2021 Yılında İran’da En Az 333 Kişi İdam Edildi

İran’da 2021’de en az 333 kişi idam edildi. İran hükümeti, 333 infazın sadece yüzde 16,5’ini kamuoyuna duyurdu. En fazla idam infazı ise, İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden bir ay sonra gerçekleşti.

Norveç merkezli İran İnsan Hakları (IHR) ve Fransa merkezli İdam Cezasına Karşı Birlikte (ECPM) örgütlerine göre İran’da 2021’de en az 333 kişi idam edildi.

Uyuşturucu bağlantılı suçlardan 126 kişinin idam edildiği belirtiliyor. Bu 2020’deki kıyasla beş katlık bir artışa karşılık geliyor. Bu örgütlerin verileri, resmi açıklamalara ve İran içindeki kaynaklardan toplanan bilgilere dayanıyor.

Birleşmiş Milletler’in İran İnsan Hakları Özel Raportörü Javaid Rehman geçen Ekim’de ülkedeki infazların hemen tümünde insanların yaşam hakkından keyfi olarak ellerinden alındığını belirterek İran’a uluslarası hukuka aykırı idamları durdurma çağrısı yapmıştı.

İran’da yürürlükteki ceza yasalarına göre, uyuşturucu kaçakçılığı gibi “en ciddi suçlar” kapsamında olmayan suçlarda da idam kararı verilebiliyor.

Rehman’a göre “Allah’a karşı düşmanlık” ve “Dünyaya ahlaksızlık tohumları ekmek” gibi muğlak suçlamalar protesto gösterilerine katılanlarla farklı yollardan yönetime muhalefet edenlerin idam edilmesi için kullanılıyor.

Rehman, suçlamalar için yeterli kanıtın olmadığı durumlarda da insanların bu maddelerden hüküm giyebildiğini belirtiyor.

Javaid Rehman idam cezası istenen davalara bakan yargıçların büyük ölçüde işkence ve baskıyla alınmış ifadelere göre karar verdiğini öne sürüyor.

IHR ve ECPM’nin ortak raporuna göre İran hükümeti 333 infazın sadece yüzde 16,5’ini kamuoyuna duyurdu.

İran makamları uyuşturucu bağlantılı suçlardan hiç idam açıklamadı. 2017’de uyuşturucuyla mücadele yasalarının değiştirilmesinden sonra uyuşturucu bağlantılı suçlardan idamlar azalmaya başlamıştı.

Ancak 2021 verileri, bu eğilimin belirgin şekilde değiştiğine işaret ediyor.

Rapora göre en fazla infaz, İbrahim Reisi’nin seçilmesinden bir ay sonra gerçekleşti. Temmuz’da 51 kişi idam edildi. Bunu Eylül ve Aralık ayları izledi.

‘Kalp krizinden ölen idam mahkumunun cansız bedeni asıldı’

İdam edilen kadınların sayısı bir önceki yıla göre sekiz kişi artarak 17’ye çıktı. Bu kadınlar arasında baskıcı kocalarını öldürmekten hüküm giyen Zehra Ismaili ve Meryem Kerimi de bulunuyor.

Rapora göre avukatı, İsmaili’nin kendisininden önce birkaç erkeğin infazını izlerken kalp krizi geçirdiği ve kadının cansız bedeninin asıldığını söyledi.

İdam edilenlerden ikisi de suçu işledikleri dönemde çocuk olan mahkumlar. Arman Abdolali, 2013’te kız arkadaşını öldürmekten suçlu bulunduğunda 17 yaşındaydı. Abdolali cezası infaz edilmeden önce toplam yedi kez idam sehpasına götürüldü.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Suriye’de En Az 41 Sivilin Katledildiği Görüntüler Ortaya Çıktı

Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı askeri istihbarat yetkililerinin başkent Şam yakınlarındaki Tadamon’da en az 41 sivili infaz ettiği görüntüler ortaya çıktı. Askerlerin savaş suçu kapsamına giren eylemleri yaparken gülüştüğü duyulabiliyor.

2013’te çekilen görüntüleri The Guardian Martin Chulov’un imzasıyla ve “Tadamon katliamı: Suriye gizli savaş suçu” başlığıyla yayımladı. Görüntülerde sivillerin toplandığı; elleri ve bazılarının da gözlerinin bağlı bir biçimde askerler tarafından bir ‘infaz çukuruna’ götürüldükleri görülüyor.

Askerler, elleri bağlı sivilleri infaz ettikten sonra cesetleri çukura atıyorlar. Video daha sonra cesetlerin üzerine benzin döküldüğü ve yakıldığını gösteriyor. Suriye istihbarat görevlisi olduğu öne sürülen Amjad Youssuf’un da, gözleri bağlı ve kelepçeli şekilde gözaltına alınan ve koşmaları söylenen sivilleri vurduğu görülüyor.

“Amaç mesaj göndermek için” 

Haberde katliam için bu sivil grubun neden seçildiğini belirlemenin zor olduğunu söyleyen Chulov, hakim görüşün, o bölgedeki sivillere çok güçlü ve ölümcül bir mesaj gönderilmek istendiği ve bu mesajın “muhaliflerin tarafına geçmemeleri” şeklinde olduğunu belirtti. Söz konusu görüntülere ulaşanların Suriye’den çıkmalarının uzun yıllar aldığına işaret eden Chulov, şunları kaydetti:

“Bu görüntülerin yayınlanması kararı kolay alınmadı ancak burada çok büyük bir kamu yararı var. Burada bir Suriye devlet askeri birimi, silahsız, gözleri bağlı sivilleri bir infaz çukurunda infaz ediyor ve sonra cesetlerini yakıyor ve bu çukuru dolduruyor. Amjad hala vahşetiyle tanınan Birim 227’de görev yapan bir askeri istihbaratçı.”

Chulov, söz konusu videonun, rejimin istihbarat servisinin işlediği suçları ortaya koyması açısından önemli olduğuna değinerek, “Bu videonun ve ortaya çıkabilecek diğerlerinin, hala sevdiklerini arayan, hapishanede olup olmadıklarını bilmeyen binlerce aileye bir miktar adalet duygusu getirmeye başlamasını umuyoruz.” ifadesini kullandı.

Not: Görüntüleri mağdurların ailelerini düşünerek rahatsız edici bulduğumuz ve çocukların da habere erişimi olduğunu düşündüğümüz için etik ilkler doğrultusunda yayımlayamıyoruz.

Paylaşın

Rusya’dan Batı’ya: Sabrımızı Daha Fazla Sınamayın

Ukrayna üzerinden Batı ile Rusya arasında yaşanan kriz, askeri gerilim noktasına doğru ilerliyor. İngiltere’nin, Ukrayna’nın Rus lojistik hatlarına saldırmasının meşru olacağı yönündeki çıkışına Rusya’dan sert tepki geldi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, “Batı açıkça Kiev’i Rusya’ya saldırmaya teşvik ediyor. NATO ülkelerinden alınan silahlar da kullanılarak. Sabrımızı daha fazla sınamaya kalkmanızı tavsiye etmem” açıklamasında bulundu.

Zakharova, İngiltere’den Salı günü gelen benzer bir açıklamaya atıfla, “Bu İngiliz mantığından yola çıkıldığında, teorik olarak Rusya’nın da, İngiltere gibi Ukrayna’ya silah sevkiyatı ile ilişkili NATO ülkelerindeki hedefleri vurabileceğini” kaydetti.

Rusya Savunma Bakanlığının Salı günü yaptığı açıklamayı hatırlatan Zakharova, “Rus topraklarına düzenlenecek her tür saldırının sonuçları olacağı” mesajının ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin güneyinde meydana gelen patlamalar ve bir cephane deposunun yanmasıyla ilgili olarak, bu tür saldırıların devam etmesi durumunda Ukrayna’da Batılı danışmanların da bulunduğu karar alma merkezlerini vuracakları tehdidinde bulunmuştu.

Kremlin: Avrupa’nın güvenliği tehlikede

Kremlin de Perşembe günü başta İngiltere olmak üzere Batılı ülkelere sert tepki göstererek Batı ülkelerinin Ukrayna’ya yönelik ağır silah sevkiyatının, Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını vurguladı. Batı’yı, Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden vekalet savaşı yürütmekle suçlayan Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, “Ukrayna’ya ve diğer ülkelere aralarında ağır silahların da bulunduğu silahlar pompalamak, Avrupa kıtasının güvenliğini tehlikeye atmak ve istikrarsızlığı provoke etmek anlamına geliyor” dedi.

İngiliz Savunma Bakanı “meşru hedef” demişti

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace bugün BBC televizyonuna yaptığı açıklamada, Rus işgaline karşı savaşan Ukrayna birliklerinin Rus askerlerinin lojistik hatlarına saldırarak gıda, yakıt ve cephane nakliyatını engellemeye çalışmasının meşru olduğunu dile getirmiş, Ukrayna’nın uluslararası hukuka göre kendini savunma hakkına sahip olduğunu belirtmişti.

Wallace, “Bu tarz işgallerde, Ukrayna’nın Rus ikmal yollarını hedef almasında olduğu gibi, yapılan saldırılar kendini savunmanın bir parçasıdır. Zira Rus ordusu petrol, gıda ve cephaneden mahrum kalırsa durur ve işgalini devam ettiremez” demişti.

İngiltere’nin Ukrayna’ya top sistemleri gönderdiğini ve bunların Ukrayna topraklarına giren Rus birliklerine karşı kullanıldığını dile getiren Wallace, söz konusu silahların menzilinin Rusya’daki hedefleri vurmaya yeterli olmadığını ve Moskova’nın iddia ettiği gibi, İngiliz silahları ile Rusya sınırları içindeki hedeflere ateş açılmış olmasının “olanak dışı” olduğunu kaydetmişti.

İngiltere, Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya en fazla silah yardımı yapan ülkeler arasında yer alıyor.

NATO’dan “desteğe devam” açıklaması

Rusya ve Batı arasında gerilim tırmanırken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de bugün açıklamalarda bulundu ve NATO’nun gerekirse Ukrayna’ya daha uzun yıllar destek vermeye hazır olduğunu dile getirdi.

Bu bağlamda eski Sovyet silahlarının kullanımına uygun eğitim almış olan Ukraynalı askerlere, modern Batı askeri teçhizat eğitimi verilebileceğini kaydeden Stoltenberg, savaşın aylar hatta yıllarca sürebileceğini belirterek “Uzun vadeli olarak hazırlıklı olmalıyız” söyleminde bulundu.

Paylaşın

İsim Benzerliği Nedeniyle Müebbet Alan Mahkum 32 Yıl Sonra Serbest

ABD’de isim benzerliği yüzünden haksız yere müebbet hapse mahkum edilen Thomas Raynard James, yaklaşık 32 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu. 55 yaşındaki James, dün serbest bırakıldı.

Independent Türkçe’de yar alan habere göre, Florida eyaletine bağlı Miami kentinde 1990’da meydana olayda iki hırsızdan biri, girdikleri dairedeki soygun sırasında Francis McKinnon’ı silahla vurarak öldürmüştü. Tanık ve muhbirler, saldırganın adının Thomas James veya Tommy James olduğunu söylemişti.

Bunun ardından polis ekipleri, ismi benzediği için James’in fotoğrafını, şüphelilerin görüntüleri arasına yerleştirmişti.

Cinayet sırasında evde olan kurbanın üvey kızı Dorothy Walton ise şüpheli fotoğraflarına bakarken saldırganın James olduğunu öne sürmüştü: Bundan eminim. Yüzünü asla unutmayacağım. Gözlerini asla unutmayacağım.

Talihsiz adam, McKinnon’ı öldürdüğü gerekçesiyle 1990’da tutuklanmış ve bir yıl sonra ömür boyu hapis cezası almıştı. Karar büyük ölçüde Walton’ın teşhisine dayanıyordu.

James bunun ardından çok sayıda temyiz başvurusunda bulunsa da her seferinde reddedilmişti. Öte yandan savcılar, Walton’ın, saldırganın James olduğu düşüncesinden zamanla tereddüt etmeye başladığını söyledi.

Walton, 2019’da yaptığı açıklamada, teşhisinde bir hata yaptığını düşündüğünü kaydetti.

James davasına geçen yıl bakmaya başlayan Florida Eyalet Savcılığı Adalet Projesi (State Attorney Office Justice Project), konuyla ilgili 20 bin sayfadan fazla belgeyi inceledi. Yetkililer, tanıklarla da görüşme yaptı. Veriler, herhangi birini cinayete bağlayan fiziksel bir kanıt olmadığını gösterdi.

79 yaşındaki Walton da 12 Nisan’da verdiği ifadede, teşhisinde bir hata yaptığı düşüncesini tekrarladı. Savcılık soruşturmasında, James’in masum olduğu sonucuna varıldı.

James beraat ettikten sonra yaptığı açıklamada, kararın “geciktiğini” söyledi. Bir iş bulmayı ve ailesiyle birlikte yemek yemeyi planladığını kaydetti: Şimdi gidip hayatın tadını çıkarayım.

Öte yandan öldürülen McKinnon’ın oğlu Charles McKinnon, çarşamba günkü duruşmada “Sayın James, eğer masumsanız sizi hapiste görmek istemem” dese de soruşturmadan tam anlamıyla ikna olmadıklarını belirtti.

Paylaşın

Kızamık Vakalarında Yüzde 80’lik Artış

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2022’nin ilk iki ayında küresel çapta kızamık vakalarının, geçen yılın aynı dönemine oranla yaklaşık yüzde 80 arttığını bildirdi. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı DSÖ‘nün, bir başka BM örgütü olan UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) ile Cenevre’de yaptığı ortak açıklamada, bu yıl Ocak ve Şubat aylarında 17 bin 338 kızamık vakasının tespit edildiği, geçen senenin ilk iki ayında ise bu rakamın 9 bin 665 olduğu duyuruldu.

Yetkililer, kızamık vakalarının daha da artabileceğini ve koronavirüs pandemisinin bu olumsuz gidişatı tetiklediğini dile getirdi. Çok sayıda ülkede koronavirüsle mücadele öncelendiği için kızamığa karşı aşılamaların iptal edildiği ifade edilirken, pandeminin gücünü yitimeye başlamasıyla beraber sosyal temasların arttığı ve bu durumun da kızamık ve benzeri hastalıkların daha hızlı yayılmasına olanak sağladığı vurgulandı.

Şiddet olayları da kızamığın yayılmasında etkili

DSÖ ve UNICEF yetkilileri, Ukrayna, Etiyopya, Somali ve Afganistan gibi ülkelerde yaşanan şiddet, çatışma ve tehcir olaylarının da kızamığın yayılmasına uygun bir ortam oluşturduğunu belirtti. Ayrıca temiz suya ulaşma sıkıntısı ile asgari hijyen standartlarında banyo/tuvalet ve benzeri sıhhi mekanların eksikliğinin de hastalıkla mücadeleyi zorlaştırdığı kaydedildi.

Özellikle çocukların kızamığa yakalanma riskinin çok daha yüksek olduğunu belirten DSÖ, son 20 yılda bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayısının ise büyük oranda düştüğünü, bunun da aşılamalar sayesinde başarıldığını bildirdi. Buna göre 2000 senesinde dünya çapında bir milyondan fazla insan kızamıktan yaşamını yitirirken, bu rakam 2020’de 60 bin 700 olarak kayıtlara geçti.

Bir yılda 21 kızamık salgını

DSÖ ile UNICEF’in açıklamasına göre 2021 yılının Nisan ayından bugüne dek geçen bir yılda, dünya üzerinde 21 büyük kızamık salgını yaşandı. Bunların büyük bölümünün Afrika ve Doğu Akdeniz ülkelerinde görüldüğü kaydedilirken, tespit edilen rakamların, söz konusu ülkelerdeki iletişim sistemlerinin zaman zaman kesintiye uğraması nedeniyle bilinenden çok daha yüksek olabileceği vurgulandı.

Gerekli hijyen koşullarının olmadığı ortamlarda süratle yayılabilen kızamık hapşırma, öksürme ve konuşma esnasında ağızdan çıkan damlacıklarla bulaşıyor. Hastalığa yakalananlarda önce grip hastalığına benzer semptomlar görülürken, daha sonra ciltteki tipik döküntüler ve artan ateş, kızamığın başlıca belirtileri olarak biliniyor. Orta kulak ve akciğer iltihabına yol açabilen kızamık, nadir durumlarda beyin iltihaplanmasına da neden olabiliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği’ne Göç Kolaylaştırılıyor

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Avrupa’ya yasal göçü kolaylaştırmayı amaçlayan önlemler paketi açıkladı. Tasarı, AB sınırları içinde birleşik oturum ve çalışma izni ile uzun vadeli oturum hakkı sahiplerinin statüsünde değişiklikler içeriyor.

Tasarının ana hatları, hem göçmenler hem de iş verenler için bürokratik sürecin, dijitalleşmenin de katkısıyla kolaylaştırılmasını ve işlemlerin hızlandırılmasını öngörüyor.

AB Komisyonu’nun Başkan Yardımcısı ve Göçten Sorumlu üyesi Margaritis Schinas, bugünlerde Ukrayna’dan gelen sığınmacılardan bağımsız, AB’nin kendi sınırları içindeki kalifiye eleman açığını kapatmak için, iş gücü göçüne dair uzun vadeli bir planının olması gerektiğini belirtti.

Yasal göçün bir yandan insanlara hayat standartlarını yükseltme imkanı sunarken diğer yandan göç alan ülkelerde eğitimli iş gücü endişesini giderdiğini vurgulayan Schinas, bu durumun da ekonomiye ivme kazandırdığını dile getirdi.

AB Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson da, AB ülkelerine yasal yollarla her sene yaklaşık üç milyon göçmen geldiğini, buna karşılık yasa dışı göç ile Birlik ülkelerine gelenlerin sayısının 125 bin ile 200 bin arasında değiştiğini aktardı. Johansson ayrıca, yasal göçün, Avrupa ekonomisinin iyileşmesi ve hem dijital, hem de yeşil dönüşüm için çok önemli olduğunu ifade etti.

Oturum ve çalışma izni işlemlerinin kolaylaştırılması

Komisyon’un hazırladığı önlemler paketiyle, hem çalışma hem de oturum izni için birleştirilmiş bir başvuru sürecinin hayata geçirilmesi planlanıyor. Ayrıca farklı Avrupa ülkelerinde çeşitli sürelerde yaşayan göçmenlerin uzun vadeli oturum izni almasının da kolaylaştırılması hedefleniyor.

Bunun yanı sıra göçmenlerin ailelerini yanlarına alabilmeleri ve AB içindeki seyahatler konularında da iyileştirmeler, tasarıda yer alan diğer maddeler.

Komisyon’un tasarısında dikkat çekici bir diğer başlık AB çapında geçerli olacak bir yetenek platformu oluşturulması ile ilgili. Bu sayede iş arayanlar için Avrupa’nin daha çekici kılınması ve şirketlere, aradıkları elemanları bulmalarının kolaylaştırılması amaçlanıyor. Çalışanların eşit muamele görmemesi ve sömürülmesi gibi durumların önüne geçmeyi hedefleyen maddeler de yine tasarıda yer alıyor.

Paylaşın

Kuş Gribinin H3N8 Türüne İlk Kez Bir İnsanda Rastlandı

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu (NHC), kuş gribinin H3N8 türünün ilk insan enfeksiyonunun 4 yaşındaki bir çocukta saptandığını duyurdu. Ancak sağlık otoritesi, gribin insanlar arasında yayılma riskinin düşük olduğunu bildirdi.

Ulusal Sağlık Komisyonu, varyantın 5 Nisan’da ateş ve diğer semptomlar gösteren Henan eyaletinden dört yaşındaki bir erkek çocukta bulunduğu bilgisini paylaştı. Çocuğun evde yetiştirilen tavuk ve horozlarla iç içe, temas halinde olduğu ifade edildi.

NHC’nin açıklamasında H3N8 virüsünün ağırlıklı olarak atlar ve köpekler arasında yaygın olduğu hatta foklarda bile rastlandığı belirtilirken şu ana kadar insan enfeksiyonunun hiç görülmediği kaydedildi.

İlaveten türler arası geçişinin nadiren yaşandığı ve virüsün yaygın bulaşıcılık riskinin düşük olduğu aktarıldı.

Reuters’ın haberine göre, İngiltere merkezli Kraliyet Veteriner Koleji’nden grip uzmanı Nicola Lewis, tüm genom dizisi analizlerinin, bu insan vakasındaki H3N8 virüsünün, daha önce kümes hayvanları ve yabani kuşlarda tespit edilen virüslerden gelen genlerle bir reassortant (iki ya da daha fazla benzer virüsten elde edilen genetik materyal) olduğunu gösterdiğini dile getirdi.

Kamboçya Pasteur Enstitüsü Viroloji Bölümü Başkan Yardımcısı Erik Karlsson, virüsün geniş kapsamlı bir gözetime tabi tutulması gerektiğini söyledi.

Karlsson, yaklaşık bir milyon insanın hayatını kaybettiği Rus gribi olarak bilinen 1889 influenza pandemisindeki etkisinin “virüs riski için büyük bir endişe” olduğunu sözlerine ekledi.

Çin’de geçen yıl da ülkenin doğusundaki Ciangsu eyaletinde ilk kez bir insanda kuş gribinin H10N3 türüne rastlanmıştı.

İsmi açıklanmayan kişinin ateş ve diğer semptomlar üzerine hastaneye kaldırıldığı, 1 ay sonra hastanın kuş gribinin daha önce insanda görülmeyen H10N3 türüne yakalandığı teşhis edilmişti.

Çin’in birçok türden hem çiftlik hem de yabani kuşlardan oluşan devasa popülasyonları, kuş virüslerinin karışma ve mutasyona uğraması için ideal bir ortam sağlıyor.

Bazıları, genellikle kümes hayvanları ile çalışanlar olmak üzere, insanları zaman zaman olarak enfekte ediyor.

Bu arada Çin Sağlık Komisyonu, H3N8 vakasıyla ilgili ilk çalışmanın, varyantın henüz insanları etkili bir şekilde enfekte etme yeteneğine sahip olmadığını ve büyük ölçekli bir salgın riskinin düşük olduğunu gösterdiğini bildirdi.

Ancak Karlsson, nadir olmasına rağmen, insanlarda enfeksiyonların bu virüslerin memelilerde daha kolay yayılmasını potansiyel olarak sağlayan adaptif mutasyonlara yol açabileceği uyarısında bulunarak “Tüm yayılma durumlarıyla ilgili endişelenmemiz gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

AB, Gazetecilere Gözdağı Amacıyla Açılan Davalara Karşı Harekete Geçiyor

Avrupa Birliği (AB), gazetecilerin ve aktivistlerin sindirilmesine yönelik gözdağı amacıyla açılan davalara karşı harekete geçiyor. AB Komisyonu’nun bugün sunduğu yasa tasarısıyla, insan hakları savunucuları ile kamu çıkarı ve kamusal konular için çaba gösteren kişilerin, onları sindirmeye yönelik davalara karşı korunması amaçlanıyor.

Tasarı, “kamusal katılıma karşı stratejik davalar” (SLAPP) olarak bilinen gözdağı davalarının önüne geçilmesini hedefliyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Vera Jourova, “Gazetecileri ve insan hakları aktivistlerini, onları susturmak isteyenlere karşı daha iyi koruyacağımıza söz verdik” dedi.

Komisyon’un hazırladığı tasarının yasalaşması halinde yargıçlar, gazeteciler ve aktivistleri sindirmeye yönelik olduğu açıkça anlaşılan davaları reddedebilecek.

“SLAPP davaları mahkemeler için bir yük”

AB Komisyonu’nun Adaletten Sorumlu Üyesi Didier Reynders de, SLAPP davalarının kamusal açıdan faydalı yayınların kamuoyu ile paylaşılmasını engelleyebildiğini ve ayrıca mahkemeler için de gereksiz bir yük olduğunu dile getirdi.

Komisyon’un açıklamasında da, bu davalarda davacıların asıl amacının adalet değil, çevrecileri, azınlık hakları için mücadele edenleri ve araştırmacı gazetecileri, işlerini yayınlamaktan ya da eleştirilerini dile getirmekten alıkoymak olduğu vurgulandı. Açıklamada ayrıca bu davaların genellikle lobiler, şirketler, kamu kurumları ya da güçlü şahıslar tarafından açıldığı belirtildi.

Hazırlanan tasarı yasalaşması halinde AB içinde sınırları aşan davalarda geçerli olacak. AB, ulusal davalar içinse tavsiyede bulunabilecek. Söz konusu tasarının yasalaşabilmesi için önce Avrupa Parlamentosu, daha sonra da üye ülkelerin ulusal meclisleri tarafından onaylanması gerekiyor.

Paylaşın

Rusya: Batı’nın Ukrayna’ya Gönderdiği Silahları Vurduk

Rusya Savunma Bakanlığı ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna’ya gönderilen “büyük bir balya” silahı vurduklarını duyurdu. Açıklamada Zaporijiya’daki bir silah deposunun Kalibr tipi seyir füzeleriyle vurulduğu, depoda ABD ve Avrupa’dan gönderilen silah ve cephanenin bulunduğu belirtildi.

Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov salı gününden bu yana Rusya’nın Ukrayna ordusuna ait 59 hedefi hava operasyonuyla, 573 askeri hedefi de top ve füzeyle vurduğunu söyledi. Ukrayna birliklerinin bulunduğu mevzilerin, top, hava savunma ve füze bataryası mevkilerinin hedef alındığını söyleyen Konaşenkov iki Bayraktar SİHA’sının yanı sıra cephane depolarının da vurulduğunu belirtti.

“Kalibr füzesiyle vuruldu”

Sözcü Konaşenkov “Zaporijiya alüminyum tesislerinin bulunduğu sahada, yüksek hassasiyete sahip, uzun menzilli, deniz tabanlı Kalibr füzeleri, ABD ve Avrupa ülkelerinden Ukrayna birliklerine sevk edilen büyük bir balya yabancı silah ve cephaneyle dolu hangarları tahrip etti” dedi. Açıklamada tahrip edilen silahların tipine dair ayrıntı verilmedi.

Rusya’nın iddiası henüz doğrulanmadı. Moskova’dan şimdiye kadar yapılan açıklamalarda Batı’dan Ukrayna’ya yapılan silah sevkiyatlarının Rus ordusu açısından meşru hedef olduğu tekrarlanmıştı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov en son dün yaptığı açıklamada NATO silahlarının Rus silahlı kuvvetleri için meşru hedefler olduğunu söylemişti.

Putin: Yanıtımız yıldırım hızında olacak

Öte yandan Rusya Federasyonu Yasama Meclisi toplantısında konuşan Vladimir Putin, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Putin, şunları ifade etti:

Ukrayna ve Donbas’taki özel askeri operasyonda belirlenen tüm görevler tamamlanacak. Ukrayna’ya yönelik özel harekat gelecekte Donbas, Kırım ve tüm Rusya’nın güvenliğini sağlayacak. Ukrayna’da özel operasyon başlatarak Rusya Federasyonu üzerinde asılı duran gerçek tehlikeyi önledik.

Ukrayna dışarıdan (yabancı ülkeler tarafından) Rusya ile doğrudan bir çatışmaya itildi. Askerlerimiz ve subaylarımız, anavatanımızı çoktan sarmış olan gerçek bir tehlikeyi önledi. Cesaretleri, kararlılıkları, kahramanlıklarıyla topraklarımızda ortaya çıkacak büyük çaplı bir çatışmayı, engellediler.

Ukrayna’daki duruma dışarıdan müdahale etmek isteyen olursa ve stratejik tehdit oluşursa, yanıtımız yıldırım hızında olacak. Rusya kendisine yönelik bir tehdit durumunda, rakiplerinin henüz sahip olmadığı araçları yanıt olarak kullanacak.

Rusya Federasyonu’nun stratejik güvenliğinim tehdit edilmesi durumunda devreye girecek yıldırım cevaplara ilişkin tüm kararlar alınmıştır.

Paylaşın

BM’den ‘Doğal Felaket’ Uyarısı: Daha Fazla Yaşanacak

Birleşmiş Milletler (BM) Afet Riskini Azaltma Ofisi (UNDRR) yayınladığı raporda dünyanın önümüzdeki yıllarda doğal felaketlerden daha fazla etkileneceği uyarısı yaptı. Rapora göre, 2015’te yılda yaklaşık 400 olan felaket sayısı 2030’da yaklaşık 530’a çıkacak.

Dünyada 1970’den 2000’e kadar yılda 90 ila 100 arasında orta ve büyük ölçekli afet yaşandı. Rapora göre, 2030’da aşırı sıcak dalgalarının sayısı 2001’dekinin üç katı olacak.

Ayrıca yüzde 30 daha fazla kuraklık yaşanacak. İklim değişikliğinin afet sayısındaki artışta önemli yeri olduğu belirtilen raporda, Covid-19, ekonomik krizler ve gıda kıtlığının etkisinin de önemine dikkat çekildi.

“Kısır döngünün içindeyiz”

Euronews’ta yer alan habere göre, UNDRR Başkanı Mami Mizutori, insanların bugün afetlerin neye mal olduğunu kavrayamadıklarını beliterek “Kısır döngünün içindeyiz.” dedi.

Mizutori, afetlere yapılan harcamaların yaklaşık yüzde 90’ının sadece yüzde 6’sının yeniden yapılanma ve yüzde 4’ünün önleme ile ilgili acil yardımlar olduğuna dikkat çekti.

Rapora göre, 1990’da afetler dünyaya yılda yaklaşık 70 milyar dolara mal olurken bu rakam günümüzde yılda 170 milyar dolara çıktı.

Bu arada Mizutori, daha iyi uyarılar ve önleme sayesinde yıllardır afet ölümlerinin istikrarlı bir şekilde azaldığını hatırlattı.

Ancak raporun yazarlarından ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nden iklim ve sosyal bilimci Roger Pulwarty, son beş yılda afet ölümlerinin önceki beş yıldan “çok daha fazla” olduğuna dikkat çekti.

Orman yangınları ve sıcak hava dalgalarının, Ukrayna’daki bir savaş ile gıda ve yakıt kıtlığı gibi etkilerin bağlantısına vurgu yapan Pulwarty, toplumun afetlere hazırlanması durumunda yıllık ölümlerindeki son artışın geçici olabileceğini kaydetti.

Yoksul ülkeler daha çok etkileniyor

Harvard İnsani Yardım Girişimi’nden Markus Enenkel, “afetlerin daha yoksul ülkeleri ekonomik olarak zengin olanlardan daha sert vurduğunu” söyledi.

Uzmanlar raporda riskleri ele alırken kısa vadeli değil 25 yıl gibi uzun vadeli planlar yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Güney Carolina ‘Hazards Vulnerability and Resilience Institute’ Eş Direktörü Susan Cutter, “eşitsizlik, yoksulluk ve iklim değişikliği gibi riskin arkasındaki faktörlerin azaltılması gerektiğinin” önemini vurguladı.

Paylaşın