Buldan: Demokrasi İttifakını Her Gün Daha Da Büyütüyoruz
Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Demokrasi İttifakına vurgu yaparak, “Bu iktidarın bütün gayesi toplumsal kazanımları, demokratik kazanımları ve kadın kazanımlarını bir bir yok etmektir. İşte bizim de yapmamız gereken tüm bu kazanımlarımıza birlikte sahip çıkmak, korumak, güçlendirmek, daha da büyütmek ve gasp edilen tüm haklarımızı bir bir geri almak için örgütlü gücümüzü, örgütlü mücadelemizi daha da yükseltmektir.” dedi.
Haber Merkezi / Buldan, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Türkiye toplumu içinde yer alan bütün farklılıkların sesi ve partisi olan partimiz, toplumun her kesimini kapsamayı hedefleyen demokrasi ittifakını büyütme amacındadır. Hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle ve partilerle bir araya geliyor ve demokrasi ittifakını büyütüyoruz. Bu ittifak Türkiye için umudun, özgürlüğün ve karanlığı yırtıp atmanın ittifakı olacaktır. Türkiye için en acil ve gerekli ittifakın, demokrasi ittifakı olduğunu biliyoruz, bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu ittifak çalışmaları devam edecektir. Bu bilinçle hareket ediyoruz, bütün halkı da yanımızda görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Demokrasi İttifakına ilişkin açıklamasını, “İstiyoruz ki bu ülke daha fazla zarar görmesin, halk artık tek adam sistemi karşısında daha fazla ezilmesin. Demokrasi ittifakını bu yüzden çok önemli görüyoruz. Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır. Ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır, irade ortaklığıdır. Bu güç birliği hem tarihsel hem de toplumsal bir ihtiyaçtır. Biz yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Bu amaçla tüm toplumsal kesimlerle; ezilenlerle, emek, barış ve demokrasi güçleriyle, aydınlarla, sanatçılarla, demokrat ve vicdan sahibi herkesle beraber yürüyor, beraber üretiyor, birlikte direniyor ve kararlılığımızı birlikte ortaya koyuyoruz. Birlikte yürümeye, en güçlü seçeneği yaratmaya devam edeceğiz. Umudu yeniden inşa ediyoruz. Aydınlık bir geleceğe giden yolu hep birlikte yeniden inşa ediyoruz. Ortak yaşam iradesini ve demokrasiyle örülen ortak ufkumuzu yeniden inşa ediyoruz” cümleleriyle bitirdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Ekonomik kriz, muhalefet partilerinin buluşması başta olmak üzere pek çok konuyu değerlendiren Buldan, şunları söyledi:
“Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu büyük çöküşün nedenlerini anlamak için yakın tarihte yaşananları bir kez daha irdelemek gerekir. Ülkeyi kuşatan açlık, yoksulluk, yolsuzluk; demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, kayyım rejiminin her yere yayılması, siyasi kumpaslar, hukuksuzluklar, darbeler, mafya ve çeteler, bütün bu kirlenme ve çürümeler Kürt sorunu ve demokrasi sorunlarının çözümsüzlüğünün bir sonucu olarak karşımızdadır.
Bugün 15 Şubat. Ortadoğu’nun, Kürt sorununun ve Türkiye’nin gidişatını belirleyen, aslında krizlerin de temellerinin atıldığı bir sürecin siyasal hafızalardaki dönüm noktası bir tarihtir. Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişiyle başlayan ve İmralı tecrit ve çözümsüzlük sisteminin kurulmasıyla devam eden sürecin üzerinden tam 23 yıl geçti. 23 yılda yaşanan gelişmeler, uluslararası komplonun Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu kriz ve çatışma sarmalının içerisine sokma, Kürt sorununu kullanarak Türkiye’yi ekonomik ve siyasi olarak uluslararası sistemin ipoteği altına alma hedefleri açısından amacına ulaştığı sonucunu ortaya koymaktadır. Sonuç büyük çöküş oldu. Kürtler yeter ki söz ve kazanım sahibi olmasın diye uluslararası operasyonların bir parçası olmaktan geri durmayan yetersiz ve yerleşik çözümsüzlük aklı, tüm ülkeye ve halklara kaybettirdi.
“Demokratik çözümü ellerinin tersiyle itip ülkeyi karanlık yapıların çıkar ortağı haline getirdiler”
Türkiye’yi ekonomik olarak uluslararası güçlere bağımlı hale getirdiklerinin en güncel örneği, iktidarın sıcak para için bir gün Katar’ın bir gün Birleşik Arap Emirlikleri’nin kapısını çalıyor olmasıdır. Oysa Türkiye’nin, Kürt-Türk barışıyla, demokratik çözüm ve barışla tüm Ortadoğu’ya öncülük yapabilme imkânları fazlasıyla vardı, fazlasıyla mevcuttu. Bu fırsatları elinin tersiyle iten savaş siyaseti, ülkeyi çatışmadan beslenen çetelerin, mafyanın, Suriye’de IŞİD’in, El Nusra ve diğer karanlık yapıların çıkar ortağı haline getirdi. IŞİD’in lideri sınırın 4 km ötesinde Türkiye’nin kontrolündeki noktada öldürülmüştü. Bunu hepimiz hatırlıyoruz. Yeni emiri olarak açıklanan kişi ise daha geçenlerde sınıra 1,5 km mesafede öldürüldü. Bir sonraki de sınırın bu tarafında ortaya çıkarsa hiç kimse şaşırmasın. Türkiye sınırlarını kendilerine güvenli alan olarak gören bu karanlık yapı, cesaretini geleneksel Kürt düşmanlığı politikasından almaya devam ediyor.
İşte bu zihniyet ve çözümsüzlük mekanizması aynı zamanda darbe mekanizmasına da zemin sundu. Dolayısıyla uluslararası oyunda asıl büyük kaybeden her yönüyle Türkiye oldu, demokrasi oldu, Türkiye halkları oldu. Uluslararası oyunların sonuçları Kürt halkı ve ittifak halinde oldukları halklar açısından ise çok farklı oldu. Amacına ulaşamadı! Kürt halkının birlikte yaşadığı halklarla bir demokratik çözüm, barış ve eşit-ortak gelecek oluşturma iradesini engelleyemediler. Bundan sonra da asla engelleyemeyecekler. Güvenlikçi politikaya sıkıştırdıkları Kürt sorununun siyasal bir sorun olma niteliğini ortadan kaldıramadılar. Halen komplo ve kumpaslarla, tecrit politikasıyla demokratik çözümün yollarını tıkama ve demokratik siyaseti boğma çabalarından sonuç alacaklarını sanıyorlar. Fakat tarihi bir yanılgı içerisinde olduklarını unutmasınlar!
“Uluslararası güçler sonuç alamadı, Kobanî kumpasçıları da sonuç alamayacaklar”
İşte Kobanî Kumpas Davası da aynı komplocu zihniyetin bir sonucu olarak karşımızdadır. Dava ellerinde kaldı. Dosyaları dava açıldığı gün çökmüştü. Onu çökerten de sevgili arkadaşlarımızdı. Tek çökmeyen ise demokratik siyasetti, arkadaşlarımızın dik duruşuydu. Hepsini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Arkadaşlarımız bu davanın, Kürt sorununun çözümü önünde nasıl bir engel olduğunu tane tane anlatmaya ve HDP’nin müzakere ve barış çabasının ne kadar hayati olduğunu kararlılıkla dile getirmeye devam edecekler. Kobanî kumpasçılarına diyorum ki; uluslararası güçler, büyük komplolarıyla sonuç alamadılar, siz de bu kumpaslarınızla sonuç alamayacaksınız! Açtığınız bu tür davalar elinizde kalmaya devam edecek. Bir kez daha altını çiziyorum: Devlet ve siyaset aklı tecridi derinleştirdikçe, barış zeminini ve demokratik siyaseti engelledikçe Türkiye kaybediyor, Türkiye halkları zarar görüyor.
“Gelin bu sorunu bir haftada çözelim” diyen İmralı’ya kulak vermek, diyalog kanallarını açmak bütün düğümleri ve kilitlenmeleri çözecek önemli bir yoldur. Bu yolu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. İşte 2013’teki Newroz mektubu, 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatı önemli bir fırsattı. Bu fırsatın tepilmesiyle Türkiye’nin neler kaybettiğini hepimiz gördük. Bu gerçeği artık görün! Bu gerçeğin görülmesiyle bütün gerçekler ortaya çıkacak. Demokratik çözüm ve barış Türkiye’yi büyütür, güçlendirir. Halklar arası diyalogu, barışı ve birlikte eşit yaşam iradesini güçlendirir. Demokrasinin önünü açar. Zihniyetin artık değişmesi gerekiyor. Tarihsel tecrübeler de bunu söylüyor, zamanın ruhu da bu hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Önümüzdeki yüzyıl böyle geçmeyecektir. Tarih tekerrür etmeyecektir. Çözmeyenler, çözemeyenler, çözümden kaçanlar; tekçilikle, yasaklarla, inkârla, imhayla, Kürt düşmanlığıyla hareket edenler bu yüzyılda kalacaktır, gelecek yüzyılda olmayacaklar ve birer birer tasfiye olacaklardır! Halklarımız onları gönderecektir.
“Çözümsüzlüğün sonucu büyük ekonomik çöküştür”
Tüm bu anlattığım çözümsüzlük siyasetinin sonuçlarını büyük bir ekonom”ik çöküş olarak da yaşıyoruz. AKP iktidarı ve küçük ortağı Türkiye’yi bir buhran dönemine soktu.Türkiye’yi bir felakete doğru götürüyorlar, hepimiz bunun farkındayız. Açık söylüyorum: AKP-MHP ittifakı, halkı her gün gadre uğratan bir iktidardır. Bu iktidar bir felaket iktidarıdır! Bakın bugün milyonlarca emekçi 2022 yılının ilk tam zamlı maaşını aldılar. Bu zam emekliler için yüzde 25, çalışanlar için yüzde 30’du. Bu ülkenin emekçileri ve emeklileri bugün aldıkları maaşın tamamını yüzde 127 arttırılan elektrik, yüzde 100’ün üzerinde zamlanan doğalgaz ve gıda faturalarına, yüzde 200’ün üzerinde zamlanan akaryakıta, yüzde 100’ün üzerinde artan kiralarına harcadı.
“Zammın keyfini yaşayan tek bir yer var o da tabii ki Saray’dır”
Emekçilerin, emeklilerin elinde maaş adına tek bir kuruş dahi kalmadı. Cüzdanlar bugün boşaldı. Zammın keyfini yaşayan tek bir yer var o da tabii ki Saray’dır. Saray ve yandaşları, müteahhitleri bunun keyfini sürüyor. Saray fatura ödemiyor. Saray’ın faturalarını halk ödüyor. Elektrik faturası kirasını geçen esnafın, faturası üç katına çıkmış hanelerin kendi dertleri yetmiyor bir de Saray’ın faturalarını ödüyorlar. Yurttaşlarımız hiç merak etmesin, en büyük siyasi faturayı da ilk seçimlerde bu saray iktidarı ödeyecektir! Enerjiyi özelleştirerek 5’li çeteye peşkeş çektiler. Türkiye’nin kaynaklarını yutan bir çete var biliyorsunuz. Adı 5’li çetedir. Önce Türkiye’nin kurumlarını, yollarını, havalimanlarını, limanlarını, fabrikalarını, derelerini, ovalarını bu çetelere hibe ettiler. Yetmedi bunlara bir de enerjiyi verdiler. Şimdi onlar kâr etsin diye 84 milyonun cebine, vergisine, alın terine göz diktiler.
“Gelen yüksek faturalar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin soygun ve haraç faturasıdır”
Bunların anlayışına göre 84 milyonun kaybetmesinin hiçbir önemi yoktur. Yeter ki 5’li çeteleri hep kâr etsin, hep kazansın. Hanelere, işyerlerine, esnafa gelen yüksek elektrik faturaları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin soygun ve haraç faturasıdır. 24 Haziran seçimlerinde “şu kardeşinize verin yetkiyi” diyen anlayış, şimdi de halkın cebindeki son kuruşu istiyor. AKP Genel Başkanı, belediye başkanı olduğu dönemde parmağındaki yüzüğü göstererek “İşte bütün servetim budur. Eğer bir gün zengin olursam bilin ki bu kardeşiniz haram yemiştir” demişti. Şimdi ülkenin tüm kaynaklarını yüzük yaptılar ve parmaklarına taktılar. İnsanlar bugün borçları nedeniyle parmağındaki yüzüğü satar duruma getirildi. “Bir tek yüzüğüm var diyordu Erdoğan. Bak bende yüzük de kalmadı. Elektrik faturam için satmak zorunda kaldım.” diyen bir kadın var. Son bir aydır onlarca örneğini gördük. Bir başka insanımız “25 yıllık yüzüğümü sattım” diyor. Bu utanç tablosu AKP iktidarının eseridir!
“İnsanlar artık çarşıya, pazara, markete gidemiyor”
Durmadan yastık altındakileri getirin diyorlar. Soymadıkları bir tek yer kalmıştı o da yastık altıydı, oraya da göz diktiler. Yastık altında para yok, altın yok, ne var biliyor musunuz? Ödenemeyen faturalar var, borç listeleri var, haciz tebligatları var. İnsanlar yastıklarının altına bu faturaları koymuşlar. İlla istiyorsanız, insanlar yastık altındaki faturalarını size göndersin. Bu faturaları siz ödeyin. AKP Genel Başkanı: “Her yeni ay, geride bıraktığımız aydan daha iyi durumdayız” demişti. Tam tersi oldu. Yetmedi, “Ekonominin kitabını yazıyoruz” dediler. Meğerse vatandaşın cebi zamlarla nasıl soyulur, bunun kitabını yazıyorlarmış. Şimdi yazdıklarını bir bir hayata geçiriyorlar. Bunlar yüzünden, domatesin, biberin, patlıcanın kilosu 30 liranın altına düşmedi, düşmüyor. Patlıcan, salatalık, kabak gibi insanların her gün aldığı bu gıdaların hiçbiri 5-6 liranın altına düşmüyor. İnsanlar artık çarşıya, pazara, markete gidemiyor. Hatırlarsınız, AKP Genel Başkanı birkaç ay önce bir market alışverişinde görüntü veriyordu. Yapılan zamlardan sonra markete gittiğini hiç gören, duyan var mı? Biz görmedik. Gidemiyorlar, gidemezler. Çünkü yarattıkları tablo ile yüzleşmek cesaret ister bu cesaret de onlar da yok.
“Yarattıkları krizleri biz çözeriz deyip insanların aklıyla alay ediyorlar”
Ne yapıyorlar, bol bol yalana sarılıyorlar. Beklenti satmaya çalışıyorlar. Utanmadan bir de “ekonomik sorunların farkındayız, biz çözeceğiz” diyorlar. Biz de Rojbaş diyoruz, Rojbaş! İnsanların aklıyla açıkça alay ediyorlar. Sorunları, krizleri yaratan siz değil misiniz, nasıl çözeceksiniz? Tam 20 yıldır iktidarda olan parti değil misiniz?. Gören de sanacak ki muhalefetteler. Oysa ülkeyi 20 yıldır onlar yönetiyor. Ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Pandemide, yangınlarda, sellerde, depremlerde halkı kara kışla nasıl baş başa bıraktığınızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Halkı kendi kaderiyle ve çaresizliğiyle baş başa bıraktınız. Halk bunu asla unutmayacak. Isparta halkını 5 gün boyunca elektriksiz bırakan, Isparta başta olmak üzere birçok kentte insanları elektriksiz soğukta donduran sizin iktidarınızdır. Sizin derdiniz elektriği kesilen, yolları kapanan, çaresiz kalan insanlara çare olmak değildir; iktidarınızı eleştiren insanların kapısına kolluk gücünü dayamak, gözaltına aldırıp tutuklattırmaktır. Tek anladığınız budur, tek başvurduğunuz da budur.
Madem çözmekten bahsettiniz, ben de buradan çağrı yapıyorum ve somut önerilerle bu işin nasıl çözüleceğini anlatmak istiyorum. Çözüm için somut önerilerimiz şunlar:
- Hukuksuz bir şekilde hibe ettiğiniz elektrik üretim ve dağıtımını derhal geri kamulaştırın. Grubumuz geçen hafta bu konuda önemli bir kanun teklifi verdi, gelin hemen bugün Genel Kurul’da görüşelim ve yasalaştıralım. Buna var mısınız?
- Her hane için 250 KW’a kadar elektriği ücretsiz sağlayın. Buna var mısınız?
- Doğalgaz, akaryakıt, ulaşım, iletişim gibi kalemlerde ÖTV’yi kaldırın. Var mısınız?
- Yapılan tüm zamları geri alın. Var mısınız?
Alın size çözüm!
“5’li çeteye sayısız vergi indirimi yaparken yurttaşa sadece %7’lik KDV indirimi yaptılar”
Biliyorsunuz, temel gıdalarda KDV’yi yüzde 1’e indirdiler. Ortada büyük bir yangın var. Bunlar bardakla su dökmekten başka işe yaramıyorlar. Akaryakıt her gün zamlanırken, fiyatlar bundan etkilenirken KDV indirimi tüketiciye yansımaz. 5’li çeteye şimdiye kadar sayısız vergi indirimi yaptılar ama yurttaşa gelince sadece yüzde 7’lik KDV indirimi var. TÜİK’in enflasyon yalanına kılıf olacak bu yüzde 7’lik indirim bir hiç değerindedir. Kullanımı lüks olmayan doğalgaz, akaryakıt, ulaşım, iletişim gibi kalemlerde ÖTV kaldırılmadan, elektrik ve su faturalarındaki KDV indirilmeden sadece temel gıdalardaki indirimle halkın yükü hafifletilemez. Torba yasalarla getirilen vergi kanunları için HDP’nin yazdığı muhalefet şerhlerini okumuş olsaydınız, bugün böyle bir acizlikle hiçbir şekilde gıda fiyatlarında indirime dönüşmeyecek olan bu vergi indirimini açıklamazdınız. Her yerinden su alan ve batmakta olan gemiyi yürütmeye çalıştıklarının farkındayız. Bu gemi yürümez. Yürümeyecek ve bu gemi batacaktır. Bizim derdimiz bu gemi batarken halkı batmaktan kurtarmaktır!
“Ülkenin dört bir yanında yurttaşlar sesini ve direnişini yükseltiyor”
Ne yaparlarsa yapsınlar halkın bu iktidara bakışını, öfkesini ve itirazını değiştiremeyecekler. “Soygun var” seslerini asla kesemeyecekler. İşte İstanbul’dan Şırnak’a, Artvin’den Antep’e ülkenin dört bir yanında işçiler, emekçiler, yurttaşlar itirazını da sesini de sözünü de direnişini de her geçen gün yükseltmeye devam ediyor. Farklı işyerlerinde ve farklı iş kollarında halen sürmekte olan 50’den fazla grev ve direniş var. Çarşıda, pazarda, markette el yakan fiyatlara karşı insanca yaşayacak ücret talebiyle seslerini yükselterek bu soğukta fabrikalarının, işyerlerinin önünde nöbet tutan işçiler, emekçiler birleştikçe kazanıyor, kazandıkça birleşiyorlar. İşten atılma, kara listeye alınma, tehdit edilme, darp edilme pahasına yine de direnmeye devam ediyorlar, geri adım atmıyorlar. HDP olarak tüm bu direnişlerin ve itirazların yanındayız, yan yanayız, omuz omuzayız. Onların talepleri bizim taleplerimizdir. Bütün emekçiler, işçiler kazanana kadar da yanlarında olmaya devam edeceğiz.
“Selam olsun direnen tüm işçi ve emekçilere!”
Her yeni kazanımda bu ülkenin geleceğine dair umutlar yeşeriyor. Buradan selam olsun Darinda Çorap işçilerine! Selam olsun İstanbul’a –Migros Depo Emekçilerine! Selam olsun Çorlu’ya-Şenoba Tekstil işçilerine! Selam olsun-Eskişehir’e-Osmangazi Elektrik Dağıtım işçilerine! Selam olsun Antep’e-Artemis Halı işçilerine! Selam olsun Yemek Sepeti emekçilerine! Selam olsun fabrikanın, işyerinin önünde hakkını almak için direnen tüm işçi ve emekçilere! Halkın coşkun akan selini asla durduramayacaklar. İşte umut buradadır, cesaret buradadır. Bu düzeni değiştirecek güç buradadır. Bu mücadele, iktidarın yaşattığı kara kışı bahara, yaza dönüştürme mücadelesidir. Büyüyen bu itirazlar, yükselen sesler aynı zamanda büyük değişimin de işaretidir. Halkı muma mahkûm edenlerin mum gibi eriyeceği günlerin yakın olduğunun müjdesidir!
“Ülkeyi sadece ekonomide değil, demokrasi ve adalette de çökerttiler”
Bu örgütlü kötülük düzeni değişmeden ekonomi asla düzelmez. Soygunlar, hırsızlıklar bitmeden halk gün yüzü görmez, refaha ulaşmaz. Bu adaletsizlik düzeni değişmeden adalet de demokrasi de bu ülkeye gelmez. Bakın, ülkeyi sadece ekonomide değil demokrasi ve adalette de çökerttiler. Her alanı yıkıma uğrattılar. Cezaevlerini birer işkence merkezlerine dönüştürdüler. Hasta tutsakları ölüme terk ederek yaşam umudunu yok etmeye çalışıyorlar. Kürt düşmanlığı öyle boyutlara vardı ki, Sevgili Leyla Güven arkadaşımıza kendisini tehdit eden gardiyanla tartıştığı için 11 gün hücre cezası verildi. Bunun adı düşmanlık hukukudur. Bunun adı Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığıdır. İnsanlar adaleti, adalet saraylarında değil sokaklarda adalet nöbeti tutarak aramaya başladılar.
“Tüm dünyaya hukuk tanımaz olduklarını ilan ettiler”
Emine Şenyaşar 344 gündür Urfa’da adalet diye haykırıyor. Sesi tüm dünyaya ulaştı ama iktidara ve Urfa Adliyesine bir türlü ulaşmadı. Kulaklarını kapattılar. Yetmedi, dün anneye adaletsizliği haykırdığı için 265 gün adli para cezası verdiler. Zulmünüz kurusun! Sizin zulmünüz kurusun. Zalimlikte sınır tanımayanlar şunu iyi bilsin ki adalet bir gün size de lazım olacak. Bir annenin adalet talebini görmezden gelen bu zihniyet, Türkiye için bağlayıcı olan AHİM kararlarını tanımadığını söylüyor. Tüm dünyaya hukuk tanımaz olduklarını ilan ettiler. Rezaletin dik alasıdır bu! Yine Gülistan Doku, 775 gündür kayıptır. Nerede olduğunu ortaya çıkarmayan, olayı karartmaya çalışan bu iktidar düzeni en büyük kötülük düzenidir. AKP-MHP iktidarı aynı zamanda kayıplar düzenidir. Kadınların kazanımlarına yönelik saldırı giderek boyutlanmaktadır, bunun farkındayız. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilen ve erkek şiddetine yol veren bu iktidar şimdi de kadınların nafaka hakkını gasp etmenin yollarını aramaktadır.
“Demokrasi ittifakını her gün daha da büyütüyoruz”
Bu iktidarın bütün gayesi toplumsal kazanımları, demokratik kazanımları ve kadın kazanımlarını bir bir yok etmektir. İşte bizim de yapmamız gereken tüm bu kazanımlarımıza birlikte sahip çıkmak, korumak, güçlendirmek, daha da büyütmek ve gasp edilen tüm haklarımızı bir bir geri almak için örgütlü gücümüzü, örgütlü mücadelemizi daha da yükseltmektir. Türkiye toplumu içinde yer alan bütün farklılıkların sesi ve partisi olan partimiz, toplumun her kesimini kapsamayı hedefleyen demokrasi ittifakını büyütme amacındadır. Hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle ve partilerle bir araya geliyor ve demokrasi ittifakını büyütüyoruz. Bu ittifak Türkiye için umudun, özgürlüğün ve karanlığı yırtıp atmanın ittifakı olacaktır. Türkiye için en acil ve gerekli ittifakın, demokrasi ittifakı olduğunu biliyoruz, bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu ittifak çalışmaları devam edecektir. Bu bilinçle hareket ediyoruz, bütün halkı da yanımızda görmek istiyoruz.
“HDP’nin olmadığı bir gelecek arayışı yeni bir gelecek sunmaz!”
HDP, bu ülkenin geleceğinin adıdır. HDP olmadan demokrasiyi konuşmak çözüm değildir. HDP’nin içinde olmadığı bir gelecek arayışı yeni bir gelecek sunmaz, sunamaz! HDP’nin ortak geleceğe, demokratik çözüme, adalete, barışa, eşitliğe, kadınların ve gençlerin özgürlüğüne, emeğin hakkına dair ortaya koymuş olduğu çözüm ilkeleri Türkiye’nin ortak yaşam ilkeleridir. Güçlü demokrasiye geçişin ilkeleridir. Çok net söylüyorum; Türkiye’nin gerçek anlamda demokrasi ile buluşması ancak HDP’yle mümkündür. Herkesin bunu böyle bilmesi, görmesi ve kavraması gerekir. Bizim amacımız asgari demokratik müştereklerde buluşmaktır.
“Demokrasi ittifakı ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır”
İstiyoruz ki bu ülke daha fazla zarar görmesin, halk artık tek adam sistemi karşısında daha fazla ezilmesin. Demokrasi ittifakını bu yüzden çok önemli görüyoruz. Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır. Ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır, irade ortaklığıdır. Bu güç birliği hem tarihsel hem de toplumsal bir ihtiyaçtır. Biz yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Bu amaçla tüm toplumsal kesimlerle; ezilenlerle, emek, barış ve demokrasi güçleriyle, aydınlarla, sanatçılarla, demokrat ve vicdan sahibi herkesle beraber yürüyor, beraber üretiyor, birlikte direniyor ve kararlılığımızı birlikte ortaya koyuyoruz. Birlikte yürümeye, en güçlü seçeneği yaratmaya devam edeceğiz. Umudu yeniden inşa ediyoruz. Aydınlık bir geleceğe giden yolu hep birlikte yeniden inşa ediyoruz. Ortak yaşam iradesini ve demokrasiyle örülen ortak ufkumuzu yeniden inşa ediyoruz.
“Bu birliktelik yeni yaşamı kurmak içindir”
Bu birliktelik herkes içindir, tüm Türkiye halkları içindir. Yaşanabilir bir ülke içindir. Özlemini duyduğumuz barış içindir. Gerçek bir adalet düzeni içindir. Herkesin hakkını koruyan hukuk içindir. Demokratik yeni bir anayasa içindir. Özgürlük içindir. Alın teri ve emeğin hakkı içindir. Kadınların özgürlüğü içindir. Yoksulluğu ve yolsuzluğu bitirmek içindir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam içindir. Demokratik bir cumhuriyette yeni bir yaşamı kurmak içindir. İnanın ki bu mücadele ortaklığı kazandığında tüm Türkiye kazanacaktır. Demokrasi büyük kazanacaktır. Barış kazanacaktır. Hakikat ve adalet kazanacaktır. Herkes kazanacaktır. Hepimiz kazanacağız, şimdiden yolumuz açık olsun!”