döneminde ABD’nin ticari yaptırımlarına ve  Kış olimpiyatlarının diplomatik boykotuna maruz kalan Çin’de birçok kişinin “Büyük Putin” olarak adlandırdığı Rus lider, Pekin Olimpiyatlarının açılışında Çin’in yüzünü kurtarmasına yardımcı oldu. Büyük Batılı güçler Oyunları boykot ederken,  Putin, Şi’nin tek gerçek VIP konuğuydu.

Buna karşılık Putin, Rusya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün herhangi bir genişlemesine karşı muhalefetine Çin’den destek istedi; bu, Moskova’nın Ukrayna konusunda ABD liderliğindeki koalisyonla arasındaki anlaşmalık açısından kilit önemde bir talepti.

Olimpiyatların açılış törenine katılmadan önce Şi ile görüşen, Pekin dış işlerine yakın kişilerin, Rus liderin ABD’ye yönelik şikayetlerini paylaştığını ancak, Putin’in Ukrayna planlarını hiç açmadığını söylüyorlar.

İki lider görüşmelerin ardından Çin-Rusya ilişkisini Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından bu yana en yakın noktaya getiren olağanüstü bir ortak deklarasyon yayınladı. ABD liderliğindeki Batı’ya karşı birleşik bir cephe sunan açıklamada gerçi Ukrayna’dan söz edilmedi ama Putin gittikten sonra, Çin’in üst düzey liderler günlerce kapalı kapılar ardında toplanarak büyüyen Ukrayna krizine bir yanıt oluşturmaya çalıştı.

Son günlerde Pekin’in işgale açıkça karşı çıkmak ile Moskova’nın güvenlik kaygılarına manevi destek sağlamak arasında gidip gelirken, bir yandan da ABD ve müttefiklerini Rusya’dan gelen tehditleri abartmakla suçlamayı sürdürüyor.

Pekin şimdilik çok konuşarak ve pek hareket etmeyerek durumu kurtarmaya çalışırken Rusya’ya yardımcı olacak  bazı mütevazı adımlar attı. Perşembe günü, on yıllardır yürürlükte olan Rusya’dan buğday ithalatına getirilen kısıtlamaları kaldırdı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın