Kuru Patlıcan Yemeği, Malzemeleri, Hazırlanışı

Kuru patlıcan yemeği, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri:

250 gr. kurutulmuş patlıcan
250 gr. tavuk
3 yemek kaşığı sıvı yağ
1 adet kuru soğan
5-6 diş sarımsak
1 yemek kaşığı salça
Kırmız biber
Karabiber, tuz

Hazırlanışı:

Yağ, soğan, doğranmış tavuklar ve salça kavrulur. Tuz ve baharat atılır. Önceden hafif haşlanmış patlıcanlar ve sarımsak ilave edilir. Üzerine su katılarak orta ateşte pişirilir.

Paylaşın

İzmir: Tanay Tabiat Parkı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Tanay Tabiat Parkı; İzmir’in Çeşme İlçesi sınırları içerisinde yer alır. İzmir il merkezine 80 km, Çeşme İlçe Merkezine  yaklaşık 9 km. uzaklıktadır. 

Orman ve deniz kaynak değerine sahip olan, 30.3 hektar alanı kaplayan Tanay Tabiat Parkı, Dünyaca ünlü Ilıca Plajının hemen yanı başında denizin doğayla birleştiği nadir alanlardan biridir. Tabiat Parkı içerisinde ve çevresinde doğa yürüyüşü, foto safari yapılabilir. Sahada kır büfesi ve piknik üniteleri mevcuttur.  Ülkemizin turizm cenneti Çeşme ve Alaçatı’ya yaklaşık beş dakikalık mesafededir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Santa Maria Kilisesi

Santa Maria Kilisesi; İzmir’in Bornova İlçesi, Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanında yer alır. Katolik Kilisesidir. Bu kilise İzmir’de yerleşmiş İngiliz Kolonisi tarafından 1625 yılında yapılmıştır.

1630 yılında yanan kilisenin yerine İngiliz Kolonisi ve İngiltere Başkonsolosluğu tarafından 1898 yılında yeniden yapılmaya başlanmış ve 1899 yılında tamamlanmıştır. Kilise Aziz John Evangelist’e adanmıştır.

Kilise küçük bir yapı olup, içerisinde 150 kişinin oturabileceği bir mekân bulunmaktadır. Kilisenin yanına küçük bir de okul eklenmiştir. Kilise dikdörtgen planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Tek neflidir. Apsid kısmı iki mermer basamak ve mermer korkuluklarla ana mekândan ayrılmıştır. Liturjik kürsünün arkasında gotik üslupta sivri kemerli bir pencere bulunmaktadır. Pencere İncil´den alınma sahnelerle bezenmiştir.

Ana mekân iki yandaki sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Kilise avlusuna sivri kemerli gotik üslupta bir kapıdan girilmektedir. Kilise günümüzde iyi bir durumdadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İçli Saç Böreği, Malzemeleri, Hazırlanışı

İçli saç böreği, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri:

1 çay bardağı sulu yoğurt
3 su bardağı su
1 fiske tuz
Yeterince un.

İç malzemesi:

3 adet orta boy patlıcan
2 adet orta boy soğan
3-4 adet sivri biber
3 adet domates
1 kaşık salça
1 tutam maydanoz
Baharat ve tuz
Tercihe göre kıyma da olabilir

Hazırlanışı:

Yukarıdaki hamur malzemeleri ile orta katılıkta bir hamur elde edilir. Hamur 15 dakika dinlendirilir ve yumurta büyüklüğünde beziler alınır.

Harcın hazırlanışı: Küp küp soğanlar 3 kaşık sıvıyağda pembeleşinceye kadar kavrulur . Salça eklenir , küp küp doğranan patlıcanlar , biberler katılıp biraz daha kavrulur , domates tuz ve isteğe bağlı baharat eklenir biraz daha kavrulduktan sonra altı kapatılıp soğumaya bırakılır.

Beze yapılmış hamurlardan çok ince olmayan 30 cm. çapında yufkalar açılıp yufkanın yarısına harçtan konulur diğer yarısı üstüne kapatılıp kenarları elle bastırılarak yapışması sağlanır. Daha sonra sacta veya teflon tavada arkalı önlü pişirilir.

Paylaşın

İzmir: Saint Mary Magdelena Kilisesi

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Saint Mary Magdelena Kilisesi; İzmir’in Bornova İlçesi, Erzene Mahallesi, Gençlik Caddesi üzerinde yer alır. Anglikan Kilisesidir.

XVII. yüzyılın ilk çeyreği sonunda Levant şirketinin kuruluşu ile aynı tarihte temeli atılan Büyük Anglikan Kilisesi’ne bağlı üç alt kiliseden bir tanesidir. Türkiye’de yerleşen için ilk Whittall olan Charlton Whittall tarafından Bornova’da yaşayan Anglikan Topluluğu için 1857 yılında inşa edilmiştir. Bu kilise Bornova’da yaşayan büyük Anglikan topluluğu için tek ibadet yeri olmuştur.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Mirkelamoğlu Hanı

Mirkelamoğlu Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kemeraltı Mevki, 914. Sokak’ta yer alır. Mirkelamoğlu Hanı’nın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak mimari yapısından ve çevredeki diğer hanlarla bağlantısından ötürü XVIII. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılmaktadır.

Düzgün kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgene yakın, simetrik olmayan bir plan düzenindedir. İzmir’de tamamı orijinal haliyle günümüze gelebilen Mirkelâmoğlu Hanı, iki katlı ve avlulu kuruluşuyla klasik Osmanlı şehir içi hanlarının tipik bir örneğidir.

Şehir içi hanlarında, inşa edilecekleri parsel şekline göre dıştan bir kurgu tasarımına gidilerek dış cephe sınırlamasında hiçbir zaman asimetrik olması bir sorun olarak görülmemiş; bu asimetriklik avlu cephesine doğru simetrikleşerek düzgün bir avlu cephesi yaratılmaya çalışılmıştır.

Osmanlı şehir içi han mimarisinde görülen bu önemli ayrıntının özgün örneklerinden biri de Mirkelâmoğlu Hanı’dır. Mekânlar alt katta doğrudan avluya, üst katta ise sütunlarla desteklenen revaklara açılırlar. Üst örtü sistemi içten tonoz olup, dıştan kiremitli beşik çatılıdır.

Hanın Fevzi Paşa Bulvarı’na bakan cephesinde altta üç dükkân, üstte de dört pencere bulunmaktadır. Buradaki cepheler yatay dikdörtgen açıklıklar halindedir. Cephenin üst örtü ile birleştiği yerde tuğladan yarım daire şeklinde bir alınlık bulunmaktadır. Cephedeki kaba yontma taş ve tuğlaların arasına yatay tuğlalar yerleştirilmiş ve almaşık bir görünüm meydana getirilmiştir.

Hanın doğu cephesi yanındaki Karaosmanoğlu Hanı’na bitişiktir. Burada güney cephesinin alt bölümü sonradan eklenen dükkânlarla kapatılmıştır. Bunların da üzerinde yarım daire bir alınlık bulunmaktadır. Cephedeki dört pencere dikdörtgen sövelidir.

Hanın batı cephesinde yuvarlak kemerli giriş kapısı ile kapının güneyinde iki, kuzeyinde de dört dükkân bulunmaktadır. Hanın dikdörtgene yakın avlusuna bakan cephelerde altta dükkânlar, üstte de ikinci katın revak sıraları bulunmaktadır. Kuzey cephesinin doğu ucu ise bir eyvan şeklinde olup, eyvanın iki yan duvarlarından birer kapı açıklığı vardır. Yapının avluya bakan doğu cephesinde ise altta beş dükkâna yer verilmiştir.

Avluya bakan güney cephesinde ise altta üç dükkân bulunmaktadır. Doğu ucunda hana mermer bir çeşme eklenmiştir. Bu çeşmenin kemer alınlığında Maşallah yazılmış, kemerin tepe noktasına da bir çıpa resmi konulmuştur. Çeşme aynasında mermer kabartma olarak alttan iki yanda sütunlarla desteklenen ve kıvrımla başlayan bir kemer, kemer köşeliklerinde ve kemer içinde kalan yüzeyde ise “C” kıvrımları, kıvrık bitkisel motifler ve aşağıya doğru bir perde gibi sarkan kumaş motiflerinden oluşan bezeme dikkati çeker.

Hanın ikinci katında 21 oda bulunmaktadır. Bunlardan batıdaki üç oda çapraz tonozla örtülmüş bir eyvana, diğer odalar da revaklara açılmıştır. Buradaki kapılar Bursa kemeri üslubundadır. Revaklara açılan odaların tümü manastır tonozludur. Yakın zamanda restore edilmesi planlanmış olan handa bugün kürk imalatçıları, lokanta, çay ocağı bulunmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Saint John Kilisesi

Saint John Avengelist Kilisesi; İzmir’in Alsancak İlçesi, Mahmut Esat Bozkurt Caddesi üzerinde yer almaktadır. Anglikan Kilisesidir. 7 Nisan 1902 de hizmete giren kilise, İncil yazarı Saint Jean a adanmıştır.

İngiliz, Amerikan ve Avustralya vatandaşı aktif bir cemaatin yanı sıra, yerel Protestan bir tur partileri ziyaret ederek ve büyüyen bir topluluğa hizmet vermeye devam etmektedir. 896 yılında alınan izinle kurulmuştur.1896 – 1899 yılları arasında inşa edilmiş, Cebelitarık Piskoposluğuna bağlı olarak görev yapmıştır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Tarih Ve Sanat Müzesi

Kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Tarih Ve Sanat Müzesi; İzmir’in Konak İlçesi, Mimar Sinan Mahllesi, Kültür Park Fuar Alanı içerisinde yer almaktadır. 

2004 yılında hizmete giren İzmir Tarih ve Sanat Müzesi; Taş Eserler Bölümü, Seramik Eserler Bölümü ve Kıymetli Eserler Bölümü olmak üzere üç bölümde ziyaretçilerine İzmir ve çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eşsiz güzellik ve değerdeki eserleri sunmaktadır.

Taş Eserler Bölümü;

Bölümün zemin katında Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeltıraşlık eserleri ile mimariye bağlı plastik eserler sergilenmektedir.Bölümün sol salonu Smyrna’ya ayrılmıştır.Özellikle Smyrna heykeltıraşlık okulunun etki ve özelliklerini adım adım izlemek mümkündür.

Mezar kültürü ile Helenistik ve Roma çağına ait, bölgenin özelliklerini taşıyan değişik tiplerde lahit ve mezar stelleri birbirine bağlantılı iki ayrı mekanda sergilenmektedir.Sözü edilen mezar buluntularından sonra Agora’ya ayrılan bölüm başlar. Agora’nın mimari eserlerinin yanı sıra heykeltıraşlık eserlerine de bu bölümde yer verilmiştir. İzmir tarihine ışık tutacak yazıtlar bu bölümden sonra gelmektedir.

Söz konusu zemin katta iki ayrı salon, gladyatörler ve Olimpiyat oyunlarına ayrılmıştır. İzmir’de çağlar boyu her iki oyunun da düzenlediği ve ilgi çektiği günümüze ulaşan yazıt ve kabartmalardan anlaşılmaktadır. Bölümün ikinci katı, İzmir çevresindeki Millet, Metropolis ve Afrodisias gibi antik kentlerin eserlerine ayrılmıştır. Ayrıca tanrı, tanrıça, imparator ve kahramanlara ait heykeltıraşlık eserleri sergilemektedir.

Seramik Eserler Bölümü

Bu bölümde Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan zengin seramik koleksiyonları sergilenmektedir. Bunlar başta İzmir olmak üzere çevredeki antik kentlerde yapılan yeni kazılar sonucu elde edilen eserlerden oluşmaktadır.

Ayrıca burada İzmir’in kara ve deniz ticaretinin geçmişini ve önemini vurgulamak için, limana yaklaşan bir yük gemisi ve getirilen malın satışını sağlayan sembolik dükkanlar yer almaktadır. Üst kat Bayraklı yerleşmesine ayrılmıştır. Söz konusu bölümde, İzmir kentinin yaklaşık 7000 yıllık geçmişine ait seramik eserlerinin özellik ve güzelliklerini adım adım izlemek ve bilgi edinmek mümkün olabilecektir.

Kıymetli Eserler Bölümü

Bu salonda üç ayrı bölümde muhtelif malzemeden yapılmış İzmir ve çevresinin en nadide eserleri sergilenmektedir. Salonun sağ bölümünde MÖ.6.yüzyıldan başlayarak Osmanlı Dönemi’nin sonlarına kadar altın, gümüş ve bronz sikkeler yer almaktadır.

Salonun ortasında kapalı bir mekan hazine dairesine ayrılmış olup, burada Erken Tunç Çağı’ndan Bizans Dönemi’ne kadar olan altın, gümüş ve kıymetli taşlardan oluşun takılar bulunmaktadır. Salonun sol bölümünde ise pişmiş toprak, cam ve madeni eserler ayrı ayrı vitrinlerde yer almaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Kızlarağası Hanı

Kızlarağası Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kemeraltı Mevki, 871 – 906 Sokaklar arasında yer alır. Kızlarağası Hanı, kitabesinden öğrenildiğine göre, Darüssaade Ağası (*) Hacı Beşir Ağa tarafından h.1156 (1743) yılında yaptırılmıştır.

İzmir Liman Kalesi’nin hemen arkasında yer alan ve İzmir için önemli yapılardan biri olan yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, kesme taş, kaba yontma taş ve tuğladan yapılmış olup, dikdörtgen planlı, avlulu ve iki katlıdır. Hanın alt ve üst kattaki odaların açıldığı koridorlar beşik tonozlu, üst katta aynalı tonozludur.

Hanın kuzey cephesi Bakır Bedesteni, güney cephesi de dükkânlarla kapatılmıştır. Hanın Hisar Camisi’ne bakan doğu cephesinde, üstte yedi altta da dokuz tane olmak üzere on altı penceresi bulunmaktadır. Bu pencereler dikdörtgen sövelidir ve demir parmaklıklarla örtülmüştür. Pencere açıklıkları dışında kalan cephe bir sıra düzgün kesme taş, iki sıra tuğla hatılla örülmüştür. Derzlerin bir bölümünün üzerine de geometrik süslemeler eklenmiştir.

Hanın asıl cephesi batısında olup, burası 861.Sokağa bakmaktadır. Orijinal olarak bu cephenin ortası ile kuzey ve güney uçlarında, ikinci katlarda taş konsollara oturan dışa çıkıntılı üç cumbanın olduğu sanılmaktadır. Ancak bunlardan yalnızca ortadaki cumba günümüze gelebilmiştir. Diğer cumbaların ise sadece çıkmaları görülmektedir. Ortadaki cumbanın kuzey ve güneyinde birer, batı cephesinde ise üstte iki, altta üç pencere bulunmaktadır.

Bunun dışında cephe boyunca dikdörtgen söveli, yuvarlak kemer aynalıklı on üç pencere daha peş peşe sıralanmıştır. Yapının batı cephesinin ortasında, cumbanın altına rastlayan yerde yuvarlak kemerli bir kapı ile avluya girilmektedir. Avlunun batı-doğu köşesinde iki katlı kare planlı bir yapı bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bu yapının mescit olduğu sanılmaktadır. Batı cephesinin içerisindeki bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. Ayrıca hanın iki köşesinde de birer kapı daha bulunmaktadır. Bu kapıların yanında da üst kata çıkan merdivenler vardır.

Avlu batı, kuzey ve güney yönünden birbirlerine eş büyüklükte odalarla çepeçevre kuşatılmıştır. Bu odalardan doğu batı eksenindekiler simetrik düzen göstermektedir. Bunun yanı sıra avlunun her iki yanında birbirlerine eş büyüklükte sekizer oda daha bulunmaktadır. Doğu kanadında da dört oda vardır. Üst katta galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kattaki sade yaşamının tam tersi yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkârların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu.

Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalışmış, özellikle iç avluya dönük dükkânlarda bu işler yoğun olarak yapılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybetmiştir. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelmiştir. Han günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanı’nda çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde mistik havayı içinize çekerek yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Kızlar ağası, Harem ağası ya da Darüssaade ağası Osmanlı Devletinde haremden sorumlu olan yüksek düzeydeki görevliye verilen isimdi. Kızlar ağası padişah ve sadrazamdan sonra Osmanlı Devletinin 3. en yüksek görevlisiydi.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Çakaloğlu Hanı

Çakaloğlu Hanı; İzmir’in Konak İlçesi, Kasap Hızır Mahallesi, 895 ve 861. sokaklar arasında yer alır. Tarihi Çakaloğlu Hanının kuzey cephesindeki girişin doğu ve batı yanlarında yer alan çeşme ve sebil üzerinde 1805–1806 tarihlerinin bulunması yapının bu tarihlerde, III. Selim’ in padişahlığı döneminde inşa edilmiş olduğunu göstermektedir.

Konak Kemeraltı’ nda, Kızlarağası Hanı’ nın hemen yanında yer alan 18. yüzyıl Osmanlı eseri, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan han dikdörtgen planlı olup, ortada bir koridor ve bunun iki yanında her kenarda dokuzardan on sekiz odadan meydana gelmiştir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı bir yapıdır.. Hana giriş Kuzey ve Güney cephelerden açılan iki büyük kapıdan sağlanmaktadır.

Hana girişin sağ kısmında cepheye bitişik olarak yer alan sebil, beş kenarlı bağımsız bir yapı gibi görünse de tarihi ve yapılışı han ile birliktedir. Cephelerden ikisi süslemeli, ikisi sıvalı birisi ise han duvarına bitişik nizamdadır. Sebilin hanın girişine bakan mermer cephesinde altta üç dilimli kemerle örtülü giriş kapısı yer almaktadır. Kemer köşelikleri ise içlerinden çiçekler çıkan birer vazo ve bitkisel motiflerle doldurulmuş. Bu cephenin üst kısmında ise 1220/1805-6 tarihli bir kitabe yer almakta.

Kitabenin açıklaması ise şu şekilde; “Ne güzel, büyük hayırlar, yeni görünümlü güzel su. Bu temiz ve seçkin yer Gaffarzade kulun yaptırdığı yerdir. Saf altından basılmış para bu yere harcamak için gönül hazinesinden verildi. Yüce camiler içinde bu hayırlar ilk oldu. Bu yerde susuzluğu gidermek için su hiç yoktu. Mısır şehrine benzeyen cana sanki Nil nehrini akıttı. “min nebiyyu’llah” sözü ile sebep olup, cihanın rızkını veren tanrı lütfu ile karşılık versin. Ey hafız, tarihini açıkla aşka söyle vaktidir: “Besmeleyle suyunu içip Hacı Ahmed’ e övgüde bulun. 1220.”

Koridor ve içerisindeki odalar beşik tonozlarla örtülmüştür. Koridorun iki yanında yer alan odalar koridor tonozunun başlangıcına kadar yükseltilmiş ve bu yükseklik farkından meydana gelen duvarlara da pencereler açılarak içerisinin aydınlanması sağlanmıştır. Bunun yanı sıra her dükkânın bir veya iki penceresi de bulunmaktadır. Hücrelerde asma katlara yer verilmiş bunların bazılarında çarkıfelek motifleri tuğlalardan yapılmıştır. Ayrıca hanın güney cephesinin batı ucunda saçak aralına rastlayan kısımda bir de güneş motifi yapılmıştır.

Bugün bakımsız olmakla birlikte oldukça sağlam olan çarşı dükkânları depo olarak kullanılmakta ve mülkiyeti şahıslara ait bulunmaktadır. Büyük demir kapıyı aralayıp, handan içeri adımınızı attığınız anda, hanın mimari yapısından ve mistik dokusundan etkilenmemeniz mümkün değil. Mimarisinden kaynaklanan ışık oyunlarıyla sizi karşılayan tarihi han, yüksekteki pencerelerden içeri vuran ışıkla birlikte, mekânın mistik dokusunu daha da ön plana çıkarıyor. Şu ana kadar atıl durumda bulunan Tarihi Çakaloğlu Han’ın, Halı ve El Sanatları Çarşısına dönüştürülmesi planlanmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın