Başörtüsüz Konser Verdiği İçin Gözaltına Alınan İranlı Şarkıcı Serbest Bırakıldı

İran güvenlik güçleri, başörtüsü takmadan performans konseri verdiği için gözaltına alınan Parastoo Ahmadi’nin serbest bırakıldığını duyurdu. Başörtüsü, İran İslam Cumhuriyeti’nde, kadınlar için zorunlu.

Haber Merkezi / Ahmedi’nin avukatı Milad Panahipour, Ahmedi’nin bir kervansarayda yaptığı ve üç gün sonra YouTube’da yayınlanan performans konseri sonrası, İran’ın kuzeyindeki Mazenderan’da gözaltına alındığını söyledi.

Milad Panahipour, “Parastoo Ahmadi’ye yöneltilen suçlamalar, tutuklama makamı veya gözaltı yeri hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi. Panahipour, grubunun iki üyesi Ehsan Beiraghdar ve Soheil Faghih-Nassiri’nin de serbest bırakıldığını söyledi.

İran İslam Cumhuriyeti Yargısı, 12 Aralık’ta yaptığı açıklamada, performans konserin “yasal izin alınmadan ve Şeriat ilkelerine uyulmadan” düzenlendiğini belirterek, sanatçı ve prodüksiyon ekibine “uygun işlem” yapılacağını duyurmuştu.

Kervansaray Konseri, İran sosyal medyasında en çok konuşulan konulardan biri haline gelmişti. İran’da YouTube’a erişimin kısıtlı olmasına rağmen performans konseri, üç günde 1,5 milyondan fazla kişi tarafından izlendi ve paylaşıldı.

Ahmadi, performans konseri için şu ifadeleri kullanmıştı: “Sevdiğim insanlar için şarkı söylemek istiyorum. Bu, görmezden gelemeyeceğim bir haktı, çok sevdiğim bu topraklar için şarkı söylemek.”

İran yasaları kadınların solo şarkı söylemesini veya kamusal alanda başörtüsü olmadan görünmesini yasaklıyor. Ahmadi’nin omuzlarını açtığı konseri, uzun zamandır devam eden bu kısıtlamalara bir meydan okumaydı.

2022’deki ülke çapındaki başörtüsü karşıtı protestolar sırasında Az Khoon-e Javanan-e Vatan (Ulusun Gençliğinin Kanından) şarkısının bir yorumu okuyan Ahmadi, rejimin tepkisini üzerine çekmişti.

Shervin Hajipour, Mehdi Yarrahi, Saman Yasin ve Toomaj Salehi gibi müzisyenler, muhalefeti harekete geçirmedeki rolleri nedeniyle tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya.

Paylaşın

Türkiye’de 11 Ayda 394 Kadın Öldürüldü

Türkiye’de 2024 yılının ilk 11 ayında 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 151 kadın aile içinden bir erkek tarafından ve 97’si boşanma veya ayrılma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldü. 

Haber Merkezi / Kadınların 214’ü ateşli silahla, 83’ü kesici aletle, 25’i boğularak, 16’sı yüksekten düşerek öldürülürken 56 kadının ölüm nedeni bilinmiyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), Kasım 2024 ve 1 Ocak – 30 kasım 2024 arasındaki kadın cinayeti raporunu yayımladı. Buna göre; 2024 yılının ilk 11 ayında 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bu ölümlerden 66’sı şüpheli ölüm olarak kaydedildi.

Yılının ilk 11 ayında öldürülen kadınların yüzde 48’i evliydi. 151 kadın aile içinden bir erkek tarafından ve 97’si boşanma veya ayrılma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldü. 220 kadın kendi evi / yaşadığı alanda öldürüldü.

Kasım ayında ise 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü. İstanbul’da 7, Antalya ve Tekirdağ’da 3,
Mersin, Kahramanmaraş ve Gaziantep’te 2, Ankara, Çanakkale, Bursa, Iğdır, Aksaray, Sakarya, İzmir, Uşak, Kırklareli, Konya, Karaman, Kocaeli, Kütahya, Adana, Hatay ve Şanlıurfa’da birer kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Kasım ayında öldürülen kadınlardan 15’i 31 – 50 yaş aralığı, 9’u 19 – 30 yaş aralığı, 6’sı 51 yaş ve üzeri, 1’i 0 – 18 yaş aralığındaydı. Kasım’da öldürülen kadınlardan 21’i evli, 7’si bekar ve 2’si dini nikahlıydı. 6’sının medeni durumu ise bilinmiyor.

Kasım ayında kadınlardan 11’i evli olduğu erkek, 5’i boşanma aşamasındaki erkek, 4’ü oğlu, 2’si tanımadığı bir erkek, 3’ü ayrıldığı ve boşandığı erkek, 2’si birlikte olduğu erkek tarafından öldürüldü. 5 ölüm ise şüpheli olarak kaydedildi.

Kasım ayında kadınlardan, 17’si ateşli silahla, 7’si boğularak, 6’sı kesici aletle, 1’i sert cisimle, 1’i araçla ezilerek, 1’i darp edilerek öldürüldü. 2 kadın ise yüksekten düşme sonucu hayatını kaybetti.

Paylaşın

Türkiye’de Kasım Ayında 32 Kadın Katledildi

Türkiye’de kasım ayında 32 kadın öldürüldü, 26 kadının ölümü şüpheli bulundu. En fazla kadın cinayeti işlenen il İstanbul oldu. İstanbul’da kasım ayında 7 kadın öldürüldü.

Haber Merkezi / Öldürülen 32 kadının 17’si evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si akrabası, 2’si daha önce birlikte olduğu erkek, 1’i önceden evli olduğu erkek, 1’i tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi.

Öldürülen 32 kadından 7’si boşanmak istediği, barışmayı reddettiği, evlenmeyi reddettiği, ilişkiyi reddettiği gibi bahanelerle, 1’i hedef olan kadının ölümüne tanık olduğu gerekçesiyle, 1’i para istediği bahanesiyle öldürüldü. 23 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Kasımda kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 8’i boğularak, 6’sı kesici aletle, 1’i darp edilerek öldürüldü. Bir kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si ateşli silahla öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2024 Ekim ayına dair kadın cinayetleri verilerini açıkladı. Buna göre; Kasım ayında 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 26 kadının ölümü ise şüpheli bulundu.

Öldürülen 32 kadından 7’si boşanmak istediği, barışmayı reddettiği, evlenmeyi reddettiği, ilişkiyi reddettiği gibi bahanelerle, 1’i hedef olan kadının ölümüne tanık olduğu gerekçesiyle, 1’i para istediği bahanesiyle öldürüldü. 23 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

Kasım ayında öldürülen 32 kadının 17’si evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü oğlu, 2’si akrabası, 2’si daha önce birlikte olduğu erkek, 1’i önceden evli olduğu erkek, 1’i tanımadığı biri tarafından öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi. Kasım ayında kadınların yüzde 53’ü evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 20’si evinde, 2’si sokakta, 2’si arabada, 2’si arazide, 2’si kamusal alanda, 2’i işyerinde öldürüldü. 3 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Kasım ayında öldürülen kadınların yüzde 63’ü evlerinde öldürüldü.

Kasımda kadınların 16’sı ateşli silahlarla, 8’i boğularak, 6’sı kesici aletle, 1’i darp edilerek öldürüldü. Bir kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si ateşli silahla öldürüldü.

Kasım ayında öldürülen 32 kadın:

İzmir’de 33 yaşındaki pazarlama müdürü Duygu Bölükbaşı, iki yıl önce evinin banyosunda asılı halde bulunmuştu. Olay ilk başta intihar denildi ancak birlikte olduğu erkek Emre Turan tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Fail tutuklandı.

Afyon’da yaşayan 3 çocuk annesi Satı Aktan, evli olduğu Seydi Aktan tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Olay sırasında oğlu M.A. da yaralandı. Fail daha sonra aynı silahla intihar etti.

İstanbul’da 6 yaşındaki Şirin Elmas Hanilçi, 49 yaşındaki M.Ö. tarafından boğularak öldürüldü. Failin Şirin’in kendisinden para istediği ve vermek istemediği için öldürdüğü ortaya çıktı. Adana’da 29 yaşındaki Fahriye Asena Eskikanbur eskiden birlikte olduğu M.K.D. tarafından barışma teklifini reddetmesi bahanesiyle çalıştığı pastanede ateşli silahla vurularak öldürüldü.

Hatay’da 1 çocuk annesi hemşire Elif Gözen evli olduğu Alaattin Gözen tarafından evinde ateşli silahla vurularak öldürüldü. Konya’da 25 yaşındaki 1 çocuk annesi Bahriye Kalaycı eskiden evli olduğu Murat Ulaşan tarafından konuşma bahanesiyle boş bir araziye götürüldükten sonra bıçaklanarak öldürüldü.

Kahramanmaraş’ta 19 yıldır kayıp olan 24 yaşındaki Gülcan Alıç ve 31 yaşındaki Fatma Alıç’ın, Gülcan Alıç’ın birlikte olduğu Behçet Y. ve kuzeni Mevlüt D. tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Gülcan Alıç’ın kıskançlık bahanesiyle, Fatma Alıç’ın ise cinayete tanık olması bahanesiyle öldürüldüğü öğrenildi.

Kocaeli’de 3 çocuk annesi Esma Söğütçü evli olduğu cezaevinden izinli çıkan Yakup Söğütçü tarafından uykusunda boğularak öldürüldü. Kahramanmaraş’ta 25 yaşındaki Elif Bal boşanma aşamasında olduğu Kahraman Bal tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Uşak’ da 46 yaşındaki Asiye Yıldırım, oğlu Ramazan Yıldırım tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fail yakalandı. Ankara’da iki çocuk annesi Şükriye Karadeniz, evli olduğu Kenan Karadeniz tarafından beylik silahıyla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Bursa’da 35 yaşındaki Özlem B., boşanma aşamasında olduğu Hakan B. tarafından kemerle boğularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etmeye çalıştı ancak engel olundu. Fail tutuklandı. Kırklareli’nde 58 yaşındaki Aysel Çetin, evli olduğu Recep Çetin tarafından baltayla öldürüldü. Fail tutuklandı.

İzmir’de 32 yaşındaki Aslıhan Göktaş, boşanma aşamasında olduğu Hüsamettin Göktaş tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti. Mersin’de üç çocuk annesi Ayşe Gökten, boşanma aşamasında olduğu Veysel Gökten tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail gözaltına alındı.

Antalya’da 52 yaşındaki Hülya Ulumaskan, evli olduğu Mehmet Ulumaskan tarafından ateşli silahla öldürüldü. fail olayın ardından intihar etti. İstanbul’da 52 yaşındaki Güllü Özcan,, birlikte olduğu Binali Kara tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail olayın ardından intihar etti.

Mersin’de 24 yaşındaki Aybeniz Top, birlikte yaşadığı ancak şiddet gördüğü için kaçtığı, en sonunda geri dönmek zorunda kaldığı Hasan F. tarafından boğularak öldürüldü. Fail tutuklandı. Sakarya’da 32 yaşındaki Şelale Mirzalı, eskiden birlikte olduğu Alattin Akbaş tarafından çalıştığı yerde ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail tutuklandı.

Iğdır’da bir çocuk annesi, 25 yaşındaki Esra Bağcı, boşanma aşamasında olduğu Uzman Çavuş Ferdi Bağcı tarafından arabada bıçaklanarak öldürüldü. Aksaray’da 3 çocuk annesi, 44 yaşındaki Negül Adak, evli olduğu Savaş Adak tarafından uykusunda başından vurularak öldürüldü.

Ankara’da 41 yaşındaki Elif Bozkurt, boşanma aşamasında olduğu ve ev hapsi cezası olan Servet Bozkurt tarafından kıskançlık bahanesi ile boğazı kesilerek öldürüldü. Yurtdışına çıkış yasağı da bulunan failin elektronik kelepçesini sökerek evden kaçtığı öğrenildi. Fail yakalanarak tutuklandı. Şanlıurfa’da 43 yaşındaki Leyla Üren, boğazından bıçaklanarak ölü halde bulundu. Güvenlik kameralarının incelenmesinin ardından Ahmad El Avvad tutuklandı.

İstanbul’da Bahtiyar Aladağ isimli kişi, 55 yaşındaki annesi Necmiye Aladağ’ı, evli olduğu Sevim Aladağ, Sevim’in annesi Türkan Soylu’yu, 10 yaşındaki oğlunu, babasını, kuzenini ve bir kişiyi daha öldürdü. 2 kişiyi ise yaraladı.

Gaziantep’te 37 yaşındaki Yeşim Türkmen, evli olduğu Mert Türkmen tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. İstanbul’da 32 yaşındaki Filiz Aras, evli olduğu Sadık Aras tarafından kendisini aldattığı iddiasıyla boğarak öldürüldü.

Bolu’da Sevinç Alemdar, birlikte olduğu Selçuk Şahin tarafından karavanda öldürüldü. Kravavanın yanında ise boş bir mezar bulundu. Antalya’da 39 yaşındaki Hale Akbaş Poyraz, evli olduğu Abdullah Poyraz tarafından ateşli silahla öldürüldü. İstanbul’da 79 yaşındaki Meral S.’den haber alamayan komşularının durumu polise bildirmesi üzerine oğlu Emre İ. tarafından darp edilerek öldürüldüğü ortaya çıktı.

Paylaşın

Avrupa’da Her Üç Kadından Biri Şiddete Maruz Kalıyor

Avrupa Birliği (AB) sınırları içerisinde yaşayan her üç kadından biri ya partneri ya da üçüncü bir erkek tarafından fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz bırakıldı.

Öte yandan geçtiğimiz yıl dünya genelinde 51 bin 100 kız çocuğu ve kadın akrabaları ya da erkek partnerleri tarafından öldürüldü.

“Avrupa’da yaklaşık 229 milyon kadın yaşıyor. Bu kadınların üçte biri ise tokat, yumruk, tekme veya tecavüz gibi benzer şiddet tehditlerinden en az birine maruz kaldı.”

Bu bilgileri, Avrupa Temel Haklar Ajansı Direktörü Sipra Rautio dün Brüksel’de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesi ile yaptığı açıklamada verdi. Rautio, Avrupa’da kadınlara yönelik şiddetin boyutunu “gerçekten vahim” sözleriyle özetledi.

Rautio, düzenlediği basın toplantısında Avrupa Temel Haklar Ajansı’nın Avrupa istatistik kurumu EUROSTAT ve Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü ile ortaklaşa yürüttüğü Cinsiyete Dayalı Şiddet araştırmasını tanıttı.

Avrupa Birliği (AB) üyelerinde yaşayan 114 binden fazla kadından dört yıl boyunca toplanan verilerle hazırlanan araştırma, 2014 tarihli anketin de takip çalışması özelliğini taşıyor. Rautio, sunumunda 2014 yılına kıyasla AB’de kadına yönelik şiddet vakalarında bir iyileşmenin gözlemlenmediğini vurguladı.

Sonuçları dün açıklanan son araştırmaya göre AB’deki her üç kadından biri ya partneri ya da üçüncü bir erkek tarafından fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz bırakıldı.

Şiddete maruz kalan kadınların oranı Finlandiya’da yüzde 57,1 iken İsveç’te yüzde 52,5 olarak ölçüldü. Kadına yönelik şiddet Macaristan’da yüzde 49,1 ve Danimarka’da da yüzde 47,5 oranlarıyla oldukça yüksek. En düşük oranlar ise Bulgaristan’da yüzde 11,9 ve Polonya’da yüzde 16,7 olarak tespit edildi. Bu iki ülkeyi her biri yüzde 19,7 ile Çek Cumhuriyeti ve Portekiz takip etti. Almanya ise yüzde 25,6 ile AB ortalaması olan yüzde 30,7’nin biraz altında kaldı.

Ankete göre, kadınlar cinsiyete dayalı şiddete özellikle ev içinde maruz kalıyor. Neredeyse her beş kadından biri, yani araştırmaya katılan ya da şiddet gördüğünü söyleyen kadınların yüzde 19,3’ü, eşinden veya aynı evde yaşayan diğer kişilerden fiziksel veya cinsel şiddet gördüğünü bildirdi. Ancak şiddet gören her yedi kadından sadece biri maruz kaldığı şiddeti polise ihbar etti.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü Başkanı Carlien Scheele, bu verilerin toplumun kadına yönelik şiddete yaklaşımını ortaya koyduğunu ifade ediyor. “Neden bu kadar bekledin? Neden önceden bildirmedin? Bunu yapması için ne yaptın?” gibi utanç verici suçlamaların rutin hale geldiğini ifade eden Scheele, bu durumun korkunç boyutlara ulaştığını belirterek somut adımlar atılması gerektiğini söylüyor.

Ankete katılan neredeyse her üç kadından biri de işyerinde tacize uğradığını söyledi. Ayrıca 18 ila 29 yaşındaki kadınların yüzde 41,6’sı da kendilerine uygunsuz cinsel şakalar, cinsel içerikli uygunsuz resim ve videoların gösterilmesi veya uygunsuz fiziksel temaslara maruz kaldıklarını aktardı.

Burada da en yüksek rakamlar kuzey Avrupa ülkeleri olan İsveç (yüzde 55,4) ve Finlandiya’da (yüzde 53,7) görüldü. Bu ülkeleri Slovakya yüzde 53’le takip etti. En düşük rakamlar ise Letonya (yüzde 11), Bulgaristan (yüzde 12,2) ve Portekiz’e (yüzde 12,3) ait. Almanya yüzde 32 ile AB ortalamasının biraz üzerinde yer aldı.

Temel Haklar Ajansı Daire Başkanı Joanna Goodey, sunum sırasında Kuzey Avrupa’da şiddet oranlarının yüksek olmasını muhtemelen “Nordik Paradoksuna” (Kuzey Paradoksu) bağladı. Goodey’e göre bu durum tüm ülkelerde geçerli değil. İskandinav ülkelerinde cinsiyet eşitliği bilinci yüksek olduğu için kadınlara yönelik şiddet daha fazla rapor edilebiliyor ve dolayısıyla görünür hale gelebiliyor. Bu durum şiddet oranlarının diğer ülkelere göre daha yüksek görünmesine neden olabiliyor.

Avrupa Kadın Lobisi’nden Irene Rosales de değerlendirmesinde İstanbul Sözleşmesi’ne işaret ederek son 10 yılda rakamlar değişmemiş olsa da kadına yönelik şiddet konusunda önemli adımlar atıldığını söyledi. Rosales, anlaşmanın çoğu AB ülkesinde onaylanmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Sözleşme şu anda 27 AB üyesi ülkenin 22’sinde yürürlükte. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Litvanya ve Slovakya ise henüz onaylamadı. AB ise sözleşmeye 2023 yılında dahil oldu. Türkiye ise sözleşmeyi 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da düzenlenen toplantıda ilk imzalayan ve onaylayan ülke olmasına karşın 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile sözleşmeden çekildi. Karar hem ulusal hem de uluslararası düzlemde eleştiriliyor.

AB bu yıl ayrıca kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele için yeni bir düzenleme daha kabul etti. Üye devletlerin yeni düzenlemeyi 14 Haziran 2027 tarihine kadar uygulamaya koymaları gerekiyor. Rosales, yeni adımın üye devletler için yeni bir hesap verebilirlik düzeyi oluşturabileceği görüşünde. Ancak bu yılın Şubat ayında AB çapında standart bir tecavüz tanımı oluşturma girişimi üye devletlerin uzlaşamaması nedeniyle başarısız oldu.

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Birleşmiş Milletler de yeni rakamlar yayınladı.

BM tahminlerine göre geçtiğimiz yıl dünya genelinde 51 bin 100 kız çocuğu ve kadın akrabaları ya da erkek partnerleri tarafından öldürüldü. Ancak BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve BM kadın örgütü UN Women tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kadın cinayetleri tespit edilip kayıt altına alınandan çok daha fazla.

Kadın hakları uzmanı Rosales, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasıyla ilgili olarak toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşım gösterilmesinin önemine dikkat çekiyor. Kadın ve erkek arasındaki mevcut sosyal eşitsizliklerin mutlaka dikkate alınması gerektiğini ifade eden Rosales, bu yaklaşım olmadan bir kadının neler yaşadığını anlamanın imkansız olacağını söylüyor.

Uzman böylece mağdurun suçtan sorumlu tutulmasının da engellenebileceğine işaret ediyor. Carlien Scheele de mağdur kadınların yaşadıklarını ilgili birimlere bildirmesini sağlayacak tedbirlerin artırılması gerektiğini savunuyor.

Kadın hakları uzmanı Irene Rosales şiddete maruz kalan kadın sayısının gelecekte de düşmeyeceğini öngörüyor. Ancak bunun nedeni olarak kadına yönelik şiddetin artacak olmasını değil, Kuzey Avrupa’da da görüldüğü üzere bu konudaki farkındalık ve anlayışın değişecek olmasını gösteriyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Her 10 Dakikada Bir Kadın Öldürülüyor!

2023 yılında dünya genelinde 85 bin kadın ve kız çocuğu öldürüldü. Bu cinayetlerin yüzde 60’ı (51 bin 100) yakın bir arkadaşı veya bir aile üyesi tarafından işlendi.

Veriler, her gün 140 kadın ve kızın arkadaşları veya yakın bir akrabası tarafından öldürüldüğünü gösteriyor, bu da her 10 dakikada bir kadın veya kızın öldürüldüğü anlamına geliyor.

2023 yılında Afrika, yakın arkadaş ve aileyle ilgili kadın cinayetlerinin en yüksek oranlarını kaydetti, ardından Amerika ve ardından Okyanusya geldi.

Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi’nin kadın katliamlarına ilişkin hazırladığı rapora göre, dünya genelinde her gün yaklaşık 140 kadın ve kız çocuğu eşleri ya da aile bireyleri tarafından katlediliyor.

Rapora göre, 2023 yılında 85 bin kadın ve kız çocuğu öldürülürken, cinayetlerin yüzde 60’ı en yakınındaki kişi tarafından işlendi. Raporda, rakamların küresel olarak bir kadın için en tehlikeli yerin evleri olduğunu gösterdiği belirtildi.

The Guardian’ın haberine göre, BM Kadın Birimi İcra Direktörü Yardımcısı Nyaradzayi Gumbonzvanda şunları belirtti: “Verilerin bize söylediği şey, kadınların hayatlarının en güvenli olması gereken özel ve ev içi alanlarının, pek çoğunun ölümcül şiddete maruz kaldığı yer olduğudur.

Bu rapordaki rakamları buzdağının görünen kısmı olarak görüyoruz çünkü tüm kadın ölümlerinin kayıt altına alınmadığını ve tüm ölüm nedenlerinin doğru bir şekilde kadın cinayeti olarak kaydedilmediğini biliyoruz ve hiçbir bilgiye erişemediğimiz birçok topluluk var.”

BM küresel tahminleri, yakın partnerler ve aile üyeleri tarafından öldürülenlerin sayısında bir artış olduğunu gösterdi. BM ajansının verileri, 2023 yılında tahmini 21 bin 700 vaka sayısı ile Afrika’nın en yüksek evli olduğu erkek ve partner kaynaklı kadın cinayeti oranlarını kaydettiğini, onu Amerika ve Okyanusya’nın izlediğini gösterdi.

Avrupa ve Amerika’da kadınların çoğu yakın partnerleri tarafından öldürülürken, diğer yerlerde de yakın aile üyeleri birincil failler oldu. BM Kadın Birimi, Fransa, Güney Afrika ve Kolombiya olmak üzere üç ülkeye ilişkin mevcut verilerin, yakın partnerleri tarafından öldürülen kadınların önemli bir kısmının cinayetten önce yetkililere bir tür şiddet ihbarında bulunduğunu doğruladı.

Raporda, 2023 yılında küresel çapta aile içi şiddet kaynaklı cinayetlerin oranının yüzde 60 olduğu belirtildi.

Bununla birlikte BM ajansı, küresel kadın cinayetleri tahminlerine ilişkin raporunun, dünya çapında birçok ülke tarafından yetersiz veri toplanması nedeniyle engellendiğini ve aile içi alan dışında işlenen kadın cinayetlerine ilişkin doğru veri toplayan çok az hükümet olduğunu kaydetti.

Raporda şu ifadelere yer verildi: “Üye devletler son yıllarda kadın cinayetlerini ele almak için giderek daha fazla önlem alırken, ülkelerin toplumsal cinsiyete dayalı cinayetlerle mücadele çabalarının hesap verebilirliği, kadın cinayetlerine ilişkin istatistiklerinin kalitesi ve kullanılabilirliği ile de ölçülmektedir.

Veri mevcudiyeti açısından olumsuz eğilimi tersine çevirmeye yönelik önemli çabalar, kadına yönelik şiddetle mücadelede hükümetlerin hesap verebilirliğini artıracaktır.”

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Evlenen Kadının Kocasının Soyadını Almasını Zorunlu Kılan Teklif TBMM’de

Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) avukat Sema Yurtbilir, 9. Yargı Paketi içerisinde yer alan, evlenen kadınların kocasının soyadını almasını zorunlu kılan teklifin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade etti.

Yurtbilir, “Bu teklif Temmuz ayında meclise geldiğinde Adalet Komisyonu’nda hararetli tartışmalar yaşandı. Görüşmeler Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel’in maddeyi genel kurula bu şekilde getirmeyeceklerini ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde değiştireceklerini söylemesiyle tamamlandı” diye konuştu.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal ettiği kadının eşinin soyadını alma zorunluğuna dair yeni yasanın görüşmeleri bugün TBMM genel kurulunda başladı.

Ancak yasa, AYM’nin iptal ettiği haliyle yeniden düzenlenmedi. Yasa 9. Yargı Paketi’nde ufak değişiklikler yapılarak eski halini aldı. Eğer yasa bu haliyle kabul edilirse kadınlar evlendikleri zaman eşlerinin soyadlarını zorunlu olarak almaya devam edecekler. Peki AYM bu kararı nasıl vermişti? AYM’nin kararı neden uygulanmıyor?

İstanbul 8’inci Aile Mahkemesi, “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” düzenlemesinin iptali için 2023 yılında AYM’ye başvurdu.

Mahkeme, başvurusunu erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkünken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesine bağdaşmadığı şeklinde gerekçelendirdi.

AYM de bu başvuruyu değerlendirerek hükmün iptaline karar vermiş, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğunu ailenin “eşler arası eşitliğe” dayandığını vurgulamıştı. Kararda ayrıca kadının yargı yoluna başvurarak evlenmeden önceki soyadını kullanabildiği anımsatılmış, kadınların mahkeme kararı olmadan da evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesinin önü açılmıştı.

Nisan 2023’te çıkan kararın 9 ay sonra uygulamaya geçmesi öngörülmüştü. Temmuz ayında TBMM’ye sunulan 9. Yargı Paketi olarak bilinen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, AYM’nin karınların soyadına ilişkin kararını dikkate almayarak eski uygulanın devamını öngören bir kanun maddesi önerdi.

Yeni pakette kadının evlenmeden önceki soyadının ancak kocasının soyadıyla birlikte kullanması yer aldı. Maddenin gerekçesinde ise “anne babanın ayrı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği ve çocuğun hangi soyadını kullanacağı tartışma konusu haline gelebileceği” ifadeleri kullanıldı.

Kadın hakları savunucuları ise yasa teklifinin bu şekilde TBMM’ye sunulmasına tepkili.

Türkiye CEDAW imzacısı

DW Türkçe’den Ece Çelik‘e konuşan Eşitlik için Kadın Platformu’ndan (EŞİK) avukat Sema Yurtbilir, Türkiye’nin Uluslararası Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) imzacısı olduğunu hatırlatıyor. Sözleşmenin devletlere eşitliği sağlama yükümlülüğü verdiğini belirten Yurtbilir, AYM’nin iptal kararından sonra yeni bir kanun maddesine ihtiyaç duyulmaksızın kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanabileceklerini ancak nüfus memurluklarının bunu uygulamadıklarını söylüyor:

“Aslında AYM kararının ardından yeni bir yasa çıkmaksızın kadınlara istedikleri soyadını kullanma hakkını tanımaları gerekirdi. AYM, kararın 9 ay sonra yürürlüğe gireceğini söylemişti. Bu süre meclisin konuyla ilgili yeni bir kanun çalışması için tanınıyor. Ancak TBMM konuyla ilgili bir çalışma yapmadı. Biz de hukukçular olarak bunu zaten CEDAW’ın düzenlediğini ve yeni bir yasaya ihtiyaç olmadığını dile getirdik. EŞİK gönüllüleri olarak nüfus müdürlüklerine ve farklı kurumlara başvurular yaptık ancak hiçbir nüfus müdürlüğü ve kurum olumlu yanıt vermedi.”

Temmuz ayında AKP’nin getirdiği 9. Yargı Paketi içerisinde yer alan teklifin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade eden Yurtbilir, “Bu teklif Temmuz ayında meclise geldiğinde Adalet Komisyonu’nda hararetli tartışmalar yaşandı. Görüşmeler Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel’in maddeyi genel kurula bu şekilde getirmeyeceklerini ve Anayasa Mahkemesi kararına uygun şekilde değiştireceklerini söylemesiyle tamamlandı” diye konuşuyor.

Ancak bugün yasanın hiç değiştirilmeden TBMM genel kuruluna getirildiğini söyleyen Yurtbilir, “Bugün bir hukuk devletinde anayasaya aykırı bir yasama faaliyeti yapıldığını söyleyebiliriz” diyor. İktidar bloğunun sayısal olarak çoğunluğa sahip olduğu için insan hakkı sözleşmelerini, AYM’yi dinlemeksizin her maddeyi meclisten geçirebildiklerini ifade eden Yurtbilir, muhalefetin ve komisyonların hiçbir anlamı kalmadığı görüşünde.

EŞİK Platformu olarak muhalefet partilerine ve bağımsız vekillere oylamaya katılmama çağrısında bulunduklarını ve “Kendileri çalsın kendileri oynasın” başlıklı bir kampanya başlattıklarını söyleyen Yurtbilir, bu kararın iktira partisinin kadın ve aile politikalarının iz düşümü olduğunu vurguluyor. Yurtbilir, yurt dışında soyadı konusunda eşit çözümler bulmuş pek çok ülke olduğunun altını çiziyor.

Peki hangi ülkelerde kadınlar evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam edebiliyor? ABD, Birleşik Krallık, Hollanda, Fransa, Belçika ve İtalya gibi ülkelerde kadınlar evlendikten sonra evlenmeden önceki soyadlarını kullanmaya devam edebiliyorlar. Pek çok ülkede çocuklar babanın soyadını alıyor. Fransa gibi kimi ülkelerde çocukların hangi soyadını kullanacaklarına ebeveynler birlikte karar veriyor.

Paylaşın

Türkiye’de Ekim Ayında 48 Kadın Katledildi

Türkiye’de ekim ayında 48 kadın öldürüldü, 23 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. 48 kadının 19’u evli olduğu erkek, 6’sı tanıdığı biri, 5’i birlikte olduğu erkek, 4’ü akrabası, 3’ü babası, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 2’si kardeşi, 2’si oğlu tarafından öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilemedi.

Haber Merkezi / 48 kadından 10’u boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 3’ü ekonomik bahanelerle, 3’ü failin oğlunun intiharına sebep olduğunu düşündüğü bahanesiyle, 1’i evli olduğu kadına hakaret ettiğini düşündüğü bahanesiyle öldürüldü. 31 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

48 kadının 26’sı evinde, 9’u kamusal alanlarda, 7’si sokakta, 2’si su ve kenarında, 1’i ıssız bir yerde, 1’i eğlence mekanında, 1’i çay ocağında öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), 2024 Ekim ayına dair kadın cinayetleri verilerini açıkladı. Buna göre; Ekim ayında 48 kadın cinayeti işlendi, 23 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. 48 kadından 10’u boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile, 3’ü ekonomik bahanelerle, 3’ü failin oğlunun intiharına sebep olduğunu düşündüğü bahanesiyle, 1’i evli olduğu kadına hakaret ettiğini düşündüğü bahanesiyle öldürüldü. 31 kadının ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi.

48 kadının 19’u evli olduğu erkek, 6’sı tanıdığı biri, 5’i birlikte olduğu erkek, 4’ü akrabası, 3’ü babası, 3’ü eskiden evli olduğu erkek, 3’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 2’si kardeşi, 2’si oğlu tarafından öldürülmüştür. 1 kadının öldürüldüğü kişiyle yakınlığı tespit edilememiştir. Bu ay kadınların yüzde 40’ı evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.

Kadınların 26’sı evinde, 9’u kamusal alanlarda, 7’si sokakta, 2’si su ve kenarında, 1’i ıssız bir yerde, 1’i eğlence mekanında, 1’i çay ocağında öldürüldü. 1 kadının öldürüldüğü yer tespit edilemedi. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 54’ü evlerinde öldürüldü. Kadınların 33’ü ateşli silahlarla, 12’si kesici aletle, 1’i darp edilerek,  1’i boğularak, 1’i arabayla ezilerek öldürüldü. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 69’u ateşli silah ile öldürüldü.

Paylaşın

Taliban, Kadınların “Birbirlerinin Sesini Duymalarını” Yasakladı

Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, “Kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir” dedi ve ekledi:

“Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?”

Muhammed Halid Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

Cumhuriyet‘in Merkezi ABD’nin Virginia eyaletinde bulunan Afgan haber kanalı Amu TV’den aktardığı habere göre, Taliban’ın Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanı Muhammed Halid Hanefi, kadınların diğer kadınların yanında yüksek sesle Kuran okumaktan kaçınmaları gerektiğini söyledi.

Hanefi, “Kadınların tekbir getirmelerine ya da ezan okumalarına izin verilmediğinde, kesinlikle şarkı ya da müzik söyleyemezler. Yetişkin bir kadın namaz kılarken yanından başka bir kadın geçse bile, onların duyabileceği kadar yüksek sesle dua etmemelidir. Bırakın başka bir şeyi, namaz kılarken birbirlerinin seslerini duymalarına bile izin verilmezken şarkı söylemelerine nasıl izin verilebilir?” dedi.

Hanefi, kadın sesinin “avret” (İslam’a göre insan vücudunun örtülü olması gereken bölümlerini tanımlar) olarak kabul edildiğini ve diğer kadınlar tarafından bile kamusal alanda duyulmaması gerektiğini savundu.

İnsan hakları uzmanları da dahil olmak üzere kadınlar, bu kararın namaz kılmanın ötesine geçerek birbirleriyle sohbet etmelerini kısıtlayacağından ve sosyal varlıklarını daha da azaltacağından korkuyor.

Afganistanlı aktivisti Zubaida Akbar, Taliban liderlerinin “cinsiyet ayrımcılığı” diktalarından sorumlu tutulmaları çağrısında bulunarak, “Bugün kadınların birbirlerinin yanında seslerini duyurmalarına getirilen yasak, geçtiğimiz ay kadınlara karşı 100 sayfadan fazla bir ferman kitabı yayınlayan Taliban’ın ahlak ve fazilet bakanı Muhammed Halid Hanefi’den geldi” dedi.

Bu karar, Taliban ‘ın Ağustos ayında kadınların dışarı çıkarken yüzleri de dahil olmak üzere tüm vücutlarını örtmelerini emreden yeni bir dizi yasayı uygulamaya koymasından sadece iki ay sonra geldi. Taliban’ın bu son kararının, uygulanıp uygulanmadığı ya da ne kadar yaygın olarak uygulandığı bilinmiyor.

Taliban ve Afganistan

Taliban Afganistan’da yönetimi elinde bulunduran Diyubendi İslamcı hareket ve askeri organizasyondur. Kendilerine Afganistan İslam Emirliği demekte olup ülke içinde bir savaş (veya cihat) sürdürmüştür.

İslam şeriatını yayma amacıyla Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan Taliban’ın 2016’dan beri lideri Mevlevi Hibetullah Ahundzade’dir.

Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın kabaca dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 1994 yılında Afgan İç Savaşı’nın önde gelen gruplarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve büyük ölçüde Afganistan’ın doğu ve güneyindeki Peştun bölgelerindeki geleneksel İslami okullarda (medreselerde) eğitim görmüş ve Sovyet-Afgan Savaşı’nda savaşmış öğrencilerden (talebe) oluşmaktaydı.

Muhammed Ömer’in önderliğindeki hareket, Mücahid liderlerinden aldığı güçle Afganistan’ın çoğu bölgesine yayıldı. 1996’da totaliter Afganistan İslam Emirliği kuruldu ve Afganistan’ın başkenti Kandahar’a transfer edildi. 11 Eylül saldırılarının ardından Aralık 2001’de Amerikan liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etti.

En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanındı. Grup daha sonra Afganistan Savaşı’nda Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimine ve NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi.

Taliban, birçok Afgan’a uygulanan sert muameleyle sonuçlanan şeriat yorumu nedeniyle uluslararası alanda kınandı. 1996’dan 2001’e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban ve müttefikleri Afgan sivillere karşı katliamlar gerçekleştirdi, açlıktan ölmek üzere olan 160.000 sivile Birleşmiş Milletler’in gıda tedarikini engelledi ve yakıp yıkma taktiği uyarınca geniş ve verimli toprakları yakarak on binlerce evi yok etti.

Taliban, Afganistan’ı kontrol ederken, insanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler ve filmler ile def haricinde bir enstrümanın kullanıldığı müziği yasakladı, kadınların okula gitmesini engelledi, kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışmasını yasakladı (erkek doktorların kadınları görmesi de yasaklandığı için) ve kadınların dışarıda bir erkek akraba ile dolaşmalarını ve burka giymelerini zorunlu kıldı.

Belirli kuralları çiğneyen kadınlar alenen kırbaçlandı veya idam edildi. Dini ve etnik azınlıklar, Taliban yönetimi altında ağır bir şekilde ayrımcılığa uğradı. Birleşmiş Milletler’e göre, 2010’da Afgan sivil ölümlerinin %76’sından, 2011 ve 2012’de ise %80’inden Taliban ve müttefikleri sorumluydu. Kültürel soykırıma da girişen Taliban, Bamyan’ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıtı yok etmiştir.

Taliban’ın ideolojisi; Diyubendi köktendinciliği ve militan İslamcılığın, Peştunvali olarak bilinen Peştun sosyal ve kültürel normlarıyla birleştirilmesine dayanan “yeni” bir şeriat hukuku biçimi olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası topluluklar ve Afgan hükûmeti; sıklıkla Pakistan’ın Servislerarası İstihbarat’ını ve ordusunu; kuruluşunda, iktidarda oldukları süre boyunca ve direniş süreci boyunca Taliban’a destek sağlamakla suçlamıştır. Pakistan ise 11 Eylül saldırılarından sonra gruba yönelik tüm desteğini kestiğini belirtmiştir. 2001 yılında, El Kaide lideri Usame bin Ladin komutasındaki 2.500 Arap’ın Taliban için savaştığı bildirilmiştir.

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarıyla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021’de Kabil’in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Paylaşın

Türkiye’de Çalışan Her Dört Kadından Biri “Cinsel Şiddete” Uğruyor

“İş Yerinde Şiddet ve Tacize İlişkin Algı ve Deneyimleri” araştırmasına göre; Türkiye’de çalışan her dört kadından biri, daha önce cinsel şiddete uğradığını ve bu şiddetin münferit olmadığını ifade etti.

Prof. Dr. Canan Sümer “Ne kadar farklı şiddet türüne maruz kalınırsa algılanan şiddet oranı düşüyor. Yani şiddete maruz kaldıkça farkındalık azalıyor” dedi.

Özyeğin Üniversitesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ortaklığıyla gerçekleşen “İş Yerinde Şiddet ve Tacize İlişkin Algı ve Deneyimleri” araştırması kamuoyuna sunuldu.

İş hayatındaki kadın ve erkeklerin yüzde 60’ının ekonomik şiddete maruz kaldığı, cinsel şiddete uğrama oranının kadınlarda erkeklerin yaklaşık 2 katı fazla olduğu ortaya çıktı. Projenin bulguları dün yapılan basın açıklamasıyla kamuoyu ile paylaşıldı.

Geçen nisan ayında başlayan araştırma kapsamında, 39 ilçeden rastgele seçilen 188 mahalleden 3 bin 7 katılımcı ile görüşmeler yapıldı. Yapılan hane halkı anketinde demografik bilgiler, işe adanmışlık ve iş yerinde taciz ve şiddet türlerine yönelik sorular soruldu. Çalışmada soru yönetilen kişiler yarı yarıya kadın ve erkek olacak biçimde belirlendi.

Kadınlar daha çok cinsel şiddete uğrarken erkekler ise ayrımcılığa maruz kaldı. Ekonomik şiddet ise cinsiyet fark etmeksizin en çok maruz kalınan şiddet türü oldu. Çalışma yaşamındaki kişilerin yüzde 60’ının ekonomik şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı.

Kamu sektöründe fiziksel şiddet daha fazla görülürken özel sektörde ise cinsel ve ekonomik şiddet oranı daha yüksek oldu. Çalışmada hem algılanan hem de maruz kalınan şiddet ölçüldü.

Cumhuriyet’ten İrem Karataş’ın haberine göre; Özyeğin Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı ve Proje yürütücüsü Prof. Dr. Canan Sümer “Ne kadar farklı şiddet türüne maruz kalınırsa algılanan şiddet oranı düşüyor. Yani şiddete maruz kaldıkça farkındalık azalıyor” dedi.

Araştırmada daha az eğitimli olmanın daha fazla şiddete maruz kalmaya sebep olduğu belirtildi. Çalışmanın ortaya koyduğu ilginç bulgulardan biri ise katılımcıların genellikle din, milliyet veya etnik köken sebebiyle ayrımcılığa uğradıklarını belirtmesi oldu. Cinsiyet ise ayrımcılığa uğrama sebepleri arasında çok düşük oranda yer aldı.

Sümer, bu bulgunun cinsiyet eşitsizliğinin normalleşmesine işaret edebileceğini belirtti. Bulgulara göre şiddet faillerinin çoğu erkek. Kadınlar genelde psikolojik şiddet uygularken, erkekler daha çok fiziksel ve cinsel şiddet uyguluyor. Cinsel şiddette faillerin yarıya yakını birinci derecede amir olanlar. Yine cinsel şiddette faillerin yüzde 60’ı evli.

Cinsel şiddete uğrama oranı ise, kadınlarda erkeklerin yaklaşık iki katı. Çalışmada soru yöneltilen her dört kadından biri daha önce cinsel şiddete uğradığını ve bu şiddetin münferit olmadığını ifade etti.

Paylaşın

370 Milyondan Fazla Kız Çocuğu Cinsel Şiddet Mağduru

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) göre, dünya genelinde 18 yaş altı 370 milyondan fazla kız çocuğu ve genç kadın tecavüze veya cinsel saldırıya maruz kalıyor.

Haber Merkezi / Veriler, her sekiz kız çocuğundan birinin bu şiddet türüne maruz kaldığını gösteriyor.

UNICEF, verilerin çevrimiçi veya sözlü şiddet gibi diğer cinsel şiddet biçimlerini de içermesi durumunda sayının 650 milyonu aşacağını, bunun da her beş kız çocuğundan birinin bir tür şiddetle karşı karşıya kaldığı anlamına geleceğini söyledi.

Durum, kurumların daha zayıf olduğu, Birleşmiş Milletler barış gücünün bulunduğu veya şiddet ve güvensizlikten kaçan çok sayıda mültecinin bulunduğu en savunmasız bölgelerde daha da karmaşıktır.

Bu durumlarda tecavüz ve cinsel saldırı oranı dört kız çocuğundan birden fazlasına çıkabiliyor.

UNICEF’e göre erkek çocukları ve genç erkekler de cinsel şiddetten etkileniyor. 240 ila 310 milyon erkek çocuğunun (yaklaşık 11 çocuktan biri) çocukluk döneminde cinsel şiddete veya saldırıya maruz kaldığı tahmin ediliyor.

Verilere göre en sık cinsel şiddet vakaları ergenlik döneminde yaşanıyor.

Çocuklara yönelik cinsel şiddet vakalarının en fazla görüldüğü bölgeler ise Sahra Altı Afrika, bunu Doğu ve Güneydoğu Asya, Orta ve Güney Asya ve ardından Avrupa ve Kuzey Amerika izliyor.

UNICEF, raporun 2010 – 2022 döneminde 120’den fazla ülke ve bölgede yapılan anketlerin ardından derlendiğini söyledi.

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, çocuklara yönelik cinsel şiddeti, “ahlaki bilincimizdeki bir leke” olarak tanımladı.

Russell, “ağır ve uzun süreli travmalara” yol açan bu cinsel şiddetin faillerinin çoğunlukla “çocuğun tanıdığı ve itimat ettiği” kişiler olduğunu ve bu eylemlerin de aslında çocukların “kendilerini güvende hissetmeleri gereken yerlerde” gerçekleştirildiğini söyledi.

Paylaşın