Galatasaray, Kupa’da Avantajı Kaptı!

Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek Final ilk maçında Hatayspor’u 2-0 mağlup eden Galatasaray, tur için büyük avantaj elde etti. Bu mücadelenin rövanşı 26-27 ya da 28 Şubat’ta Hatay’da oynanacak. 

Türk Telekom Stadyumu’nda oynanan karşılaşmanın henüz 5. dakikasında Luyindama, Galatasaray formasıyla ilk golünü atarken, takımınında 1-0 öne geçmesini sağladı.

Karşılaşmanın ilk yarısı 1-0 Galatasaray’ın üstünlüğüyle sona ererken, Galatasaray’ın 2. golünü karşılaşmanın uzatma dakikalarında Feghouli kaydetti.

Karşılaşma Galatasaray’ın 2-0’lık üstünlüğüyle sona erdi.

Bu mücadelenin rövanşı 26-27 ya da 28 Şubat’ta Hatay’da oynanacak. 

Stat: Türk Telekom Stadyumu

Hakemler: Mustafa Öğretmenoğlu, İsmail Şencan, Murat Ergin Gözütok, Bahattin Şimşek

Var Hakemleri: Mete Kalkavan, Tugay Kaan Numanoğlu

Galatasaray: İsmail, Linnes, Luyindama, Marcao, Ömer, Selçuk (Mitroglou 73’), Donk (Belhanda 46’), Fernando, Yunus, Onyekuru, Sinan (Feghouli 84’)

Hatayspor: Ömer, Yasin, Soner, Mehmet, Kubilay, Selim (Caner 46’), Korkishko, Mirkan, Nimaga (Maiga 74’), Gomis (Akın 44’), Yusuf

Goller: Luyindama (7’), Feghouli (90+’)

Kırmızı Kart: Ömer (39’)

Paylaşın

Beşiktaş, Süper Lig’de Bursaspor’a Bileniyor!

Beşiktaş, Süper Lig’in 21. haftasında Bursaspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarına yaptığı antrenmanla devam etti. Beşiktaş, hazırlıklarına yarın saat 17.30’da basına kapalı yapacağı antrenmanla devam edecek.

Teknik Direktör Şenol Güneş yönetiminde basına açık yapılan antrenman 1.5 saate yakın sürdü.

Antrenman, sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve streching çalışmaları ile başladı.

Küçük oyunlar, pas çalışması, dar alanda oyun ve kontrol pas çalışması yapıldı.

Antrenman, tam sahada yapılan taktik programının yer aldığı çalışmalar, üç takım halinde yapılan çift kale turnuva maçı ve şut çalışması ile sona erdi.

Beşiktaş, hazırlıklarına yarın saat 17.30’da basına kapalı yapacağı antrenmanla devam edecek.

Beşiktaş, Süper Lig’de 33 puanla 3. sırada yer alırken, Bursaspor 24 puanla 11. sırada yer alıyor.

Paylaşın

F.Bahçe, Süper Lig’de Üst Üste 3. Galibiyetin Peşinde!

Fenerbahçe, Süper Lig’in 21. haftasında karşılaşacağı Kayserispor maçının hazırlıklarını Can Bartu Tesisleri’nde yaptığı antrenmanla sürdürdü. Fenerbahçe, 8 Şubat Cuma günü saat 20.30’da Kadir Has Stadı’nda Kayserispor ile karşılaşacak.

Teknik Direktör Ersun Yanal yönetimindeki antrenman, saat 11.00’de salonda yapılan egzersiz hareketleriyle başladı.

Daha sonra sahaya geçen futbolcular; koşu, ısınma ve koordinasyon hareketlerinin ardından pas çalışmaları ve hücum-defans varyasyonları çalıştı. Antrenman taktiksel ve bireysel çalışmalarla sona erdi.

Fenerbahçe, 7 Şubat Perşembe günü Can Bartu Tesisleri’nde yapacağı antrenman ile Kayserispor maçı hazırlıklarını tamamlayacak.

Fenerbahçe, 8 Şubat Cuma günü saat 20.30’da Kadir Has Stadı’nda Kayserispor ile karşılaşacak.

Fenerbahçe, Süper Lig’de 23 puanla 12. sırada yer alırken, Kayserispor ise 22 puanla 14. sırada yer alıyor.

Paylaşın

Achilles İle Hector’un Dövüştüğü Kent ‘Truva’

Zamanda yolculuk yapmak isteyenlerin mutlaka gidip görmesi gereken kentler arasında olan Çanakkale, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Gezilip görülmesi gereken yerler arasında özelikler antik kentler öne çıkmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Çanakkale kent merkezine yakın bölgelerindeki antik kentleri sizler için derledik:

Truva Antik Kenti: Çanakkale sınırları içerisinde Kaz dağları eteklerinde yer alan, Homeros’un İlyada destanında da anlatılan Truva savaşının gerçekleştiği  kenttir, Troya. Kuruluşu Hititlere kadar uzanan Truva’da 9 farklı katmanın olduğu ve buda 9 farklı medeniyetin burada varlığını sürdürdüğünden  söz etmektedirler.

Adıyla ünlenen Truva savaşı ise 6. Döneme denk gelmektedir. Yunancada Troia , Fransızca da Troie kelimesinin okunuşundan kentin ismi, dilimize Truva yada Troya olarak çevrilmiştir.

Sigeion Antik Kenti: Helen dilinde “Sessizlik Yari” anlamına gelmektedir. Sigeion antik kenti M.Ö. 7. Yüzyılda aynen Akhilleion gibi, Midilli adasından gelen Mitileneliler tarafından kurulmuştur.

Sigeion’un yeri Çanakkale İl merkezine 34 Km. uzaklıkta olan bugünkü Yenişehir Köyü’dür. Yenişehir eski bir Rum Köyü olup Birinci dünya savaşı sırasında boşaltılmıştır. Günümüzde burası Askeri yasak bölge kapsamındadır.

Rhoeteion Antik Kenti: Rhoiteion’un Troas bölgesinde, antik kaynaklarda Rhesas diye geçen bir derenin yakınında olduğu sanılmaktadır. Kentin ismi Plinus, Strabon, Bizantionlu Stephanos, Herodotos ve Thoukydides’de geçmektedir.

Kalidne Antik Kenti: Çanakkale’nin Bozcaada İlçesi’nin 1 mil kuzeyinde bulunan bin dönüm büyüklüğündeki Tavşan (Mavriya) Adaları’nın antik çağlardaki adıdır.

Dardanos (Dardani, Dardania) Antik Kenti: Helen destan inancına göre , baş tanrı Zeus ie Elektra’nın oğlunun adıdır. Kentin yeri, Çanakkale İl merkezinin 11 Km. güneyindeki Hasan ve Mevsuf Şehitliği’nin bulunduğu basık tepe görünüşlü höyüktür.

Höyük üstündeki toprak , çeşitli çağlardan ( hatta bazıları M.Ö. 2000 yılından) kalma seramik kırıklarıyla dolu olup, çok eski çağlarda ( Yaklaşık M.Ö. 3000’li yıllarda ) kurulmuş olmasına karşın , tarihsel bir yapı kalıntısı günümüze ulaşamamış, sadece içinde bir çok iskelet, eşyalar, altın süs takıları, bronz ve toprak i pişmiş gereçler ve müzik aletleri saptanan büyük bir mezar bulunmuştur. Bulunmuş eşyalar Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Aianteion Antik Kenti: Aianteion, Çanakkale ‘de Kumkale ile İntepe (Erenköy) arasındadır. İntepe’nin 8 km. güneybatısı ile Kumkale’nin 3,5 km. doğusundadır. Troia’nın da 3 km. kuzeyindedir.

Aianteion’un Hellen dilinde anlamı olmamakla beraber Luwi-Pelasges dillerinde “Ana Tanrıça” anlamına gelen bir sözcüktür.

Bu kent ile ilgili bir kalıntı günümüze gelmemiş, yalnızca Strabon, Marcus Antonius döneminde Aias mabedi ve heykelinden söz etmiştir.

Ophryneion Antik Kenti: Ophryneion’un Çanakkale İli İntepe (Erenlçy) Beldesinde bulunduğu kesinleşmiştir. Ophrynion ismi Grekçe kelimesinden türemiştir. Bu kelime Türkçe ‘tepenin yamacı’, ‘sarp bir uçurumun çıkıntısı’ gibi anlamların yanında tepeden bakmak, küçük görmek gibi mecazi anlamları da taşımaktadır.

Abidos (Abydos) Antik Kenti: Bu ad , İlyada destanında anılmasından da belli olduğu üzere, Truva Bölgesinde Helenleşme öncesi dönemden kalmadır. Ve çok eski Luwi dilenden gelmiş olabileceği sanılmaktadır. Geçmişi M.Ö. 2000’li yıllara değin uzanmaktadır. Kent ününü, özellikle Çanakkale bölgesi ortasında boğazdan geçişi denetleyecek bir üs konumda olmasına , ayrıca ilkçağda boğazın karşı kıyısındaki Sestos kenti ile bir yakadan diğerine geçiş için kullanılan başlıca iskele olmasına borçludur.

Kentin yeri Çanakkale İl Merkezinin 6 Km. kuzeyinde bulunan Nara burnu ucudur. Günümüze ulaşmış tarihsel kalıntı yoktur. Sadece çanak-çömlek kırıkları bulunmaktadır.

Arisbe Antik Kenti: Bu ad İlyada destanında anılmasından belli olduğu üzere, Helen göçleri öncesi çağdan kalmadır.ve yerli Anadolu halkı (leleg) dilinden gelir. M.Ö. 2000’li yıllarda kurulmuştur. Kent ,

Helenleşme sürecinin erken döneminde, Miletli göçmenlerin yerleşmesiyle bir İon kenti olmuş, ancak çok yakınındaki Abydos yüzünden fazla gelişememiş ve sönük kalmıştır. Kentin yeri Musaköy ile Yapıldak Çayı arasında olup günümüze ulaşan yapı yoktur.

Tavolia Antik Kanti: Tavolia Antik Şehri Çanakkale İli Merkez İlçe’de Erenköy Beldesi (İntepe Beldesi) ile Kumkale Beldesi civarında yer almaktadır.

Çakal Tepeden 1 Km, Erenköy Beledesinden 2 km mesafededir.
Calvert’in Tavolia (TOVOLIA) olarak adlandırdığı bu yer günümüzde Çoban Tepe, Tektop Tepe olarak anılmaktadır.

Bu antik kentlerin dışında, Tavolia Antik Kenti ve Retean Antik Kenti’ninde bu bölgede kurulduğu bilinmektedir. Bu kentlere ait araştırmalar devam etmektedir.

Paylaşın

Lapseki Ve Yenice’de Yer Alan Tarihi Kentler!

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Çanakkale’nin ilçelerinden Lapseki ve Yenice’de bu yerler arasındadır.

Haber Kaos ekibi olarak Lapseki ve Yenice’de yer alan tarihi kentleri sizler için derledik.

Perkote Antik Kenti: Perkote’nin yeri kesin olmamakla beraber Umurbey’in 10 km. doğusundaki Erdağ tepenin sırtlarında Sindal ile Beybaş köyleri arasındaki Pekmez Pınar mevkiinde olduğu ileri sürülür. Xenophon’un gösterdiği yer ise, Umurbey’in kuzeydoğusunda Sindal’ın kuzeybatısında bugünkü Gökköy yakınlarıdır.

Perkote isminin Luwi-Pelasg dilinden geldiği ve “Yüksek Hisar” anlamına gelmektedir.

Perkote’nin bulunduğu yerlerde arkeolojik kazı ve yüzey araştırması yapılmadığından, ufak tefek kalıntılar dışında başka bir ize rastlanmamıştır.

Paisos Antik Kenti: İlk çağ kenti Paisos’un yeri, Lapseki’nin 10 km. kadar kuzeydoğusunda Lapseki-Biga karayolu üzerinde Paisos ırmağı (Bayramdere) köprüsünü geçmeden sırt çıkıntısı üzerinde yer alır. Paisos kentinden günümüze ulaşan yerleşim kalıntısı bulunmamaktadır.

Lampsakos Antik Kenti: Bugünkü Lapseki ilçe merkezinin bulunduğu yerde, Hellen göçleri öncesinde çok eski çağlarda kurulmuştur. İlk adı Pityousa idi. Kent M.Ö. 6.yy.da çok gelişmişti. Kentte ilkçağa ilişkin görünür kalıntı yoktur. Ancak bugün Lapseki ilçesinin eski bazı binalarında , ilkçağ yapıtlarından belli olan mermer sütun parçalarına rastlanmaktadır.

Asryra Antik Kenti: Altın Ülkesi anlamına gelmekte olup, Lapseki İlçe merkezi güneyinde deniz kenarında kurulmuş ve geçmişi M.Ö. 2000’li yıllara uzanan bir kenttir. Ne yazık ki Astyra antik kentinden günümüze kalan yapı yoktur.

Abarnia (Abarnis) Antik Kenti: Çanakkale’nin Lapseki ilçesinin 5 km. kuzeydoğusunda, Çardak burnunda küçük bir yerleşim yeridir. Abarnia sözcüğünün Hellen dilinde bir anlamı yoktur, büyük olasılıkla Luwi-Pelasges dilinden gelmiştir.Prof. Bilge Umar bu ismin su pınarından türetildiğini belirtir.

Abarnia’;nın bulunduğu yerde yüzey araştırması ve kazı yapılmamıştır. Toprak üzerinde de herhangi bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır. Bu nedenle kentin kalıntı ve buluntuları ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Agonya (Agonima) Antik Kenti: Agonya (Agonima) Agonya, Çanakkale ili,Yenice bucağına bağlı antik bir yerleşim yeridir. Bugün bu yer Hamdi Bey ,Kalkım ve Pazar köyleri bu bölgeyi oluşturur.

Hellen dilinde Agonia sözcüğü ile çoraklık veya kısırlık tanımlanmıştır. Bununla beraber Agonya Anadolu kökenli bir isim olup, Hellen diline uydurulmuş olabileceği de düşünülür.

Bu antik kentlerin dışında, Argyria Antik Kenti ve Polichna Antik Kenti’ninde bu bölgede kurulduğu bilinmektedir. Bu kentlere ait araştırmalar devam etmektedir.

Çanakkale kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış olması, mimarisinde ve günlük yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın farklı izlerini göstermektedir.

İnsanların yerleşik hayata geçerek, hayvancılık ve tarım yaptıkları Neolitik Dönem (M.Ö. 8000-5500) insanlık tarihi açısından Neolitik Devrim olarak adlandırılır. Bu döneme ait köy yerleşimlerin varlığı Anadolu’nun her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık İlçesi Bademli Köy yakınlarında yüksek doğal bir tepe üzerinde yer alan Coşkuntepe’dir.

Burada yaklaşık olarak M.Ö. 6000 yıllarında yaşamlarını özellikle balıkçılık ve hayvancılıktan kazanan bir halkın var olduğunu ortaya koymuştur. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadasında Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla mevkileri ve Gökçeada’da Uğurlu/Zeytinli mevkiinde M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir.

Kalkolitik dönemi temsil eden yerleşimler yaklaşık olarak M.Ö. 5000 civarında iskan gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe ve Gülpınar’dır.

Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve 1200 yılları arasını kapsayan Tunç Çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi ile temsil edilmektedir. Üst üste on ayrı yerleşim katının oluşturduğu bir höyük görünümündedir. Troia, Ege Denizini Marmara ve Karadeniz dünyasına bağlayan önemli bir noktada yer almaktadır.

Schliemann tarafından bulunan ve uzun yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen altın buluntuların aslında daha önceki bin yılda Troia II de ortaya çıkan soylu sınıfa ait olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık beş metreye varan sağlam sur duvarlarına sahip bir yerleşim olması Troia’nın ne kadar güçlü bir Tunç Çağı yerleşimi olduğunu doğrulamaktadır.

Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki Hint-Avrupa dilinin Anadolu grubuna ait olan Luwi dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği olarak kabul edilebilir. Hitit çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini veya Troas bölgesini nitelediği bilinmektedir.

Çanakkale’de Troia dışında çok sayıda Tunç Çağı yerleşimi daha bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kumtepe, Hanay Tepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı verilebilir. Çanakkale’nin doğu kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da Tunç Çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli, Üyücükler, İkizce gibi)

Hitit İmparatorluğu’nun 1190 yıllarında son bulmasıyla Tunç Çağı yerini Demir Çağ’a bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da birtakım yerli Anadolu halkları egemenlik sürerler. Bunlardan birisi de sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri altına alacak olan Lydia Krallığıdır. M.Ö. 1200 civarında Çanakkale Bölgesi’nde Troia Savaşları’nın başlaması ile Akhalar bölgeye gelmiştir.

M.Ö. 750-550 yılları arasındaki ikiyüz yıllık bir Hellen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz kıyısında olmak üzere bölgede Hellen ticaret kolonisi olarak çok sayıda şehir kurulmuştur. Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos; Aioller tarafından kurulan Sestos, Assos, Dardanos, İonlar tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlu’lar tarafından kurulan Lampsakos bu koloni şehirlerinden bazılarıdır.

Çanakkale Bölgesi’nde M.Ö. 7. yüz yılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir hakimiyet kurduğunu görürüz. Öyle ki, bu dönemde koloni kentleri Lidya kralının izni alınarak kurulmuştur. M.Ö. 6. yüz yılın ortalarına doğru ise Atina, Persler ile yapmış olduğu Salamis savaşını kazandıktan sonra, yönünü bu bölgeye çevirmiştir.

Çanakkale Bölgesi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük Pers imparatoru olan Dareios ve Kserkses ise, Troas Bölgesini daima Avrupa’ya ulaşmak için bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmek için, ilk köprüyü yapan Pers imparatoru Kserkses olmuştur.

M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri Pers egemenliğine karşı ortak bir isyana girişmişlerdir. 387 yılında imzalanan Antialkides Barışı ile Perslere tamamen teslim olmuşlardır.

M.Ö. 334 yılında Makedonya kralı Büyük İskender, Perslere karşı büyük bir harekat başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troas Bölgesi’ne gelmiştir. Burada bugünkü Karabiga yakınlarında Koçabaş Çayı kıyısında ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers ordusunu yenilgiye uğratarak bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir.

Büyük İskender’in ani ölümü üzerine generallerinden biri olan Antigonos M.Ö. 323 sonrasında Çanakkale bölgesini yönetimi altına almıştır. Bölgedeki fazla nüfusa sahip olmayan, küçük, güçsüz ve dağınık halde bulunan kentler bir araya getirilerek Antigoneia (AleksandriaTroas) adı altında büyük bir kent kurulmuştur. Ancak Çanakkale bölgesinin yönetimi İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301) sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan batıdaki Lysimakhos’un eline geçmiştir.

M.Ö. 3. yüz yılın başlarında Balkanlar’da ekonomik zorluklar içinde kalmış olan Galatlar, M.Ö. 280 yılında Çanakkale Boğazını’nı geçerek bölgeye egemen olmuşlardır. Burada fazla kalamayarak doğuya yönelmişlerdir. Aynı dönemlerde Bergama Krallığı’da kurulmuştur.

Bölge ise M.Ö. 280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. M.Ö. 190 yılında Romalılar ile Seleukos kralı III. Antiokhos arasında Magnesia’da yapılan savaştan sonra, savaşın galibi Romalılar bölgeyi bu başarının kazanılmasında kendilerine yardımcı olan Bergama kralı II. Eumenes’e (M.Ö. 197-150) vermişlerdir.

Çanakkale Bölgesi Bergama Kralı III. Attalos’un krallığını M.Ö.133 yılında bir vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine Roma eyalet sistemi içerisine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır.

Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Çanakkale bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’da boğazın geçişini kontrol altında tutmak için bir kale inşa ettirmiştir.

Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma imparatorluğu dönemine rastlamaktadır. 14. yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmışlar ve Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır. Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka beyin Nara Burnu önlerine kadar ilerlemesi ile başlamıştır.

1097’de haçlıların İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu Selçukluları, haçlıların çekilmesinden sonra üst üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir. Beylikler döneminde de Karesi Beyliği sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişletmiştir.

Çanakkale boğazında Türk hakimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği topraklarının büyük bölümünü Osmanlılar kendi topraklarına kattılarsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki hakimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşanın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından da 1356’da Gelibolu’dan sonra Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyıları fethedilmiştir.

I.Murad döneminde Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hakimiyetine geçmiş, fakat Boğaz’ın tamamen kontrolü Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra, Boğaz’ın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bundan sonra, hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de Karadeniz –Akdeniz geçişi ile ilgili hakimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini korumuştur…

Paylaşın

Genç Adamın Yurdu “Neandreia”

Zamanda yolculuk yaparcasına her döneme ait eserler bulunan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Çanakkale’nin ilçelerinden Ezine, Gelibolu, Gökçeada’da bu yerler arasındadır.

Haber Kaos ekibi olarak Ezine, Gelibolu, Gökçeada’da yer alan tarihi kentleri sizler için derledik.

Gökçeada (İmroz): M.Ö. 1200’lü yıllarda geçtiği varsayılan Troya Savaşı’nı konu alan İlyada Destanı, Homeros tarafından M.Ö. 750’li yıllarda yazılmış. Destanda adı birçok kez geçen İmroz’dan hep kayalık olarak bahsedilir.

Yunan Mi­to­lo­ji­ine gö­re Gök­çea­da(İm­roz) ve Se­ma­di­rek ada­la­rı ara­sın­da Ak­hil­le­us’un an­ne­si The­tis’in sa­ra­yı, Gök­çea­da ile Boz­caa­da (Te­ne­dos) ada­la­rı ara­sın­da ise Po­sei­don’un ka­nat­lı at­la­rı­nın ahır­la­rı bu­lu­nu­yor.

Ho­me­ros’a gö­re İm­roz­lu­lar Tro­ya sa­va­şı sı­ra­sın­da Tro­ya­lı­la­rın ya­nın­da yer al­mış­lar. Yu­nan­lı sa­vaş­çı Ac­hil­les ta­ra­fın­dan esir edi­len ve Lim­ni’ye kö­le ola­rak sa­tı­lan Tro­ya Pren­si Lyca­on, İm­roz Kra­lı Eti­on ta­ra­fın­dan bü­yük mik­tar­da pa­ra öde­ne­rek kur­ta­rıl­mış.

An­tik ta­rih­çi Tho­uky­di­des, İm­roz­lu­la­rın Ati­na­lı göç­men­ler so­yun­dan ol­duk­la­rı­nı ve Hel­len di­li­ni de Ati­na­lı­lar gi­bi İon leh­çe­siy­le ko­nuş­tuk­la­rı­nı söy­lü­yor.

Lu­wi di­lin­de “Yü­ce AnaTan­rı­ça” an­la­mı­na ge­len “İma­u­ra” söz­cü­ğü­nün Hel­lenağ­zın­da ön­ce İmu­ros, da­ha son­ra da İm­bros’a dö­nüş­tü­ğü söy­le­ni­yor. İm­bros, ço­rak top­rak­lar­da­ki be­re­ket tan­rı­sı an­la­mı­na ge­li­yor.

Paktya Antik Kenti: Paktya İlkçağ Paktya kentinin kıyıda ya da kıyıya kadar yayıldığı düşünülmektedir. Paktya kentinden görünür kalıntı bulunmamaktadır. Sadece bazı keramik parçaları ile sütun parçalarına tesadüf sonucu rastlanmıştır.

Lysmahia Antik Kenti: Gelibolu ilçemizin Ortaköy-Eksamil yöresinde , gerek Marmara ve gerekse saros Körfezine bakan bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Kent Lizimahos tarafından M.Ö. 305 yılında kurulmuştur. Bölgede yeni yapılaşmalar nedeniyle bu eski kentin taşları sökülerek ve başka nedenlerle kullanıldığından eski kentin kalıntıları yok denecek kadar azalmıştır.

Kardiya (Cardia) Antik Kenti: Gelibolu ilçesi Bolayır yöresineki Bakla Burnundadır. Bu yörede kente ait bazı kalıntılar görülmektedir. İskender’den önceki devreye ve Pers istilasından önceki devrelere ait gümüş paralara rastlanmıştır. Ayrıca bu kentin bulunduğu yerde 1967 yılında bir çitçi tarafından 34.60 gram ağırlığında ve altın tel üzerine sıralanmış altın defne yapraklarından oluşan bir taç bulunmuştur.

Gallipoli (Critote- Kallipolis-Khersonesos): Yöreye ilk yerleşenlerin Trak lar daha sonrada Lesbos luların(Midilli) Phokaia lıların (Foça) ve Miletos luların koloniler kurarak buraya yerleştiklerı sanılmaktadır .Burada kurulan ve kalıntılarına günümüzde rastlanmayan antik kente Kallipolis/Gallipolis adı verildi.

Aphrdisi Antik Kenti: Bu kent Gelibolu İlçesi Kadıköy(Evreşe) Beldesi yöresinde bulunmaktadır. Kalıntısı yoktur. Kentte o devre ait bir büst bulunmuştur. Romalılara ait paralarda bulunmaktadır.

Aegos Potomi Antik Kenti: Aegospotomi Keçi derisi demektir. Gelibolu ilçesi Bayırköy-Cumalı köyleri arasında bulunan derenin kıyısında kurulmuş tarihi bir kenttir.

Peleponez savaşları sırasında Atina donanması su ve yiyecek gereksinimlerini bu kentten sağlamakta imiş. Bu kentte bulunan ve basılan paraların bir yüzünde Demetlerin başı, diğer yüzünde keçi resmi bulunmaktadır.

Agora (Aphrodisisas) Antik Kenti: Agora (meydan, çarşı, kurultay anlamındadır), tam kıstakta, Bolayır ile Evreşe/Kadıköy kasabası arasında orta yere düşen yamaçta, bugünkü Kavak Köyü yerinde veya onun yakınlarında kurulmuştur. Adı ve yeri dışında kentle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Saece Codex Kultur-Atlas haritası, Kavak Köyü alanında, ilkçağ Apherodisias kentçiğini işaretlemiştir. Bugünkü Kavak Köyü alanında görünür herhangi bir İlkçağ kalıntısı da bulunmamaktadır.

Neandreia Antik Kenti: Neandreia antik kenti Çanakkale, Ezine ilçesine 20 km. uzaklıktaki Kayacık köyünün kuzey-doğusunda bulunan Çığri dağı üzerindedir.

Neandreia, Hellen dilinde “delikanlı” veya “genç adamın yurdu” anlamındadır. Kentin kuruluşu ile ilgili bilgiler yetersizdir. Arkeolojik kazılarda M.Ö.VII.yüzyıla inen mezarlarla karşılaşılması bu konuda bir fikir vermektedir.

Larissa Antik Kenti: Larissa antik kenti, Çanakkale’nin Ezine İlçesine bağlı Taraklı köyünün bulunduğu yerde idi. Heinrich Kiepert, haritalarında kenti Taraklı’nın 10 km. kuzeyinde, bugünkü Ilıca köyünün olduğu yerde göstermiştir.

Kiepert’e göre Alexandreia Troas’ın 4 km. güneydoğusunda idi. Ramsay’a göre de Taraklı’nın güneyindeki Tuzla Çayı (Satnioeis) kaynağının 6-7 km. kuzeydoğusunda bulunan Kösedere köyü yakınındadır.

Burada görüldüğü gibi araştırmacılar Larissa’nın yerini kesin olarak belirleyememişlerdir. Larissa’nın ismine Strabon, Plinius gibi antik tarihçiler değinmiştir. Ancak yörede arkeoloji kazıları yapılmadığından herhangi bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır.

Alexandreia-Troas: Bu ilkçağ kentinin çok geniş olan kalıntılar alanı, Ezine ilçesinde Odun iskelesinin 3 Km. güneyinde bu bulunan , geyikli Bucağına bağlı Dalyan Köyü yakınındadır.. Adı Truva’daki İskender Yurdu anlamına gelmektedir.M.Ö. 4. Yüzyılda Mekedonya Kralı Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos tarafından kurulmuştur.

Akhilleion Antik Kenti: Ezine İlçesi Geyikli Beldesinin kuzeyinde, deniz kenarında , Yeniköy’den güneye doğru uzanan sırtların en ucunda Beşige burnu üzerinde kurulmuştur. Şehri Midilli Adasında yaşan halk ( Mitilenelile) M.Ö. 7. Yüzyılda kurmuşlardır. Homeros’un İlyada destanında adı geçen Midilli halkı , kenti geliştirmişsi de tam bağımsızlığa hiçbir zaman kavuşamamış olan kent M.S. 1. Yüzyılda varlığını kaybederek boşaltılmıştır.

Paylaşın

Neşeli Muhabbetlerin Ev Sahibi ‘Yalı Han’

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale, bu uygarlıklara ait çok sayıda eser barındırmaktadır. Yalı Hanı ve Çardak Hanı’da (Çardak Kervansarayı) Çanakkale’de bulunan önemli tarihi eserlerdendir.

Yalı Hanı: Yalı Hanı’nın hangi tarihte inşa edildiği bilinmiyor, bilinen tek şey tarihinin 1890’ların öncesine uzandığı.

Yolu Çanakkale’ye düşen hemen herkes kalmış burada, Troya’yı keşfeden Schliemann’dan posta tatarlarına dek binlerce kişiyi ağırlamış bu han 1975 yılına kadar.

Mor salkımlı avlusu da neşeli muhabbetlere ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda yapılan restorasyon sonrası çeşitli kültürel etkinliklerin yapıldığı bir merkez haline gelmiştir.

Şimdi hanın odaları cafe, sanat atölyesi ve kitapçı olarak kullanılıyor.

Çardak Hanı: Çardak Hanı Çanakkale İli Lapseki İlçesi Çardak Beldesindedir. Han, 61,90×18,45 m boyutlarında, iki sahnlı ve ahşap çatılı bir yapı olup kuzey cephesindeki taç kapıda üç kitâbe yuvası bulunmaktadır. Buradaki kitâbelerden birisi yok olmuştur. Diğer iki kitâbeye göre hanın inşasına H.867 / M. 1462-63 tarihinde başlanılmış ve H.868 / M.1463-64 tarihinde tamamlanmıştır.

İçerdeki ve kapı revağındaki sütunlar ve başlıklar devşirmedir. Yapının içinde, uzun kenarlara bitişik olarak 50-60 cm yüksekliğinde seki uzanır. Bu sekilerin yaslandığı duvarlarda ocaklar ve dolap nişleri yer alır.

Çanakkale kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış olması, mimarisinde ve günlük yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın farklı izlerini göstermektedir.

İnsanların yerleşik hayata geçerek, hayvancılık ve tarım yaptıkları Neolitik Dönem (M.Ö. 8000-5500) insanlık tarihi açısından Neolitik Devrim olarak adlandırılır. Bu döneme ait köy yerleşimlerin varlığı Anadolu’nun her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık İlçesi Bademli Köy yakınlarında yüksek doğal bir tepe üzerinde yer alan Coşkuntepe’dir.

Burada yaklaşık olarak M.Ö. 6000 yıllarında yaşamlarını özellikle balıkçılık ve hayvancılıktan kazanan bir halkın var olduğunu ortaya koymuştur. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadasında Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla mevkileri ve Gökçeada’da Uğurlu/Zeytinli mevkiinde M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir.

Kalkolitik dönemi temsil eden yerleşimler yaklaşık olarak M.Ö. 5000 civarında iskan gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe ve Gülpınar’dır.

Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve 1200 yılları arasını kapsayan Tunç Çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi ile temsil edilmektedir. Üst üste on ayrı yerleşim katının oluşturduğu bir höyük görünümündedir. Troia, Ege Denizini Marmara ve Karadeniz dünyasına bağlayan önemli bir noktada yer almaktadır.

Schliemann tarafından bulunan ve uzun yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen altın buluntuların aslında daha önceki bin yılda Troia II de ortaya çıkan soylu sınıfa ait olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık beş metreye varan sağlam sur duvarlarına sahip bir yerleşim olması Troia’nın ne kadar güçlü bir Tunç Çağı yerleşimi olduğunu doğrulamaktadır.

Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki Hint-Avrupa dilinin Anadolu grubuna ait olan Luwi dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği olarak kabul edilebilir. Hitit çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini veya Troas bölgesini nitelediği bilinmektedir.

Çanakkale’de Troia dışında çok sayıda Tunç Çağı yerleşimi daha bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kumtepe, Hanay Tepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı verilebilir. Çanakkale’nin doğu kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da Tunç Çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli, Üyücükler, İkizce gibi)

Hitit İmparatorluğu’nun 1190 yıllarında son bulmasıyla Tunç Çağı yerini Demir Çağ’a bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da birtakım yerli Anadolu halkları egemenlik sürerler. Bunlardan birisi de sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri altına alacak olan Lydia Krallığıdır. M.Ö. 1200 civarında Çanakkale Bölgesi’nde Troia Savaşları’nın başlaması ile Akhalar bölgeye gelmiştir.

M.Ö. 750-550 yılları arasındaki ikiyüz yıllık bir Hellen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz kıyısında olmak üzere bölgede Hellen ticaret kolonisi olarak çok sayıda şehir kurulmuştur. Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos; Aioller tarafından kurulan Sestos, Assos, Dardanos, İonlar tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlu’lar tarafından kurulan Lampsakos bu koloni şehirlerinden bazılarıdır.

Çanakkale Bölgesi’nde M.Ö. 7. yüz yılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir hakimiyet kurduğunu görürüz. Öyle ki, bu dönemde koloni kentleri Lidya kralının izni alınarak kurulmuştur. M.Ö. 6. yüz yılın ortalarına doğru ise Atina, Persler ile yapmış olduğu Salamis savaşını kazandıktan sonra, yönünü bu bölgeye çevirmiştir.

Çanakkale Bölgesi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük Pers imparatoru olan Dareios ve Kserkses ise, Troas Bölgesini daima Avrupa’ya ulaşmak için bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmek için, ilk köprüyü yapan Pers imparatoru Kserkses olmuştur.

M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri Pers egemenliğine karşı ortak bir isyana girişmişlerdir. 387 yılında imzalanan Antialkides Barışı ile Perslere tamamen teslim olmuşlardır.

M.Ö. 334 yılında Makedonya kralı Büyük İskender, Perslere karşı büyük bir harekat başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troas Bölgesi’ne gelmiştir. Burada bugünkü Karabiga yakınlarında Koçabaş Çayı kıyısında ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers ordusunu yenilgiye uğratarak bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir.

Büyük İskender’in ani ölümü üzerine generallerinden biri olan Antigonos M.Ö. 323 sonrasında Çanakkale bölgesini yönetimi altına almıştır. Bölgedeki fazla nüfusa sahip olmayan, küçük, güçsüz ve dağınık halde bulunan kentler bir araya getirilerek Antigoneia (AleksandriaTroas) adı altında büyük bir kent kurulmuştur. Ancak Çanakkale bölgesinin yönetimi İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301) sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan batıdaki Lysimakhos’un eline geçmiştir.

M.Ö. 3. yüz yılın başlarında Balkanlar’da ekonomik zorluklar içinde kalmış olan Galatlar, M.Ö. 280 yılında Çanakkale Boğazını’nı geçerek bölgeye egemen olmuşlardır. Burada fazla kalamayarak doğuya yönelmişlerdir. Aynı dönemlerde Bergama Krallığı’da kurulmuştur.

Bölge ise M.Ö. 280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. M.Ö. 190 yılında Romalılar ile Seleukos kralı III. Antiokhos arasında Magnesia’da yapılan savaştan sonra, savaşın galibi Romalılar bölgeyi bu başarının kazanılmasında kendilerine yardımcı olan Bergama kralı II. Eumenes’e (M.Ö. 197-150) vermişlerdir.

Çanakkale Bölgesi Bergama Kralı III. Attalos’un krallığını M.Ö.133 yılında bir vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine Roma eyalet sistemi içerisine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır.

Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Çanakkale bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’da boğazın geçişini kontrol altında tutmak için bir kale inşa ettirmiştir.

Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma imparatorluğu dönemine rastlamaktadır. 14. yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmışlar ve Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır. Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka beyin Nara Burnu önlerine kadar ilerlemesi ile başlamıştır.

1097’de haçlıların İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu Selçukluları, haçlıların çekilmesinden sonra üst üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir. Beylikler döneminde de Karesi Beyliği sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişletmiştir.

Çanakkale boğazında Türk hakimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği topraklarının büyük bölümünü Osmanlılar kendi topraklarına kattılarsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki hakimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşanın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından da 1356’da Gelibolu’dan sonra Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyıları fethedilmiştir.

I.Murad döneminde Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hakimiyetine geçmiş, fakat Boğaz’ın tamamen kontrolü Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra, Boğaz’ın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bundan sonra, hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de Karadeniz –Akdeniz geçişi ile ilgili hakimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini korumuştur…

Paylaşın

Üç Tanrıçanın Güzellik Yarışması Yaptığı Yer ‘Kallikolone’

Tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasında olan Çanakkale, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Çanakkale’nin ilçelerinden Bozcaada, Çan, Eceabat’ta antik kalıntılar ile doludur. Burada zamanda yolculuk yaparcasına her döneme ait eserler bulunmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Bozcaada, Çan, Eceabat’ta yer alan tarihi kentleri sizler için derledik:

Tenodos: Bugünkü Bozcaada İlçesidir. Antik çağda Leukophrys, Yunan Mitolojisinde ise Tenedos adıyla bilinmekteydi. Derler ki: Denizlerin Efendisi Poseidon’un kimbilir kaç çocuğundan biri, Kyknos adında bir kralmış. Beyçayırı’nın kuzeyinde Lapseki bölgesindeki Miletos Kolonisi, Kolonai kentine hükmedermiş. Onun da Tenes adında bir oğlu varmış.

Tenes’in annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Fakat üvey ana bu ya; Tenes’e iftira etmiş! Üstelik kendisine yalancı tanık olarak birde kavalcı bulmuş. Kral Kyknos bu iftiraya kanmış ve oğlunu bir sandığa koyarak denize attırmış. Sandık yüze yüze gitmiş, boğazdan geçerek Leukophrys Adası’nın sahiline vurmuş. Tenes burada sandıktan çıkmış, adaya yerleşmiş ve ünlü coğrafyacı Strabon’a göre bazılarının Kalydna dediği Leukophrys Adası’nın ismini “Tenes’in Adası” anlamına gelen Tenedos olarak değiştirmiş

Kallikolone Antik Kenti: Çan İlçesi Etili yakınlarındaki antik kallikolone kentinin, üç tanrıça arasında güzellik yarışması yapılan yer olduğu söylenmektedir.

Gergites Antik Kenti: Antik çağ tarihçilerinden Strabon ve Heredot “Gergisler” in yerini belirtirken Çan yöresini göstermiştir. Scliemann’ın Trova’da bulduğu bir yazıtta tüm Gergislerin M.S.188 yılında Roma imparatorluğunun eline geçtiğini yazar.

Agresiz Antik Kenti: İl merkezinin yaklaşık 70 Km doğusunda yer alan antik kent Çan İlçesi (Çanpazarı-Pazarköy) yakınlarındadır.Argiza adı ile de bilinir.(Peutinger levhalarına göre Argesis) Kent uzun süre Efes Metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezlerinden biri olmuştur.

Strabon Lampsakos topraklarında bağcılıkta zengin olan Gergithion adında bir yerden söz eder. Gergithes’ten adını alan ve Gergithiyalı Kephalo’nun doğum yeri olan Gergitha olarak adlandırılan bir kent vardır der. Yöre Bizanslıların eline geçtiğinde Sergis olarak adlandırılmıştır. 14 yy. ortalarında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Sestos (Akbaş) Antik Kenti: Eceabat İlçesine 4 km. uzaklıkta (yalova Köyündedir) , Akbaş limanının hemen üzerindedir. ŞehirM.Ö. 650 yıllarında Aiciler tarafından bir yunan kolonisi olarak kurulmuştur. Sırasıyla, Perslerin, Mekedonyalıların, Romalıların, Bizans ve Osmanlı egemenliğine girmiştir. Bugünkü kalıntılar arasında Akbaş limanı,, Bizans döneminden sarnıçlar, şehir kalesi ve surlar bulunmaktadır.

Protesilaion (Karaağaç Tepe): Seddülbahir Köyü’nün yaklaşık 3 km. kuzey-kuzeydoğusunda, Kirte Deresi’nin hemen batısında, Morto Koyu’ndan yaklaşık 1km. içeridedir. Alüvyal bir ovanın üzerinde oluşmuş bir höyüktür. Höyük, 100m. çapında, ovadan 8m. yüksekliktedir. Arkeolojik yüksekliği yaklaşık 11.5m.’dir. Höyükteki ilk kazılar 1882 yılında Heinrich Schliemann tarafından yapılmıştır. Daha sonra Demangel 1921-1923 yılları arasında kazı yapmıştır.

Kazılar sonucu ele geçen buluntulara göre höyük, Neolitik, Orta ve Geç Kalkolitik, Erken Bronz Çağı, Helenistik ve Roma Dönemleri’nde iskan gördüğü tespit edilmiştir. karaağaç Tepe, Kültür Bakanlığı tarafından 14 Kasım 1980 tarihinde “Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

Maydos (Madytos) Antik Kenti: Fenikeliler zamanında Maditus=Maydos adı ile kurulan ilk şehirdir. Maditus adı iki nüfûzlu kardeşin veya ünlü bir filozofun adına nispetle verilmiştir. Günümüzde ilçe merkezi olan bu yerleşmenin adı Eceabat’tır. Madytos’un tarihçesi hakkında ilk bilgiler İÖ.411 yılına aittir.. O yıl bir Atina donanması, Sparta’ya ve yandaşlarına karşı savaşı yürütürken Madytos’da üslenmiştir.

Elaious Antik Kenti: Elaious antik kentinin yeri, Gelibolu Yarımadası güney ucu yakınında, bugünkü Çanakkale Şehitler Anıtı’nın bulunduğu alan ile, onun batısındaki küçük körfez (Morto Limanı) arasındaydı. Bu körfez de kentin limanı idi. Elaious kenti, İÖ.6.yüzyılda Atinalı göçmenler tarafından kurulmuştur.

Antik kentten günümüze kadar gelebilen pek bir eser bulunmamaktadır. Bugün Çanakkale Şehirleri Anıtı çevresinde rastlanan çanak çömlek kırıkları dışında hiçbir iz bulunmamaktadır. Kentin tapınağı olan Protesilaos tapınağından ise, günümüze gelebilen herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır. Ancak, tapınağın Protesilaos’un mezarı diye bilinen bir Thrak Tümülüsünün yanı başında olabileceği düşünülmektedir.

Ayrıca, haklarında çok az şey bilinen Cynossena Antik Kenti, Arrhianel Antik Kenti’ninde Eceabat civarında kurulduğu düşünülmektedir.

Paylaşın

Tarihi Yapıları İle Görülmesi Gereken Yer ‘Biga’

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Çanakkale’nin en büyük ilçelerinden Biga’da antik kalıntılar ile doludur. Burada zamanda yolculuk yaparcasına her döneme ait eserler bulunmaktadır.

Biga kelimesinin, Yunanca pınar, kaynak anlamına gelen Pegae kelimesinden türeyip zamanla Biga olarak değişti düşünülmektedir. Haber Kaos ekibi olarak varlığı çok eski dönemlere kadar dayan Biga’da yer alan tarihi kentleri sizler için derledik:

Priapos Antik Kenti: Biga İlçesinin Karabiga Bucağının 3 Km kuzey doğusunda Marmara Denizi kıyısında kurulmuştur.İlkçağın geç döenemindeki Helen mitolojisine göre Tanrıça Aphrodite’nin Dionysos’la sevişmesinden doğan oğlunun adıdır.M.Ö. 670 yıllarında miletos Kolonisi olarak kurulduğu sanılan Priapos M.Ö. 5.yy.’da Attik-Delos Deniz Birliğine üye olmuşsada Parion (Kemer) ile Ozikos (Belkıs-Erdek) Arasında kaldığı için pek gelişememiş Adresteia’nın iskelesi olarak kalmıştır.

Kent M.Ö. 334 yılında Mekedonya Kralı Büyük İskender geldiğinde hemen teslim olmuştur. Kentin birkaç km. güneyinde şimdiki Çınarköprü Köyü yakınlarında büyük İskender!in ordusu ile Pers Ordusu arasında ” Granikos Meydan Savaşı” olarak anılan büyük bir savaş olmuş, yaklaşık 10.000 kişinin çarpışması sonucunda İskender büyük zafer kazanmıştır. Romalılar’ın egemenliği sırasında Priapos kenti Parion (Kemer) ile birleştirilmiştir.Evliya Çelebi Türk devrinin Karabiga’sını anlatırken 6 köşeli bakımsız bir kalesi olduğundan söz etmektedir. Yörede ayrıntılı bir kazı yapılmamıştır. Tarihi kalıntıları geniş bir alanda bulunmaktadır.

Parion Antik Kenti: Biga İlçesi Kemer Köyü yakınında yer alır. İlkçağ Helen inancına göre truvalı Priamos’un oğlu Paris’in adını taşır. “Paris’in yeri” anlamına gelir.

M.Ö. 8.yy.’da kurulduğu sanılmaktadır. Parion kalıntıları bu gün tamamen toprak altında olup, üzerini çalılar kaplamaktadır. Gelişi güzel kazılar yada rastlantılar sonucu elde edilen belge ve bilgilerden şehirde ( M.Ö. 8.-M.Ö 5.yy.) eski Yunan devri ile Helenestik Devir (M.Ö.330-30) Yunan eserleri ve Roma (Bilhassa İmparator Avgustos devri) ile Bizans devrine ait kalıntılar olduğu anlaşılmaktadır.

Bu kalıntılarda su kemerleri, tapınak, yada yunak ile tiyatro, kale, kale duvarları, ve lahitlerden ibarettir. Köy içinde tesadüfen ortaya çıkan taş yapıtları ve lahit örneklerini çözmek mümkündür. Köyün adını aldığı su kemeri (Kemer Köyü) köyün hemen girişinde olduğu görülmektedir.

Pagae (Pigas) Antik Kenti: Antik Çağ’da Biga İlçesinin sınırları içerisinde eski Pegea kenti vardı. Biga adı bu kentten kaynaklanır. İl merkezinin yaklaşık 90 km doğusundadır.

Adrasteia Antik Kenti: Çeşitli kaynaklarda Gümüşçay Beldesi’nde, Kocabaş Çayı’nın sol yakasına kurulmuş antik bir kenttir. “Karabiga Beldesi’nin batı tarafında Priapos ile Parion kentleri arasındaki bir kentten Adrestia” diye anıldığıda iddialar arasındadır.

Paylaşın

Tarihi Kentlerin Kesişme Noktası ‘Bayramiç’

Tarihi ve doğal güzellikler açısından çok önemli bir nokta bulunan Çanakkale, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Çanakkale ili sınırları içerisinde birçok tarihi kent bulunmaktadır.

Çanakkale Bayramiç’te bu tarihi kentlerin bulunduğu önemli merkezlerdendir. Haber Kaos ekibi olarak Bayramiç’te yer alan tarihi kentleri sizler için derledik:

Skepsiz Antik Kenti: Kentin ilk yerleşim yeri Bayramiç ilçesinin 18 Km. güneydoğusundaki Evciler Köyü idi. Sonradan Bayramiç’in 10 Km. doğusundaki Kurşunlu Köyü’nün bulunduğu yere taşınmış olup iki yerleşme merkezi arası 11 Km.dir. Her iki Skepsiz’in de ne zaman kurulduğu, ne zaman yer değiştirdiği tam bilinmemektedir. Ancak adının Helen dilinden gelmesi, kuruluşunun Troas içlerine Aiolialı Helenlerin göç etmeye başladığı çağdan önceye gitmediğinin belirtisidir. Bu kuruluş olasılıkla M.Ö. 6. Yüzyıl başına , yer değiştirme ise M.S.1. yüzyıla denk gelmektedir.

Yazılı kaynaklarda, yörede yüksek surlarla çevrili bir kale ve Athena tapınağı olduğu bildirilmektedir. Bayramiç İlçesi kurulurken, bu kentin mimari kalıntıları kullanıldığından kent yok olmuştur. Yörede yeterli bir araştırma yapılmamıştır.

Gergis Antik Kenti: Gergis’in bulunduğu yer günümüzde kesinlik kazanamamış, bu konuda bazı iddialar ortaya atılmıştır. J.M.Cook,Gergis’in Bayramiç’ten 14 km. daha kuzeydeki Karıncalı köyü yolu üzerinde bir tepede olduğunu söyler.

Gergis sözcüğünün sonundaki ıs takısı Bilge Umar’a göre Hellen eklemesidir. Ayrıca Gerga’nın Hellen dilinde bir anlamı olmadığını da belirtir. Xenephon’da da ismi geçen Gergis’i Herodotos da Troas bölgesinin yerli halkı olan Troia’lılarla aynı soydan geldiği düşüncesindedir.

Kaynaklara göre surlarla çevrili kentte en tepede bir Athena mabedi vardı. Skepsis’in kadın Satrabı Mani’nın hazinesini burada sakladığına dair bir rivayet vardır. Kentin bulunduğu yer olarak iddia edilen alanda devşirme taşlar dışında belirli bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır .

Pınarlıtaş (Pıynarlıtaş): Evciler ile güneyindeki Kızıltepe arasında kalan Karanlık Dere yakınlarında yer almaktadır. Bugün yüzeyden bazı duvar kalıntıları ve pişmiş toprak tanrıça figürinlerine ait parçalar görülebilen yerleşim olasılıkla bir kutsal alanla ilişkili olmalıdır.

Palaiskepsis Antik Kenti: Tongurlu Köyü kuzeyindeki İkizce (=Ekizce) Tepesi üzerinde yer almaktadır. Menderes nehrinin kuzeyindeki en büyük yükseltilerden biri olan Ekizce tepesinde de büyük ve küçük olmak üzere iki tepe bulunmaktadır. A.D.Mordtmann tarafından 1850’lerde ilk araştırmalar yapılan İkizce’deki kalıntıların hangi kente ait olduğu uzun süre tartışılmış, Skepsis’in yerinin kesinlik kazanması sonrasında buranın da Palaiskepsis (=Eskiskepsis) olduğu kabul edilmiştir (Mordtmann 1925: 325).

Palaiskepsis’in kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmemesine karşın, Strabon, önceleri Palaiskepsis’te yaşayan yerli halkın daha sonra Skepsis’e göç ettiğinden söz etmektedir (Strabon XIII,1,52). Palaiskepsis’i 1967’lerde gezen J.M.Cook, İkizce’de çok köşeli taşlardan yapılmış duvarları bulunan bir sur kalıntısı ile oldukça erken dönemlere ait çanak çömlek parçalarına rastlar.

Marpessos Antik Kenti: Kelime anlamı olarak “Marpessa’nın Kenti” anlamına gelen Marpessos konusundaki bilgilerimiz Step Byzantius ve Pausanias’ın anlatımlarından kaynaklanmaktadır. Bunlara göre yerleşim Pıtıreli ile Zeytinli ve Zerdali Köyleri arasında yer almaktadır. 1890 larda ilk R.Kiepert tarafından araştırılan yerleşimden günümüze kadar önemli kalıntı gelmemiştir (Başaran 2002: 55).

Kleandria Antik Kenti: J.M. Cook ,Kayalıdağ ile Künktaşı Dağı arasında kalan Kursak Çay Vadisinde oldukları düşüncesindedir.Bu durumda Gordos Söüğütgediği ile Hacıbekir Köyleri arasında olmalıdır. Ancak bu bölgede henüz ayrıntulı olarak araştırılmış değildir (Prof.Dr. Cevat Başaran).

Kenchreai Antik Kenti: Kenchreai Bizans Çağında Homeros’un  doğum yeri olarak  saygı görmesiyle  önem taşımaktadır. İlk A.Brückner  tarafından sözü edilen Kenchreai Ballı Dağı üzerinde tanımlanmaktadır. Choiseul -Gouffier ise Çığrı Dağının üzerinde  bulunduğunu kabul etmektedir. Yeri konusunda  antik yazarlarca  tam bir fikir birliği  bulunmaktadır.

Gordos Antik Kenti: J. M.Cook ,Kayalıdağ ile Künktaşı  Dağı arasında  kalan  Kursak Çay Vadisinde  oldukları düşüncesindedir.Bu durumda Gordos  Söüğütgediği ile Hacıbekir Köyleri  arasında olmalıdır. Ancak bu bölgede  henüz ayrıntulı olarak  araştırılmış değildir.

Andeira Antik Kenti: Antik çağdaki adıyla tanıdığımız ancak bugün kesin yerini bilemediğimiz kent hakkındaki bilgilerimiz Strabon’un anlatımlarına dayanmaktadır (Strabon XIII,1,56).

Strabon Kazdağı eteklerindeki yerleşimleri sıralarken, Skepsis’ten sonra, Andeira, Pionia ve Gargara topraklarına gelindiğini belirtmektedir. Bu durumda oldukça küçük bir yerleşim olan ve daha çok kutsal alanıyla adından söz ettiren Andeira, şimdiki Evciler ile Çavuşlu arasında   yer alan yer alan bir dere yatağında bulunmalıydı.

Paylaşın