7 Ayda 1014 İşçi İş Kazalarında Hayatını Kaybetti

İSİG tarafından yayımlanan rapora göre, yılın ilk 7 ayında en az 1014 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Rapora göre, 199 ölümle en fazla iş kazası orman işkolunda oldu. Çalışırken ölen çocuk işçi sayısı 24’e yükseldi.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “2022 Yılı İlk Yedi Ay İş Cinayetleri Raporu” ile Temmuz ayı iş cinayeti raporunu açıkladı. Buna göre 2022 yılının ilk yedi ayında en az 1014 işçi hayatını kaybetti. Temmuz ayında 169 işçi hayatını kaybetti.

İSİG verilerine göre;

Temmuz ayında tarım, orman işkolunda 55 iş cinayeti meydana geldi. Böylece bu yıl işkolundaki ölümler 199’a ulaştı. Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çalıştıkları bölgelere ya da tarlaya yolculuğu sırasında uygun olmayan ulaşım araçlarının kullanılması, eskiyen traktörler, işçilerin barınma-dinlenme-temizlik alanlarının yetersizliği, son dönemde kene ısırmaları vb. ölümlerin temel nedenlerini oluşturuyor.

Temmuz ayında 28, bu yıl ise şu ana kadar 192 inşaat işçisi hayatını kaybetti. Dış cephe iskele, çatı, asansör boşluğu vb. yüksekten düşmeler ölümlerin yarıdan fazlasını oluştururken diğer iki temel neden ise ezilme/göçük ile elektrik çarpmaları.

En çok işçi ölümünün meydana geldiği üçüncü işkolu ise taşımacılık. Ölümlerin yüzde 75’ini trafik kazaları oluştururken diğer önemli bir neden ise çalışma koşullarına bağlı kalp krizleri.

Şu ana kadar en az 18 moto kurye ölümü kayıt altına alındı.

Sanayi işkollarında ölümlerin yüzde 25’i metal, madencilik, enerji, tersane/gemi, kimya, tekstil… işkollarında meydana geldi.

İlk 6 ayda çalışırken ölen çocuk sayısı 24 iken sadece Temmuz ayında bu sayı 15 oldu. Ölen çocukların 1/3’ü de 14 yaş ve altında.

İlk 7 ayda 55 mülteci/göçmen işçi ölümü kayıt altına alındı. Bu işçilerden 24 işçi Suriyeli; 12 işçi Afganistanlı; 4 işçi Özbekistanlı; 3 işçi İranlı; 2 işçi Türkmenistanlı, 1’er işçi Azerbaycan, Belaruslu, Endonezyalı, Iraklı, Kuveytli, Rusyalı, Pakistanlı, Sırbistanlı, Ukraynalı ve Yunanistanlı oldu.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle: Ocak ayında 120, Şubat ayında 109, Mart ayında 122, Nisan ayında 129, Mayıs ayında 176, Haziran ayında 189 ve Temmuz ayında 169 işçi hayatını kaybetti.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına bakıldığında 867 ücretli (işçi ve memur) ve 147 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: Tarım, Orman işkolunda 199 emekçi (97 işçi ve 102 çiftçi); İnşaat, Yol işkolunda 192 işçi; Taşımacılık işkolunda 124 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 65 emekçi; Metal işkolunda 62 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 52 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 46 işçi; Madencilik işkolunda 42 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 40 işçi; Enerji işkolunda 35 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 26 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 23 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 21 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 19 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 12 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 10 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 8 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 5 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 2 işçi; İletişim işkolunda 1 işçi; işkolu belirlenemeyen 30 işçi hayatını kaybetti.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 220 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 189 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 152 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 112 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 50 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 49 işçi; İntihar nedeniyle 49 işçi; Covid-19 nedeniyle 42 işçi; Şiddet nedeniyle 41 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 33 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 15 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 8 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 54 işçi hayatını kaybetti.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 68 kadın işçi ve 946 erkek işçi hayatını kaybetti.

Yaş gruplarına göre

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 14 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 25 çocuk/genç işçi, 18-27 yaş arası 148 işçi, 28-50 yaş arası 483 işçi, 51-64 yaş arası 217 işçi, 65 yaş ve üstü 69 işçi, yaşı bilinmeyen 58 işçi hayatını kaybetti.

2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 27’si (yüzde 2,66) sendikalı işçi, 987’si ise (yüzde 97,34) sendikasız. Sendikalı işçiler metal, kimya, madencilik, sağlık, belediye, iletişim, enerji, taşımacılık ve güvenlik işkollarında çalışıyordu.

2022 yılının ilk yedi ayında en fazla iş cinayetinde ölüm İstanbul’da yaşandı, 136 işçi hayatını kaybetti.

Not: İSİG, iş kazalarını iş cinayetleri olarak değerlendiriyor.

Paylaşın

Türkiye’de Her Üç Çocuktan Biri Aşırı Yoksulluk İçinde

Türkiye’nin “başkanlık sistemi”ne geçişinin ardından artan yoksulluk, çocukları da etkiledi. CHP’li İlgezdi’nin raporuna göre 7 milyon 436 bin derin bir yoksullukla karşı karşıya kaldı. İlgezdi, söz konusu dönemde suça sürüklenen çocukların sayısındaki artışa da dikkat çekti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi, hazırladığı “Çocuk Yoksulluğu” raporunu paylaştı. Raporda, “başkanlık sistemi”ne geçişle birlikte ortaya çıkan yoksulluğa işaret edilirken; 2017 yılında 6 milyon 893 bin olan yoksul çocuk sayısının tek adam rejimine geçişle birlikte yüzde 8 artarak, 2021 yılında 7 milyon 436 bine ulaştığı belirtildi.

‘Türkiye’de her 3 çocuktan birinin aşırı yoksulluk içinde’

“2022 itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 27’sini çocuklar oluşturuyor. Ne var ki iktidarın geleceksizleştirme politikalarının sonucu olarak 22 milyon 738 bin 300 çocuğun yüzde 33’ü yani 7 milyon 436 bini derin bir yoksullukla karşı karşıya kaldı. Bu veri Türkiye’de her 3 çocuktan birinin aşırı yoksulluk içinde hapsolduğu, sefalet ve sömürü çarkı arasında yaşama tutunmaya çalıştığı anlamına geliyor” ifadelerine yer verilen raporda, “Türkiye’nin kaynaklarını 5’li çetenin emrine sunan, para musluklarını sonuna kadar yandaş havuzuna akıtan, halkın alın terini naylon vakıflar aracılığıyla yurt dışına transfer eden Erdoğan rejimi 2017 yılından bugüne her hafta yoksullar ordusuna 2 bin yeni çocuk ekleyerek ülkenin geleceğini kararttı” denildi.

Evrensel’den Damla Kırmızıtaş’ın haberine göre, gelinen noktada tek adam rejiminin her aileye en az bir yoksul çocuk vaat ettiği ifade edilen raporda, “Haziran 2022 verilerine göre yoksulluk sınırının 20 bin lirayı geçtiği Türkiye’de, TÜİK’in makyajlı verilerine göre 2021 yılında geliri 19 bin liranın altında olan 23 milyon 789 bin yoksul bulunuyor. ‘Ben ekonomistim’ diyerek tüm yetkiyi elinde toplayan ve yılda bir milyon 200 bin lira maaş geliri olan Erdoğan, bugün mevcudu 390 bin 960 olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tam 19 kat daha büyük bir yoksullar ordusu yaratarak, sefalet düzeninin de başkomutanı oldu” ifadeleri kullanıldı.

Çocuklar suça sürüklendi

Erdoğan’ın, çocukların “yaşama-gelişme-büyüme” haklarını ortadan kaldıran politikalarda ısrar ettiği vurgulanan raporda, “Yoksulluğun pençeleri bir aileye uzandığında, çocuk haklarının da yaygın biçimde ihlal edilmesine yol açıyor. Suç verileri kara tabloyu gözler önüne seriyor. 2009-2020 yıları arasında 18 yaşından küçük 88 bin 741 çocuk ceza infaz kurumuna girdi. Bu çocukların yüzde 15’ini yani 13 bin 376’sını 15 yaşından küçükler oluşturdu. Siyasetin toplum üzerinde giderek artan baskısı suça sürüklenen çocuk istatistiklerine de doğrudan yansıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten sonra suç işleyerek ceza infaz kurumuna giren çocuk sayısında yüzde 35 artış yaşandı. Ayrıca 2009-2020 yılları arasında ceza infaz kurumuna giren toplam çocuk sayısının yüzde 85’i yani 75 bin 345’i Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçildiği döneme denk geliyor” bilgileri yer aldı.

Paylaşın

Emeklilikte Yaşa Takılanlar: Türkiye Ve Avrupa’da Durum Ne?

Türkiye’de seçimlere bir yıldan az bir süre kalırken emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) bir kez daha gündemde. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde EYT’lilerle ilgili çalışma grubu oluşturuldu. 

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresi 22,6 yıl. OECD ortalaması 21,6, Avrupa Birliği (AB) ortalaması ise 21,7 yıl. Ancak Türkiye, haftalık çalışma süresinin en uzun olduğu ülkelerin başında geliyor.

Türkiye’de işgücü piyasasından çıkış yaşı 60 olurken bu sayı OECD’de 63,1.

Peki, OECD ülkelerinde emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresi ne kadar? Emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresi hangi ülkelerde en yüksek?

OECD verileri “emeklilikte beklenen yıllar”ı gösteriyor. Anlamı ise işgücü piyasasından fiili çıkış yaşından sonra yaşam beklentisi. Buna göre 2020 yılında emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresi en yüksek 25,7 yıl ile Yunanistan’da çıktı. İspanya 25,4 sene ile ikinci ve Fransa 25,3 sene ile üçüncü durumda.

Emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresinin en düşük olduğu OECD ülkesi ise 17,1 sene ile Letonya. Bu ülkeyi Meksika (18,3 sene) ve Estonya (18,7 sene) takip ediyor.

OECD ortalamasının 21,6 sene olduğu bu süre diğer bazı ülkelerde şöyle: Belçika 24,2 yıl, Hollanda 21,9 yıl, Almanya 21,6, İngiltere 21,4 yıl, İsrail 20,9 yıl ve ABD 19,9 yıl.

Emeklilikte beklenen ortalama yaşam süresi cinsiyete göre önemli değişim gösteriyor. Türkiye’de erkeklerde bu süre 20,2 sene iken kadınlarda 25,1 yıl. OECD ortalaması ise erkeklerde 19,5 yıl ve kadınlarda 23,8 sene. Ülke hesapları ise kadın ve erkek ortalamaların ortalamasına dayanıyor.

İşten çıkış yaşı kaç?

İş gücü piyasasından fiili çıkış yaşına bakıldığında Türkiye’de işgücü piyasasından çıkış yaşı 60. Türkiye 39 ülke içinde 36. sırada.

Bu yaşın en düşük olduğu Yunanistan ile arasında yarım yıl var. İşgücü piyasasından çıkış yaşının en düşük olduğu ülke 59,5 yaş ile Yunanistan.

OECD ortalaması ise 63,1 yaş. Zirvede ise 67,5 yaş ortalaması ile Japonya var. Yeni Zelanda 67 yaş ile onu takip ediyor.

Diğer bazı ülkelerde işgücü piyasasından çıkış yaşı şöyle: ABD 64,8; Meksika 64,3; İngiltere 63,5; Almanya 63,1 ve Fransa 60,6.

Avrupa’da ortalama çalışma hayatı süresinin en düşük olduğu ülke Türkiye

Öte yandan, Avrupa’daki 35 ülke içinde ortalama çalışma ömrünün en düşük olduğu ülke Türkiye. Eurostat verilerine göre Türkiye’de ortalama çalışma hayatı süresi 2019 yılında 29,3 yıl iken bu oran Avrupa Birliği’nde (AB) ortalama 35,9 sene.

Türkiye ortalama çalışma hayatı süresinin en kısa olduğu ülke olmasına rağmen son 10 senedeki hızlı artış dikkat çekiyor. Ortalama çalışma süresi 2009 yılında 25,1 sene iken bu 2019’da 29,3 yıla çıktı.

Türkiye haftalık ortalama çalışma saatinde ise OECD ülkeleri içinde üst sıralarda yer alıyor.

OECD’nin 2020 yılı verilerine göre Türkiye’de istihdamdakiler haftalık ortalama 45,6 saat çalışıyor. Zirvedeki Kolombiya’da ise bu oran 47,6 saat iken OECD ortalaması 37.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Çalışanın Maaşı Cebine Girmeden Vergiye Gidiyor!

Türkiye’deki gelir vergisi adaletsizliği nedeniyle çalışanın maaşı daha eline geçmeden kaynağından kesiliyor. Temmuz ayındaki zamla birlikte gelir vergisi dilimleri güncellenmediği için bordroluların mağduriyeti daha da arttı. Aylıklarını brüt üzerinden alan çalışanlar, gelir vergisi dilimlerinde güncelleme yapılmadığı için ağustosta beklediklerinden daha düşük maaş aldı. 

Temmuz ayında memur maaşlarına yapılan zam oranında yani en az yüzde 40 gelir vergisi dilimlerinin artırılması gerekiyordu. Ancak hükümet bunu yapmadı ve gelir vergisi dilimleri aynı bırakıldı. Böyle olunca da normal zamandan çok daha önce, ağustos ayında bir üst dilime giren bordrolu çalışanlar daha fazla vergi ödemeye başladı. İşçinin ve memurun maaşından yapılan gelir vergisi kesintisi büyüdü.

Örneklemek gerekirse, temmuz ayında brüt maaşınıza yüzde 40 zam yapıldığını varsayalım. Gelir vergisi dilimi aynı oranda artırılmadığı için brüt ücret yüzde 40 artarken, ele geçen net maaş bu oranın aşağısında kaldı. Oysa temmuz ayında asgari ücrete, memura, emekliye yapılan enflasyon zammı vergi dilimlerine de artış olarak yansıtılsaydı gelir vergisi azalacağı için hesaba yatan maaş daha fazla olacaktı.

Vergi uzmanları, çalışanın kaybının önüne geçmek için vergi dilimlerinde düzenleme ve güncellemenin şart olduğunu söylüyor.

En düşük işsizlik maaşından bile vergi kesiliyor

Gazete Duvar’dan Sinan Saygılı’nın haberine göre vergi uzmanı Ozan Bingöl, emek gelirlerinin de sermaye gelirleri kadar vergisel olarak korunması gerektiğine işaret ediyor. Kur korumalı mevduatta şirketlere yönelik vergi istisnasının süresinin uzatıldığını hatırlatan Bingöl “Onlara istisna tanınırken bugün en düşük işsizlik maaşı alanlar bile vergi (19 lira) ödüyor” diyor.

Ozan Bingöl’ün yaptığı hesaplamaya göre, brüt maaşı 15 bin lira olan bir çalışanın yıl başında istisnayı düştüğünüz zaman eline geçen net tutar 11 bin 400 lira iken ağustos ayında bu tutar 10 bin 300 liraya düştü. Toplam vergisi kesintisi ise 5 bin liraya dayandı.

İlk vergi dilimi 81 bin lira olmalıydı

Çalışanın aldığı maaş daha eline geçmeden kaynağından vergilerin kesildiğini vurgulayan Bingöl, şu bilgileri aktarıyor: “Yetmiyor iğneden ipliğe kadar her şeye dolaylı vergi ödeniyor, ÖTV ve KDV her yerde. 2002 yılından bugüne kadar gelir vergisi dilimlerini yeniden değerlenme oranından kuruşu kuruşuna artırsaydık bugün ilk vergi dilimi 32 bin lira değil 81 bin 688 lira olacaktı. Temmuz ayındaki maaş zammıyla birlikte gelir vergisi dilimleri güncellenmediği için bordrolular bu vergileme rejiminden dolayı daha çok mağdur oldu.”

Gelir vergisi nasıl hesaplanır?

Gelir vergisi, hükümetin yıl boyunca gerçek kişiler tarafından kazanılan gelirlerden topladığı vergidir. Vergi olarak ne kadar ödeyeceğiniz, yıllık kazancınıza bağlıdır. Maaş yükseldikçe gelir vergisi de artar.

Örnek

  • Çalışanın brüt aldığı maaş 10.000 TL olsun.
  • SGK işçi payı: 10.000 x Yüzde 14 = 1400 TL
  • İşsizlik sigortası işçi payı: 10.000 x Yüzde 1 = 100 TL
  • Bu iki kesinti brüt ücretten düşüldükten sonra kalan miktar gelir vergisi matrahıdır.
  • Gelir vergisi matrahı: 10.000 – 1400 – 100 = 8.500 TL
  • 2022 yılı tarifesine göre 8.500 TL, 32.000 TL’den daha düşük bir meblağ olduğundan işçi ya da gelir sahibi mükellef 1. vergi dilimine girer ve gelir vergisi yüzde 15 oranından hesaplanır.
  • Özetle, mükellefin vergi dilimi kesintisi: 8.500 x yüzde 15 = 1.275 TL yapar.

Örnek

  • Verginin matrahı yani verginin işlem göreceği miktar 34.000 TL olsun.
  • Bu matrahın 32.000 TL’si ilk dilimde kaldığı için yüzde 15’lik orandan işlem görür.
  • Yani 32.000 x yüzde 15 = 4800 TL.
  • Matrahın geri kalan kısmı ise ikinci dilime dahil olduğu için yüzde 20’lik orandan işlem görür.
  • Yani 2000 x yüzde 20 =400 TL. Toplam ödenmesi gereken miktar ise 4800 + 400 = 5.200 TL dir.
Paylaşın

Son 10 Yılda Yabancılar 341 Bin Konut Aldı

Türkiye’de konut fiyatlarında yıllık artış Mayıs 2022 itibariyle yüzde 145’i aştı. Ev ve kira fiyatlarının hızla artmasında yabancıların rolü tartışılıyor. Konut satışlarında yabancıların payı ise son yıllarda hızla artıyor. 

2022’nin ilk yarısında satılan her bin konuttan 49’unu yabancılar aldı. Bu oran Antalya ve İstanbul’da ise çok daha yüksek. Ocak-Haziran aylarında Antalya’da satılan her bin konutun 257’sini; İstanbul’da ise 111’ini yabancılar aldı. Yabancılar 9,5 yılda Türkiye’de 314 bin 310 konut satın aldı. Buna göre 2013-2022 yılları arasında satılan her bin konutun 25’ini yabancılar aldı.

En çok konut satılan alan ülke vatandaşları ise Irak, İran, Rusya ve Suudi Arabistan.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri yabancıların satın aldığı konut sayısının son yıllarda nasıl katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Peki, yabancılar Türkiye’de kaç ev satın aldı? Hangi ülkelerin vatandaşları Türkiye’de konut satın alıyor? Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Arap ülkeleri vatandaşları kaç konut aldı?

2013 yılında yabancı ülke vatandaşları Türkiye’de 12 bin 181 konut alırken bu sayı 2014’te 18 bin 959’a yükseldi. 2015’te 20 bin barajı aşılırken yabancılar 22 bin 830 konut satın aldı. 2016’da 18 bin 189 konutu yabancılar alırken 2017’de bu sayı 22 bin 234 oldu.

Yabancılar 2018’de 39 bin 663 konut alırken bu sayı 2019’da 45 bin 483 oldu. Covid-19 salgınının patlak verdiği 2020’de bu sayı 40 bin 812’ye gerilerken 2021’de tam 58 bin 576 konutu yabancılar satın aldı. 2022 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 35 bin 383 oldu.

2013-2022 yıllarını kapsayan 9,5 yılda yabancılar toplam 314 bin 310 konut satın aldı. Aynı dönemde Türkiye’de satılan toplam konut sayısı ise 12 milyon 804 bin oldu. Buna göre bu dönemde satılan her bin konutun 25’ini yabancılar aldı.

Yıl yıl baktığımızda ise yabancıların aldığı konut sayısı oranının arttığı görülüyor. 2013’te satılan her bin konutun 11’ini yabancılar alırken bu oran sonraki yıllarda sırasıyla 16, 18 ve 14 oldu. 2017 yılında satılan bin konuttan 16’sını yabancılar alırken bu sayı 2018’de 29’a, 2019’da 34’e; 2021’de 39 ve 2022’inin ilk yarısında 49’a yükseldi.

Yabancıların gözdesi İstanbul ve Antalya

Yabancıların konut satın aldıkları şehirlerde ise sürpriz yok. İstanbul açık ara zirvede; ikinci sırada ise Antalya var. 2013-2022 dönemini kapsayan 9,5 yılda yabancılar İstanbul’da 125 bin 179 konut satın aldı. Bu sayı Antalya’da ise 74 bin 65 oldu. Yabancılar Ankara’da ise 15 bin 435 konut satın aldı.

9,5 yılda yabancıların satın aldığı konutların yüzde 40’ı İstanbul’da yer alırken yüzde 24’ü ise Antalya’da bulunuyor. Ankara’nın oranı ise yüzde 5.

Yabancıların en çok tercih ettiği diğer şehirler ise Mersin, Muğla, İzmir, Aydın ve Sakarya. Ancak bu şehirlere ait bazı yılların verisi eksik olduğundan toplam sayıyı hesaplayamadık.

Son 10 yılda Antalya’da satılan 100 konutun 12’sini; İstanbul’da 5’ini yabancılar aldı.

Antalya ve İstanbul’da satılan konutlarda ise yabancıların payı oldukça çarpıcı. Buna göre 2013-2022 dönemini kapsayan 9,5 yılda Antalya’da satılan 100 konutun 12’sini; İstanbul’da 5’ini yabancılar aldı. Bu oran 2022’nin ilk yarısında ise çok daha yüksek. Ocak-Haziran döneminde Antalya’da satılan 100 konuttan 26’ını; İstanbul’da 11’ini yabancılar aldı. Bu, Antalya’da 2022’de satılan 4 konuttan birisini yabancıların aldığı anlamına geliyor.

En çok konut alan yabancılar: Irak, İran, Rusya ve S. Arabistan

2015 yılının başından 2022’in ilk yarısını kapsayan 7,5 yıllık dönemde Türkiye’de en çok konut satın alan yabancılar Irak vatandaşları. Iraklılar bu dönemde 46 bin 230 konut satın aldı. İkinci sıradaki İranlılar 33 bin 404, Ruslar ise 24 bin 87 konut satın aldı.

Bu dönemde yabancıların satın aldığı konutların yüzde 16’sına Irak, yüzde 12’sine İran ve yüzde 9’una Rusya vatandaşları  sahip oldu.

TÜİK en çok konut alan yabancı ülke listesini açıkladığından Suudi Arabistan’ın 2021 ve 2022 bilgileri TÜİK veri setinde yer almıyor. 2021 ve 2022 verileri dahil olmadan Suudi Arabistan vatandaşları 2015-2020 yılları arasında 13 bin 540 konut satın aldı.

2015-2022 döneminde Kuveytliler 13 bin 495, Afganistan vatandaşları ise 13 bin 106 ve Alman vatandaşları 10 bin 981 konut aldı.

Konut fiyatları son 1 yılda yüzde 145 arttı

Merkez Bankası’nın açıkladığı konut fiyat endeksine göre Türkiye’de ev fiyatları Mayıs 2022 itibariyle son bir yılda yüzde 145,5 arttı.

Öte yandan, İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale’nin açıkladığı verilere göre satılık konut ilanlarının ortalama metre kare fiyatı Ocak 2021 ile Nisan 2022 arasını kapsayan ayda TL cinsinde yüzde 171; dolar bazında yüzde 36 yükseldi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Üniversite Mezunları 13 Aydan Önce İş Bulamıyor!

2021 yılında lisans mezunlarının ortalama iş bulma süresi 13,6 ay olurken, bu süre ön lisans mezunları için 14,8 ay olarak hesaplandı. 2021 yılında lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranı yüzde 71,1 olarak gerçekleşirken, bu oran ön lisans mezunlarında 63 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri 2021 verilerini açıkladı. Buna göre, lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranı yüzde 71,1 olarak gerçekleşirken, bu oran ön lisans mezunlarında yüzde 63,0 olarak hesaplandı.

Lisans mezuniyet alanları göz önüne alındığında, kayıtlı istihdam oranının en yüksek olduğu ilk beş eğitim ve öğretim alanı; sağlık ve refah (yüzde 82,7), eğitim (yüzde 77,8), mühendislik, imalat ve inşaat (yüzde 77,8), bilişim ve iletişim teknolojileri (yüzde 76,7) ile doğa bilimleri, matematik ve istatistik (yüzde 72,3) olarak gerçekleşti.

En yüksek istihdam oranı işitme engelliler öğretmenliği

Lisans seviyesinde en yüksek kayıtlı istihdama sahip olan bölümler; işitme engelliler öğretmenliği (yüzde 96,6), aile ekonomisi ve beslenme öğretmenliği (yüzde 95,5), zihin engelliler öğretmenliği (yüzde 95,4), görme engelliler öğretmenliği (yüzde 94,4) ile çocuk gelişimi ve eğitimi öğretmenliği (yüzde 94,3) oldu.

Ön lisans mezuniyet alanları göz önüne alındığında, kayıtlı istihdam oranının en yüksek olduğu ilk beş eğitim ve öğretim alanı; mühendislik, imalat ve inşaat (yüzde 71,3), tarım, ormancılık, balıkçılık ve veterinerlik (yüzde 66,0), bilişim ve iletişim teknolojileri (yüzde 65,8), doğa bilimleri, matematik ve istatistik (yüzde 65,2) ile iş, yönetim ve hukuk (yüzde 64,3) olarak gerçekleşti.

Ön lisans seviyesinde en yüksek kayıtlı istihdama sahip olan bölümler paramedik (yüzde 97,1), ambulans ve acil bakım teknikerliği (yüzde 97,0), polis meslek eğitimi (yüzde 92,1), endüstriyel otomasyon (yüzde 87,9) ve elektronik haberleşme (yüzde 86,7) oldu.

Lisans mezunlarında ortalama ilk iş bulma süresi 13,6 ay

Lisans mezunlarında ortalama iş bulma süresi 13,6 ay olarak gerçekleşirken, bu süre ön lisans mezunları için 14,8 ay olarak hesaplandı.

Lisans mezuniyet alanları göz önüne alındığında, ilk iş bulma süresinin en kısa olduğu ilk beş eğitim ve öğretim alanı; sağlık ve refah (7,7 ay), eğitim (10,9 ay), mühendislik, imalat ve inşaat (11,0 ay), bilişim ve iletişim teknolojileri (11,6 ay) ile hizmetler (12,4 ay) olarak gerçekleşti.

Lisans mezunlarının mezuniyetleri sonrası ilk iş bulma süre ortalamasının en kısa olduğu beş bölüm; dil ve konuşma terapisi (2,4 ay), güvenlik bilimleri (3,0 ay), görme engelliler öğretmenliği (3,4 ay), zihin engelliler öğretmenliği (3,7 ay) ve işitme engelliler öğretmenliği (3,8 ay) oldu.

Ön lisans mezuniyet alanları göz önüne alındığında, ilk iş bulma süresinin en kısa olduğu ilk beş eğitim ve öğretim alanı; hizmetler (12,5 ay), doğa bilimleri, matematik ve istatistik (12,7 ay), mühendislik, imalat ve inşaat (13,7 ay), sağlık ve refah (13,7 ay) ile eğitim (15,0 ay) olarak gerçekleşti.

Ön lisans mezunlarının mezuniyetleri sonrası ilk iş bulma süre ortalamasının en kısa olduğu beş bölüm; uçak gövde bakım (1,0 ay), polis meslek eğitimi (2,9 ay), paramedik (3,3 ay), kamu güvenliği ve asayişin sağlanması (4,3 ay) ve mekatronik teknolojisi (5,8 ay) oldu.

Ortalama kazancın en yüksek olduğu lisans bölümü pilotaj

Lisans mezunlarının kazanç durumları incelendiğinde, aylık ortalama kazancı en yüksek olan beş bölüm; pilotaj, havacılık ve uzay mühendisliği, gemi makineleri işletme mühendisliği, matematik mühendisliği ve uçak mühendisliği oldu.

Ön lisans mezunlarının kazanç durumları incelendiğinde, aylık ortalama kazancı en yüksek olan beş bölüm; polis meslek eğitimi, tarım, perakende satış ve mağaza yönetimi, marka iletişimi ile ev idaresi oldu.

Paylaşın

TÜRK-İŞ Açıkladı: Yoksulluk Sınırı 22 Bin Lirayı Aştı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), temmuz ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarını yayımladı. Buna göre, haziranda 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 22 bin 279 liraya yükseldi. Açlık sınırı ise 6 bin 840 lira oldu. Haziran ayında yoksulluk sınırı 20 bin 818 TL, açlık sınırı ise 6 bin 319 TL olarak hesaplanmıştı. 

Temmuz ayında Ankara’da yaşayan 4 kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 7,01 oranında gerçekleşti. Son 12 ay itibariyle artış oranı yüzde 128,4 olarak hesaplandı.

TÜRK-İŞ raporunda son fiyat gelişmelerine ilişkin yapılan değerlendirmede, “Hanelerde kullanılan doğal gaza bu ay yapılan yüzde 30’luk zamla birlikte yılbaşından bu yana toplam yüzde 75,5’lik zam yapılmış oldu.

Elektrik üretiminde ve sanayide kullanılan doğal gaza da yapılan zamların yanında, sürekli artan benzin ve motorin fiyatları da üretici ve tüketici fiyatlarını arttıran en başat sürükleyici etkenlerdendir.

Bu sebeple, önümüzdeki aylarda yüksek enflasyon ile yaşam mücadelesi verilmesi kaçınılmaz görülüyor. Haziran 2022 Tüketici Güven Endeksi’nin tarihinin en düşük seviyesinde olması fiyatlama davranışları bozulan tüketicilerin de bu öngörüye sahip olduğunu işaret ediyor” ifadeleri yer aldı.

Ergün Atalay asgari ücret için ‘idare edilebilir’ demişti

Yüksek enflsayon ve hayat pahalılığı sonrasında asgari ücrette yıl ortasında yeniden düzenleme yapılırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay’a dönerek “Gırtlağımızı sıkmasınlar” demiş ve o anlar kameralara yansımıştı.

Ergün Atalay da belirlenen yeni asgari ücrete ilişkin daha sonra yaptığı açıklamada, “‘Bu da süper oldu’ demem ama bu ücret de mevcut yapıda idare edilebilecek ücret” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

İBB’den İhraç Edilenler Oturma Eylemi Başlattı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından ihraç edilen Barış Akademisyenleri ile çalışanlar, belediyenin Saraçhane binası önünde süresiz oturma eylemi başlattı. Eylemde, “İşimizi geri istiyoruz” yazılı pankart yanı sıra “KOD-42 al başına çal”, “Barış akademisyenleri onurumuzdur” ve “direne direne kazanacağız” dövizleri taşındı.

İBB tarafından Barış Akademisyeni olması nedeniyle dün işine son verilen Fatma Gül Eryıldız Şenvardar, yönetim tarafından hukuksuz ve keyfi biçimde işine son verilen ve her an işten çıkarılma tedirginliği yaşayan, mobbinge maruz bırakılan, hakları ödenmeyen ve istifaya zorlanan çalışanlar olarak ortak karar dahilinde süresiz eylem kararı aldıklarını söyledi.

Cadı avı başladı

Yakın zamanda güvenlik soruşturmaları bahane edilerek pek çok İBB çalışanı yasal hakları da gasp edilerek işten çıkarıldığını vurgulayan Şenvardar, “İçişleri Bakanının spekülatif açıklamalarıyla başlayan cadı avı, masumiyet karinesi gibi hukukun en temel ilkelerinin çiğnendiği korkunç bir boyut kazandı. İBB yöneticilerinin kendilerine yönelecek olası tehditleri savuşturmak için mesai arkadaşlarını feda etme tutumlarının, AKP iktidarının sınır yoklama stratejisine hizmet ettiğini görmesi gerekiyor. Sivil ölüme mahkum edilerek Kod 42,25 ve 2 gibi işçinin somut olarak hiç bir hak alamadığı kodlarla işinden edilen işçiler olarak biz, İBB yönetiminin bu pervasız tutumunun karşısında mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

İmamoğlu özür dilesin

Taleplerinin karşılanana kadar eylemlerini sürdüreceklerini belirten Şenvardar, taleplerini şöyle sıraladı: “İBB Saraçhane binası önünde süresiz oturma eylemine başladığımızı duyurmuş oluyoruz. Haksız uygulamalar nedeniyle yaşatılan mağduriyetler için İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kamuoyu önünde özür dilesin. Haksız ve hukuksuz bir şekilde işten çıkarılan bütün çalışanlar koşulsuz şartsız işe iade edilsin. İBB’deki hukuksuz işten çıkarmalar sona ermesidir. Asla geri adım atmayacak ve hakkımız olanı alana kadar alanlardan ayrılmayacağız!” diye konuştu.

Eylemin sona ermesi ardından akademisyenler ve işçiler, oturma eylemine geçti. Bu esnada polis, oturma eylemini engelleyeceğini bildirdi. Ancak akademisyenler ve işçiler, engelleme girişimine rağmen eylemlerini sürdürüyor.

(MA)

Paylaşın

Kemal Türkler, 42’nci Ölüm Yıl Dönümünde Anıldı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK),  kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler Topkapı’daki mezarı başında anıldı. Anma, Topkapı Çamlık Mezarlığı girişinden Kemal Türkler’in mezarına kadar süren yürüyüşle başladı.  Ardından Türkler’in mezarının başında saygı duruşu yapıldı.

Saygı duruşundan sonra DİSK Genel Sekreteri ve Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, konuşma yaptı. “Kemal Türkler’in öldürülmesiyle 12 Eylül faşist cuntasının temellerinin atıldığını” belirten Serdaroğlu, “ Türkler’in düşüncelerinin yaşadığını” söyledi.

“Fabrikalarda yaşıyor”

“Kemal Türkler’i vurdular ama binlerce, on binlerce Kemal Türkler bugün fabrikalarda çalışıyor, DİSK’i örgütlemeye uğraşıyor. Kemal Türkler’i öldüren piyasa şarlatanları mezarlarındaki taşlar bile okunmuyor. Ama Türkler’in mezarının başına on binlerce insan geliyor.”

Kemal Türkler’in ailesi adına kızı Nilgün Türkler Soydan, konuştu. Soydan, Can Şafak’ın yazdığı Kemal Türkler’i anlatan kitaptan söz etti ve “Kitap satılık bir kitap değildir. Bunu babam adına önce benden sonra sendika ve vakıftan bir Kemal Türkler armağanı olarak kabul etmenizi istiyorum” dedi.

“İşçi sınıfına darbe”

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da “Kemal Türkler işçi sınıfının önünde yürümeye devam ediyor” dedi ve ekledi: “1 Mayıs 1977 katliamıyla başlayan ve Kemal Türkler’in katledilmesiyle devam eden süreç Türkiye’yi 12 Eylül karanlığına götürdü. Hep söylediğimiz gibi, 12 Eylül asla unutulmaması gereken bir darbedir. 12 Eylül sermayenin işçi sınıfına karşı yaptığı darbedir. İşte o nedenle 12 Eylül’den bir buçuk ay önce Kemal Türkler katledilmiştir.”

Anmaya katılanlar

Anma törenine Türkler ailesi, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyeleri Kazım Doğan ve Seyit Aslan, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş, DİSK önceki dönem Genel Başkanlarından Rıdvan Budak, DİSK’e bağlı sendikaların genel başkanları, genel merkez ve şube yöneticileri, DİSK’li işçiler, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileri katıldı.

Paylaşın

EYT İçin Geri Sayım: Konuşulan 5 Formül Ortaya Çıktı

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) sigortalı olduktan sonra ‘oyunun kuralı değiştiği’ için iş hayatına başladığında vaat edilenden daha geç emekli olacak geniş bir kitle. Her siyasi görüşten, meslekten ‘üyesi’ var. 8 Eylül 1999’daki düzenlemeyle emeklilikleri ertelendi.

Düzenleme yapıldığında iktidarda olmayan AKP’nin yönetiminde de geri adım atılmadı. Aksine 31 Mayıs 2006’da çıkarılan 5510 sayılı kanunla nihai emeklilik yaşı 65’e kadar çıkarıldı. Muhalefetin mağduriyetlerin giderilmesine ilişkin teklifleri reddedildi. Gerekçe olarak, ‘oluşacak mali yük’ gösterildi.

Ekonomik krizin etkisiyle seçmen desteğini önemli ölçüde kaybeden iktidar, son dönemde EYT sorununu yeniden gündeme aldı. Çalışmalarla ilgili milliyet.com.tr’ye açıklamalarda bulunan Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Kaya şu ifadeleri kullandı:

“Birincisi biliyorsunuz kısmi emeklilik diye tabir ettiğimiz 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlar 15 yıllık sigorta süresi ve 3600 günü tamamladıklarında 50 yaşında kadınlar, 55 yaşında erkekler emekli olabiliyordu. Kademeli yaş şartı getirildiği için 23 Mayıs 2014’ten sonra şartları yerine getirenler emekli olabiliyor. Bu durumda erkekler 60 yaş, kadınlar 58 yaşında emekli olabiliyor.

Yani 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olan kadınlar 15 yıllık sigorta süresi ve 3600 günü tamamladıklarında kadınlar 58 erkekler 60 yaşında emekli olabilir.

1. formül

Birincisi 15 yıl 3600 süresini yerine getiren ve 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlarda emeklilikte yaş şartı aranmayacak. Buna biz kısmi emeklilik şartı diyoruz.

2. formül

İkincisi ise 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olanlar arasında kadınlar 20 yıl, erkekler 25 yıl hizmet süresi aranır. Burada maksimum 5 bin 975 gün prim şartı aranmaktaydı. İkinci alternatif olarak üzerinde çalışılan durum şu; erkekler 25 yıl ve 9 bin günü tamamlamış, kadınlar 20 yıl 7 bin 200 günü tamamlamışsa yaş şartına bakılmaksızın emeklilik formülü üzerinde duruluyor.

3. formül

Üçüncüsü biliyorsunuz eskiden 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı olanlar 5 bin gün ile 5 bin 975 gün arasın prim ödeme şartı vardı ve yaş şartı yoktu. Burada bir sınırlama getirilmesi söz konusu olabilecek. 50 yaşını tamamlaması formülü duruluyor.

4. formül

Dördüncü olarak da bekleme süresinde indirim formülü üzerinde duruluyor. Ben 50 yaşıma geldim tamamlamam gün sayısı 5 bin 975 ise bu süreyi yaşı doldurana kadar beklemem gerekiyor. Yaşı bekleme süresini yarı yarıya düşürme formülü üzerinde duruluyor.

5. formül

Beşinci formül ise Avrupa modelidir. Bazı Avrupa ülkelerinde böyle bir uygulama var. 67 yaşında emekli olması gerekirken vatandaş 63 yaşında emekli olma talebinde bulunuyor. Burada maaşında belli bir kesinti yapılarak emekli aylığı bağlanıyor.

Mesela 63 yaşında emeklilik isterse 67 yaşına kadar kesintili emeklilik maaşı alıyor. 67’yi doldurduğu taktirde normal emekliliğe geçiyor. Burada puanlama sistemi var ve bu puanlama sistemini yakalamışsa bundan yararlanabilir.

Bu 5 formül üzerinden çalışma yürütülüyor. Bu formüllerden hangisi Türkiye’deki sosyal güvenlik yapısına uygun olursa, sosyal güvenlikte aktif, pasif dengesini bozmayacak ve ilave yük getirmeyecekse bunlardan birisi hayata geçirilecek.

Bu EYT konusu herkesin ağzında herkes bunu konuşuyor. Buna da belli bir formül getirilecek çözüm üretilecek.”

Paylaşın