Afganistan’ı Sel Vurdu: En Az 22 Ölü

Afganistan’da aşırı yağışlar ve sel en az 22 kişinin ölümüne, yüzlerce evin yıkılmasına ve hali hazırda gıda konusunda ciddi sorunlar yaşanan ülkede geniş tarım arazilerinin zarar görmesine neden oldu.

Taleban yönetiminin ülkenin hemen hemen üçte birinde etkili olan yağışlar ve sellerle başa çıkmakta zorlandığı, bu nedenle uluslararası yardıma ihtiyaç duyduğu belirtildi.

Afganistan Doğal Afetler Yönetimi Sözcüsü Hassibullah Şekhani “Sel ve fırtına 12 bölgede etkili oldu 22 kişi öldü, 40 kişi yaralandı” dedi. Şekhani, sel ve fırtına nedeniyle en az 500 evin oturulamaz hale geldiğini, 2 bin evin zarar gördüğünü, 300 baş hayvanın telef olduğunu, 3 bin dönümlük tarım alanında mahsüllerin zarar gördüğünü söyledi.

Afganistan’a doğal afet sonrası Kızılhaç’ın yardım ettiği, ancak ülkenin diğer uluslararası kurumlardan da yardım beklediği ifade ediliyor.

Afetin özellikle ülkenin batısındaki Badghis ve Faryab’la kuzeydeki Baghlan eyaletlerinde etkili olduğu belirtiliyor.

Son yıllarda ciddi bir kuraklık sorunuyla karşı karşıya olan ülkede iklim değişikliğinin de etkisiyle elde edilen mahsüllerde büyük azalma görülüyor.

Yıllarca savaşın etkisinde olan, geçen yıl Ağustos ayında ABD’nin çekilmesiyle yönetimi Taleban’ın ele geçirdiği ve yurtdışı varlıkları dondurulan Afganistan, ciddi ekonomik sorunlar yaşıyor.

Paylaşın

Rusya: Ambargoya Karşı Seçenekleri Değerlendiriyoruz

Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya petrol ambargosu uygulama planları karşısında Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, Rusya’nın tüm seçeneklerini değerlendireceğini söyledi. Pakette kademeli petrol ambargosunun yanı sıra Rusya’nın en büyük bankasına yaptırım ve Rus yayıncıların Avrupa’da yasaklanması yer alıyor. Bunlar Rusya’ya karşı şu ana kadar açıklanan en sert önlemler olarak değerlendiriliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırım paketini açıklayarak, Rusya’dan ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini söylemişti.

Rusya, 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal etmiş, önce Kiev’e saldırmış, ancak burada Ukrayna’nın güçlü direnişiyle karşılaşmasının ardından yönünü ülkenin güneyine ve doğusuna çevirmişti. Rusya, işgali Ukrayna’yı milliyetçilerden ve neo-Nazilerden arındırmak için yaptığı ‘‘özel askeri operasyon’’ olarak değerlendiriyor. Batılı ülkeler ise Rusya’nın nedensiz bir savaş başlattığını belirterek, Rusya ekonomisini hedef alan bir dizi yaptırım uyguluyor.

Rusya son olarak Karadeniz’deki filosunda yer alan bir denizaltının Ukrayna’daki belli kara hedeflerine iki Kalibr füzesi fırlattığını bildirdi.

Rusya ilk kez Nisan ayının sonunda Ukrayna’daki hedefleri denizaltı saldırısıyla vurmaya başlamıştı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, NATO’nun Ukrayna’ya silah taşıyan araçlarının sahada hedef olabileceğini ve imha edilebileceğini söyledi.

Rus RIA haber ajansına göre Şoygu ayrıca Mariupol kentindeki Azovstal çelik fabrikasında bulunan Ukraynalı savaşçıların güvenli şekilde abluka altında tutulduklarını bildirdi. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Rus birliklerine fabrikadaki Ukrayna güçleriyle çatışmaya girilmemesi ancak sanayi bölgesinin sıkı kordon altına alınması talimatını vermişti.

‘‘Rusya güneyde ve doğuda faaliyetlerini arttırıyor’’

Ukrayna ise Çarşamba günü Rusya’nın Mariupol kentini tamamen kontrol altına almaya çalışırken, ülkenin doğusu ve güneyindeki saldırılarını arttıracağı uyarısında bulundu. Batılı ülkeler Kiev’i Rus işgalinden korumak için daha çok askeri yardım yapma kararlılıklarını belirtirken Mariupol’un, Rus güçlerine teslim olan ilk büyük şehir olabileceği yorumu yapılıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan Çarşamba günü yapılan açıklamada, haftalardır kuşatma altında olan Mariupol’da 162 subay dahil Ukrayna’nın 36. Deniz Tugayı’ndan bin 26 askerin teslim olduğu ve limanın tamamen kontrol altına alındığı bildirildi.

Rusya, Azovstal sanayi bölgesinin ele geçirilmesi halinde, Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki ana limanının kontrolunu tamamen ele geçirmiş olacak. Böylece ülkenin güneyinde 2014’te Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’la doğuda Rusya’nın desteklediği ayrılıkçılar tarafından yönetilen bölge arasında bir koridor oluşacak.

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, Rus güçlerinin Azovstal’a ve limana saldırılarını sürdürdüklerini bildirdi. Savunma Bakanlığı sözcüsü ise kendilerine tesisteki Ukraynalı askerlerin teslim olduğuna dair bir bilgi gelmediğini kaydetti.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ise gece saatlerinde yayınladığı video mesajında, Rus güçlerinin yenilgilerinin intikamını almak için ülkenin güneyi ve doğusundaki faaliyetlerini yoğunlaştırdığını söyledi.

Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçılara eşlik eden Reuters haber ajansı gazetecileri, Azovstal bölgesinden dumanların yükseldiğine tanık oldu. Tesisteki 36’nci Deniz Tümeni bir gün önce mühimmatlarının bittiğini bildirmişti.

Ukrayna, Mariupol’da binlerce kişinin öldürüldüğünü söylüyor ve Rusya’yı bölgedeki sivillere yardım götüren konvoylarını engellemekle suçluyor.

Belediye Başkanı Vadim Boyçenko Rusya’nın mobil ölü yakma araçları ile savaş suçu delillerinden kurtulmaya çalıştığını öne sürüyor. Ancak Reuters haber ajansı bu açıklamayı doğrulamanın mümkün olmadığını belirtiyor.

ABD’nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Büyükelçisi Michael Carpenter’a göre, AGİT tarafından kurulan bir uzman heyetinin ilk raporu, Ukrayna’daki Rus birliklerinin ‘‘insanlık dışı faaliyetlerini’’ belgeliyor.

Carpenter, raporda sivillerin doğrudan hedef alındığı, tıbbi tesislere saldırıldığı, tecavüz, infaz, yağma ve sivillerin Rusya’ya zorla sınır dışı edildiğini gösteren kanıtların yer aldığını belirtti.

Kiev ilçe polis şefi, başkentin çevresinde Rus güçlerinin geri çekildiği bölgede 720 ceset bulunduğunu, 200’den fazla kişinin ise kayıp olduğunu aktardı.

Harkiv’de bombardıman yoğunlaştı

Ukrayna’nın en büyük ikinci şehri olan kuzeydoğudaki Harkiv’in belediye başkanı ise Çarşamba günü bombardımanın yoğunlaştığını ve Maxar firmasının uydu fotoğraflarının bölgede uzun zırhlı araç bloklarını gösterdiğini söyledi.

Ukraynalı yetkililer Harkiv’de son 24 saat içinde iki yaşında bir çocuk dahil en az yedi kişinin öldüğünü ve 22 kişinin yaralandığını bildirdi. Bölge Valisi Oleh Sinehubov, Ukrayna kuvvetlerinin bölgedeki kasabalara saldıran iki Rus uçağını düşürdüğünü öne sürdü.

AP: ‘‘Tiyatroda 600’e yakın kişi öldü’’

Ukrayna savaşında bugüne kadar sivillerin hedef alındığı en ölümcül saldırı ise 16 Mart’ta Mariupol’daki Donetsk Akademik Bölgesel Drama Tiyatrosu’na yapılan Rus bombardımanıydı.

Associated Press haber ajansı konuya ilişkin soruşturmasında saldırının tahmin edilenden çok daha fazla kişinin ölümüne neden olmuş olabileceği sonucuna vardı. AP, saldırının binanın içinde ve dışında 600’e yakın kişinin ölümüne yol açtığına dair kanıtlar bulduğunu bildirdi. Bu, şimdiye kadar belirtilen ölü sayısının neredeyse iki katına işaret ediyor.

AP’nin soruşturması, o gün tiyatronun içinde olanları, hayatta kalan 23 kişinin, kurtarma görevlilerinin ve tiyatronun bomba sığınağı olarak kullanılmasına aşina olan kişilerin açıklamalarıyla yeniden canlandırdı.

AP ayrıca tiyatronun kat planlarını, o gün öncesinde, esnasında ve sonrasında içeride çekilen fotoğraf ve videolar ile uzmanlardan gelen bildirimlerle yeniden çizdi.

AP tarafından elde edilen bir belgeye göre, hükümet yaklaşık 300 kişinin öldüğü erken tahmininde bulunmuş ve bir savaş suçları soruşturması başlatmıştı.

Ancak AP muhabirleri, çoğu tiyatrodan gelen ve insanların nerede barındığını ayrıntılı olarak anlatan doğrudan tanıklar tarafından defalarca gözden geçirilen binanın kat planının 3 boyutlu bir modelinin yeniden çizmesiyle çok daha yüksek bir sayıya ulaştı.

Tüm görgü tanıkları, en az 100 kişinin binanın hemen dışında kurulmuş mutfakta olduğunu ve hiçbirinin hayatta kalmadığını söyledi. Tanıklar ayrıca binanın içindeki odaların ve koridorların dolu olduğunu ve her 3 metrekare boş alana yaklaşık bir kişinin düştüğünü anlatı.

Hayatta kalanların çoğu, hava saldırısı sırasında içeride yaklaşık bin kişinin olduğu tahmininde bulundu ancak kurtarma görevlileri dahil kaçtığı görülenlerin sayısı ise 200 civarındaydı.

AP’nin soruşturması, Rusya’nın tiyatronun Ukrayna güçleri tarafından yıkıldığı veya Ukrayna askeri üssü olarak hizmet verdiği yönündeki iddialarını da yalanlıyor.

Tanıkların hiçbiri binanın içinde Ukraynalı askerlerin faaliyet gösterdiğini görmediklerini belirtti.

Görgü tanıkları içinde çocukların olduğu, herkesin şehrin en büyük bomba sığınağı olduğunu bildiği bir yer olan tiyatronun Rusya tarafından hedef alındığından şüphe duymadıklarını belirtti.

Mariupol, Ukrayna işgali sırasında Rus güçlerinin yol açtığı yıkımın ve Ukrayna’nın direnişinin sembolü olarak öne çıkıyor. Yetkililer, kuşatma sırasında kentte yaklaşık 20 bin sivilin öldüğünü söylüyor. Mariupol’e erişimin kesilmesiyle, daha fazla savaş suçunun işlenebileceğinden endişe ediliyor.

(Kaynak: Amerika’nın Sesi)

Paylaşın

2021’de 40 Milyon Kişi Daha Açlık Sınırının Altına Düştü

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik krizlerin geçim kaynaklarını zora sokması nedeniyle geçen yıl açlıkla karşı karşıya kalanların sayısının 193 milyona ulaştığını açıkladı. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Örgütün yıllık raporunda 2021 yılında yaklaşık 40 milyon insanın “akut gıda güvensizliği”ne sürüklendiği belirtildi.

Raporda 53 ülkenin büyük açlık sorunlarıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi. Bu ülkelerin başında salgın, afet ve çatışmalarla mücadele eden Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Tigray bölgesindeki ayrılıkçı güçlerle yaşanan iç savaşın etkisiyle Etiyopya, Suudi Arabistan öncülüğündeki güçlerle İran destekli güçler arasındaki  savaşın yıkıma uğrattığı Yemen ve Taliban’ın kontrolü ele geçirmesinin ardından büyük bir mali krize sürüklenen Afganistan geliyor.

“Ukrayna’daki savaş kıtlığı daha da artırabilir”

Rapor her ne kadar Rusya’nın Ukrayna’da açtığı savaşın etkilerini içermese de, uzmanlar savaşın kıtlığa yol açabileceğine ve bunun akut gıda güvensizliğini daha da derinleştirebileceğine dikkat çekiyor.

Rusya ve Ukrayna buğday, ayçiçek yağı ve gübre gibi en büyük temel tarım ürünlerinin üreticisi durumunda. Çatışmaların dünya gıda fiyatlarını mart ayında en yüksek seviyeye çıkardığını ifade eden FAO, savaşların  küresel gıda sisteminin birbirine bağlı doğası ve kırılganlığını arttırdığını vurguluyor.

Örgüt büyük gıda krizleriyle mücadele eden Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Madagaskar gibi ülkelerin büyük çoğunluğunun buğday ithalatını Rusya’dan yaptığını kaydederek durumun kötüye gittiğini belirtiyor.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Gıda Programı (WFP) da, Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu gıda fiyat artışının dünyanın bazı bölgelerinde açlık, kıtlık ve yetersiz beslenmeyi tetikleyebileceği uyarısında bulunmuştu.

Üçlü ölümcül kombinasyon

Birleşmiş Milletler akut gıda güvensizliğini bir kişinin hayatını sürdürebilmesi için yeterli besin tüketmede aciz kalması ya da geçim kaynaklarının acil tehlike altında olması olarak tanımlıyor.

FAO raporunda, bu tür açlığın kıtlığa ve yaygın ölümlere kayma tehdidini beraberinde getirdiğinin altını çizdi. FAO, Dünya Gıda Programı ve Avrupa Birliği’nin 2016 yılında hazırladığı ilk rapordan bu yana akut gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olan kişi sayısı giderek artıyor.

FAO 2021’deki bu artışın sebebini üçlü ölümcül kombinasyon olarak tanımladığı çatışmalar, aşırı hava koşulları ve ekonomik şoklara bağladı.

Rapora göre 2021’de çatışma ve güvensizlik 24 ülkede 139 milyon kişiyi akut açlığa sürükleyen temel sebep oldu.

Ekonomik şoklar ise Covid-19’un etkisini daha da kötüleştirerek 21 ülkede 30 milyondan fazla insanı vurdu.

Aşırı hava koşulları ise sekiz Afrika ülkesinde 23 buçuk milyon insanı akut gıda güvensizliğine iten başlıca sebebi oluşturdu.

FAO ekim mevsimi başlayan riskli bölgelerde yerel gıda üretimini arttırmak ve istikrara kavuşturmak için 1,5 milyar dolara ihtiyaç bulunduğunu kaydetti.

FAO’nun raporunda kırsal toplulukların derhal ve daha fazla desteklenmemesi halinde açlık ve kaybolan geçim kaynaklarının ölçeğinin korkunç boyutlara varabileceğini belirtiyor ve kaybedecek zaman olmadığına dikkat çekiyor.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Rusya Petrolüne İthalat Yasağı

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar paketini açıklayarak, “Rusya’dan ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini” söyledi.

Von der Leyen, Rusya’ya uygulanacak altıncı yaptırım paketini “Ukrayna’nın Rusya’ya karşı verdiği savaşın sonucu AB’nin geleceğini de belirleyecek. Avrupa’nın güçlü, toplumlarla kaynaşık ve krizlere dayanıklı olmasının cevabı Ukrayna’da verilecek” sözleriyle duyurdu.

Yeni yaptırım paketinin içeriği hakkında Avrupa Parlamentosu’nda bir konuşma yapan Von der Leyen, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açtığı savaşın sadece Avrupa’nın güvenliğini değil, küresel güvenliği de tehdit ettiğini belirterek, uluslararası toplumun tepkilerinin haklı olduğunu dile getirdi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, “Güçlünün değil, uluslararası hukukun üstün ve belirleyici olacağı tartışılmaz. Bu yüzden Putin’in vahşice başlattığı saldırının bedelini ödemesi gerekiyor” dedi.

27 AB ülkesinin onayı gerekiyor

27 AB ülkesi tarafından onaylanması gereken yeni pakette Rusya’ya karşı petrol ambargosu ve bankacılık sektörüne yeni yaptırımların yanı sıra Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile yakınlığıyla bilinen Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’in AB ülkelerine girişini yasaklama kararı da yer alıyor.

Pakette yer alan en önemli yaptırım ise, Rus petrolünün Avrupa’ya ithalatının yasaklanması. Von der Leyen, “ham petrol alımının 6 ay içinde, işlenmiş petrol ürünlerinin alımının ise yıl sonuna kadar tamamen durdurulmasının hedeflendiğini” söyledi.

AB ülkeleri enerji bakanları önceki gün Brüksel’deki buluşmalarında, petrol ambargosunu ele almış, Polonya ve Baltık ülkeleri ithalat yasağının hemen başlamasını isterken, Almanya ve diğer AB ülkeleri ise bu yaptırımın hayata geçirilebilmesi için zamana ihtiyaç olduğunu savunmuştu.

Konuşmasında bu konuda yaşanan anlaşmazlığa değinen Von der Leyen, daha önce petrol ithalatı yasağına onay vermeyeceklerini duyuran Macaristan ve Slovakya’ya özel bir konum tanınacağını ve bu ülkelerin petrol ambargosuna sonradan dahil olabileceklerini bildirdi.

Macar hükümeti, petrol talebinin yüzde 65’ini Rusya’dan karşıladıklarını belirterek, “Ülkenin enerji güvenliğini garanti altına almanın bizim tarafımızdan somut adımlar gerektirdiğini açıkça söylüyoruz. Bu nedenle Rusya’dan Macaristan’a gaz ve petrol tedarikini sınırlayacak yaptırımlara onay vermeyeceğiz” açıklaması yapmıştı.

Bankalar SWIFT’den çıkarılıyor

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yeni yaptırım paketi kapsamında Sberbank, Moskovskiy Kreditniy Bank ve Rosselhozbank dahil büyük Rus bankalarının SWIFT sisteminden de çıkarılacağını ifade etti. Von der Leyen, böylece Rusya’nın küresel ödeme sisteminden tamamen kopacağını dile getirdi.

AB ve ABD, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının hemen sonrasında bazı Rus bankalarını SWIFT’ten çıkarmışlardı. Von der Leyen ayrıca, Rus devletine ait uluslararası yayın yapan kuruluşlara da yasak getirileceğini duyurdu. Von der Leyen, “AB’de kablo, uydu, internet veya akıllı telefon uygulamaları aracılığıyla, hangi şekil ve biçimde olursa olsun yayın yapmalarına izin verilmeyecek” dedi.

Ukrayna’ya AB üyeliği perspektifi

Konuşmasının sonunda, “Biz Ukrayna’nın bu savaşı kazanmasını istiyoruz” diyen Von der Leyen, devletin ayakta kalabilmesi için her ay 5 milyar Euro mali yardım gerekeceğini, savaş sonrasında ülkenin yeniden inşası için ise 100 milyarlarca Euro desteğin kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

Von der Leyen, “AB olarak bize düşen sorumluluğu üstleniyoruz. Bu yolun sonunda Ukrayna’nın AB üyeliği de bulunuyor” diye konuştu.

Paylaşın

Taliban’dan Yeni Yasak: Kadınlara Ehliyet Vermeyin

Afganistan’da kontrolü ele geçiren Taliban, eğitimden çalışmaya en temel haklarını gasp ettiği kadınların ehliyet almasını da engelliyor. Afganistan’ın en ileri şehri olarak bilinen Herat’ta sürücü belgesi çıkaran kurum ve kuruluşlar, kadınlara ehliyet vermemelerinin sözlü olarak bildirildiğini aktardı.

Afganistan’daki muhafazakar dayatmaya rağmen büyük şehirlerde otomobillerin direksiyonlarında kadınları görmek mümkün.

Ancak AFP’ye konuşan Herat’taki sürücü okullarından sorumlu Trafik İdaresi Enstitüsü Başkanı Can Ağa Açakzay, “Kadınların şehirde araba kullanmalarını engellemeye yönelik değil, ama kadın sürücülere ehliyet vermeyi durdurmak için sözlü talimat aldık” dedi.

Sürücü kursu sahibi Adile Adil, ‘Taliban’ın şimdiki ve gelecek kuşakların annelerinin sahip olduğu fırsatlardan mahrum kalmaları için uğraştığını’ söyledi. 29 yaşındaki kadın eğitmen, “Bize kadınlara eğitim ve ehliyet vermememiz söylendi” dedi.

Direksiyonun başına geçip ailesine bayram hediyeleri almak için pazara giden Şeyma Vefa, bir Taliban militanına, ‘taksi şoförüyle yolculuk etmektense kendi aracında gitmenin daha rahat olduğunu söylemek zorunda kaldığını’ belirtti. Vefa “Kardeşimin ya da kocamın eve gelmesini beklemeden ailemi arabamla doktora götürebilmeliyim” diye ekledi.

Yıllardır otomobil kullanan bir kadın olan Fereştah Yakubi, “Hiçbir aracın üzerinde sadece erkeklere ait olduğu yazmıyor. Aslında bir kadının kendi aracını kullanması çok daha güvenli” dedi.

Taliban, ulusal çapta yazılı kararnameler yayımlamak yerine yerel makamların bazen sözlü olarak ferman çıkarması yönünde hareket ederken, bölgenin enformasyon ve kültür idaresinden sorumlu Naim el Hak Hakkani de resmi talimat verilmediğini söyledi.

Kısa süre önce ehliyet başvurusunda bulunduğunu belirten Zeynep Muhsini, ‘erkek sürücülerin kullandığı taksilere kıyasla kadınların kendi arabalarında kendilerini daha güvende hissettiklerini’ belirtti.

Ehliyet engellemesini, ‘Taliban rejiminin Afgan kadınlarının elinde kalan son birkaç haktan yararlanmasını engellemek için her şeyi yapacağının yeni bir işareti’ olarak değerlendiren 26 yaşındaki Muhsini, “Taliban kadınlara yönelik kısıtlamaları yavaş yavaş artırıyor” dedi.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın

ABD Ve Birleşik Krallık “Çin’le Savaş” Konulu Gizli Görüşme Yaptı

ABD ve Birleşik Krallık’ın (BK), Tayvan yüzünden Çin’le savaşma ihtimalini azaltmak ve acil durum planlarını konuşmak için görüştüğü iddia edildi. BK merkezli Financial Times’ın konu hakkında bilgisi olan kaynaklara dayandırdığı habere göre görüşmeye, üst düzey isimler katıldı.

Adı açıklanmayan kaynaklar, Beyaz Saray Hint-Pasifik Koordinatörü Kurt Campbell ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Çin’den sorumlu ismi Laura Rosenberg’ün, BK yetkilileriyle martta görüştüğünü öne sürdü. Tayvan görüşmesinin, ülkelerin Hint-Pasifik stratejisine dair iki günlük toplantılarının bir parçası olduğu yazıldı.

Üç kaynak Washington’ın, Tayvan konusunda farkındalık oluşturmak için BK gibi Avrupalı müttefiklerle işbirliğini artırmak istediğini ifade etti.

Bir yetkili, Londra’nın Taipei’yle diplomatik açıdan daha fazla neler yapabileceğinden Asya’da caydırıcılığın artırılmasına kadar toplantının pek çok noktayı kapsadığını söyledi. Görüşmede ayrıca ABD’nin, Tayvan yüzünden Çin’le savaşa girmesi halinde BK’nin ne tür bir rol oynayacağının da ele alındığı öne sürüldü.

İddiaya göre ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, Tayvan hakkında yabancılarla paylaşılması yasak olan istihbaratı, müttefiklerine sağlıyor. Britanyalı bir yetkili, söz konusu gizli görüşmenin iki ülke arasında Tayvan üzerine şu ana kadar yapılan “en üst düzey ve en önemli” toplantı olduğunu söyledi.

FT’nin ulaştığı ABD’li ve Britanyalı yetkililer, konu hakkında yorum yapmadı. Üst düzey bir Tayvanlı yetkili, ABD’nin Taipei planlarına daha fazla müttefikini dahil etme çabalarının farkında olduklarını söyledi.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Tayvan uzmanı Ryan Hass, “Ukrayna’da yaşananlar göz önüne alındığında, hem savaş ihtimalini azaltmak hem de muhtemel bir çatışmaya hazırlanmak için Taipei üzerine yapılan istişareleri artırmak akıllıca” dedi.

Çin-Tayvan gerginliği

II. Dünya Savaşı sonrasında Çin’de Milliyetçi Parti ve Komünist Parti arasındaki iç savaş Komünist Parti’nin zaferiyle sonuçlandı. Mağlubiyetin ardından Milliyetçi Parti liderleri Tayvan’a sığındı. Soğuk Savaş nedeniyle Batı’yla ilişkilerini koparan Çin’i 1970’lerin başına kadar Birleşmiş Milletler’de (BM) Tayvan ya da resmi adıyla Çin Cumhuriyeti temsil etti.

BM’nin 1971’de aldığı Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıma kararı gerginliği yeni bir boyuta taşıdı. Kararın ardından Tayvan, BM’den çıkarıldı.

Pekin yönetimi, “tek Çin” ilkesini benimseyerek Tayvan’ın kendi topraklarının parçası olduğunu savunuyor. Buna göre Çin, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan’ın ülkelerle diplomatik ilişkiler kurmasına, BM’de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor. Tayvan ise o günden bu yana bağımsızlık arayışını farklı biçimlerde sürdürüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Üç Çocuk Açıklanamayan Karaciğer Sorunu Nedeniyle Öldü!

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), şu ana kadar 16 ülkede görülen nedeni belirsiz hepatit virüsünün belirtileriyle ilgili uyarılarını yinelerken, Endonezya’da 3 çocuğun nisan ayında açıklanamayan karaciğer sorunu yüzünden öldüğü açıklandı.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Endonezya Bağlık Bakanlığı’nın, pazartesi günü yaptığı açıklamayla dünyada gizemli hepatitten ölen çocuk sayısı Avrupa’daki vakayla birlikte 4’e çıktı.

Endonezya Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Jakarta’da hayatını kaybeden çocukların hastaneye kaldırıldığında mide bulantısı, ateş, kusma, sarılık, ishal, bilinç kaybı gibi belirtiler gösterdiğini aktardı.

Karaciğer iltihaplanması ve ciddi hepatit sorunlarının küçük yaşta çocuklarda çok fazla görülmemesi, sağlık yetkililerini bu konuda endişelendiren konuların başında geliyor.

DSÖ’ye göre, gizemli hepatit salgını yüzünden şu ana kadar 16 yaş altı 17 hastaya karaciğer nakli yapıldı. DSÖ, bir başka açıklamasında çocuklarda görülen ve nedeni açıklanamayan hepatit vakalarının sayısının 200’e çıktığını duyurdu.

Avrupa Hastalıkları Önleme Merkezi Direktörü Andrea Ammon, İngiltere’de gizemli hepatit yüzünden hastalanan çocuk sayısının 111’e çıktığını açıkladı. AB ülkeleri içindeyse 55 vaka şu ana kadar kayıtlara geçerken, ABD ve İsrail de gizemli hepatit vakası örülen ülkeler içinde yer alıyor.

DSÖ, İngiltere’de ortaya çıkan ve daha sonra 16 ülkede görülen nedeni belirsiz hepatit virüsünün belirtilerini taşıyanlar için standart hijyen kurallarını uygulama tavsiyesinde bulunuyor.

DSÖ Araştırmacısı Dr. Philippa Easterbrook, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisinin basın toplantısında, virüs bulaşan çok az çocuğun Kovid 19 aşısı yaptırdığı bilgisini paylaşarak, vakaların Kovid 19 aşılamalarıyla bir bağlantısı olmadığını vurgulamıştı.

Hastalığın “gizemli” veya “nedeni belirsiz” olarak tanımlanması, akıllara Kovid 19 virüsünü getirirken, yeni bir “küresel salgın” ihtimalini de gündeme taşıdı. Kovid 19, henüz adı konulmadan önce “gizemli bir akciğer rahatsızlığı” olarak tanımlanıyordu.

Paylaşın

BM Genel Sekreteri Guterres’den Afrika’ya Yardım Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, pandeminin ve Ukrayna savaşının etkilerinin azaltılması için Afrika ülkelerinin borçlarının hafifletilmesi ve bu ülkelere daha fazla yardım edilmesi çağrısında bulundu.

Guterres, Afrika turunun ilk ayağı olan Senegal’de konuştu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dolayısıyla Afrika’da gıda, enerji ve mali krizlerin yaşandığına dikkat çeken Guterres, “uluslararası finans kuruluşları, hükümetlerin temerrüde düşmemesi ve sosyal güvenlik ağlarına ve sürdürülebilir kalkınmaya yatırım yapabilmesi için likiditeyi ve mali alanı arttırarak borç hafifletme tedbirlerini acilen devreye sokmalıdır” dedi.

Guterres ayrıca, BM’nin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’na (IMF), çeşitli fonların ve borç tahliye araçlarının seferber edilmesi konusunda önerilerde bulunduğunu, ancak şimdiye kadar alınan tedbirlerin yetersiz kaldığını dile getirdi. BM Genel Sekreteri, nüfusunun yüzde 80’inin COVID-19 aşısı olmadığı Afrika’ya, varlıklı ülkeleri ve ilaç şirketlerini aşı temini ve yerli aşı üretimi gibi konularda yardım etmeye de çağırdı.

“Aşılamanın ötesinde, COVID sonrası iyileşmeye yapılan yatırımlar söz konusu olduğunda büyük dengesizlikler görüyoruz” diyen Guterres, Afrika’da kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) büyüme oranının gelecek 5 yılda dünyaya göre yüzde 75 daha az olacağını tahmin ettiklerini belirtti.

Guterres, Dakar’da Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall ile bir yerli aşı üretim merkezini gezdiğini de dile getirdi. Ancak Reuters haber ajansı, Güney Afrika’daki “Aspen Pharmacare” şirketinden bir yöneticinin, aşı üretim tesisinin tek bir sipariş bile almadığını ve kapanma riskinin bulunduğunu söylediğini aktardı.

IMF’den geçen hafta yapılan açıklamada, Corona virüsü pandemisinin birçok yoksul ülkeyi borç sıkıntısına sürükleyerek, ekonomilerin iyileşmesine engel olduğu bildirilmişti. IMF, Sahra altı Afrika’da kamu borçları oranlarının son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştığına da dikkat çekmişti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Senegal’in ardından Nijer ve Nijerya’yı da ziyaret edecek.

Paylaşın

İsrail İle Rusya Arasında ‘Hitler Krizi’

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un “Hitler Yahudi’ydi” ve “En büyük Yahudi karşıtları Yahudilerdi” şeklindeki açıklamaları Moskova ve Tel Aviv arasında diplomatik kriz yarattı. İsrail, Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi’ni pazartesi günü Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı ve Lavrov’un açıklamasını protesto etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov söz konusu ifadeleri, Pazar günü İtalyan TV programı Zona Bianca’ya verdiği röportajda sarf etti. Röportajda Lavrov’a Rusya’nın Ukrayna’yı işgal gerekçesi olarak öne sürdüğü “ülkeyi Nazilerden arındırmak” söyleminin nasıl mümkün olabileceği soruldu.

Rus bakan bu soruya, “Yanılıyor olabilirim ama Hitler’in de Yahudi kökleri vardı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin Yahudi olması kesinlikle hiçbir şey ifade etmiyor. En büyük Yahudi karşıtlarının, yine Yahudiler olduğu söylenir” diye yanıt verdi.

Nazi Almanyası, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi Soykırımı ile 6 milyon Yahudiyi öldürmüştü. Rusya tarafından gelen bu açıklama, İsrail siyasetinde tepkiyle karşılandı.

İsrail Başbakanı Naftali Bennett, “Böylesi yalanlar, tarihin en korkunç suçlarından Yahudileri sorumlu tutmak ve böylelikle de Yahudilere zulmedenleri, bu mesuliyetten kurtarmak anlamına gelir. Bugün hiçbir savaş ne Yahudi soykırımıdır ne de soykırım gibidir”

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Yedioth Ahranoth’a verdiği röportajda, Lavrov’un bir İtalyan televizyonuna verdiği demeçte, “(Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir) Zelenskiy’nin Yahudi olduğunu söylüyorlar. Bana göre Hitler’de Yahudi kanı vardı. En büyük Yahudi karşıtları, Yahudilerdir.” ifadelerini değerlendirdi.

Lavrov’un sözlerini “affedilemez, skandal bir açıklama, feci bir tarihi hata” şeklinde tanımlayan Lapid, Rusya’dan özür beklediklerini belirtti. Lapid, Rusya’nın Tel Aviv Büyükelçisi’nin İsrail Dışişleri Bakanlığına “kolay geçmeyecek bir görüşme için çağrılacağını” söyledi.

Öte yandan İsrail’in İsrail’deki Yad Vaşem Soykırım Anma Merkezi Başkanı Dani Dayan da Lavrov’u kınadı. Dayan, “Sözlerinin pek çoğu absürt, yanıltıcı, tehlikeli. Her türlü kınamayı hak ediyor” dedi. Lavrov’un Yahudi soykırımının ters yöne çevrilmesi için uğraştığını belirten Dayan, “Hitler’in Yahudi kökenli olduğuna dair tamamen asılsız bir iddia ile kurbanları suçlulara dönüştürmek istiyor” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, mart ayı sonunda yaptığı bir konuşmada İsrail’in Ukrayna karşısındaki ‘tarafsız’ kalma politikasını eleştirerek, İsrail’in ülkesine silah yardımı yapmasını istemişti.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba da Lavrov’un sözlerine sert tepki gösterdi. Twitter’da yaptığı paylaşımda Kuleba, “Lavrov, Rus seçkinlerinin köklü antisemitist duygularını gizlemekten kendini alamadı. Çirkin sözleri, Başkan Zelenskiy’e, Ukrayna, İsrail ve Yahudi halklarına yönelik bir saldırıdır” dedi.

Paylaşın

Taliban’dan Dünyaya Çağrı: Yönetimimizi Tanıyın

Afganistan’da idareyi ele geçiren Taliban’ın lideri Molla Heybetullah Ahundzade, uluslararası topluma çağrı yaparak yönetimlerinin tanınmasını istedi. Dünyanın “küçük bir köy” haline geldiğini söyleyen Ahundzade, uygun diplomatik ilişkilerin ülkenin sorunlarının çözülmesine yardımcı olacağını söyledi.

Eouronews’ta yer alan habere göre, Ahundzade, mesajında, Afganistan’ın “güçlü bir İslami ve ulusal ordu ile istihbarat örgütü” inşa ettiğini kaydetti.

Taliban’ın Afganistan’da geçtiğimiz ağustosta iktidarı ele geçirmesinden sonra hiçbir ülke bu yönetimi resmen tanımadı. Taliban yönetimine yapılan en büyük eleştirilerin başında “kadınların giderek kamusal yaşamdan dışlanması ve kız çocuklarının eğitimine izin verilmemesi” geliyor.

Ramazan Bayramı öncesi yazılı mesaj paylaşan Ahundzade, “sorunlarımızı resmi olarak ve diplomatik normlar ve ilkeler çerçevesinde ele alabilmemiz için” tanımanın şart olduğunu söyledi; kızlar için ortaokulların yeniden açılması da dahil olmak üzere uluslararası sorunlardan bahsetmedi.

Kandahar’da yaşayan Ahundzade, “Şüphesiz dünya küçük bir köye dönüştü. Afganistan’ın dünya barışı ve istikrarında rolü var. Bu ihtiyaca göre dünya, Afganistan İslam Emirliğini tanımalı.” dedi.

“Modern eğitim için merkezler açıldı”

Taliban’ın yönetimi devralmasından sonra on binlerce kadın resmi işlerini kaybetti; yanlarında bir erkek akrabası olmadıkça ülkeyi terk etmeleri, şehirler arası seyahat etmeleri yasaklandı.

Daha önce kız öğrencilerin eğitim gördüğü ortaokul ve lise seviyesindeki eğitim kurumlarının 23 Mart’ta açılacağını duyuran Taliban ani bir kararla ‘Okulların İslam hukukuna göre açılması için yeni bir plan hazırlanana kadar kapalı kalacağını’ belirterek verdiği sözden geri adım attı.

Bayram mesajında yetkililerin “hem dini hem de modern eğitim” için yeni merkezler ve medreseler açtığı” belirtildi: “Afganistan’daki kadın ve erkeklerin tüm şeriat haklarına saygı duyuyoruz ve bunlara bağlıyız. Bu insani ve duygusal meseleyi siyasi amaçlar için bir araç olarak kullanmayın.”

“Şeriata davet zorla olmamalı”

İnsanların Taliban ideallerini isteyerek benimsemesi ve zorlanmaması gerektiğini söyleyen Ahundzade, “İlgili makamlar insanları hikmetle şeriata davet etmeli ve bu konuda aşırılıktan kaçınmalıdır” ifadesini kullandı. Ahundzade, “İslami değerlere” göre ifade özgürlüğüne bağlı olduğunu da kaydetti.

Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden sonra ülkede yüzlerce medya kuruluşu kapandı, kamuya açık müzik yayınları yasaklandı ve kadınların yer aldığı film ve diziler yayından kaldırıldı. 70’li yaşlarında olduğuna inanılan Ahundzade’nin, 2016’dan beri Taliban’ın ‘ruhani lideri’ olarak biliniyor.

Paylaşın