Akciğer Kanseri Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasına Akciğer Kanseri denir. Yayılım gösterme özelliği olan akciğer kanserinde yakın doku ve organların yanında beyne kadar yayılma durumu söz konusu olabilir.

Haber Merkezi / Dünyada oldukça fazla görülen ve en fazla ölümle sonuçlanan kanser çeşitleri arasında gelen Akciğer Kanseri, sessiz ilerleyen ve ilk evrelerde belirti vermeyen kanser türleri arasında gelmektedir.

Akciğer kanseri belirtileri nelerdir?

Akciğer kanseri belirtileri hastalık oldukça ileri aşamalara gelene kadar önemli şikayetlere yol açmayabilir. Akciğer kanserinin belirti vermeden ilerlemesi, bu kanseri bu kadar tehlikeli yapan en önemli faktördür. Kişinin kanser olduğunu düşündüren belirtiler arasında;

Sigara kullanan ve buna bağlı kronik bronşiti olan birinin, mevsimsel öksürük ve balgam şikayetlerinin süreklilik kazanması, giderek artan nefes darlığı, balgamda kan görülmesi, özellikle sırtta kürek kemiklerinin arasına veya omuzlara yayılan batıcı nitelikte göğüs ağrısı, nedensiz kilo kaybı, ses kısıklığı, hırıltılı solunum, çok yorgun hissetme kanser için şüphe uyandırması gereken şikayetlerdendir.

Akciğer kanseri bazı kişilerde öksürük, hırıltılı solunum, nefes almada zorluk, göğüs rahatsızlığı olmasına rağmen  erken aşamada  genellikle dikkate değer bir belirti ortaya çıkarmaz. Hastaya farklı nedenlerle göğüs filmi ya da CT taraması yapıldığında tesadüfen teşhis edilebilir.

Akciğer kanseri risk faktörleri nelerdir?

Akciğerde tümör görülmesini tetikleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Sigara, puro ve pipo kullanımı, pasif içiciler (tütün dumanına maruz kalanlar), toksik gazlara maruz kalma, asbest, hava kirliliği ve akciğer hastalıkları (geçirilmiş tüberküloz) bu hastalığa yakalanma riskini arttıran faktörler arasında yer almaktadır.

Akciğer kanseri türleri nelerdir?

Akciğer kanseri, farklı hücre türlerini temsil eden ve farklı tedavi gereksinimi duyan iki ana gruba ayrılır. Her iki grup için de ayrı tedavi yöntemleri vardır:

  • Küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK)
  • Küçük hücreli akciğer kanseri

Küçük hücreli akciğer kanseri daha hızlı ilerleyen ve tanı konulduğunda çoğunlukla uzak metastazları olan kanser tipidir. Hastaların %85’i küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK), % 15 i ise küçük hücreli akciğer kanseridir.

Akciğer kanserinin komplikasyonları nedir?

Akciğer kanserinde en büyük komplikasyonlar arasında kanserin metastaz yapması gelmektedir. Akciğerde oluşan kontrolsüz hücre çoğalması zamanla yakın organlar ve hatta beyne kadar ilerlemektedir. Bu yayılmayla pek çok organ etkilenmekte ve fonksiyonunu kaybetmektedir. Bununla birlikte toplardamarlarda tıkanmalar da meydana gelmektedir.

Akciğer kanseri için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Geçmeyen öksürük, balgam ve kanlı balgam gibi belirtiler gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden doktor randevusu oluşturmalısınız. Randevu öncesinde doktorunuza yardımcı olmak için tüm şikayetlerinizi not edebilirsiniz.

Akciğer kanserinin tetkik yöntemleri nelerdir?

Akciğer kanserinde hasta şikayetleri ve fizik muayene sonrasında akciğer filmi çekilmektedir. Çekilen filmde kitle görülmesiyle tümörün yerini ve boyutunu saptamak için bilgisayarlı tomografiye başvurulur. Daha sonrasında ise bronkoskopi ile akciğere biyopsi yapılarak parça alınmakta ve patolojik incelemeye gönderilmektedir. Patolojiden gelen sonuç ile PET-CT çekilmekte ve klinik evreleme yapılmaktadır.

Akciğer kanserinin tedavi yöntemleri nelerdir?

Akciğer kanserinde tanıyla birlikte tedaviden önce kanser evrelendirilerek ve hastanın genel sağlık durumuna göre uygun tedavi seçenekleri belirlenmektedir. Tümörün büyüklüğü ve yayılımına göre evreleme yapılmaktadır. Hastalığın I. ve II. erken evrelerinde cerrahi tedavi ile tümörlü dokular ve etrafındaki bir miktar sağlam doku çıkarılmaktadır. Bazı durumlarda tüm akciğer lobunun alınması da söz konusu olmaktadır. Ameliyat sonrası tüm kanserli doku ortadan kaldırıldığı için ekstra bir tedaviye ihtiyaç duyulmamaktadır. Kanserli hücrelerin çıkarılması mümkün olmayan III. evrede ise ışın tedavisi ve ilaç tedavisi olarak bilinen radyoterapi ve kemoterapi uygulanmaktadır. VI. evrede ise kemoterapi tedavisi ile yalnızca hastanın şikayetleri azaltılması için ve hastanın ömrünü uzatmak ve yaşam kalitesini arttırmak için yapılmaktadır.

Akciğer kanseri hastaları için yaşam stili önerileri

Akciğer kanseri hastalarının teşhis konulduktan sonra sigara alışkanlığını kesinlikle bırakmaları gerekmektedir. Bunun yanında tedavi programına uyum göstermeleri ve istekli olmaları tedaviyi olumlu yönde etkileyecektir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Akciğer Apsesi Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Akciğerde birtakım bakteriler ve hastalıklar birlikte boşluklar oluşmaya başlar ve bu boşluklar irinle dolmaya başlamasıyla ortaya çıkan hastalığa Akciğer Apsesi denir.

Haber Merkezi / Akciğer Apsesi’ne neden olan iki önemli mikro organizma gelmektedir. Bunlar, stafilokok ve A grubu streptokok bakterileridir.

Akciğer Apsesi’nin belirtileri nelerdir ?

Akciğer apsesinde ateşli hastalıkların belirtileri bulunmaktadır. Ateş, titreme, balgam çıkartma ve öksürük şikayetleri bulunur. Ateş yükselme döneminden sonra, apsenin içinde bulunan irinin bronş yoluyla boşalması sonucu düşer. Bu sırada hasta, sürekli, koyu kıvamlı ve çevresindeki insanları rahatsız edecek bir kokuya sahip olan kötü kokulu balgam çıkarır. Bu süre zarfında ateş inip, çıkmaya devam eder. Kan tükürme görülmeye başlanır. Çıkarmış olduğu balgamın rengi sarı, yeşil ve içinde kan bulunması nedeniyle kırmızı ya da kahverengi olabilmektedir. Eğer akciğerde bulunan apse, ciğer zarına yakın bir yerde ise, batma tarzında ağrı görülebilmektedir.

Akciğer Apsesinin komplikasyonları nedir?

Akciğer apsesi tedavi edilmediğinde apse yayılmakta ve hayatı ciddi anlamda tehlikeye atmaktadır. Malnütrisyon, kaşeksi, sıvı ve elektrolit dengesinde bozulmalar da meydana gelmektedir.

Akciğer Apsesi için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Akciğer apsesinin erken belirtileri diğer hastalıklarla karıştırılabileceği için pek çok hasta doktora başvurmakta gecikmektedir. Bu yüzden ortaya çıkan belirtilerde doktor randevunuzu oluşturmanızda fayda var. Randevu öncesinde şikayetlerinizi ve sorularınızı not edebilirsiniz.

Akciğer Apsesinin tetkik yöntemleri nelerdir?

Akciğer apsesinde hasta şikayetleri ve doktorun yaptığı fizik muayene sonrasında akciğer filmi ve akciğer grafisi çekilmektedir. Tomografi ile apsenin yeri ve yayılımı incelenmektedir. Bunun yanında balgam incelemesi ve kan kültürü gibi birtakım testler yapılmaktadır.

Akciğer Apsesi’nin tedavi yöntemleri nelerdir ?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, hangi nedende ötürü apse oluyorsa, ona yönelik antibiyotik tedavi uygulanmaktadır. Ateş düşürülüp ve apse boşluğu kapandıktan sonra antibiyotik tedavisine devam edilip, apsenin boşaltılması için drenaj yöntemi uygulanabilmektedir. Eğer uygulanan bu ilaç tedavisine rağmen hasta da bir iyileşme söz konusu değil ise, bu durumda cerrahi işlem uygulanır ve hasta akciğer kısmı çıkarılır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Akalazya Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Akalazya (Achalasia), yeme işlemi sırasında yemek borusunun kasılamaması ile ortaya çıkan hastalıktır. Bu hastalık ortalama olarak 2-3 yıl içerisinde gelişmektedir.

Akalazyalı hastalar yutma sırasında yemek borusu ile mide arasındaki kapağın  açılamaması nedeniyle lokmanın takıldığını hissederler. Yutulan lokmalar yemek borusunda birikir, miktarı ve ağırlığı artınca kapağı zorla açarak mideye geçer. Bolca su içerek yutmaya çalışırlar. Hastalık genellikle yavaş ilerler, belirtiler başlangıçta hafiftir. Hastalar zaman geçtikçe yavaş yavaş bu durumlarına alışırlar,  bu hallerini normal zannedebilirler. Çoğunlukla doktora gecikmeli başvururlar. Akalazya ilerlediğinde yemek borusunun yapısını bozarak genişlemesine neden olur.

Akalazya hastalığının belirtileri:

Yutma güçlüğü (disfaji, dysphagia) akalazyanın en önemli belirtisidir. Regürjitasyon ikinci sıklıkta karşılaşılan belirtidir. Mideye geçemeyip yemek borusunda birikmiş gıda artıkları ve sıvılar geriye ağıza doğru gelir. Reflü hastalığında da benzer bir şey olduğu için akalazya hastaları yanlışlıkla reflü hastası zannedilebilir. Regürjitasyon gece olursa geri  kaçan şeyler uyurken nefes borusuna kaçabilir. Göğüs ağrısı akalazyada sık görülen bir başka önemli belirtidir. Daha çok genç akalazyalı hastalarda görülür. Çoğu hastada zamanla kendiliğinden azalıp kaybolur. Bazılarında bir kaç yıl devam edebilir. Yemek borusunda uzun süre bekleyen besin artıkları bakterilerin etkisiyle bozularak kokuşmaya, mukozada tahrişe ve reflü hastalığındakine benzer şekilde yanma hissine yol açabilir.

Akalazyanın Nedenleri Nedir?

Akalazya, yemek borusunda (özofagus) bulunan kasların sinirlerinde meydana gelen hasarla ortaya çıkmaktadır. Çeşitli hastalıklarla veya ortada sebep yokken bile yemek borusundaki kapakçığı besleyen sinirlerin ölmesiyle hastalık ortaya çıkmaktadır. Hastalıkta genetik yatkınlığında etkili olduğu düşünülmektedir.

Akalazyanın Risk Faktörleri Nedir?

Genetik yatkınlık, mide rahatsızlıkları, 20-30 yaşlar ve kadınlar akalazyada risk oluşturmaktadır.

Yemek yerken oldukça fazla zorlanan akalazya hastaları toplum içinde yemek yemekten çekinirler. Bir süre sonra hastalarda utangaçlık ve depresyon baş göstermektedir. Bunun yanında yemek borusunda kanamalar meydana gelmektedir. Yemek borusunda tahriş ve yırtılmalar söz konusudur.

Akalazya için Doktor Randevusu Öncesi Neler Yapılmalıdır?

Yutma zorluğu, göğüste tıkanma ve geğirme belirtilerinde vakit kaybetmeden doktor randevusu oluşturmalısınız. İlk evrelerde belirti vermeyen akalazyada hastalığa karşı düzenli olarak doktor kontrolüne gitmenizde fayda var. Randevu öncesinde belirtileri ve süresini not edebilirsiniz.

Akalazyanın Tetkik Yöntemleri Nelerdir?

Akalazya hastalığında vakaların pek çoğu ileri evrelerde doktora gitmekteler. Akalazya hastalığında, çekilen filmlerle yemek borusundaki genişleme incelenmektedir. Tanı koymak için ne yazık ki yeterli bir yöntem bulunmamaktadır. Bu yüzden hasta radyolojik, endoskopik ve manometrik olarak incelenmektedir. Bu testlerde özofagusun yapısı incelenerek tanı konulmaktadır.

Akalazyanın Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Akalazyada yutma işlevini kolaylaştırmak için tedaviler uygulanmaktadır. Ölen ve hasar gören sinirler ne yazık ki tedavi edilememektedir. Buna bağlı olarak ilaç tedavisi, botoks enjeksiyonu, dilatasyon ve miyotomi olarak farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır. İlaç tedavisinde kasları gevşeten ve basıncı düşüren nitrat ve kalsiyum bazlı ilaçlar kullanılmaktadır. Dilatasyon yönteminde balon dilatörler kullanılarak genişletme işlevi yapılmaktadır. Bu tedavi yönteminden sonra hastaların 5 yıl sonra tekrar dilatasyon yaptırması gerekmektedir ve işlem tekrarı arttıkça başarı oranı düşmektedir. Bunun yanında yemek borusunda delinme, kanama, sırt ve göğüs ağrısı gibi komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Akalazya Hastaları için Yaşam Stili Önerileri

Akalazya hastalarının yemeklerini yavaş yemeleri, iyice çiğnemeleri ve su ile tüketmeleri faydalı olacaktır. Bunun yanında çikolata, asitli gıdalar, sos ve alkol gibi reflüyü artıran gıdalardan uzak durmaları gerekmektedir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Ailevi Akdeniz Ateşi Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Özellikle Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkelerde sıklıkla görülen Ailevi Akdeniz Ateşi, ataklar halinde karın ağrısı, ateş şikayetleri ile kendini belli eden ve akut apandisit ile karıştırılabilen otozomal resesif (çekinik) geçişli kalıtsal bir hastalıktır.

Genel olarak Familial Mediterranean  Fever (FMF) adı ile bilinmektedir.

Ailevi Akdeniz Ateşinin belirtileri nedir?

Tekrarlayan ateş ve karın ağrılarıyla gelen ataklar Ailevi Akdeniz Ateşi’nde en karakteristik belirtiler arasında gelmektedir. Ataklar 3-4 gün sürmektedir. Orta ve yüksek seyreden ateş 40 C’ye kadar yükselmektedir. Şiddetli karın ağrısı, diz ve ayaklarda ağrılar, ağrı oluşan yerlerde meydana gelen kızarıklıklar, şişlikler, iltihaplanmalar, bulantı ve kusma diğer belirtiler arasında gelmektedir.

Ailevi Akdeniz Ateşinin nedenleri nedir?

Nedeni tam olarak bilinemeyen hastalıkta genetik önemli bir rol oynamaktadır. Ailesinde Ailevi Akdeniz Ateşi olan kişilerde hastalığın görülme olasılığı çok yüksektir.

Ailevi Akdeniz Ateşinin risk faktörleri nedir?

Ailesinde Ailevi Akdeniz Ateşi olanlar hastalıkta risk faktörü oluşturmaktadır.

Ailevi Akdeniz Ateşinin komplikasyonları nedir?

Ailevi Akdeniz Ateşi, çeşitli organlarda protein bazlı olan amiloid maddesinin birikmesine neden olmaktadır. Oldukça tehlikeli olan bu madde, organlara ve damarlara zarar vermekte ve hastanın hayatını tehlikeye atmaktadır. Sebep olduğu hastalıklar arasında böbrek yetmezliği, düşük ve kısırlık gelmektedir.

Ailevi Akdeniz Ateşi için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Düzenli kontrol gerektiren bir hastalık olan Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığında doktor randevusu öncesinde atakların geldiği dönemler, süresi, ortaya çıkan semptomlar ve diğer bilgiler kaydedilmeli ve doktorla paylaşılmalıdır.

Ailevi Akdeniz Ateşinin tetkik yöntemleri nelerdir?

Genetik kaynaklı olan hastalıkta yapılan laboratuvar incelemeleri sonucunda ilgili genlere rastlandığında teşhis kesin olarak konulmaktadır. Genetik inceleme oldukça maliyetli olduğu için doktor kontrolleri, ortaya çıkan belirtiler ve ailedeki hastalık hikayesi ile de tanı konulmaktadır.

Ailevi Akdeniz Ateşinin tedavi yöntemleri nelerdir?

Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığında Kolşisin adlı ilaç ile tedavi uygulanmaktadır. Uygulanan ilaç tedavisi hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik değil; atakların gelme süresini uzatmak, ağrı şiddetini düşürmek ve atak süresinin kısaltmak için uygulanmaktadır. Uygulanan ilaç tedavisi ile protein bazlı amiloid birikmesi de engellenmektedir.

Ailevi Akdeniz Ateşi hastaları için yaşam stili önerileri

Ailevi Akdeniz Ateşi olan hastaların doktor kontrollerini düzenli olarak yapmaları gerekmektedir. Düzenli ilaç kullanımı gerektiren hastalıkta, ilacın dozu iyi ayarlanmalı ve kontrolsüz tüketilmemelidir.

Paylaşın

Ağrılı İdrar Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Ağrılı idrar, bir diğer adıyla ‘’Dizüri’’ kısaca idrar yaparken ağrı hissetmek olarak tanımlanabilir. Ağrı genellikle idrarın mesaneden çıkış noktasına ulaşırken geçtiği idrar kanallarında meydan gelmektedir.

Herkesin karşılaşabileceği sık yaşanan şikayetlerdendir. Fakat kadınlarda görülen idrar yolu enfeksiyonlarında en sık görülen belirtiler arasında gelmektedir. İdrar yollarında oluşan enfeksiyon sonucu gelişen ağrılı idrar, erkeklerde de sıklıkla görülür.

Dizürinin Nedenleri Nelerdir?

Ağrılı şekilde idrara çıkmaya birçok faktör sebep olabilmektedir. Bu faktörler arasında sık şekilde karşılaşılanlar;

Mesane taşları; mesane taşlarının idrar yollarında oluşturduğu enfeksiyon kaynaklı olarak idrar yapma sırasında oluşan ağrılar. Bu enfeksiyon cinsel yolla kolay şekilde bulabilir.

Sistit; mesanede oluşan enfeksiyondur. Özellikle idrara çıkma esnasında şiddetli ağrılara sebep olur. Bu enfeksiyon cinsel yolla kolay şekilde bulabilir.

Böbrek taşları

Mantar enfeksiyonu

Prostat sorunları; büyüme gösteren prostat idrarın akışını engellemeye, tahrişlere ve ağrılara sebep olur. Özellikle ilerleyen yaşlarda meydana gelen prostat sorunundan kaynaklı olarak birçok erkekte dizüri hastalığı da yaşamaktadır.

Tıbbi işlemler; idrar yolları için uygulanmış olan bazı işlemler sonucunda idrar yolları iltihaplanması oluşur ve ağrılı idrara çıkma kaçınılmaz bir hal alır.

İdrar yolarında oluşan daralmalar; hastanın başından geçmiş olan belli başlı travmalar ve devamlı olarak enfeksiyon kapılması idrar yollarında daralmalara sebep olur ve ağrılı idrara çıkma kaçınılmaz bir hal alır.

Coli bakterisi; bakteri kalın bağırsaktan idrar yollarına inebilen bir bakteridir. İdrar yollarından şiddetli ağrılara ve enfeksiyona sebep olur.

Peki ne zaman doktora gitmek gerekir:

İdrar yaparken yaşanan ağrı geçmiyorsa

İdarda kan varsa

Penis yahut vajinadan akıntı geliyorsa

Vücut ateşi yüksekse

Sırt ve kanat bölgelerinde ağrı hissediliyorsa

Böbrek yahut mesane taşı düşürülüyorsa

Ağrılı idrarın risk faktörleri nedir?

Böbrek taşları, mesane taşları, idrar yolu enfeksiyonları, sistit, menopoz, kadın cinsiyeti ve hamilelik ağrılı idrarda risk faktörü oluşturmaktadır.

Ağrılı idrarın komplikasyonları nedir?

Temelde enfeksiyonlar sonucu ortaya çıkan ağrılı idrarda en büyük komplikasyonlar arasında böbrek hasarları gelmektedir. Tedavi edilmediğinde ciddi böbrek hastalıklarına yol açmaktadır. Hamile kadınlarda görülen ağrılı idrarla birlikte düşük riski veya erken doğum gibi komplikasyonlar meydana gelmektedir.

Ağrılı idrarın tetkik yöntemleri nelerdir?

Ağrılı idrar şikayetler ve birtakım testler sonucunda teşhisi kolay konulan hastalıklar arasında gelmektedir. İdrar testi ve idrar kültürü ile kolaylıkla sonuca ulaşılır. İdrar testinde ağrılı idrara yol açan bakterilere bakılır ve uygun tedavi belirlenir.

Ağrılı idrarın tedavi yöntemleri nelerdir?

Ağrılı idrarın tedavisinde öncelikle ağrılı idrara sebep olan hastalıklar tedavi edilmelidir. Yapılan testlerle ağrılı idrara neden olan bakteriler ortaya çıkarılır. Buna göre ilaç tedavisi uygulanır. Genellikle antibiyotik ilaçlarla birkaç gün içinde belirtiler ortadan kaybolmaya başlar. Bunun yanında bakterilerin vücuttan atılmasını kolaylaştırmak için bol bol su tüketilmesi gerekmektedir. Karnın alt kısmına sıcak su torbası ile ılık kompres yapılabilir.

Ağrılı idrar hastaları için yaşam stili önerileri

Ağrılı idrarda doktorun verdiği ilaç tedavisinin yanında bol su tüketilmelidir. Kişisel temizlik çok önemlidir. Enfeksiyonların sebep olduğu ağrılı idrardan kurtulmak ve önlem almak için günlük olarak iç çamaşırı değiştirilmeli ve pamuklu çamaşırlar tercih edilmelidir. Bunun yanında genital bölgenin temizliğine de ayrıca özen gösterilmelidir. Islak mendil kullanılmamalı su ile temizliği sağlanmalıdır.

Paylaşın

Ağız Kokusu Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Ağız kokusu (Halitosis) ağızdan veya burundan gelen, hem kişiyi hem de çevresindekileri rahatsız eden nefesteki çirkin kokudur. Kötü ağız kokusu kişiler arası iletişimi olumsuz etkilediği gibi, kişide sosyal baskı, psikososyal stres ve özgüven problemleri olusmasına yol açmaktadır. Hatta Ağız Kokusu (Halitosis) bu problemden ötürü sosyal ve bireysel izolasyonlar da görülebilmektedir.

Ağız kokusu bir hastalık değildir, ancak pek çok hastalığın habercisi de olabilir. Bu yüzden patolojik ve fizyolojik olarak ikiye ayrılmaktadır.

Fizyolojik ağız kokusu; diş aralarında, diş ve dil yüzeylerinde birikmiş ancak temizlenmemiş bakteri plağı ile sindirim kanalındaki gazların, ağzımızın gece boyu kapalı kalmasına bağlı olarak sabah hissedilen kokularıdır. Bazı yiyeceklere bağlı oluşan oluşan kokular da fizyolojiktir. 

Ağız kokusu herkeste görülür mü?

Kötü ağız kokusu toplumda sıkça ve her yaşta görülmektedir. Yetişkinlerin en az %50’sinde hayatlarının bir döneminde, özellikle sabah kalktıktan sonra sosyal olarak kabul edilemeyecek derecede ağız kokusu vardır.

Yapılan araştırmalar, erkeklerde kadınlara oranla 3 kat daha fazla ağız kokusu olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, 20 yaş üzeri bireylerde de gençlere oranla 3 kat fazla gözlemlenmektedir.

Ağız kokusunun nedenleri nedir?

Ağız, vücudumuzda en yoğun şekilde bakteri bulunduran yerdir. Gıda artıklarının gün be gün diş aralarında, diş ve dil yüzeylerinde birikmelerine rağmen doğru şekilde temizlenememesi sonucu oluşan bakteri plağında yer alan bu bakterilerin oluşturduğu kükürt salınımı ve bazen de tükrük akış hızının ve temizleme kapasitesinin azalması sonucu ağız kokusu ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında sigara kullanımı, mide problemleri, bademcik iltihabı, şeker hastalığı ve sinüzit gibi pek çok hastalık da ağız kokusuna sebep olmaktadır.

Ağız kokusunun risk faktörleri nedir?

Ağız kokusu, esasen ve çok büyük oranda, doğru teknikle diş fırçalamadıkları ve diş ipi veya diş arası fırçasıyla diş arası temizliği yapmadıkları için ağız hijyeni bozuk olan pek çok kişinin yaşadığı bir problemdir. Şeker hastalığı, sigara kullanımı, ağız kuruluğu, ağızdaki enfeksiyonlar, reflü gibi mide rahatsızlıkları, bademcik iltihabı, sinüzit ve öz bakımın bozulduğu ciddi nörolojik veya psikiyatrik hastalıklar ağız kokusu için risk faktörleridir.

Ağız kokusunun komplikasyonları nedir?

Ağız kokusunun özellikle psikolojik komplikasyonları bulunmaktadır. Evli bireylerde sorun büyüktür, mutlaka tedavisi gerekir. Yine kişinin iş ve sosyal hayatına etkisi de yüksek düzeydedir. Ağız kokusu varlığında, sosyal ortamlardan kaçınma, beraberinde sosyal dışlanma, özgüven kaybı ve içe kapanıklık gibi sosyal fobi bulguları görülebilir.

Ağız kokusu için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Ağız kokusu için pek çok kişi doktora gitmeye gerek duymaz, zira durumun farkında değillerdir veya bu sorunu iyice yadsımışlardır. Ancak ağız kokusunun sebebi ciddi hastalıklar da olabilir veya zaten kişinin sosyal hayatını bozmaktadır. Bu yüzden vakit kaybedilmeden doktor randevusunun alınması ve doktora şikâyetlerin doğru aktarılması gerekmektedir.

Ağız kokusunun tetkik yöntemleri nelerdir?

Ağız kokusunda tanı koymak için doktor muayenesini yeterlidir.

Ağız kokusunun tedavi yöntemleri nelerdir?

Ağız kokusu toplumun çok büyük bölümünde görülen bir problemdir. Ağız kokularında dişlerin, diş aralarının ve dilin doğru teknikle temizlenmesi ağız kokusunun önüne geçmede oldukça etkili olmaktadır. Özellikle dil yüzeylerinde oluşan , “dil pası” diye adlandırılan ve elbette bakteri içeren tabaka da ağız kokusuna neden olmaktadır. Bu yüzden dişler fırçalandıktan sonra dil yüzeylerinin de ara taraftan öne doğru süpürme hareketiyle, macunla veya macunsuz, 6-7 defa fırçalanması gerekmektedir. Gargara kullanımıyla da temizlik desteklenebilir. Patalojik ağız kokusunda ise öncelikle çürükler tedavi edilmeli, diş taşları temizlenerek ağız kokusuna sebep olan durumlar ortadan kaldırılmalıdır.

Ağız kokusu olan hastalar için yaşam stili önerileri

Ağız kokusu olan kişiler öncelikle mutlaka diş hekimine muayene olup diş eti hastalığı olup olmadığını öğrenmeli ve gerekiyorsa diş taşı temizliği de denen başlangıç düzey diş eti tedavisini yaptırmalıdır. Bu tedavi sırasında, ağız hijyenini tam olarak nasıl temin edeceğini öğrenmesi şarttır. Aldığı ağız hijyen eğitimini de uygulamalıdır. Kısacası, dişler doğru teknikle özenle fırçalanmalı, dişlerle beraber dil de fırçalanmalı, diş ipi mutlaka kullanılmalı ve bazen de ağız çalkalama sularıyla temizlik tamamlanmalıdır. Ağız kokusuna neden olan sigara gibi etkenlerden elbette uzak durulmalıdır.

Paylaşın

Ağız Kanseri Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kanser vücuttaki anormal yapılı hücrelerin kontrolsüz bölünmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hücreler kanserojen veya kötü huylu hücreler olarak tanımlanır.

Ağız kanseri dudaklarda (genelde alt dudakta), ağız içinde, tükürük bezlerinde, gırtlağın arkasında, yemek borusunda, dilde veya ağızdaki yumuşak dokularda görülebilir.

Kadınlardan ziyade erkeklerde daha sık görülmekle birlikte 40 yaşın üzerindeki bireylerde daha çok karşılaşılabilen bir durumdur. Yoğun alkol kullanımı ile birlikte sigara, en önemli risk faktörüdür.

Erken teşhis edilmezse, ağız kanseri ameliyat, radyasyon terapisi ve/veya kemoterapiyi gerektirebilir. Toplam beş yıl boyunca hayatta kalma oranı yüzde 50 olmakla birlikte, ölümcül de olabilir. Bu zayıf tahminin sebebi, erken belirtilerin fark edilememesidir. Bu yüzden ağız kanserinin erken teşhis edilmesi başarılı bir tedavi için çok önemlidir.

Ağız Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Dudaklarda, diş etlerinde veya ağzınızın içinde kolaylıkla kanayan ve iyileşmeyen bir yara
Yanakta dilinizle hissedebileceğiniz bir şişkinlik veya kalınlaşma
Ağzınızın herhangi bir bölümünde his kaybı veya uyuşukluk
Diş etlerinde, dilde veya ağız içindeki beyaz veya kırmızı benekler
Çiğneme veya yutma güçlüğü
Ağzınızda acı veya tarifsiz bir ağrı veya bilinen bir sebep olmaksızın boğazınıza bir şey takılma hissi
Takma dişlerin kötü bir şekilde yerleşmesine neden olan çene şişkinliği
Ses değişikliği

Her zaman ağız kanserinin en erken uyarı işaretlerini fark edemeyebilirsiniz, bu yüzden hem diş hekiminiz hem de doktorunuzun yaptığı düzenli muayeneler çok önemlidir. Diş hekiminiz, ağız kanserin erken uyarı işaretlerini teşhis edecek şekilde eğitilmiştir. Ancak diş muayenesine ek olarak aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz, diş hekiminize başvurmalısınız:

Ağız kanserinin risk faktörleri nedir?

Sigara, tütün ve alkol kullananlar, ailesinde ağız kanseri hikayesi olanlar, güneş ışınlarına korumasız maruz kalanlar, sağlıklız beslenme ve sağlık problemleri ağız kanserinde risk faktörü oluşturmaktadır.

Ağız kanserinin komplikasyonları nedir?

Ağız kanserinde tedavi sırasında birtakım komplikasyonlar meydana gelmektedir. Baş ve boyun bölgesine uygulanan radyasyon ağızda tahrişe sebep olmaktadır. Bunun yanında ağız kuruluğu, yutmada problemler, tat alma duyusunda problemler, diş çürükleri ve dişeti problemleri gibi komplikasyonlara neden olmaktadır.

Ağız kanseri için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Ağızda ortaya çıkan ve bir ay boyunca iyileşmeyen yaralarda vakit kaybetmeden doktor randevunuzu oluşturmalısınız. Bunun yanında şikayetlerinizi detaylı şekilde not alabilir ve doktorunuz ile paylaşabilirsiniz.

Ağız kanserinin tetkik yöntemleri nelerdir?

Yapılan detaylı ağız ve diş muayenesi kanser teşhisinde önem taşımaktadır. İlk şüpheler yapılan fizik muayene ile oluşmaktadır. Kesin tanı koymak için ağızda meydana gelen yara veya hasarlı dokulardan örnek alınarak incelemeye gönderilir. Sonucun pozitif çıkması ile kesin olarak tanı konulmaktadır.

Ağız kanserinin tedavi yöntemleri nelerdir?

Ağız kanseri tedavisinde kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedavi olmak üzere 3 yöntem yer almaktadır. cerrahi tedavide kanserli dokular cerrahi operasyon ile tamamen çıkarılmaktadır. Bunun yanında kanserli hücreleri yok etmek için ışın tedavisi, ilaç tedavi ve her iki yöntemin bir arada kullanıldığı kompleks tedaviler de uygulanmaktadır.

Ağız kanseri hastaları için yaşam stili önerileri

Ağız kanseri hastalarının tedaviyle birlikte hayatlarında birtakım değişikliklere gitmeleri gerekmektedir. Diş fırçası olarak yumuşak fırçalar tercih edilmeli; baharatlı, kuru ve çiğ yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Ağız kuruluğuna karşı doktorun önerdiği ilaçlar ya da sakız kullanılabilir.

Paylaşın

Aft Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kişinin hayatını oldukça fazla etkileyen hastalıklar arasında bulunan Aft, ağız içinde pek çok nedenden dolayı ortaya çıkan yaralardır; aftöz ülser olarak ta adlandırılan bu durum çok yaygın görülen bir sağlık sorunudur.

Aft, genel olarak kişinin yanaklarını ısırması, ağzına darbe alması sonrasında ağız içinde yara oluşması şeklinde gelişir ama bulaşıcı bir hastalık değildir.

Aftın Nedenleri Nedir?

Dudak ısırma
Yanak kemirme
Bazı gıdaları karşı hassasiyet (acı, baharatlı yiyecekler, çikolata vb.)
Vitamin ve mineral eksikliği
Darbe sonucu oluşan yaralar
Hormonal dengesizlikler
Bazı diş macunu ve gargaralar
Bazı ilaçlar
Kaygı ve stres

Aft’ın belirtileri:

Dilde ve ağzın arkası ile yumuşak damakta görülen ağrı ve yaralar
Yara öncesinde karıncalanma ve ağrı hissi
Kenarları kırmızı renkli olan, beyaz, gri ve sarı renkli yuvarlak şekilli yaralar
Konuşurken hissedilen ve daha da artan ağız içinde ağrı
Ağzın dış kısmına da yayılan yaralar

İlerleyen şiddetli Aft ve ağzı yaralarının belirtileri:

Şişmiş lenf düğümleri
Ateş ve yorgunluk
Fiziksel halsizlik görülebilir

Aftın risk faktörleri nedir?

Kadınlarda aft görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. Özellikle ergenlik döneminde sıklıkla meydana gelmektedir. Bunun yanında sigara, protez, bazı hastalıklar, gıda alerjisi, sağlıksız beslenme aftın ortaya çıkmasında risk faktörü oluşturmaktadır.

Aftın komplikasyonları nedir?

Aft; Çölyak, Ülseratif Kolit, Behçet hastalığı gibi bazı hastalıkların belirtisi olabilir. Bu yüzden çok dikkat edilmelidir. Bunun yanında aft konuşma, yeme ve içmede oldukça sorun yaşanmasına neden olmaktadır.

Aft için ne zaman doktora gitmek gerekir?

Afta neden olan bakteriyel enfeksiyonlar kimi zaman ciddi şekilde ilerleyerek komplikasyonlara neden olabilir. Bu tür durumlarda yada tekrar eden ve kolay geçmeyen ağız içi aft yaralarında mutlaka doktora gitmek gerekir. Hastalığınız birkaç haftayı aşmadan doktora görünmeli, doktorunuzun belirlediği tedavi kesinlikle uygulamalısınız.

Aftın tetkik yöntemleri nelerdir?

Yapılan ağız muayenesi ile aft teşhisi rahatlıkla konulmaktadır. Ortaya çıkan belirtiler, şikayetler, aftın çıktığı bölge ve yapısı incelenerek tanı konulmaktadır.

Aftın tedavi yöntemleri nelerdir?

Aftın tedavisinde günlük hayatta yapılacak birtakım değişiklikler önemli bir rol oynamaktadır. Kullanılan ağız bakım ürünleri değiştirilmeli, beslenmeye dikkat edilmelidir. Eczanelerde aft için birtakım merhemler bulunmaktadır. Ancak evde yapacağınız birtakım yöntemler de aftın iyileşmesine yardımcı olmaktadır. Bir çay bardağı su ile yarım çay kaşığı tuzu karıştırarak ağzınızda çalkalayabilirsiniz.

Aft hastaları için yaşam stili önerileri

Aft hastaları sert diş fırçalarından kaçınmalı, diş macunu ve gargara seçiminde sodyum lauril sülfat içermemesine dikkat edilmelidir. Yemek yerken ve sakız çiğnerken konuşulmamalı, sağlıklı beslenmeli, vitamin ve mineral bakımından zengin besinler tüketilmelidir.

Paylaşın

Addison Hastalığı Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri nelerdir?

1855 yılında Thomas Addison tarafından tanımlanan Addison Hastalığı, böbrek üstü kabuğunun zarar görmesi ve böbrek üstü bezlerinin steroid hormonlarını yeteri kadar üretememesi sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır.

Her 100.000 kişide 1 görülen ve nadir bir hastalık olan Adrenal yetmezliğinin iki çeşiti bulunmaktadır. Bunlar:

Birincil böbrek üstü bezi yetmezliği
İkincil böbrek üstü bezi yetmezliğidir.

Birincil böbrek üstü bezi yetmezliğinin nedenleri:

Glukortikoidlerin uzun süreler boyunca vücuda alınımı
Vücuttaki enfeksiyonlar Addison hastalığına neden olabilir. Mantar enfeksiyonları da hastalığa katkıda bulunabilir.
Kanser ve tümörlerin kontrolsüz büyümesi
Pıhtılaşmayı kontrol etmek için kullanılan kan sulandırıcılar zamanla böbrek üstü bezlerini etkileyebilir.

İkincil böbrek üstü bezi yetmezliğinin nedenleri:

İkincil böbrek üstü bezi yetmezliği doktor tavsiyesiyle kullanılması gereken kortikosteroid ilaçların kullanılmaması durumunda da görülebilir.
İkincil böbrek üstü bezi yetmezliği doktor tavsiyesiyle kullanılması gereken kortikosteroid ilaçların kullanılmaması durumunda da görülebilir.
Ayrıca kanser hastaları ve tüberküloz hastalarının da Addison hastalığına yakalanma riski vardır.

Belirtileri nelerdir:

Halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal
Kilo kaybı
Açlık hipoglisemisi
Ağız mukozasında ve deride özellikle ameliyat ve yara izlerinde, meme başla+rında ve genital bölgelerin renginde koyulaşma (pigmentasyon artışı)
Kan basıncında düşme
Terlemede azalma
Koltukaltı ve genital kıllanmada azalma Nedenleri nelerdir?
Otoimmünite
Tüberküloz
Kanser metastazları
Amiloidoz

Adrenal yetmezliğin teşhisi nasıl yapılır?

Adrenal yetmezliği olan kişiler, belirtilerinden hastalığı anlamayabilir. Bu nedenle rahatsızlık ilerleyebilmektedir. Adrenal yetmezliğini diğer hastalıklardan ayıran belirgin semptomlar şunlar:

Belde, karın bölgesinde veya bacaklarda ani gelişen şiddetli ağrılar
Şiddetli kusma ve ishali takiben aşırı sıvı kaybı
Hızla düşen kan basıncı
Bilincin kaybolması
Böbreklerin görevini yapamaz hale gelmesi

Addison hastalığı nasıl tedavi edilir?

Adrenal yetmezlik, böbrek üstü bezlerinde üretilen hormonların eksikliğinden kaynaklandığı için, hastalığın tedaviside bu eksik hormonlara takviye yapılması şeklinde gerçekleşir. Bu nedenle hidrokortizon steroid hormon tabletleri alınmaktadır. Bu tabletler hastalığın durumuna göre günde 1 ya da 2 tane alınmaktadır. Bazı durumlarda aldosteron fludrokortizon asetat isimli sentetik steroidle değiştirilebilmektedir. Bu ilaçlar bazen doktor müdahalesiyle stres, ameliyat, enfeksiyon ya da sakatlık gibi durumlardan dolayı dozları arttırılabilmektedir.

Adrenal yetmezliğin tedavisi için ilaçlar her zaman başarılı sonuçlar alınmaktadır. Tedavilerin düzenli olarak devam etmesi gerekmektedir. Ancak ilaçların tek bir dozunu bile kaçırmak tehlikeli durumlara yol açabilir. Bu nedenle hastalar hayat boyu hiçbir şekilde aksatmaksızın ilaçlarını kullanmalıdır. Adrenal yetmezliği olan kişiler, kriz geçirdikleri sırada doktor tarafından reçeteli olarak yazılmış tuz, sıvı ve glukokortikoid hormonları hızlı bir şekilde enjeksiyon yöntemi ile hastaya verilmelidir.

Paylaşın

Abdominal Aort Anevrizması Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Abdominal aort anevrizması, vücuda kan pompalayan en büyük damar olan aort damarının zayıf olduğu alanlarda gelişen bir balonlaşmadır. Aort Anevrizması, aortun herhangi bir kısmında gelişebilir.

Hayati risk taşıyan bir hastalıktır ve en kısa sürede acil tedavisi gerçekleştirilmelidir. Anevrizmanın türünü, bulunduğu yer belirler:

Abdominal aort anevrizmaları aortun abdomenden geçen kısmında meydana gelir. Aort anevrizmalarının en yaygın görülen türüdür.

Torasik aort anevrizmaları aortun göğüs içindeki kısmında meydana gelir. Torasik bir aort anevrizması aort kökünde, çıkan aortta, arkus aortada (göğüs içinde aortun büküldüğü kısım) veya inen aortta gelişebilir.

Abdominal aort anevrizması nedenleri nedir?

Ateroskleroz denilen damarın kalınlaşması, kireçlenmesi en sık görülen nedenlerdir. Ayrıca bazı enfeksiyonlar, bağ dokusu hastalıkları, doğumsal bazı hastalıklarda anevrizma oluşumuna yol açabilir.

Abdominal aort anevrizması belirtileri nedir?

Aort anevrizması, semptomlara neden olacak büyüklüğe gelmeden önce, yıllar boyunca yavaşça büyüyebilir ve hiçbir semptom vermeyebilir.

Semptomlar meydana geldiğinde, anevrizmanın yerine bağlı olarak en yaygın görülenleri göğüste veya karında ağrıdır.

Aort anevrizması yırtıldığında; sırtta ve karında şiddetli ağrı, mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, terleme ve ayaktayken kalp hızının artması belirtileri arasında gelmektedir.

Abdominal aort anevrizması risk faktörleri nedir?

Kalp krizi içinde geçerli olan risk faktörlerinden bazıları aort anevrizması riskini de artırır:

  • Ateroskleroz (arter duvarlarında sertleşme)
  • Yüksek tansiyon
  • Diyabet
  • Yüksek kolesterol
  • Sigara içme
  • Kalıtsal
  • Biküspit aort kapağı

Yaralanma veya enfeksiyon da, aort duvarları zayıflamışsa anevrizmanın gelişmesine yol açabilir.

Abdominal aort anevrizması tedavi yöntemleri nelerdir?

Aort anevrizmalarının tedavisi, açık ameliyat veya endovasküler onarım teknikleridir.

Eğer aortun uzun bir kısmı boyunca anevrizmanız veya çok sayıda anevrizmanız varsa, en iyi yaklaşım açık ameliyat ile endovasküler onarımın bir kombinasyonu olabilir.

Açık cerrahi onarım: Açık cerrahi onarım sırasında, anevrizmanın yerine bağlı olarak göğüste veya batında bir kesi yapılır. Prosedür sırasında, aortun balonlaşmış olan hastalıklı alanına astarlanan bir sentetik greft dikilerek yerine tutturulur ve böylece kusurlu bölgenin her iki taraftan normal aort ile bağlanması sağlanır. Prosedür tamamlanınca kan damarının yeni ve sentetik kısmı normal ve sağlıklı bir aort gibi görev yapar.

Açık cerrahi onarım, uzun vadeli sonuçları çok iyi olan, kanıtlanmış bir tedavidir.

Endovasküler onarım: Abdominal aort anevrizmasında hızla tercih edilen tedavi olma yönünde ilerlemektedir ve torasik aort anevrizması tedavisinde de gitgide daha fazla kullanılmaktadır. Endovasküler onarım prosedürü sırasında, cerrah kasık alanında küçük kesiler yaparak, aorta bağlanan arterlere erişir. Arterlerin içinden geçirilen bir kılavuz tel aortun hastalıklı bölümüne doğru ilerletilir.

Cerrah, röntgen ışını kılavuzluğunda, stent-grefti kılavuz tel üzerinden bir kateterin (uzun ince bir boru) içine yerleştirir. Stent-greft, aortun zayıflamış alanını kuvvetlendirmek için kullanılan kumaş benzeri bir borudur ve metal tel stentlerle (çerçeve de denir) desteklenir. Cerrah daha sonra stent-grefti kateterin içinde kılavuz tel boyunca hareket ettirerek, anevrizma alanına ilerletir. Burada kateter geri çekilir ve stent-greft anevrizmanın iki yanında bir yay gibi genişler. Sağlam bir şekilde yerine yerleştikten sonra, stent-greft, kanın anevrizmayı itmeden akabileceği yeni bir geçiş yolu görevi görür. Anevrizmanın üzerine uygulanan basınç olmadığından, zamanla anevrizma küçülür.

Endovasküler onarım şu avantajları sunar:

  • Prosedür tipik olarak 1 ila 3 saat sürer
  • Hastalar prosedürden birkaç gün sonra eve gidebilir
  • Açık cerrahi tekniklere oranla, kesiler daha küçüktür ve daha az travma vardır
  • Çoğu insan normal yaşantısına 2 ila 6 hafta içinde döner.

Abdominal aort anevrizması yaşam stili önerileri

Abdominal aort anevrizması, sinsi bir hastalık olduğu için 60 yaş üzerindeki herkesin en az bir kere kardiyoloji veya kalp damar cerrahisi biriminde muayene olması gerekmektedir. Abdominal aort anevrizması hastalarının doktorlarının verdiği tedavi planına uymaları, anevrizma oluşturan sigara, tansiyon ve kolesterol gibi risk faktörlerinden uzak durmalarını gerekmektedir.

Paylaşın