Dünyada Yerinden Edilenlerin Sayısı 60 Milyona Yaklaştı

Ülke İçinde Yerinden Edilenleri İzleme Merkezi (IDMC) ile Norveç Mülteciler Konseyi (NRC) tarafından ortak hazırlanan rapor, geçen yıl yaklaşık yarısı 18 yaş altında olmak üzere 59,1 milyon kişinin ülke içinde evlerini terk etmek zorunda kaldığını ortaya koydu.

Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna’yı işgali yüzünden ülke içinde evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısının 2022 yılı sonu itibarıyla rekor kırması bekleniyor.

IDMC Direktörü Alexandra Bilak, BM rakamlarına göre Ukrayna’nın işgali yüzünden 8 milyon kişinin bu ülkede evini terk etmek zorunda kaldığını hatırlatarak, “Ukrayna’daki savaş yüzünden 2022 yılı için tablo çok daha karanlık olacak gibi gözüküyor.” dedi.

NRC Genel Sekreteri Jan Egeland ise, “dünyadaki durum hiç bu kadar kötü olmamıştı.” diyerek karamsarlığını dile getirdi.

Raporda göre, geçen yıl ülke içinde evlerini en fazla terk edenler, Sahra-altı Afrika’sı bölgesinde yaşayanlar oldu. Ciddi bir kuraklık yaşayan ve iç çatışmalara sahne olan Etiyopya’da 5 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Taliban’ın yönetimi ele geçirdiği Afganistan, 2021 yılı şubat ayında yaşanan darbenin yaşandığı Myanmar, iç savaş ve çatışmaların sürdüğü Libya, Irak ve Suriye yine yerinden edilmiş kişilerin en fazla olduğu ülkeler içinde yer aldı.

2021 yılı sonu itibarıyla 6,7 milyon kişinin terk etmek zorunda Suriye, bu alanda yine rekoru elinde tutuyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 5,3 milyon, Afganistan ve Yemen’de ise yine 4 milyonun üzerinde kişinin ülke içinde yerinden edildiği tahmin ediliyor.

Rapora göre, sadece doğal felaketler yüzünden geçen yıl ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı 23,7 milyona ulaştı. Rapora göre, Çin, Filipinler ve Hindistan’da yerlerinden edilenlerin yüzde 70’i doğal felaketler yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Maymun Çiçeği Virüsü Avrupa’nın Ardından Kuzey Amerika’da Da Görüldü

Ateş, döküntü, şiddetli baş ağrısı, sırt ağrısı, kas ağrıları, halsizlik ve şişmiş lenf düğümleri gibi belirtileri olan Maymun Çiçeği (monkeypox) hastalığının Avrupa’nın ardından Kuzey Amerika’da da görüldüğü açıklandı. 

6 Mayıs’ta İngiltere’de ilk vakanın ortaya çıkmasının ardından hastalığa yakalananların sayısının 9’a yükseldiği belirtilirken, Kanada’da 10 şüpheli vakanın gözlem altında tutulduğu belirtildi. Amerika Birleşik Devletleri’ne Kanada’dan gelen bir kişinin ise hastalığa yakalandığının tespit edildiği ve karantinaya alındığı açıklandı.

Maymun Çiçeği’ne ilk olarak İngiltere’de Nijerya’dan gelen, kimliği ve cinsiyeti saklı tutulan bir kişide rastlanmıştı. Çarşamba günü ise İspanya, Portekiz, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri ilk vakaların ülke topraklarında görüldüğünü açıkladı.

Fareler gibi enfekte kemirgenler veya diğer hayvanlardan bulaşan hastalığın semptomları arasında ateş, baş ve kas ağrısı, sırt ağrısı, yorgunluk, titreme ile lenf düğümlerinde şişme bulunuyor. Ayrıca hastalık sırasında sıklıkla yüzde, cinsel organlar çevresinde ve vücudun genelinde döküntüler gözlemleniyor.

İspanya ve Portekiz’de şüpheli vakalarda tanının kesinleşmesinin ardından karantina uygulanmaya başlarken aynı zamanda ulusal çapta sağlık alarmı verildi.

Her ne kadar insandan insana bulaşma riskinin düşük oldu belirtilse de vaka sayısındaki hızlı artış endişelendiriyor. Konuyu yakından takip ettiğini açıklayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkilileri İngiltere’deki bazı vakaların eşcinsel bireyler olduğunun da altını çizdi.

“Hastalığın erkeklerle cinsel ilişkiye giren erkeklerde görüldüğünü gözlemliyoruz” açıklamasında bulunan DSÖ yetkilileri, hastalık bulaş dinamiğinin anlaşılmasında bu yeni bilginin önemine vurgu yaptı.

Öte yandan DSÖ Acil Müdahalelerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ibrahima Soce Fall, Cenevre’de yaptığı açıklamada, “Cinsel eğilimi ne olursa olsun her birey Maymun Çiçeği hastalığını bulaştırabilir” dedi.

Maymun çiçeği hastalığı nedir?

Maymun çiçeği, 1980’li yıllarda tamamen ortadan kalkan çiçek hastalığının daha az bulaşıcı, daha hafif semptomlara neden olan ve daha az ölümcül hastalığa yol açan bir çeşit akraba virüsü.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) verileri, bu virüsün ilk Orta ve Batı Afrika’daki tropik yağmur ormanlarında ortaya çıktığını ortaya koyuyor.

Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı’na (UKHSA) göre, maymun çiçeği insanlar arasında kolayca yayılmayan nadir bir viral enfeksiyon.

DSÖ, bulaşmanın, enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları veya deri veya mukoza lezyonları ile doğrudan temas yoluyla gerçekleşebileceği görüşünde.

İlk nerede görüldü?

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi’ne (CDC) göre, hastalık 1958’de maymun kolonilerinde keşfedildi. İnsana bulaşan ilk vaka 1970 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DRC) rapor edildi.

O tarihten bu yana Benin, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Fildişi Sahili, Liberya, Nijerya, Kongo Cumhuriyeti, Sierra Leone ve Güney Sudan’ın da içinde bulunduğu 11 Afrika ülkesinde bu virüs görüldü.

CDC’ye göre, Afrika dışında bildirilen ilk maymun çiçeği salgını, 2003 yılında ABD’de enfekte bir memeli hayvanın ithalatı sonucu ortaya çıktı.

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) verilerine göre, 2018 ve 2019’da, tümü Nijerya’da yolculuk yapmış ikisi Britanya, biri İsrail’den ve biri Singapur’dan yolcuya maymun çiçeği teşhisi kondu.

Belirtileri ne?

Ateş, döküntü, şiddetli baş ağrısı, sırt ağrısı, kas ağrıları, halsizlik ve şişmiş lenf düğümleri, maymun çiçeği ile ilişkili en yaygın belirtiler olarak biliniyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, maymun çiçeği olan hastalarda ateşin başlamasından sonraki 1 ila 3 gün içinde deri döküntüleri görülüyor. Döküntüler daha çok yüzde yoğunlaşırken, yüze ilave olarak, avuç içi ve ayak tabanları, ağız mukozasını, cinsel organları da etkiliyor.

Maymun çiçeğinin kuluçka süresi genellikle 6 ila 13 gün olarak bilinse de DSÖ’ye göre bu süre 5 ila 21 gün arasında değişebiliyor.

Tedavisi var mı?

DSÖ’ye göre, şu anda maymun çiçeği için önerilen özel bir tedavi yok.

Çiçek hastalığına karşı aşılamanın hastalığı önlemede yaklaşık yüzde 85 oranında etkili olduğu tespit edildi. Bu nedenle, ciddi semptomları önlemek için çiçek aşısı yapılmasını öneriliyor.

Maymun çiçeği virüsünün doğal konağı kemirgenlerin yanı sıra ip sincapları, ağaç sincapları, primatlar.

Maymun çiçeği virüsü taşıyan kişilerin çoğu hastalığı hafif atlatıyor. 2003 yılında ABD’de yaşanan yayılmada, 47 kişi hayatını kaybetmişti.

Nasıl bulaşıyor?

Maymun çiçeğinin doğal nedeni henüz tespit edilmedi, ancak kemirgenler en olası kaynak olmasına rağmen, enfekte hayvanlardan az pişmiş et ve diğer hayvansal ürünleri yemenin olası bir risk faktörü olacağı tahmin ediliyor.

DSÖ, bulaşmanın, enfekte hayvanların kan, vücut sıvıları veya deri veya mukoza lezyonları ile doğrudan temas yoluyla gerçekleşebileceği görüşünde.

Dünya Sağlık Örgütü yetkilisi Dr. İbrahim Soce Fall, virüsün endemik olduğu ülkelerde dahi henüz nasıl bulaştığının tam olarak anlaşılamadığını, bulaşma dinamikleri açısından hâlen birçok bilinmez olduğunu açıkladı.

Maymun çiçeği virüsü taşıyan kişilerin çoğu hastalığı hafif atlatsa bile DSÖ’ye göre, bu virüsten ölüm oranı yüzde 11 civarında. Çocuklar ve gençlerde ölüm oranı daha fazla olabiliyor.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den ‘Küresel Gıda Krizi’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterresi Rusya’nın Ukrayna’da sürdürdüğü savaşın tarım ürünlerinin fiyatlarının artmasına yol açtığını hatırlattı; savaşın ve fiyatlardaki artışın devam etmesi halinde küresel gıda krizi yaşanabileceğini söyledi.

Guterres, özellikle az gelişmiş ülkelerde ve yoksul halklarda gıda güvenliğinin savaş sebebiyle daha ciddi bir tehlike altına girdiğini belirtti.

Ukrayna’dan yapılan gıda ihracatının savaş öncesi seviyeye dönmemesi halinde dünyanın yıllarca sürecek bir kıtlıkla karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Ukrayna’da üretilen ve dünya genelinde ihtiyacın önemli bir kısmını karşılayan ayçiçek yağı ve bazı tahıl ürünleri, limanların kapalı olması nedeniyle ülkeden ihraç edilemiyor. Bu da arzı düşürürken fiyatları artırıyor.

BM verilerine göre küresel gıda fiyatları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 30 arttı.

Çarşamba günü New York’ta konuşan Guterres, “Savaş on milyonlarca insanı gıda güvensizliğinin sınırlarına itti, bu da yetersiz beslenme, geniş kitlelerde açlık ve nihayetinde kıtlığa yol açabilir.” dedi:

“Birlikte harekete geçersek dünyada herkese yetecek kadar gıda var. Ancak bu sorunu bugün çözmezsek gelecek aylarda küresel gıda yokluğuyla karşı karşıya kalabiliriz.”

Ukrayna’nın gıda üretimi konusunda bir adım atılmadığı takdirde krize etkili bir çözüm bulunamayacağını belirten Guterres, Rusya ve Belarus’ta üretilen gübrenin de küresel piyasaya ulaştırılması gerektiğini söyledi.

Guterres, bu konuyla ilgili Rusya ve Belarus’la yoğun iletişim halinde olduğunu; ABD ve Avrupa Bilriği (AB) ile de görüşerek ithalatı normal seviyelere çekmeye çalıştığını söyledi.

Guterres’in açıklamaları, Dünya Bankası’nın dünyadaki gıda güvensizliği sorununa çözüm için 12 milyar dolarlık daha fon ayırdığı açıklamasıyla aynı güne denk geldi.

Savaş öncesinde Rusya ve Ukrayna, dünyanın tahıl ihtiyacının yüzde 30’unu karşılıyordu. Ukrayna dünyanın “ekmek sepeti” olarak anılırken limanlarından her ay 4,5 milyon ton tarım ürünü ithal ediliyordu.

Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan askeri harekatından bu yana arz büyük oranda azaldı ve dünya genelinde fiyatlar uçtu. Cumartesi günü bir diğer kritik tahıl üreticisi olan Hindistan’ın da ihracatı durdurduğunu açıklamasının ardından fiyatlar daha da yükseldi.

BM’ye göre şu an bir önceki hasattan elde edilen yaklaşık 20 milyon ton tahıl, Ukrayna’dan çıkarılamıyor. Eğer küresel piyasaya çıkışına izin verilirse dünya genelinde büyük bir rahatlama yaratacak.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Kamboçya’da “Penis Bitkilerini Rahat Bırakın” Uyarısı

Kamboçya hükümeti, ülkenin ünlü penis bitkilerinin rahatsız edilmemesi ve koparılmaması için uyarı yayımladı. Çevre Bakanlığı’nın resmi Facebook hesabından yayımlanan bir gönderide penis bitkilerini kopararak kameraya poz veren üç kadının fotoğrafı yer aldı.

Fotoğrafa eşlik eden açıklamada “Bu yaptıkları yanlış. Gelecekte bir daha yapmayın! Doğal kaynakları sevdiğiniz için teşekkür ederiz ama onları koparmayın, rahat bırakın” ifadelerine yer verildi.

Görünüşü itibarıyla erkek cinsel organını andırdığı için Kamboçya’ya özgü bu etçil bitkiye “penis bitkisi” adı veriliyor.

Kamboçya Doğa Tarihi Dergisi’nde 2021’de yayımlanan bir araştırmaya göre, ülkedeki etçil bitkilerin doğal yaşam alanları, tarımsal faaliyetler ve turizm endüstrisinin korunan alanları kapsaması nedeniyle giderek azalıyor.

Bu nedenle bakanlık yetkilileri, halktan nadir görülen bu tür bitkileri kendi hallerine bırakmalarını talep ediyor.

Botanikçi ve botanik illüstratörü François Mey, bitkilerinin görüntüsünün komik olduğunu ama onları koparmanın bitkilerin varlığını devam ettirme çabalarını tehlikeye attığını ifade etti.

“İnsanların poz vermek, bitkilerle selfie çekmekle ilgilenmesi sorun değil” diyen Mey, sözlerini şöyle sürdürdü: Ama bu çiçekleri koparmayın çünkü onları zayıflatıyorsunuz. Bitkinin beslenmesi için bu çiçeğe ihtiyacı var.

Kamboçya’da penisle benzerliğiyle dikkat çeken iki bitki var. Bunların Latince adları N. holdenii ve N. bokorensis.

Bu bitkiler görünüş açısından birbirine çok benzese de penis bitkisiyle genellikle N. bokorensis kastediliyor.

Zira yaban hayatı fotoğrafçısı Jeremy Holden’ın keşfettiği N. holdenii son derece nadir görülüyor. Bu bitkiyi yalnızca konunun uzmanları arayıp bulabiliyor.

Holden, “Benim bitkim [N. holdenii] Kamboçya’nın güneybatısındaki Kakule Dağları’nda birkaç gizli yerde yetişiyor” ifadelerini kullanıyor.

Fotoğrafçıya göre N. Bokorensis çok daha erişilebilir durumda ve ülkenin güneyindeki Bokor Dağı’yla Bokor Milli Parkı’nda yetişiyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Meksika’da Kaybolanları Sayısı 100 Bini Aştı

Meksika’da 1964’ten bu yana kaybolan kişi sayısı resmi verilere göre 100 bini aştı. Ulusal Kayıp Kişiler Sicili raporunda, ülkede son 58 yılda muhtelif nedenlerle kaybolanların sayısının 100 bin 12 olduğu bildirildi. 

Kaybolanlarımız için Hareket’ten yapılan açıklamada gerçek rakamın resmi verinin çok üzerinde olduğu belirtilerek hükümetin kaybolan kişilere yönelik yeterince çaba harcamadığı ifade edildi. Açıklamada, “Meksika devletinden, ülkede yaşadığımız korkunç şiddet ve güvensizlik krizine bağlı olarak kaybolan kişilerin bulunması için kapsamlı ve güçlü şekilde mücadele edilmesini talep ediyoruz.” ifadesi kullanıldı.

Raporda, çetelerin yol açtığı şiddet sarmalı kadar hükümetin de kaybolanlardan sorumlu olduğu kaydedilerek, “Giderek daha fazla ailenin benzer acılara maruz kalması çok acı ve endişe verici. 4 bini aşkın gizli mezar ortaya çıkartıldı. Kayıp kişilere ulaşılacak yasaların ve kamu politikalarının teşvik edilmesi elzemdir.” değerlendirmesine yer verildi.

Yetkililer tarafından acilen kayıp kişilerin ailelerinden gelen taleplere yanıt verilmesi gerektiği bildirilen raporda, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının kayıp kişilere ilişkin raporlarının da dikkatle incelenmesi istendi.

Nisan ayında Birleşmiş Milletler Zorla Kaybedilmeyle Mücadele Komitesi Meksika’da kayıplardaki yükseliş trendinin alarm verici düzeyde olduğunu duyurmuştu. BM kayıplardan büyük oranda organize suç örgütlerinin sorumlu olduğunu, fakat devlet yetkililerinin de ihmal veya sessiz kalma gibi sorumlulukları olduğunu açıklamıştı.

Meksika hükümeti de adli tıp kurumlarında kimliği tespit edilemeyen 37 bin ceset olduğunu açıkladı fakat sivil toplum kuruluşları bu sayının çok daha yüksek olduğunu savunuyor.

Tanımlanamayan cesetlere kayıp yakınlarından DNA eşleştirme çabası da bir çok cesedin örnek alınmadan  gömülmesi nedeniyle de sonuçsuz kalıyor. Meksika’da kayıpları arama komisyonu raporlarına göre ise ülkede kayıp ihbarı verilen 94 bin 500 kişiden haber alınamıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

ABD’den Küba’ya Yönelik Kısıtlamaları Gevşetme Kararı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi Küba’ya yönelik kısıtlamaların bazılarının kaldırıldığını açıkladı. Küba ise, ABD yönetiminin ülkeye yönelik ambargoya son vermediğini ve Kübalı kuruluşlar ile ABD vatandaşlarının seyahatine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılmadığını duyurdu.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, önceki Başkan Donald Trump döneminde getirilen yaptırımların bazıları kaldırılarak başkent Havana dışındaki şehirlere uçuşların ve aile birleşimi programlarının yeniden başlaması kararı alındı.

Konuyla ilgili Beyaz Saray açıklaması özetle şu şekilde:

Aile birleşimi, havale işlemleri, girişimciler

“Birleşik Devletler, bugün ulusal güvenlik çıkarlarımıza uygun bir şekilde Küba halkına olan desteği arttırmak için bir dizi önlem alıyor.

Küba halkı, eşi benzeri görülmemiş bir insani kriz ile karşı karşıya; bizim politikamız Küba halkının baskı ve ekonomik sıkıntıdan azade bir gelecek kurmasına yardım etmek için halkı güçlendirmeye odaklanmaya devam edecek. Yönetim, özellikle şunları yapacak:

  • Kübalı Aile Birleşim Programını (CFRP) yeniden hayata geçirerek ve konsolosluk hizmetlerinin kapasitesini arttırarak aile birleşimini kolaylaştırmak. Sınırlı göçmen vize işlemleri 3 Mayıs 2022’de Havana’da devam etti. CFRP’yi yeniden hayata geçireceğiz ve Havana’daki vize işlemlerini arttıracağız; bunu yaparken de Georgetown, Guyana’daki ABD Büyükelçiliğindeki göçmen vize vakalarının çoğunu işleme almaya devam edeceğiz.
  • Küba halkına destek olmak için onaylanmış seyahati genişleterek Birleşik Devletler ve Küba halkının aile bağlarını ve eğitimle ilişkili bağlantılarını güçlendireceğiz. Havana dışındaki yerlere de tarifeli ve tarifesiz uçuşlara izin vereceğiz.
  • Ayrıca, internete daha fazla erişimi ve havale işlemleri firmalarını desteklemek ve Kübalı girişimcilere ek destek sağlamak da dahil olmak üzere kişiden kişiye ve diğer kategorilerdeki grup eğitim seyahatlerini ve iş görüşmeleri ve mesleki araştırmalar ile ilgili belli seyahatleri yeniden hayat geçirmek için düzenleyici değişiklikler yapacağız. Bireysel grup ziyaretlerini yeniden hayata geçirmeyeceğiz.

  • Bağımsız Kübalı girişimcileri destekleyeceğiz. Genişletilmiş bulut teknolojisi, uygulama programlama arayüzleri ve e-ticaret platformlarına erişime izin vererek kamu sektörü dışında ticari fırsatları teşvik edeceğiz. Kübalı girişimciler ile internet tabanlı faaliyetler, elektronik ödemeler ve iş yapma fırsatları için ek ödeme seçeneklerine desteği arttırmak için seçenekleri gözden geçireceğiz. Girişimcilerin mikrofinans ve eğitime olan erişimini artırmak için çalışacağız.
  • Para havalelerinin Küba halkına daha özgürce ulaştığından, fakat bunu yaparken insan hakları ihlalleri işleyenleri zenginleştirmediğimizden emin olacağız.
  • Özellikle ailelerin para gönderme işlemlerine konan üç ayda bir 1.000 dolar sınırlamasını kaldıracağız ve (aile dışı) bağış amaçlı para havalelerine izin vereceğiz; bu da bağımsız Kübalı girişimcilere destek olacak. Küba pazarında daha fazla erişimi teşvik etmek adına elektronik ödeme işlemcileri ile çalışacağız. Kuruluşları Küba Kısıtlama Listesinden kaldırmacayacağız.”

Küba’dan açıklama

The Wall Street Journal gazetesinin aktardığına göre, Küba Dışişleri Bakanlığı Beyaz Saray açıklamasına yanıt vererek söz konusu değişikliklerin “olumlu olduğunu ama kapsamının sınırlı olduğunu” söyledi.

Bakanlıktan yapılan açıklamada ABD Başkanı Joe Biden’ın seçim vaatlerinden bazılarını yerine getirdiği, ama Washington’un ambargoya son vermediği ya da Kübalı kuruluşlar ile ABD vatandaşlarının seyahatine getirilen kısıtlamaların ortadan kaldırılmadığı ifade edildi.

Bakanlık ayrıca ABD’nin Küba siyasetinde çok dramatik bir değişiklik olmadığını ve ABD yönetiminin yaklaşımının Küba’dan ABD’ye artan göç dalgası yüzünden suçlama yöneltme yönünde olduğunu söyledi.

Paylaşın

Rusya’dan Batı’ya İskandinav Uyarısı: Tahammül Etmeyeceğiz

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Rus RIA haber ajansına yaptığı açıklamada, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerinin ‘hata olacağını’ belirterek, “Bu durumun askeri gerilimi arttıracağını ve bölgede öngörülebilirliği azaltacağını” ifade etti.

Ryabkov, açıklamasının devamında, “Ne Brüksel, ne Washington ne de başka bir NATO başkenti bizim buna katlanacağımız yanılgısına düşsün” dedi.

Helsinki ve Stockholm’ün NATO üyeliğinin hata olacağını savunan Ryabkov, “Askeri gerilim yükselecek, bu bölgedeki öngörülebilirlik azalacaktır. Bu gelişen durumda ne yapılması gerektiğine dair hayali bir hüküm için sağduyunun feda edilmesi utanç vericidir” diye konuştu.

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin “Ukrayna’nın işgalinin gerekçesi olacağını” defalarca söylemiş, bu durumun ülkesi için tehdit teşkil ettiğini ifade etmişti.

Rusya, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımı durumunda “askeri-teknik bir tepki vereceğini” bildirmişti. Putin’in yardımcılarından biri, geçen ay, Kaliningrad’a nükleer silahlar ile hipersonik füzelerin konuşlandırılabileceğini ifade etmişti.

Finlandiya’nın NATO üyeliğine başvuracağını açıklamasının ardından Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, geçen hafta yaptığı açıklamada, bunun Rusya için “kesinlikle” bir tehdit olacağını söylemişti.

Peskov, gazetecilere verdiği demeçte, “NATO genişlemesi ve İttifak’ın sınırlarımıza yaklaşması dünyayı ve kıtamızı daha istikrarlı ve güvenli hale getirmez” demişti.

Rusya’nın Finlandiya’nın NATO’ya katılması gibi bir durumda vereceği yanıtın nasıl bir şekle sahip olacağı sorusunu da yanıtlayan Peskov, “Her şey NATO’nun genişleme sürecinin nasıl ilerleyeceğine, hangi askeri altyapının sınırlarımıza ne kadar yaklaşacağına bağlı olacak” şeklinde konuşmuştu.

Bu iki İskandinav ülkesinin 1949’da Sovyetler Birliği’nin Avrupa’ya güvenliğine yönelik tehdidine karşı kurulan NATO’ya üye olması halinde bu gelişme Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin enönemli stratejk sonuçlarından biri olacak.

Finlandiya Rusya ile bin 300 kilometrelik sınır paylaşıyor. Ülke Rusya’dan bağımsızlığını 1917’de kazandı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında yapılan iki savaşta toprak kaybetti.

İsveç ise son 2 yüz yıldır hiç savaşmadı. İsveç’in dış politikası demokrasinin desteklenmesi ve nükleer silahsızlandırma üzerine odaklanıyor.

Batılı ülkeler 30 üyeli NATO’nun tamamen savunma amaçlı olduğunu belirtiyor. Rusya ise NATO’nun ve ittifakın en büyük ve güçlü üyesi Amerika Birleşik Devletleri’nin Kremlin’in Batı sınırlarındaki güvenlik kaygılarını görmezden gelmekle suçluyor.

Paylaşın

Kiliseye Silahlı Saldırı: 1 Ölü, 4 Ağır Yaralı

Silahlı bir saldırgan Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) California eyaletinin güneyindeki bir kiliseye silahlı saldırı düzenledi. The New York Times gazetesinin aktardığına göre, dün (15 Mayıs) California’nın güneyindeki Geneva Presbiteryen Kilisesi’nde gerçekleşen saldırıda bir kişi hayatını kaybederken dört kişi ağır yaralandı.

Los Angeles’a yaklaşık 50 mil uzaklıktaki Laguna Woods bölgesinde yerel saatle 13.26’da yaşanan saldırı sırasında kilisede bulunan kişiler saldırganı bağlayarak müdahale etti. Orange County Şerif Yardımcısı Jeff Hallock, saldırganın üzerinde iki silah bulunduğunu duyurdu.

Ölü ve yaralılarla ilgili bilgi paylaşan Orange County Şerif Departmanı Sözcüsü Carrie Braun ise ölü ve yaralıların çoğunun Tayvan kökenli olduğunu, olayla ilgili soruşturmanın halen sürdüğünü ve saldırının ne saikle gerçekleştirildiğinin henüz belli olmadığını ifade etti.

Braun’un açıklamasına göre, olayda yaralanan dört kişinin durumu ağırken yaralılardan biri olayda hafif yaralandı. Şerif Departmanı, olayda yaralananların yaşları 66 ile 92 arasında değişen dört Asyalı erkek ve 86 yaşında bir Asyalı kadın olduğunu açıkladı.

Saldırıyı gerçekleştirenin de 60 yaşlarında Asyalı bir erkek olduğunu ifade eden Şerif Yardımcısı Hallock, saldırının kilise mensuplarının sabah ayininin ardından öğle yemeği yerken yaşandığını söyledi.

Bir gün önce New York’da ırkçı saldırı

ABD’nin California eyaletindeki kilise saldırısından bir gün önce New York’da bir süpermarkete ırkçı bir saldırı gerçekleştirilmişti.

Buffalo kentinde “beyaz üstünlükçü” 18 yaşındaki Payton S. Gendron, süpermarkette bulunanlara ateş açmış, 11’i Siyah, toplam 13 kişiyi vurmuştu. Vurulanlardan 10 kişi hayatını kaybetmiş, 3 kişi ağır yaralanmıştı. New York Times da saldırıyla ilgili, “ABD tarihindeki en ölümcül ırkçı saldırılardan” diye yazdı.

Paylaşın

Belçika ‘Eşcinsellik Dönüşüm Terapisini’ Yasaklıyor

Belçika hükümet, LGBTQİ+’ların cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini veya cinsiyet ifadesini değiştirmeyi, bastırmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlayan yöntemlerin kullanılmasını yasaklamaya hazırlanıyor.

BBC Türkçeden Yusuf Özkan’ın haberine göre; Cinsiyet Eşitliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Sarah Schlitz, hükümetin talebi doğrultusunda yasa tasarısı hazırlamaya başladı.

Schiltz’e bu uygulamanın, psikoterapi ve elektroşok terapisinden saldırıya ve hatta “düzeltici” tecavüze kadar uzandığını belirtiyor.

Bakan Schiltz, LGBTQİ+ bireylerin cinsel yönelimini, cinsiyet kimliğini veya cinsiyet ifadesini değiştirmeyi, bastırmayı veya ortadan kaldırmayı amaçlayan bu uygulamaya son vermek istediklerini vurguladı.

Belçikalı bakana göre, mevcut yasalarda bu uygulamalardan dolayı birini kovuşturmanın ispat yükü genellikle çok ağır.

Bu nedenle yeni düzenlemede “dönüştürme” uygulamalarının gerçekleştirilmesi, sunulması, teşvik edilmesi ve reklamının yapılmasının ayrı ayrı suç kapsamına alınacak.

Yeni düzenlemede, “Gerçek veya algılanan cinsel yönelimi, cinsiyet kimliğini veya cinsiyet ifadesini değiştirmeye, devre dışı bırakmaya veya bastırmaya çalışmak ve insanlara doğum cinsiyetlerini kabul ettirmek yasaktır” ifadesine yer verilecek.

Not; Belçika, kişilerin cinsel yönelimini değiştirmek amacıyla işkenceye varan yöntemlerin kullanıldığı “dönüşüm terapisi” adı verilen uygulamanın yürürlükte olduğu 68 ülkeden biri.

Paylaşın

ABD’de Irkçı Saldırı: En Az 10 Ölü

ABD’de New York eyaletinin Buffalo kentinde meydana gelen saldırıda 10 kişinin öldüğünü, 3 kişinin ise yaralandığını açıkladı. Yetkililer, saldırganın hedef aldığı 13 kişiden 11’inin siyahi olduğunu belirtti.

New York eyaletinin Buffalo kentinde üzerinde askeri kamuflaj üniforması olan bir kişi, girdiği süpermarkette ırkçı sloganlar atarak alışveriş yapanların üzerine ateş açtı. Saldırıda en az 10 kişinin yaşamını yitirdiği, çok sayıda kişinin de yaralandığı bildirildi.

Buffalo kentindeki “Tops Friendly Market”e düzenlenen silahlı saldırıda henüz kimliği açıklanmayan saldırganın üzerinde askeri kıyafet ve askeri teçhizat olduğu belirtildi. Saldırıda yaşamını yitirenlerin tamamının siyah Amerikalı olduğu bilgisi verildi.

Yaşamını yitiren on kişi arasında, saldırının yapıldığı süpermarkette güvenlik görevlisi olarak çalışan emekli bir polis memurunun da bulunduğu kaydedildi. Silahlı saldırganın, saldırı anının giydiği askeri kaska yerleştirdiği bir kamerayla olayı canlı yayınladığı öne sürüldü.

Buffalo Belediye Başkanı Bryon Brown, öğleden sonra meydana gelen saldırının ardından düzenlediği basın toplantısında, olayın ardından “kalp kırıklığı yaşadığını” ifade etti. Brown, en az 10 kişinin öldüğü silahlı saldırıyla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldığını belirtti.

Buffalo kenti emniyet yetkilileri, görgü tanıklarının ifadelerine göre silahlı saldırganın süpermarkette elindeki makinalı tüfekle ateş açtığı sırada ırkçı sloganlar attığını, en az 70 el silah sesi duyduklarını belirtti.

Yetkililer, saldırganın 18 yaşında olduğunu ve saldırının ardından güvenlik güçlerine teslim olduğunu belirtti. Güvenlik güçleri, saldırganın beyaz olduğunu, silahlı saldırıyı düzenlediği süpermarketin daha çok siyahların yaşadığı bir semtte bulunduğunu, süpermarket müşterilerinin çoğunluğunun da siyah Amerikalılar olduğunu açıkladı.

Silahlı saldırının ardından sosyal medya hesabından açıklama yapan New York Valisi Kathy Hochul, olayla ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğini belirtti. FBI’ın saldırıyı hem nefret suçu hem de ırkçı güdümlü şiddet içeren aşırılık olarak soruşturduğu bildirildi.

Saldırgan birinci derece cinayetten yargılanacak

Hakim karşısına çıkarılan ve birinci derece cinayet suçlamalarını kabul etmeyen saldırgan Payton Gendron, ikinci kez hakim karşısına 17 Mayıs’ta yerel saat ile 9.30’da çıkacak.

Polis, saldırgana ait olduğu düşünülen ve internette yayımlanan manifestoyu inceliyor

Öte yandan polis saldırgana ait olduğu düşünülen ve internette yayımlanan manifestoyu incelediğini açıkladı.

ABD medyasına göre 180 sayfa olduğu belirtilen ve saldırganın yazdığına inanılan manifestoda, “siyasi elitlerin beyaz nüfusu azaltmak için göç ve diğer politikaları kullandığı belirtiliyor ve saldırganın mümkün olduğu kadar çok siyahiyi öldürme planı” yer alıyor.

Manifestoda saldırgan, kendisini “faşist, beyazların üstünlüğünü savunan biri ve ırkçı” olarak tanımlıyor.

Saldırganın manifestosunda 2020 yılında pandemi sırasında can sıkıntısından “4chan” web sitesine göz atmaya başladığını, sitede önce silahlar, daha sonra da beyazların üstünlüğünü savunan infografiklerle karşılaştığını yazdığı ifade ediliyor.

Paylaşın