Merkez Bankası Yıl Sonu Dolar Tahminini 35,72 Liraya Çekti

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu dolar kuru tahminini ise 35,72 liradan 35,30 liraya düşürdü. Banka, yıl sonu enflasyon beklentisini yüzde 44,81’den yüzde 45,28’e yükseltti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu büyüme beklentisini yüzde 3,1’den 3’e çekti. Banka, yıl sonu politika faizini ise yüzde 50’den 48,59’a çekti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Kasım Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık Ayı Piyasa Katılımcıları Anketini açıkladı.

Buna göre; Katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,81 iken, bu anket döneminde yüzde 45,28 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 27,20 iken, bu anket döneminde yüzde 27,07 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 18,33 ve yüzde 18,47 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,59 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 50,00 iken, bu anket döneminde yüzde 48,51 oldu.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 35,72 TL iken, bu anket döneminde 35,30 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,75 TL iken, bu anket döneminde 43,23 TL oldu.

Katılımcıların GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,1 iken, bu anket döneminde yüzde 3,0 oldu. GSYH 2025 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 3,2 iken, bu anket döneminde yüzde 3,1 oldu.

Paylaşın

Kaş Çatma Çizgilerinden Nasıl Kurtulunur?

Yaşlandıkça kaşlarınızın arasında kaş çatma çizgileri ve alnınızda kırışıklıklar görmeye başlayabilirsiniz. Bu kıvrımlar ve çizgiler yaşlanmanın doğal bir yönüdür.

Haber Merkezi / Ayrıca stres ve güneşe maruz kalma gibi çevresel faktörler de kıvrımlar ve çizgilere katkıda bulunabilirler. Günümüzde, kaş çatma ve alın çizgilerinin görünümünü önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilecek çeşitli tedaviler mevcuttur.

Kaş çatma çizgileri nelerdir? 

Kaşlarınızı çattığınızda, iki yüz kası hareket eder ve kaşlarınız ile burnunuz arasında kaş çatma çizgileri (glabellar çizgiler olarak da bilinir) adı verilen dikey çizgiler oluşturur.

Kaş çatma çizgilerinin sebebi nedir?

Yaşlanma, stres ve tekrarlayan yüz ifadeleri gibi kaş çatma çizgilerinin bazı nedenlerinden bahsettik:

Tekrarlayan yüz ifadeleri: Sık sık kaş çatma, kaşların arasında zamanla derinleşebilen ve yüze kalıcı bir “öfkeli” ifade veren çizgilerin oluşmasına neden olur.

UV maruziyeti: UV radyasyonuna uzun süre maruz kalmak, cilde esneklik veren elastin ve kolajeninin parçalanmasına neden olabilir.

Erken yaşlanma: Cildin genç görünümünü ve sağlığını korumak öncelikle kolajen ve elastin gibi cilt proteinlerine bağlıdır. Yaşlandıkça cildiniz sıkılığını kaybeder ve daha az elastik ve esnek hale gelir.

Bunun nedeni cildinizin bu proteinleri daha yavaş yenilemesidir. Bu, kaş çatma çizgilerinin derinleşmesine ve görünür kalmasına neden olur.

Beslenme: Uzmanlara göre, çok fazla işlenmiş şeker tüketmek, cildin elastikiyetini kaybetmesine neden olur.

Sigara içmek: Sigara, kan damarlarının büzülmesine neden olarak cildin oksijene ve temel besinlere erişimini kısıtlar. Bu da, cildin elastin ve kolajen liflerini zayıflatır.

Kaş çatma çizgileri nasıl tedavi edilir? 

Kaş çatma alışkanlığını bırakın: Yüz kaslarınızı sakin tutmak, kaş çatma çizgilerinin daha da kötüleşmesini engellemenin en basit yollarından biridir.

İyi beslenin: Sağlıklı besinler, bol su ve omega-3 açısından zengin yiyecekler uzun vadeli cilt avantajlarına katkıda bulunabilir. Taze ürünler, meyveler ve mineraller açısından zengin bir beslenme cildinize bol miktarda antioksidan sağlar.

Güneş korunun: Zararlı radyasyondan korunmak için her gün güneş kremi kullanın. Şapka takın ve güneşte mümkün olduğunca az zaman geçirin.

Sigarayı bırakın: Sigara içmenin cilde giden kan akışını etkilediği ve cildin temel oksijen ve besinleri alma özelliğini etkilediği kanıtlanmıştır.

Tropikal tedaviler: Retinol içeren serumlar ve kremler kaş çatma çizgilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Diğer tedaviler arasında lazer cilt yenileme, mikrodermabrazyon ve kimyasal peelingler de bulunur.

Botoks:  Botoks ve Dysport, iki yüz kasına enjekte edildiğinde onları gevşeten ve hareketi azaltan, böylece kaş çatmayı önleyen kas gevşeticilerdir.

Cerrahi tedaviler: Kaş kaldırma veya yüz germe, kaş çatma çizgilerini gidermeye yardımcı olabilir.

Kaş arası çizgileri hakkında sıkça sorulan sorular:

Kaş arası çizgileri için kaç ünite botoks gerekir?

Kaş çatma çizgileri için gereken botoks ünitesi sayısı bireysel faktörlere bağlı olarak değişir. Ancak, ortalama aralık genellikle 10-25 ünite arasındadır.

Kaş çatma çizgileri hangi yaşlarda ortaya çıkar?

Kaş çatma çizgileri genellikle 30 ila 40 yaşları arasında ortaya çıkar, ancak görünümleri genetik, yaşam tarzı ve güneşe maruz kalma gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Güneşten korunma ve düzenli cilt bakımı uygulamaları gelişimini geciktirmeye yardımcı olabilir.

Kaş arası çizgiler için botoks mu yoksa dolgu mu daha iyidir?

Botoks ve dolgu uygulamaları, kaş arası çizgileri için etkili tedavi yöntemleridir ancak farklı şekillerde işlev görürler:

Botoks: Çizgilere neden olan kasları gevşeterek, çizgi oluşumunu engeller.
Dolgular: Cildin altına hacim katarak çizgileri yumuşatır.

Paylaşın

Cildinizin Elastikiyetini Nasıl Artırabilirsiniz?

Basitçe söylemek gerekirse, cilt elastikiyeti cildinizin esneyip sonra eski haline dönme özelliğidir. Cilt elastikiyetinin kaybı elastoz olarak bilinir, yaşlanma ve diğer faktörler nedeniyle cilt dokusunun dejenerasyonu.

Haber Merkezi / Yaşlandıkça, hormonal değişiklikler nedeniyle cilde yapısını ve esneme özelliğini veren kolajen ve elastin azalmaya başlar, bu da cilt elastikiyetinin azalmasına neden olur.

Bu elastikiyet kaybı, doğal yağların üretiminin azalması ve güneşe maruz kalma, sigara içme, kirlilik, uyku eksikliği ve yetersiz beslenme (aşırı şeker tüketimi dahil) nedeniyle oluşan oksidatif stres nedeniyle de hızlanır.

Cilt esnedikçe ve elastikiyetini kaybettikçe, alttaki yağ, kas ve kemikten kaynaklanan yapı kaybıyla birleşince, cilt ince çizgilerden sarkmaya kadar yaşlanma belirtileri göstermeye başlar.

Peki çözümler nelerdir?

Güneş kremi: Ultraviyole (UV) ışınları cildiniz için kötü haberdir. Bu ışınlar, elastini parçalayarak kırışıklıklara, sarkmalara, ince çizgilere neden olurlar. Bu nedenle, her gün geniş spektrumlu güneş kremi kullanmaya özen gösterin.

Sigarayı bırakın: Sigara mı içiyorsunuz? Hemen bırakın. Serbest radikallere neden olan sigara, genel sağlığınız için kötüdür, özellikle de cildiniz için.

Cilt bakım rutini: İyi bir cilt bakımı rutini cildinizin genç ve elastik görünmesini sağlayabilir.

Yeterli uyku: Uyku, vücudunuzun ve cildinizin kendini onardığı zamandır. Kolajen ve elastin üretimi uyku sırasında hızlanır, yeterince uyumamak bu süreci bozar ve cildinizi kurutur, her gece 6-8 saat uyumayı hedefleyin.

Cilt elastikliği hakkında sıkça sorulan sorular:

Ağda cildin elastikiyetini kaybetmesine neden olur mu?

Hayır, ağda cildin elastikiyetini kaybetmesine neden olmaz. Ağda, geçici tahrişe neden olabileceği için öyle hissedilebilir, ancak ağda cildin elastinine zarar vermez.

Cildin elastikiyetinin iyi olduğu nasıl anlaşılır?

Cildinizin elastik olup olmadığını öğrenmek için Snap Test’ini deneyin. Gözünüzün altındaki cildi başparmağınız ve işaret parmağınızla sıkıştırın. Eğer hızla eski haline dönüyorsa, cildiniz hala elastikiyetini koruyor demektir.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Tüketici Güven Endeksi 81,3’e Yükseldi

Kasım ayında 79,8 olan tüketici güven endeksi aralık ayında yüzde 1,9 oranında artarak 81,3 oldu. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Tüketici Güven Endeksi Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, kasım ayında 79,8 iken aralık ayında yüzde 1,9 oranında artarak 81,3 oldu.

Alt endekslerden, mevcut dönemde hanenin maddi durumu yüzde -3,5 azalarak 63,8 seviyesine geriledi. Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi yüzde 1,6 artarak 81,9, gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde -4,0 artarak 76,8, gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi yüzde 4,1 aratarak 102,6 seviyesine yükseldi.

Tüketici güven endeksi nedir ve neden önemlidir?

Tüketici güven endeksi, aylık tüketici eğilim anketi ile tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ile gelecek dönem beklentileri, harcama ve tasarruf eğilimleri ölçülmektedir.

Anket sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi 0-200 aralığında değer alabilmektedir. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu göstermektedir.

Tüketici eğilimine ilişkin endekslerden, tüketimin finansmanı amacıyla borç kullanma ihtimali endeksinin artması iyimser durumu, azalması ise kötümser durumu göstermektedir.

Benzer şekilde tüketici fiyatlarının değişimine ilişkin düşünce ve beklenti endekslerinin artması tüketici fiyatlarında düşüş düşüncesini/beklentisini, azalması ise tüketici fiyatlarında artış düşüncesini/ beklentisini göstermektedir. İşsiz sayısı beklentisi endeksinin artması işsiz sayısında azalma beklendiğini, endeksin azalması ise işsiz sayısında artış beklendiğini ifade etmektedir.

Paylaşın

Fransız Manikürü Nasıl Yapılır? Adım Adım Kılavuz

Hem günlük hem de özel günler için zamansız bir stil olan Fransız manikürü, tırnak yatağında beyaz bir uç ve doğal görünümlü bir taban rengi ile karakterize edilir.

Haber Merkezi /  İşte Fransız manikürünün nasıl yapılacağına dair adım adım bir kılavuz:

1. adım: Gerekli tüm araçları toplayın:

Oje çıkarıcı
Tırnak makası
Tırnak törpüsü
Tırnak eti itici
Baz kat (cila)
Beyaz oje
Şeffaf pembe veya ten rengi oje
Temizlik için pamuklu pedler veya kulak çubukları

2. adım: Tırnaklarınızı hazırlayın: Fransız manikürü de dahil olmak üzere herhangi bir manikürün ilk adımı tırnak hazırlığıdır. Eski ojeyi çıkarın ve ellerinizi iyice yıkayın. Tırnaklarınızı istediğiniz uzunlukta kesin. Fransız manikürü kare veya yuvarlak uçla en iyi şekilde görünür, bu nedenle kenarları dikkatlice şekillendirmek için tırnak törpünüzü kullanın.

3. adım: Tırnak etlerini geriye itin: Tırnak etlerinizi yumuşatmak için ellerinizi yaklaşık beş dakika ılık sabunlu suda bekletin. Ardından, tırnak eti itici kullanarak nazikçe geriye doğru itin. Tahriş veya enfeksiyondan kaçınmak için tırnak etlerini çok fazla kesmemeye dikkat edin.

4. adım: Baz katını uygulayın: Fransız manikürünüzün daha uzun süre dayanması için taban kat önemlidir. Bu kat ayrıca cilanın tutunması için pürüzsüz bir yüzey sağlar. Tırnaklarınıza ince bir kat şeffaf taban kat uygulayın ve bir sonraki adıma geçmeden önce tamamen kurumasını bekleyin.

5. adım: Uçlara beyaz cila uygulayın: Tırnaklarınızın sadece uçlarını beyaz oje ile olabildiğince pürüzsüz ve eşit şekilde boyayın, birkaç dakika kurumasını bekleyin.

6. adım: Pembe veya nude ojeyi uygulayın: Tüm tırnağa şeffaf pembe veya ten rengi oje sürün ve tamamen kurumasını bekleyin. Daha fazla opaklık için gerekirse ikinci bir kat ekleyebilirsiniz.

7. adım: Üst baz kat ile kapatın: Fransız tırnaklarınızın mümkün olduğunca uzun süre mükemmel kalmasını sağlamak için, tüm tırnağa üst baz kat uygulayın.

8. adım: Kenarları temizleyin: Kazara cildinize veya tırnak etlerinize oje bulaştı ise, bir pamuk pedini veya kulak çubuğunu tırnak cilası çıkarıcıya batırın ve kenarlardaki lekeleri dikkatlice temizleyin.

9. adım: Tırnaklarınızın kurumasını bekleyin: Son olarak tırnaklarınızın tamamen kurumasını bekleyin. Lekelenmeyi önlemek için en az 30 dakika ellerinizi kullanmaktan kaçının.

Fransız manikürü hakkında sıkça sorulan sorular:

Kısa tırnaklara Fransız manikürü yapılabilir mi?

Evet, kesinlikle kısa tırnaklara Fransız manikürü yapabilirsiniz! Kısa tırnaklar Fransız manikürüyle gerçekten çok zarif görünebilir, bu yüzden denemekten korkmayın.

Akrilik Fransız tırnakların üzerine oje sürülebilir mi?

Evet, akrilik Fransız tırnaklarının üzerine oje sürebilirsiniz. Ancak, ojeyi akrilikten lekelememek için bir baz kat kullanmak önemlidir. Ojeyi kapatmak ve parlak bir görünüm kazandırmak için bir üst kat da kullanabilirsiniz.

Fransız manikürü yapmanın ipuçları nelerdir?

Mükemmel bir Fransız manikürü elde etmek için temiz, eşit beyaz bir uç oluşturmak için ince bir fırça kullanın. Lekelenmeyi önlemek için her zaman bir taban kat ve cilayı mühürlemek ve parlak bir görünüm kazandırmak için bir üst kat daha uygulayın.

Bir sonrakini uygulamadan önce her katın tamamen kurumasını bekleyin. Herhangi bir hata yaparsanız, tırnak cilası çıkarıcıya batırılmış bir pamuklu çubukla bunları kolayca temizleyebilirsiniz.

Paylaşın

Yurt Dışı Üretici Enflasyonu Yüzde 25,19

Yurt dışı üretici enflasyonu kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,86 azalırken, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 22,39, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,19 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 44,56 arttı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) Kasım 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre; Yurt dışı üretici enflasyonu kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 0,86 azalırken, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 22,39, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,19 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 44,56 arttı.

Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 24,18, imalatta yüzde 25,21 arttı. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında yüzde 22,99, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 30,39, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 25,44, enerjide yüzde 4,19, sermaye mallarında yüzde 31,18 arttı.

Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 3,01, imalatta yüzde 0,82 azaldı. Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında yüzde 0,85, dayanıklı tüketim mallarında yüzde 0,29, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 0,15, enerjide yüzde 1,91, sermaye mallarında yüzde 1,49 azaldı.

Paylaşın

HRW: İsrail’in Gazze’deki Eylemleri “Soykırım”

HRW, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin “soykırım” anlamına geldiğini duyurdu. İsrail ise soykırım iddialarını reddediyor, 7 Ekim 2023’teki Hamas baskınına yanıt olarak başlattığı saldırıda uluslararası hukuka saygı duyduğunu savunuyor.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 32 artarak 45 bin 129’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 94 artarak 107 bin 338’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) İsrail’in Gazze’de temiz suya erişimi kasıtlı olarak engelleyerek binlerce kişinin ölümüne yol açtığını, bunun yasal olarak soykırım ve imha anlamına geldiğini belirtti.

Perşembe günü yayınlanan 184 sayfalık raporda bazı İsrailli yetkililerin “Filistinlileri yok etmek istedikleri” yönünde geçmişte yaptıkları açıklamalara da yer verildi.

İsrail ise soykırım iddialarını reddediyor, 7 Ekim 2023’teki Hamas baskınına yanıt olarak başlattığı saldırıda uluslararası hukuka saygı duyduğunu savunuyor. Rapora tepki gösteren İsrail Dışişleri Bakanlığı, “HRW bir kez daha İsrail karşıtı propaganda için iftiraları yayıyor. Yalanlarla dolu bu rapor HRW’nin düşük standartları için bile şaşırtıcı” açıklamasını yaptı.

HRW, Uluslararası Af Örgütü’nden (Amnesty International) sonra İsrail’in eylemlerini “soykırım” olarak niteleyen ikinci büyük insan hakları örgütü oldu.

Bu ay başında yayınladığı 300 sayfalık raporunda Af Örgütü İsrail ordusunun kasıtlı olarak savaş suçu işlediğini kaydetmiş, İsrail’e silah sevk eden ülkelere “soykırıma ortak olma riskiyle karşı karşıyasınız” uyarısını yapmıştı.

Her iki rapor da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” işlendiğine dair güçlü şüpheler bulunduğu gerekçesiyle tutuklama kararı çıkarmasını izliyor.

HRW Ortadoğu direktörü Lama Fakih rapora ilişkin basın toplantısında, “Bulduğumuz şey İsrail hükümetinin, Gazzelilere hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları suyu sağlamayı kasıtlı olarak reddettiği oldu” dedi.

Raporda İsrail’in Gazze’ye su temin etmeyi kestiği; elektrik ve yakıt girişini de engelleyerek Gazze içindeki su tesislerinin çalışmasını önlediği belirtildi. Bunun Gazzelileri, hayatta kalmak için gerekli alt sınır olan günlük 15 litrenin çok altında, sadece birkaç litre su ile idare etmeye zorladığı kaydedildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’dan “Asgari Ücret” Açıklaması: 29 Bin 583 Lira

2025 yılı asgari ücret beklentilerini açıklayan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “Asgari ücretli işçiler olarak önerimiz yüzde 45 enflasyon üzerine refah payı ile zam yapılmasını istiyoruz. Yüzde 20 refah payı ile 29 bin 583 TL olmasını istiyoruz” dedi.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Başkanı Ergün Atalay, 2025 yılı asgari ücreti için beklentilerini açıkladı. Atalay, “Asgari ücretli işçiler olarak önerimiz yüzde 45 enflasyon üzerine refah payı ile zam yapılmasını istiyoruz. Yüzde 20 refah payı ile 29 bin 583 TL olmasını istiyoruz. Bunu verirlerse imza atarız. Yoksa atmayız” dedi.

Öte yandan İlki 10 Aralık, ikincisi 16 Aralık’ta toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde 2025 yılında uygulanacak yeni asgari ücreti belirlemek amacıyla bugün üçüncü kez bir araya geldi.

TÜRK-İŞ’ten yapılan yazılı açıklamada, bugün gerçekleştirilen Asgari Ücret Tespit Komisyonu 3’üncü toplantısında 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücret konusunda taraflarca herhangi bir rakamın dile getirilmediği belirtildi.

Açıklamada, “Bunun üzerine toplantının ardından TÜRK-İŞ’te bir araya gelen TÜRK-İŞ Asgari Ücret Tespit Komisyonu Üyeleri, işçi kesiminin talep ettiği rakamı belirleyerek TÜRK-İŞ Başkanlar Kuruluna sunmuştur. Kamuoyunun rakamların açıklanması konusundaki beklentileri dikkate alınarak bugün saat 16.00’da TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu salonunda yapılacak basın toplantısında işçi kesiminin talep ettiği rakam kamuoyuyla paylaşılacaktır” denildi.

Toplantı sonrası açıklama yapan TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, görüşmede teklifin konuşmadığını söyleyerek dördüncü toplantıya işaret etti: Komisyon toplantısında rakam olarak yine hiçbir şey gündeme gelmedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun üçüncü toplantısına ilişkin açıklama yaptı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarının uzlaşı ve istişare zemininde yürütüldüğünü belirten Işıkhan, “Bugün gerçekleştirdiğimiz 3’üncü toplantıda, işçi ve işveren temsilcilerimiz ile bakanlığımızda bir araya geldik. 2025 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirleme sürecinde hem çalışanlarımızın refahını artırarak enflasyona ezdirmeyecek hem de işverenlerimizin rekabet gücünü koruyacağız” değerlendirmesinde bulundu.

“Sefalet ücreti istemiyoruz”

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu Asgari Tespit Komisyonu toplantısının yapıldığı Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaptı. Asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlerin hayat pahalılığı karşısında eridiğini ifade eden Çerkezoğlu, “Zengini daha zengin yapan bu düzen değişmeden enflasyon gerçek anlamda düşürülmeden bu masadan çıkacak herhangi bir rakamın işçinin, emekçinin geçim derdini çözemeyeceği çok açık” dedi.

Çerkezoğlu şöyle konuştu: “Herkes asgari yaşasın. Asgari ücretli olsun. İşte bu düzene itiraz etmek için bugün Çalışma Bakanlığı önündeyiz. Buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Aileleriyle birlikte milyonlarca işçi, emekçi, emekli bu ülkenin tüm değerlerini üretenler geçinemiyoruz. Asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretler, her gün hayat pahalılığı karşısında eriyip gidiyor. Her gün alım gücümüz daha fazla düşüyor.

Bugün ne masada konuşulanlar, ne masada ifade edilmeyen rakamlar ne de biz hakemiz söylemiyle sorumluluktan kaçmaya çalışan hiç bir gerçekliği olmayan iktidar tutumları bütün bunlar işçinin, emekçinin karnını doyurmuyor. Bir kez daha Çalışma Bakanlığının önünde altını kalın çizgilerle çizerek söylüyoruz. Geçinemiyoruz, geçinemiyoruz, geçinemiyoruz. Sefalet ücreti istemiyoruz! Sefalet ücreti istemiyoruz! Sefalet ücreti istemiyoruz! Geçinemiyoruz… Geçinemiyoruz… Geçinemiyoruz…”

Asgari ücret konusunda işveren tarafı, 2025 yılında enflasyon oranını azaltmak için asgari ücret rakamında en fazla yüzde 30 artış olması gerektiğini görüşünde. İşçilerse yüzde 50’lik bir artışı dahi yetersiz görüyor. Mevcut tabloda 2024 yılı için asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 20 bin 2 lira 50 kuruş, vergiler ve kesintiler düşürüldüğünde ise 17 bin 2 lira 12 kuruş. İşveren maliyeti ise 23 bin 502 lira 94 kuruş.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yıllık enflasyon Kasım itibariyle yüzde 47’nin üzerinde bulunuyor. Bu da asgari ücretin 11 ayda yüzde 47 eridiği anlamına geliyor. Sene sonu enflasyon beklentisi de son tahminlere göre yüzde 45 civarında. Yeni asgari ücret için konuşulan rakamlar ise 21-24 bin dolayında değişiyor. Bu rakamlar için en az yüzde 25 en fazla yüzde 41 zam yapılması gerekiyor.

Paylaşın

CHP Lideri Özel’den İktidara “Yeni Anayasa” Resti

Silivri Cezaevi önünde açıklama yapan CHP Lideri Özgür Özel, “Yeni Anayasa” tartışmalarına ilişkin, “AYM kararına uymayanlar sonra gelip ‘Anayasa yapacağız’ diye kapımızı çalmasın” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Gezi tutukluları Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman ile eski ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i ziyaret etti.

Özgür Özel, Silivri Cezaevi önünde açıklama yaptı. Artı Gerçek’in aktardığına göre; Özel’in açıklamalarından başlıklar şöyle: “”Silivri Cezaevi’nde, Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’i, ayrıca Gezi Davası’ndan tutuklu parti üyemiz Sayın Tayfun Kahraman’ı, Gezi Davası’ndan tutuklu Hatay Milletvekilimiz Sayın Can Atalay’ı ve Sayın Osman Kavala’yı, ayrıca Soma Davası’nın avukatı Selçuk Kozağaçlı’yı ayrı ayrı ziyaret ettim.

Ahmet Özer’le olan görüşmelerimize İstanbul İl Başkanımız Özgür Başkan da, Özgür Çelik de katıldı ve görüşmeyi birlikte gerçekleştirdik. Esenyurt’un, Türkiye’nin en büyük belediyesinin, 1 milyonun üzerinde nüfusu olan belediyemiz Esenyurt’un, yüzde 50’nin üzerinde bir oyla, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutukluluğunun 51. gününde ziyaret etmenin büyük üzüntüsü içindeyim.

Kısaca hatırlayalım. Kendisi bir akademisyen. Kendisi bu ülkenin Cumhurbaşkanından, Cumhurbaşkanı Yardımcısından, bakanlarından, meclis başkanlarından aldığı davetlerle defalarca Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümü ve demokratik yollardan çözümü noktasında görüş bildirmiş.

Ömrü boyunca silahlı mücadeleye hep karşı olmuş. Hep demokratik açılımları, hep barışı savunmuş. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 11 yıldır üyesi. Birkaç kez milletvekili adayı olmuş. Son belediye başkan adaylığı da Esenyurt’ta parti tarafından yapılan kamuoyu araştırmalarında aldığı yüksek destek sonucunda aday gösterilmiş birisinden bahsediyoruz. Ve kendileri sandıktan çıkıp da, ki şu anda 17-25 Aralık haftasındayız.

Hatırlarsanız Sayın Devlet Bahçeli bu haftayı yolsuzlukla mücadele haftası olarak nitelendirmiş ve Sayın Erdoğan’ı, ailesini, siyaset arkadaşlarını yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışmakla her zaman suçlamış ve odasındaki saati 17.25’e ayarlamış. Erdoğan’dan hesap sormazsa namert olduğunu da bütün kamuoyuna açıkça söylediği bir süreç, 17-25 Aralık haftası. Haftaya ismini veren, isim babası Devlet Bahçeli.

O haftanın içindeyiz ve bu haftanın içinde şimdi, o hafta yaşananlar “FETÖ’nün kumpasıydı” diyen bir iktidar yönetiyor. O haftaya da ‘yolsuzlukların en üst noktaya çıkmıştı’ diyen Devlet Bahçeli’nin desteğiyle yönetiyor bu ülkeyi. Ve biz bu süreçte o dönemlerde ne yaşandıysa aynı şeyleri yaşıyoruz.

Her bir ziyaret o açıdan anlamlı ve Ahmet Özer’in evine ve iş yerine FETÖ’nün ilk dönemlerindeki gözü dönmüşlüğüyle kapılar koçbaşlarıyla kırılarak, kapıyı açan eş itilerek, yukarıya yatak odasına gidilip uyandırılmasına bile izin vermeyip ekiplerin uyandırdığı, utanç verici, itibarsızlaştırıcı bir sürecin sonunda ve evde ve belediyede yapılan aramalarda avukat bulundurulmadan deliller toplandı.

Bu toplanan delillerle bir tutuklama yapılmaya çalışıldı. Tutuklamaya yapılan itirazda itiraz mahkemesi bile ‘Her ne kadar bu deliller tek başına tutuklama gerekçesi olması tartışmalı olsa da’ diyerek karar koydu ve dedi ki: ‘Bir gizli tanık var.’ Ama gizli tanık da tek başına tutuklama gerekçesi olamayacak olsa da ‘tutukluluğunun devamına’ dedi.

50 gündür o gizli tanığın ağzından bir şeyler yazmaya çalışıyorlar ama iş öyle bir noktaya geldi ki bu gizli tanığın ne kadar boş ve söyleyebileceklerinin ne kadar havada olduğu ortaya çıktı. 50 gündür iddianame yazamıyorlar. Bugün iddianame yazması beklenen savcı, kendisine işte İngilizce takma isimlerle “hızlı savcı” falan söylenen ve 200 kişilik davaya 4 günde iddianame yazmakla övünen bir savcı.

Bir kişilik davaya 50 gündür iddianame yazamadı arkadaş. Yazamaz çünkü olmayan şeyi yazmasını istiyorlar. Ona bu talimatı veren kişi ona diyor ki: Ahmet Özer’i suçlu ilan etmelisin. Neyle? Sabahın köründe toplayıp da boş çıkan delillerle olmuyor. Abuk subuk bir gizli tanıkla olmuyor.

Şöyle bir iş yaptılar, buradan bütün Türkiye’ye ibret-i alem olsun diye açıklıyorum ki: Ahmet Özer’in tam 12 yıl boyunca geriye gitmişler. Tarihi belli, 1.1.2012’den bugüne yaptığı bütün telefon görüşmelerine bakmışlar. Hepsini çıkarmışlar. İçlerinde geçmişte suç işlemiş, herhangi bir örgütle irtibatlı olabilecek 12 kişiyi seçmişler ve o 12 kişiden suç icat etmeye çalışıyorlar Ahmet Özer’e.

O 12 kişiden bir tanesi öğrenci velisi, ‘Kayıt için yardım istedim Ahmet Özer’den.’ diyor. ‘7 yıldır da bir daha görüşmedim.’ diyor. Bir tanesi Ahmet Özer’in yazdığı, resmi, denetimden geçmiş, ISBN numarası olan, savcılıkça hakkında bir işlem başlatılmamış bir kitabın, kitabını tasarlıyor.

‘Ahmet Bey’le iki ay gibi bir sürede 7 kere telefonda görüşmüş.’ Bununla suçlanıyor. Ya sen, örneğin o savcı, sen bir kitap yaz, anılarını falan. Kapak tasarımcısıyla kaç kere telefonda görüşüyorsun, bir bak bakalım. İki aylık sürede, kitabın kapağının tasarlandığı iki ayda 7 telefon görüşmesiyle suçlanıyor.

Birisi var, belli günlerde 8-9 kere telefonla görüşmüş. Yazı yazdığı internet sitesinin genç bir editörü. Yazıyı koyuyor, ‘Orası böyle olsun, buraya resim olsun, başlığı büyük mü yapsanız?’ Bu görüşmeyle suçlanıyor. Bir tanesi kızının, meşhur, evinin kiracısı, kira yatıran kişi.

Öbür taraftan da bir diğeri ise Şanlıurfa’dan, Şanlıurfa’dan gelip de biber salçası satan kişi. Hep ayın aynı günlerinde kendisini aramış. Niye? Üniversiteye geliyor, diyor ki: Ahmet Bey, ben geldim, biber salçalarını getirdim. Ahmet Bey de biber salçalarını kendi alıyor, hatta bazı öğretim görevlilerine de yönlendiriyor.

Bu kişiyle yaptığı telefon görüşmelerini şüpheli telefon görüşmeleri olarak sayıyorlar. O biber salçasını satan oradan çıkıyor, adliyeye gidiyor, adliyede savcılara da satıyor. Böyle bir şeyden terör soruşturmasına salça olunur mu ya? İnsan da biraz utanmak olur, utanmak olur. Bütün HTS kayıtlarını 12 yıllık çıkarmışlar. Yazıyor, ‘1.1.2012’den bugüne yaptığı görüşmeler içinde’ bu kişilerle.

Kişilerin ortak özelliği Kürt olmaları, DEM Parti’ye yakın isimler olmaları ya da hiç alakası işte kiracılar, salçacılar falan. İki tanesi de Van ve Mersin’in DEM il başkanları. Bir tanesi DEM milletvekili adaylığına destek istemiş. Önce 20 yıl önce, daha partinin adını, notlarda yazıyor, partinin adını, ben yanlış hatırladım, arkadaşlar yanlış hatırladı, o tarihteki ismi yazdıkları arada mı?

DEHAP. DEHAP’ta yöneticiyken milletvekilliğine destek istemiş. Bir görüşmede, 12 yıl önce, ‘Aday olsam milletvekili olur muyum?’ diye düşünmüş, bakmış ışık alamamış, CHP’ye başvurmuş, CHP’den de olamamış. Ama 12 yıldır da CHP üyesi. Ahmet Özer böyle, DEM Parti’yle de ilişkisi olan ama meşru siyaset zemininden hiç sapmamış. Baktı DEM’den olamıyor, DEM’e, tırnak içinde söylüyorum, kendini beğendirememiş, gelmiş CHP’den aday olmuş birisi.

Bu kişi Esenyurt’u kazanınca, ‘Efendim, siz DEM’le işbirliği yaptınız.’ E Ahmet Özer zaten biz bir aday belirlerken Esenyurt gibi bir yerde Kürtlerden de oy alabilecek bir aday belirlemeye çalışıyoruz. DEM seçmenine de sempatik gelecek bir aday belirlemeye çalışıyoruz. DEHAP’tan milletvekili adaylığı var. HEP’te milletvekilliği adaylığı var. Bizde de üç dönemdir var. İyi bir akademisyen, konuyu biliyor, saygın birisi.

12 yıldır üyemiz, şimdi kendisini terörle ilişkilendiriyorlar. Neyden? 10 yıl önce yaptığı telefon görüşmeleriyle. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Eğri oturup doğru konuşalım. 10 yıl önce yapılan telefon görüşmelerinden sorumlu tutulacaksak, bugün bir AK Parti milletvekili kalır mı, bugün terörist olduğu anlaşılan biriyle 10 yıl önce görüşmemiş?

Bir AK Parti belediye başkanı kalır mı? Kardeşim, bugün FETÖ’cü dediklerinizin hepsi o dönem canciğer kuzma siyaset arkadaşlarınızdı. Yaptığınız telefon görüşmeleri suç olabiliyorsa 10 yıl öncekiler, hepinizi FETÖ’den içeri toplarlar. Şimdi bu savcılar, bu savcıya bunu söyleyenler aslında AK Parti’deki bütün siyasetçilere Silivri’nin kapısını aralıyorlar. Aynı muameleyi ona yapsan hepsini atarsın.

Hani biz gözümüz dönse, yapmayız da, iktidar olacağız ya seçimlerde, zaten bütün sıkıntı o ya, belediyelere saldırmak ondan. Önde gidiyoruz ya anketlerde. Her şey AK Parti’nin gidişini gösteriyor ya. Bu yaptığınızla bir tane AK Partili dışarıda bırakmaz, bu Silivri’ye doldururuz. Bak, yapmayacağız. Vallahi de billahi de 10 yıl önceki telefon görüşmenizden suç icat etmeyeceğiz. Ama tut ki gözümüz döndü, hepinizi atarız içeri bu yöntemle. İş mi, akıl mı? Bir bunu bir düşünün. Bunu bir düşünün.

O yüzden bir an önce şu iddianamenin yazılması, Ahmet Özer’in hiç beklemeden tutukluluk halinin ortadan kaldırılması, tutuksuz yargılanması ve çok eminiz ki yargı sonunda artık asla ve asla yargılamanın sonunda suçlu olmadığının ortaya çıkmasını bir an önce istiyoruz.

Şimdi bugün görüştüğüm arkadaşlarımla ilgili öncelikle şunu söyleyeyim: Numan Bey yine diyor ki: Gelecek ay geleceğiz, anayasa görüşmeleri için bir tur daha gideceğiz. Tabii çayımız, kahvemiz mevcut, hiç sorun yok, her zaman başımız gözümüz üstüne bekleriz de anayasanın asını ağzınıza alıp da nasıl konuşacaksınız bizimle? Anayasa diyor ki: “Uluslararası anlaşmalar her şeyin üstündedir.

Bir kere AİHM kararı var Kavala’yla ilgili. 7,5 yıldır Kavala’yı burada tutuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi kararı var Can Atalay’la ilgili. Seçilmiş milletvekilini burada tutuyorsunuz. Gezi Davası ki hepsinin ortak paydası, Tayfun Kahraman kardeşimi burada tutuyorsunuz. Diğer taraftan Mine Özerdem ve Çiğdem Mater’i Bakırköy Cezaevi’nde tutuyorsunuz. Önümüzdeki haftalarda onları da ziyarete gideceğim ve anayasanın asına uysanız, bir kere bu mahkeme, üç kere beraat aldı bu insanlar.

Bu mahkeme, FETÖ’nün kurduğu bir iddianameyi “kıymetlendirdik” diyor, ‘delilleri kıymetlendirdik, biz de kullanıyoruz’ diyor. Bu salonda, ben buradaydım, bu arkamdaki salonda, Gezi Davası’nda ‘Türk milleti adına’ dediler, hep birlikte ayağa kalktık.

O hakimler, ‘Her ne kadar iddianamede bu bu bu bu varsa’ diye FETÖ’cülerin iddialarını hakim sayıp, bunların hiçbir delili bulunamadığından hepsinin beraatine demişti. Bu mahkemedeki beraat birisinin vicdanına ters geldiği için, aklına ters geldiği için salmadılar, bir dava daha açtılar. Bu davada kimi iki kere kimi üç kere beraat eden arkadaşlarımıza, hepiniz de biliyorsunuz ki, hepimiz biliyoruz ki, olmayan bir suçu yüklediler, içeride tutuyorlar. Şimdi Tayfun Kahraman’ın Anayasa Mahkemesi süreci var.

Çok eminiz ki bir yandan da sağlık durumu, kronik hastalığı fevkalade sorunlu ve içeride durduğu her gün kendine ızdırap, evladı Vera’ya ızdırap, bütün aileye ızdırap. Ama Anayasa Mahkemesi onun için de hak ihlali kararı verecek. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymayanlar, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara uymayanlar sonra gelip kapımızı çalmasınlar, ‘anayasa konuşalım’ diye.

A’dan Z’ye anayasaya tam uyulduktan sonra ancak anayasa konulu kahve içilebilir. Yoksa vallahi Manisa’daki üzüm rekoltesinden bahsedeceğim Numan Bey’e. O kadar net söylüyorum. Bu kadar anayasa iptal ihlaline sessiz kalıp kendi milletvekilini burada tutup, bu insanların bu kadar hakkını yedirtip, ondan sonra gelip de ‘anayasa manayasa’ diye hiçbir şey söylemesinler.

Gezi’de yatan herkes hepimiz yerine yatıyor. Benim yerime yatıyorlar, benim yerime. Biz hepimiz oradaydık ve Tayfun Kahraman çıktı, açıklama yaptı: ‘Başbakan Erdoğan’la görüştüm. Mahkeme kararı beklenene kadar ağaçlar kesilmeyecek. Karar, Gezi lehineyse oraya inşaat yapılmayacak, aleyhineyse bile referandum yapılacak, İstanbullular karar verecek. Bu şartlarda evlerimize dönmeyi, Gezi sakinlerinin değerlendirmesine sunuyorum.’ dedi.

Yüzde 99 o açıklamadan sonra zaten ayrıldı oradan. Erdoğan da bu açıklamayı övdü ama şimdi suç icat ettiler ve hepimiz yerine orada olan ve sonuç alan, parkı kurtaran, AKM’nin yıkılıp da yerine AVM yapılmasına engel olan arkadaşlarımızı cezalandırmaya çalışıyorlar. Bunu net bir şekilde reddettiğimizi ifade etmek isterim.

“45 kişiyi öldürenleri saldılar…”

Açıklamasında Atatürk Havaalanı saldırısını gerçekleştiren IŞİD’lilerin serbest bırakılmasına da tepki gösteren Özel şöyle konuştu: “Şimdi gelelim meseleyle doğrudan ilişkili çok sıcak bir gündeme. Nedir? Terör örgütü IŞİD, yani hiçbirimizi Müslüman kabul etmeyen, Türkiye’de kendini Müslüman kabul eden, Müslüman olduğunu söyleyen hiç kimseyi Müslüman kabul etmeyen, selefi gruplar Suriye’deki. Türkiye’ye sınırdan geçip, gelip Atatürk Havalimanı’nda, suçu günahı olmayan 45 kişiyi tarayarak öldürdüler.

45 kişiyi. Bunlardan üçü orada öldürüldü, yedi tanesi takip eden operasyonlarda orada ve sonra kaçtıkları yerlerde tutuklandılar, cezaevine konular. Yargılandılar ve bunlardan bu yedi kişiden altı tanesi 46 kere ağırlaştırılmış müebbet aldı. O insanları öldürme suçunu işlemek ya da o suça iştirak etmek. Alıp götürüyor, silahını oradan geçiriyor, kullanacağı mermiyi orada tutuyor, onu evinde saklıyor. 46 kez ağırlaştırılmış müebbet, 45’i ölümler bir tanesi de anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçu. Tabii olduğu örgüt, öyle bir örgüt ya IŞİD. Bunlar burada sekiz yıldır yatıyorlardı, sekiz yıldır. Birinci kademe cezayı verdi, istinaf onayladı, Yargıtay’da bekliyor.

Yargıtay ne olduysa 12 Aralık günü bu altı kişiye verilen cezaları ağır bulmuş, ‘Bunları bir daha yargılayın’ demiş. Ve ‘Yattığı süre alacağı cezaya yeter’ deyip salmış hepsini. Bakın o gün orada her birimiz olabilirdik. Her birimizin eşi, dostu, akrabası, evladı, anası, babası o havaalanında olabilirdi. Göz kırpmadan vurdular. Onlar selefiymiş, İslam onların istediği gibi yaşanacakmış, Türkiye’deki kimse onların gözünde Müslüman değilmiş. Taradılar. Bu kadar cani bir örgüt, bunlara verilen ceza çok, bu cezayı düşür, bu sırada da ‘saldım’ diyor. Nereye salıyor? Suriye’ye salıyor. Kim salıyor? Salan Yargıtay 3’üncü dairesi.

Kim bu daire? Can Atalay seçildiği halde salmayan daire. Kim bu daire? Somalı madencileri öldürenlerin cezalarını affeden, aldıkları cezaları bozan, alanları salan daire. Bugün ziyaret ettiğim Selçuk Kozağaçlı’yı burada tutan daire. Bu daire şöyle bir daire, ne söylenirse onu yapan bir daire. Bu daireye demişler ki, ‘Suriye’de işler değişti. O selefiler artık oldu iktidar. O selefiler artık kahraman ve devrimci. O selefilerin arkadaşlarını salıverin gari.’ O selefilerin arkadaşlarını Suriye’deki bu konjonktürden dolayı tıpış tıpış saldılar

Bakın ülkeyi yönetenlerin verdikleri talimatlar ve talimatları uygulayanların gözü nasıl dönmüş onu görün. Atatürk Havalimanı’nda 45 kişiyi öldürenleri bu konjonktür gereği salıyorlar. Ama bir yandan Osman Kavala’yı yedi yıldır burada tutuyorlar. Sekiz yıldır yatan IŞİD’çı, 45 kişi öldürmüş ya da öldürecek mermiyi temin etmiş, parayı vermiş, evinde yatırmış ya da öldürmüş.

Türkiye mahkemeleri ağırlaştırılmış 46 müebbet vermiş, onu salıyor. Osman Kavala kimsenin burnunu kanatmamış, yedi yıldır burada yatıyor. Selçuk Kozağaçlı yedi yıldır burada yatıyor. Can Atalay, Tayfun Kahraman 36 aydır burada yatıyorlar. Mine Özerden Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor. Çiğdem Mater Bakırköy Kadın Cezaevinde yatıyor. Nasıl olacak bu iş? Vicdan mı bu? İnsaf mı bu? Kim ölmüş? Gezi’de hayatını kaybedenler, tamamı polisin elindeki caydırıcı gaz bombasını silah gibi kullanması yüzünden hayatını kaybedenler ya da yukarıdan düşenler.

Bunların elinde şu kadarcık kan var mı? Yok. Ama onlar yedi yıl yatsın, yatmaya devam etsin, ne eline silah almış ne mermiye dokunmuş, ne bir şey yapmış. Sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’ın bunlara kafası atmış. Tek sorun bu. Ve bu mesele üzerinden onlar yatacak ama Suriye’de işler değişti, 45 kişiyi katletmiş adamlar gidecek. Hadi bakalım bir dahaki mahkeme bul onları. Suriye sınırı bu haldeyken, o selefi terör örgütü birinci kademe mahkemesindeki yargılamaya mı gidecek?

Necip Hablemitoğlu, dün oradaydık. Necip Hablemitoğlu cinayetinden şüpheli yargılanan Levent Göktaş kaçtı Bulgaristan’a. Bulgaristan’da yakalandı, kırmızı bültenle Türkiye’ye iade edildi. Tutuklandı. Sonra serbest bıraktılar. Gerekçe, kaçma şüphesi yok. Kaçıyor adam. Bir öncesinde kaçmış nasıl kaçma şüphesi yok? Bakın, Bulgaristan’a kaçan adamı, kaçma şüphesi yok diye bırakacaksın.

Her sabah sekizde evinden belediyeye giden adamı, kaçma şüphesi var diye burada tutacaksın. Evladını bir kere kreşe götürmekten başka bir talebi kalmamış Tayfun Kahraman’ı burada tutacaksın. Yedi yıldır bırak eline kan, bir tane sineğe dokunmamış olan Osman Kavala’yı burada tutacaksın. İş mi bu? Bu sesimizi duyan herkese şunu söylüyorum; bu vicdansızlığı eşinize dostunuza, akrabanıza, komşunuza özellikle AK Partili ve MHP’li olanlara anlatın.

45 kişiyi öldürenleri Suriye’de iktidar oldular diye, güya yönetimi ele geçirdiler diye sallıyorlar, hiçbir gücü suçu günahı olmayanları aynı koridorda tutuyorlar. Osman Kavala’nın karşı odasından çıktı gitti o IŞİD’çi. Onun arkasında HTŞ var, onun arkasında Suriye var çünkü.

Hatırlayın seçimlere gidiyorduk, 10 ay kala tuhaf bir hareketlilik oldu. Yargıtay’daki dosyalar Adalet Bakanlığı’na çekildi. Kimin? Hizbullah terör örgütünün. Bütün domuz bağcıların dosyalarını kanun yararına bozma yaptılar. Burayı boşalttılar. Firariler normal oldu, kimi milletvekili oldu kiminin avukatları milletvekili oldu. Neden? Tayyip Bey, Hizbullah’la el sıkıştı diye. Domuz bağcılar, Gonca Kuriş’i katledenler, bilmem neler Tayyip Bey’le el sıkıştılar diye geldiler.

Bugün de Tayyip Bey’le el sıkıştı diye Tayyip Bey’e ‘O Suriye’de yaşananlara mutabık olacaksın’ dedi diye Amerika ve İsrail, burada suçsuz insanların karşı odasından 45 kişinin katilleri çıktı gitti. Adaletse bu, bunun adına ‘adalet’ diyorsunuz olmaz olsun adaletiniz, yere batsın adaletiniz. Biz de bu adaletsizlikle mücadele edip de sizin haksız yere burada tuttuğunuz herkes özgürlüğüne kavuşana kadar mücadele etmezsek bize de yazıklar olsun. Sonuna kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu olmaz, o 45 kişinin ailelerinden, her birisi şimdi ne hissediyor acaba?”

Paylaşın

Putin’den “Suriye” Açıklaması: Rusya’nın Yenilgisi Anlamına Gelmiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye’de yaşananların Rusya için bir yenilgi olmadığını söyledi. Putin, Rusya’nın Suriye’den Tahran’a 4 bin İranlı savaşçıyı geri gönderdiğini belirtti.

Vladimir Putin, Halep’te 350 militanın yakalandığını, 30 bin hükümet askerinin ve İran yanlısı birliklerin ise savaşmadan geri çekildiğini söyledi. Putin “Suriye’de Hmeymim üssünü kullanarak 4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran’a götürdük. Halep’e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birliklerse savaşmadan geri çekildi” diye konuştu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’daki Gostiny Dvor Ticaret ve Sergi Merkezi’nde düzenlenen yıllık yıl sonu basın toplantısına katılarak değerlendirmelerde bulundu.

Rusya’ya sığınan eski Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la Moskova’ya geldiğinden beri görüşmediğini belirten Putin ayrıca Esad ile görüşebileceğini de söyledi. Sputnik’in aktardığına göre; Putin şöyle konuştu:

“Beşar Esad’la Moskova’ya gelişinden sonra Devlet Başkanı Esad’la görüşmedim. Ancak bunu yapmayı planlıyorum. Suriye’ye gelince, Rusya’nın asıl görevi orada bir terör yuvasının kurulmasını engellemekti. Bu hedefe ulaşıldı. Orada kara birliklerimiz yoktu, yalnızca askeri üslerimiz bulunuyor.

Bugün Suriye’deki durum kolay değil, Moskova hızla barışın tesis edilmesini ümit ediyor. Rusya oradaki askeri üslerini korumayı düşünüyor. Ancak bunun olup olmayacağını henüz bilmiyoruz. Bu, yeni hükümetle çıkarların örtüşüp örtüşmeyeceğine bağlı. Ortadoğu’daki ülkelerin büyük bölümünün oradaki üslerin korunmasından yana.”

“Rusya, 10 yıl önce Suriye’ye terörist bir yerleşimin orada oluşmaması için geldi, hedeflerine ulaştı” ifadelerini kullanan Putin, ayrıca Suriye’de yaşananların Rusya için bir yenilgi olmadığını söyledi. Putin, Rusya’nın Suriye’den Tahran’a 4 bin İranlı savaşçıyı geri gönderdiğini belirtti.

Rusya Devlet Başkanı, Halep’te 350 militanın yakalandığını, 30 bin hükümet askerinin ve İran yanlısı birliklerin ise savaşmadan geri çekildiğini söyledi. Putin “Suriye’de Hmeymim üssünü kullanarak 4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran’a götürdük. Halep’e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birliklerse savaşmadan geri çekildi” diye konuştu.

Putin, Rusya’nın Suriye’deki üslerini bırakıp bırakmayacağının henüz bilinmediğini söylerken bunun yeni otoritelerle çıkarların örtüşmesine bağlı olduğunu söyledi. Putin, “Rusya, Suriye’de barış ve huzura güveniyor ve tüm taraflarla ilişkilerini sürdürüyor” dedi.

Paylaşın