Dünyayı sonsuza kadar değiştiren 10 benzersiz buluş

İnsanlık tamamen gelişim ve değişimle ilgilidir, bu yüzden insanların her zaman yeni bir şey icat etmeye çalışmasına şaşmamalı. Her şey binlerce yıl önce, insanın alet olarak kullanmak için bir taşı kapmasıyla başladı. Sonra çark, buhar makinesi, matbaa, radyo, elektrik derken şimdiki zamandayız, etrafımızda ışık hızıyla çalışan dijital bir dünyada yaşıyoruz.

Haber Merkezi / Her yapılan icat insanlık için önemlidir fakat bazı icatlar daha önemlidir, ancak hepsi çevremizdeki dünyayı bir şekilde değiştirir. İşte sık sık hafife aldığımız, ancak hayatlarımızı daha iyi hale getiren 10 benzersiz icat.

Teflon;

Pek çok insan, yiyeceklerin tavaya yapıştığı veya fazla veya az pişirildiği günleri hatırlayamaz (ancak bu çoğunlukla pişirme becerisine bağlıdır). Teflon büyük bir oyun değiştirici oldu ve bugün yemek yapma şeklimizi değiştirdi. Yapışmaz tavalar artık her mutfakta bulunabilir!

Barkodlar;

Barkodlar çoğu insan için önemli görünmeyebilir, ancak aslında bugün alışveriş yapma şeklimizi değiştirdiler. Bu sıkıcı siyah-beyaz çizgiler, hızlı bir şekilde taranabilen veriler içerir, bu da alışverişimizi çok daha kolay hale getirir. Günümüzde barkodlar kaçınılmaz olduğundan, birçok firma tasarımlarında yaratıcılığa kavuşmakta ve ürünlerini daha özgün hale getirmektedir.

Kalp pili;

Kalp pilleri sayabileceğimizden daha fazla hayat kurtardı. Bu küçük tıbbi cihaz, kalbin doğal pili arızalandığında yeterli kalp atış hızının korunmasına yardımcı olur. Günümüzde bir hap kadar küçüktürler ve bir bacak kateteri kullanılarak, invaziv cerrahiden kaçınarak yerleştirilebilirler.

Mauveine;

Mauveine’i bir öğrenci tesadüfen icat etti, ancak moda, kumaş ve tekstil dünyasını sonsuza dek değiştirdi. Bu, şimdiye kadar icat edilen ve son zamanlarda seri üretilen ilk sentetik organik kimyasal boyaydı. O zamandan beri bu tür binlerce boya yapıldı, ama her şeyi başlatan oydu!

Sıhhi tesisat;

Bina içi su tesisatı kullanılmaya başlanmadan önceki hayatın nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü? Oldukça pis ve kokuyordu, orası kesin. İç mekan su tesisatı, sıhhi koşullarımızı gerçekten iyileştirdi.

Güvenlik camı;

Güvenlik camı gerçekten daha iyiye doğru bir değişiklik yaptı. Sertleştirilmiş ve lamine cam, hem mobilya ve mutfak eşyaları gibi iç tasarım öğelerinde hem de araç ön camlarında ve pencerelerinde kullanılır. Tel örgü gibi diğer cam türleri çoğunlukla inşaatta kullanılır.

Vulkanize kauçuk;

Vulkanize kauçuk, hafife almamız gereken bir şey değildir. Charles Goodyear, 19. yüzyılda kauçuğun vulkanizasyon sürecini ortaya atan ilk kişilerden biriydi. Günümüzde vulkanize kauçuk hemen hemen her yerde kullanılmaktadır; konveyör bantları, ayakkabı tabanları, hortumlar ve tabii ki lastikler. Hayatlarımızı onsuz hayal edemiyoruz!

Beton;

Roma’daki Pantheon’un kubbesi, dünyanın en eski donatısız beton yapılarından biridir. Bu kadar uzun süre hayatta kalmasının nedeni? Tabii ki betonun kendisi! İnsanlık ilklerinin Orta Doğu bölgesinde bulunmasına rağmen, zamanın başlangıcından beri çeşitli yapılar inşa etmek için beton kullandı. Malzemeler ve kombinasyonlar çeşitlilik gösteriyordu, ancak beton tarifi geliştikçe yavaş yavaş en yaygın kullanılan yapı malzemelerinden biri haline geldi.

Velcro;

Velcro, giyim ve astronot kıyafetlerinde bir devrim yarattı. Bugün kullandığımız tüm cırt cırtlı bağlantı elemanlarını tanımlamak için kullanılan bir ticari markadır. Hepimiz görmüşüzdür; bir şeritte minik kancaları olan iki parça kumaş ve diğerinde daha küçük ‘tüylü’ ilmekler. Dokunduklarında birlikte kalırlar! Bu basit ama şaşırtıcı icat, sadece çocukları olan insanlar tarafından değil, aynı zamanda NASA’nın astronotları tarafından da büyük beğeni topluyor!

Paslanmaz çelik;

Paslanmaz çelikten yapılmış şeyler olmadan modern bir dünya hayal edemiyoruz. Yemek pişirmeden inşaata kadar her yerde kullanılır. Paslanmaz çeliğin benzersiz korozyona dayanıklı özellikleri vardır, bu da onu her zaman suyla uğraşmak zorunda olan borular, bıçaklar ve çeşitli mutfak aletlerini yapmak için ideal bir malzeme haline getirir. Ayrıca paslanmaz çelik sabunun (sadece kalıp şeklinde paslanmaz çelik) sarımsak, salam, balık, durian gibi güçlü kokuları etkisiz hale getirebileceğine inanılıyor.

Paylaşın

‘Mars Kaşifi’ Perseverance’a ait yeni görüntüler yayınlandı

Yedi aylık bir yolculuğun ardından Mars’a başarılı bir iniş gerçekleştiren Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) uzay aracı Perseverance’ın gönderdiği görüntülerden 26 saniyesi daha paylaşıldı.

Haber Merkezi / NASA, Perseverance uzay aracına ait sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda “İnişimi yapmak için kullandığım fotoğraflara bakıyorsunuz. Bu şekilde hızlı bir şekilde yönümü buldum ve inmeden önceki son 3 dakika içinde en güvenli hedefi seçtim” ifadelerine yer verildi.

Ortalama bir otomobil büyüklüğünde (3 metre boyunda, 2,7 metre genişliğinde, 2,2 metre yüksekliğinde) ve 1025 kilogram ağırlığında bir araç olan Perseverance “çok misyonlu radyoizitop termoelektrik jeneratör” adı verilen bir enerji kaynağı sayesinde hareket ediyor. Bu jeneratör plütonyumun radyoaktif bozunmasıyla ortaya çıkan ısı enerjisini elektriğe dönüştürerek uzay aracını hareket ettiriyor.

Perseverance Mars’ta bulunan Jezero Krateri’ni en az 1 Mars yılı boyunca (Dünya zamanıyla yaklaşık 687 gün) boyunca inceleyecek. Ardından 2030’lı yıllarda yeniden Dünya’ya dönecek.

Kaya ve toprak parçalarını toplayarak Dünya’ya gönderilmek üzere tüplere doldurup Mars yüzeyine bırakacak olan uzay aracı, aynı zamanda Kızıl Gezegen’in jeolojik yapısını inceleyerek, gelecekte Mars’a inecek astronotların, atmosferdeki karbondioksitten oksijen üretip üretemeyeceklerini test edecek.

Perseverance’ın hazırladığı tüpler ise NASA ve Avrupa Uzay Ajansı tarafından 2026’da Mars’a gönderilmesi planlanan daha küçük bir araç tarafından buradan alınacak ve Dünya’ya getirilecek.

Paylaşın

Ayrı gerçeklik yok!

Araştırmalar belirli koşullar altında atom altı parçacıkların, aralarındaki mesafeden bağımsız olarak birbirleriyle anında iletişim kurabildiğini göstermiştir. Aralarında bir santimetre veya bir ışık yılı olması fark etmez, her parçacık diğerinin ne yaptığını anında bilmektedir.

Haber Merkezi / Çoğumuz, 1982 yılında 20. yüzyılın en önemli deneylerinden biri olabilecek bir deney yapmış olmasına rağmen, fizikçi Alain Aspect’i genellikle duymamıştır.

Aspect, deneyinde belirli koşullar altında atom altı parçacıkların, aralarındaki mesafeden bağımsız olarak birbirleriyle anında iletişim kurabildiğini gösterdi.

Aralarında bir santimetre veya bir ışık yılı olması fark etmez, her parçacık diğerinin ne yaptığını anında biliyor.
Ancak bu bulgu, Einstein’ın hiçbir iletişimin ışık hızından daha hızlı ilerleyemeyeceğine dair uzun süredir devam eden inancına aykırıdır.

Bazı fizikçiler, belki uzay ve zaman dışındaki şeylerin uzay ve zaman içindeki şeyleri etkileyebileceğini söylerken, diğerleri nesnel gerçekliğin var olmadığını düşündü; görünürdeki sağlamlığa rağmen, evrenin kalbinde bir hayal.

Ancak bilim yazarı Michael Talbot’a göre, bu içgörü, tanınmış fizikçi David Bohm’a Aspect’in keşfini anlamanın başka bir yolunu önerdi.

Bohm, atom altı parçacıkların birbirlerini ayıran mesafeden bağımsız olarak birbirleriyle temas halinde kalabilmelerinin sebebinin, bazı gizemli sinyaller göndermelerinden değil, ayrılıklarının bir yanılsama olmasından kaynaklandığına inanıyordu.

Daha derin bir gerçeklik düzeyinde, bu tür parçacıkların bireysel varlıklar olmadığını, aynı temel alt tabakanın uzantıları olduğunu savundu.

Alain Aspect

Alain Aspect, kuantum mekaniğinin en ilgi çekici özelliklerini aydınlatan deneyleriyle tanınır. Aspect, Bell’in dolaşık foton çiftleriyle yaptığı eşitsizlik testleri (1982), Albert Einstein ve Nils Bohr arasında 1935’te başlayan bir tartışmanın çözümüne katkıda bulundu.

Ayrıca Philippe Grangier ile tek bir foton için dalga-parçacık ikiliğinin çarpıcı bir gösterimini yaptı. Aspect, Wheeler’ın gecikmiş seçim deneyini gerçekleştirdi. Aspect, Claude Cohen-Tannoudji (1985-1992) ile atomların lazerle soğutulmasına katkıda bulundu.

Paylaşın

Refraktometre nedir, nasıl çalışır? Çeşitleri

Refraktometre sulu çözeltilerinin konsantrasyonlarının ölçülmesi için kullanılan basit bir alettir. Sadece birkaç damla sıvı gerektirir ve gıda, tarım, kimya ve imalat endüstrilerinde kullanılır. İngilizce Refract (Kırılma) kelimesinden türetilen Refractometer kelimesi dilimize Refraktometre olarak geçmiştir.

Işık bir sıvıya girdiğinde yön değiştirir; buna kırılma denir. Refraktometreler, ışığın yön değiştirdiği dereceyi ölçer ve buna kırılma açısı denir. Bir refraktometre kırılma açılarını alır ve bunları oluşturulan kırılma indisi (nD) değerleriyle ilişkilendirir.

Bu değerleri kullanarak, çözeltilerin konsantrasyonlarını belirleyebilirsiniz. Örneğin, çözeltilerin sudaki konsantrasyonlarına bağlı olarak farklı kırılma indileri vardır.

Refraktometredeki prizma, solüsyondan daha büyük bir kırılma indisine sahiptir. Ölçümler, prizmanın ve çözümün birleştiği noktada okunur. Düşük konsantrasyonlu bir çözelti ile, prizmanın kırılma indisi numuneninkinden çok daha büyüktür ve büyük bir kırılma açısı ve düşük bir okuma oluşturur. Bunun tersi, yüksek konsantrasyonlu bir çözümle olur.

Refraktometre çeşitleri;

  • Abbe Tipi Refraktometreler (Manuel ve Dijital çeşitleri bulunmaktadır)
  • El Tipi Refraktometreler (Dürbünlü ve Dijital çeşitleri bulunmaktadır)
  • Sıcaklık Ayarlamalı Dijital Refraktometreler

Abbe Refraktometresi; Abbe refraktometreleri aşağıdaki kısımlardan oluşur:

  • Prizma haznesi
  • Termometre haznesi
  • Su giriş ve çıkış kısımları
  • Oküler (Ölçüm Skalası)
  • Vidalar (makro ve mikro vidalar)

El Refraktometreleri; El Tipi Refraktometreler pratik, kolay ve hızlı ölçüm olanağı sağlayan refraktometrelerdir. Bu cihazlar pratik , küçük hacimli ve hafif olmaları nedeniyle süt, salça, reçel, bal, meyve suyu gibi çeşitli gıda endüstrilerinde rahatlıkla sıkça kullanılan, sıvı solüsyonlarının % kuru madde miktarlarını, kırılma indislerini, ile Brix aralıklarını ölçen cihazdır. El refraktometresinin parçaları şunlardır:

  • Oküler
  • Ayar vidası
  • Prizma haznesi (Prizma ve Işık toplama kapağı ile birlikte)
  • Tutma kolu
  • Kalibrasyon vidası

Dijital Refraktometreler; El Tipi cihazlar gibi dijital cihazlarda basit ve kolay ölçüm yöntemiyle kullanım kolaylığı sağlayan, güvenilir ve yüksek hassasiyetli ölçümler için dizayn edilmiş Refraktometre çeşitleridir. Bu cihazlarda ölçüm sonuçlarının daha kolay görüntülenmesini sağlayan dijital gösterge ekranı bulunmaktadır.

Paylaşın

‘2019 Nobel Ekonomi Ödülü’ üç kişiye gitti

2019 Nobel Ekonomi Ödülü, yoksullukla mücadele konusundaki çalışmaları nedeniyle Abhijit Banerjee, Esther Duflo ve Michael Kremer’e verildi.

1972 Fransa doğumlu Esther Duflo Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık en genç bilim insanı olarak tarihe geçti. Duflo ayrıca bu ödüle layık görülen ikinci kadın oldu.

Ekonomi alanında kadın olarak araştırma yapmanın zorluklarına dikkat çeken Duflo “Kadınların başarabileceğini ve yaptıklarının takdir edildiğini göstermek umarım ileride pek çok kadını çalışması konusunda yüreklendirir” diye konuştu.

918 bin dolarlık ödül 10 Aralık’ta Stockholm’de düzenlenecek törenle sahiplerine takdim edilecek.

Abhijit Vinayak Banerjee, Amerikalı bir ekonomist. Halen MIT’de Ford Foundation Uluslararası Ekonomi Profesörüdür

Esther Duflo, Kurucu Ortak ve Abdul Latif Jameel Yoksulluk Eylem Laboratuvarı Direktörü ve Massachusetts Institute of Technology’de Yoksullukla Mücadele ve Gelişme Ekonomisi Profesörüdür.

Michael Robert Kremer, şu anda Harvard Üniversitesi’nde Gates Gelişen Toplum Profesörü olan Amerikalı bir kalkınma ekonomisti.

Paylaşın

Dünyanın En Hızlı ‘Mermi Trenin’ Testlerine Başlandı

Saatte 360 km hıza erişebilen ve Çin’in rekortmen treni Fuxing’i geride bırakması beklenen dünyanın en hızlı treni ‘Alfa-X’ Japonya’da görücüye çıktı. Dünyadaki en yüksek hıza ulaşan trenler, saatte 200 km ile yine Japonya ve Fransa’da bulunuyor. 

Üç yıl sürecek testlere başlayan trenin, 2030 yılında operasyonel yetkinliğini tamamlayıp hizmet vermesi bekleniyor.

Trenin maksimum hızına ulaşması durumunda başkent Tokyo ile ülkenin kuzeyindeki Sappora kenti arasındaki mesafenin yarıya, sadece 4.5 saate inmesi bekleniyor.

ALFA-X, 10 vagona ve yaklaşık 22 metrelik sivri bir buruna sahip. Bu tasarım, yüksek hızlarda sesi ve basıncı azaltması ve tünellere girişin daha güvenli olması için yapıldı.

Japonya, geçtiğimiz sene Shinkansen N700S modelinin testlerine başlamıştı. Bu modelin 2020 yılı itibarıyla kullanıma sokulacağı  ve Tokyo Yaz Olimpiyatları’nda hizmet vereceği açıklanmıştı.

Dünyadaki en yüksek hıza ulaşan trenler, saatte 200 km ile yine Japonya ve Fransa’da bulunuyor. Fransa ve İngiltere’yi bağlayan Eurostar, saatte 185 km hız yapıyor.

Paylaşın

Mars’ın Uydusu Phobos, İlk Kez Dolunay Formunda Görüntülendi

ABD Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından gönderilen ve 2001 yılından beri Mars’ın yörüngesinde bulunan Odyssey aracı, Mars’ın uydusu Phobos’u ilk kez dolunay formunda görüntülemeyi başardı.

Odyssey’in kızılötesi kameraları tarafından yakalanan görüntülerde, dolunay ısı dereceleri nedeniyle gökkuşağı renklerinde birer ‘şeker’ gibi görünüyor.

Dolunayı yakalamak için 2017 yılından beri gözlem yapan bilim insanları, bulguların Phobos’un hangi materyallerden oluştuğunu saptamaya yardımcı olmasını umuyor.

Odyssey  projesinde çalışan bilim insanı Jeffrey Plaut, “Yeni görüntüler bir çeşit sıcaklık hedef merkezi; merkezinde en sıcakken dışarı çıkıldıkça soğuyor” dedi.

Mars’ın iki uydusundan biri olan Phobos, diğer uydu Deimos’dan daha büyük ve Kızıl Gezegen’e de daha yakın konumda bulunuyor. Phobos, yaklaşık 7 saatlik dönüş hızıyla, bir Mars günü içinde iki kere doğup batabiliyor.

Paylaşın

Eskişehir’in Uğrak Yeri “Sabancı Uzay Evi”

Bilim Deney Merkezi ile eş zamanlı olarak Eskişehir’e kazandırılan Sabancı Uzay Evi, Eskişehirlilere ve Eskişehir’e gelen turist gruplarına, uzayın büyülü dünyasını izleme ve öğrenme fırsatı veriyor.

İleri teknolojik donanımı Sabancı Vakfı ve ÇİMSA’nın katkılarıyla sağlanan Uzay Evi NASA, Avrupa Uzay Ajansı gibi uluslararası kurumlardan eş zamanlı olarak aldığı görüntü ve bilgileri son teknoloji ürünü görüntülü sistemler aracılığıyla ziyaretçilere sunuyor.

Uzay Evi’nin 360 derecelik kubbesi evrene, uzaya, galaksilere, yıldızlara, dünya ve gezegenlere canlı bir seyahat deneyimi yaşatıyor. İnteraktif sunumlar ve gösterimlerin yapıldığı Sabancı Uzay Evi’nde balıkgözü lensler ile donatılan ve 16 megapiksellik görüntü elde edilebilen yüksek çözünürlükte projeksiyonlar bulunuyor.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın

Astrofizikte Çığır Açacak Buluş: Kara Deliğin İlk Kez Fotoğrafı Çekildi

Bilim insanlarından günlerdir beklenen açıklama geldi. Uzak bir galaksinin merkezinde yer alan süper kütleli bir kara deliğin ilk kez fotoğrafını çekildi.

Fotoğrafı çekilen Kara Deliğin, Dünya’dan 53 milyon ışık yılı mesafedeki Başak (Virgo) Takımyıldızındaki M87 Galaksisi’nin merkezindeki süper masif kara deliği olduğu açıklandı.

40 milyar km çapıyla Dünya’dan üç milyon kat daha büyük olan dev kara deliği bilim insanları “canavar” olarak tanımladı.

Dünya’dan 500 milyon trilyon km (500 kentilyon km, yaklaşık 53 milyon ışık yılı) uzaktaki kara deliğin fotoğrafını çekmek için dünyanın farklı bölgelerinde yer alan 13 teleskop kullanıldı.

Dev kara deliğin fotoğrafını çekme önerisini Hollanda’daki Radboud Üniversitesi’nden Profesör Heino Falcke getirmişti.

Fotoğrafta, yoğun bir parlaklığa sahip “ateş çemberi”nin çevrelediği tam yuvarlak bir kara delik görülüyor. Bu parlaklığa, kızgın gazların deliğe düşmesi neden oluyor.

Ortaya çıkan ışık, galaksideki milyarlarca yıldızın yaydığı toplam ışıktan daha fazla olduğu için Dünya’dan da görülebiliyor.

Işık, çember şeklinde görülen noktadan kara deliğe giriyor. Kara deliklerin çekim gücü öylesine fazla ki ışığı bile çekip yutuyor. İşte burası tüm fizik kurallarının devreden çıktığı nokta olarak görülüyor.

Eintein’ın İzafiyet Teorisi’ni destekliyor

Bilim insanları fotoğrafın ilk kez Albert Enstein’ın yirmi yüzyılın başında Genel Görelilik Kuramı (İzafiyet Teorisi) bağlamında var olduğunu öne sürdüğü kara delikler konusunda yapılan ilk doğrudan gözlem olduğunu kaydetti.

Uzaydaki cisimlerin yer çekim kuvvetinin kütlelerinin büyüklükleriyle doğru orantılı olduğunu öngören Einstein’ın teorisine göre kara delik gibi büyük kütleli cisimlerin zaman çekim kuvveti ve zamanı bükebilme yeteneği bulunuyor.

Einstein’ın Şubat 2016’ya kadar hiçbir şekilde tespit edilemeyen yer çekimi kuvvetinin dalgalar halinde yayıldığına ilişkin teorisi 100 yıl sonra şubat ayında yapılan gözlemde doğrulanmıştı.

Kara deliklerin çevresi evrendeki en vahşi yerlerden biri olarak gösteriliyor ve kendisine yaklaşan yıldızları, gezegenleri, gazı, tozu ve her çeşit elektromanyetik radyasyonu geri döndürülemez şekilde yutuyor.

Paylaşın

iPhone X’de Büyük Sorun!

ABD merkezli teknoloji devi Apple, on yıl içinde piyasaya sürülen ve en devrimci telefon olarak kabul edilen iPhone X’de büyük bir sorun olduğunu kabul etti.

Apple, resmi web sitesinden yaptığı açıklamada, iPhone X’e takılan parlak ekranın sorun çıkarabileceğini bildirdi.

Apple’den konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Bazı iPhone X ekranlarında dokunma sorunlarının yaşanabileceği, ekranın bir kısmının dokunmalara yanıt vermeyeceği veya aralıklı olarak çalışmasına neden olabileceği, ekrana dokunulmamış olsa bile çalışabileceği” ifadeleri kullanıldı.

 

 

Paylaşın