Pervin Buldan: Kazanan Biz Olacağız, Halklarımız Olacak

Pervin Buldan, 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Bu sürecin sonunda kazanan bizler olacağız, halklarımız olacak! Barış olacak! Demokrasi olacak!” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık grup toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Pervin Buldan’ın açıklamaları şöyle:

Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi bitmeyecektir

Halklarımızın gelecek umudunu söndürmeye çalışan faşizmin ağır baskısına karşı 2018 yılı bizler açısından amansız bir mücadele ve direniş yılı oldu. Yılmadık, diz çökmedik, boyun eğmedik, susmadık. Direndik ve mücadele ettik. Demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik ve adalete olan umutların sönmesine izin vermedik. 2019 yılının da yoğun bir mücadele sürecine sahne olacağını belirtmek isterim. Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi asla bitmeyecektir. Faşizm bu topraklardan gidinceye kadar mücadele ve direnişimiz güçlü bir biçimde sürecektir. Asla yılmak yok, korkmak yok, geri adım atmak yok. Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan bu da böyle bilinsin.

Her gecenin sonu aydınlıktır

Demokrasi ağır saldırı altındayken, yoksul halklarımız ekonomik krizin girdabında inim inim inletilirken, yediden yetmişe herkes özgürlük ve adalet diye haykırırken, biz HDP olarak, haklının, mazlumun, ezilenin yanında olmaya, mücadele bayrağını yükseltmeye, halkların ortak umudu olmaya devam edeceğiz.

Hiç kimse bu karanlık günlere bakarak karamsarlığa kapılmamalıdır. Her gecenin sonu aydınlıktır. Her kışın sonu bahardır. HDP varsa umut var,  HDP varsa cesaret var, HDP varsa özgürlük türküleri ve halayları var. HDP varsa başarı ve zafer var! Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız! Özgürlüğün faşizm, adaletin hukuksuzluk, aydınlığın karanlık, barışın savaş, alın terinin sömürü karşısında galip geleceği o güzel günleri hep birlikte karşılayacağımız günler yakındır. Bunun müjdesini sizlerin huzurunda veriyorum, hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız.

Sakineleri ve Seveleri saygıyla anıyoruz

Yarın 9 Ocak. Paris Katliamı’nın üzerinden tam 6 yıl geçti. Sakine Cansız ve arkadaşları İmralı görüşmelerinin kamuoyuna duyurulduğu, barışa dair umutların yeşertildiği günlerde katledildi. Bu saldırıyı düzenleyen zihniyet barışı ve çözüm sürecini, mücadelenin öznesi Kürt kadınlarını hedeflemişti. Çünkü kadınlar savaşın en büyük mağdurları olarak barışın en güçlü savunucuları olmuşlardır hep. Zaten bu yüzden 5 Ocak 2016’da Silopi’de yine kadın özgürlük mücadelesinin simgesi olan bir başka üç kadın, Sêvê Demir, Pakîze Nayır ve Fatma Uyar katledildi. Buradan Sakineleri ve Sêvêleri bir kez daha saygıyla ve minnetle selamlıyorum ve anıyoruz. Mücadeleleri bize ışık tutacaktır, ailelerine bir kez daha sabır diliyorum.

Paris Katliamı emrini verenler bugün tecridi sürdürenlerdir

İşte tam da Paris Katliamı’nın 6’ıncı yıl dönümünde Leyla Güven vekilimiz bugün açlık grevinin 62’nci gününde. Paris Katliamı’nın emrini verenlerin o günkü amacı neydi? Leyla vekilimizin bugün sonlandırılmasını istediği tecridi o süreçte başlatmaktı. Süreci bitirmekti. Nitekim 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle tecridi devreye sokarak ne yazık ki süreci bitirdiler. Bu nedenle Paris Katliamı’yla tecrit politikası arasında doğrudan bir bağlantı ve işbirliği bulunduğunu ifade etmek isterim. O gün katliam emrini verenler, bugün tecridi sürdürenlerdir! Bunu çok net olarak söylüyorum. İşte Leyla Güven, Sakine’nin canıyla uğruna bedel ödediği barış umutlarının sönmemesi için, tecrit karanlığının sona erdirilmesi için tam 62 gündür açlık grevinde.

Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır

Leyla Güven direnişin adıdır! Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır! Bir barış güvercinidir! Leyla Güven cesarettir, umuttur! Kararlılıktır! Bugüne değin barış ve demokrasi mücadelesinin hep en ön saflarında yer aldı. Bu yüzden de cezaevi hep ikinci adresi oldu. Babasını kaybettiğinde de cezaevindeydi. Geçtiğimiz Cuma annesini kaybetti ve yine cezaevinde, üstelik açlık grevinde ve açlık grevinin bugün 62’nci gününde. Bir kez daha değerli annesine Allah’tan rahmet, Leyla vekilimize buradan hepiniz adına başsağlığı diliyorum.

Leyla Güven artık kritik sürece girdi

Adalet Bakanlığı, Leyla Güven’in sağlık durumundan habersizmiş gibi taziyeye katılabilmesi için cezaevi ring aracıyla onu götürmeyi teklif etmiş. Leyla Güven’in açlık grevinden bu yana en az 14 kilo kaybı var. Tansiyonu sürekli düşüyor. Mide bulantısı var ve en hayati sağlık sorunu ise bünyesinin sıvı tüketimini kabul etmiyor olmasıdır. Leyla Güven, artık kritik bir sürece girdi.

Dile bile kolay değil artık, 62 gün! Leyla hukuksuzca tutulduğu cezaevinde bedenini açlığa yatırarak bu ülkenin geleceği için, barışı için güçlü bir mesaj veriyor. Elinde olan tek aracı kullanarak sesini duyurmaya çalışıyor.

Leyla’nın sesine ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur

Peki, yeterince duyuluyor mu bu ses? Bu sese güçlü bir şekilde ses veriliyor mu? Ülkedeki sefaletin kaynağı olan, savaş politikalarının sonlanması için değil mi Leyla’nın direnişi! İmralı’yla birlikte tüm ülkeyi esaret altına alan tecridin bitirilmesi için değil mi bu direniş! Adaletsizlik, talan, riya hayatın her alanına hakim olmuşken, sıradan vatandaşa dahi nefes aldırmayan bu baskı ortamının bitirilmesi için değil mi Leyla’nın direnişi! Bu sesi duymak bu sesi duyurmak işte bu yüzden çok önemli, çok anlamlı ve çok kıymetlidir. Bu sese ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur.

Leyla bu ülke talan edilmesin, paramparça olmasın diye açlık grevinde

Leyla vekilimiz, ülkenin sorunlarının kökenine iniyor. Köküne inmezsek, bu iktidar kendi bekası için kendi savaşlarında ölüme göndermeye, lokmalarımızı boğazımızdan almaya devam edecek. Buna dur demek için şimdi Leyla’nın uzattığı eli havada bırakmamak gerekir.

Sadece sağlığı artık iyiden iyiye kötüleşen Leyla için değil, bu ülkenin bu toplumun sağlığı için, çocuklarımızın geleceği için!  Buradan tüm demokrasi güçlerine, ülkenin bugününden memnun olmayan, geleceğinden endişe duyan herkese sesleniyorum: Leyla sizler için bu açlık grevinde, tecrit bitsin bu ülkeye barış umudu yine gelsin diye bedenini 62 gündür açlık grevine yatırdı. Bu ülke bir grup Saray eşrafının elinde tükenmesin, talan edilmesin, paramparça olmasın diye açlık grevinde. Bu sesi sen duyarsan bir şansımız olur bu gidişata dur demek için!

Bu direniş doğru okunmazsa yarın çok geç olabilir 

Ve tabii ki, Leyla’nın sesini ilk duyanlar arasında yine cezaevlerindeki Leyla’nın yoldaşları bulunuyor. 16 farklı kentteki 29 cezaevinde 24’ü kadın olmak üzere 114 tutsak, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sistemine son verilmesi amacıyla Leyla’nın sesine ses, direnişine güç katmak için süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlattılar. Ve ayrıca yurt dışından 15’i Strasburg’da olmak üzere 17 değerli yoldaşımız aynı taleple açlık grevi başlattılar.

16 Aralık’tan bu yana giderek artan katılımlarla devam eden açlık grevleri, demir parmaklıkları aşan, duvarları yıkan ve dayatılan esarete karşı özgür bir iradeyi kendi yaşamları pahasına sahiplenen bu büyük direnişin başta iktidar olmak üzere herkes tarafından doğru okunması gerektiğini buradan tekrar ifade etmek istiyorum. Yoksa yarın çok geç olabilir! Leyla’nın sesi, çığlığı bizim sesimiz ve çığlığımızdır. Tecrit kalkana kadar haykırmaya devam edeceğiz! Bu karanlık tecrit ya bitecek, ya bitecek diyoruz. Sevgili Leyla’ya buradan selamlarımızı gönderiyoruz.

Yerel seçim, demokrasi ile faşizm arasındaki bir referandumdur

Tecridin yaydığı karanlığı mücadele ve direnişle kırmaya çalıştığımız böylesi bir süreçte aynı zamanda demokratik yaşam açısından hayati önem taşıyan 31 Mart yerel seçimlerine hazırlanıyoruz. Başından itibaren ifade ettiğimiz gibi yerel seçim, demokrasi ile faşizm arasındaki bir referandumdur. Toplum bu gerçeği görmelidir. Bugün sokaklarda geleceğine güvenle bakan tek bir insan kalmamıştır.

31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat

Adaletin, özgürlüğün, sevginin olmadığı bir ülke ve toplum çökmeye mahkumdur. AKP’nin 16 yıllık iktidarının ülkeyi ve toplumu getirdiği nokta budur, yani çöküştür. Krizle, istikrarsızlık ve bölünme tehdidiyle, korkutmayla toplumu ve ülkeyi yönetmeye çalışan, yönetemeyen bu iktidara dur demek için 31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat yaratmaktadır. Demokrasiden, özgürlüklerden, emekten, barıştan ve adaletten yana olan, bir arada yaşama iradesine sahip herkesin, tüm kesimlerin yaşanan bu karanlık tablo karşısında ortak bir duruş göstermesi, demokratik tutum alması gerekmektedir. Bunu buradan açık yüreklilikle belirtmek isterim.

Demokratik güç birliği yapılması, herkesin ortak sorumluluğu

Yan yana gelmez, güç birliği yapmaz isek, bu ülkeyi ve toplumun geleceğini faşizmin karanlığına teslim etmiş oluruz. O yüzden bu seçimlerde demokratik güç birliği yapılması herkesin ortak görev ve sorumluluğudur.

24 Haziran başarımızı 31 Mart günü ikiye katlayacağız

Başta Kürtler olmak üzere AKP-MHP iktidarından yaka silken Türkiye halkları yerel seçim gününü büyük bir heyecan içinde bekliyor. 31 Mart sabahı bu gidişata mutlaka dur diyeceğiz.  24 Haziran’da gösterdiğimiz başarıyı 31 Mart günü ikiye katlayacağız. Son derece kararlıyız, son derece iradeliyiz.

Tekçi rejimin oyun planlarını bozacak olan HDP’dir

Baskıcı rejimi geriletecek güç HDP’dir, bunu biliyoruz. Tekçi rejimin oyun planlarını bozacak olan HDP’dir. O nedenledir ki tüm güçleriyle HDP’ye saldırıyorlar. Hukuksuz operasyonlar yürütüyorlar. Partimize tehdit mektupları gönderiliyor. AKP Genel Başkanı her gün partimizi hedef alan konuşmalar yapıyor. Bizim yılmayacağımızı, geri adım atmayacağımızı bile bile bunu yapıyorlar. Herkes şunu bilsin ki bu saldırılar bize asla geri adım attıramayacak, tam tersine HDP’yi daha da güçlendirecek, mücadele kararlılığımızı ve azmimizi daha da arttıracaktır. Bu koca çınarı hiçbir fırtına yerinden sökemeyecektir! Bu da böyle biline!

Halk yoklamalarımızda tam bir demokrasi şöleni yaşandı

İşte iktidarın tüm baskı ve tehditlerine rağmen geçen hafta sonu 30 il ve ilçe merkezinde halkımızın yüksek katılımıyla halk yoklamalarını gerçekleştirdik. Tam bir demokrasi şöleni yaşandı. Toplumun her kesimini kapsayan temsilcilerden oluşan delegeler sandık başına giderek belediye eş başkanlığı için aday adaylarını belirledi. Bu adayları kamuoyuyla ve halkımızla en kısa zamanda paylaşacağız.

Alın size demokrasi, alın size halk iradesi

Fiili olarak OHAL’in sürdüğü kentlerimizde inadına demokrasi diyerek sandıklara koşan halkımız kayyumlara rağmen kendi iradesi etrafında çok güzel kenetlendiler. Analar, kadınlar, gençler, STK temsilcileri, parti üyelerimiz büyük bir coşku içinde oy kullandılar, iradelerini belirlediler. Halk yoklamaları 31 Mart’ın provası niteliğindeydi. Şimdi halkımız sabırsızlıkla 31 Mart seçimlerini bekliyor. Belirlenen adaylar halkımızın adaylarıdır. Alın size demokrasi, alın size halk iradesi. İşte sandık, işte halk iradesi!

Kayyumlara diyeceğim tek bir şey var: Şimdiden valizlerinizi hazırlayın

Halk yoklamasının demokratik bir ortamda gerçekleşmesi için görev alan MYK ve PM üyelerimiz ile il ve ilçe yöneticilerimize, milletvekillerimize, il aday belirleme komisyonu üyelerimize de büyük emeklerinden dolayı buradan bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyorum. Halk yoklamasında en az oyu alan da, en çok oyu alan da, bütün aday adaylarımız onurlu mücadelemizin birer neferidir. 31 Mart günü elde edeceğimiz büyük zafer için aday adayı olan bütün arkadaşlarımızın gece gündüz demeden çalışacağına yürekten inanıyoruz. Yolunuz açık olsun. Kayyumlara diyeceğimiz tek bir şey var: Şimdiden valizlerinizi hazırlayın! Çünkü birer birer Ankara’ya gideceksiniz! Halk sizi Ankara’ya yollayacak.

Halkımız müsterih olsun; sizin onay vermeyeceğiniz hiçbir adımı atmayız

Sadece gösterdiğimiz adaylar değil, kurduğumuz ittifaklar da çok hayatidir. Gerek Bölge’de gerekse Türkiye’nin batısında ilkelerimizi koruyarak adımlar atıyoruz. Halkımız müsterih olsun. Sizin onay vermeyeceğiniz, hiçbir adımı atmadık, bundan sonra da atmayız. Bizim partimiz AKP-MHP ittifakını bitirecek kilit partidir. Bunun farkında olanlarla beraber zaten yolumuzu yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz. Görüş farklılıkları ne olursa olsun, “buradayız, biriz ve birlikte güçlüyüz” şiarıyla yerel yönetimler ittifakımızı gerçekleştirdik bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz.

Bölgede seçimlere 7 partinin ittifakıyla giriyoruz 

Dün, Bölgede Kürt parti ve hareketlerle ittifak deklarasyonunu açıkladık. Bölgede seçimlere 7 partinin ittifakıyla giriyoruz. Kürtlerin bu seçim ittifakı önemli, anlamlı ve değerli bir aşamadır. İttifak içerisinde bulunan siyasi partilerin değerli temsilcilerine göstermiş oldukları bu duyarlılık ve işbirliği anlayışından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

AKP-MHP ittifakı Kürtlerin ittifakı karşısında kaybetmiştir

Kürtlerin iradesini yok sayan gaspçı kayyum zihniyeti kurduğumuz bu ittifak karşısında şimdiden kaybetmiştir, kaybedecektir. Bu kesindir! Kaybedecektir. AKP-MHP ittifakı bölgede sandığa mutlaka gömülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Oy hırsızlığını biliyorduk şimdi de seçmen çalıyorlar

AKP’yi zaten bir kaybetme telaşı sarmıştır. Ateş bacayı sarmıştır. Seçmenin karşısına çıkacak yüzleri olmayınca şimdi seçmen kayıtlarıyla oynayarak, hırsızlık yaparak sonuç alacaklarını sanıyorlar. Kimi yerlere seçmen kaydırıyorlar, kimi yerlerde seçmenin kayıtlarını siliyorlar. Oy hırsızlığını biliyorduk! Şimdi de seçmen çalıyorlar bu da yeni bir icat. Hile ve düzenbazlık bunların ruhuna işlemiş! Hilesiz yapamıyorlar! Şunu bilmenizi istiyoruz ki, bu oyunlarınız, bu hileleriniz tutmayacak! Halk artık sizin hilelerinizi ve oyunlarınızı çok net görüyor.

Tüm Saray eşrafını Şırnak’a, Siirt’e, Van’a taşısanız da başaramayacaksınız

Bu tezgahlarınız 31 Mart’ta bozulacak ve duvara çarpacak! Hiç merak etmeyin! Sandıktan öyle bir yanıt alacaksınız ki, feleğiniz şaşacak! O sandıkları uzaya da taşısanız, halk yine gidip oyunu kullanacak, oyunu verecek! Tüm Saray eşrafınızı Şırnak’a, Siirt’e taşısanız da kaybedeceksiniz! Kaybedeceksiniz, kaybedeceksiniz! O sildiğiniz seçmenler de sizi silecek?  Yok saydığınız halk da sizi yok sayacak! Bundan emin olabilirsiniz.

Batı’da demokrasi ittifakı çalışmalarında sona yaklaştık 

Aynı şekilde Türkiye’nin Batısında da, yerellerde en geniş demokrasi ittifakının oluşturulması noktasında çalışmalarımız tüm hızıyla sürmekte ve sona doğru yaklaşmaktayız. Biz merkeziyetçi tek adam rejimine karşı yerelde demokrasinin geliştirilmesinden yana bir strateji izliyoruz. Bu açıdan yerellerde yerel demokrasi dinamikleriyle ortak hareket etme noktasında bir tutum içerisindeyiz.

31 Mart akşamı herkes temsiliyet noktasında gücünü arttırmış bir HDP görecek

Türkiye’nin Doğusuyla, Batısıyla her yerinde HDP büyük bir değişimin gücüdür. 31 Mart akşamı herkes, Türkiye’nin her yerinde güçlenmiş, kazandığı belediyelerin sayısını ikiye katlamış, belediyelerde temsiliyet noktasında gücünü ve oyunu arttırmış bir HDP görecektir. Bundan emin olabilirsiniz! Çınar ağacımız ülkenin her yerinde kök salmıştır, 31 Mart’ta bu kökler, selvi boylu birer fidana dönüşecektir!

Bizim ittifakımız tüm ezilenlerle, kadınlarla, gençlerle, emekçilerle

Bizim derdimiz faşizmin kaybetmesi, demokrasinin kazanmasıdır. AKP zulmünün ancak omuz omuza mücadeleyle, demokratik birliktelikle aşılacağına yürekten inanıyoruz. Bizim ittifakımız tüm ezilenlerledir, kadınlarladır, gençlerledir, emekçilerledir, her biri değerli olan inanç ve kimliklerledir. Ve bu ittifakla birlikte 31 Mart’ta demokratik yeni bir yaşam başlayacaktır. Umutluyuz, kararlıyız! Şimdiden 31 Mart’ın hepimize barış, demokrasi, eşitlik getirmesini temenni ediyor; kazanacağımıza olan inancımı paylaşmak istiyorum.

Savaşın maliyeti yıkım, barışın maliyeti refahtır

Bu ülkenin AKP iktidarından kurtarılmasının ne denli elzem olduğunu gösteren en acil sorunların başında hiç kuşkusuz yaşanan derin ekonomik kriz gelmektedir. AKP ile destekçisi MHP 2015 yılında barışa giden yolu bozma kararı vererek ülkeyi siyasal ve ekonomik uçuruma sürükleyen sürecin önünü birlikte açtılar. Barışın maliyeti siyasal sorumluluktur ve sonucu refahtır. Ama savaşın maliyeti toplumsal yıkım ve ekonomik krizlerdir. İşte bugün yaşanan krizin nedeni barış sürecinin iktidar eliyle yıkılmasıdır.

Barış süreci yıkılınca ekonomi dibe vurdu

Barış süreci yıkılınca ekonomi de buna dayanamadı ve dibe vurdu. Demokrasi ve adalette baş aşağı giden bir ülke, ekonomide de uçurumdan aşağı yuvarlanmaktadır. Bir tarafta vatandaşın aldığı maaşın döviz karşısında eriyerek fakirleştiği bir durum varken, diğer tarafta saraylarda yaşayanların kendilerine uçan saraylar aldığı ve yandaş sermayenin ihya edildiği gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Memur, aldığı maaş ile alım gücü zayıfladı ama geliri o oranda artmadı; taksici benzini, mazotu daha pahalıya aldı ama geliri artmadı; küçük esnaf aldığı her ürünü daha pahalıya aldı ama bu oranda satış yapamadı, üstelik bir de yüksek faizli kredilere mahkum edildi.

Grev yasak, insanca yaşam ve ücret talep etmek yasak! İşçiye, memura, emekliye gelince bütçe yok! Ama savaş harcamalarına gelince kesenin ağzı sonuna kadar açılıyor. Niye? Çünkü içeride milliyetçilik ve militarizmden besleniyorlar! Ekonomi bu ülkeyi yönetenlerin umurlarında değil!

Asıl hedefi 31 Mart’ta halk tutturacak

Bakınız! Geçen yıl Ocak ayında kendileri yıl sonu için yüzde 7 enflasyon hedeflediklerini söylemişti ama yüzde 20’ye bile çok şükür diyecek hale geldiler. Bakan Bey, dalga geçer gibi “Enflasyon hedefini tutturduk” diyor! Halkın cebindeki ve sofrasındaki erimiş, bunlar hedef tutturmaktan söz ediyor. Merak etme Bakan Bey, 31 Mart’ta da halk hedefi iyi tutturacak size de iyi bir ders verecek!

Zam üstüne zam 

AKP – MHP iktidarı 2018 yılında yaşattıkları baskı ortamı ve ekonomik yıkımı 2019’un başında her alanda korkunç zamlar uygulayarak kapatmaya çalışıyorlar. Özellikle kira, ulaşım, gıda ve elektrik gibi günlük yaşamın temel alanlarında yüzde 20 ila 50 arasında fahiş zamlar yapıldı. Köprü ve otoyollarda yüzde 40’ları aşan zamlar uygulanmaya başlandı. Elektrikte Ekim ayına kadar 9 ayda konutlara yüzde 44; sanayi, ticarethane ve tarımsal sulama kullanıcıları için yüzde 70`i aşan zamlar uygulandı. Şimdi kalkmışlar yüzde 10 indirimden bahsediyorlar ve insanların gelecekleriyle dalga geçiyorlar. Bu indirimin altından bile dağıtım bedeline gizli yüzde 15’lik zam çıktı. “Elektrikte indirim yaptık” diye övünen iktidar merak etmesin. Bu halk 31 Mart’ta size öyle bir indirim yapacak ki, sizi iktidardan indirecek göreceksiniz!

Bu zihniyetin sahipleri satılık olabilir ama Sur satılık değildir!

Ülkede satmadıkları bir yer kalmadı. Şimdi Sur’da yerle bir ettikleri yerlerdeki taşınmazları satılığa çıkartıyorlar. Gaspçı kayyum, giderayak Sur’u satmaya kalkıyor! Bu zihniyetin sahipleri satılık olabilir! Ama Sur satılık değildir! Bunu böyle bilin!

2020 lira ile bırakalım bir ayı, bakalım bir gün geçinebilecek misin?

Bunların bütün anlayışları budur! Tarihi, doğayı, ormanı, dereyi, tarlayı rant olarak görüyorlar! Gözleri paradan başka bir şey görmüyor. Ülkenin tüm varlıklarını peşkeş çektiler. Sonra bu şirketler bankalardan aldıkları kredileri ödeyemediler. Kredi borçları da devlete kaldı bunu da ne yazık ki halka ödetme peşindeler.  Asgari ücreti  bir yoksulluk sınırının yarısı olacak şekilde 2850 TL önermiştik. Ama onlar 2020 TL yaptılar. Yani asgari ücrete yapılan zam ile hayat pahalılığının geldiği nokta arasında koca bir makas oluştu. Asgari ücreti arttırmakla övünen Saray sakinine buradan sesleniyoruz. Buyurun 2020 lira ile bırakalım bir ayı, bakalım bir gün geçinebilecek misin, al ve dene diyoruz.

Bunların hesabını birlikte soracağız

Değerli halkımız, alternatifsiz değilsiniz. Tüm bunların hesabını hep birlikte soracağız. Bu batağın yükünü halkın sırtından biz kaldıracağız. Olabildiğince iddialı ama inanarak söylüyoruz; bu saltanatı biz yıkacağız ve halka ait olanı halka vereceğiz. Tüm çaldıklarının hesabını da bir bir, halkımızla beraber soracağız.

Üniversite özerkliği ve akademik özgürlük saldırı altındadır

Gün geçmiyor ki bu ülkede bir kadın cinayeti yaşanmasın! Geçen hafta Çankaya Üniversitesi’nde Ceren Damar Şenel, üniversitenin içinde ne yazık ki katledildi. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesi ve akademi camiasına başsağlığı diliyorum. Türkiye’de, üniversite özerkliği ile akademik özgürlükler büyük bir saldırıyla karşı karşıyadır.  Üniversiteler gelinen noktada yükselen duvarları, ihraç edilen akademisyenleri ile özgür düşüncenin, bilimin üretildiği mekanlar olmaktan çıkarılmış, fikirlerin baskılandığı çorak mekanlara dönüştürülmüştür.

Her sınıftan kadın erkek şiddetinin hedefindedir

Yaşanan bu olay Türkiye’de akademinin vardığı vahim noktayı göstermektedir. OHAL ile beraber yasaların askıya alınıp KHK’ler yoluyla istisnanın kural haline getirilmesiyle akademi itibarsızlaştırılmış; akademisyenler çok yönlü şiddetin hedefi haline getirilmiştir.

Akademisyen Ceren Damar Şenel’in katledilmesi Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutunu da göstermektedir. Bugün Türkiye’de her sınıftan, her meslekten her etnisite ve inançtan kadın erkek şiddetinin hedefi halindedir. 2 Ocak günü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı verilere göre 2018 yılında erkekler 440 kadını öldürdü, 317 kadına cinsel şiddet uyguladı. Türkiye’de kadın cinayetlerinde yaşanan cezasızlık kadınlara şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendirmektedir. İktidarın yürürlüğe koyduğu eril, ırkçı, kutuplaştırıcı dil bu vakaların yaşanmasının zeminini hazırlamış oldu.

Kadın cinayetlerinin sorumlusu iktidardır

Bu cinayetin sorumlusu üniversiteleri siyasetin, paranın, rantın ve tarikatların vesayeti altına alan iktidardır. Öğrenciyi bir müşteri, akademisyenleri ise onlara hizmet sunan çalışanlara indirgeyen zihniyettir bunun katilleri. Bu cinayetin sorumlusu üniversitelerin etik kurallarını hiçe sayan, pankartların, özgür düşüncenin giremediği üniversitelere bıçak, tabanca, sopa sokan siyaseten yandaş öğrenciye göz yumanlardır. Bunun da böyle bilinmesini istiyoruz. Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Kadın cinayetleri politiktir. Katledilen her bir kadın cinayetinin arkasında mutlaka erkek devlet, erkek yargı gerçeği vardır. Kadın erkek eşitliğine inanmayan siyasi zihniyet vardır.

Dolar dolu ayakkabı kutularına dokunamayanlar bir anneyi boş çikolata kutusundan cezalandırıyor

Bakın! Bursa’da temizlik işçisi 59 yaşındaki 4 çocuk annesi Emine Anne, iş yerindeki boş çikolata kutusunu dikiş malzemesi kutusu yapmak için çöp kutusunun içinden alıyor. Sonra hırsızlık yaptı diye işten atılıyor, tazminat da ödenmiyor. Mahkemeye gidiyor, hakkını arıyor. Yargıtay, anneyi haksız buluyor. Alın size erkek yargı! Alın size adalet! Dolar saklanan ayakkabı kutularına dokunamayanlar, bir anneyi içi boş çikolata kutusundan dolayı cezalandırıyor. İşte milli ve yerli adaletleri budur bunların! İşte bu nedenle diyoruz ki; tüm kadınlar örgütlenelim. Omuz omuza verelim! Erkek şiddetine; devlet şiddetine, kadına karşı her türlü ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltelim! Bu zihniyete karşı hep birlikte mücadele yürütelim. Kadınları ancak ve ancak kadınların ortak mücadelesi kurtarır!

Ankara’nın göbeğinde bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar Menbiç’e girecekmiş

Sokakta kadının can güvenliğini sağlayamayan, çalışma yaşamında işçinin güvenliğini sağlayamayan bu iktidar çıkmış, şimdi Türkiye’nin güvenliği gerekçesinin arkasına sığınarak Suriye’ye müdahale planları yapıyor. Ankara’nın göbeğinde öğretim üyesi bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar, nereye gidecekmiş? Menbiç’e girecekmiş! Türkiye’nin güvenliğini sağlayacakmış! Türkiye’nin kamusal güvenliğini ancak barış politikalarıyla sağlayabilirsiniz, müdahale planlarıyla, tankla, topla değil! Türkiye’nin güvenliğini Kuzey Suriye değil, AKP’nin izlediği hegemonik politikaları tehlikeye sokuyor. Cihatçı çetelere verdiğiniz destek, ülkenin güvenliğini tehlikeye atıyor. Bunu göremeyecek kadar kör, bunu duyamayacak kadar sağır olmuş vicdanlara sesleniyoruz: Savaşa karşıyız, savaşa izin vermeyeceğiz.

AKP’nin Suriye’ye müdahalesi savaş ve istikrarsızlığı derinleştirecek

AKP iktidarının Kuzey Suriye’ye müdahale planlarının amacı, Suriye’de istikrarsızlığı, savaşı ve krizi tırmandırmaktır. Türkiye, Suriye’de çözüm istemiyor. Suriye’de halkların, kendi demokratik yönetimlerini inşa etmesini istemiyor. İstikrara kavuşmuş Demokratik Suriye istemiyorlar. Suriye’de kriz ve çatışma sürsün ki, iktidar da bu krizden, çatışmadan nemalansın, oy devşirsin. Tek amaçları, tek düşündükleri kendi koltukları.

IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleridir

31 Mart seçimleri öncesi AKP, Kuzey Suriye’ye müdahale planları yapıyor ve Rojava’ya, Kuzey Suriye’ye girmek için, Kürt, Arap, Türkmen ve diğer halkların yarattığı ortak yaşamı yıkmak için hazırlık yapılıyor. Suriye’de geriletilen IŞİD’e ve diğer çetelere yeniden alan açmaktır bunların amaçları. Bunu Türkiye kamuoyunun mutlaka bilmesi gerekiyor.

İktidar sözcüleri çıkmış, IŞİD’le mücadeleden söz ediyor! Siz mi IŞİD’le mücadele ediyorsunuz? Kim inanır ki buna? IŞİD’le petrol ticaretini tüm dünya biliyor ki beraber yapıyorsunuz. Kimi kandırıyorsunuz? IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleri’dir. Bunu bütün dünya bunu bilmesine rağmen çıkıp böyle bir müdahaleden bahsetmenize kimse inanmaz.

Ayrımcılık yapmadığınız için mi Efrîn’deki Kürtçe tabelaları indirdiniz

Ayrımcılık yapmadıklarını söylüyorlar. Ayrımcılık yapmadığımız için mi Efrîn’de Kürtçe tabelaları çetelere söktürüp attırdınız? Bütün yerleşim yerlerinin adını Türkçeleştirdiniz. Bunu herkes biliyor.

Demokratik güçleri AKP savaşına karşı çıkmaya çağırıyoruz

Yerel seçimler yaklaşırken Türkiye halklarını zamlarla, açlıkla, yoksullukla yüz yüze bırakan, ülkenin bütün kaynaklarını savaşa harcayan ve bununla kendi siyasi bekasını sürdürmek isteyen AKP, ortağı MHP ile ülkenin geleceğine ipotek koymak istiyor.

Bunun için yeni “kurtuluş savaşı” masallarıyla toplumu adeta bir savaş ve çatışma girdabına sürüklemeye çalışmaktadırlar! Demokratik kamuoyunu, demokrasiden, barıştan yana olan herkesi, gençlerin ölümüne yol açacak olan, halkı daha da yoksullaştıracak olan AKP- MHP’nin bu savaş planlarına karşı çıkmaya çağırıyoruz. Hem Türkiye’de, hem bölgemizde savaşa karşı sessiz kalmayacağımızı, bunun siyasi varlığımızın gereği olduğunu herkesin bilmesini isteriz.

Kazanan biz olacağız, halklarımız olacak

Bu karanlık dönemi mutlaka aşacağız! Halklarımıza demokrasi ve özgürlük yolunu kapatmalarına asla izin vermeyeceğiz. Tüm gücümüzle, demokrasinin, barışın, özgürlüklerin ve adaletin yolunu açık tutmak, halklarımızın özgür geleceğini oluşturabilmek için mücadelemizi her zamankinden daha fazla büyüteceğiz ve mutlaka sonuca götüreceğiz. Bu gemi limana mutlaka ulaştırılacaktır! Cezaevindeki arkadaşlarımıza sözümüz vardır. Sevgili Selahattin Demirtaş ve sevgili Figen Yüksekdağ’a sözümüz vardır. Umutla, kararlılıkla, inatla hep birlikte bu yolda yürümeye devam edeceğiz! Gece gündüz çalışacağız! Gitmediğimiz yer, çalmadığımız kapı, sıkmadığımız el bırakmayacağız! Umudu ve cesareti her yere yayacağız! Ve göreceksiniz ki, bu sürecin sonunda kazanan bizler olacağız, halklarımız olacak! Barış olacak! Demokrasi olacak!

Hepinize şimdiden başarılar diliyorum! Hızır hepimizin yoldaşı, Allah hepimizin yardımcısı olsun!

Paylaşın

Trabzonspor, Onur Kıvrak İle Yollarını Ayırdı

Trabzonspor, kadro dışı bırakılan Onur Recep Kıvrak ile sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiğini duyurdu. Kulüten yapılan açıklamada, “Onur Recep Kıvrak’a bugüne kadar kulübümüze verdiği emeklerden dolayı teşekkürlerimizi sunar, bundan sonraki yaşamında başarılar dileriz.” ifadeleri kullanıldı.

Trabzonspor, resmi internet sitesi üzerinden konuya ilişkin yaptığı açıklama şöyle:

“Onur Recep Kıvrak ile sözleşmemiz karşılıklı olarak sonlandırılmıştır. Kendisine geçmiş dönem alacaklarının bir kısmı ödenmiş ve geri kalan bölümü yapılandırılmış olup, oyuncunun sözleşmeden kaynaklanan gelecek dönem alacaklarına ilişkin kulübümüzden hiçbir talebi olmamıştır.

Onur Recep Kıvrak’a bugüne kadar kulübümüze verdiği emeklerden dolayı teşekkürlerimizi sunar, bundan sonraki yaşamında başarılar dileriz.”

Paylaşın

Beşiktaş, Taktik Ve Kondisyon Çalıştı

Beşiktaş, devre arası kamp çalışmalarına Antalya Gloria Sports Arena’da yaptığı antrenmanla devam etti. Beşiktaş’ın yeni transferi Nicolas Isimat Mirin’de takımla ilk antrenmanına çıktı.

Antrenmana alt baldırlarında ağrısı olan Caner Erkin ve Mustafa Pektemek ile özel program dahilinde çalışan Burak Yılmaz katılmadı.

Şenol Güneş yönetiminde yapılan antrenman kondisyon ve taktik çalışmasıydı. Antrenman sahada yapılan ısınma, koşuları streching çalışması ve pas çalışması ile başladı. Küçük oyunların yer aldığı neşeli çalışmalar, minik kale maç ve taktik programının yer aldığı çalışmalar yapıldı. Antrenman yarım sahada yapılan taktik maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

“Beklentilere karşılık vermek için elimden geleni yapacağım”

Öte yandan Beşiktaş’ın yeni transferi Nicolas Isimat-Mirin, Antalya kampında bir basın toplantısı düzenledi.

Mirin, açıklamasında özetle şu ifadeleri kullandı:

“Burada olduğum için çok mutluyum. Beşiktaş’ın bana birkaç sezondur yoğun ilgisi vardı. Sonunda transfer gerçekleşti. İlk idmana çıktım. Kaliteli oyunculardan oluşan bir takım var. Takıma katkı sağlayacağıma inanıyorum.

PSV’de güzel günlerim oldu. Burada büyük zaferler elde edeceğime ve daha güzel kutlamalar yaşayacağımıza inancım tam. Gayet sıcak bir şekilde karşılandım. İnanıyorum ki arkadaşlarımla iyi bir iletişim içinde olup başarılar elde edeceğiz.

Agresif bir oyun yapım var. Hakemler Hollanda’da temasa izin vermiyorlardı. Burada temasa dayalı oyuna biraz tolerans var. Oyunumu Türkiye’deki futbola adapte etmeye çalışacağım. En kısa zamanda Türkçe dersleri almaya başlayacağım.”

Paylaşın

Erdoğan, İzmir’in 30 İlçesinde Gösterecekleri Adayları Açıkladı

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İzmir’in 30 ilçesinde göstereceği adayları tanıttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’na verdikleri öneme vurgu yaptı.

Partisinin İzmir’de düzenlediği aday tanıtım toplantısında konuşan Erdoğan, Cumhur İttifakı’na verdikleri öneme vurgu yaptı.

Toplantıda 5 belediyede MHP’li adayları destekleyeceklerini duyuran Erdoğan’ın tanıttığı isimler ve aday gösterildikleri ilçeler şöyle:

Balçova – Evrim Özen

Bayındır — Uğur Demirezen

Bayraklı — Ali Aslan

Bergama — Hakan Koştu

Beydağ – Ogün Asil Aydoğdu

Bornova — Reşat Gençtürk

Buca — Mustafa Arslan

Çiğli — Okan Korkmaz

Gaziemir — Nazmi Yılmaz

Güzelbahçe — Burcu Dereci

Karabağlar — Bilal Doğan

Karaburun — Ferhan Eroğlu

Karşıyaka — Ayda Maç

Kemalpaşa — Arif Uğurlu

Kınık – Sadık Doğruer

Kiraz — Saliha Özçınar

Konak – Melek Eroğlu

Menderes — Bülent Soylu

Menemen — Durmaz Bayraktar

Ödemiş – Münir Bezmez

Seferihisar — Hamit Nişancı

Selçuk — Osman Başterzi

Tire — Selman İçelli

Torbalı — Adnan Yaşar Görmez

Urla — Adıgüzel Demirel

AK Parti tarafından desteklenecek MHP’li adaylar

Aliağa – Serkan Acar

Çeşme – Sema Aydın

Dikili – Buğra Akın

Foça – Serdar Mersin

Narlıdere — Süleyman Kocabıyık

Paylaşın

Hasan Ali Kaldırım Ve Mehmet Topal’dan Önemli Açıklamalar!

Fenerbahçe’nin deneyimli orta saha oyuncusu Mehmet Topal ve takımın deneyimli savunma oyuncusu Hasan Ali Kaldırım, ikinci devre hazırlıklarını sürdürdükleri Antalya kampında açıklamalarda bulundular.

İkinci devreye iyi bir başlangıç yapmak istediklerini vurgulayan Hasan Ali Kaldırım, taraftarların özlediği Fenerbahçe’yi izlettirmek istediklerini belirtirken, iyi bir kamp dönemi geçirdiklerini söyleyen Mehmet Topal, çok farklı bir ikinci yarı geçireceklerinin altını çizdi.

Fenerbahçe Televizyonu’nda yayınlanan “Kamp Günlüğü” programında Barış Yalçınsoy’un sorularını yanıtlayan Hasan Ali Kaldırım, “Yoğun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ligin ilk devresindeki maç takviminden dolayı çok antrenman yapma veya çok yüklenme fırsatı bulamadık. Bu da gayet doğal. O yüzden şu anki Antalya’daki kamp dönemimiz bizim için çok iyi bir şans” dedi.

“Geçmiş geçmişte kaldı. Sadece ikinci devreyi değiştirebiliriz”

Ligin ilk devresindeki kötü gidişat yüzünden taraftarlardan özür dileyen Hasan Ali, “Tabii ki özür dilemenin bir şey değiştirmeyeceğini biliyoruz. Bundan sonra geride kalanı düşünmeyip tüm enerjimizi kamp dönemi ve sonrasında oynayacağımız maçlara odaklamak zorundayız. Geçmiş geçmişte kaldı. Sadece ikinci devreyi değiştirebiliriz. Var gücümüzle çok iyi çalışıp hem mental anlamda, hem de fiziksel anlamda kendimizi geliştirip bunları oyunumuza yansıtmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Teknik Direktörümüz Ersun Yanal’ın oynatmak istediği futbolu tamamen kendilerine aşılayıp ikinci devreye güzel bir başlangıç yapmak istediklerinin de altını çizen Hasan Ali Kaldırım, “İnşallah onların özlediği Fenerbahçe’yi ikinci devrenin ilk maçıyla birlikte izletip bundan sonra Fenerbahçe’yi hak ettiği yerlere taşırız.” diye konuştu.

“Kabullenilebilecek bir durumun içerisinde değiliz”

İyi bir kamp dönemi geçirdiklerini ve çok farklı bir ikinci yarı geçireceklerinin altını çizen Mehmet Topal, Ligin ilk yarısındaki kötü gidişata ilişkin, “Kabullenilebilecek bir durumun içerisinde değiliz. Bizim gibi büyük bir camiaya bu durumda olmak hiç yakışmıyor. Bunun için özür dilemek fayda değil belki ama tüm taraftarlarımızdan özür dileriz. Bu durumda olmamıza rağmen sürekli bizi destekliyorlar. Her gittiğimiz deplasmanlara, her gittiğimiz yere sürekli destek için geliyorlar. Şu durumdaki takıma bu kadar destek vermek çok kolay rastlanır bir durum değil. Bunun bilincindeyiz. Camia açısından çok farklı bir ikinci yarı olacak bizim için. Bizden neler isteniyor? Bu durumdan nasıl kurtuluruz? Sürekli yaptığımız toplantılarla çözmeye çalışıyoruz. İnşallah ikinci yarı kazasız belasız bir şekilde tüm her şeyimizi, canımızı varımızı sahaya koyup bu durumun içinden bir an evvel çıkmak istiyoruz.” dedi.

“Yanlışlarımızı da doğrularımızı da hatalarımızı da biliyoruz”

İlk yarıdaki kötü gidişatın sebepleriyle ilgili ise Mehmet Topal, “Takımda çok büyük yenilikler oldu, çok fazla yenilikler oldu. Her zaman konuşmalarımda şunu da söylemişimdir; böyle yenilikler içerisinde zaman zaman acı çekeceğimiz zamanlar olacaktır. Biz yaşadığımız hatalardan ders çıkarmış durumdayız. Demek ki bunu da yaşamamız gerekiyormuş. Yanlışlarımızı da doğrularımızı da hatalarımızı da biliyoruz. En güzel tecrübe yaşanılarak edinilen tecrübedir. Şu an geçmişle yaşamamamız gerekiyor. Çok zorlu ve çok önemli bir ikinci yarı bizi bekliyor. Bu hatalara düşmeyip bir an önce takımı en üst sıralara getirmek için var gücümüzle sahaya çıkacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.” açıklamasını yaptı.

“Takıma dönmeleri bizim için de çok olumlu oldu, çok güzel bir enerji geldi”

Kadro dışı oyuncuların affedilmesiyle ilgili soruya Mehmet Topal, “Dönen oyuncular bizim için çok değerli oyunculardır. Bazı sebeplerden, yanlışlardan dolayı bu duruma düştük. Hepimiz hatalarımızın farkındayız. Aatif’a, Dirar’a, Volkan Demirel’e baktığınız zaman çok kariyerli ve büyük oyuncular. Takıma dönmeleri bizim için de çok olumlu oldu. Takıma çok güzel bir enerji geldi. Kenetlenmiş durumdayız. Onlar da en kısa zamanda performanslarını en üst seviyelere çekip takıma faydalı olacaklardır. Onların da dönmesi bizim için ayrı bir mutluluk oldu.” şeklinde yanıt verdi.

“Rekabet olması takım açısından olumlu olacaktır”

Kadro dışı bırakılan oyuncuların affedilmesi ve cezalı oyuncuların cezasının bitmesiyle birlikte takım içinde oluşacak rekabet durumuyla ilgili soruya Mehmet Topal, “Rekabet olması takım açısından olumlu olacaktır. Rekabet her zaman başarıyı getirir. Herkes oynamak ister. Bizim ikinci yarı böyle bir lüksümüz yok. Kim oynamış kim oynamamış çok önemli şeyler değil. Herkes de bunun bilincinde. Herkes oynamak işçin elinden geldiğince sonuna kadar çalışacak ve mücadelesini gösterecektir. Kimin oynadığı önemli değil. Önemli olan ikinci yarı bizim yaşayacağımız başarı ve kazanacağımız maçlar.” cevabını verdi.

“Ersun hoca çalışmayan, mücadele etmeyen oyuncuyu hiçbir zaman istemez”

Teknik Direktörümüz Ersun Yanal’la birlikte nelerin farklı olacağı yönündeki soruya deneyimli orta saha, “Yaşadığımız bazı şeyleri toplum önünde açıkça söyleyemiyoruz. Hatalarımızla, yanlışlarımızla ilgili aramızda sürekli konuşuyoruz. Ersun hoca oyuncudan ne istediğini direkt yüzüne karşı söyler. Oyuncusundan memnun değilse de direkt yüzüne karşı söyler. Oyuncusuna verdiği özgüven bence onun için en önemli unsurlardan bir tanesi. Eğer bir sorun varsa doğrudan suratınıza söyler. Memnunsa da söyler.  Antrenmanda çalışmayan, mücadele etmeyen oyuncuyu hiçbir zaman istemez. Onun için herkes eşittir. Böyle çalışıldıktan sonra ister istemez başarı gelecektir. Yaptığımız bazı hataların bizler de farkındayız ama bazı şeyleri de toplum önünde ister istemez söyleyemiyoruz.” şeklinde yanıt verdi.

“Başarılı olmasını isterim”

Fenerbahçe’ye transfer haberleriyle gündeme gelen Sadık Çiftpınar’ın performansıyla ilgili soruya Mehmet Topal, “Resmi açıklama olmadığı için yanlış bir şey söylemek istemem. Bu sene ligde en beğendiğim defans oyuncularından bir tanesi. Çok yetenekli ve çok hızlı. Sahada her şeyini veren bir oyuncu. Eğer imzalar atılırsa çok sevinirim. Onun adına da çok sevinirim böyle büyük bir camiada oynayacağı için. Gelirse de inşallah hayırlı olur ve bize büyük katkılar sağlar. Başarılı olmasını isterim.” cevabını verdi.

“VAR sistemiyle ilgili düşüncelerim çok olumlu”

VAR sistemiyle ilgili düşüncelerini de dile getiren Mehmet Topal, “Aslında bazı dezavantajları var. Mesela gol attıktan sonra acaba sevinsem mi sevinmesem mi diye iki defa düşünüyorsunuz. İnsanın içerisinde korku oluyor. Ama VAR sistemiyle ilgili düşüncelerim çok olumlu. Geçmişte ufak hatalardan bile kaçırılan şampiyonluklar, küme düşmeler var. Bunun önüne geçtiğimizi düşünüyorum. Bütün takımlar açısından faydalı oldu. Benim için tek dezavantajı gollerden sonra oyuncuların korkarak sevinmesi.” diyerek sözlerini tamamladı.

(Haber Kaos)

Paylaşın

Sadık Çiftpınar Resmen Fenerbahçe’de

Fenerbahçe,  Evkur Yeni Malatyaspor’un başarılı savunma oyuncusu Sadık Çiftpınar’ı kadrosuna kattı. 4.5 sezon Malatyaspor forması giyen Sadık Çiftpınar, 108 maça çıktı ve 2 gol kaydetti.

Fenerbahçe,  Evkur Yeni Malatyaspor’un başarılı savunma oyuncusu Sadık Çiftpınar’ı kadrosuna kattı.

Fenerbahçe, 1 Ocak 1993 doğumlu Sadık Çiftpınar ile 3,5+1 yıllık sözleşme imzalandığını duyurdu. 4.5 sezon Malatyaspor forması giyen Sadık Çiftpınar, 108 maça çıktı ve 2 gol kaydetti.

Paylaşın

3 Hayat: Marziyeh’in En Büyük Hayali Oyuncu Olmaktır

2019’un bu ilk haftasında sinema salonlarında “3 Hayat, Kimsesiz Çocuk Remi, Kız, Bekarlığa Veda, Yangın Yeri, Araf 2: Cin Bebek Doğuyor, Maşa ile Koca Ayı: Yepyeni Maceralar, Süper Ayı” olmak üzere 8 film vizyona girecek.

3 Hayat

2018 Cannes Film Festivali’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nü kazanan İran yapımı, dram türündeki filmin yönetmen koltuğunda Jafar Panahi oturuyor.

Üç Hayat, kariyerinin farklı dönemlerinde olan üç insanın yollarının kesişmesi sonucu yaşananları konu ediyor. Genç bir kız olan Marziyeh’in en büyük hayali oyuncu olmaktır. Hayallerine kavuşabilmek için konservatuara gitmek isteyen genç kız ailesinin engeliyle karşı karşıya kalır.

Marziyeh konservatuara gitmek için ailesini ikna edemeyince, internete bir video yükleyip ünlü oyuncu Behnaz’dan yardım istemeye karar verir. Tam film çekimlerinin olduğu bir dönemde genç kızın yayınladığı videoyu izleyen ünlü oyuncu, izlediklerinden oldukça etkilenir. Behnaz, hayallerini gerçekleştirmek isteyen kıza yardım etmek için tüm işini yarıda bırakıp yanına Jafar Panahi’yi de alarak yola koyulur.

Kimsesiz Çocuk Remi

Hector Malot’un aynı adlı kitabından uyarlanan filmde; 10 yaşındaki yetim Remi, iyi kalpli Madam Barberin tarafından büyütülmüştür. Fakat bir gün Madam Barberin’in paragöz kocası, kendisini para kazanmak için gizemli bir gezgin müzisyen olan Vitalis’e satar.

Remi, Vitalis’in sadık köpeği Capi ve yaramaz maymunu Mister Joli-Coeu ile gösteriler yapmak üzere şehir şehir gezeceği bir maceraya başlar. Bu yeni birliktelik boyunca Vitalis’in yaşadığı zorlu hayatı öğrenir ve ekmeğini kazanmak için şarkı söylemeye başlar. Fransa’yı karış karış gezeceği bu yolculukta yeni insanlarla tanışacak, arkadaşlar edinecek ve en önemlisi kendisinin gerçekte kim olduğunu anlayacaktır.

Kız

Kız, 15 yaşındaki bir trans bireyin balerin olmak için verdiği mücadeleyi konu ediyor. Lara çocukluğundan beri balerin olmanın hayalini kurar. Sadece kadınların kabul edildiği bir bale okuluna kabul edildiğindeyse hayaline hiç olmadığı kadar yaklaşır. Fakat büyük bir sorun vardır. 15 yaşındaki Lara, bir erkek bedeninde doğmuştur. Lara, hayallerini gerçekleştirmek için zorlu bir mücadele vermek zorunda kalır.

Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde dünya prömiyerini yapan Girl’ün yönetmen koltuğunda Lukas Dhont oturuyor. Victor Polster’in Lara karakterine hayat verdiği filmin kadrosunda Arieh Worthalter, Valentijn Dhaenens, Katelijne Damen, Nele Hardiman gibi isimler yer alıyor.

Bekarlığa Veda

Bekarlığa Feda, kızının evlenmesini engellemeye çalışan bir babanın hikayesini konu ediyor. Yakın arkadaş olan Mete, Çağlar ve Burak arasında ilk evlenen Burak olur. Artık sıra Çağlar’a gelir. Deliler gibi sevdiği kız arkadaşı Gamze ile evlenmek isteyen Çağlar’ın önünde ise büyük bir engel vardır. Gamze’nin babası Timur, kızının Çağlar ile evlenmesini istemez.

Timur, kızını Çağlar’dan ayırmak için türlü numaralar yapsa da onları ayırmayı başaramaz. Ama Timur pes etmemeye kararlıdır ve bu sefer büyük bir plan yapar. Kızının düğününden bir gün önce bekarlığa veda partisi organize eden Timur, burada Çağlar’ın başına büyük bir bela açmayı planlar. Timur bu sefer kızını Çağlar’dan ayırmayı başaracağını düşünür. Ancak beklenmeyen gelişince, plan bambaşka bir hale dönerek ortamda büyük bir karışıklığa neden olur.

Yönetmen koltuğunda Ali Doğançay ve Cem Sürücü’nün oturduğu Bekarlığa Feda’nın oyuncu kadrosunda Ali Burak Ceylan, Melis Tüzüngüç, Yağmur Ün, Ayşe Tunaboylu, Mahmut Gözgöz, Nurseli İdiz, Eda Erol gibi isimler yer alıyor. Komedi türündeki filmin senaryosunu Ali Doğançay kaleme alıyor.

Yangın Yeri

Richard Ford’un aynı isimli romanından Paul Dano ve Zoe Kazan tarafından sinemaya uyarlanan “Yangın Yeri” adlı film, 1960’lı yıllarda Montana’ya taşındıktan sonra babasının işsiz kalmasının akabinde ailesinin dağılışına şahit olan Joe Brinson’ın hikayesini anlatıyor.

Orijinal ismi “Wildlife” olan yapımın başrollerini Jake Gyllenhaal, Carey Mulligan ve Ed Oxenbould paylaşıyor.

Araf 2: Cin Bebek Doğuyor

Araf 2, kendisine musallat olan cinden kurtulmaya çalışan genç bir kadının hikayesini konu ediyor. Kübra ve Ahmet birbirlerini çok seven bir çifttir. Mutlu bir evliliği olan çiftin hayatlarında her şey yolundadır; ta ki anlam veremedikleri olaylar yaşayana kadar.

Kübra bir süredir tuhaf olaylara maruz kalınca çift soluğu doktorda alır. Doktorlar genç kadına sara teşhisi koyar. Ancak Kübra’nın yaşadıklarını öğrenen köyün imamı, ona cin musallat olduğunu söyler. Ahmet yaşananlara bir türlü anlam veremez. Tam da bu sırada Kübra’nın babaannesinin ölümü ve kilitli bir dolabın içinde muska bulunması durumun ciddiyetini artırır.

Yaşadığı korkunç şeyler karşısında ne yapacağını bilemeyen Kübra gün geçtikçe daha da kötüleşir. Genç kadına musallat olan cin acımasız bir cin kabilesinden olan Cühenna Kabilesi’nin Padişahıdır. Kübra, başına musallat olan bu cinden kurtulabilmek için zorlu bir mücadele vermek zorunda kalır.

Maşa ile Koca Ayı: Yepyeni Maceralar

Maşa isimli küçük bir kız çocuğu ile sirkten emekli Mişka adındaki bir ayının yaşadığı maceraları konu edinen Rus yapımı, animasyon türündeki film, üçüncü sinemasıyla seyircilerle buluşuyor.

Süper Ayı

Wang Qi’nin yönetmen koltuğunda yer aldığı, orijinal seslendirme kadrosunda ise Jeff Dunham, Marcus Shor, Morena Cleese gibi isimlerin yer aldığı animasyon filmi Süper Ayı, oğlu Zack’i kurtarmaya çalışan baba ayı Dash’in hikayesini konu ediyor.

Baba ayı Dash, oğlu Zack ile birlikte vahşi doğada mutlu bir yaşam sürmektedir. Baba oğul birlikte ormanda gezintiye çıktıkları bir zaman kendilerini avcıların ağının içerisinde bulur. Dash kurtulması güç bir yere düşünce, avcılar yavru ayıyı ele geçirir.

Baba ayı ne kadar uğraşsa da yavrusunun yakalanmasını engelleyemez. Avcılar Zack’i şehre getirip hayvan tüccarlarına satar. Zack çaresiz bir şekilde başına gelecekleri beklemektedir. Ancak Dash, ne olursa olsun oğlunu bulup onu yaşadıkları vahşi ormana geri götürmeye kararlıdır.

Bunun için suçluların peşinden şehre gider. Oğlunu kötü adamların elinden kurtarmak için bilmediği bir dünyaya adım atan Dash, ajan köpek Hamilton’ı da yanına alarak zorlu bir mücadeleye atılır. Bu sırada göründüğünden çok daha akıllı olan Zack de bulunduğu yerdeki diğer hayvanlarla birlikte kaçış planı yapmaktadır. Baba oğul yeniden bir araya gelmeyi başarabilecek midir?

(Haber Kaos)

Paylaşın

İhracat Yüzde 9.4 Arttı, İthalat Yüzde 21.3 Azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Ticaret Bakanlığı, kasım ayına ilişkin geçici ihracat ve ithalat rakamlarını açıkladı. Kasım ayında dış ticaret açığı yüzde 89,8 azalarak 651 milyon dolara geriledi.

Açıklanan verilere göre; ihracat 2018 yılı kasım ayında, 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 9.4 artarak 15 milyar 529 milyon dolar, ithalat yüzde 21.3 azalarak 16 milyar 180 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Kasım ayında dış ticaret açığı yüzde 89,8 azalarak 651 milyon dolara geriledi.

İhracatın ithalatı karşılama oranı 2017 Kasım ayında yüzde 69.1 iken, 2018 Kasım ayında yüzde 96’ya yükseldi.

İhracat yüzde 9.4 arttı, ithalat yüzde 21.2 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2018 Kasım ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 0.8, ithalat yüzde 0.6 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2018 yılı Kasım ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 9.4 arttı, ithalat yüzde 21.2 azaldı.

Avrupa Birliği’ne (AB-28) yapılan ihracat, 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 10.9 artarak 7 milyar 730 milyon dolar olarak gerçekleşti. AB’nin ihracattaki payı 2017 Kasım ayında yüzde 49.1 iken, 2018 Kasım ayında yüzde 49.8 oldu.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Almanya’ya yapılan ihracat 2018 Kasım ayında 1 milyar 430 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 983 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 871 milyon dolar ile İtalya ve 855 milyon dolar ile Irak takip etti.

İthalatta ilk sırayı Rusya aldı

Rusya’dan yapılan ithalat, 2018 yılı Kasım ayında 1 milyar 756 milyon dolar oldu. Bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 566 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 391 milyon dolar ile Çin ve 1 milyar 107 milyon dolar ile ABD izledi.

Paylaşın

Fenerbahçe, Darüşşafaka’yı Farklı Geçti!

Fenerbahçe Beko, Basketbol Süper Ligin 13. haftasında evinde ağırladığı Darüşşafaka Tekfeni 91-61 mağlup ederek liderliğini sürdürdü. Fenerbahçe Beko, ilk çeyreği 22-15 önde tamamladı.

Hava atışıyla başlayan mücadelede Fenerbahçe adına ilk sayılar Nicolo Melli’den gelirken, konuk ekip Oğuz Savaş ile durumu 5-3’e getirdi. Kalinic’in asistinde Kaptan Melih Mahmutoğlu ile sayılar bulan Fenerbahçe, Ahmet Düverioğlu’nun takip smacıyla farkı 7 sayıya çıkardı. Darüşşafaka, Douglas’ın üç sayılık isabetiyle farkı eritmeye çalışsa da Guduric sahneye çıktı ve gönderdiği iki üçlükle durumu 19-15 yaptı. Fenerbahçe Beko, ilk çeyreği 22-15 önde tamamladı.

İkinci çeyreğe de oldukça etkili başlayan Fenerbahçe, Jan Vesely’nin de oyuna girmesiyle skor üstünlüğünü eline aldı. Ahmet Düverioğlu’nun faule rağmen bulduğu basketle skoru 26-15 yapan Fenerbahçe Beko, Vesely ve Luigi Datome’nin sayılarıyla farkı çift hanelere çıkardı(28-18). Hücum organizasyonlarında ve savunmada iyi bir oyun ortaya çıkaran Fenerbahçe, Datome’nin ve Guduric’in sayılarıyla farkı iyice açmayı başardı. Son dakikalarda Darüşşafaka Tekfen oyuna ortak olmaya çalışsa da Fenerbahçe, soyunma odasına 47-30 önde girdi.

Üçüncü çeyrek Darüşşafaka Tekfen’in sayılarıyla başladı ancak Fenerbahçe Beko, Melih Mahmutoğlu’nun üçlük isabetiyle cevap verdi. Çeyreğin ortalarında Bobby Dixon’ın üst üste üçlükler bulmasıyla Fenerbahçe, televizyon molasına 21 sayı önde girdi (58-47). Mola dönüşünde Jan Vesely’nin çember altında bulduğu basketlerle inanılmaz bir oyun ortaya koyan Fenerbahçe, son saniyede yine Vesely’nin takip smacıyla çeyreği 70-45 önde tamamladı.

Son periyotta da rüzgarı arkasına alan Fenerbahçe; Datome, Kalinic ve Egehan Arna’nın basketleriyle skoru 74-45 yaptı. Konuk ekibin pas kanallarını da kapatan Fenerbahçe, Datome’nin tüm sahayı geçen asistinde Guduric ile sayılar buldu. Son saniyeye kadar hem skor hem de oyun üstünlüğünü elinde bulunduran Fenerbahçe Beko, Darüşşafaka Tekfen’i 91-61 mağlup etti ve zirvedeki yerini korudu.

Paylaşın

Açlık Sınırı 1941, Yoksulluk Sınırı 6323 Lira

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), aralık ayı açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını açıkladı. Açıklanan verilerde açlık sınırı 1.941 yoksulluk sınırı ise 6.322 Türk Lirası olduğu belirtildi.

Türk-İş, açıklamasında, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcama tutarı olan açlık sınırının 1.941,  gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplamı olan yoksulluk sınırının 6.322 Türk Lirası olduğunu belirtti.

Türk-İş’in yaptığı açıklamada, evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.393 TL olarak hesaplandı.

Paylaşın