CHP’den “Asgari Ücret” Çağrısı: En Az 21 Bin 422 Lira Olmalı

Enflasyonun sebebinin asgari ücretli olmadığını belirten CHP Milletvekili Veli Ağbaba, TÜİK’in 6 aylık resmi enflasyonuna göre hesaplandığında dahi, Temmuz ayı net asgari ücretinin “en az” 21 bin 422 TL olması gerektiğini belirtti.

Veli Ağbaba, açıklamasının devamında, “Türkiye, hem yüksek enflasyonda hem de gıda enflasyonunda tüm Avrupa ülkeleri arasında birinciliği kimseye kaptırmazken, hükümet sanki enflasyonun sebebini ücretlerdeki artış yaratıyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışmaktadır. Asgari ücrete Temmuz ayında artış yapılmamasına gerekçe de bunu göstermektedirler” dedi ve ekledi:

“Oysaki Dünya ülkelerine baktığımızda asgari ücretleri bizden çok yüksek olmasına rağmen, enflasyonları bizle kıyaslanmayacak kadar düşüktür. Öyle ki neredeyse tüm Dünya’da ülkelerin yıllık enflasyonları bizim aylık enflasyonumuzdan daha düşük çıkmaktadır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Türkiye’deki asgari ücreti Dünya ülkeleriyle kıyaslayarak, hem Avrupa hem Dünya’da asgari ücretlinin alım gücünü karşılaştırdı.

Birgün’ün aktardığına göre; Asgari ücrete Temmuz ayında zam yapılmayacağının duyurulması üzerine, TÜİK’in 6 aylık resmi enflasyonuna göre hesaplandığında dahi, Temmuz ayı net asgari ücretinin  “en az” 21 bin 422 TL olması gerektiğini belirten Ağbaba’nın açıklaması şu şekilde:

“Bakan Vedat Işıkhan Temmuz’da zam yapmayacağız dedi. Asgari ücret 1998 yılında 3 kez, 2000 yılında 3 kez, 2008 yılında 2 kez, 2011 yılında 2 kez, 2013 yılında 2 kez, 2015 yılında 2 kez, 2022 yılında 2 kez ve 2023 yılında 2 kez asgari ücret belirlenirken, 2024’te hele de böyle enflasyonist bir ortamda 1 kez asgari ücret açıklamak vicdansızlıktır. Avrupa’nın 1.  Dünyanın en yüksek 3. enflasyonuna sahip bir ülkede asgari ücreti 1 kez değerlendirmek milyonlarca emekçiye ‘ölün’ demektir.

Eğer AKP bu inadından vazgeçmezse, CHP olarak çok net tepki vereceğiz. Hem insanları açlığa mahrum et, hem enflasyon altında ezilmesini izle hem de haklı taleplerine kulaklarını tıka. Kusura bakmasınlar, ara zam yoksa sokak var.”

Ocak-Mayıs döneminde TÜİK tarafından açıklanan 5 aylık resmi enflasyon artışı yüzde 22,72 olarak açıklanmıştır. Haziran enflasyonunun yine yüzde 3 civarında açıklanacağı beklenmektedir. Ocak-Haziran 2024 döneminde 6 aylık enflasyon yüzde 26 seviyelerinde gerçekleşecektir.

Asgari ücrete sadece 6 aylık resmi enflasyon kaybı eklendiğinde, net asgari ücretin en az 21.422 TL olması gerekmektedir.

ENAG’ın açıkladığı Ocak- Mayıs enflasyon verilerine göre ise yüzde 27,59 enflasyon gerçekleşmiştir. Haziran sonunda ise yüzde 5’lik bir artışla yılın ilk 6 aylık enflasyonun en az yüzde 33 civarında olacağı düşünülmektedir.

ENAG verilerine göre yüzde 33 artış hesaplandığında ise net asgari ücretin en az 22.612 TL olması gerekmektedir.

AB ülkelerinde ortalama enflasyon oranı yüzde 2,6 oldu.

Türkiye yüzde 75,45’lik enflasyonla Avrupa’nın en yükseği!

Dünyada birçok ülkede enflasyon düşerken, en yüksek enflasyona sahip ülkelerin başında Arjantin ve Türkiye gelmektedir. Arjantin’de enflasyon oranı Nisan 2024’te yüzde 289,40 iken, Türkiye’de Mayıs 2024 verilerine göre yüzde 75,45 oldu. Arjantin ve Suriye’den sonra yüksek enflasyonda Dünya 3’üncüsüyüz!

OECD ülkelerinin ortalamasında ise yıllık enflasyon Mayıs 2024’te yüzde 5,74 seviyesinde genel olarak sabit kalırken, Türkiye OECD ülkeleri içinde de en yüksek enflasyona sahip ülke!

“Enflasyonun sebebi asgari ücret değil”

Türkiye, hem yüksek enflasyonda hem de gıda enflasyonunda tüm Avrupa ülkeleri arasında birinciliği kimseye kaptırmazken, hükümet sanki enflasyonun sebebini ücretlerdeki artış yaratıyormuş gibi bir algı yaratmaya çalışmaktadır.

Asgari ücrete Temmuz ayında artış yapılmamasına gerekçe de bunu göstermektedirler.

Oysaki Dünya ülkelerine baktığımızda asgari ücretleri bizden çok yüksek olmasına rağmen, enflasyonları bizle kıyaslanmayacak kadar düşüktür. Öyle ki neredeyse tüm Dünya’da ülkelerin yıllık enflasyonları bizim aylık enflasyonumuzdan daha düşük çıkmaktadır.

Türkiye’de bir işçi asgari ücreti ile sadece 24 kg et alabiliyor! Fransa’daki bir asgari ücretli 147 kg. Bizden %600 daha fazla!

Türkiye’de bir işçi, asgari ücreti ile sadece 24 kg et alabiliyor. Buna karşılık, Fransa’da bir asgari ücretli en az 147 kg, Almanya’da bir asgari ücretli en az 82,5 kg, Belçika’da bir asgari ücretli en az 129 kg et alabiliyor. Bize benzer ekonomik yapıya sahip Yunanistan’da bir asgari ücretli en az 68 kg ve Arjantin’de ise 60 kg et alabiliyor.

Yağdaki alım gücü farkımız ise daha da çarpıcıdır. Fransa’da bir asgari ücretli, Türkiye’deki asgari ücrete göre 589 litre, Almanya’da 513 litre, Hollanda’da ise 1218 litre daha fazla yağ alabiliyor. Türkiye’de ise bir asgari ücretli sadece 234 litre yağ alabiliyor. Bu durum, Türkiye’deki yüksek gıda enflasyonunun vatandaşların yağ gibi temel gıda maddelerine erişimini nasıl kısıtladığını göstermektedir.

Yumurtada, Sütte, Şekerde ve Yağda fark yedik.

Almanya’da 2054 Euro asgari ücretle 8500 adet yumurta, 822 kg pirinç ve 1834 kg patates alınabilirken, Türkiye’de asgari ücretle sadece 2843 adet yumurta, 350 kg pirinç ve 1080 kg patates alınabiliyor. Bu, Türkiye’deki asgari ücretlinin temel gıda maddelerine erişiminin Almanya’ya kıyasla ne kadar sınırlı olduğunu göstermektedir.

Et, süt, şeker ve yağ gibi temel gıda ürünlerinde de benzer bir tablo görülmektedir. Fransa’da bir asgari ücretli 1329 litre daha fazla süt alabilirken, komşu Yunanistan’da bir asgari ücretli 511 litre daha fazla süt alabiliyor.Enflasyonun en yüksek olduğu ülke olan Arjantin’de bile asgari ücret ile 947 litre süt alınabilirken, Türkiye’de sadece 377 litre süt alınabiliyor.

Bu veriler, Türkiye’deki gıda enflasyonunun vatandaşların temel gıda ihtiyaçlarını karşılamasını nasıl zorlaştırdığını açıkça göstermektedir.”

Paylaşın

AK Parti “Asgari Ücrete Ara Zamma” Kapıları Kapattı

Açlık sınırının altına gerileyen asgari ücrete ilişkin konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “Temmuz ayında asgari ücretle ilgili bir sürecin olmayacağını söyleyebilirim” dedi.

Siyasetteki normalleşme sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hamza Dağ, “Birileri ev ödevi verecek biz de yapacak değiliz” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, CNN Türk’te yayınında Dicle Canova’nın sorularını yanıtladı. Hamza Dağ, asgari ücrete ara zam konusunda, “Burada artık esas mücadelemiz enflasyonu düşürmek noktasında. Haziran’dan itibaren de enflasyondaki düşüşü görmeye başlayacağız. Temmuz ayında asgari ücretle ilgili bir sürecin olmayacağını söyleyebilirim” dedi.

Hamza Dağ, AK Parti’deki değişim sürecine ilişkin, “Bayramdan önce istifa süreci oldu. Sahadaki değerlendirmelerle 7 tane daha il başkanı değişti. Seçimlerden sonra değerlendirme çalışmalarımız devam ediyor. İl il ilçe ilçe çalışmalarımız sürüyor. AK Parti hem kendi içinde hem de ülkede sonuna kadar göstermiş bir parti” ifadelerini kullandı.

Saldırgan köpek yasasıyla ilgili konuşan Dağ, konuyla ilgili son bir toplantının daha yapılacağını belirtti. Dağ, “Çözüm konusunda değişik fikirler var. Biz bu sorunun çözümü konusunda adımlar atacağız. İnce eleyip sık dokuyoruz. Her kesimin görüşüne önem veriyoruz” şeklinde konuştu.

Yeni vergi düzenlemesine ilişkin son bilgileri aktaran Hamza Dağ, “Yansıyan bilgileri bakanlık yalanlıyor. Burada da çok somutlaşan bir şey yok.  Yurt dışı harç pusulasıyla ilgili çalışmaların devam ettiği bana söylendi. Doğrudan vergileri artıracak bir düzenleme sürecine gitmemiz gerekiyor. Bir reform noktasında bazı adımlar atılacak. Milletimiz müsterih olsun. Ekonomi yönetimimiz ne yaptığını biliyor. Orta Vadeli Program çerçevesinde süreç yürütülüyor” ifadelerini kullandı.

Siyasetteki normalleşme sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hamza Dağ, “Birileri ev ödevi verecek biz de yapacak değiliz. Müzakere etmezseniz çözemezsiniz. Biz diyalog noktasında bir şeye bugün de açık olduk daha önce de açıktık. Diyalog sürecinden Kılıçdaroğlu rahatsızdı. Bizim ittifakımız bellidir. Masa üstünde ayrı üstünde farklı altında farklı değildir. Bu ittifak sadece seçim kazanmak için değil bu ülkenin ve coğrafyadaki süreçlerde duruş koymaktadır” dedi.

Paylaşın

Açlık Sınırı Asgari Ücreti 1 Bin 487 Lira Geçti

Türkiye’de dört kişilik bir aile için açlık sınırı 18 bin 489 lira, yoksulluk sınırı ise 63 bin 955 lira oldu. Türkiye’de şu anda net asgari ücret, 17.002,12 lira.

Haber Merkezi / Sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti, günlük 600 lirayı aşarken, tek başına yaşayan bir kişi için yoksulluk sınırı ise 30 bin liraya yaklaştı.

Birleşik Metal İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) Mayıs 2024’e ait açlık-yoksulluk araştırmasını yayımladı. Buna göre, sağlıklı ve dengeli beslenmenin günlük maliyeti 600 lirayı geçti.

BİSAM Beslenme Kalıbı üzerinden yapılan hesaplamaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Mayıs 2024 için 18 bin 489 lira oldu. Açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 63 bin 955 lira olarak hesaplandı.

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti günlük 600 lirayı geçti

Asgari ücretlinin bayrama açlık sınırının altında girdiğinin belirtildiği hesaplamaya göre sağlıklı ve dengeli beslenmenin maliyeti günlük 600 lirayı geçti. Tek başına yaşayan bir kişi için ise yoksulluk sınırı 30 bin liraya yaklaştı. Araştırmaya göre; yüksek fiyat artışlarıyla et, yumurta, kurubaklagil grubu harcama sepetinde süt ve süt ürünlerini tahtından etti.

Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 28.7 ile ilk defa süt ve süt ürünleri grubunun payını geçti. Süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 28.2’de kaldı. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 26.2 oldu. Ekmek, makarna vb. için pay yüzde 9.2, diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 7.6’dır.

Günlük harcamalarda en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri 174.06 liralık harcama gereksinimi ile oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı 136.08 TL. Sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise 163.59 liraya ulaştı.

Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 40.25 lira. Katı yağ ve sıvı yağ ise 32.56 liralık masraf yapılması gereken ürün grubu. Yumurta için 8.44, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 14.34 lira harcama yapılması gerekiyor.

Paylaşın

Sağlıklı Beslenmenin Günlük Maliyeti 845 Lirayı Geçti!

Haziran ayında dört kişilik bir memur ailesinin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 25 bin 374 liraya yükseldi. Başka bir ifadeyle sağlıklı beslenmenin günlük maliyeti 845 lira oldu.

Haber Merkezi / Dört kişilik bir memur ailesinin gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise 70 bin 253 liraya yükseldi.

Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi (BES-AR) 2024 Haziran açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı.

Buna göre; Gıda madde fiyatları üzerinden yapılan hesaplamayı paylaşan BES-AR’a göre, dört kişilik bir memur ailesinin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Haziran 2024 için 25 bin 374 lira, Tek bir (bekâr) çalışanın yaşam maliyetinin ise 30 bin 210 lira.

Yapılan yazılı açıklamada verilere göre, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı olan yoksulluk Sınırı ise 70 bin 253 lira oldu.

BES-AR konuya dair yaptığı yazılı açıklamada, kamuda bekar, çocuğu olmayan bir kamu emekçisi gelir vergisi kesintileriyle birlikte 30 bin 715 lira ücret ile 30 bin 210 lira olan yaşam maliyetinin sadece 505 TL üzerinde maaş alarak hayatını idame ettirebilmektedir.

2024 yılında da 17 bin 2 lira alan asgari ücretli, 25 bin 374 lira olan açlık sınırının yüzde 32,99 altında ücret alarak sadece karnını doyurabilmektedir.

-Sağlıklı beslenmenin maliyeti günlük 845 lirayı geçti!
-2024 yılında da asgari ücret açlık sınırının altında kaldı!
-Büyükşehirlerde kamu emekçileri, barınma ihtiyacını karşılamak için neredeyse maaşının yüzde 75-80’nini kiraya ödemek zorunda kalıyor!
-Büyükşehirlerde kamu emekçileri, barınma ihtiyacını karşılamak için öğrenci evi gibi 3 ya da 5 kişi bir arada yaşamak zorunda kalıyor!

“Sizlerin yiyip içtiği sofrayı biz kaldırmayacağız!”

Açıklamanın devamında, “Bizleri açlık sınırının biraz üzerinde bir ücrete mahkum edenler, bir kez daha bizleri ‘aynı gemideyiz’ lafazanlığı üzerinden fedakarlık etmeye davet ediyorlar. Buradan bir kez daha sesleniyoruz ve diyoruz ki; bizler sizlerle hiçbir zaman aynı gemide olmadık, olamadık.

Çünkü biliyoruz ki sizlerin karlılığı ne zaman düşse, hep aynı gerekçelerle bizleri ve toplumun yoksul kesimlerini seferberlik edasıyla fedakarlığa davet ediyorsunuz. Ancak her kriz sonrasında sizler daha fazla servete kavuşuyorsunuz. Sizlerin yiyip içtiği sofrayı biz kaldırmayacağız! Yaratılan bu krizden kimler servet biriktirdiyse, krizin bedelini de onlar ödemelidir” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın

2024’te En Az 738 İşçi İş Kazalarında Yaşamını Yitirdi

2024 yılının ilk beş ayında en az 738 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Başka bir ifadeyle 2024 yılının ilk beş ayında her gün en az 5 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti.

Haber Merkezi / İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi), Mayıs 2024 iş cinayetleri raporunu açıkladı. Buna göre; Yüzde 70’ini ulusal basından, yüzde 30’unu ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla mayıs ayında en az 139 işçi hayatını kaybetti.

2024 yılının ilk beş ayında (Ocak’ta 161, Şubat’ta 149, Mart’ta 124 ve Nisan’da, Mayıs’ta 139 olmak üzere) en az 738 işçinin hayatını kaybettiğini belirten İSİG Meclisi, “Yani her gün ‘en az’ 5 işçiyi iş cinayetlerinde kaybettik” dedi.

Mayıs ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 39 işçi; Tarım, Orman işkolunda 25 emekçi (9 işçi ve 13 çiftçi+3 besici+1 balıkçı); Taşımacılık işkolunda 22 işçi; Metal işkolunda 8 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 7 işçi; Madencilik işkolunda 6 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 6 işçi;

Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 5 işçi; Enerji işkolunda 4 işçi; Petro-Kimya Lastik işkolunda 2 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 2 işçi; Ağaç, Kağıt işkolunda 2 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 2 işçi; ; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 1 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 1 işçi; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 5 işçi.

Mayıs ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 35 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 29 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 24 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 16 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 9 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 5 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 4 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 3 işçi; İntihar nedeniyle 3 işçi; Şiddet nedeniyle 3 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 1 işçi; diğer nedenlerden dolayı 7 işçi.

Mayıs ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 15-17 yaş arası 2 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 29 işçi, 30-49 yaş arası 62 işçi, 50-64 yaş arası 30 işçi, 65 yaş ve üstü 10 işçi, yaşını bilmediğimiz 6 işçi.

Mayıs ayında 51 şehirde ve yurtdışında 1 ülkede (kısa vadeli çalışmak için gidilen veya Türkiye menşeili şirketlerde çalışan) iş cinayeti tespit etmiş durumdayız: 15 ölüm İstanbul’da; 8 ölüm Bursa’da; 7’şer ölüm Ankara ve Sakarya’da; 6 ölüm Şanlıurfa’da; 5’er ölüm Aydın ve Manisa’da; 4’er ölüm Denizli, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük ve Osmaniye’de; 3’er ölüm Antalya, Balıkesir,

Batman, Çorum, Kocaeli, Mersin, Muğla ve Samsun’da; 2’şer ölüm Adana, Adıyaman, Afyon, Çankırı, Gaziantep, Kilis, Konya, Niğde, Ordu ve Zonguldak’ta; 1’er ölüm Aksaray, Amasya, Bingöl, Bolu, Düzce, Erzincan, Gümüşhane, Hakkari, Isparta, Kars, Kırşehir, Malatya, Mardin, Rize, Siirt, Sinop, Sivas, Tokat, Uşak, Yalova, Yozgat ve Sırbistan’da meydana geldi

Paylaşın

Çocuklar, MESEM’le Sermayenin Sömürüsüne Gönderiliyor

DEM Parti Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü İhsan Seylan, eğitimde 2012’de, 4+4+4 düzenlemesinin uygulamaya geçirilmesiyle çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi düzenlemelerin yapıldığını hatırlatarak, “AKP, bu düzenlemelerle çocukların yaşam ve eğitim hakkını hiçe sayarak eğitimden uzaklaşmasına ve işçileştirilmesine neden olmuştur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çalışma hayatında yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlenen ve sayıları yüzbinleri bulan çocukların sömürü ve istismarı bu sayede artmıştır. 2 milyona yakın öğrencinin bulunduğu MESEM’lerde çocuklar, ‘Bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ adı altında sermayedarların bir ‘memleket meselesi’ olarak gördükleri meslek liseleri vasıtasıyla yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadır. Devlet bunu yasallaştırıyor, çocukları güvencesiz bırakarak sermayedarların hizmetine gönderiyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü İhsan Seylan, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği Günü’ne ilişkin partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. İhsan Seylan, şunları söyledi:

“Açıklamamıza çeşitli sebeplerden dolayı işçileştirilmiş iki çocuk cinayetinden dolayı ailelere başsağlığı dileyerek başlayacağız. Adana Seyhan’da ailesiyle beraber mültecileştirilmiş henüz 10 yaşında bir çocuk, çalıştığı tekstil atölyesinde asansör boşluğu ile duvar arasına sıkışıyor ve maalesef hayatını kaybediyor. Onun bu şekilde çalıştırılması ve tedbirsizlik onun ölümüne neden olmuştur.

Sorumlular yargılanmalıdır. Bu süreci takip edeceğiz. Ankara Şereflikoçhisar’da ise mevsimlik tarım işçisi 2 kız çocuğu maalesef girdikleri gölette hayatını kaybediyor. Burada da mevsimlik tarım işçisi çocukların korumalardan uzak olduğu, kamunun tedbir almadığı, çocukların ölüme gönderildiği ve bu ölümlerin sürekli hale geldiği bir durum var. Bunlarla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Çocukların ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO), işçileştirilen çocuklar hakkında farkındalık yaratmak için 12 Haziran 2002’de ilan ettiği “12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü”nün 22. yılını geride bırakmaktayız. Dünyada ve Türkiye’de işçileştirilen çocuk hakikati belirli dönemlerde kısmi azalmalar gösterse de acı bir gerçek olarak artarak karşımızda durmaktadır.

Farklı çağlarda da görülen ancak kapitalist üretim biçimiyle birlikte daha yıkıcı bir hal alan işçileştirilen çocuk hakikatine karşı etkili bir tedbir ve çözüm adına ise herhangi bir ilerleme söz konusu değildir. Bugün devletler ve ulus üstü sermaye grupları, göstermelik açıklamalarla işçileştirilen çocuklar için mücadele ettiklerini ilan etseler de hakikat bunun tam tersidir. Afrika’dan Asya Pasifik’e, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya milyonlarca çocuk başta tarım olmak üzere hizmet ve sanayi sektörlerinde sömürülmekte, sermayenin kar hırsı sonucunda yaşamlarını yitirmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün güncel verilerine göre dünya üzerinde 160 milyondan fazla çocuk işçileştirilmiş durumdadır. Türkiye’de ise bu sayı her geçen yıl artmakta, güvenilirliği ziyadesiyle şüpheli olan TÜİK’in verilerinde dahi çocuk işçi sayısının 850 binden fazla olduğu görülmektedir. Sendikaların verilerine bakıldığı takdirde ise bu sayı 2 milyonu, yaz aylarında 4 milyonu geçmektedir.

Yani Türkiye’de her beş çocuktan biri, oğlan çocuklarının ise üçünden biri işçileştirilmiş durumdadır. Bu veriler yalnızca 15-17 yaş arasındaki çocukları kapsarken, 15 yaş altında çalışmak zorunda bırakılan çocuklara dair ise kamu otoriteleri tarafından 2020’den beri herhangi bir veri paylaşımı yapılmamaktadır. Ayrıca bu verilere mültecileştirilmiş çocuklar dahi değildir.

Tabii ki çocukların işçileştirilmesinin de iş yerlerinde yaşamlarını yitirmesinin de esas sebebi kapitalizm ve onun varoluşsal çıkmazı niteliğindeki kar hırsıdır. Çocukların istismara, yaşam hakkı ihlaline ve yoğun emek sömürüsüne maruz bırakıldıkları günümüz koşulları kapitalist, erkek egemen, ırkçı sistemin bir tezahürüdür. Tüm bu sonuçlar bunların tezahürüdür.

Türkiye’de işçileştirilen çocuklar üretimi ayakta tutan bir olgu olarak varlığını korumaktadır. Türkiye’nin en güvencesiz, korunmasız, sömürülen ve şiddete uğrayan kesimi çalışmak zorunda bırakılan çocuklardan oluşurken, “çocuk işçiliği” sorunu yokmuş gibi bu alan görünmez kılınmaktadır. Sermaye dostu muktedirler tarafından sanki etkili bir mücadele yürütülüyormuş illüzyonu yaratılmak istense de gerçek böyle değildir. Oy kullanma yaşı 18 iken çalışma yaşının 15 olduğu bir yerde çocukların işçileştirilmesi bu sorunu ortaya koymaktadır.

“Son 11 yılda en az 695 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi”

Çocukların işçileştirilmesine göz yuman, bunu bir nevi halkla ilişkiler stratejisiyle meşrulaştırmaya çalışan iktidarın emek politikaları çocukların tehlikeli işlerde, kayıt dışı ve güvencesiz koşullarda çalıştırılmasına zemin oluşturmaktadır. Bunların bir sonucu olarak ise iş cinayetlerinde yaşamını yitiren çocuk sayısı her geçen gün artmaktadır. Çocukların iş yerlerinde yaşamını yitirmesinin bir diğer sebebi ise AKP’nin kendi iktidarını baki kılmak ve sermayedarların kar hırsını devam ettirmek için yaşamın başka birçok alanında da uyguladığı ‘cezasızlık politikalarıdır.’

Bu politikayla failler cezalandırılmamakta, yaşam hakkı ihlaline kadar varan durumlarda mağdurun zararları giderilmemekte ve en mühimi benzeri vakaların tekrarlanmaması için yapısal tedbirler alınmayarak çocuk cinayetleri görünmez kılınmaya çalışılmaktadır. İSİG’in son açıklamasına göre son 11 yılda en az 695 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. AKP iktidarları döneminde bunun iki katıdır. Bu neye tekabül ediyor? Her 6 günde 1 çalışan çocuk hayatını kaybetmekte, sorumlular ile ilgili herhangi bir işlem yapılmamakta, kamu otoritesi sorumluluktan kaçmaktadır. Kamu görevlisi sonrasında da bir önlem almamaktadır.

Bildiğiniz gibi 2012 yılında 4+4+4 eğitim düzenlemesi uygulamaya geçirilmiş, bununla birlikte çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenleme yapılmıştır. AKP, bu düzenlemelerle çocukların yaşam ve eğitim hakkını hiçe sayarak eğitimden uzaklaşmasına ve işçileştirilmesine neden olmuştur.

Çalışma hayatında yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlenen ve sayıları yüz binleri bulan çocukların sömürüsü ve istismarı bu sayede artmıştır. 2 milyona yakın öğrencinin bulunduğu MESEM’lerde çocuklar, “1 gün okulda, 4 gün işyerinde eğitim alma” adı altında sermayedarların bir “memleket meselesi” olarak gördükleri meslek liseleri vasıtasıyla yoğun emek sömürüsüne maruz bırakılmaktadır. Devlet bunu yasallaştırıyor, çocukları güvencesiz bırakarak sermayedarların hizmetine gönderiyor.

Tüm bunlar ışığında atılması gereken acil adımlar şunlardır: Çocukları ucuz işgücü olarak gören ve bunun altyapısını oluşturan eğitim politikalarına son verilmelidir. Çocuk yoksulluğu ve çocukların işçileştirilmesi ile ilgili bilimsel ve güvenilir düzenli veriler kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Çocuk çalıştıran kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.

Yasa dışı çocuk çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe konulmalıdır. Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, çocukların sağlık hakkı gasp edilmemelidir.

Bizler çocukların işçileştirilmediği, toplumsal üretim ilişkilerine sermayenin ihtiyaçları için değil eşit ve toplumsal özneler olarak özgürleşmek için dahil olmalarını destekleyeceğiz ve bunun için mücadelemizi sürdüreceğiz. Her zaman söyledik ve bugün bir kez daha söylüyoruz: Çocuklar işçi değildir! Zarok ne karker in, Çocuk, yaşam, özgürlük! Zarok, jiyan, azadî!”

Paylaşın

Türkiye’de Çocuk İşçi Sayısı 1 Milyon 300 Bini Aştı

Çocuk işçiliğinin 4 ila 8 yaş aralığında başladığı Türkiye’de, 2024 yılında çıraklar dahil edilerek yapılan hesaplamaya göre, çocuk işçi sayısı 1 milyon 312 bin 344’e yükseldi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında Türkiye’de 1 milyonu geçen çocuk işçilere ilişkin rapor hazırladı.

ANKA’nın aktardığına göre; Raporda çocuk işçiliğinin Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri haline geldiğini belirten Ağbaba, özellikle yaz aylarında okulların kapanması ve mevsimlik işlerden dolayı çocuk emeği sömürüsünün derinleştiğine dikkat çekti.

Çırak işçiler de dahil edildiğinde çocuk işçi sayısının 1 milyonu geçtiğini ifade eden Ağbaba, “Türkiye ekonomisi, AKP iktidarının sermaye yanlısı ekonomi politikaları nedeniyle derin bir kriz sürecine girdi. Bu kriz, yüksek enflasyon, geniş kesimlere yayılan derin yoksulluk, kitlesel işsizlik ve güvencesizlik, büyük gelir adaletsizliği, artan borçluluk ve toplumsal yaşamın erozyonu gibi sorunlara yol açtı. Bu süreçten ne yazık ki en çok çocuklar etkilendi. Çocuk yoksulluğu her geçen gün artarken, çocuk emeği sömürüsü de derinleşmektedir.

TÜİK verilerine göre, 2023 yılında yoksul çocuk oranı yüzde 31,3 iken, ciddi maddi yoksunluk içinde olan çocukların oranı yüzde 33,3’tür. Bu veriye göre, neredeyse her 10 çocuktan 3’ü yoksuldur. Yoksulluk, çocuk işçiliğinin en önemli gerekçeleri arasındadır. Hem genel yoksulluk hem de çocuk yoksulluğu, çocuk işçiliğini artırmaktadır. Aileler yoksulluk nedeniyle çocukların erken yaşlarda çalışma hayatına itmektedir. Yoksulluğa çözüm üretemeyen hükümet politikaları nedeniyle de her geçen gün çocuk işçiliği artmaktadır” dedi.

Hem dünyada hem de Türkiye’de her geçen gün çocuk işçi sayısının arttığını belirten Ağbaba, şunları kaydetti: “Dünyada ve Türkiye’de çocuk emeği ve işçiliği giderek artmaktadır. Bunun temel sebebi, çocuk emeğinin küresel kapitalist sistem içerisinde emek-yoğun ve görece az vasıf gerektiren sektörlerde esnek, güvencesiz, itaatkâr ve ucuz emek olarak görülmesidir. 2020 ILO verilerine göre dünya genelinde çocuk işçilerin sayısı 160 milyona yükselirken, 79 milyon çocuk ise ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadır.

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 26’sını çocuklar oluşturmaktadır. Ancak ekonomik sıkıntılar ve yoksulluk nedeniyle çocuklar, 18 yaşına bile basmadan fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine zarar veren işlerde çalışmaya itilmektedir. Türkiye’de ise güncel resmi rakamlara yalnızca 15-17 yaş grubu çocuklar için ulaşılabilmektedir. Son dört yıl içerisinde çocuk işçi sayısı 258 bin artarak 2023 yılında 759 bine yükselmiştir.

15-17 yaş grubu çocukların yüzde 19,6’sı, yani her 5 çocuktan 1’i çalışma hayatındadır. Bu yaş grubu yasal çalışma yaş sınırları içinde bulunsalar bile, Türkiye’de varolan çalışma koşulları ve işlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından tehlike sınıfları, bu çocukların çok önemli bir kısmının 18 yaş ve üzeri yaş grubu çalışanların yapmaları gereken işlerde çalıştırıldığı bilinmektedir. Yine, çocuk ve genç çalışanların çalışma koşullarını düzenleyen hukuksal metinlerin kapsamı ve uygulaması yetersizdir.”

Çocukların çıraklık sıfatıyla emeklerinin sömürüldüğünü belirten Ağbaba, raporda şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de çocuk işçiliğinin bir başka boyutu çıraklıkta karşımıza çıkmaktadır. Çıraklar, bir meslek öğrenme amacından önce yoksul ailelerinin geçimine katkıda bulunmaları amacıyla ebeveynleri tarafından çıraklığa gönderilen çocuklardır. İşverenler açısından çıraklar, işgücü maliyeti çok düşük bir emek kaynağıdır.

Sigorta primleri geçmişten beri devlet tarafından karşılanan çıraklara ödenen cüzi ücret de siyasal iktidar tarafından, özellikle küçük işletmelerin desteğini almaya dönük bir seçim yatırımı olarak, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmaktadır. 3 Binlerce çocuk, ‘çıraklık eğitimi’ adı altında MESEM’ler bünyesinde uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve güvencesiz çalışma koşullarında çalıştırılmaktadır. Kurum olarak MESEM’ler yeni olsa da, bu kurumlar bünyesinde yürütülen sözde mesleki eğitim faaliyeti 1977’den beri vardır.

Bu yıldan beri süregelen çıraklık sistemi, MESEM’ler yoluyla niteliği korunup nicel olarak yaygınlaştırılmıştır. Bu uygulama mesleki eğitim kisvesine büründürülmüş bir çocuk işçi çalıştırma yoludur. Çocuklar bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimleri bakımından kabul edilmesi imkansız olan koşullarda çalıştırılmaktadır. Dahası, uygulamada çıraklık sistemini düzenleyen mevzuata da hiçbir şekilde uyulmamaktadır. Öyle ki Mesleki Eğitim Merkezlerinde (MESEM) 8 çocuğun (öğrencinin) çalıştıkları iş yerlerinde can vermesinin ardından nihayet Şubat 2024’ten itibaren Milli Eğitim Bakanlığının (MEB), iş yerlerine yönelik yaptığı denetimlerde 94 bin 301 işletmeden 8 bin 406 iş yerinin, yani yüzde 10’unun iş sağlığı ve güvenliği şartlarına uymadığı ortaya çıkmıştır.

Tüm bu sorunlara karşın çırak sayısı her geçen yıl artmaktadır. 2019 yılında 319 bin 17 olan çırak sayısı yüzde 42 artarak 553 bin 344’e yükselmiştir. Çıraklar aslında çocuk yaşta işçilik yapmakta olmalarına karşın, TÜİK’in çocuk işçi verilerine yansımamaktadır. Çırakların da dikkate alınarak yapıldığı hesaplamada, 15 yaş üstü çalışan çocuklar ile birlikte toplam çocuk işçi sayısının 1 milyonu geçmektedir. 2024 yılında çıraklar dahil edilerek yapılan hesaplamada çocuk işçi sayısı 1 milyon 312 bin 344’e yükselmektedir.”

AKP Döneminde çocuk işçi ölümü giderek arttı

Raporda, AKP’nin iktidara geldiği süreçten bu yana hayatını kaybeden çocuk işçilerin verileri ise şu şekilde sıralandı: “2002-2003 -2004 AKP iktidarının ilk üç yılında 48 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2005-2006-2007 AKP’nin ikinci üç yıllık iktidarında 84 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2008-2009-2010 AKP’nin üçüncü üç yıllık iktidarında 65 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2011-2012-2013 AKP’nin dördüncü üç yıllık iktidarında 98 çocuk işçi yaşamını yitirdi.

2014-2015-2016 AKP’nin beşinci üç yıllık iktidarında 173 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2017-2018-2019 AKP’nin altıncı üç yıllık iktidarında 194 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2020-2021-2022 AKP’nin yedinci üç yıllık iktidarında 191 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2023-2024 AKP’nin 2023 yılı ve 2024 yılının ilk 5 ayında 80 çocuk işçi yaşamını yitirdi.”

Çocuk işçiliğinin bir an önce koruma altına alınması gerektiğini belirten Ağbaba, “Türkiye’de çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Ancak çocuk işçiliği ve yoksulluğuna ilişkin veriler göstermektedir ki bu çalışmalar yetersizdir. Çocuk işçiliğiyle mücadele toplumsal bir mücadeledir. Bu sorun çocuğa özgü değildir, toplumsal koşullardan doğar. Gerçek anlamda çocuk işçiliğine karşı mücadele; yoksullukla, gelir dağılımı eşitsizlikleriyle, ucuz ve güvencesiz çalışmayla mücadeledir.

Bu sorunların çözümü için politikalar hayata geçirilmezse, çocuk işçiliğiyle mücadele sözde kalacaktır. Çocuk işçiliğinin önüne geçmek için öncelikle çocukların temel sağlık, eğitim, gelişim ve barınma ihtiyaçları kamusal olarak karşılanmalıdır. Sosyal politikalar kapsamında gelir dağılımı, istihdam, ücretler, sosyal güvenlik gibi sosyal ve ekonomik alanlarda iyileştirmeler yapılmalı ve çocuk yoksulluğu önlenmelidir. Çünkü sorun yapısaldır ve çözümü, yoksullukla mücadele başta olmak üzere çocuk işçiliğinin kuralsız ve güvencesiz bir alandan uzaklaştırılarak koruma altına alınması gereklidir” dedi.

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Geniş Tanımlı İşsizlik Yüzde 27,2

Potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı nisan ayında bir önceki aya göre 3,1 puan artarak yüzde 27,2 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 19,7 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,1 olarak tahmin edildi.

Haber Merkezi / 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı nisan ayında bir önceki aya göre 18 bin kişi azalarak 3 milyon 42 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak %8,5 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,2 iken kadınlarda yüzde 11,1 olarak tahmin edildi.

15 – 24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 14,5 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 12,2, kadınlarda ise yüzde 19,1 olarak tahmin edildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İşgücü İstatistikleri Nisan 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı nisan ayında bir önceki aya göre 18 bin kişi azalarak 3 milyon 42 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,2 iken kadınlarda yüzde 11,1 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı nisan ayında bir önceki aya göre bin kişi azalarak 32 milyon 618 bin kişi, istihdam oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 49,5 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9 iken kadınlarda yüzde 32,5 olarak gerçekleşti.

İşgücü 2024 yılı Nisan ayında bir önceki aya göre 18 bin kişi azalarak 35 milyon 661 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise aynı seviyede kalarak yüzde 54,2 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 72,1 iken kadınlarda yüzde 36,6 oldu.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 14,5 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 12,2, kadınlarda ise yüzde 19,1 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi nisan ayında bir önceki aya göre 0,6 saat artarak 44,3 saat olarak gerçekleşti.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı nisan ayında bir önceki aya göre 3,1 puan artarak yüzde 27,2 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 19,7 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,1 olarak tahmin edildi.

Paylaşın

Avrupa’da En Çok Çalışan, En Az Harcayan Ülke “Türkiye”

Türkiye haftalık ortalama 44.2 saatlik çalışma süresiyle bir kez daha bütün Avrupa ülkelerini geride bıraktı. Türkiye’yi sırasıyla 41.7 saat ile Sırbistan, 41.4 saat ile Bosna – Hersek ve 39.8 saat ile Yunanistan takip etti.

Çalışma saatlerinin uzunluğuna karşın Türkiye, asgari ücrette Avrupa ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. 17 bin 2 lira olan net asgari ücret ile 486.5 euro alınabiliyor.

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye, verilerin yayımlanmaya başladığı 2006 yılından bu yana haftalık çalışma saatlerinde Avrupa’nın tepesinde yer alıyor.

2023 yılında da bu gelenek bozulmadı ve Türkiye haftalık ortalama 44.2 saatlik çalışma süresiyle bir kez daha bütün Avrupa ülkelerini geride bıraktı.

Verilere göre Türkiye’de 2023’te haftalık çalışma süresi 2022’ye göre değişmezken, 2021 yılındaki 43.9 saatlik sürenin üzerinde bulunuyor. Avrupa ekonomisinin lokomotif ülkesi Almanya’da haftalık ortalama çalışma süresi 34 saat olarak tespit edilirken, 27 ülkeli Avrupa Birliği’nde ise çalışanların haftanın 36.1 saatini işlerinin başında geçiriyor.

Sözcü gazetesinin haberine göre; Türkiye’nin ardından en yüksek haftalık çalışma süresi 41.7 saat ile Sırbistan’da bulunuyor. 2023 yılında Bosna-Hersek’te işçiler 41.4 saat, Yunanistan’da ise 39.8 saat çalıştı.

Geçen yıl Avrupa kıtasında en az çalışma süresine sahip ülke Hollanda oldu. Hollanda’da çalışanlar 2023’te ortalama 32.2 saat çalışırken, Avusturya ve Norveç ilk 3 sırayı oluşturdu. Türkiye’de çalışanlar mesai saatleri konusunda da Avrupa ülkeleri arasında istenmeyen bir liderliğe sahip.

Verilere göre Türkiye’de çalışan kesimin yüzde 27.2’si, 2023’te haftada 49 saat ve üzerinde çalıştı. Türkiye’nin ardından listede ikinci sırada yer alan İzlanda’da ise çalışanların yalnızca yüzde 13.8’i haftada 50 saatten fazla çalıştı.

Almanya’da asgari ücret 2054 euro

Çalışma saatlerinin uzunluğuna karşın asgari ücretliler, Avrupa’nın en az kazananları arasında bulunuyor. Avrupa’da en yüksek brüt asgari ücret 2571 euro ile Lüksemburg ve 2146 euro ile İrlanda’da bulunuyor. Almanya’da ise asgari ücretlilerin aylık geliri ise 2054 euro.

Türkiye ise asgari ücrette son 5 sırada yer alıyor. Türkiye’de asgari ücretlinin brüt 20 bin 2 TL’lik maaşı 572.4 euroya denk geliyor. 17 bin 2 TL olan net asgari ücret ile de 486.5 euro alınabiliyor.

Paylaşın

Açlık Sınırı Asgari Ücrete Bin 967 Fark Attı

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı yani açlık sınırı 18 bin 969 açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan yani yoksulluk sınırı 61.788 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Tek başına yaşayan bir kişinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idame ettirmek için yapması gereken barınma, ulaşım, eğitim, sağlık vb. harcamalarının toplam tutarı ise en az 24.609 lira oldu.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Mayıs ayına ilişkin Açlık ve Yoksulluk Sınırı araştırma raporunu açıkladı. Buna göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 18.969,22 TL ’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise
(yoksulluk sınırı) 61.788,99 TL ’ye, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 24.609,50 TL ’ye yükseldi.

TÜRK-İŞ’ in verilerine göre “mutfak enflasyonu” verilerindeki değişim Mayıs 2024 itibariyle şu şekilde gerçekleşmiştir: Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 7,02 oranında gerçekleşti. Beş aylık değişim oranı yüzde 31,44 oldu. Son on iki ay itibariyle değişim oranı ise yüzde 83,06 olarak hesaplandı. Yıllık ortalama artış yüzde 79,43 olarak gerçekleşti.

TÜRK-İŞ hesaplamasında temel alınan ve doğrudan piyasadan çarşı-pazar-market dolaşılarak derlenen gıda ürünleri fiyatlardaki değişim, harcama gruplarına göre Mayıs 2024 itibariyle şu şekilde oldu:

Süt, yoğurt, peynir grubunda; Sütün fiyatı sabit kaldı. Yoğurt ve peynir ürünlerinde artış gözlemlendi. Geçen ay 1 kilogram yoğurt fiyatı ortalama 54,36 TL iken bu ay yüzde 10.28 artışla 60.59 TL oldu. Peynir ise geçen ay 1 kilogram fiyatı 246,65 TL iken bu ay yüzde 4.42 artışla 258,06 TL olmuştur.

Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, ürünlerinin bulunduğu grupta; Dana eti ve balık fiyatlarında bu ay değişiklik görülmedi ancak balık tezgâhlarında ağırlıklı kültür balıklarının bulunduğu tespit edildi. Hesaplamada -her zaman olduğu gibi- yaygın satılan balıklar esas alındı. Kuzu etinde yüzde 3.76 artış yaşandı ve kg fiyatı 762,41 TL’ye ulaşmış oldu. Geçen ay ihracatta yaşanan olumsuzluklar nedeniyle fiyatı gerileyen yumurtanın bu ay adet başına fiyatı 3,58 TL oldu. Tavuk kilogram fiyatlarında değişim olmadığı gözlemlendi. Kuru baklagiller grubunda nohut, kuru fasulye ve yeşil mercimek fiyatları değişmedi. Kırmızı mercimekte ise geçen aya göre yüzde 5.73 artış oldu.

Taze sebze-meyve grubunda; Yaz mevsiminin giderek etkisini göstermesiyle birlikte yaz meyvelerinin pazar tezgâhlarında çeşitliliği arttı. Bu nedenle bu ay meyve fiyatlarında %21’lik bir artış gözlemlendi. Meyve fiyatları mevsim şartları nedeniyle değişkenlik göstermektedir. Karpuz ve kavun fiyatlarının nispeten yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Kış aylarında en çok tercih edilen ve pazar tezgâhlarında yaygın olarak görülen portakal ve mandalinanın yavaş yavaş tezgâhlardan kalkmaya başladığı görülmektedir. Onların yerini kiraz, çilek, erik, yenidünya, dut, şeftali gibi yaz meyveleri almaya başlamıştır. Fiyatları nispeten yüksek olsa da havaların ısınmasıyla
beraber önümüzdeki aylarda fiyatlarda gerileme yaşanması olağan olacaktır. Ancak hesaplamada her zaman olduğu gibi gıda harcaması içinde günlük kullanımı yaygın olan mevsim ürünleri esas alındı.

Sebze fiyatlarında ise yüzde 12.03 lük bir artış görüldü. Lahana, ıspanak gibi yeşil yapraklı mevsim sebzeleri ile karnabahar ve brokoli fiyatında mevsim şartları nedeniyle sayılı tezgâhta yer aldığı gözlemlenmiştir. Nisan ayında 25 TL olan 1 kilogram patatesin fiyatı ise yüzde 11.11’lik düşüşle 22.50 TL olduğu görülmüştür. Kuru soğan ise fiyatı en çok yükselenler listesinde kendisine zirvede yer buldu. Geçen ay ortalama kilogram fiyatı 20 TL iken bu ay yüzde 27.27’lik artışla ortalama kilogram fiyatı 27.50 TL oldu.

Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 33,21 TL, ortalama meyve kg fiyatı 56,53 TL oldu. 22’si sebze ve 14’ü meyve olmak üzere toplam 36 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 41,88 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir).

Ekmek, pirinç, un, makarna, bulgur, irmik gibi ürünlerin bulunduğu grupta; Ankara da ekmeğe gelen yüzde 25 zamla beraber 200 gram ekmeğin fiyatı 10 TL oldu. Hesaplamada ekmek fiyatı standart ürün temel alınmaya devam edildi. Tahıl ürünlerinde ise yine artış görüldü. Geçen aya göre pirinçte yüzde 5.50, unda yüzde 6.03, makarnada yüzde 3.41 ve irmikte yüzde 3.75 oranında artış görüldü. Bulgur fiyatlarında değişim olmadı.

Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta; Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta; 1 litre ayçiçek yağının geçen ay ortalama fiyatı 56,55 TL iken bu ay yüzde 6.71’lik bir artış gerçekleşerek fiyatı 60,62 TL’ ye ulaşmıştır. Zeytinyağı fiyatları geçen aya göre sabit kalmıştır. Tereyağı fiyatları yüzde 3.02 artışla kilogram fiyatı 467,93 TL olmuştur. Margarin fiyatlarında yüzde 6.22 oranında artış gözlemlendi kilogram fiyatı 103,31 TL oldu. Geçen ay ortalama 267 TL olan siyah zeytin bu ay 276 TL’den marketlerdeki yerini alırken, bu ay fiyatı düşen nadir ürünlerden olan yeşil zeytin geçen ay ortalama 220 TL iken bu ay yüzde 4.66’lık düşüşle 210 TL den marketlerdeki yerini aldı. Yağlı tohum fiyatları sabit kaldı.

Son grup içinde yer alan diğer gıda maddelerinden; Baharatlar yüzde 5.26 artışla ortalama 659 TL’den (kimyon, nane, karabiber vb.) raflarda yer aldı. Pekmez ve reçel fiyatlarında değişim görülmedi. Şeker fiyatları ise yüzde 6.07’lik artışla kilogram fiyatı 42,5 TL oldu. Tuz fiyatı ise geçen aya göre yüzde 13.47 oranında zamlanarak yoğurt ve yumurtayla birlikte bu ay yüzde 10 zam barajını aşan ilk 3 gıda maddesinden biri oldu. Geçen ay 20,25 TL olan tuz fiyatları bu ay 23,53 TL olmuştur. Çay ve ıhlamur fiyatlarında ortalama yüzde 6 oranında artış olmuştur. Bal ve salça fiyatlarında ise değişim görülmemiştir.

Paylaşın