150’den Fazla Bilim İnsanından “Gıda Krizi” Uyarısı

150’den fazla “Nobel ve Dünya Gıda Ödülü” sahibi bilim insanı, yaklaşan küresel açlık krizini önlemek için acilen eylem yapılması çağrısında bulundu. Çağrıya pek çok tanınmış isim de destek verdi.

Nobel veya Dünya Gıda Ödülü almış 150’den fazla bilim insanı bugün bir açık mektup yayımladı. Gelecek yıllarda daha çok mahsul alınması ve küresel açlık krizinin önlenmesi için daha fazla çaba sarf edilmesi çağrısı yapıldı.

153 imzalı mektupta bu doğrultudaki araştırmaların yoğunlaştırılması ve gıda dağıtımının geliştirilmesi için yetkililere seslenildi. Daha farklı çeşitlerde ve daha fazla gıda üretilmeden iklim değişikliği ve nüfus artışının yarattığı tehlikelere karşı koyulamayacağı savunuldu.

Toprak bozulması ve su kıtlığı gibi olumsuz faktörlerin daha da etkili olacağı bildirildi. Halihazırdaki tahminlere göre 700 milyon kişinin gıda güvencesizliği içinde ve yoksulluktan muzdarip olduğu hatırlatıldı.

2050 itibarıyla dünya nüfusuna 1,5 milyar kişinin daha ekleneceği düşünüldüğünde, gerekli adımlar atılmazsa yeterli gıdaya ulaşamayacak kesimin de büyüyeceği vurgulandı: Gelecekteki gıda ihtiyaçlarını karşılama yolunda değiliz, buna hiç yakın değiliz.

Buğday ve pirinç gibi temel gıdalarda fotosentez hızını artırmak, kimyasal gübrelere ihtiyaç duymayan mahsuller üretmek ve meyvelerle sebzelerin raf ömrünü artırmak gibi yöntemlerin geliştirilebileceği ifade edildi.

Bilim insanları sonbaharda düzenlenen bir gıda erişimi zirvesi sonrasında bu mektup için çalışmalara başladı.

2011’de Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Brian Schmidt, imzacısı olduğu mektupla ilgili şu ifadeleri kullandı: Bu hızlıca çözülebilir bir sorun. 25 yıl içinde milyarlarca insanı etkileyecek bir problem. Çözülmesi halinde kaybeden kimsenin olmayacağı bir mesele. Tek yapmamız gereken şey, bunu çözmek.

Schmidt, ABD gibi büyük devletlerin yanı sıra Gates Vakfı gibi dev sivil toplum kuruluşlarının bu konuda önayak olabileceğini söyledi.

2022’de Dünya Gıda Ödülü’nü kazanan NASA iklim etkileri araştırmacısı Cynthia Rosenzweig, bilim insanlarının gerekli araştırmaları yaptığını ancak daha fazla fonla daha hızlı mesafe kat edilebileceğini vurguladı.

Büyük patlama fizikçisi Robert Woodrow Wilson, Nobel ödüllü kimyager Jennifer Doudna, Dalai Lama, ekonomist Joseph E Stiglitz, NASA bilim insanı Cynthia Rosenzweig, Etiyopya asıllı Amerikalı genetikçi Gebisa Ejeta, Afrika Kalkınma Bankası Başkanı Akinwumi Adesina,

Nobel edebiyat ödülü sahibi Wole Soyinka ve kara delikler Nobel fizikçisi Sir Roger Penrose, 2024 Dünya Gıda Ödülü ortak sahibi ve ABD’nin küresel gıda güvenliği özel temsilcisi Cary Fowler tarafından koordine edilen çağrıya imza atanlar arasındaydı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 46 Bin 645’e Yükseldi

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 61 artarak 46 bin 645’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 281 artarak 110 bin 012’ye çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Savaş, Gazze’de geniş bir bölgeyi dümdüz etti. Gazze Şeridi’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ını yerlerinden edildi, birçoğu da birden fazla kez kaçmak zorunda kaldı. Yüzbinlerce kişi, yiyecek ve diğer temel ihtiyaçlara sınırlı erişimle sahil boyunca yayılan çadır kamplarda toplanmış durumda.

Son haftalarda İsrail ve Hamas ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşmaya yaklaşmış gibi görünüyor.

Katarlı arabulucular, Gazze’de 15 aydır devam eden savaşın sona erdirilmesine yönelik ilk adım olarak çatışmaların durdurulması ve Filistinli tutuklularla rehinelerin takas edilmesini öngören bir anlaşma taslağını İsrail ve Hamas’a gönderdi.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın görevi Başkan Joe Biden’dan devralmasına sadece bir hafta kala yetkililer, Doha’daki görüşmelerde bir ilerleme kaydedildiğini ve anlaşmanın yakın olabileceğini belirtiyor. Hamas anlaşma hakkında herhangi bir detay vermezken, gazetecilere bilgi veren İsrailli bir yetkiliye göre taslaktaki ana noktalar şöyle:

İlk aşamada İsrailli 33 rehine serbest bırakılacak. Bunlar arasında çocuklar, kadın askerler de dahil olmak üzere kadınlar, 50 yaş üstü erkekler, yaralılar ve hastalar bulunuyor. İsrail çoğunun hayatta olduğuna inanıyor ancak Hamas’tan resmi bir doğrulama gelmedi.

İlk aşama planlandığı gibi ilerlerse anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki 16. günde hayatta kalan rehinelerin, erkek askerler ve askerlik yaşındaki erkeklerin serbest bırakılacağı ve ölen rehinelerin cesetlerinin iade edileceği ikinci aşama için müzakereler başlayacak.

Geri çekilme aşamalı olacak ve İsrail güçleri sınırdaki İsrail kasaba ve köylerini savunmak üzere sınır bölgesinde kalacak. Buna ek olarak, Gazze’nin güney sınırı boyunca uzanan Philadelphi koridorunda güvenlik düzenlemeleri yapılacak ve İsrail anlaşmanın ilk birkaç gününden sonra bu koridorun bazı bölümlerinden çekilecek.

Silahsız Kuzey Gazze sakinlerinin geri dönmesine izin verilecek ve silahların oraya taşınmamasını sağlayacak bir mekanizma kurulacak. İsrail askerleri Gazze’nin merkezindeki Netzarim koridorundan çekilecek.

Cinayet ya da ölümcül saldırılardan hüküm giymiş Filistinli militanlar da serbest bırakılacak ancak sayıları canlı rehine sayısına bağlı olacak. Bu sayı henüz bilinmiyor. Mahkumlar Batı Şeria’ya gönderilmeyecek. İsrail’e yönelik 7 Ekim 2023 saldırısında yer alan Hamas savaşçıları serbest bırakılmayacak.

Birleşmiş Milletler dahil olmak üzere uluslararası kuruluşların halkın ciddi bir insani krizle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunduğu Gazze Şeridi’ne insani yardımın önemli ölçüde artması söz konusu olacak.

İsrail bölgeye yardım girişine izin veriyor ancak girişine izin verilen miktarın yanısıra ihtiyaç sahiplerine ulaşan miktar konusunda da anlaşmazlıklar yaşanıyor. Çeteler tarafından yapılan yağmalama da giderek artan bir sorun haline geliyor.

Savaştan sonra Gazze’yi kimin yöneteceği müzakerelerin en büyük bilinmeyenlerinden biri. Görünen o ki mevcut görüşmelerde, karmaşıklığı ve sınırlı bir anlaşmayı engelleme ihtimali nedeniyle bu konu ele bile alınmadı.

İsrail, Hamas’ın hiçbir rol oynayamayacağını belirtiyor ve 30 yıl önce Oslo geçici barış anlaşmaları çerçevesinde kurulan ve işgal altındaki Batı Şeria’da sınırlı egemenliğe sahip olan Filistin Yönetimi’nin sürece dahil olmasını reddediyor.

İsrail ayrıca Gazze’deki savaşın başından beri, çatışmalar sona erdikten sonra Gazze üzerinde güvenlik kontrolünü elinde tutacağını vurguluyor.

Uluslararası toplum Gazze’nin Filistinliler tarafından yönetilmesi gerektiğini söylese de sivil toplum ya da aşiret liderleri arasında ana hizipleşmelere alternatif bulma çabaları büyük ölçüde sonuçsuz kaldı. Ancak İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD arasında, reformdan geçirilmiş bir Filistin Yönetimi göreve gelene kadar Gazze’yi yönetecek geçici bir yönetim konusunda görüşmeler yapıldı.

Paylaşın

2024’te Ateşli Silahlardan Kaynaklanan Sivil Kayıplar Yüzde 67 Arttı

Silahlı Şiddete Karşı Eylem (AOAV), 2024 yılında, dünya genelinde 61 bin 353 sivilin ateşli silahlar nedeniyle ya hayatını kaybettiğini yada yaralandığını bildirdi.

İngiltere merkezli Silahlı Şiddete Karşı Eylem (AOAV), Küresel Silahlı Şiddet İzleme Raporu’nu açıkladı.

Raporda, İsrail’in Ortadoğu’daki saldırıları ve Ukrayna’daki Rus işgalinin 2024 yılındaki boyutunu gözler önüne seren yıllık çalışmada, 61 bin 353’e ulaşan sivil kaybının, verilerin kaydedilmeye başlandığı 2010 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaştığı kaydedildi.

Rapora göre, İsrail güçleri 33 bin 910 sivili öldürerek veya yaralayarak sivil kaybının yüzde 55’ini oluştururken, Ukrayna’daki Rus saldırıları yüzde 19’la ikinci en yüksek ölüm ya da yaralanma nedeni oldu.

Raporda tespit edilen diğer sivil ölümlü çatışmalar Sudan ve Myanmar’da yaşanmış olsa da bunlar toplam kayıp sayısının yüzde 8’ini oluşturdu.

AOAV’dan Iain Overton rakamları üzücü olarak nitelendirerek “2024 yılı, özellikle Gazze, Ukrayna ve Lübnan’da patlayıcı şiddete maruz kalan siviller için felaket bir yıl oldu. Uluslararası toplum neden olunan zararın boyutlarını görmezden gelemez” ifadelerini kullandı.

Rapora göre, hava saldırıları ölüm ve yaralanmaların başlıca nedeni oldu. İsrail’in Gazze’de yoğun hava gücü kullanımını da gözler önüne seren verilerde hava saldırılarında kayıp sayısı iki katına çıkarak 30 bin 804’e ulaştı.

Rusya tarafından Ukrayna’daki hedeflere karşı yoğun olarak kullanılan füzeler ise geçtiğimiz yıl yüzde 46 oranında artış gösterdi.

(Kaynak: Karar)

Paylaşın

Gazze Saldırılarının İsrail’e Maliyeti 34 Milyar Dolar

İsrail Maliye Bakanlığı, 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıların, ülkeye maliyetinin 125 milyar şekel (34,09 milyar dolar) olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 61 artarak 46 bin 645’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 281 artarak 110 bin 012’ye çıktı.

İsrail Maliye Bakanlığı, 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıların, ülkeye maliyetinin 125 milyar şekel (34,09 milyar dolar) olduğunu açıkladı.

Bakanlık ayrıca, Hamas ve Hizbullah’a yönelik saldırılar nedeniyle, aralık ayında bütçe açığının 19,2 milyar şekel (5,2 milyar dolar) olduğunu bildirdi.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 61 artarak 46 bin 645’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 281 artarak 110 bin 012’ye çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Savaş, Gazze’de geniş bir bölgeyi dümdüz etti. Gazze Şeridi’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ını yerlerinden edildi, birçoğu da birden fazla kez kaçmak zorunda kaldı. Yüzbinlerce kişi, yiyecek ve diğer temel ihtiyaçlara sınırlı erişimle sahil boyunca yayılan çadır kamplarda toplanmış durumda.

Son haftalarda İsrail ve Hamas ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşmaya yaklaşmış gibi görünüyor.

Paylaşın

İsrail, Şam’a Sadece 20 Kilometre Uzaklıkta

İsrail ordusunun Suriye’nin başkenti Şam’a yaklaşık 20 kilometre mesafedeki Deriyat’a ulaştığı belirtiliyor. Deriyat, İsrail işgali altındaki Golan’ın doğusunda yer alıyor.

Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre yaklaşık 30 İsrail askeri, üç buldozer ve üç tank eşliğinde Kuneytra kırsalındaki el-Malika ile el-Rafeed beldelerinin batısındaki Deriyat bölgesine kadar ilerledi.

Ajans ayrıca, İsrail askerlerinin Deriyat bölgesine doğru kazı çalışmaları yaptığını ve toprak yol açtığını, bölgedeki tarım arazilerini buldozerlerle tahrip ederek kullanılamayacak hale getirdiğini belirtti.

AA’ya konuşan bir bölge sakini, “Şu anda Kuneytra tamamen İsrail işgali altında” ifadelerini kullandı.

​​​​​​​İsrail, geçtiğimiz hafta Kuneytra’da bulunan el-Aşa, el-Hiran, Ebu Gara ve Mazraat el-Hiran beldelerindeki sivil yerleşim alanlarına zarar vermişti. İsrail tankları, dört beldede bulunan tarım arazilerinde hasara sebep olmuştu.

İsrail ordu güçleri, güneydeki Dera kentine bağlı bir yerleşim yeri olan Yermuk’ta yer alan Cemle ve Maaraba köylerini de işgal etmişti.

8 Aralık’ta muhaliflerin başkent Şam’ı ele geçirmesinin ardından İsrail, 1967’den beri işgali altındaki Golan Tepeleri’ni Güney Suriye’nin geri kalan kısmından ayıracak bir harekata girişmiş ve Birleşmiş Milletler devriyesindeki tampon bölgede ilerlemişti.

Ne olmuştu?

Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve diğer muhalif grupların son 12 günlük operasyonunun ardından Esad ailesinin 54, Baas Partisi’nin 61 yıllık iktidarının bitişiyle sonuçlandı.

Ülkenin kuzeybatısında, İdlib’de konumlanmış ve yaklaşık 4 milyonluk bir nüfusu idare ettiği belirtilen HTŞ tarafı, 27 Kasım Çarşamba günü sabahı Türkiye’nin de desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) yardımıyla, Şam’daki Suriye hükümetine ve ordusuna karşı “Saldırganlığı Caydırma – Rad’ul Udvan” operasyonunu başlattı.

Hızla ilerleyen muhalifler 28 Kasım’da Halep’i Şam’a bağlayan otoyolu kesti, aynı gün 46. Alay Üssü’nü ve en az 8 köyü ele geçirdi.

29-30 Kasım tarihlerinde ülkenin en büyük ikinci kenti Halep, muhaliflerin elindeydi. Bu gelişme sonrası Rus ve Suriyeli savaş uçakları, 2016’dan bu yana ilk kez, 2024’te muhaliflerin ele geçirdiği düşünülen mevzileri bombaladı.

HTŞ’nin kontrolündeki muhalif gruplar 4 Aralık’ta Hama, 7 Aralık’ta Humus ve 8 Aralık’ta Esad’ın ülkeyi yönettiği Şam’ı ele geçirdi.

Bu gelişmelerden sonra Esad, Rusya’nın “insani gerekçelerle” tanıdığı sığınma hakkı kapsamında ailesiyle beraber Moskova’ya uçtu.

HTŞ lideri Colani veya gerçek adıyla Ahmed Hüseyin el-Şara ise aynı gün Suriye devlet televizyonunda Esad’ı devirdiklerini açıkladı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

ABD’den İsrail’e “Gazze’de Derhal Ateşkes” Çağrısı

ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, Gazze’de acilen ateşkesin sağlanması gerektiğini söylediği, Netanyahu’nun ise Doha’da süren ateşkes görüşmelerine ilişkin Biden’a bilgi verdiği bildirildi.

Haber Merkezi / Beyaz Saray, ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile telefonla görüştüğünü açıkladı.

Açıklamada, “Biden’ın Netanyahu’ya, Gazze’de acilen ateşkesin sağlanması gerektiğini söylediği, Netanyahu’nun ise Doha’da süren ateşkes görüşmelerine ilişkin Biden’a bilgi verdiği” aktarıldı.

Açıklamada ayrıca, iki liderin “Lübnan’daki ateşkes anlaşmasının ardından değişen bölgesel koşullar, Suriye’de Beşar Esad rejiminin devrilmesi ve İran’ın bölgedeki gücünün zayıflaması” konularını ele aldığı belirtildi.

Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Pazar günü CNN’e yaptığı açıklamada, tarafların bir anlaşmaya varmaya “çok ama çok yakın” olduğunu ancak hala sonuca ulaşmaları gerektiğini söylemişti.

Görevi Joe Biden’dan devralmaya hazırlanan ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, Netanyahu’yu güçlü bir şekilde destekliyor.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 28 artarak 46 bin 565’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 89 artarak 109 bin 660’a çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Savaş, Gazze’de geniş bir bölgeyi dümdüz etti. Gazze Şeridi’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ını yerlerinden edildi, birçoğu da birden fazla kez kaçmak zorunda kaldı. Yüzbinlerce kişi, yiyecek ve diğer temel ihtiyaçlara sınırlı erişimle sahil boyunca yayılan çadır kamplarda toplanmış durumda.

Paylaşın

“İsrail, Suriye’yi Kantonlara Bölme Planı Yapıyor” İddiası

Israel Hayom Gazetesi, İsrail’in Suriye’yi özerk kantonlara bölmeyi planladığını yazdı. Haberde, İsrail’in böyle bir planla ilişkilendirilmesinin Suriye içinde güçlü bir muhalefetle karşılaşacağı da vurgulandı.

8 Aralık’ta muhaliflerin başkent Şam’ı ele geçirmesinin ardından İsrail, 1967’den beri işgali altındaki Golan Tepeleri’ni Güney Suriye’nin geri kalan kısmından ayıracak bir harekata girişmiş ve Birleşmiş Milletler devriyesindeki tampon bölgede ilerlemişti.

Israel Hayom gazetesinin haberinde İsrail kabinesinin, Suriye’yi etnik ve mezhepsel hatlar üzerinden özerk kantonlara bölme planını görüştüğü ve bu planın, Beşar Esad hükümetinin devrilmesinden bu yana İsrail yetkilileri tarafından dile getirildiği ifade edildi.

İsrail’in böyle bir planla ilişkilendirilmesinin Suriye içinde güçlü bir muhalefetle karşılaşacağı da vurgulandı.

Gazete, Savunma Bakanı İsrael Katz’ın çarşamba günü kabine toplantısına başkanlık ettiğini ve toplantıda Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunun ele alındığını ileri sürdü. Ancak iddianın kaynağını açıklamadı.

Toplantıya katılan bakanların, İsrail’in Suriye’nin fiili lideri Ahmed eş-Şara hakkındaki endişelerini ve Suriye’deki Dürzi ve Kürt nüfusun “güvenliğini” ele aldığı iddia edildi.

Buna göre, İsrail Enerji Bakanı Eli Cohen, Suriye’deki durumu görüşmek üzere uluslararası bir konferans yapılmasını öneriyor. Cohen temel amaçlarının Suriye’deki silahlı gruplardan gelebilecek olası tehditlere karşı “İsrail’in kuzey sınırını güvence altına almak” olduğunu söylüyor.

8 Aralık’ta muhaliflerin başkent Şam’ı ele geçirmesinin ardından İsrail, 1967’den beri işgali altındaki Golan Tepeleri’ni Güney Suriye’nin geri kalan kısmından ayıracak bir harekata girişmiş ve Birleşmiş Milletler devriyesindeki tampon bölgede ilerlemişti.

Suriye’deki azınlık Dürzi topluluğu çoğunlukla ülkenin güneyinde, Golan Tepeleri yakınlarında yaşıyor.

Esad’ın devrilmesinden kısa bir süre sonra sosyal medyada yayılan bir videoda, Dürzilerin yeni İslamcı yönetimden korktuğu ve kasabalarının ilhak edilmesi için İsrail’e çağrıda bulunduğuna yönelik ifadeler yer alıyordu.

Ancak New Arab’ın haberine göre video Dürzi liderler tarafından yalanlanmıştı.

Öte yandan, Esad sonrası kurulan yeni yönetimin Şam Valisi Mahir Mervan, ABD’de yayın yapan NPR radyosuna verdiği röportajda İsrail’in ülkesinin topraklarına asker sokmasını “anlaşılır” bulduğunu belirtmiş ve barış sinyalleri yollamıştı.

Vali Mervan, ”İsrail yeni yönetim nedeniyle korkmuş ve endişelenmiş. Bu yüzden biraz ilerledi ve bombaladı,” demişti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

ABD, Suriye’de Kalmaya Devam Edecek

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, “Türkiye’nin ya da bir başkasının Suriye’de özellikle de kuzeydeki durumu şu an olduğundan daha istikrarsız hale getirecek bir şey yaptığını görmek de istemiyoruz” dedi ve ekledi:

“Buna, Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD’e karşı operasyonlarda bizimle ortaklık yapmaya devam etme istikrarı üzerinde herhangi bir olası olumsuz etki de dahil.”

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi Türkiye ile Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye yönelik yeni bir askeri harekatın düzenlenmemesi konusunda görüşmelere devam ediyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby Cuma günü düzenlenen basın toplantısında, Washington ve Ankara arasında Suriye konusunda devam eden görüşmelere ilişkin soruları yanıtladı.

VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’ün aktardığına göre; Ankara’nın Suriye konusundaki güvenlik kaygılarını anladıklarını yineleyen Kirby, “Doğrusunu söylemek gerekirse bunlar geçersiz kaygılar değil. Ama aynı zamanda onların (Türkiye’nin) ya da bir başkasının Suriye’de özellikle de kuzeydeki durumu şu an olduğundan daha istikrarsız hale getirecek bir şey yaptığını görmek de istemiyoruz. Buna, Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD’e karşı operasyonlarda bizimle ortaklık yapmaya devam etme istikrarı üzerinde herhangi bir olası olumsuz etki de dahil” ifadelerini kullandı.

John Kirby Türkiye ile yürütülen görüşmelerin ayrıntılarına girmedi; ancak temasların bu temel ilkeler çerçevesinde yapıldığını belirtti.

Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri, ABD’nin IŞİD’le mücadelede ortağı. Türkiye ise YPG’yi ABD ve AB’nin de terör örgütü listesinde bulunan PKK’nın Suriye kolu olarak görüyor. Suriye ile 911 kilometrelik bir kara sınırını paylaşan Türkiye daha önce YPG’ye karşı sınırötesi askeri operasyon düzenlemişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu hafta CNN Türk’e verdiği röportajda, YPG’nin Türkiye’nin Amerika ve başka aracılar vasıtasıyla ilettiği ültimatomu yerine getirmemesi halinde askeri harekatın kaçınılmaz olacağını söylemiş; SDG’nin kontrolünde olan ve IŞİD üyelerinin tutulduğu hapishanelerini kontrol altında tutmaya hazır olduğunu belirtmişti. Beyaz Saray’dan bu konuya ilişkinse henüz bir yorum gelmedi.

Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) üst düzey bir yetkili, Suriye’nin kuzeyinde sınır hattının korunması için ABD ve Fransız askerlerinin görev alması konusunda görüşmelerin yapıldığını söylemişti.

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt idaresinin dış işlerinden sorumlu eş başkanı İlham Ahmed dün Reuters’a yaptığı açıklamada, “ABD ve Fransa tüm sınırı kontrol edebilir. Bu askeri koalisyonun bu sorumluluğu almasına hazırız. Bizim bölgeyi korumamıza ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasına yardım etmesi için Fransa’dan sınıra asker göndermesini istiyoruz” demişti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, cuma günkü basın toplantısında, Fransa’nın ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyinin güvenliğini sağlama arayışında olduğu yönündeki iddialara tepki gösterdi. Fidan, “Amerika’nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri açıkçası dikkate almıyoruz. Bu konudaki muhatabımız Amerika’dır” ifadelerini kullandı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby, konuyla ilgili soruya, “Bu konudaki kaygıları konusunda Türkiye ve tepki konusunda Fransız hükümeti konuşsun. Tek yapabileceğim neden orada olduğumuzu yinelemek. IŞİD’in yenilgiye uğratılması koalisyonu çerçevesinde, IŞİD’in Suriye’deki durumdan yeniden canlanmak ve kendilerini güçlendirmek için yararlanmamasını sağlamak için oradayız” diye konuştu.

IŞİD’in, kapasitesinin ciddi ölçüde azaltılmış olmakla birlikte, hala bir tehdit olmaya devam ettiğini belirten John Kirby, “Askerlerimiz bunların peşinden gitmek üzere SDG ile ortaklık içinde orada. Bu misyonda bir değişiklik yok. Başkan hala bu bölgenin hayati bir görev bölgesi olduğuna inanıyor. O nedenle IŞİD’in yeniden canlanmamasını sağlamak için Suriye’de sahada kalacağız” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Suriye’de 2 bin askeri bulunuyor

ABD’nin Ortadoğu’daki birliklerinden sorumlu Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) son günlerde, IŞİD’in yenilgiye uğratılmadan önce bir dönem hüküm sürdüğü Suriye ve Irak’ta, bir dizi operasyon düzenliyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkililerine göre, Amerika’nın Suriye’de daha önce bilinenin aksine, 900 değil yaklaşık 2 bin askeri bulunuyor.

CENTCOM Komutanı General Erik Kurilla, geçen hafta içinde hem Irak hem de Suriye’de düzenlenen operasyonların ardından yaptığı açıklamada, “Ortaklarımızla düzenlediğimiz operasyonlar, IŞİD üzerindeki baskının korunması ve terör örgütünün bölgede hızla değişen güvenlik ortamından yararlanmasını engellemek için kritik” ifadesini kullanmıştı.

Ankara’daki temaslarını bugün tamamlayan ABD Dışişleri Müsteşar Vekili John Bass de, Türkiye’den ayrılmadan önce bir telefon brifinginde gazetecilerin Suriye ve Türk yetkililerle görüşmeleriyle ilgili sorularını yanıtladı. Bass, bazı grupların Suriye’nin kuzeyindeki Amerikan varlığını NATO müttefiki Türkiye’ye karşı faaliyet yürütmek için kullanabileceğinin farkında olduğunu söyledi.

Bazı kişilerin, bazı hükümetlerin ABD askerlerinin varlığını bir güvence olarak görebileceği dinamikleri çok iyi anladıklarını da kaydeden Bass, “Ancak aynı zamanda bazı grup ya da kişilerin ABD güçlerinin varlığından faydalanarak Türkiye dahil komşu ülkelerden birinin güvenliğini zedeleyecek faaliyetlerde bulunabileceğinin de farkındayız ve bu sonucu görmek istemiyoruz ve bu nedenle çok dikkatli davranıyoruz” vurgusu yaptı.

ABD güçlerinin Suriye içindeki faaliyetlerinde yapabilecekleri her türlü düzenlemenin komşu ülkeler için risk ya da tehlikeyi arttırmadığından emin olmak gerektiği perspektifinden hareket ettiklerini söyleyen eski Ankara Büyükelçisi Bass, “Suriye’deki askeri varlığımız çok özel bir amaç için. Bu amaç da IŞİD’in Suriye halkı, Türkiye halkı, Irak halkı, Ürdün halkı ya da başka herhangi bir ülke için yeniden bir tehdit haline gelmemesini sağlamak” diye konuştu.

John Bass’e “Washington ve Ankara arasında Suriye’den PKK unsurlarının çıkarılması konusunda bir mutabakat olup olmadığı” sorusu yöneltildi.

Bass, “Bakan Blinken’ın dediği gibi Türkiye ve diğer birkaç hükümetle birlikte Suriye’nin gelecekte yabancı terör örgütleri ya da yabancı terörist savaşçılar için güvenli bir liman olmaması ve olamayacağı konusunda hemfikiriz. Suriye’nin içinde bulunan her yabancı teröristin ülkeden ayrılması gerektiğine inanıyoruz. İdeali, bu kişilerin çoğunun sorumlu şekilde yürütülen süreç aracılığıyla geldikleri ülkelere dönmeleri” sözleriyle cevapladı.

Paylaşın

ABD’den Nicolas Maduro Hakkında Bilgi Paylaşanlara ’25 Milyon Dolar’ Ödül

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun yakalanmasına yardımcı olacak bilgi ödülünü 25 milyon dolara çıkardığını duyurdu.

Haber Merkezi /Ödül, Nicolas Maduro’nun seçim zaferinin ardından üçüncü kez Venezuela Devlet Başkanı olarak yemin etmesinin ardından duyuruldu.

ABD ayrıca, Venezuela İçişleri Bakanı Diosdado Cabello yakalanması için 25 milyon dolar, Venezuela Savunma Bakanı Vladimir Padrino yakalanması için de 15 milyon dolar ödül koydu.

ABD Dışişleri Bakanlığı ayrıca, Maduro’ya yakın yetkililere yönelik yeni vize kısıtlamaları getirdi ve bu yetkililerin “seçim sürecini baltalamaktan ve baskıcı eylemlerde bulunmaktan sorumlu” olduğunu belirtti.

İngiltere ise, insan hakları ihlalleri iddiasıyla yargıçları, askeri liderleri ve güvenlik güçlerini hedef alan 15 Venezuelalı yetkiliye yaptırım uyguladı.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, Maduro yönetimini “sahtekar” olmakla eleştirerek, demokratik değerleri aşındırmakla suçladı.

Ne olmuştu?

Venezuela Ulusal Seçim Konseyi Başkanı Elvis Amoroso, Maduro’nun oyların yüzde 51’ini aldığını, rakibi Edmundo Gonzalez’in ise yüzde 44 oy aldığını belirtmişti.

Ancak seçimlerde hile gerçekleştirildiğini iddia eden ve orduyu harekete geçmeye çağıran muhalefet, yüzde 70’le kendi adaylarının kazandığını açıklamıştı.

Muhalefet temsilcileri, seçim merkezlerindeki kampanya temsilcilerinden topladıkları sayımların Gonzalez’in Maduro’yu geride bıraktığını gösterdiğini söylemişti. Muhalefet lideri Maria Corina Machado, Gonzalez’in oyların yüzde 70’ini kazandığını açıklamıştı.

Eski bir diplomat olan 74 yaşındaki Gonzalez Urrutia sonuçların ilanının ardından, ordudan gerçek sonuçlara saygı göstermesini ve bu yönde hareket etmesini istemişti.

Muhalif siyasetçi Maria Corina Machado da “Venezuela halkı ve tüm dünyaya söylüyoruz ki ülkenin yeni başkanı Edmundo Gonzalez Urrutia’dır. Biz kazandık” demişti. Ordudan duruma müdahale etmesini isteyen Machado, “Halk konuştu ve Maduro’yu istemediğini söyledi. Tarihin doğru tarafında olma zamanı” ifadelerini kullanmıştı.

Devlet Başkanlığı Sarayı Miraflores’in önünde toplanan binlerce destekçisine seslenen Maduro, Ulusal Seçim Konseyinin (CNE) açıkladığı 28 Temmuz seçim sonuçlarına herkesin saygı duymasını istemişti.

Maduro, demokrasiyi savunmaya devam edeceklerini vurgulayarak “Sizler bana yetki verdiniz. Vatanımız için, halkımız için ülkemizde her daim barış olacak. Kimse şiddete başvurmaya kalkışmasın, faşizm yapmaya çalışmasın. Ayrışma ve kutuplaşma Venezuela’ya zarar verir. Sokaklarda şiddet olması, kime fayda sağlar?” ifadelerini kullanmıştı.

Barış insanı olduğunu söyleyen Maduro, “Ülkedeki siyasi partilere ve bütün sektör temsilcilerine diyalog çağrısında bulunuyorum. Halka ve anayasa saygılı olun. Herkesle konuşmaya hazırım” demişti.

Maduro, Venezuela’da faşizmin kaybettiğini kaydederek, “Ekonomik yaptırımlarla yapamadılar, saldırganlık ve tehditlerini bertaraf etmeyi başardık. Şimdi de yapamayacaklar ve asla başaramayacaklar. Venezuela halkının onuruyla oynamalarına asla müsaade etmeyeceğiz” diye konuşmuştu.

CNE’nin internet sitesinin yurt dışı kaynaklı “büyük” bir siber saldırıya maruz kaldığını da aktaran Maduro, olayla ilgili ulusal savcılığın soruşturma başlatacağını bildirmişti. Maduro, seçimleri takip eden uluslararası gözlemcilere de teşekkür etmişti.

ABD’den sonuçlara tepki

Sonuçlara ABD ve komşu ülkelerden de tepki geldi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken sonuçların halkın tercihini yansıtmadığı konusunda ciddi endişeler olduğunu söylemişti.

Paylaşın

BM, İran’ın 2024 Yılında 900’den Fazla Kişiyi İdam Ettiğini Duyurdu

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), İran’ın 2024 yılında 31’i kadın olmak üzere 901 kişiyi idam ettiğini açıkladı. İran’da 2023 yılında 853 kişi idam edilmişti.

Haber Merkezi / İran’da 2025 yılının ilk haftasında ise en az 15 kişi idam edilirken, ülkede son dönemde en fazla idam cezası 2015 yılında uygulandı ve en az 972 kişi idam edildi.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre, 2023 yılında Çin hariç olmak üzere, dünya genelinde kaydedilen tüm idam infazlarının yüzde 74’ü İran’da gerçekleşti.

OHCHR, idamların çoğunun uyuşturucuyla ilgili suçlardan kaynaklandığını, ancak 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ahlak polisi gözetiminde hayatını kaybetmesiyle başlayan 2022 protestolarıyla bağlantılı siyasi muhaliflerin de idam edilenler arasında olduğunu açıkladı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, “İran’da ölüm cezasına çarptırılanların her geçen yıl arttığını görmek çok rahatsız edici” dedi. Volker Türk, “İran’ın bu giderek artan idam cezalarını durdurmasının zamanı geldi” diye ekledi.

OHCHR sözcüsü Liz Throssell, “İdam edilen kadınların önemli bir bölümü ev içi şiddet, çocuk yaşta evlendirme ya da zorunlu evlilik kurbanları” diye konuştu. Throssel, cinayet suçundan idam edilen kadınlardan birinin, kızına tecavüz etmeye kalkışan kocasını öldürmekten hüküm giydiğini kaydetti.

İran yasaları, cinayet, uyuşturucu ticareti, tecavüz ve cinsel istismar gibi suçlara idam cezası öngörüyor. İnsan hakları örgütleri, Ayetullah Ali Hamaney liderliğindeki rejimi, 2022’deki kitle gösterileri sonrasında idam cezasını halkın gözünü korkutmak için kullanmakla suçluyor.

Paylaşın