Isparta: Kızıldağ Milli Parkı

Kızıldağ Milli Parkı; Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesi sınırları içindedir. İlçe merkezine uzaklığı 6 km mesafededir. Isparta merkezine 118 km., Konya iline 150 km’dir.

1840 m yükseklikte ve 550 hektarlık bir alanı kapsayan Milli Park, mavi sedir ormanları ile kaplıdır. Parkın güneyinde Beyşehir Gölü bulunmaktadır. Bol oksijenli temiz havası parkı astım ve göğüs hastalıklarında çok tercih edilen bir yer haline getirmektedir.

Dağ evleri ve kamp sahaları bulunan milli parkta yükseklikteki Büyüksivri tepesine tırmanarak doğa yürüyüşü yapılabilir.

Ayrıca temmuz ayının ikinci pazarında Kızıldağ Milli Parkı’nda düzenlenen “Helva Bayramı” görülmeye değerdir. Milli parkta kamp ve piknik imkânı bulunmaktadır. Çadır ve karavanla konaklama yapılabilir. Ayrıca Milli Park içinde halka açık bungalowlar, yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.

1988 yılında doğal sit alanı olarak tescil edilmiştir. Milli parkın orman ağaçlarını başta sedir, ardıç, karaçam, köknar, meşe olmak üzere kavak,  söğüt ve az miktarda ıhlamur oluşturur. Kızıldağ Milli Parkı alt florası çok zengin bir tür yapısına sahip olup, sadece tıbbi ve aromatik bitki sayısı 80’in üzerindedir. Mevcut bitki örtüsünün % 15’i endemik türlerdir.

eçmiş yıllarda ayı, kurt, çakal, sırtlan, pars gibi memeli yırtıcıların yanında geyik, dağ keçisi gibi memeliler de yaşamıştır. Bugün ise tavşan, tilki, sansar, kurt, çakal, yaban domuzu ve kuş türlerinden kartal, akbaba, şahin, doğan, atmaca, baykuş türleri gibi yırtıcılar; keklik, ardıç kuşu, üveyik, kaya güvercini gibi kuşlar ile 62 yerli, 43 kış göçmeni, 49 yaz göçmeni, 27 transit göçmen olmak üzere 181 kuş türü tespit edilmiştir.

Kızıldağ Milli Parkı, Uzun Devreli Gelişim Planı 16.08.2008 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığınca onaylanmıştır. Plan Karar ve Hükümleri çerçevesinde çalışmalar başlatılmıştır.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Pınargözü Mağarası

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Pınargözü Mağarası; Ispata’nın Yenişarbademli İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Pınargözü Mağarası, 16 km uzunluğu ve 600 metreden fazla olan derinliği ile Avrupa‘nın ve Türkiye’nin en uzun mağarasıdır. Aynı zamanda Dünya’nın en büyük yeraltı gölü mağarası olarak da bilinmektedir.

Mağaranın içinde değişik büyüklüklerde gölcükler, şelaleler, damlataşı havuzları ve damlataş birikintileri geniş yer kaplamaktadır. Mağaranın, hem bilimsel hem de görsel açıdan potansiyeli oldukça büyüktür.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Baltabey Hamamı

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Baltabey Hamamı; Isparta’nın Uluborlu İlçesi merkez yerleşim sınırları içerisindedir.

Hamam yaklaşık dikdörtgen planlıdır. Duvar köşelerinde devşirme malzeme olarak kesme taşlar kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı soyunmalığın ortasında bir havuzu bulunur. Ilıklık bölümü kare planlıdır. Sıcaklık ise iki halvetli olup üç eyvana sahiptir. Sıcaklığın ortasında göbek taşı bulunmaktadır.

Ilıklık, sıcaklık ve köşelerdeki iki halvetin üst örtüsü kubbedir. Ilıklık altı, sıcaklığın orta mekanı beş, halvetler ise dörder fil gözü ile aydınlatılmıştır. Hamamdaki tüm kapılar sivri kemerlidir. Bazı yerel kaynaklarda Uluborlu’nun fethine katılan komutanlardan Baltabey tarafından 1179 yılında yaptırıldığı belirtilmektedir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Karabey Hamamı

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Karabey Hamamı; Isparta’nın Uluborlu İlçesi merkez yerleşim sınırları içerisindedir.

Hamam yaklaşık dikdörtgen planlıdır. Duvar köşelerinde devşirme malzeme olarak kesme taşlar kullanılmıştır. Hamam, ortası kubbeli enine sıcaklıklı çifte halvetli tiptedir. Ilıklık ve su deposu bölümleri tonoz örtülü, sıcaklığın ortası ile halvet bölümleri ise kubbe örtülüdür. Ilıklık mekanında yuvarlak kemerli kapılar, sıcaklık mekanında ise sivri kemerli kapıları vardır.

Kubbeye geçişler pandantiflerle sağlanmıştır. Sıcaklık ve halvetlerin duvarlarında sıva üzerinde bazı süsleme ögeleri bulunur. Hamamın Uluborlu’daki komutanlardan Karabey tarafından 1241 yılında yaptırıldığı belirtilmektedir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Alaca Mescit

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Alaca Mescit; Ispata’nın Şarkikaraağaç İlçesi merkez yerleşim yeri sınırları içerisinde yer alır.

Kuzeydoğu köşesinde bulunan Silindirik formdaki minarenin tek şerefesi vardır ve kare planlı kaideye oturmaktadır. Harim iki yöndeki üç sıralı sütun dizisiyle üç sahna ayrılmıştır. Harime girişte kuzey duvarına ve kısmen de yan duvarlara bitişik üst katı kadınlar mahfeli ile çevrilmiştir. Mahfelin harime doğru yuvarlak formlu cihannüma benzeri bir çıkması vardır.

Girişin karşısında yarım küre kavsaralı mihrabı iç içe daralan üç dikdörtgen çerçeve içerisine alınmıştır. Tavanda çıtalarla geometrik desenler oluşturulmuştur. Arapça yazılı paftalar içerisinde on satırlık kitabesi mevcuttur. Caminin El-Hac Manizade tarafından Hicri 1298 / Miladi 1880 yılında yaptırıldığı belirtilmiştir. Geç Dönem Osmanlı dini mimarisini yansıtması açısından önemli bir eserdir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Hasan Hüseyin Sarnıcı

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Hasan Hüseyin Sarnıcı; Isparta’nın Keçiborlu İlçesi sınırları içerisinde yer alır.

Kuzey-güney yönünde uzanan yapı dikdörtgen planlıdır. Girişi güney yönden açılan kemerli bir kapıyla sağlanmıştır. Kapı cephe aksında olmayıp sol köşede yer almaktadır. Kapının olduğu güney ve kuzey cephelerde küçük ölçülerde kare formlu birer havalandırma penceresi vardır.

Sarnıç içerisinde aşağıya inen taş bir merdiven bulunmaktadır. Sarnıcın içerisi iki atkı kemeri üzerine binen beşik tonozla örtülüdür. Suyun toplandığı kısımlar su geçirmeyen kalın horasan harcıyla sıvanmıştır. Güney yönde sarnıca su akıtan bir kanal vardır. Sarnıcın Geç Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olduğu düşünülmektedir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Hacı Hüseyin Sarnıcı

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Hacı Hüseyin Sarnıcı; Isparta’nın Keçiborlu İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Doğu-batı yönünde uzanan yapı dikdörtgen planlıdır. Düz çatının ortasında sekizgen formlu yüksek bir kasnak, bunun üzerinde sivri bir kubbe görülmektedir. Kubbenin tepesinde karşılıklı simetrik dört hava deliği bırakılmıştır. Sarnıca giriş güneybatı köşesinden yuvarlak kemerli bir kapıyla sağlanmıştır. Sarnıç içeride haç biçiminde tonozlu bir örtüye sahiptir.

Haçın kollarını meydana getiren tonozlar eğik tonoz biçiminde daralarak sonlanmaktadır. Tonozların ortasındaki kubbe ise dört kemer üzerinde yükselmektedir. Üç kanal sarnıca su temin etmektedir. Bunlardan ikisi sağlamdır. Sarnıç muhtemelen Geç Osmanlı Dönemi’nde inşa edilmiştir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Hacı Emin Sarnıcı

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Hacı Emin Sarnıcı; Isparta’nın Keçiborlu İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Sarnıç doğu-batı yönünde uzanır ve dikdörtgen planlıdır. Girişi doğu yönden dikdörtgen formlu yuvarlak kemerli bir kapıyla sağlanmıştır. Batı yönünde kare formlu bir havalandırma penceresi vardır. Sarnıç içerisinde bir merdiven bulunmaktadır. Sarnıcın içerisi iki atkı kemeri üzerine binen beşik tonoz örtüyle örtülüdür.

Suyun toplandığı kısımlar su geçirmeyen kalın horasan harcıyla sıvanmıştır. Kuzey ve güney yönlerde sarnıca su akıtan birer kanal görülebilmektedir. Sağlam durumda olan sarnıcın içerisinde halen su bulunmaktadır. Geç Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olduğu düşünülen yapı, döneme ait sarnıç mimarisini göstermesi açısından önemli bir eserdir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: İncesu Köyü Cami

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İncesu Köyü Cami; Isparta’nın Keçiborlu İlçesi İncesu Köyü yerleşim sınırları içerisinde yer alır.

Cami yaklaşık kare planlıdır. Caminin kuzeybatı köşesinde tek şerefeli ve silindirik gövdeli minaresi vardır. Caminin içerisinde kuzey duvarına bitişik olarak yapılmış üst katında kadınlar mahfeli bulunmaktadır. Cami iki sıra halindeki üçer sütunla üç sahna ayrılmıştır. Sütunlar ahşap tavanı taşımaktadırlar. Tavan geometrik motiflerle bezelidir.

Düz tavanın ortasında üç sıra silme ile altıgen içerisine alınmış sekiz kollu yıldız motifli tavan göbeği bulunmaktadır. Silmelerin içerisi ve yıldız motifi farklı renklerde boyanmıştır. Duvarlarında kalemişi süslemeler bulunan caminin çinili mihrabı, ahşap minberi ve doğu yönde vaaz kürsüsü vardır. Yapının girişinde Hicri 1108 / Miladi 1697 tarihi yazılı mermer levha görülebilmektedir.

Ahşap ve boya ile süslemeli tavanı camiyi diğer yapılardan ayıran en önemli özelliktir. Osmanlı Dönemi’nde yapılmış olduğu düşünülen bu cami ziyaretçilerin dikkatini çekmektedir. Minarenin 1958 tarihinde yenilendiği üzerindeki yazıttan anlaşılmaktadır.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Sinan Bey Cami

Akdeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden Isparta, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Sinan Bey Cami; Isparta’nın Keçiborlu İlçesi yerleşim sınırları içerisinde yer almaktadır.

Batı yönünde büyük bir bahçesi olan cami kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Ana giriş kapısına karşılıklı iki merdivenle çıkılmaktadır. Caminin kuzeydoğu köşesinde kare kaideli, tek şerefeli ve silindirik gövdeli minaresi vardır. Minarenin üzerinde iki satırlık bir kitabesi mevcuttur.

Mihrap kavsarası yarım küre biçimindedir ve mihrap nişinde perde ve kandil süslemeleri bulunmaktadır. Harimde tavan ortasında Barok tarzda bitki demetlerinin yer aldığı alçı kabartma tavan göbeği yer alır. Perde motifinden dolayı caminin Geç Osmanlı Dönemi eseri olduğu söylenebilir.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın