Can Sinanoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri
15 Kasım 1970 yılında İzmir’de dünyaya gelen Can Sinanoğlu, ilk ve ortaöğrenimini babasının memuriyeti sebebiyle Erzurum, Uşak ve Bursa’da tamamladı. 1986’da Bursa Erkek Lisesini bitiren Sinanoğlu, 1992’de Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümünden mezun oldu.
Haber Merkezi / 1992-1994 yıllarında yerel bir radyoda programcı ve sunucu; 1994-1995’te ise yine yerel bir televizyonda haberci ve programcı olarak çalıştı. Bir sigorta şirketinin Denizli temsilciliğini yaptı (1995-96). 1996’dan sonra Denizli Ticaret Odasında Basın ve Halkla İlişkiler şefi olarak görev yaptı. Hâlen Manisa T Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda psikolog olarak görevini sürdürmektedir. Edebiyatçılar Derneği üyesidir.
Şiirleri Varlık, Milliyet Sanat, Edebiyat ve Eleştiri, Evrensel Kültür, Papirüs, Kül, Kum, Berfin Bahar, Yom Sanat, Patika, Öteki-siz, Eski, Ağır Ol Bay Düzyazı, Şiir Ülkesi, Kaçak Yayın, Budala, Nikbinlik, S’imge, Ayrıntı, Sunak, Kitap-lık, Şiiri Özlüyorum, Akropol ve Kentli gibi dergilerde yayımlandı.
Ayrıca Dünya Kitap Eki’nin düzenlediği şiir yarışmalarında beş kez finalist oldu. Fahrettin Koyuncu, Can Sinanoğlu’nun şiirlerinde iki noktanın dikkat çektiğini tespit etmiştir. “Birincisi şairin, şiirlerinin duygu dünyasını, çocukluğunun okyanusundan devşirip ördüğü ve bu malzemeyi şiir biçimine dönüştürebilmesidir. İkincisi ise günlük dilden aldığı söyleyişleri, şiirin ağartıcı suyuyla yıkayıp şiir katına çıkarmasıdır”.
2018’de yayımlanan tek romanı Değersizler’de ise Sinanoğlu, geçirdiği çocukluk nedeniyle ağır ruhsal sorunlar yaşayan romanın başkişisi Fikret’in ve yakın çevresindeki benzer yapıdaki insanların sancılı öyküsünü anlatmaya çalışmıştır. Can Sinanoğlu’nun metinleri pek çok ödüle layık görülmüştür.
“Karabasan söylencesi”
kendi imgesiyle vurulmuş bir baykuş hayaleti
gibi girmelisin kayıp kentin kanlı meydanına
sence hangi yılan zehirinden haberdardır
sicili gülümsemekten bozuk
birer çiğ damlası olmalı dudakların
ben toprağa dikine gömülü ölü bir minare
ya da ay çarpmasından cinnet geçirmiş
krater gölü
hangi haini idam etsem: ben
hangi müridi derviş etsem: sen
tüm ilkel genlerini bezden bebeklerine
şırıngalayan karabasan çocukları
mezun oldular mı ki okullarından
ya da şöyle sormalıyım belki
doğmadan önce kaç kez vuruldum
delikız fişeğiyle
habil’le kabil’in kan davasında
modern zamanların bütün totemlerine
dolunay tozundan sancılar yapıp
coğrafya kitaplarının arasına savurduğumuzu
söyleyeceğim
henüz görülmemiş kabusların
sonunu anlatmaktan zevk alan
yaramaz bir çocuğum çünkü
“Siz”
belli ki ölümü birkaç kez yaşamışsınız
ellerinizde lirik bir çift dudak
tabanca kabzasını andıran yürek başınızla
fırsat buldukça vurmuşsunuz kendinizi
bekar evi bir çatı katında
kör şeytanlardan dul kalmış gelin gibi
küntleşmiş duyguları sevdaya döndüren simyaymış
çingene pembesi gül teniniz
ve restore edilen aşklara dayalı iskeleymiş
bedeniniz
belli ki siz hep ölmüşsünüz
hep yaşamışsınız
hayal kırıklıklarından heykelcikler yontmuşsunuz hep
size ve intihara benzer
hüthüt kuşu ya da dulavratotu gibi bir şeymiş adınız
her yaşamdan tek celsede boşanmış
her ölümle yıldırım nikahı kıymışsınız