İşsiz Sayısı 12 Milyona Dayandı

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı haziran ayında 11 milyon 810 bin kişiye yükseldi.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) haziran ayı işsizlik verilerini açıklamasının ardından, işsizlik raporun yayımladı. Raporda, şu ifadelere yer verildi:

“Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 9,2 mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 29,2 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Haziran ayında 3 milyon 305 bin oldu.

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Haziran 2024’te 11 milyon 810 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 Haziran’da yüzde 13,7 olan dar tanımlı işsizlik Haziran 2024’te yüzde 9,2 olarak gerçekleşti.

Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 19,1’den yüzde 29,2’ye yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 2 milyon 668 bin artarak 9,1 milyondan 11,8 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 10 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 5 milyon 205 bin kişi arttı.

TÜİK tarafından yayımlanan HİA verilerine göre Geniş tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 2 milyon 668 bin, son bir ayda ise 1 milyon 718 bin kişi arttı.

Potansiyel işgücü sayısı son bir yılda 1 milyon 82 bin kişi artarak 3,5 milyondan 4,6 milyona yükseldi. Potansiyel işgücündeki artış son bir aylık dönemde 769 bin kişi oldu. Zamana bağlı eksik istihdam kapsamındaki artış ise çok daha çarpıcı oldu.

Haftalık 40 saatten daha az çalışan ve imkânı olması durumunda daha çok çalışmayı isteyenleri kapsayan zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısı son bir yılda 2,4 milyondan 3,9 milyona yükselerek 1 milyon 544 bin kişi arttı. Zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin sayısı son bir ayda ise 715 bin kişi arttı. Zamana bağlı eksik istihdamdaki artış geçim sıkıntısının sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Rapordan diğer bulgular şöyle:

Mayıs 2024’te mevsim etkisinden arındırılmış HİA verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori yüzde 37 ile geniş tanımlı kadın işsizliği olmaya devam ediyor.
Resmi işsizlerin yaklaşık yüzde 90’ı işsizlik ödeneği alamıyor!
Geniş ve dar tanımlı işsizlik farkı 20 puan!”

Paylaşın

Patronlar İçin Bedava İşgücü: MESEM

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) görevi, çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi / hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

Haber Merkezi / Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM), çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır, işverenlere bedava işgücü sağlamaktır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamalarında çocuk işçi çalıştırılması ve iş cinayetlerine ilişkin açıklama yaptı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Ülkemizde işçi ölümleri olağanmış gibi davranılıyor. Her gün en az 5 işçiyi işyerlerinde kaybediyoruz. Bu ölümlere ‘kaza sonucu kayıp’ diyemeyiz. Tüm ölümler bilinen, tekrar eden nedenlerle meydana geliyor. İşyerlerinde hemen her gün yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, iş ekipmanına sıkışma, iş ekipmanının altında kalma sonucu ölümler meydana geliyor. Bu ölümlerin her biri basit teknik tedbirlerle önlenebilir ancak önlenmiyor. Çünkü ölüm, yaralanma, sakat kalma öncesinde işyerleri denetlenmiyor, sonrasında da işyerlerine, işverenlere yaptırım uygulanmıyor. Bile bile gelen bu ölümlere kaza’ demek mümkün değil. Bunlar iş cinayetidir, işveren cinayetidir.

İşyerlerindeki ölümleri 7’den- 70’e ölüm olarak ifade edebiliriz. Evet, her yaştan işçi, emekçi ölüyor. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında işyerlerinde çalıştırılan çocuklar ölüyor.

Arda Tonbul, Ulaş Dumlu, Zekai Dikici, Ömer Çakar, Ömer Girgin, Murat Can Eryılmaz, Erol Can Yavuz, Alperen Enes Ural, Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında çalıştırılırken son 1 yılda ölüme gönderilen çocuklardı.

En son çocuk işçi ölüm haberi Konya’dan geldi; Konya Karapınar MESEM Öğrencisi Eren Dağ, çalıştığı sondaj firmasının Akören mevkisinde saat 20.00 sularında bir tarlada kuyu açmak için sondaj çalışması yapılırken elektrik akımına kapıldı Eren Dağ, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı, yaşamını yitirdi.

Ulusal mevzuatta ya da başka uluslararası sözleşmelerde farklı kabuller olsa da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde 18 yaşından küçük herkesin çocuk sayılacağı belirtilmektedir.

Sözleşmeye göre; Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.

MESEM kapsamı dışında da işyerlerinde çocuk işçi çalıştırılmakta, çocuk işçi ölümleri meydana gelmektedir. Ancak MESEM çocuk işçiliğe uydurulan bir yasal kılıftır. MESEM 4+4+4 olarak tanımlanan zorunlu eğitimin 9. Sınıftan itibaren sürdürülen parçasıdır. Haftada 1 gün okulda teorik eğitim olarak tanımlanan müfredatta; haftada 2 ‘şer saat Türk Dili ve Edebiyatı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Matematik dersleri zorunlu derstir. Sadece 9. Sınıfta ayrıca Kuranı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Seçmeli Beden Eğitimi ve Spor, Güzel Sanatlar dersleri de 2 saat seçmeli ders olarak alınmaktadır. Bu dersler, eğitim olarak değerlendirilemez, çocukları hayata hazırlayan dersler değildir.

3308 sayılı Meslek Eğitim Kanununda, İşletmelerde Mesleki Eğitim; “mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin beceri eğitimlerini işletmelerde, teorik eğitimlerini ise mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya işletme veya kurumlarca tesis edilen eğitim birimlerinde yaptıkları eğitim uygulamaları” olarak tanımlanmıştır.

Hemen hemen tüm İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin WEB sayfalarında yer alan kamu spotları, bilgilendirme metinleri, videolar, afişler, broşürler, dokümanlarda, MESEM şöyle tanıtılmakta; Mesleki eğitim merkezleri, ülkemizin meslek sahibi insan ihtiyacını karşılayabilmek adına çalışmalarını sürdürmektedir.

Çıraklık eğitiminin örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınması ile ekonomimizin temel yapı taşı olan işletmelerin çırak ihtiyacının karşılanması ve çırak öğrencilerimizin ahilik kültüründen gelen usta çırak ilişkisiyle mesleklerini işbaşında öğrenmeleri amaçlanmıştır. Mesleki eğitim merkezi öğrencileri haftada 1 gün okulda teorik eğitim, 4 gün işletmelerde pratik eğitim alır.

Ortaokulu bitirenlere zorunlu lise eğitimini mesleki eğitim merkezlerinde tamamlayabilme fırsatı 9. sınıftan itibaren iş kazaları, meslek hastalıklarına karşı sigorta 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az %30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yarısı kadar maaş imkânı Ustalık belgesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi diploması ve kendi iş yerini açma fırsatı Çalışma yaşamına ilişkin bireysel ilişkileri düzenleyen 4857 sayılı İş Kanunu’nda; 14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi çocuk işçi, 15 yaşını tamamlamış ancak 18 yaşını tamamlamamış kişi de genç işçi olarak tanımlanmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’na dayanılarak çıkartılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılmalarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte, çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler belirtilmiştir. Bu işlerin tamamı hafif işlerdir. Oysa çocuklar MESEM kapsamında çok tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar. MESEM çıraklık eğitimi değil, çocukların ker türlü işte doğrudan çalıştırılmasıdır, çocuk işçiliğidir.

MESEM’de çocukları, gençleri hayata hazırlayan temel bilgiler, bilim, beceri, duyarlılık ve yeterliliklerin geliştirilmesi yoktur. Çocuk ve gençler bir makinenin dişlisi durumuna indirgenmekte, adına öğrenci denilse de işletmelerin işçisi olarak çalıştırılıp, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadırlar. MESEM’deki uygulama eğitim değildir. Bu tam tersine, çocukları, gençleri daraltan bir durumdur. MEB’in görevi bu olamaz. Çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılması olmak zorundadır.

14 yaşındaki çocukları bir işyerinde çalıştırmak eğitim değil, kendini geliştirme ve gerçekleştirme hakkının ihlalidir. Çocuklar, temel bilimlerdeki eğitimlerden yoksun kalmakta, yaşıtları ile oyun oynayamamakta, kültürel hiçbir etkinliğe katılamamaktadır.

MEB’in görevi çok genişleyen bilgi çağında çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılmasıdır. Çocuk ve gençlerimizi bir makinenin dişlisi durumuna indirgemek ve sıkıştırmak, işletmecilerin işçisi/hizmetçisi olarak tanımlayıp onlar için ucuz işgücü hazırlamak değildir.

MESEM, çırak kalfa yetiştirme adı altında çocuk işçi çalıştırmaktır. İşverenlere bedava işgücü sağlamaktır. Önceki Milli Eğitim Bakanı 24 Mayıs 2023 tarihinde yaptığı açıklamada Mesleki Eğitim Merkezlerindeki öğrenci sayısının 1.405.000 olduğunu belirtmişti. Bu da göstermektedir ki; mesleki eğitim adı altında çocuk işçi çalıştırılan işyerlerinin işverenleri adına işsizlik fonundan aylık 8 Milyar TL. den fazla kaynak aktarımı yapılmaktadır.

Çocuk işçiliği ya da MESEM’lere ısrarcı olma nedenleri arasında, yoksulluk önemli bir rol oynamaktadır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mesleki Eğitim Kanunu’nda gerçekleştirilen değişiklikle mesleki eğitim merkezlerine kayıtlı öğrenci sayısının yüzde 784’lük artış olduğunu söylemiştir.

Basın-yayın organlarında yer alan haberlere göre, çocuklara devlet tarafından ödenen ücretin bir kısmı, bazı işletmeler tarafından istenilmekte, usta ve işverenler tarafında mobbing uygulanmakta, yoğun mesai ve hatta tatil yapamadan cumartesi günü dahil çalışılmakta, işçi sağlığı güvenliği önlemleri olmadan, gözetimsiz bir şekilde her türlü tehlikeli işlerde çalıştırılmaktadırlar.

14 yaşındaki Arda Tonbul sac büküm makinasına sıkışarak, 17 yaşında Alperen Enes Ural inşaatta doğalgaz borusu döşerken yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Muratcan Eryılmaz inşaatta yüksekten düşerek , 15 yaşındaki Erol Can Yavuz üzerine sunta bloklarının devrilmesi, 17 yaşındaki Ömer ÇAKAR klima tesisatı döşerken 2. Kattan aşağı düşerek, 16 yaşındaki Zekai Dikici inşaatta yüksekten düşerek, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, atık havuzuna düşerek, 15 yaşındaki Alperen Kocayavuz inşaatta yüksekten düşerek öldü. Bu ölümler çıraklık eğitimindeki ölüm olarak adlandırılamaz, Çocukların normalde çalıştırılmaları yasak olan işlerde çalıştırılırken meydana gelen ölümlerdir.

Yaşanan ölümler üzerine Millî Eğitim Bakanlığı 02.02.2024 tarihinde 81 İl Valiliğine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonuna “Mesleki Eğitimde İş Sağlığı Güvenliği” başlıklı bir genelge gönderdi. Valiliklere, il ve İlçe Milli Eğitim müdürlüklerine, İşletmelere okullara görevler verildi. Ancak ölümler bitmedi. Bitmez de.

Farklı kültürlerde çocukluk gerek yaş gerekse işlevler açısından farklı şekillerde tanımlansa da çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik yönlerden yetişkinlerden farklı birer birey oldukları ve bu yönlerdeki gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için yetişkinlerden daha farklı sağlık, bakım, koruma ve destek hizmetlerine ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Ölümlerin önlenmesi için, çocukların fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik açıdan gelişebilmeleri için MESEM adı altında yürütülen çocuk işçiliğine son verilmelidir.

Uygulamaya son verilinceye kadar, MESEM uygulaması yapılan işyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği açısından özel bir program çerçevesinde denetlenmeli, sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Bugüne kadar MESEM kapsamındaki işyerlerinde meydana gelen iş cinayetleri ÇSGB müfettişlerince incelenmeli, kaza nedenleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Çocuk işçiliği ile etkin mücadele konusunda ILO, sadece bakanlık ile değil sendikalar ve meslek örgütleri ile de işbirliği yapmalıdır. Okullarda En az 12 yıl Örgün Eğitim zorunlu olmalı, MESEM uygulaması tamamen kaldırılmalı, yoksul ailelerin çocuklarına eğitim bursu verilmelidir.”

Paylaşın

2024’te Bin 22 İşçi İş Kazalarında Hayatını Kaybetti

2024 yılının ilk yedi ayında en az bin 22 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti: Ocak ayında 161, şubat ayında 149, mart ayında 124, nisan ayında 165, mayıs ayında 142, haziran ayında 137, temmuz ayında 144.

Haber Merkezi / İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi), Temmuz 2024 iş cinayetleri raporunu açıkladı. Buna göre; Temmuz ayında en az 144, yılın ilk yedi ayında en az bin 22 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

2024 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle: Ocak ayında 161, şubat ayında 149, mart ayında 124, nisan ayında 165, mayıs ayında 142, haziran ayında 137, temmuz ayında 144.

Temmuz ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: Tarım, Orman işkolunda 41 emekçi (24 işçi ve 17 çiftçi); İnşaat, Yol işkolunda 26 işçi; Taşımacılık işkolunda 20 işçi; Madencilik işkolunda 8 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 7 işçi; Enerji işkolunda 7 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 7 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 5 işçi; Metal işkolunda 4 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 4 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 3 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 3 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 2 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 2 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 1 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 1 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 3 işçi.

Temmuz ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 33 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 28 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 19 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 14 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 11 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 8 işçi; İntihar nedeniyle 6 işçi; Şiddet nedeniyle 6 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 4 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 3 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 12 işçi.

Temmuz ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 2 çocuk işçi, 15 – 17 yaş arası 10 çocuk/genç işçi, 18 – 29 yaş arası 25 işçi, 30 – 49 yaş arası 62 işçi, 50 – 64 yaş arası 31 işçi, 65 yaş ve üstü 6 işçi, yaşı bilinmeyen 8 işçi.

Paylaşın

“Sosyal Güvenlik Sistemi Yeniden Yapılandıracak” İddiası

AK Parti kurmayları, “Sosyal güvenlik sistemini belki de baştan aşağı gözden geçirmemiz gerekecek. Sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı işlemesi için ortalama 4 çalışana 1 emekli düşmesi gerekiyor. Türkiye’de şu anda, bir emekliye karşılık 1,5 çalışan var” değerlendirmesini yapıyorlar.

Meclis’in ekim ayında açılmasıyla birlikte ilgili bakanlıklar ve AK Parti’nin ekonomi kurmaylarının bir araya gelerek sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalara başlaması bekleniyor.

Türkiye Gazetesi’nde yer alan habere göre; Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesi, ekonomik zorluklar sebebiyle ödenmeyen primler, çalışan-emekli sayısı arasındaki orantısızlık, kayıt dışı istihdam gibi nedenlerle bozulan sosyal güvenlik sisteminin yeniden rayına oturtulması için yeni dönemde bir çalışma yapılması bekleniyor.

Kamuoyunda bir süredir özellikle en düşük emekli aylığı ile ilgili artışları içeren düzenlemelerin yapılması, bu nedenle daha fazla prim ödeyen ile düşük prim ödeyenlerin aldığı maaş arasındaki makasın kapanması, sosyal güvenlik sistemine yönelik eleştirileri artırdı.

TBMM tatile girmeden önce en düşük emekli aylığının yeniden artırılmasına ilişkin düzenlemenin hazırlıkları sırasında AK Parti içinde de sosyal güvenlik sisteminin sil baştan ele alınarak tüm tartışmalı alanlarda yeni adımların atılmasına ilişkin başlıklar gündeme geldi.

AK Parti’de ve hükümet nezdinde bu konularda henüz kapsamlı bir çalışma yapılmadı.

“Sosyal güvenlik sistemini gözden geçirmemiz gerekecek”

Ancak AK Parti kurmayları “Sosyal güvenlik sistemini belki de baştan aşağı gözden geçirmemiz gerekecek. Emeklilik sistemi ile ilgili başlıklar var, intibak meselesi var. Aynı primi ödemesine rağmen farklı maaş alanlar var. EYT ile birlikte aktüeryal dengenin iyice bozulduğu açık. Sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı işlemesi için ortalama 4 çalışana 1 emekli düşmesi gerekiyor. Ama Türkiye’de şu anda, bir emekliye karşılık 1,5 çalışan var. Bu hâliyle sistemin döndürülmesi çok zor” değerlendirmesini yapıyorlar.

Meclis’in ekim ayında açılmasıyla birlikte ilgili bakanlıklar ve AK Parti’nin ekonomi kurmaylarının bir araya gelerek sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalara başlaması bekleniyor.

Ayrıca AK Parti’nin en önemli seçim vaatleri arasında yer alan esnafın emeklilikteki 9 bin prim günü şartının 7 bin 200’e düşürülmesi ve ev kadınlarına prim desteği ile yıpranma hakkının verilmesine yönelik düzenlemelerin de yeni dönemde çalışmaları yapılacak sosyal güvenlik reformu kapsamında ele alınacağı belirtiliyor.

Paylaşın

Çalışan Sayısında Son 21 Ayın En Hızlı Düşüşü

İstanbul Sanayi Odası Türkiye Sektörel PMI raporuna göre; takip edilen on sektörün tamamında yeni siparişler yavaşladı. Yeni siparişlerdeki yavaşlamayla birlikte istihdam seviyeleri de düşüş gösterdi. Çalışan sayısındaki düşüş, son 21 ayın en yüksek hızında ölçüldü.

Haber Merkezi / Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan imalat sanayi performansında en hızlı ve güvenilir referans kabul edilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) anketinin, Temmuz 2024 dönemi sonuçları açıklandı.

Buna göre; Eşik değer olan 50’nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği anket sonuçlarına göre, haziran ayında 47,9 seviyesinde kaydedilen manşet PMI, temmuzda 47,2’ye gerileyerek üst üste beşinci ay eşik değerin altında gerçekleşti.

Endeks, sektörün faaliyet koşullarında belirgin bir yavaşlamaya işaret ederken, söz konusu yavaşlama, geçen yılın kasım ayından bu yana en belirgin düzeyde gerçekleşti. Yeni alınan siparişlerde, Kasım 2023 ile aynı oranda olmak üzere son 20 aylık dönemin en sert düşüşü kaydedildi.

Benzer şekilde yeni ihracat siparişlerinde de yılın üçüncü çeyreği daha belirgin bir yavaşlama ile başladı. Talep koşullarındaki zayıflık, imalatçıların üretim düzeyini aylık bazda üst üste dördüncü kez azaltmasına yol açtı ve bu azalış, Kasım 2022’den bu yana en yüksek oranda gerçekleşti. Personel yetersizliklerinin de üretim hacimlerini olumsuz etkilediği belirtildi.

Yeni siparişlerdeki yavaşlamayla istihdam seviyeleri de düşüş gösterdi. Çalışan sayısındaki düşüş, son 21 ayın en yüksek hızında ölçüldü. Ham madde ve petrol fiyatlarındaki yükselişin yanı sıra Türk lirasının dolar karşısındaki zayıflığının da etkisiyle girdi maliyetleri temmuzda keskin bir artış gösterdi. Satış fiyatlarındaki artış nispeten hafif gerçekleşti.

Ham madde temininde yaşanan güçlükler ve yüksek nakliye maliyetleri nedeniyle tedarikçilerin teslimat süreleri artmaya devam etti. Satın alma faaliyetleri ise belirgin bir şekilde azaltıldı ve söz konusu azalış Kasım 2022’den bu yana en belirgin düzeyde kaydedildi. Ayrıca girdi ve nihai ürün stok seviyelerinde de düşüş gözlendi.

Türkiye Sektörel PMI raporu, üçüncü çeyreğe girilirken imalat sanayi sektörünün genele yayılı bir talep zayıflığı ile karşılaştığına işaret etti. Yeni siparişler son 9 ayda ilk kez olmak üzere, takip edilen 10 sektörün tamamında yavaşlama gösterdi.

Üretimde ise giyim ve deri ürünleri haricindeki tüm sektörlerde daralma yaşandı. Bu gelişmelerin sonucunda istihdam ve satın alma faaliyetleri de yaygın şekilde düştü. Yeni siparişlerde genele yayılı yavaşlama kaydedilirken, en sert gerileme elektrikli ve elektronik ürünlerde gerçekleşti. Bu sektörün yeni siparişleri yaklaşık 2 yıllık bir dönemin en sert düşüşünü kaydetti.

Yeni siparişlerde en hafif ivme kaybı ise gıda ürünlerinde görüldü. Türk imalatçıları, yurt dışından yeni sipariş almaya yönelik çabalarında ise nispeten daha iyi performans sergiledi. Makine ve metal ürünleri öncülüğünde, üç sektörün yeni ihracat siparişleri büyüme kaydederken, en sert düşüş ise giyim ve deri ürünleri ile gıda ürünlerinde kaydedildi.

Toplam yeni siparişlerin yavaşlamasıyla firmalar temmuz ayında genel olarak üretimlerini azaltma yoluna gitti. Sadece giyim ve deri ürünlerinde üretim artışı görülürken, en belirgin daralma elektrikli ve elektronik ürünler sektöründe ölçüldü. Benzer şekilde, temmuzda 10 sektör içerisinden sadece gıda ürünleri istihdamını artırırken, çalışan sayısında en hızlı azalış ise giyim ve deri ürünleri sektöründe gerçekleşti.

İmalatçılar talep koşullarındaki zayıflığa bağlı olarak girdi alımlarını da azalttı. Satın alma faaliyetleri tüm sektörlerde düşüş gösterirken, en keskin yavaşlama metalik olmayan mineral ürünlerde görüldü.

Sektörlerin çoğunluğunda girdi maliyetleri temmuzda daha hızlı artarak haziran ayındaki tabloyu tersine çevirdi. En yüksek girdi fiyatları enflasyonu, kara ve deniz taşıtları firmalarında gözlenirken, en düşük oranlı artış ise ana metallerde kaydedildi.

Haziran ayında üç sektörün satış fiyatlarını düşürmesinin ardından temmuzda tüm sektörlerde artış kaydedildi. Girdi maliyetlerindeki görünüme paralel olarak, nihai ürün fiyatlarında da en yüksek enflasyon kara ve deniz taşıtları sektöründe gerçekleşti. Satış fiyatlarındaki en sınırlı artışlar ise gıda ürünleri ve tekstil ürünlerinde ölçüldü.

“Sektör üzerindeki baskılar yoğunlaştı”

Açıklamada endekse ilişkin değerlendirmesine yer verilen S&P Global Market Intelligence Ekonomi Direktörü Andrew Harker, şunları kaydetti:

“Talep koşullarının zorlayıcı olmaya devam ettiği temmuz ayı verileri, Türk imalatçıları açısından bir rahatlama belirtisi sunmadı. Aksine, yılın ikinci yarısına girilirken talep, üretim ve istihdamın haziran ayına göre daha yüksek oranda azalması, sektör üzerindeki baskıların yoğunlaştığına işaret ediyor. Bu bağlamda firmalar, koşullarda iyileşmenin yakın zamanda başlaması beklentisi içerisinde olacak.”

Paylaşın

Yoksulluk Sınırı Asgari Ücretin Dört Katına Yaklaştı

Temmuz ayında Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin; sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 19 bin 234 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı ise 62 bin 652 liraya çıktı.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Temmuz ayı Açlık ve Yoksulluk sınırı raporunu açıkladı. Rapora göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin; sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 19 bin 234 liraya yükseldi.

Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı ise 62 bin 652 liraya çıktı. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 24 bin 901 liraya yükseldi.

Raporda ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Başta dar ve sabit gelirli çalışanlar ve emekliler olmak üzere neredeyse toplumun tüm kesimleri için insan onuruna yaraşır şartlarda yaşantılarını sürdürebilmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Konfederasyonumuz çalışanların geçim koşullarını ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla bu çalışmayı ortaya koymuştur.

Temmuz ayı itibarıyla bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti ile net asgari ücret (vergi kesintisi olmadan) arasındaki fark 7.900 TL olmuştur. Ailede çalışan sayısının genelde tek kişi olduğu ve ek bir gelirin söz konusu olmadığı durumlarda, elde edilen ücret geliri ailenin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalmakta ve ücretlerin yetersizliği tartışma konusu olmaktadır.

Gıda harcaması tutarına yılbaşına göre gelen ek yük 4.185 TL olmuştur. Tüm temel harcamalar için yapılması gereken harcama tutarı ise son yedi ayda 13.633 TL artış göstermiştir. Mevcut ekonomik ortamda emekçilerin alım gücü her geçen gün daha da zayıflamaktadır. Gelir artışlarında insan onuruna yaraşır bir tutar belirlenmediği sürece çalışanlar ve emekliler yoksullaşmaya devam edecektir.”

Paylaşın

Açlık Sınırı Asgari Ücreti 3 Bin 774 Lira Geçti

Açlık sınırı temmuz ayında 20 bin 776, yoksulluk sınırı ise62 bin 302 liraya kadar yükseldi. Son bir yılda açlık sınırı 8 bin 56, yoksulluk sınırı ise 28 bin 318 lira arttı.

Haber Merkezi / İktidarın yılın ikinci yarısında zam vermediği asgari ücret açlık sınırının 3 bin 774 lira altında kaldı. Asgari ücret açlık sınırının üçte ikisini dahi karşılamıyor.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, “2024 Temmuz Açlık Ve Yoksulluk Sınırı” raporunu açıkladı. Buna göre; Açlık sınırı temmuzda önceki aya göre 202 lira daha artarak 20 bin 776 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı da 885 lira artarak 62 bin 302 lira oldu. Yılın ilk yedi aylık döneminde ise açlık sınırı 4 bin 293 lira, yoksulluk sınırı ise yüzde 15 bin 465 lira arttı.

Ankara’da en fazla alışveriş yapılan marketlerden derlenen fiyatlara göre, dengeli beslenebilmek için et- balık- yumurtaya aylık olarak harcanması gereken tutar temmuzda bir önceki aya göre 26 lira arttı, yıllık olarak ise 2 bin 449 lira artarak 5 bin 995 lira oldu. Bir önceki aya göre 28 lira artarak 4 bin 652 liraya yükselen süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcamada son bir yılda ise bin 817 liralık artış oldu.

Meyve için harcanması gereken para temmuzda önceki aya göre 113 lira azalırken, geçen yılın aynı ayına göre ise 835 lira artarak 1.975 liraya geriledi, sebze için harcaması gereken tutar ise önceki aya göre 47 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 645 lira artarak 2 bin 420 liraya çıktı.

Ekmek, un ve makarna gibi ürünler için yapılması gereken harcama 124 lira artarak bin 749 liraya yükselirken, pirinç ve bulgur harcamaları 9 lira artarak 835 lira oldu. Yağ için yapılması gereken harcama ise 572 liraya çıktı. Şeker, bal, pekmez, reçel gibi gıda maddelerine yapılması gereken harcama önceki aya göre 67 lira artarak bin 400 lira oldu. Aynı ailenin zeytin için yapması gereken harcama ise değişmedi ve 746 lirada kaldı.

Yetişkin erkek için 2 bin 800, kadın için 2 bin 200, genç için 3 bin ve çocuk için de bin 600 kalori esas alınarak yapılan hesaplamaya göre, temmuz ayında açlık sınırı yetişkin erkek için 6 bin 66 lira, yetişkin kadın için 4 bin 762 lira, çocuk için 3 bin 458 lira ve genç için de 6 bin 491 lira oldu. Açlık sınırı bu yılın ilk yedi aylık döneminde ise toplam 4 bin 293 lira artış kaydetti.

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı gereksinimlerin fiyat değişimleri de esas alınarak yapılan araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için gereken harcama tutarı da temmuzda 41 bin 526 liraya kadar çıktı. Temmuzda dört kişinin giyim ve ayakkabı harcamaları bin 945 liraya gerilerken, barınma (kira dâhil) harcamaları 9 bin 865 liraya, ev eşyası harcamaları 5 bin 287 lira, sağlık harcamaları bin 703 lira oldu.

Ulaştırma harcamaları 12 bin 4450 liraya indi. Haberleşme harcamaları bin 317 liraya, eğlence ve kültür harcamaları bin 237 liraya, eğitim harcamaları 918 liraya, tatil-otel harcamaları 4 bin 569 liraya ve çeşitli mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar 2 bin 235 liraya çıktı. Gıda dışı harcamalarda bu yılın ilk yedi aylık döneminde 11 bin 172 lira artış gösterdi.

Paylaşın

Türkiye’de İşçilerin Yüzde 85’i Sendikasız

Temmuz ayı verilerine göre; Türkiye’de 16 milyon 973 bin 61 işçiden sadece 2 milyon 512 bin 33’ü sendika üyesi. Başka bir ifadeyle Türkiye’de işçilerin yüzde 85’i sendika üyesi değil.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Sendikalar ve Toplu iş sözleşmeleri gereğince işkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2024 Temmuz ayı istatistikleri hakkındaki tebliği Resmi Gazete’de yayımlandı.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Tebliğ’de çeşitli iş kollarındaki çalışan sayısı ve Temmuz ayı içindeki sendikalı üyelerin bulunduğu bilgiler yer aldı.

Tebliğe göre, 16 milyon 973 bin 61 işçiden yüzde 14,80’ine denk gelen 2 milyon 512 bin 33’ü sendika üyesi. İşçilerin yüzde 85’i ise sendika üyesi değil.

İstatistiğe göre ocak ayında 2 milyon 495 bin 423 olan sendikalı işçi sayısı 16 bin 610 arttı, sendikaya üye olma oranı toplam sayıya oranla yüzde 0,42 azaldı.

Üye sayısı açısından Türkiye’nin en büyük sendikası 295 bin 192’le Türk Metal oldu. Ardından 275 bin 317 üye ile Hizmet İş, 211 bin 657 üye ile de Öz Sağlık İş izledi.

Paylaşın

İktidar Emeklilik Sistemini Değiştirmeye Hazırlanıyor!

AK Parti’nin ekonomi kurmaylarının, emeklilik sistemini tamamen değiştirmek için çalışmalara başlayacağı öne sürüldü. İddialara göre, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve prim gün sayısına göre maaş formülü tartışılıyor.

Milyonlarca emekli haziran ayı verilerinin ve en düşük emekli maaşlarının açıklanmasının ardından zamlı maaş hesaplara geçecek. Zam döneminde emeklilik sistemine dair çok sayıda eleştiri gündeme geldi. Hükümet emeklilik sistemi için düğmeye bastı, çalışmalar başladı. Emeklilik yaşı kadınlarda 60, erkeklerde 65 olarak sabitlenecek ve herkes ödediği prim gün sayısına göre maaş alacak. Emekli maaşı düşük olanlara da desteklerle yardımcı olunması formülü masada.

Ekonomim’de yer alan habere göre, emekli yaşı, sigorta süreleri yeniden belirlenecek. Prim gün sayısı yeniden formüle edilecek. Herkes ödediği prim gün sayısına göre maaş alacak. Teknik olarak kök maaş, en düşük emekli maaşına eşitlenemediği için, 6 ayda bir bu alanda yasa çıkarmak yerine başka bir formül uygulanacak.

Düşük emekli maaşı alanlar ve geçimini sadece emekli maaşı ile sağlayanlara sosyal destekler sağlanacak. Yol-gıda, ulaşım, yakıt ve kira yardımı verilecek. Yapılan çalışmaya göre hâlen 58 ve 60 olan emeklilik yaşı kadınlarda 60, erkeklerde 65’e yükseltilecek. Ancak bu durum, EYT ile getirilen hakları etkilemeyecek. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile AK Parti’nin ekonomi kurmayları, emeklilik sistemini değiştirmek için çalışmalara başlıyor.

En düşük emekli aylığı belli bir limite getirilecek. Artık en düşük emekli maaşına hazine destek vermeyecek. Hane bazlı emekli maaşlarına destek sağlanacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından geçinemeyen ve emekli maaşı düşük olan dar gelirlilere yol-yakıt- gıda ulaşım gibi destekler sağlanacak. Kira yardımı nakit olarak verilecek.

AK Parti kaynakları konuya ilişkin olarak, “Emekliliği; sosyal güvenlik sistemimizi çok adil bir formülle belirleyip, bütün emeklilerin emekli olacakları tarih itibarıyla ne kadar maaş alabileceklerinin netleştirileceği, dönem dönem bunlar için uyarı geleceği, prim artırdığında daha fazla maaş alabilme noktasında kıstasların kullanılacağı bir sisteme taşımamız lazım. Bizim en büyük zorluğumuz şu; maaş ödediğimiz emekli sayısı 16 milyon 180 bin. Ama prim ödeyen, beyanname ile birlikte kayıt altına alınan 7 milyon 500 bin. Bizim kayıt dışıyla iyi mücadele etmemiz lazım” değerlendirmesini yaptı.

En düşük emekli aylığının arttırılmasını da içinde barındıran vergi paketi Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. En düşük emekli aylığını 10 bin liradan 12 bin 500 liraya çıkaran düzenlemeden 3,7 milyon kişi yararlanacak. Zamlı maaşlar ise Ağustos ayında hesaplara yatacak.

Paylaşın

Her Dört Emekliden Biri Çalışmak Zorunda!

Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emekli sayısı 4 milyonu buluyor. Ekonomi yönetiminin çalışmasına göre, Türkiye’de toplam emekli sayısı 16 milyon 154 bin 322 kişi. Buna göre emeklilerin yaklaşık dörtte biri çalışmak zorunda.

Prof. Dr. Aziz Çelik, emekli aylıkları düşük olduğu için insanların tekrar çalışmaya devam ettiğini belirterek “Dolayısıyla Türkiye’de emekli aylığı sistemi, emeklilerin yaşamlarını sürdürecekleri geliri sağlayan bir sistem yerine bir sosyal yardım sistemine dönüşmüş durumda” ifadelerini kullanıyor.

Açlık sınırının 19 bin liraya yaklaştığı Türkiye’de en düşük emekli aylığının Hazine yardımıyla 10 bin liradan 12 bin 500 liraya yükseltileceği açıklandı.

Haziran ayı enflasyon rakamlarına göre emekliye yüzde 24,73 enflasyon zammı yapılacaktı. Ancak kök aylıkları 8 bin liranın altında olan emekliler bu zamdan hiç faydalanamıyordu. AKP TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler tarafından açıklanan Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde yer alan düzenlemeyle 8 bin liranın altında kök aylığı olup da Hazine yardımıyla 10 bin lira alan emeklilerin eline geçecek para yüzde 25 artacak. Kök aylığı 8 bin lira ile 10 bin lira arasında olanlar ise artıştan düşük oranlarda faydalanacak. Güler, düzenlemeden 3 milyon 703 bin 788 emeklinin faydalanacağını açıkladı. Peki bu düzenleme yeterli mi?

AKP’nin 2019’dan itibaren devreye soktuğu politikayla belli bir rakamın altındaki aylıklar Hazine’den karşılanarak o rakama tamamlanıyor. İzlenen politikaya göre, aylığı en düşük emekli aylığına tamamlanan emeklilerin kök aylıkları değişmiyor. Enflasyona göre belirlenen zam oranları ise kök aylık üzerinden yapılıyor. Bu nedenle emeklilerin bir sonraki dönem aldıkları zam enflasyon oranının altında kalıyor.

Son yıllarda emekli aylıklarının ciddi oranda düşmesi AKP’yi Hazine katkısıyla tamamlama işlemine iterken, aylıkların düşme sebebi ise emekli aylığı bağlama sisteminin 2008’de değiştirilmesi. 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile emekli aylığı hesaplama ve bağlama oranlarında yapılan değişiklikler sonucunda emekli aylıkları düşmeye başladı. Aynı koşullarda fakat farklı zamanlarda emekli olanların aylıkları arasında büyük eşitsizlikler ortaya çıktı.

1999’dan itibaren emekli aylıkları hesaplamasına enflasyonun yanı sıra Gayrisafi Yurt İçi Hasıla GSYH büyümesi de dahil edilirken AKP’nin 2008 yılında yaptığı yasal değişiklikle güncelleme katsayısına milli gelirdeki büyümenin sadece yüzde 30’u eklenmeye başlandı. Aylık bağlama oranları da yüzde 75’ler seviyesinden yüzde 50’lere düşürüldü.

Ancak emekli örgütlerinin aylıklar arasındaki uçurumun kapatılmasına ilişkin düzenleme talepleri uzun süredir karşılık bulmuyor. Emekli örgütleri artan geçim sıkıntısı nedeniyle son dönemde de bu konuda çok sayıda eylem ve miting düzenledi. Emekliler, ayrıca emekli aylıklarının asgari ücret seviyesine çıkarılmasını talep ediyordu.

Asgari ücretle fark açılıyor

Asgari ücret tutarı, tanım itibarıyla geçinmek için gereken en az ücreti ifade ediyor. Ancak Türkiye’de emekliler uzun yıllardır asgari ücretin altında aylık alıyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonunda bir işçinin emekli aylığı asgari ücretin yaklaşık yüzde 30 üstündeydi. Son yapılan düzenlemeyle 12 bin 500 olan en düşük emekli aylığı, 17 bin lira olan asgari ücretin yüzde 26,5 altında.

DW Türkçe’den Pelin Ünker‘e konuşan çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, emekli maaşı oranlarının tamamlama işlemine rağmen aylık bağlama sisteminin değişmesi nedeniyle ciddi bir biçimde düştüğüne işaret ediyor. Çelik’e göre aynı nedenle ortalama emekli aylıkları da dipte eşitleniyor.

Aziz Çelik’in verdiği bilgiye göre en düşük emekli aylığı 10 bin lira iken ortalama emekli aylığı 12 bin lira civarındaydı. En düşük emekli aylığı yüzde 25 arttığında ortalama emekli aylığı 14 bin 500 lira civarına geldi. Rakamlar, ortalama emekli aylığının, en düşük aylıktan sadece yüzde 16 fazla olduğunu gösteriyor. Çelik, tamamlama işleminin başladığı 2019’dan bu yana en düşük emekli aylığı 12,5 kat artarken ortalama emekli aylığının 7,3 kat arttığına işaret ediyor.

“2019’da en düşük emekli aylığı bin liraya çekildiğinde ortalama emekli aylığı iki bin lira civarındaydı. Yani yaklaşık iki katıydı. Aynı aralığın korunması için en düşük emekli aylığı 12 bin 500 liraya çıktığında ortalama emekli aylığının 25 bin lira civarında olması beklenir” diyen Çelik, buna karşın ortalama emekli aylığının 14 bin 500 lirada kaldığını vurguluyor.

Prof. Çelik, “Bu aslında emeklilerin aşağıya doğru dipte ve yoksullukta eşitlendiği gösteriyor bize. Bir diğer anlamı ise şu: Emeklilere aslında toplamda fazla bir kaynak ayrılmıyor. Yukarıdaki yani durumu biraz daha iyi olan emeklilerden kırpılarak aşağıdaki emeklilere veriliyor. Şu anda emeklilik sistemindeki durum bu. Tabii bu, sonuç olarak emekli aylıklarını bir tür harçlığa dönüştürüyor” diye ekliyor.

Emekli yoksulluğu arttıkça çalışan emekli sayısı da artıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) açıkladığı resmi verilere göre Mart 2024 itibarıyla 1 milyon 943 bin 579 emekli SGK’ye sosyal güvenlik destek primi ödenmesiyle çalışmayı sürdürüyor.

Türkiye Emekliler Derneği’ne göre yaklaşık 2 milyon emekli de kayıt dışı çalışıyor. Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emekli sayısı toplamda 4 milyonu buluyor. Ekonomi yönetiminin çalışmasına göre, Türkiye’de toplam emekli sayısı 16 milyon 154 bin 322 kişi. Buna göre emeklilerin yaklaşık dörtte biri çalışmak zorunda.

Prof. Dr. Aziz Çelik, emekli aylıkları düşük olduğu için insanların tekrar çalışmaya devam ettiğini belirterek “Dolayısıyla Türkiye’de emekli aylığı sistemi, emeklilerin yaşamlarını sürdürecekleri geliri sağlayan bir sistem yerine bir sosyal yardım sistemine dönüşmüş durumda” ifadelerini kullanıyor.

Yaşlı işçi ölümleri artıyor

İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Meclisi verilerine göre, Türkiye’de 2024 yılının ilk altı ayında 50-64 yaş arası 215 işçi, 65 yaş ve üstü 52 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İş cinayetlerinin yüzde altısı 65 yaş ve üstü, yüzde 31’i 50 yaş ve üstünde gerçekleşti. Geçen yıl ise 50-64 yaş arası 454 işçi, 65 yaş ve üstü 95 işçi hayatını kaybederken 50 yaş ve üstü, iş cinayetlerinin yüzde 30’unu oluşturdu.

Türk-İş’in Açlık ve Yoksulluk Sınırı araştırmasına göre, Haziran ayında açlık sınırı 18 bin 978 lira ile en düşük emekli aylığının yaklaşık yüzde 34, ortalama emekli aylığının ise yüzde 24 üzerinde. Ocak 2019’da açlık sınırı 2 bin TL ile ortalama emekli aylığıyla aynı orandaydı.

Açlık sınırı dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarını ifade ediyor. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise yoksulluk sınırı olarak tanımlanıyor.

Türk-İş’e göre Haziran ayı yoksulluk sınırı 61 bin 820 TL seviyesinde. Buna göre ortalama emekli aylığı alan dört emekli bir araya gelse dahi yoksulluk sınırına erişemiyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 65 yaş üstünde yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında olanların oranı da 2023’te yüzde 20,5’ten yüzde 26,6’ya yükseldi.

Peki, Türkiye’nin bütçesinden emekliler için daha fazla pay ayrılamaz mı? SGK verilerine göre, prim gelirleri emekli aylıkları ve sağlık ödemelerini fazlasıyla karşılıyor.

SGK gelirlerinin giderlerini karşılama oranının sürekli yükseldiğine ancak bunun emeklinin durumunun kötüleşmesinden kaynaklandığına dikkat çeken Çelik, ayrıca günümüzde sadece prim gelirleriyle sosyal güvenlik sisteminin sürdürülmesinin mümkün olmadığına işaret ediyor:

“Bu aktif sigortalı sayısının pasif sigortalı sayısından fazla olduğu dönemlerde uygulanabilir. Günümüzde ciddi devlet katkıları var. Mesela Avrupa Birliği’nde (AB) gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 9,5’u emekli aylıklarına ayrılıyor.”

Çelik’e göre, sorun SGK’nın kaynağı olup olmamasından değil, bütçeden sosyal güvenliğe yeterince kaynak ayrılmamasından kaynaklanıyor. Çelik, “Bu kaynağı ayırmıyor ve bunu da paramız yok diye yapıyorlar. Halbuki SGK’nın kaynaklarını artıracak önlemlerden de kaçınıyorlar. Mesela asgari ücreti artırmıyorlar. Asgari ücret 17 bin lirada tutulmasaydı prim gelirleri daha da artabilirdi” diyor.

DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) Mart ayında yayımladığı “Avrupa’da ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu” isimli araştırmasına göre, 2008 yılında Türkiye’de emekli ve hak sahibi aylıklarının GSYH’ye oranı yüzde 4,9 iken bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 8’di.

Ancak 2021 yılına gelindiğinde Türkiye’de emekli ve hak sahibi aylıklarının GSYH’ye oranı yüzde 4,1’e gerilerken AB ortalamasında yüzde 9,5’e yükseldi. Böylece aradaki fark 5,4 puan oldu. 2008-2021 arasında AB ortalamasında emeklilerin ve hak sahiplerinin GSYH’den aldığı pay 1,5 puan yükselirken Türkiye’de 0,8 puan azaldı.

Paylaşın