Bütçe Açığı Yüzde 109,5 Arttı
Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Milletvekili Aşkın Genç, “Türkiye’nin ekonomik çöküşe sürüklenmesi, son açıklanan bütçe verileriyle birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde bütçe açığı adeta bir uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştı” dedi ve ekledi:
“Bu durum, geçen yıla göre yüzde 109,5’lik korkunç bir artışı temsil ediyor. İktidarın ekonomi politikaları bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış, ülkemizi devasa bir borç sarmalına sokmuştur. Orta Vadeli Program’da, yıl sonu itibarıyla bütçe açığının 2 trilyon 149 milyar TL olacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez bütçe açığının 2 trilyon TL’nin üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, ülkenin mali yapısı geri dönülmez bir krize girecektir.”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları ile ilgili açıklama yaptı. BirGün’ün aktardığına göre; Aşkın Genç, yılın ilk 9 ayında bütçe açığının uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştığını belirtti. Genç, yazılı açıklamasında şunları ifade etti:
“Türkiye’nin ekonomik çöküşe sürüklenmesi, son açıklanan bütçe verileriyle birlikte daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 2024 yılının Ocak-Eylül döneminde bütçe açığı adeta bir uçuruma dönüşerek 1 trilyon 74 milyar TL’yi aştı. Bu durum, geçen yıla göre yüzde 109,5’lik korkunç bir artışı temsil ediyor. İktidarın ekonomi politikaları bütçe disiplininden tamamen uzaklaşmış, ülkemizi devasa bir borç sarmalına sokmuştur. Orta Vadeli Program’da, yıl sonu itibarıyla bütçe açığının 2 trilyon 149 milyar TL olacağı öngörülüyor. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez bütçe açığının 2 trilyon TL’nin üzerine çıkacağı anlamına geliyor. Eğer bu tahmin gerçekleşirse, ülkenin mali yapısı geri dönülmez bir krize girecektir.
Faiz ödemeleri ise kamu maliyesindeki çöküşün bir diğer boyutunu oluşturuyor. 2024 yılı itibarıyla bütçeden yapılan faiz ödemeleri 912 milyar TL’yi bulmuşken, bu rakamın yıl sonunda 1 trilyon 298 milyar TL olacağı öngörülüyor. Daha da vahimi, 2025 yılında faiz ödemelerinin 1 trilyon 950 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Bu, her 100 liralık vergi gelirinin 17,5 lirasının faize gitmesi demek. Vergilerle boğuşan halk, ne yazık ki faize dayalı bu düzenin altında eziliyor. Faiz ödemelerine ayrılan bu devasa kaynak, halka sosyal hizmetler olarak dönmesi gereken paraların, bir avuç elit ve yabancı finans çevresine akıtıldığını gösteriyor. Bu tablo, Türkiye’nin sadece bugünkü kaynaklarını değil, yarınlarını da ipotek altına alıyor.
Yap-işlet-devret projeleri de Türkiye’nin mali yapısına büyük bir yük bindiriyor. 2025 yılı bütçesinden 202,3 milyar TL bu projelere ayrılmış durumda. Devlet, yıllardır geçmeyen araçlar ve kullanılmayan hizmetler için milyarlarca lira ödeme yapıyor. 2017’den 2024 yılı sonuna kadar, yap-işlet-devret projeleri için toplam 187,5 milyar lira ödendi. Bu tutarlar, Türkiye’nin kalkınmasına değil, yanlış ve şeffaf olmayan projelerle belli grupların cebine gidiyor. Kamu-özel iş birliği adı altında yapılan bu projeler, halkın vergilerinin nasıl israf edildiğinin en net göstergelerinden biri. Özel sektörün kazançlarını garanti altına alan bu projeler, devletin kasasından çıkan milyarlarla finanse ediliyor.
Türkiye’nin dış borç yükü de her geçen gün artıyor. 2024 yılı ağustos ayı itibarıyla Türkiye’nin gelecek 12 ayda ödemesi gereken dış borç miktarı 231,2 milyar dolar olarak açıklandı. Bu borçların büyük bir kısmı özel sektörün döviz cinsinden borçlanmalarıyla ilişkili. Özel sektörün döviz açığı ise 121,4 milyar dolara ulaştı. Döviz kurlarındaki artışlar ve TL’nin değer kaybetmesi, borçlanmanın maliyetini her geçen gün artırıyor. Dış borcun yüzde 45’inin bir yıl içinde yeniden borçlanılarak çevrilmesi gerekecek, bu da ülkenin sürekli olarak yeni borçlarla boğuşacağı anlamına geliyor.
Bireysel borçlardaki artış ise halkın giderek daha fazla borç batağına sürüklendiğini gösteriyor. Vatandaşların bireysel kredi ve kredi kartı borçları 3,7 trilyon TL’ye ulaştı. İcralık dosya sayısı ise her geçen gün artıyor. Bankalar tarafından icra takibine alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarında 2024 yılı itibarıyla yüzde 103,6 oranında artış yaşandı. Yüksek faiz oranları ve enflasyonla boğuşan vatandaş, borçlarını ödemekte zorlanıyor. Bu tablo, ekonomik krizin sadece makro düzeyde değil, mikro düzeyde de derinleştiğini gösteriyor. Halk giderek borçlanıyor, borçları ödeyemedikçe daha da ağır bir yükün altına giriyor. Bu, ciddi bir toplumsal krizin habercisidir.
Türkiye ekonomisinin, yönetenlerin iddia ettiği gibi sağlam temeller üzerinde olmadığı, aksine her geçen gün daha da derinleşen bir krize sürüklendiği açıktır. Bütçe açığı, faiz ödemeleri, borç yükü ve kontrolsüz kamu harcamaları ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor. İktidarın başarısız ekonomi yönetimi, halkın sırtına ağır bir yük bindiriyor ve bu yük giderek katlanıyor. Ekonominin düzelmesi için acil olarak yeni ve etkin politikalar gereklidir, aksi takdirde bu çöküşün bedelini hep birlikte daha ağır ödeyeceğiz.”