Afganistan’da Üniversiteler Kadınlar İçin Hazır: Taliban İzin Verirse

Afganistan’da üniversitelerin yöneticileri, Taliban liderinin onay vermesi halinde kız öğrencilere kapılarını açmaya hazır olduklarını duyurdu. Taliban’ın iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra kızların altıncı sınıftan sonra okula gitmesi yasaklanmıştı.

Afganistan, dünyada kadınların eğitimine yasak getiren tek ülke. Eğitim Bakanlığı danışmanı Molvi Abdulcabbar, kız öğrencilerin eğitime başlaması konusunda şu anda bir tarih veremeyeceğini belirtti.

Taliban öncesi Afganistan’da 24 şehirde 140 özel üniversitede 200 bin civarında öğrenci eğitim görürken, bu öğrencilerden 60 ila 70 binini kadınlar oluşturuyordu.

Afganistan’da üniversitelerin yöneticileri, Taliban liderinin onay vermesi halinde kız öğrencilere kapılarını açmaya hazır olduklarını duyurdu.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre; Eğitim Bakanlığı danışmanı Molvi Abdulcabbar, Taliban lideri Heybetullah Ahunzade’nin yasağın kaldırılması yolunda talimat vermesi halinde, üniversitelerin kızın öğrencileri tekrar kabul etmek için hazır olduğunu bildirdi. Abdulcabbar, kız öğrencilerin eğitime başlaması konusunda şu anda bir tarih veremeyeceğini belirtti.

The Associated Press’in sorularını yanıtlayan Abdulcabbar, “Ahunzade, üniversitelerin kız öğrencilere kapatılmasını emretti, bu yüzden yasak geldi. Kız öğrencilere izin verdiğini söylediğinde aynı gün okullar onlara kapılarını açacak. Bütün liderlerimiz (kız çocuklarının yeniden eğitime başlamasından) yana, hatta bakanlarımız bile bundan yana.” dedi.

Eğitim Bakanlığı danışmanı, gerek orta dereceli eğitim kurumlarında gerek yüksek eğitimde sabahları erkek, öğlenden sonra kız  öğrencilere eğitim verilebileceğini veya bunun tersinin yapılabileceğini belirterek bu konuda tüm hazırlıkları yaptıklarını sözlerine ekledi.

AP, Abdulcabbar’ın bu yönde konuşmasını Afganistan’da Taliban yönetimi içindeki görüş ayrılıklarının yeni bir göstergesi olarak yorumladı.

Taliban’ın Afganistan’da iktidarı devraldıktan sonra orta dereceli ve yüksek eğitimde kız öğrencilerin okula gitmesini yasaklaması dünya genelinde büyük tepki yaratmıştı.

Afganistan dünyada kız öğrencilere okulu yasaklayan tek ülke. Taliban öncesi Afganistan’da 24 şehirde 140 özel üniversitede 200 bin civarında öğrenci eğitim görürken, bu öğrencilerden 60 ila 70 binini kadınlar oluşturuyordu.

Taliban, ilk yasağı getirdiğinde ortaokul ve liseler için üniforma, servis gibi teknik sorunlar aşıldığında kız öğrencilerin tekrar okullara döneceğini vaat etmişti.

Afganistan’da Taliban yönetimi ocak ayında, kadınlara eğitim yasağını pekiştirecek bir adım atarak özel üniversitelere gönderdiği mesajda giriş sınavlarına kadınları almamaları talimatını vermişti.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Temmuz’da 25 Kadın Öldürüldü, 9 Kadın Da Şüpheli Şekilde Hayatını Kaybetti

Temmuz ayında 25 kadın öldürüldü, 9 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. Öldürülen 25 kadından 6’sı boşanmayı, barışmayı, evlenmeyi, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i failin aldatmasının ortaya çıkması bahanesi ile öldürüldü. 18 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Haber Merkezi / Öldürülen 25 kadının 8’i evli olduğu erkek, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i akrabası,  1’i babası, 1’i tanıdığı biri tarafından öldürüldü. 2 kadını öldüren kişi ile yakınlığı tespit edilemedi. Öldürülen kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 5’i kesici aletlerle, 1’i darp edilerek, 3’ü boğularak öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2023 Temmuz Raporu’nu yayınladı. Raporda öne çıkan bölümler şöyle:

“Bu ay 25 kadın cinayeti işlenmiş, 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 25 kadından 6’sı boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 1’i failin aldatmasının ortaya çıkması bahanesi ile öldürüldü. 18’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

18 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

Temmuz ayında öldürülen 25 kadının 8’i evli olduğu erkek, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i akrabası,  1’i babası, 1’i tanıdığı biri ı tarafından öldürülmüştür. 2 kadını öldüren kişi ile yakınlığı tespit edilememiştir. Bu ay kadınların yüzde 32’si evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 12’si evinde, 4’ü sokakta,  2’si otelde, 2’si arabada, 1’i arazide, 1’i ıssız yerde, 1’i işyerinde, 1’i su ve kenarında  öldürülmüştür. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 48’i evlerinde öldürüldü.

Bu ay öldürülen kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 5’i kesici aletlerle, 1’i darp edilerek, 3’ü boğularak öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 64’ü ateşli silah ile öldürüldü.

25 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri

İstanbul’da Güler Gökgöz birlikte olduğu Tuncay Erol tarafından evinde kıskançlık bahanesiyle iki çocuğunun gözleri önünde öldürüldü.

Manisa’da 52 yaşındaki Beyhan Urhan oğlu Ozan Urhan tarafından başından vurularak öldürüldü. Fail İzmir’de ölümle tehdit ettiği eskiden birlikte olduğu kadının evi önünde yakalandı. Mersin’de 27 yaşındaki Esra Asena Temir birlikte olduğu Mustafa Bangiz tarafından darp edilerek öldürüldü.

Ankara’da 45 yaşındaki Döndü Satılmış Ünal evli olduğu Akif Ünal tarafından kıskançlık bahanesiyle sokak ortasında öldürüldü. Nevşehir’de 29 yaşındaki Gamze Durmuş boşanma aşamasında olduğu Metin Durmuş tarafından boğularak öldürüldü.

İstanbul’da 39 yaşındaki Nazlı Şahin ve annesi 57 yaşındaki Salime Şahin, evli olduğu Erdal Şahin tarafından boşanmak istemesi sebebiyle evinde ateşli silahla öldürüldü. Erdal Şahin’in kayınpederi Mehmet Şahin eve geldiğinde de korkunç manzarayla karşılaştı ve kalp krizi geçirdi.

Batman’da 37 yaşındaki Aysel Ekici evli olduğu Murat Ekici tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü. Karaman’da 34 yaşındaki Fatma Sema Çalışkan birlikte olduğu M. M. ile tartıştıktan sonra 12 yaşındaki çocuğunu da alıp bir tanıdığına sığındı. Kaldıkları yeri öğrenen M. M. Fatma Sema çalışkanı ateşli silahla öldürdü.

Mardin’de 45 yaşındaki Hindirin Aydoğan Kuzey ve Doğu Suriye kenti Qamişlo’da yaşayan ailesinin yanına gitmek istemesi üzerine evli olduğu Zeki Aydoğan tarafından evde önce işkence edildi. Bir süre sonra ise ateşli silahla öldürüldü.

Bursa’da 42 yaşındaki Semra Elmas dere yatağında şüpheli şekilde ölü bulunmuştu. Otopsi sonrası öldürüldüğü ortaya çıkan Semra Elmas’ın tır şöförü Arif Çakıroğlu tarafından boğularak öldürüldüğü ortaya çıktı.

İzmir’de 30 yaşındaki Kübra Ö. eskiden evli olduğu Mehmet Ö. tarafından sokak ortasında ateşli silahla öldürüldü. İstanbul’da Cahide Sevgi Arapoğlu birlikte olduğu Mustafa Kolay tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü.

Sakarya’da 49 yaşındaki Kader Akşan birlikte olduğu H. E. tarafından ateşli silahla göğsünden ve karnından vurularak öldürüldü. Hatay’da Zehra Aysel Çatal eskiden evli olduğu erkek tarafından ateşli silahla öldürüldü.

Nevşehir’de Zübeyde Timur ve kızı Hatice Timur, boşandığı Yaşar Timur tarafından tatil yaptıkları otelde bıçaklanarak öldürüldü. Yaşar Timur’un, Danimarka’dan Türkiye’ye kadar Zübeyde Timur ve kızını takip ettiği ortaya çıktı.

Malatya’da 22 yaşındaki Büşra Alper evli olduğu Mehmet Alper tarafından 3o kez bıçaklanarak öldürüldü. Samsun’da 43 yaşındaki Melek Baştürk 16 yaşındaki oğlu V.S.K. tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü.

Ankara’da 26 yaşındaki Suzan Çalık boşanma aşamasında olduğu Uğur Çalık tarafından kıskançlık bahanesiyle bıçaklanarak öldürüldü. Suzan Çalık’ın annesi “Bayramda köye geldiklerinde durup dururken kızımı dövdü. Şikayetçi olmadık bu olayda, ‘araları düzelir’ diye; ama ne yazık ki düzelmedi, hatta daha kötüye gitti.” dedi.

İstanbul’da 46 yaşındaki Gönül Er birlikte olduğu Murat Edepli tarafından ayrılmak istediği bahanesiyle evinde bıçaklanarak öldürüldü. Antalya’da 25 yaşındaki Merve Girişmek birlikte olduğu Batuhan Cambak tarafından sokak ortasında ateşli silahla öldürüldü.

Manisa’da 27 yaşındaki Sultan Zencirci, Ferhat Kuru tarafından iş yerinde ateşli silahla öldürüldü. Ferhat Kuru’nun Gül Demir ile birlikte olduğu, Sultan Zencirci ile de mesajlaştığının ortaya çıktığı ve bu sebeple aynı yerde çalışan kadınların iş yerini basarak iki kadına da ateş ettiği iddia edildi. Gül Demir de olay sebebiyle ağır yaralandı.

Çorum’da 35 yaşındaki Gülten Ataklı boşanma aşamasında olduğu Mürsel Ataklı tarafından ateşli silahla öldürüldü. Mersin’de A.B. cezaevinden firar ettiği ve 3 yıldır başkasına ait kimlik kullandığı belirlenen M.D. tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.”

Paylaşın

Türkiye’de Boşanma Sayısı Her Sene Artıyor

Türkiye’de 2001 ile 2022 arasında yıllık boşanma sayısı 92 binden 181 bine kadar çıktı. Yeni tip koronavirüs (Kovid) salgınının hakim olduğu 2020 yılı hariç bu dönemde boşanma sayısında belirgin bir artış eğilimi dikkat çekiyor.

Nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti. Bu oran 2001 yılında binde 1,41 idi.

İktidarın aile yapısının korunmasına yönelik bir politika gütmesine rağmen son 20 senede boşanma oranı artarken evlenme oranı düşüyor. Evlilik sayısının azalmasında ekonomik zorluklar ve hayat pahalılığın rolü tartışma konusu.

Resmi veriler Türkiye’de aile yapısının son yıllarda ciddi bir değişime uğradığını gösteriyor. Tek başına yaşayanların sayısı hızla artıyor. Yapılan konut sayısı artmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde kiralık ev bulmak kolay değil.

Kira artışına getirilen yüzde 25 sınırının piyasaları alt üst etmesi bunda etkili. Ancak son sekiz yılda yaklaşık 2 milyondan fazla kişi daha yalnız yaşamaya başladı. 2014-2022 arasını kapsayan sekiz senede tek kişilik hanehalkı sayısı yüzde 73 artarak 5 milyon 67 bine yükseldi.

Hanehalkı, aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta yaşayan bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluk olarak tanımlanıyor. Hanehalkı, bir aileden oluşabileceği gibi birden fazla aileden de oluşabiliyor. “Tek kişilik hanehalkı” ise yalnız yaşayan fertten oluşuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022 yılında Türkiye’de 26 milyon 75 bin hanehalkı bulunuyor. Ortalama hanehalkı büyüklüğü ise 3,17 kişi.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye’de 2008 yılında 4 kişi olan ortalama hanehalkı büyüklüğü, azalma eğilimi göstererek 2022 yılında 3,17 kişiye kadar düştü. Bu oran 2009’da da 4 idi. Ortalama hanehalkı büyüklüğü son 13 senedir sürekli olarak düşüyor. 2009-2022 arasındaki gerileme yüzde 21.

Ortalama hanehalkı büyüklüğü Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde genel olarak daha yüksek. Ege ve Akdeniz bölgelerinde ise sayı daha düşük.

2022 yılında ortalama hanehalkı büyüklüğünün en yüksek olduğu il, 4,91 kişi ile Şırnak oldu. Şırnak’ı 4,81 kişi ile Şanlıurfa ve 4,67 kişi ile Batman takip ediyor. Ortalama hanehalkı büyüklüğünün en düşük olduğu iller ise 2,54 kişi ile Tunceli ve Çanakkale oldu. Bu illeri, 2,57 kişi ile Giresun ve 2,61 kişi ile Balıkesir izledi.

Tek başına yaşayanların sayısında rekor artış

TÜİK verilerine göre tek başına yaşayanların sayısı her geçen gün artıyor. 2014’te 2,93 milyon kişi tek başına yaşarken bu sayı 2022’de 5,07 milyona kadar çıktı.

Yalnız başına yaşayanların sayısı 2014-2022 arasındaki son 8 senede yüzde 73 artış gösterdi. 2014’ten bu yana yalnız yaşayanların sayısı her sene artıyor. Son 8 yılda 2,14 milyon kişi daha yalnız yaşamaya başladı.

2007’de yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hanehalklarının oranı yüzde 6,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 19,4’e kadar çıktı. Bu da 2022’de beş evden birinde tek kişinin yaşadığı anlamına geliyor. Tek başına yaşayanların oranı son 15 yılda üçe katlandı.

Öte yandan, TÜİK verilerine göre tek başına yaşayanların oranı 2013’te yüzde 8,3 iken 2014’te yüzde 13,9’a yükseldi. Bu keskin artışın sebebi tanım değişikliği veya veri güncellemesi olabilir. Yalnız yaşayan fertlerden oluşan tek kişilik hanehalklarının oranı genel olarak Ege ve Akdeniz bölgesindeki illerde daha yüksek.

2022’de tek kişilik hanehalklarının oranının en yüksek olduğu ilin yüzde 30,4 ile Gümüşhane olduğu görüldü. Gümüşhane’yi yüzde 29,9 ile Tunceli ve yüzde 29 ile Giresun izledi. Tek kişilik hanehalklarının oranının en düşük olduğu il ise yüzde 11,1 ile Batman olurken ardından yüzde 11,3 ile Diyarbakır ve yüzde 11,6 ile Şanlıurfa geliyor.

Türkiye’de her sene ne kadar konut yapılıyor?

Peki bu dönemde Türkiye’de ne kadar konut inşa edildi? TÜİK verileri iskan izni verilen yani yapı kullanma izin belgesi verilen daire sayısını gösteriyor.

Buna göre 2014-2022 arasındaki 9 yılda 6,6 milyon daire iskan ruhsatı aldı. Aynı dönemde 4,99 milyon dairenin ilk el satışı yapıldı. Türkiye’de konut sahipliği oranı 2014’te yüzde 61,1 iken 2022’de yüzde 56,7’ye geriledi. Türkiye’de ev sahipliği oranı düşerken kiracı oranı artış eğiliminde.

Boşanma sayısı her sene artıyor

Aile yapısına ilişkin önemli bir gelişme de boşanma sayısı ve oranının son 20 senede ciddi şekilde artması. 2001-2022 arasında yıllık boşanma sayısı 92 binden 181 bine kadar çıktı. Covid-19 salgınının hakim olduğu 2020 yılı hariç bu dönemde boşanma sayısında belirgin bir artış eğilimi dikkat çekiyor.

Nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti. Bu oran 2001 yılında binde 1,41 idi.

İktidarın aile yapısının korunmasına yönelik bir politika gütmesine rağmen son 20 senede boşanma oranı artarken evlenme oranı düşüyor. Evlilik sayısının azalmasında ekonomik zorluklar ve hayat pahalılığın rolü tartışma konusu.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Kadın Ve Kızlara Negatif Ayrımcılık Yapılıyor

Birleşmiş Milletler (BM), kadınların sosyal hak ve güvencelerden erkekler kadar faydalanamadığını duyurdu. Ayrımcılık, bir kişiye ya da gruba, belli özelliklerinden dolayı önyargılı davranmaya denir. Bu davranış, pozitif ya da negatif yönde olabilir.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun aktardığına göre; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi yayımladığı son raporunda, sosyal korumaya erişimin temel bir insan hakkı olduğu ancak dünya genelinde, çok sayıda kadın ve kız çocuğunun, hala sosyal güvenlik ödemeleri ve emekli maaşları gibi temel haklara erişemediğini açıkladı.

Sosyal korumanının temel amacının, mali yardım, sağlık sigortası ve sosyal sigorta sunan politikalar ve programlar aracılığıyla savunmasız kişilere ulaştırılması olduğu fakat erkeklere göre daha savunmasız olan kadın ve kızların bu güvencelerden sınırlı bir şekilde yararlandıkları kaydedildi. Bu eşitsizliğin özellikle mülteci kadın ve kızları daha çok etkilediği belirtildi.

Raporda, cinsiyet ayrımcılığı yüzünden kızların erken yaşta evlendirilmeye ve erken hamileliğe zorlandığı, evde olan kadınların güvenlik, sigorta veya emeklilik planlarından hiçbir şekilde yararlanamadığı belirtildi.

Uluslararası Kayıt Dışı Göçmenler Platformu Direktörü Michele LeVoy, göçmen kadınlar için, özellikle de belgesiz olanlar için durumun daha da tehlikeli olduğunu söyledi.

LeVoy, belgesiz göçmen kadınların hizmetlere veya adalete erişiminin önündeki en önemli engellerden birinin, gözaltına alınabilecekleri ve sınır dışı edilebilecekleri korkusu olduğunu belirterek ’’Sosyal yardımlarla çalışabilecek durumda olan kadınlar bile kendilerini en düşük ücretli işlerde bulma eğiliminde. Kadınlar, üreme ve bakım sorumlulukları olduğu iddiasıyla birçok ülkede çalıştıkları işlerinde ayrılmaya, iş piyasasından çekilmeye zorlanıyorlar’’ dedi.

BM Nüfus Fonu Ofisi direktörlerinden Monica Ferro, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadınların katılımı ve liderliği için bir ön koşul olduğunu, eşitlik konusunda yaşanan tüm engellerin ortadan kaldırılması, kadınların geleceklerini seçme, kararlarını sahiplenme konusunda güçlü küresel bir ekonomiye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti’’

BM İnsan Hakları Konseyi’nin hazırladığı son rapordaki görüş ve önerilerin bazıları şöyle: “COVID-19 salgını ve sosyal ve ekonomik sonuçları, kadın ve kızları erkeklere oranla çok daha fazla olumsuz olarak etkiledi. Salgın hastalık nedeniyle dünya genelinde 350 milyondan fazla iş kaybedildi.

Salgın hastalık öncesinde 2022 yılı için yapılan tahminler beklenenden 75 ile 95 milyon daha fazla insanın aşırı yoksulluk içinde yaşadığını gösterdi. Dünyadaki açlık arttı.

Dünya genelinde yaklaşık 2 milyar insan gıda güvencesinden yoksun yaşıyor. Bu durumdan en fazla etkilenen kadınlar, çocuklar, göçmenler, yerli halklar, engelli kişiler, yaşlı kişiler, etnik azınlıklar, ülke içinde yerinden edilmiş kişiler olan dünya nüfusun en marjinal kesimleridir.

Dünya genelinde işsizlerin sadece yüzde 22’si işsizlik yardımı alıyor. Dünyada engelli kişilerin sadece yüzde 28’i engelli yardımı alıyor. Çocukların yalnızca yüzde 35’i sosyal koruma kapsamında”

BM İnsan Hakları Konseyi raporunda ayrıca hükümetlere de şu tavsiyelerde bulundu: “Sosyal güvenlik hakkının temel unsurları yaşam boyunca tüm insanlar için özel bir dikkatle güvenlik ve destek anlamındadır. Bu tür destekler, ister nakdi ister ayni olsun, sağlanmak zorundadır.

Hastalık, sakatlık, annelik, iş kazası, işsizlik, yaşlılık, sağlık hizmeti, yetersiz aile desteği, özellikle kadınlar, kızlar ve çocuklara devletler sosyal destek sağlamak zorundadır. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, sosyal yaşam hakkının temel unsurlarıdır. Yardımlar için uygun koşullar makul ve orantılı olmalı, cinsiyet ayrımcılığı yapılmamalı. Sosyal yardımlarda eşitlik olmalı, hiçbir kesime ya da bir sınıfa ayrımcılık yapılmamalı”

Paylaşın

Bakan Göktaş’tan “6284” Açıklaması: Değişmesi Söz Konusu Değil

“6284 sayılı kanunun değiştirilmesi, kaldırılması söz konusu mu?” sorusuna yanıt veren Bakan Göktaş “Söz konusu değil. Değişmesi gerekmiyor bu kanunun. Bu kanun olduğu gibi kalmalı. Ancak uygulamada varsa bir hata bunun da üstünden gitmemiz lazım. Bu kanundan kaynaklanan hatalar değil” dedi.

Yasada yer alan “Kadının beyanı esastır” ilkesinin bazı kesimlerce “Aile birliğini tehdit eden düzenleme” şeklinde yorumlandığının hatırlatılması ve bu konuda bir değişiklik planlanıp planlanmadığının sorulması üzerine de Bakan Özdemir Göktaş, “Meselede bir mağdur varsa onun yanındayız. Mağdur bir kadınsa onun yanındayız. Mağdur bir çocuksa onun yanındayız. Mağdur bir erkekse onun da yanındayız” ifadelerini kullandı.

Durumun farkında olmayan bazı kadınların 6284 sayılı kanunun uygulanmasını istemediğini, koruma altındaki bazı kadınların eşlerinin yanına dönmeyi talep ettiğini belirten Bakan Özdemir Göktaş, bu konuda çok hassas olmak gerektiğinin altını çizdi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ankara’da basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelerek gazetecilerin sorularını yanıtladı. DW Türkçe’den Kıvanç El‘in aktardığına göre; Çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda Bakanlığın atmayı planladığı adımları anlatan Özdemir Göktaş, süresiz nafaka tartışmasına ilişkin de konuştu.

Dijital mecralardaki çocuk istismarı ve şiddet olayları ile mücadele için Bakanlık’ta bir birimin 7 gün 24 saat çalıştığını söyleyen Göktaş, sürekli dijital mecraları taradıklarını belirterek “Sosyal medya dediğiniz alan o kadar geniş bir alan ki. Bunlarla ilgili yapacağımız çok şey var. Öncelikle davranışsal bağımlılığın önlenmesi kapsamında farkındalık oluşturma ve bilinçlendirme. Bu bağımlılık karşısında çocuk, birey ve aile ilişkileri güçlendirici faaliyetler yürütüyoruz” dedi.

Bakan Özdemir Göktaş, çocukların dijital mecrada fazla zaman geçirince öfke kontrolü sorunu yaşadıklarına da dikkat çekti.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede uygulamadaki sıkıntıları gidermek için de çalışma sürdürdüklerini kaydeden Bakan Göktaş, cezaların artırılması için tedbirler alınacağını söyledi. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin en hassas oldukları konuların başında geldiğini vurgulayan Özdemir Göktaş, “İsteriz ki bu rakamlar sıfırlansın. İhbarları alıyoruz, anında müdahale ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Seçim sürecinde AK Parti ile Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinden Yeniden Refah Partisi (YRP) arasında imzalanan protokolde kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan 6284 sayılı kanunda revize yapılması gündeme gelmişti. YRP, “aile bütünlüğünü bozucu hükümlerinin ayıklanması” şeklindeki talebini AK Parti’ye iletmiş, YRP’nin bu talebine AKP içinden de tepkiler gelmişti.

Gazetecilerin “6284 sayılı kanunun değiştirilmesi, kaldırılması söz konusu mu?” sorusu üzerine Bakan Göktaş “Söz konusu değil. Değişmesi gerekmiyor bu kanunun. Bu kanun olduğu gibi kalmalı. Ancak uygulamada varsa bir hata bunun da üstünden gitmemiz lazım. Bu kanundan kaynaklanan hatalar değil” yanıtını verdi.

Yasada yer alan “Kadının beyanı esastır” ilkesinin bazı kesimlerce “Aile birliğini tehdit eden düzenleme” şeklinde yorumlandığının hatırlatılması ve bu konuda bir değişiklik planlanıp planlanmadığının sorulması üzerine de Bakan Özdemir Göktaş, “Meselede bir mağdur varsa onun yanındayız. Mağdur bir kadınsa onun yanındayız. Mağdur bir çocuksa onun yanındayız. Mağdur bir erkekse onun da yanındayız” dedi.

Durumun farkında olmayan bazı kadınların 6284 sayılı kanunun uygulanmasını istemediğini, koruma altındaki bazı kadınların eşlerinin yanına dönmeyi talep ettiğini belirten Bakan Özdemir Göktaş, bu konuda çok hassas olmak gerektiğinin altını çizdi.

“Süresiz nafaka ödemek kabul edilebilir olamaz”

Boşanmaların ardından ödenen ve bir süredir kaldırılıp kaldırılmayacağı tartışılan “süresiz nafaka” ile ilgili de Bakan Göktaş, “Süresiz nafaka adil bir durum değil. Bazı insanlar 1990’lı yıllarda evlenmiş. Süresiz nafaka ödemek gibi uygulama kabul edilebilir olamaz” dedi.

Evlenecek gençlere maddi destek verilmesi amacıyla kurulması planlanan “Aile ve Gençlik Bankası” projesinin ne zaman hayata geçirileceğinin sorulması üzerine ise Bakan Özdemir Göktaş, bir takvimlendirme olmadığını, üzerinde çalıştıklarını kaydetti. Bu hükümetin seçim vaatleri arasında yer alıyordu.

Paylaşın

Taliban, Kadınlara Baskıyı Artırıyor

Taliban’ın 2021 yılında yönetimi ele geçirdiği Afganistan’da güzellik salonlarının yasaklanmasını protesto eden kadınlar, güvenlik güçleri tarafından havaya ateş açılarak dağıtıldı.

Afganistan’da başkent Kabil ve diğer büyük kentlerde Taliban’ın 2001’de iktidardan düşmesinden sonra birçok güzellik salonu açılmıştı. Taliban’ın 2 yıl önce yeniden iktidara gelmesinden sonra güzellik salonları açık kalmış, ancak tabelaları ve pencerelerinin üstü örtülmüştü.

Taliban’ın Ahlak Bakanlığı Sözcüsü Muhammed Sadık Akif, “Kadınlara özel güzellik salonlarının kapatılması için bir aylık süre var” açıklamasında bulunmuştu.

Taliban’ın dini ve siyasi lideri Hibetullah Ahundzade, yakın bir zamanda yaptığı açıklamada, şu ana kadar atılan adımların kadınlara “şeriat kurallarına göre konforlu ve müreffeh bir yaşam” sunduğunu iddia etmişti.

Taliban Lideri Ahundzade, “Toplumun yarısı olan kadınların yaşamının iyileştirilmesi için gerekli adımlar atıldı. Tüm kurumlar kadınların evlenebilmesi, miras ve diğer haklarını kullanabilmesi için yardımcı olmakla yükümlüdür” diye konuşmuştu.

“20 yıllık işgalin kadınların örtünmesi ve yanlış yönlendirilmesiyle ilgili olumsuz yönleri yakında son bulacak” diyen Hibetullah Ahundzade, Aralık 2021’de çıkarılan kararnameyle kadınlara tanınan “haklara” dikkat çekmişti.

Güzellik salonları Afgan kadınların ev dışında sosyalleşebilmelerine olanak sağlayan az sayıdaki imkandan biri idi. Zira Ağustos 2021’de iktidarı ele geçiren Taliban, bu tarihten beri kız çocuklarına ve kadınlara lise ve üniversitelerin kapısını kapatırken, parklara, lunaparklara ve spor salonlarına girmelerini de yasakladı.

Ülkede eşine az rastlanan protesto sırasında kadınların taşıdığı pankartlardan birinde “Ekmeğimi ve suyumu almayın” yazması dikkat çekti. Sayıları 50 kadar olan gösterici kadına müdahale eden güvenlik güçleri, havaya ateş açarak ve tazyikli su kullanarak kalabalığı dağıttı.

Protestolara müdahaleyi kınayan Afganistan’daki Birleşmiş Milletler Yardım Misyonu (UNAMA), “Güzellik salonlarının yasaklanmasına karşı kadınların düzenlediği barışçıl bir protestonun zorla bastırılması Afganistan’da kadın haklarının tanınmamasına son örnek olarak son derece endişe vericidir” dedi.

Haziran sonunda Dua, Rehberlik ve Faziletin Teşviki ile Ahlaksızlığın Önlenmesi Bakanlığı salonlara kapanmaları için bir ay süre vermişti.

Bakanlık bu kararı, makyaj için harcanan abartılı meblağların yoksul aileleri zor durumda bırakması ve salonlardaki bazı uygulamaların “İslami olmaması” nedeniyle aldığını söyledi. Bakanlık, çok fazla makyajın kadınların namaz için uygun şekilde abdest almasını engellediğini, kirpik uzatma ve saç eklemenin yasak olduğunu söyledi.

“Afgan kadınların durumu dünyanın en kötüleri arasında”

Afganistan özel raportörü Richard Bennett tarafından geçen ay BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan bir raporda, ülkedeki kadın ve kız çocuklarının durumunun “dünyanın en kötüleri arasında yer aldığı” belirtildi.

Bennett, “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ciddi, sistematik ve kurumsallaşmış ayrımcılık Taliban ideolojisinin ve yönetiminin merkezinde yer alıyor ve bu da cinsiyet ayrımcılığına dair endişeleri artırıyor” dedi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

565 Bin Kız Çocuğu Eğitim Sisteminin Dışında

CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, “Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) 2022-2023 Değerlendirme Raporu’na göre 1998’de eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe yüzde 30,03 iken 2023’te, AKP iktidarının 22. yılında sadece yüzde 9,18. Yine aynı rapora göre TÜİK’in 2022 verileri, 15-19 yaş aralığında 565 bin kız çocuğumuzun eğitim sisteminin dışında kaldığına işaret ediyor” dedi ve ekledi:

“Kız çocuklarımız okuldan alınıp çalışmak zorunda bırakılırken, çocuk anne yapılırken ses çıkarmayanlar neden karma eğitimi hedef almaktadırlar? Eğitim sistemimizin öncelikli görevi tüm çocuklarımıza bir dünyanın iki yarısı ve tamamlayıcısı olduklarını kavratmak, iyi birer insan olmaları için yetiştirmek, bilimsel ve çağdaş eğitim almalarını sağlamaktır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in karma eğitimi hedef alan açıklamalarına tepki gösterdi. Yazılı açıklama yapan Gamze Akkuş İlgezdi, iktidarın eğitim sistemindeki sorunları çözmek yerine 100 yıl önce sonuca bağlanıp kapatılmış konuları gündeme getirdiğini belirtti.

ANKA’nın aktardığına göre İlgezdi şunları kaydetti:

“Kanunlarla belirlenmiş eğitim sistemini ileriye taşımak yerine yüzlerce yıl öncesinin mantığıyla ele almak boş bir çabadır. Bu mantığa göre Meclisimizdeki kadın ve erkek vekilleri de ayrı ayrı mı oturtalım? İş dünyamızdaki çalışma ortamlarını haremlik-selamlık diye mi ayıralım? AKP, 96 yıldır sorunsuzca uygulanan karma eğitimi tartışıp diğer alanlardaki başarısızlıklarını örtmeye çalışmasın, gerçek sorunlara odaklanıp çözüp üretsin.

Öğrenci Veli Derneği’nin (Veli-Der) 2022-2023 Değerlendirme Raporu’na göre 1998’de eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe yüzde 30,03 iken 2023’te, AKP iktidarının 22. yılında sadece yüzde 9,18. Yine aynı rapora göre TÜİK’in 2022 verileri, 15-19 yaş aralığında 565 bin kız çocuğumuzun eğitim sisteminin dışında kaldığına işaret ediyor.

Kız çocuklarımız okuldan alınıp çalışmak zorunda bırakılırken, çocuk anne yapılırken ses çıkarmayanlar neden karma eğitimi hedef almaktadırlar? Eğitim sistemimizin öncelikli görevi tüm çocuklarımıza bir dünyanın iki yarısı ve tamamlayıcısı olduklarını kavratmak, iyi birer insan olmaları için yetiştirmek, bilimsel ve çağdaş eğitim almalarını sağlamaktır.”

Paylaşın

Türkiye, En Çok Kadın Gazetecinin Tutuklu Bulunduğu 3 Ülkeden Biri

Dünyada en çok kadın gazetecinin tutuklu bulunduğu ilk 3 ülke İran, Türkiye ve Çin. İlk sıradaki İran’da 28, ikinci sırada bulunan Türkiye’de 19, Çin’de ise 15 kadın gazeteci tutuklu.

2023 yılının ilk üç ayında 145 kadın gazeteci saldırıya uğradı. 24 gazeteci fiziksel saldırıya, 23 gazeteci ise hukuken taciz edildi. Gazetecilere yönelik saldırılar, 2023 yılının ilk üç ayına, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,3 oranında arttı.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’nun (CFWIJ), 2023 yılının ilk 3 ayında kadın gazetecilerin maruz bırakıldığı hak ihlallerine ilişkin raporuna göre dünyada 100 kadın gazeteci tutuklu.

Rapora göre, dünyada en çok kadın gazetecinin tutuklu bulunduğu ilk 3 ülke İran, Türkiye ve Çin. İlk sıradaki İran’da 28, ikinci sırada bulunan Türkiye’de 19, Çin’de ise 15 kadın gazeteci tutuklu. Raporda sıfır olması gerektiğine işaret edilen bu sayının geçen yılın aynı dönemine göre 4 kişi azalmasınınsa umut verici olduğuna vurgu yapıldı.

Raporu kapsayan süreçte 145 kadın gazeteci de saldırıya uğradı. Raporda, 24 gazetecinin fiziksel saldırıya, 23 gazetecinin ise hukuken taciz edildiği bilgisi paylaşıldı. Aynı rapora göre gazetecilere yönelik saldırılar, 2022’nin ilk üç ayına göre yüzde 4,3 oranında arttı.

Deprem bölgesinde zorluklar ve tacizler

Türkiye’de kadın gazetecilerin deprem bölgesinde karşılaştığı zorlukların yanı sıra halk tarafından da sık sık taciz ve saldırıya uğradığı belirtildi. CFWIJ, kadın gazetecilerin afet bölgelerinde çekim yapmasının engellendiği veya tehdit edildiği 6 olayı belgeledi.

Rapora göre gazeteci Arzu Efeoğlu, Gaziantep’te vatandaşların kendisine ve ekibine saldırmaya çalıştığını ve kimliklerini görmek istediğini bildirdi.

Fox TV muhabirleri Sevgi Şahin ve Ömür Dikme canlı yayın sırasında saldırıya uğrarken, Halk TV muhabiri Şirin Payzın ve ekibi Antakya’da çöken binayı görüntülerken taciz edildi.

Malatya’da ArtıGerçek muhabiri Yağmur Kaya, kendisini provokatörlük yapmak, iktidarı ve devleti karalamakla suçlayan bir grup tarafından neredeyse fiziki saldırıya uğradı.

Hatay’da Gülbahar Altaş da Diyarbakır Sümer Parkı’ndaki tartışmayı çekmek isterken çevredekiler tarafından hedef alındı, TELE1 muhabiri Hazal Güven ve kameraman Umutcan Yitik, Hatay’da silahlı kişilerce engellendi.

Türkiye’de 31 Mart 2023’te adliye önünde çekim yapan gazeteci Melek Fırat ve 3 gazeteciye, uyuşturucu operasyonu zanlılarının yakınlarının saldırdığı belirtildi.

Yine Türkiye ile ilgili bir başka bölümde, gazeteciler Hazal Ocak, Olcay Büyüktaş Akça ve diğer iki sanığın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın şikayeti üzerine “Sözlü, yazılı veya görüntülü mesaj yoluyla hakaret” suçundan yargılandığı kaydedildi.

Raporda, Mayıs 2022’de JinNews muhabiri Zelal Tunç, Muradiye Belediyesi’ne atanan kayyum Harun Yücel’e hakaret ettiği iddiasıyla 8 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldığı, kayıp fonlarla ilgili yaptığı bir ihbarda kendisine “hakaret” ettiği iddiasıyla Yücel tarafından Tunç’a dava açıldığı da yazıldı.

Raporda yer verilen diğer gazeteciler ve yaşadıkları olaylarla ilgili şu bilgiler paylaşıldı:

Beş yıldır aleyhlerindeki suçlamalardan haberleri olmadan tutuklu bulunan Ceylan Şahinli ve Öznur Değer, Sibel Tekin, haksız yere terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla tutuklanarak 43 gün tutuklu kaldı,

Ayşegül Doğan’ın “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla düşürülmesine rağmen yurtdışına çıkış yasağı devam ediyor, Pınar Gayıp, yaptığı haberin ardından “Hakaret, iftira, halkın huzur ve sükununu bozma, terörle mücadele edenleri hedef gösterme” suçlarından soruşturma açıldı,

Al Monitor’dan Nazlan Ertan, ‘kamu görevlisine alenen hakaret etmekle’ suçlandı, Dicle Müftüoğlu, terörle ilgili suçlamalardan altı ay hapis cezasına çarptırıldı, Hale Gönültaş hakkında 12 yaşındaki kız çocuğunun ortadan kaybolması ve tecavüze uğramasıyla ilgili haber yaptığı için polisin suç duyurusunda bulunması üzerine soruşturma başlatıldı,

Sedef Kabaş’a Mart 2023’te bir kez daha “cumhurbaşkanı’na hakaret”ten dava açıldı. Kabaş bu kez ‘namusunu zedelemeyi amaçlayan’ tweetler atarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmekle suçlandı, Yağmur Kaya “terörle mücadelede yer alan kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla üçüncü kez yargılanıyor.

Kürt gazeteciler hedefte

Türk hükümetinin, kadın gazetecileri susturmak için hukuku silah olarak kullanan ülkelerin başında geldiği ifade edilen raporda, “Yetkililer sürekli olarak seyahat yasaklarına ve ‘kamu görevlilerine hakaret’ de dahil olmak üzere düzmece yasal suçlamalara başvurdu. En çok Kürt kadın gazeteciler, sansür ve zulmetmek için alaycı bir şekilde terör suçlamalarını kullanılarak hükümet tarafından hedef alınıyor” denildi.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’nun raporunda, “Bu çeyrekte kadın gazetecilere yönelik hapis cezaları, fiziksel ve hukuki saldırılar, gazeteciliğin sürekli olarak nasıl kriminalize edildiğini gösteriyor. Endişe verici bir eğilim, gazetecileri felç eden ve otosansüre yol açan yasal tacizdir. Basın özgürlüğü saldırı altında olduğunda ilk hedef alınanlar kadınlar ve LGBTQI gazetecilerdir” değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, “Kadın gazetecilere yönelik fiziksel ve yasal tacizin artmasından endişe duyuyoruz. Kadınların ve LGBTQI gazetecilerin, görevlerini şiddet veya korku olmadan yerine getirmelerini sağlayan güvenli ve destekleyici bir ortamda çalışabilmelerini sağlamak için daha fazlasının yapılması gerekiyor” ifadeleri kullanıldı.

(VOA Türkçe)

Paylaşın

Haziran’da 22 Kadın Öldürüldü, 27 Kadın Şüpheli Şekilde Hayatını Kaybetti

Haziran ayında 22 kadın öldürüldü, 27 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. Öldürülen 22 kadından 6’sı boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi, 2’si ekonomik, 1’i de çocuğunun velayetini alması bahanesi ile öldürüldü. 13’ünün ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Haber Merkezi / Haziran ayında öldürülen 22 kadının 9’u evli olduğu erkek, 3’ü tanıdığı biri, 4’ü birlikte olduğu erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 2’si eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i oğlu, 2’si akrabası tarafından öldürülmüştür. Haziran ayında kadınların yüzde 41’i evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Haziran 2023 verilerini açıkladı. Açıklamadan öne çıkan bölümler şöyle:

Bu ay 22 kadın cinayeti işlenmiş, 27 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 22 kadından 6’sı boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 2’si ekonomik bahane ile, 1’i çocuğunun velayetini alması bahanesi ile öldürüldü.

13’ünün ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi. 13 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

Haziran ayında öldürülen 22 kadının 9’u evli olduğu erkek, 3’ü tanıdığı biri, 4’ü birlikte olduğu erkek, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 2’si eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i oğlu, 2’si akrabası tarafından öldürülmüştür. Bu ay kadınların yüzde 41’i evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 12’si evinde, 4’ü sokakta,  3’ü işyerinde, 1’i otelde öldürülmüştür. 2 kadının öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 55’i evlerinde öldürüldü.

Bu ay öldürülen kadınların 12’si ateşli silahlarla, 6’sı kesici aletlerle, 1’i darp edilerek, 2’si boğularak, 1’i motosikletle çarpılarak öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 55’i ateşli silah ile öldürüldü.

Şüpheli kadın ölümleri

2023’ün ilk 6 ayında 128 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.  Failler artık sadece cinayet işlemekle kalmıyor, aynı zamanda bu cinayetleri gizleyebileceklerine inanıyorlar. Şüpheli kadın ölümleri genellikle kadınların yüksek katlardan atılarak veya evlerinde şüpheli şekilde ölü bulunmasıyla gerçekleşmektedir. İronik bir şekilde, birçok kadın plazalarda bir erkek ile birlikteyken intihar kararı aldığı iddia ediliyor.

Şüpheli ölümlerde, fail kendini “şaka yapıyorduk, kendi atladı” gibi komik ifadelerle savunmaktadır. Bazı aylarda, şüpheli kadın ölümü sayısı kadın cinayeti sayısını geçmektedir. Şüpheli kadın ölümlerinin tesadüf olmadığını gözlemliyoruz. Şüpheli kadın ölümlerindeki artış İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı ile bağlantılıdır. Failler, bu gibi gelişmelerden cesaret alarak cinayetleri gizleyebileceğine inanmaktadır.

Şüpheli ölümlerle ilgili süreç etkin bir şekilde yürütülmemektedir, ancak artık kadınlar bu davaların peşini bırakmamaktadır. Kadınların şüpheli ölümleriyle ilgili soruşturmaların tamamlanıp adaletin sağlanması için mücadelemize devam edeceğiz. Hiçbir kadının ölümü şüpheli kalmayana kadar kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.

Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir.

Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.

22 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri

İzmir’de 40 yaşındaki Nermin Yılmaz evli olduğu Mustafa Yılmaz tarafından pompalı tüfekle öldürüldü.

Kars’ta 28 yaşındaki Ö.B. boşanma aşamasında olduğu Z.B. tarafından pompalı tüfekle öldürdü. Ö.B.’nin İstanbul’da Z.B. tarafından darp edildiği bu sebeple ailesinin yanında sığındığı öğrenildi. Z.B aynı zamanda Ö.B.’nin erkek kardeşini de öldürdü.

Antalya’da Melek Bağce boşanma aşamasında olduğu Mustafa Bağce tarafından boşanma davasının duruşması ardından Melek Bağce’nin çalıştığı aile sağlığı merkezinde kesici alet ile öldürüldü.

Manisa’da 34 yaşındaki Şükran Dalmış eskiden evli olduğu İsmet Dalmış tarafından ateşli silahla öldürüldü.

Gaziantep’te 25 yaşındaki Bilge Kaya 1 hafta önce boşandığı Mertcan Köse tarafından 4 aylık bebeklerinin velayetinin Bilge Kaya’ya verilmesi bahanesiyle arabayla önü kesilerek pompalı tüfek ile öldürüldü. Fail o sırada Bilge Kaya’nın yanında bulunan ve engel olmaya çalışan babasını da öldürdü.

İzmir’de yaşayan 21 yaşındaki Dudu Yılmaz evli olduğu Rıfat Yılmaz tarafından kaldığı pansiyonda kabloyla boğularak öldürüldü. Dudu Yılmaz’ın 3,5 aydır failden ayrı yaşadığı ve boşanmak istediği öğrenildi.

Ankara’da 24 yaşındaki avukat Belen Neslin Coşgun, birlikte olduğu Muhammed B. tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü.

İzmir’de Gülkamar Hanimova ile kızları Leyla Geldiyazova, Laçin Geldiyazova Gülkamar Hanimova’nın birlikte olduğu Saparmurat Hallyev tarafından kıskançlık bahanesiyle öldürüldü. Fail aynı zamanda Laçin Geldiyazova’nın birinin birlikte olduğu Ruslan Kerimov’u da öldürdü.

Antalya’da 38 yaşındaki 3 çocuk annesi Sinem Albeni evli olduğu Ufuk Albeni tarafından darp edilerek öldürüldü.

Eskişehir’de 39 yaşındaki Beyhan Gökçe 1 yıl önce boşandığı İdris Güneş ile tartışmasından sonra motorsikleti ile seyir halindeyken İdris Güneş tarafından motosiklerine çarpılarak öldürüldü.

İstanbul’da 25 yaşındaki Elena David eskiden birlikte olduğu B.A. tarafından çalıştığı iş hanında ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail daha sonra aynı silahla intihar girişiminde bulundu.

Aksaray’da 45 yaşındaki 1 çocuk annesi Şengül Keleş, 20 yaşındaki üvey oğlu Ömer Keleş tarafından boğularak öldürülüp sulama kanalına atıldı.

İzmit’te 34 yaşındaki Gözde Vural birlikte olduğu Hasan Ceylan tarafından ateşli silahla başından vurularak öldürüldü. Hasan Ceylan aynı silahla intihar etti.

Ankara’da Zeliha Yağmur oğlu Sefa Yağmur tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Zeliha Yağmur’un daha önce oğlu hakkında uzaklaştırma kararı aldığı ve failin tanınmamak için çarşaf giyinip, eve balkondan girdiği öğrenildi.

İstanbul’da yaşayan 2 çocuk annesi hemşire Sevinç Akdoğan, emeklilik ikramiyesini vermemesi bahanesiyle evli olduğu Rahim Akdoğan tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Adana’da yaşayan 27 yaşındaki Sultan Erdoğan, iş yerinde iş arkadaşı Rıdvan Sebuktekin tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü.

İzmir’de 1 çocuk annesi Fidan Bahçecioğlu eskiden birlikte olduğu Yücel K. tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fidan Bahçecioğlu’nun kardeşi Kenan Bahçecioğlu da fail tarafından olay esnasında öldürüldü.

Karabük’te 19 yaşındaki Karbeyaz Çimen, eşinin babası Tarık Çimen tarafından ateşli silahla başından vurularak öldürüldü. Tarık Çİmen 22 Haziran’da ‘cinsel istismar’ suçlamasıyla tutuksuz yargılanmak üzere cezaevinden tahliye edilmişti.

Adana’da 30 yaşındaki Nuriye Arslan boşanma aşamasında olduğu Erhan Arslan tarafından ateşli silahla başından vurularak öldürüldü. Fail aynı silahla intihar etti.

Hakkari’de 20 yaşındaki Evin R. evli olduğu Heryad R. Y. tarafından kalaşnikof orta otomatik silahla vurularak öldürüldü. Evin R.’nin 16 yaşındaki kardeşi Peyman R. de ağır şekilde yaralandı.”

Paylaşın

Beş Ayda 101 Kadın Öldürüldü: İntihar Süsü Verilerek Cinayetler Gizleniyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Son yıllarda bizim verilerimize göre kadın cinayetleri belli bir seyirde devam ederken ve İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesinin ardından artarken şüpheli kadın ölümleri ise kadın cinayetlerinden çok daha fazla artıyor durumda” dedi ve ekledi:

“Burada gördüğümüz şey kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı şüpheli kadın ölümü verilerinde gizli olabilir. Yüksekten düşüp ölü bulunan kadınların yanlarında mutlaka bir erkek oluyor. Bu tip ölümlere intihar süsü vererek kaza süsü vererek cinayet olduğu gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar. Her bir şüphenin üzerine gidilmesi gerekir. Hiçbir kimsenin aklında soru işareti kalmayacak şekilde gerçekler açığa çıksın.”

2021 yılının ilk beş ayında 79 kadın şüpheli şekilde ölü bulunurken bu sayı 2023’te 101’e yükseldi.

Cumhuriyet’ten Rengin Temoçin’in haberine göre, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim “intihar süsü verilerek cinayet gizleniyor” dedi. Ataselim sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Son yıllarda bizim verilerimize göre kadın cinayetleri belli bir seyirde devam ederken ve İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesinin ardından artarken şüpheli kadın ölümleri ise kadın cinayetlerinden çok daha fazla artıyor durumda. Burada gördüğümüz şey kadın cinayetlerinin büyük bir kısmı şüpheli kadın ölümü verilerinde gizli olabilir.

Yüksekten düşüp ölü bulunan kadınların yanlarında mutlaka bir erkek oluyor. Bu tip ölümlere intihar süsü vererek kaza süsü vererek cinayet olduğu gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar. Her bir şüphenin üzerine gidilmesi gerekir. Hiçbir kimsenin aklında soru işareti kalmayacak şekilde gerçekler açığa çıksın.”

Paylaşın