Kan Gazı Testi Nedir, Neden Yapılır?

Kandaki oksijen ve karbondioksit miktarını ölçen Kan Gazı Testi, vücudun oksijeni ne kadar iyi kullanıp karbondioksitten ne kadar kurtulduğunu ölçer. Peki Kan Gazı Testi, neden ve nasıl yapılır?

Bu test ayrıca, kanınızdaki asit ve bazların da miktarını ölçmek, akciğerlerin ne kadar iyi çalıştığını kontrol etmek, oksijen terapisinin veya diğer nefes tedavilerinin ne kadar işe yaradığını kontrol etmek, kanınızın doğru asit ve baz dengesine sahip olup olmadığı hakkında bilgi sağlamak için kullanılır.

Kan Gazı Testi neden yapılır?

Kan gazı testi vücudunuzdaki oksijen ve karbondioksit seviyelerinin kesin bir şekilde ölçülmesini sağlar. Bu test, doktorunuzun akciğerlerinizin ve böbreklerinizin ne kadar iyi çalıştığını belirlemesine yardımcı olabilir.

Kan gazı testi, akut hastaların tedavisinin nasıl idare edileceğinin belirlenmesi için en çok hastanelerde kullanılan bir testtir. Birinci basamak tedavilerde bu testin pek bir işlevi olmasa da solunum fonksiyon laboratuvarında veya klinikte kullanılabilir. Oksijen, karbondioksit veya pH dengesizliği belirtileri gösteriyorsanız, doktorunuz kan gazı testi isteyebilir.

Kan Gazı Testi nasıl yapılır?

Kan gazı testi, küçük bir kan örneğinin alınmasını gerektirir. Hastanede kalıyorsanız el bileğinizdeki, kolunuzdaki veya kasıklarınızdaki bir atardamardan veya daha önceden açılmış bir damar yolundan kan alınabilir. Kan gazının örneği, damardan veya önceden açılmış bir damar yolundan ayaktan da alınabilir.

Flebotomist olarak adlandırılan kan alma uzmanı, önce enjeksiyon bölgesini bir antiseptik ile sterilize edecektir. Atardamar bulduğunda, teknisyen atardamarın içine bir iğne sokacak ve kanı alacaktır. İğne içeri girdiğinde hafif bir batma hissedebilirsiniz fakat testin kendisi acı verici değildir. İğne çıkarıldıktan sonra teknisyen iğnenin deldiği yere bandaj yapacaktır.

Kan örneği daha sonra taşınabilir bir makineyle veya laboratuvarda analiz edilecektir. Doğru bir test sonucu elde etmek için alınan örneğin 10 dakika içerisinde analiz edilmesi gerekir.

Sonuçlar ne anlama gelir?

Normal sonuçlar kandaki oksijen seviyesini, karbondioksit seviyesini, bikarbonat seviyesini ve PH( asit ve baz dengesi) seviyesini içerir. Normal değerler genellikle:

PaO2: 80 – 100 mm Hg oksijen seviyesi için
PaCO2: 35 – 45 mm Hg karbondioksit seviyesi için
HCO3: 21 – 30 mEq/L bikarbonat seviyesi için
pH: 7.238 – 7.4 asit baz dengesi için

Pek çok sağlık problemi Kan Gazları Testi’nde anormal sonuçlara sebep olabilir. Bu anormalliğe sebep olan durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Bir akciğer rahatsızlığından veya ciddi bir anemiden dolayı vücudunuz akciğerlerinizden yeterli miktarda oksijen almıyor olabilir.
Bir akciğer rahatsızlığından dolayı yeterince oksijen almadığınızı  ,vücudunuz gerekli miktarda karbondioksiti vücudunuzdan atamıyor olabilir.

Böbrek fonksiyonlarında sorunlar yaşayabilir  veya  böbrekleriniz düzgün çalışmıyor olabilir.
Ciddi kusma veya diyareniz olabilir.
Kronik kalp yetmezliğiniz olabilir
Şekeriniz yükseldiğinde oluşan diyabetik ketoacidosis olabilir.

Paylaşın

Akromegali Nedir? Belirtileri, Tedavisi

Akromegali, beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Daha sade bir deyişle, Akromegali, büyüme hormonunun aşırı üretilmesi sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır.

Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.

Akromegali belirtileri

El ve ayaklarda kademeli olarak büyüme,
Yumuşak doku şişliği,
Âdet düzensizlikleri / iktidarsızlık,
Terleme,
Baş ağrısı,
Görme bozuklukları,
Karpal tünel sendromu,

Kas güçsüzlüğü / yorgunluk,
Eklem ağrısı,
Sinüs ödemi,
Uyku apnesi (solunumun geçici olarak durması),
Ciltte kalınlaşma, yağlanma, sivilcelenme,
Kaba yüz görünümü, özellikle alın, burun, dudaklar, dil ve çenede büyüme.

Akromegali tedavisi

Bromokriptin (akromegalide büyüme hormonu düzeyini normale indirir.)
Cerrahi tedavi: Belirgin suprasellar tümör büyümesi varsa transfrontal, tümör intrasellar ise transfenoidal cerrahi girişim ile tümör çıkarılır.
Radyoterapi: hipofize radyoaktif çekirdek yerleştirilir veya dışarıdan radyoterapi uygulanabilir. Cerrahi kadar etkin değildir ve çabuk yanıt vermez.

Risk altındaki kişiler

Nadir bir hastalık olan akromegali, sıklıkla orta yaşlı kişilerde görülür. Hipofiz tümörlerinin çoğu kendiliğinden ortaya çıkar, herhangi bir genetik geçiş bulunmaz.

Her bir milyon kişiden 40-60ının akromegali hastası olduğu ve her yıl bir milyonda 3 kişinin akromegali tanısı aldığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, akromegali belirtileri kolayca gözden kaçırılabileceği için, gerçek sayı daha yüksek olabilir.

Paylaşın

Akrep Sokmalarının Belirtileri Nelerdir?

Akrep sokmasında gerekli tedbirler kısa sürede alınmazsa kişi hayatını kaybedebilir. Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılar, kalp ve akciğer rahatsızlığı olanlar akrep sokması karşısında daha az dirence sahiptir.

Akrep türleri 1.750 tanedir. Bu türlerden 50 tanesi zehirlidir ve sadece 20-25 tanesi insanlara zehir bulaştırarak ölüm tehlikesi yaşatırlar. Ki bu hiç de azımsanacak bir rakam değildir. Sarı akrep ve siyah akrep türleri, evlerde en sık karşılaşılan zehirli akreplerdir. Akrep sokması, akreplerdeki zehir nedeniyle başlı başına sorun oluştururken, bazı alerjik reaksiyonları da tetikleyebilmektedir.

Akrep sokması nasıl anlaşılır, belirtileri nelerdir?

Şiddetli ağrı,
Yanma,
Acı duyulan yerde uyuşma, karıncalanma ve şişme,
Kas seğirmesi,
Olağandışı baş, boyun ve göz hareketleri,

Ağızda köpüklenme,
Çift görme,
Nöbet,
Terleme,
Kusma,
Yüksek veya düşük kan basıncı (her ikisi de olabilir),

Taşikardi ya da düzensiz kalp atışı,
Huzursuzluk, sinirlilik, çocuklarda ağlama,
Nefes darlığı,
İstemsiz idrar atımı,
Koma.

Akrep soması sonrası yapılmaması gerekenler:

Akrep sokmalarında zaman kaybetmeden tıbbi destek almak üzere ambulans çağrılmalı ve hastaneye gidilmelidir.

Akrebin soktuğu fark edildiğinde yapılması gereken ilk müdahale, sokulan yerin sabunla ve suyla yıkanması olmalıdır. Daha sonra yaranın üzerine buz konulmalıdır.

Yarayı kesmek, kanatmak,
Isırılan bölgeyle oynamak (yara hareketsiz bırakılmalıdır),
Yaraya amonyak sürmek,
Turnike yapmak.

Akrep sokması durumunda istemsiz kas hareketleri olabilir. Bu yüzden bir yakınınızdan sizi hastaneye götürmesi için yardım istemelisiniz. Hastaneye araba ile gidilmesi durumunda akrep tarafından sokulan kişi arabayı kesinlikle kullanmamalıdır.

Akrep sokmasında ağrı şiddetli olur. Gerekli tıbbi müdahale yapılana kadar ağrıyı dindirmek için reçetesiz satılan ağrı kesici ilaçlardan kullanılabilir. Asetaminofen ve ibuprofen içeren ilaçlarla Aspirin alınması uygundur. İçeriğinde opiat bulunan ağrı kesicilerin kullanılmaması gereklidir.

Akrep sokması tedavisi

Bazı akrep sokması durumlarında belirtiler şiddetli olsa da yapılan ilk müdahaleler ve kullanılan ilaçlar yeterli olabilmektedir. Ciddi vakalarda akrep serumları uygulanabilir. Fakat bu serumların yan etkileri ağırdır (aniden başlayan ve hayat kaybına bile sebebiyet veren alerjik reaksiyon olan anafilaksi ve serum hastalığı gibi). Bu yüzden kişi gerçekten ciddi tehlike ile karşı karşıya ise ve alerjik rahatsızlıkları yoksa, akrep serumlarının uygulanması tercih edilir. Akrep serumları, daha önce akrep sokması yaşamış ve serum almış kişiye verilmez. Ayrıca son 5 yıl içinde tetanoz aşısı olmayanların da mutlaka aşıyı yaptırmaları önerilmektedir.

Mümkünse akrebi yakalayın 

Hastaneye sizi sokan akreple birlikte giderseniz ne tür bir müdahale yapılacağına daha doğru bir şekilde karar verilmesini sağlayabilirsiniz. Cam bir kavanozu hızlı bir şekilde akrebin üzerine geçirebilirsiniz. Akrebin içinde bulunduğu kavanozu çok hafif bir şekilde yerinden kaldırarak altına kâğıt ya da karton geçirebilir, ters çevirdiğiniz kavanozun ağzını kapağıyla sıkıca kapatabilirsiniz. Bu işlemi yapması için yakınlarınızdan da yardım isteyebilirsiniz.

Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ni arayın

İlk belirtiler hafif olabilir ve durumun ciddiyeti anlaşılmayabilir. Türkiye’nin her yerinden 7/24 hizmet veren Ulusal Zehir Danışma Merkezi’ni arayarak durumun ciddiyeti hakkında bilgi alabilirsiniz. Aramanız gereken telefon numarası ise: 114.

Telefonda yaşınıza, ağırlığınıza ve tasvir ettiğiniz yaranın durumuna göre risk belirlenir ve yapmanız gerekenlerle ilgili bilgilendirilirsiniz. Eğer sizi sokan akrebi gördüyseniz, akrebin görünüşünü de tarif ederek daha sağlıklı bir değerlendirme yapılmasını sağlayabilirsiniz. Akrebi yakalayamıyorsanız fotoğrafını da çekebilirsiniz.

Paylaşın

Akraba Evliliği Nedir, Sonuçları Nelerdir?

Akraba evliliği, yakın akrabalık ilişkisi bulunan yahut akraba evliliği katsayısı (coefficient of inbreeding) 1/64 veya daha düşük olan kişiler arasındaki birlikteliktir.

Daha sade bir deyişle, akraba evliliği, eşler arasında kan bağı bulunması yani aynı atadan gelme durumudur.

Akraba evliliği yapacak çiftlerin, evlilik öncesi veya gebelik öncesinde genetik danışma almalarının büyük önem taşıdığına dikkat çekiliyor.

Genetik danışmanlıkta ise önemsenmesi gereken üç önemli konu vardır:

Çiftler arasındaki akrabalığın doğru olarak saptanması ve soyağacının çıkarılması,
Ailede kalıtsal nedenli bir hastalık riskinin böyle bir evlilikte nasıl etkileneceği,
Zararlı bir genin, çiftin her ikisi tarafından çocuğa aktarılma riski ne kadar yüksektir ki buna bağlı çocuk hasta olsun

Akraba evliliği sonucu ortaya çıkabilecek hastalıkların hepsinin çocuk doğmadan önce anne karnındayken taranması teknik olarak dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. Ancak ailede tanısı bilinen bir hastalık varsa veya çiftin hasta çocukları varsa anne karnındaki bebek bu hastalık açısından incelenebiliyor.

Dünya genelinde yapılan analizlerde de akraba evliliği yüzde 10-20 arasında gösterilmekte ve kıtalar arasında çok büyük farklılıklar gözlenmektedir. Türkiye’de ise evliliklerin yüzde 20´sini akraba evliliği oluşturmaktadır.

Akraba evliliği yapmış olan çiftlere Türkiye de sık görülen Akdeniz anemisi için taşıyıcılık testi yaptırmalarını, gebelik varsa ultrasonografik inceleme ile takibi öneriliyor. Çocuk doğduktan sonra ise gelişimsel olarak takibini, çocuk sayısını sınırlı tutmalarını ve ikinci çocuk için en az 3-4 yıl beklemeleri tavsiye ediliyor.

Eş seçiminin, tamamen serbest olduğu ve kişilerin kendi eğilimlerine bırakıldığı toplumlarda, insanların çok azının akrabaları ile evlendikleri sonucu çıkarılmıştır.

Paylaşın

Dış Ticaret Açığı Temmuz’da Yüzde 47 Düştü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 46.9 azalarak 3 milyar 192 milyon dolara geriledi.

Verilere göre; ihracat 2019 yılı Temmuz ayında, 2018 yılının aynı ayına göre yüzde 7.9 artarak 15 milyar 160 milyon dolar, ithalat yüzde 8.5 azalarak 18 milyar 351 milyon dolar olarak gerçekleşti.

İhracat yüzde 7,9 arttı, ithalat yüzde 8,5 azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2019 yılı Temmuz ayında, 2018 yılının aynı ayına göre yüzde 7,9 artarak 15 milyar 160 milyon dolar, ithalat yüzde 8,5 azalarak 18 milyar 351 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Dış ticaret açığı yüzde 46,9 azaldı

Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 46,9 azalarak 3 milyar 192 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018 Temmuz ayında yüzde 70 iken, 2019 Temmuz ayında yüzde 82,6’ya yükseldi.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat yüzde 15,2 arttı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2019 Temmuz ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 15,2, ithalat yüzde 4,6 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2019 yılı Temmuz ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 4,8 arttı, ithalat %9,1 azaldı.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Almanya’ya yapılan ihracat 2019 Temmuz ayında 1 milyar 379 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 91 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 770 milyon dolar ile Irak ve 741 milyon dolar ile Fransa takip etti. Rusya’dan yapılan ithalat, 2019 yılı Temmuz ayında 2 milyar 90 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 728 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 663 milyon dolar ile Çin ve 1 milyar 324 milyon dolar ile ABD izledi.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,3

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Temmuz ayında ISIC Rev.3’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 95,6’dır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,3’tür. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 77,1’dir. Temmuz ayında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 17,1’dir.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 15 milyar 896 milyon dolar

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2019 yılı Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,9 artarak 15 milyar 896 milyon dolar, ithalat ise yüzde 8,2 azalarak 19 milyar 232 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82,7 oldu.

Paylaşın

Adrenalin (Epinefrin) Nedir?

Bazı kaynaklarda ismi Epinefrin olarak da geçen Adrenalin, vücutta böbreküstü bezlerinden beyinde ise beyin sapı civarında bazı nöronlardan salgılanan bir tür hormondur.

Bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.

Vücutta doğal olarak üretilirken dışarıdan ilaç olarak da verilebilir.

Adrenalin hormonunun tıp alanında tedavi amaçlı uygulandığı alanlar:

Bazı sebeplerden dolayı durmuş olan kalbe, adrenalin tedavisi uygulanmaktadır. İlk önce göğüs duvarından uzun bir iğne yardımıyla kalp karıncığı denilen boşluğa girilir ve buraya adrenalin zerk edilir. Bu yöntem sayesinde duran bir kalp yeniden çalıştırılabilir.

Adrenalin hormonu ameliyatlar sırasında da kullanılır. Ameliyat sırasında, operasyon yapılan bölgede yer alan damarlara adrenalin damlatılır ve damarların büzülmesi sağlanır. Aynı zamanda bu işlem kan kaybının azalmasına da neden olmaktadır.

Bu hormon, bölgesel anestezik bazlı maddelere belli bir oranda katılır ve böylece uyuşma daha fazla devam eder.

Adrenalin hormonu tehlike, korku, öfke ve heyecan durumlarında beynin emirleri doğrultusunda salgılanarak vücudu alarma geçirir. Böylece bu durumlarda yaşamsal organlara kan taşıma işlemi daha rahat gerçekleşir ve ekstra güç sağlanmış olur.

Paylaşın

ASO Başkanı’ndan Ekonomiye Dair Uyarılar!

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara Sanayi Odası’nın Ağustos ayı olağan meclis toplantısında gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi.

ASO Başkanı Özdebir, konuşmasında, enflasyonda kalıcı düşüşün sağlanması için gıda enflasyonuna odaklanılması, milli bir tarım politikası ile tarım ve hayvancılıkta yapısal reformların uygulamaya konulması gerektiğini belirterek, sanayide yerli üretimi teşvik eden, katma değerli, yüksek teknolojili üretimi destekleyen bir büyüme modeline ivedi bir şekilde geçilmesi gerektiğini ifade etti.

Özdebir, konuşmasının devamında, mevcut şartlar itibarıyla reel sektörün orta ve uzun vadeli bir plan yapmakta zorlandığına dikkati çekerek, “Reel sektörün yatırım iştahı her geçen gün azaltmaktadır. Reel sektörün uzun ve orta vadeli ve dengeli bir strateji belirleyebilmesi için ekonomik istikrarın ve güvenin sağlanması yegane şarttır” dedi.

Özdebir’in  ASO’nun Ağustos ayı olağan meclis toplantısında yaptığı konuşmadan öne çıkanlar şöyle;

“Geçen yıl bu aylarda başlayan kur atakları, ekonomide derinleşerek birçok makroekonomik değişken üzerinde olumsuz etkileri beraberinde getirmiştir. Kur atakları sonrası uygulamaya konulan reform paketleri bazı makroekonomik değişkenleri olumlu etkileyerek, dengelenme süreci başarılı bir şekilde işlerken, bazı makroekonomik değişkenlerde istenilen düzelme ve dengelenme süreci henüz sağlamış değildir.

Jeopolitik ve politik risklerin daha da yoğunlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Küresel ekonomide kur ve ticaret savaşlarının da etkisiyle her geçen gün artan yavaşlama ibareleri, diğer yandan ülkemizin içinde bulunduğu durgunlukla birlikte iç talepteki zayıflama, hem küresel boyutta hem de ülkemizde makroekonomik değişkenleri olumsuz yönde etkileyerek büyümeyi zayıflatmaktadır.

“Ekonomik istikrarın ve güvenin sağlanması yegâne şarttır”

Reel sektör, mevcut ortamda, orta ve uzun vadeli bir plan yapmakta zorlanmaktadır. Özellikle son aylarda kurlarda kısmi bir dengelenme yaşanırken, bu hafta başında yeniden yukarı yönlü hareketler başladı. Kurdaki oynaklığın hala devam etmesi, yüksek enflasyon ve iç talepteki yetersizlik ve bunların ortaya çıkardığı belirsizlik ortamı reel sektörün yatırım iştahını her geçen gün azaltmaktadır.

Reel sektörün uzun ve orta vadeli ve dengeli bir strateji belirleyebilmesi için ekonomik istikrarın ve güvenin sağlanması yegâne şarttır.

Bu gelişmelere rağmen inşaat sektöründen güzel haberler aldık; Uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR (Engineering News Record) müteahhitlerin bir önceki yılda ülkeleri dışındaki faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri esas alarak yayımladığı “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi” listesinin 2018 sonuçlarını açıkladı. ENR’ın hazırladığı analizdeki veriler, küresel ekonomik belirsizlikten en çok etkilenen sektörlerden olan inşaat sektöründe durgunluğun devam ettiğini ortaya koydu.

Tüm bu zorluklara rağmen Türkiye listede 44 firma ile Çin’den sonra en çok firması olan ikinci ülke olarak geçen yılki  yerini korumayı başardı. Listedeki Türk firmalarının toplam pazar payı ise aynı yıl için %4,6 oldu.

Bayramdan hemen önce Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak odamızı ziyaret ederek yönetim kurulu toplantımıza katıldı.  Kendisi bizleri dinlemeye geldiğini ifade etti ve ekonominin içinde bulunduğu durumla ilgili bilgi alışverişinde bulunduk.

Bazı ekonomik verilerle ilgili tespitlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum; Sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre %3,9 oranında azaldı. Bu veri gelecek aylarda üretimdeki değişmenin önemli belirleyicisidir.

Ara malı ve sermaye malı üretimde kullanılan ana girdidir,  bunların azalması gelecek dönemde üretimin çok düşük seviyede kalacağı ve ekonomide durgunluğun devam edeceğini göstermektedir.

Sanayide yaşanan daralma işsizlik rakamlarına olumsuz yönde yansımaktadır. İşsizlik hala ülkemizin en önemli gündem maddesi olmaya devam etmektedir.

“Daralma, stagflasyon riskini beraberinde getirecektir”

Sanayideki daralmaya bağlı olarak gelir artışının bozulması ekonomide kısır döngüye neden olmaktadır. Gelir dağılımındaki bozulma ve gelirdeki azalış iç talebi olumsuz yönde etkilemektedir. Sanayide de iç taleple birlikte yaşanan daralma, stagflasyon riskini beraberinde getirecektir.

Bu durum ve gelişmeler önümüzdeki dönemde de ülke ekonomisinde yavaşlamanın devam edeceğinin en önemli öncü sinyalidir. Sanayi üretiminde ve işsizlikle birlikte iç talepteki azalışın, kur ve faizin yukarı yönlü olmasına neden olacağı unutulmamalıdır.

Enflasyon çift haneli rakamlarda devam ettiği sürece hem kur da hem de faizlerde yukarı yönlü bir hareketin olabileceği unutulmamalıdır.

Esas olan enflasyonda kalıcı bir düşüşün sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için öncelikli olarak gıda enflasyonuna odaklanılması, bu çerçevede milli bir tarım politikası ile birlikte tarım ve hayvancılıkta yapısal reformların teşvik ve uygulamaya konulması gerekmektedir. Daha da önemlisi, sanayide yerli üretimi teşvik eden, katma değerli, yüksek teknolojili üretimi destekleyen bir büyüme modeline ivedi bir şeklide geçilmesi gerekir.

Cari işlemler açığı, bir önceki yılın Haziran ayına göre 2.471 milyon ABD doları azalarak 548 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler hesabı 538 milyon ABD doları fazla vermiştir. Cari açığın fazlaya dönüşmesi, döviz talebini azalttığından önemli bir avantajdır. Lakin daha önemlisi üretimde ithal bağımlılığının azaltılmasıdır. Bu da başta işsizlik olmak üzere pek çok sorunun çözülmesinde etkili olacaktır. Cari açıktaki iyileşme ihracat artışından değil üretimsizlikten kaynaklanmaktadır. Mevcut durum ithalatın artmasını engellerken büyüme aşağı yönlü gerçekleşmektedir. İhracat rakamları artarken, iç talepte ciddi azalma var.

İç talepteki daralma ile birlikte, son aylarda büyümenin lokomotifi olan ihracat rakamlarında da bir zayıflama söz konusu. İhraç ettiğimiz ürünlerin ortalama kilogram fiyatı 1,15 dolar seviyesine kadar düştü. Aslında beş yıl öncesinde bu rakam 1,7 dolar seviyesinde idi. Kg fiyatında %10’luk bir artış ekonomide 18 milyar dolarlık ek bir kaynak girişi sağlamaktadır.

“Küresel piyasalarda tercih edilebilmeliyiz”

Diğer ihracat potansiyeli yüksek ülkelerle karşılaştırdığımızda oldukça düşük seviyede kalıyoruz. Bu yüzden ihracat kg fiyatının arttırılabilmesi için, inovasyona dayalı ürünler üreterek, küresel piyasalarda tercih edilebilmeliyiz. Teknolojik inovasyon açısından gelişmekte olan ülkelerin uygulayacağı politikalar, hem mevcut konumlarını korumalarında hem de gelişmiş ülke kategorisine yükselmelerinde önem arz etmektedir.

Ekonomideki umut verici gelişmeler ise tüketici güven endeksi, reel kesim güven endeksi ve kapasite kullanım oranının artmasıdır. Umuyorum ki bu olumlu gelişmeler, diğer makroekonomik değişkenleri de olumlu yönde etkileyip ekonomimiz hızlı bir iyileşme sürecine girsin.

Diğer taraftan, reel sektörün toplam borcunun milli hasılaya oranı 10 yılda 3 katına çıkarak, %75 seviyelerine kadar yükselmiş durumda. Özel sektörün yüksek borçluluk rasyosu finansal istikrarı olumsuz yönde etkilerken, gelecek yıllarda sürdürülebilir bir büyüme için gerekli olan yatırımların yapılmasını engellemekte, bu durum da ekonominin istihdam yaratma kapasitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Yaşamış olduğumuz tecrübeler gösteriyor ki, yerli ve milli üretim yapılması gerekliliği kesinlikle ciddi bir biçimde üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Dışarıdan ithal edilen hammadde veya yarı mamullerle yapılan üretim sonucunda gerçekleşen ihracat, ülkemiz ekonomisine katma değer yaratma noktasında yetersiz kalmaktadır.

 

Paylaşın

Vaclav Havel Kütüphane Ödülü, Aslı Erdoğan’ın

Şair, oyun yazarı ve Çekya eski Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’in anısına New York’ta kurulan Václav Havel Kütüphane Vakfı’nın her yıl verdiği ödülün sahibi bu yıl Aslı Erdoğan oldu.

İnsan haklarına dikkat çekmek için verilen ödül Aslı Erdoğan’a 26 Eylül’de New York Bohemian National Hall’de düzenlenen bir törenle takdim edilecek.

Vakfın bu yılki ödülü için belirlenen diğer adaylar cezaevindeki gazeteci ve yazar Ahmet Altan, Gazze’de yaşayan Filistinli yazar Atef Ebu Saif, Burunduli yazar Ketty Nvyabandi ve Fransa’da yaşayan Brezilyalı yazar Marcia Tiburi oldu.

Václav Havel Ödülü’nün bu yılki aday listesini hazırlayan ödül komitesinde, düşünce kuruluşu Freedom House, Uluslararası Yazarlar Birliği Pen, Václav Havel Kütüphanesi ve Sınır Tanımayan Kelimeler bulunuyor.

Václav Havel’in anısına verilen ödüle sahip olacak isim, her yıl kitabı İngilizce yayımlanmış yazarlar arasından belirleniyor.

Aslı Erdoğan Kimdir?

1967 doğumlu Aslı Erdoğan, Amerikan Robert Lisesi, ardından Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdi.

Yüksek lisansını CERN (Conseeil Europeen pour la Recherche Nucleaire)’de hazırladı. Rio de Janeiro’da başladığı fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçti.

1994 ‘te ilk kitabı yayımlandı. Ulusal ve uluslararası basında kendinden övgüyle bahsedilen yazar, 1997’de Deutsche Welle’nin düzenlediğ yarışmada Tahta Kuşlar adlı öyküsüyle birincilik ödülü aldı, bu öykü dokuz dile çevrildi.

Kırmızı Pelerinli Kent romanı Gyldendal Yayınları’nın (Norveç) Marg –omirilik— serisine seçildi. Hayatın Sessizliğinde (2005) Dünya Yayınları tarafından yılın kitabı seçildi.

Hayatın Sessizliğinde’den bir bölüm Piccola Tiyatrosu’nda (Milan) Serra Yılmaz tarafından seslendirildi, dans tiyatrosu ve baleye uyarlandı.

Mahpus adlı öyküsü Fransa’da filme çekildi. Aslı Erdoğan’ın yapıtları birer ‘çağdaş klasik’ olarak nitelendirildi.

Le Monde, Frankfurter Allgemeine Zeitung, Neue Zürcher Zeitung, die Welt, der Freitag, die Berliner Literatur Kritik gibi gazete ve dergilerde Aslı Erdoğan’ın yapıtları üzerine yüzden fazla makale ve çalışma yayımlandı.

Ingo Arend, Ruth Klüger, Barbara Frischmuth gibi yazarlar Aslı Erdoğan’ı yazdı. La Libre Belgique tarafından Antonin Artaud ve Malcolm Löwry ile kıyaslanırken, Aftenposten şu cümleyle değerlendirdi:

“Joyce ve Dublin, Kafka ile Prag nasıl birbirinden ayrılmazsa, bundan böyle Aslı Erdoğan Rio da birbirine kopmaz bağlarla bağlanacak.”

Son olarak ’Ord i Grenseland Prisen—Sınırda Sözcükler Ödülü’ ödülünü kazanan yazarın kitapları dünya dillerine çevrilmeye devam ediyor.

Kitapları:

Kabuk Adam 1994
Mucizevi Mandarin 1996
Kırmızı Pelerinli Kent 1998
Hayatın Sessizliğinde 2005
Bir Yolculuk Ne Zaman Biter 2000 (Gazete Yazıları)
Bir Delinin Güncesi 2006 (Denemeler – I)
Bir Kez Daha 2006 (Denemeler – II)
Taş Bina ve Diğerleri 2009 (Öykü)

Aslı Erdoğan’ın aldığı diğer ödüller:

Özgür Gazeteciler Cemiyeti Onur Ödülü (2016)
Free Chelsea Manning (2016)
Karl Tucholski (2017)
Theodor Heus Madalyası (2017)
Bruno Kreiss İnsan Hakları Ödülü (2017)
Erich Maria Remarque Barış Ödülü (2017)
Leipzig Medya Özgürlüğü Ödülü (2017)
Düşünce ve İfade Özgürlüğü (Yayıncılar Birliği, 2017)
Prenses Margeret (Avrupa Kültür Vakfı, 2017)
Stutgart Barış Ödülü (2017)
Uçan Süpürge Tema Ödülü (2017)
Simone De Beauvoir Kadın Hakları Ödülü (2018)

Paylaşın

Ekonomik Güven Endeksi Ağustos’ta Yükseldi!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ekonomik Güven Endeksi’nin Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 7.9 artışla 87.1 düzeyine yükseldiğini açıkladı. Ekonomik Güven Endeksi, Temmuz ayında 80.6 düzeyinde gerçekleşmişti.

TÜİK verilerine göre, artış, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki yükselişlerden kaynaklandı.

Ağustos ayında tüketici güven endeksi 58,3 değerine, reel kesim güven endeksi 102,1 değerine, hizmet sektörü güven endeksi 89,1 değerine, perakende ticaret sektörü güven endeksi 95 değerine ve inşaat sektörü güven endeksi 55,5 değerine yükseldi.

Tüketici Güven Endeksi’nde 100 seviyesinin altındaki değerler, ekonomide olumsuz tablo beklentisine işaret ediyor. 100’ün üzeri ise pozitif beklentileri yansıtıyor.

Paylaşın

Adipoz Doku (Adipose Tissue) Nedir?

Adipoz Doku ya da Yağ Dokusu; yağ hücrelerinin – adipositlerin sayıca daha yoğun oldukları özel bir bağ dokusudur. Erkeklerde yağ dokusu toplam vücut ağırlığının %15-20’sini, normal ağırlıktaki kadınlarda ise vücut ağırlığının %20-25’ini temsil eder.

Yağ dokusunda adipositler yağı trigliserit şeklinde depolamaktadır ve yağ dokusu içerisinde tek başlarına, küçük veya büyük öbekler halinde bağ dokusu içinde bulunurlar.

Yağ hücreleri arasında vücudun anatomik bölgelerine göre değişen kısmen sıkı kısmen gevşek bir bağ dokusu bulunmaktadır. Bu bağ dokusunu fibroblast hücreleri, fibröz bağlar, kan ve lenfatik damar ve sinirlerden oluşturmaktadır.

Vücudumuzda farklı yerleşim, yapı, renk ve patolojik nitelik gösteren, iki tip yağ dokusu bulunmaktadır.

Sarı – Beyaz Yağ Dokusu: Hücre içerisinde tek boşluğu olan – üniloküler hücrelerden yapılı yağ dokusu.
Kahverengi Yağ Dokusu: Hücre içerisinde çok sayıda boşluğu olan- multiloküler hücrelerden yapılı yağ dokusu.

Yağ Dokunun Önemli Görevleri:

Yağ dokusu vücudun en büyük enerji (trigliseritler halinde) deposudur. Vücut yağ oranı olan ortalama %15-25 kısmı açlık durumunda vücudun 40 günlük enerjisini karşılayabilir.
Organların, vücut parçalarının birbirlerine karşı kayganlığını sağlamak.
Vücudu ve organları mekanik dış etkilere karşı korumak.

Deri altı yağ dokusu tabakaları estetik olarak yüz ve vücut yüzeylerinin şekillenmesine yardım eder.
Ayak taban ve avuç içleri başta olmak üzere belli anatomik alanlarda yağ dokusu dış etkenlere karşı yumuşak, koruyucu tabakalar halinde yerleşmişlerdir.
Yağda eriyen vitaminlerin depolanması.
Yağ zayıf bir ısı iletkeni olduğu için, vücudun ısı yalıtımına katkısı vardır.

Yağ dokusu diğer dokular arasındaki boşlukları doldurur ve bazı organların anatomik yerlerinde kalmalarını sağlar.
Yağ dokusu üzerinde norepinefrin, büyüme hormonu, glikokortikoidler, prolaktin, kortikotropin, insülin ve tiroit hormonlarının da etkin rol oynar.

Yağ doku son yıllarda önemli bir endokrin organ olarak da kabul edilmektedir. Yağ dokusunun uzaktaki organları etkileyen, kanla taşındığı tahmin edilen çeşitli tip molekülleri salgıladığı görülmüştür. Bunlara “Apokin” denilmektedir. Bunlar vücuda hem yaralı hemde zararlı olabilirler. Örneğin leptin vücut yağ dokusunu azaltırken vücut savunma sistemini zayıflatabilmektedir.

Paylaşın