İzmir: Şadırvan Cami

Kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Şadırvan Cami; İzmir’in Konak İlçesi, Tarihi Kemeraltı Çarşısı içerisinde Eski İç Liman kıyısında yer almaktadır.

Cami ismini yanında ve altındaki sekiz sütunlu şadırvandan almıştır. Bu nedenle de Şadırvanaltı Camisi de denilmektedir. Cami 1636 yılında yapılmış 1815 yılında da onarılmıştır.

Cami yüksek bir su basman üzerinde olup altında büyük bir çarşı bulunmaktadır. Bu yüzden merdivenlerle kuzeyden ve batıdan iki ayrı girişi bulunmaktadır. Bunlardan kuzey kapısına çıkan merdivenler bakımsız kalmış ve sonradan burası kapatılarak yerine dükkânlar yapılmıştır. Günümüzde son cemaat yerine batı yönündeki 29 basamakla çıkılmaktadır.

Kesme taştan yapılan caminin önündeki son cemaat yeri camekânla çevrilmiştir. İbadet mekânı on sütun tarafından taşınan tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında sekiz pencere vardır. Bunun yanı sıra tromplarda üçer tromp arası boşluklarda da ikişer pencere bulunmaktadır. Kubbe kalem işleri ile bezenmiştir. Mihrap oldukça geniş ve yuvarlak bir kemer içerisine alınmıştır. Mihrabın iki yanında iki sütunçe bulunmaktadır. Minber mermerdendir.

Caminin güneyindeki kesme taş minaresi yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Bu minare 1941 yılında onarılmıştır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

Kocaeli: Kerpe

Kerpe; Kocaeli’nin Kandıra İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kandıra’ya 10 km. Kocaeli’ne ise 52 km mesafede bulunmaktadır. Şehir merkezinden Kandıra’ya kalkan özel halk otobüsleri ile gitmek mümkümdür. Kerpe’ye denize kadar ulaşan alabildiğine sık çam ormanları arasından geçerek ulaşabilirsiniz.

Antik ismi Kalpe olan ve İÖ beşinci yüzyıla kadar giden eski ve önemli bir yerdir. Karadeniz sahilinde doğal korunaklı bir liman olan Kerpe koyu yedinci yüzyılda Miletli veya Megaralı kolonistlerce Karadeniz deniz ticaret yollarının kullanılması ve korunması amacıyla bir üs-pazar yeri (emporion) ve liman kenti olarak kuruldu.

Kerpe Bitinya Krallığı’nın ardından Roma, Bizans ve Cenevizliler döneminde gemilerin uğrak yeri haline gelmiştir. Osmanlı döneminde ise İstanbul’un odun ve odun kömürü ihtiyacını karşılamıştır. Yarım ay şeklinde bir koyu olan Kerpe’nin en önemli özelliklerden bir tanesi de 150 metreye kadar olan sığ denizi. Karadeniz sahilinde olmasına rağmen, rüzgâr almayan bir koyda olduğu için, Karadeniz’in meşhur dalgalarından pek etkilenmiyor.

Kocaeli’nin kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli kara ve demiryolu güzergâhlarının kesiştiği bir yerde kurulan Kocaeli, bugün Marmara Bölgesi’nin ve yurdumuzun en önemli endüstri ve sanayi yerleşimlerinden biridir. Kocaeli’nin tarihi çok daha eski çağlara uzanır. İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olbia, Astakos, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.

Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurdular. Astakos halkı M.Ö. 262 yılında, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiştir. Bitinya Krallığı’nın yıkılıncaya kadar başkenti kalacak bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedia adı verilir.

Roma İmparatoru Diocletian, 284 yılında Nicomedia’yı işgal ederek Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Bu dönemde şehir, Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın dördüncü büyük kenti haline geldi. Fakat Büyük Konstantin tarafından İstanbul’un imparatorluğun merkezi yapılması ve İmparator Jüstinyen’in de Kadıköy-İzmit arasındaki yolu askeri nedenlerle kapatarak ulaşımı İznik üzerinden sağlamasıyla Nicomedia, eski önemini kaybetti.

Kocaeli Türk egemenliğine ilk olarak 11. yüzyılın sonlarında Selçuklular zamanında (1078) geçti. İznik’in Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmasıyla birlikte kentin önemi iyice arttı. Ancak Haçlı Seferleri sırasında kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edilen kentin, Türk egemenliğine kesin olarak geçişi ise Orhan Bey döneminde oldu.Selçuklu döneminden günümüze Haçlı Seferleri’nde yağmalanması nedeniyle kalan eser sayısı oldukça azdır.

Kocaeli, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden Akçakoca tarafından 1337 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Nikomedya Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır. Şehir en parlak dönemine Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulaştı.

19. yüzyılda İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılından itibaren de Haydarpaşa-Ankara güzergâhında faaliyet gösteren demiryolunun kente ulaşmasından sonra Kocaeli’nin ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı. Kent, 1888 yılında bağımsız sancak oldu ve ismi İzmit olarak değiştirildi. Daha sonra bölgeye fatihi Akçakoca’dan dolayı Akçakoca’nın yurdu manâsına gelen ‘Kocaeli’ adı verildi.

I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve sırasıyla önce İngilizler (6 Temmuz 1920) ardından Yunanlılar (28 Nisan 1921) tarafından işgal edilen Kocaeli, 28 Haziran 1921 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı.

Kocaeli’nin Başiskele, Darıca, Dilovası, Çayırova, İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra, Kartepe ve Körfez olmak üzere toplam on iki ilçesi bulunmaktadır. Kocaeli, Cumhuriyetle birlikte özellikle sanayileşme alanında en hızlı gelişen illerimizden birisi olmuştur. Bunun başlıca nedeni İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım imkânlarının çeşitliliğidir. 1934 yılında İzmit’te ilk kağıt üretim tesisi olan İzmit Kağıt Fabrikası açılırken, bunu 1944’te ikinci selüloz ve Kağıt Fabrikası takip etmiş, SEKA tesisleri 1954, 1957 ve 1959’da genişletilmiştir.

Böylece günümüze kadar devam eden hızlı bir sanayileşme ile Kocaeli, Türkiye’nin ileri düzeyde sanayi bölgesi durumuna gelmiştir. Ayrıca Kocaeli ile ilgili önemli bir bilgi de, 30 derece meridyeni Köseköy’deki otoyol kavşağı köprüsünün bulunduğu yerde olduğundan tüm Türkiye saatlerini Kocaeli’ne göre ayarlamaktadır.

Paylaşın

Ispanak Borani, Malzemeleri, Hazırlanışı

Ispanak Borani; herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

1 kg ıspanak
250 g kıyma
1 baş soğan
1 su bardağı haşlanmış nohut
5 yemek kaşığı tuzlu yoğurt
4 diş sarmısak
Kuru nane
Margarin

Hazırlanışı;

Soğan doğranır ve bir tencerede eritilmiş margarinle hafif pembeleşinceye kadar kavrulur. Kıyma katılıp bir süre daha kavrulur. Ayıklanıp yıkanmış ve doğranmış ıspanaklarda ilave edilerek beş dakika daha karıştırılarak kavurma işlemine devam edilir.

Üzerini kapatacak kadar su ilave edilir. Haşlanmış nohut, küçük küçük doğranmış sarmısaklar, tuzlu yoğurt ve kuru nane katılarak karıştırılır. Tuzunu arzunuza göre ayarlayabilirsiniz. Orta ateşde tencerenin kapağı aralık olarak pişirilir.

Paylaşın

Kocaeli: Başiskele Sahili

Başiskele Sahili; Kocaeli’nin Başiskele İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kocaeli’ne 8 km mesafedidir. Şehir merkezinden Özel Halk Otobüsüyle gidilir.

Başiskele sahili 2006 yılında tamamlanıp hizmete açılmıştır. Muhteşem palmiye ağaçlarının yanı sıra yürüyüş alanları, gözlem evi, çocuk oyun alanları, kafeterya ve plajdan oluşmaktadır. Başiskele sahili mükemmel bir İzmit Körfezi manzarasına sahiptir. Kocaeli halkının huzurlu bir zaman geçirebileceği sahile ,yürüyüş yolu yapılmıştır. Sahil kıyında yeşil alanlar çimlendirilmiş olup, renkli baskı yürüyüş ve koşu yolu yapılmıştır.

Kocaeli’nin kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli kara ve demiryolu güzergâhlarının kesiştiği bir yerde kurulan Kocaeli, bugün Marmara Bölgesi’nin ve yurdumuzun en önemli endüstri ve sanayi yerleşimlerinden biridir. Kocaeli’nin tarihi çok daha eski çağlara uzanır. İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olbia, Astakos, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.

Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurdular. Astakos halkı M.Ö. 262 yılında, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiştir. Bitinya Krallığı’nın yıkılıncaya kadar başkenti kalacak bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedia adı verilir.

Roma İmparatoru Diocletian, 284 yılında Nicomedia’yı işgal ederek Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Bu dönemde şehir, Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın dördüncü büyük kenti haline geldi. Fakat Büyük Konstantin tarafından İstanbul’un imparatorluğun merkezi yapılması ve İmparator Jüstinyen’in de Kadıköy-İzmit arasındaki yolu askeri nedenlerle kapatarak ulaşımı İznik üzerinden sağlamasıyla Nicomedia, eski önemini kaybetti.

Kocaeli Türk egemenliğine ilk olarak 11. yüzyılın sonlarında Selçuklular zamanında (1078) geçti. İznik’in Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmasıyla birlikte kentin önemi iyice arttı. Ancak Haçlı Seferleri sırasında kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edilen kentin, Türk egemenliğine kesin olarak geçişi ise Orhan Bey döneminde oldu.Selçuklu döneminden günümüze Haçlı Seferleri’nde yağmalanması nedeniyle kalan eser sayısı oldukça azdır.

Kocaeli, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden Akçakoca tarafından 1337 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Nikomedya Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır. Şehir en parlak dönemine Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulaştı.

19. yüzyılda İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılından itibaren de Haydarpaşa-Ankara güzergâhında faaliyet gösteren demiryolunun kente ulaşmasından sonra Kocaeli’nin ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı. Kent, 1888 yılında bağımsız sancak oldu ve ismi İzmit olarak değiştirildi. Daha sonra bölgeye fatihi Akçakoca’dan dolayı Akçakoca’nın yurdu manâsına gelen ‘Kocaeli’ adı verildi.

I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve sırasıyla önce İngilizler (6 Temmuz 1920) ardından Yunanlılar (28 Nisan 1921) tarafından işgal edilen Kocaeli, 28 Haziran 1921 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı.

Kocaeli’nin Başiskele, Darıca, Dilovası, Çayırova, İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra, Kartepe ve Körfez olmak üzere toplam on iki ilçesi bulunmaktadır. Kocaeli, Cumhuriyetle birlikte özellikle sanayileşme alanında en hızlı gelişen illerimizden birisi olmuştur. Bunun başlıca nedeni İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım imkânlarının çeşitliliğidir. 1934 yılında İzmit’te ilk kağıt üretim tesisi olan İzmit Kağıt Fabrikası açılırken, bunu 1944’te ikinci selüloz ve Kağıt Fabrikası takip etmiş, SEKA tesisleri 1954, 1957 ve 1959’da genişletilmiştir.

Böylece günümüze kadar devam eden hızlı bir sanayileşme ile Kocaeli, Türkiye’nin ileri düzeyde sanayi bölgesi durumuna gelmiştir. Ayrıca Kocaeli ile ilgili önemli bir bilgi de, 30 derece meridyeni Köseköy’deki otoyol kavşağı köprüsünün bulunduğu yerde olduğundan tüm Türkiye saatlerini Kocaeli’ne göre ayarlamaktadır.

Paylaşın

Havuçlu Pilav, Malzemeleri, Hazırlanışı

Havuçlu Pilav; herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 40 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

250 gr pirinç
250 gr kaz başı doğranmış kuzu eti
50 gr tereyağı
2 adet orta boy siyah havuç
1 çay kaşığı tuz

1 çay kaşığı karabiber
4 diş sarımsak
1 çay kaşığı kuru nane
1 yemek kaşığı nar ekşisi
1 bardak tavuk veya et suyu

Hazırlanışı;

Etler yayvan bir tencereye alınarak suyunu bırakıncaya kadar pişirilir. Ayrı bir tencerede tereyağı eritilerek halka şeklinde doğranmış havuç, sarımsak ve diğer malzemeler ilave edilerek kavrulur. Daha sonra tüm malzemeler etle birlikte yayvan bir tencereye alınarak et veya tavuk suyu ilave edilir. Pirinç katılarak önce yüksek sonra kısık ateşte 15-20 dakika pişirilir. Daha sonra dinlenmeye bırakılır. Sıcak olarak servis yapılarak afiyetle yenilir.

Paylaşın

Firikli Kuru Dolma, Malzemeleri, Hazırlanışı

Firikli Kuru Dolma; herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

5 adet kuru patlıcan
5 adet kuru biber
5 adet kuru kabak
150 g yağlı kıyma
1 su bardağı firik
Yarım su bardağı bulgur

1 iri kuru soğan
3-4 diş sarmısak
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı biber salçası
Tuz, karabiber
Nar ekşisi, 1 su bardağı sıvıyağ

Hazırlanışı;

Et, firik, bulgur, ince doğranmış soğan, sarımsak, salçalar, tuz, karabiber ve sıvıyağı beraber harmanlayarak içi hazırlayın. 1 tencereye su koyun ve kaynatın. Önce patlıcanları haşlayın. Tırnağınızla kontrol ettikten sonra biber ve kabakları ekleyip tencerenin altını kapatın. 15 dakika sonra suyunu süzün. Dolmaları yarım doldurarak elinizle yassı şekil verip tencereye dizin.

Birinin başına, diğerinin dibi gelecek şekilde yerleştirirseniz bulgurun dışarıya çıkmasını engellersiniz. Tencerenin dibine kemik döşerseniz hem yanmaz hem daha lezzetli olur. Dolma dizme işlemi tamamlandıktan sonra üzerine bir ağırlık yerleştirip, üç parmak aşacak şekilde su ilave edip ocağa koyun. Kaynadıktan sonra ekşisini ekleyin. 1 saat 10 dakika sonra servise hazırdır.

Paylaşın

Firikli Aş, Malzemeleri, Hazırlanışı

Firikli Aş; herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. Öyleyse hemen verilen adımları takip edin ve bu kolay tarifi sevdikleriniz için yapın! 

Haber Merkezi / Ortalama 30 dakikada hazırlayacağınız bu tarifi denedikten sonra yorum bölümüne değerlendirebilirsiniz.

Malzemeleri;

1 su bardağı bulgur
Yarım su bardağı firik
3 bardak su
Margarin
Şehriye
Tuz, karabiber

Hazırlanışı;

Margarin tavada eritilir ve şehriyeler kavrulur. Suyu ilave edilerek tuzu ayarlanır. Bulgur ve firik tencereye dökülür, karıştırılır ve pişmeye bırakılır. Ateşten indirdikten sonra karabiberi serpilir.

Paylaşın

Kocaeli: Saat Kulesi

Kültür, turizm, sanat ve ticaret merkezlerinden biri olan Kocaeli, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Saat Kulesi; Kocaeli’nin İzmit İlçesi, Kemalpaşa Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Kasr-ı Hümayun (Saray Müze) ile Atatürk Heykeli arasındadır. Kentin karekteristik Saat Kulesi’ni İzmit Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından, Sultan II.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeniyle 1902 yılında Neoklasik üslupta Hereke ve Tavşancıldan getirilen traverten taşlardan yaptırılmıştır.

Kocaeli’nin kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli kara ve demiryolu güzergâhlarının kesiştiği bir yerde kurulan Kocaeli, bugün Marmara Bölgesi’nin ve yurdumuzun en önemli endüstri ve sanayi yerleşimlerinden biridir. Kocaeli’nin tarihi çok daha eski çağlara uzanır. İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olbia, Astakos, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.

Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurdular. Astakos halkı M.Ö. 262 yılında, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiştir. Bitinya Krallığı’nın yıkılıncaya kadar başkenti kalacak bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedia adı verilir.

Roma İmparatoru Diocletian, 284 yılında Nicomedia’yı işgal ederek Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Bu dönemde şehir, Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın dördüncü büyük kenti haline geldi. Fakat Büyük Konstantin tarafından İstanbul’un imparatorluğun merkezi yapılması ve İmparator Jüstinyen’in de Kadıköy-İzmit arasındaki yolu askeri nedenlerle kapatarak ulaşımı İznik üzerinden sağlamasıyla Nicomedia, eski önemini kaybetti.

Kocaeli Türk egemenliğine ilk olarak 11. yüzyılın sonlarında Selçuklular zamanında (1078) geçti. İznik’in Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmasıyla birlikte kentin önemi iyice arttı. Ancak Haçlı Seferleri sırasında kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edilen kentin, Türk egemenliğine kesin olarak geçişi ise Orhan Bey döneminde oldu.Selçuklu döneminden günümüze Haçlı Seferleri’nde yağmalanması nedeniyle kalan eser sayısı oldukça azdır.

Kocaeli, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden Akçakoca tarafından 1337 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Nikomedya Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır. Şehir en parlak dönemine Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulaştı.

19. yüzyılda İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılından itibaren de Haydarpaşa-Ankara güzergâhında faaliyet gösteren demiryolunun kente ulaşmasından sonra Kocaeli’nin ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı. Kent, 1888 yılında bağımsız sancak oldu ve ismi İzmit olarak değiştirildi. Daha sonra bölgeye fatihi Akçakoca’dan dolayı Akçakoca’nın yurdu manâsına gelen ‘Kocaeli’ adı verildi.

I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve sırasıyla önce İngilizler (6 Temmuz 1920) ardından Yunanlılar (28 Nisan 1921) tarafından işgal edilen Kocaeli, 28 Haziran 1921 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı.

Kocaeli’nin Başiskele, Darıca, Dilovası, Çayırova, İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra, Kartepe ve Körfez olmak üzere toplam on iki ilçesi bulunmaktadır. Kocaeli, Cumhuriyetle birlikte özellikle sanayileşme alanında en hızlı gelişen illerimizden birisi olmuştur. Bunun başlıca nedeni İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım imkânlarının çeşitliliğidir. 1934 yılında İzmit’te ilk kağıt üretim tesisi olan İzmit Kağıt Fabrikası açılırken, bunu 1944’te ikinci selüloz ve Kağıt Fabrikası takip etmiş, SEKA tesisleri 1954, 1957 ve 1959’da genişletilmiştir.

Böylece günümüze kadar devam eden hızlı bir sanayileşme ile Kocaeli, Türkiye’nin ileri düzeyde sanayi bölgesi durumuna gelmiştir. Ayrıca Kocaeli ile ilgili önemli bir bilgi de, 30 derece meridyeni Köseköy’deki otoyol kavşağı köprüsünün bulunduğu yerde olduğundan tüm Türkiye saatlerini Kocaeli’ne göre ayarlamaktadır.

Paylaşın

Kocaeli’nin Yeşil Cenneti ‘Maşukiye’

Kocaeli, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Kocaeli’ nin yeşil cenneti beldelerinden birisi de Maşukiye’dir. Belde, İstanbul’a 120 kilometre ve İzmit’e 20 kilometre uzaklıktadır.

Etrafı yemyeşil, sağlı sollu et-mangal ve alabalık lokantalarıyla dolu bir yoldan geçilerek ulaşılan Maşukiye, elma, ceviz ve kiraz ağaçlarıyla kaplıdır. Maşukiye’nin ismi âşık anlamına gelen mâşuktan gelir. Maşukiye’den Kartepe yolu takip edildiğinde Alabalık Vadisi’ne ulaşılır. Bu vadinin her iki tarafında balık restoranları bulunmaktadır.

Buralarda kuş sesleri ve şelalelerden uzanan su sesi eşliğinde yemek yeme imkanı bulabilirsiniz. Kiremitte alabalık, fırında mantar ve güveçte köy peyniri Maşukiye’nin özel yemekleri arasında yer almaktadır.

Kocaeli’nin kısa tarihi

Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli kara ve demiryolu güzergâhlarının kesiştiği bir yerde kurulan Kocaeli, bugün Marmara Bölgesi’nin ve yurdumuzun en önemli endüstri ve sanayi yerleşimlerinden biridir. Kocaeli’nin tarihi çok daha eski çağlara uzanır. İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olbia, Astakos, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.

Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurdular. Astakos halkı M.Ö. 262 yılında, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiştir. Bitinya Krallığı’nın yıkılıncaya kadar başkenti kalacak bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedia adı verilir.

Roma İmparatoru Diocletian, 284 yılında Nicomedia’yı işgal ederek Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Bu dönemde şehir, Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın dördüncü büyük kenti haline geldi. Fakat Büyük Konstantin tarafından İstanbul’un imparatorluğun merkezi yapılması ve İmparator Jüstinyen’in de Kadıköy-İzmit arasındaki yolu askeri nedenlerle kapatarak ulaşımı İznik üzerinden sağlamasıyla Nicomedia, eski önemini kaybetti.

Kocaeli Türk egemenliğine ilk olarak 11. yüzyılın sonlarında Selçuklular zamanında (1078) geçti. İznik’in Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmasıyla birlikte kentin önemi iyice arttı. Ancak Haçlı Seferleri sırasında kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edilen kentin, Türk egemenliğine kesin olarak geçişi ise Orhan Bey döneminde oldu.Selçuklu döneminden günümüze Haçlı Seferleri’nde yağmalanması nedeniyle kalan eser sayısı oldukça azdır.

Kocaeli, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden Akçakoca tarafından 1337 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Nikomedya Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır. Şehir en parlak dönemine Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulaştı.

19. yüzyılda İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılından itibaren de Haydarpaşa-Ankara güzergâhında faaliyet gösteren demiryolunun kente ulaşmasından sonra Kocaeli’nin ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı. Kent, 1888 yılında bağımsız sancak oldu ve ismi İzmit olarak değiştirildi. Daha sonra bölgeye fatihi Akçakoca’dan dolayı Akçakoca’nın yurdu manâsına gelen ‘Kocaeli’ adı verildi.

I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve sırasıyla önce İngilizler (6 Temmuz 1920) ardından Yunanlılar (28 Nisan 1921) tarafından işgal edilen Kocaeli, 28 Haziran 1921 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı.

Kocaeli’nin Başiskele, Darıca, Dilovası, Çayırova, İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra, Kartepe ve Körfez olmak üzere toplam on iki ilçesi bulunmaktadır. Kocaeli, Cumhuriyetle birlikte özellikle sanayileşme alanında en hızlı gelişen illerimizden birisi olmuştur. Bunun başlıca nedeni İstanbul’a yakınlığı ve ulaşım imkânlarının çeşitliliğidir. 1934 yılında İzmit’te ilk kağıt üretim tesisi olan İzmit Kağıt Fabrikası açılırken, bunu 1944’te ikinci selüloz ve Kağıt Fabrikası takip etmiş, SEKA tesisleri 1954, 1957 ve 1959’da genişletilmiştir.

Böylece günümüze kadar devam eden hızlı bir sanayileşme ile Kocaeli, Türkiye’nin ileri düzeyde sanayi bölgesi durumuna gelmiştir. Ayrıca Kocaeli ile ilgili önemli bir bilgi de, 30 derece meridyeni Köseköy’deki otoyol kavşağı köprüsünün bulunduğu yerde olduğundan tüm Türkiye saatlerini Kocaeli’ne göre ayarlamaktadır.

Paylaşın

İzmir: Salepçioğlu Cami

Salepçioğlu Cami; İzmir’in Konak İlçesi, Uğur Mahallesi,  Kemeraltı Caddesi, Dr. Faik Muhittin Adam Sokak üzerinde yer alır. Salepçizade Hacı Ahmet Efendi’nin vasiyeti gereği İzmir Kadısı Mehmet Emin Efendinin nezaretinde 1897-1907 yılları arasında inşa edilmiştir.

Büyük ve Küçük Salepçioğlu hanlarının yerinde bugün Salepçioğlu Çarşısı bulunmaktadır. Cami, kuzeyinde bulunan bu çarşısının içinden geçildiğinde Kemeraltı ile ilişkilenmektedir. İzmir de XX. yüzyıl başlarında inşa edilen camilerden biri olan Salepçioğlu Camisi’nin önemli özelliği fevkani (fevkani: üst katılan) bir yapı olmasıdır.

Üst kat cami, ait kat medrese olarak ana simetri ekseni üzerinde bir bütünlük içinde tasarlanmıştır. Aynı yapıda cami ve medresenin olduğu diğer bir örnek Bursa’daki Hüdavendigar Camisi’dir. Ancak Hüdavendigar Camisi’nde, Salepçioğlu Camisi’nden farklı olarak medrese üst katta, cami alt katta yer almaktadır. Bu açıdan da cami ilginç bir örnek oluşturmaktadır.

Caminin dikkat çeken diğer özelliği büyük bir vakfiyeye sahip ‘vakıf eseri’ olmasıdır. Camiyi yaptıran Salepçizade Hacı Ahmet Efendi 16 Fiebi ül- evvel 1311 tarihinde hazırlattığı vakfiyesinde yaklaşık 80 adet dükkân ve iki büyük hanın gelirlerini cami için kullanılmak üzere bırakmıştır. Cami, Kemeraltı’nda eğimli yamacın başladığı yerde, mihrap (güney) tarafında 2m. kadar hafriyat yapılarak düzleştirilen arazi üzerinde, üç tarafı demir parmaklıklı geometrik bir bahçe içinde inşa edilmiştir.

Doğu cephesinde camide kullanılan kırmızı taştan yapılmış bir de havuz vardır. Salepçioğlu camisinin 1904 yılında yapılan ön (kuzey) ve doğu cephesinin çizimleri günümüzde caminin son cemaat mahallinde sergilenmektedir. Bu çizimlerde doğu cephesi kubbesiz çizilmiş ve inşaat sırasında karar verilerek medrese altına yapılan bodrum kat ilavesi de gösterilmemiştir.

Camide medrese olan zemin kat duvarları, kırmızı ve koyu nefti (yeşil) renkli kesme taşların ardışık uygulanması ile inşa edilmiştir. Söveler ve avlu demir korkuluklarına destek olan babalar kırmızı taştandır. Cami kitlesi olan üst kat, koyu nefti (yeşil) renkli kesme taş duvarlara beyaz mermer söveler ve tamamı ön cephede bulunan, mermer kaplı dört pilastr ilavesi ile inşa edilmiştir. Caminin giriş cephesi, rüzgârlığı, mahfei pencerelerinin önündeki balkonları cepheyi düşey panolara ayıran pilastrları ile dikkat çekmektedir. Yan cephelerde de pilastrlar ile cephenin düşey panolara ayrılması tekrarlanmıştır. Mihrap cephesi, mihrap bölümünün çıkıntısı dışında diğer cephelere göre daha sade bırakılmıştır.

Zemin Kat: Ana girişin iki yanında, dışarıda ve içeri girince iki yanda dört adet mermer çeşme vardır. Bugün içerideki çeşmelerden biri, dışarıdaki çeşmelerden ise girişin solundaki ikisi kullanılmaktadır. Cami; zemin katta, merkezi girişi dik kesen doğu batı yönlü bir geçitle ikiye ayrılır. Yol tarafı günümüzde kuran kursu dershane odaları olarak kullanılmaktadır. Güney (kıble) tarafı -caminin altına gelen kısım ise onda etrafı demir korkuluklarla çevre dolaşımından ayrılan bir namazgah bölümü ve bunun iki yanında merdivenle çıkılan, altlarında bodrumları bulunan her bir yanda iki oda olmak üzere toplam dört oda ile tasarlanmıştır.

Caminin bir diğer özelliği odalarda bulunan bacaların üst katta (avluda) demir korkuluklara destek olan babalar olmasıdır. Tavan, merkezi dört adet yivli dökme demir kolon tarafından taşınan volta döşeme ile yapılmıştır. Caminin yapıldığı dönemin özellikleri göz önünde tutulursa zamanının en gelişmiş yapı teknolojisi uygulanmıştır denilebilir.

Üst Kat : Zemin kat girişinin iki tarafındaki çeşmelerin yanlarından barok etkili kıvrık ikili bir merdiven düzeni ile fevkani avluya ulaşılır. Avlu tamamen mermer parke kaplıdır ve caminin ön, doğu ve batı tarafında devam etmektedir. Avluda demir korkuluklara destek olan ve kırmızı taştan yapılmış babalar bulunmaktadır. Camiye, çizimlerinde olmayan, bu nedenle de yapıya sonradan yapılmış bir ilave olup olmadığı konusunda belirsizlik yaratan, ancak cami çizimleri ile cami uygulanması arasında farkların olmasından dolayı da sonradan değil, yapım sırasında karar verilerek yapılmış olabilecek, piramidali saç çatılı ve dökme demir sütunlu bir rüzgarlık bölümünden girilir.

Flüzgarlık bölümünden içi tamamen mermer kaplı ve mahfelide kapsayan son cemaat mahalline girilir. Son cemaat mahallinin rüzgarlık bölümü girişi dışında yine aynı cephede rüzgarlığın iki yanında iki girişi daha vardır. Mahfele çıkan ahşap döner merdivenler sağ ve sol yanlardadır. Son cemaat mahalli üzerindeki mahfel katı, uçları sivriltilmiş ve barok tarzı süslemeli üç kubbeyle örtülüdür. Mahfel pencereleri önlerindeki balkona açılan kapılar biçimindedir. Bugün son cemaat mahallinin sağ ve sol yanlarında müezzin ve imamın kullandığı iki ayrı oda ilavesi vardır.

Son cemaat mahallinden üç kapıyı esas ibadet mekanına geçilir. Kare planlı ibadet mekanını örten kubbe yarım küreklen daha yüksek etki yaratmaktadır. Kareden eşit kenarlı sekizgene ve ondan kubbeye geçişte oluşan kasnağın her kenarına ikişer vitraylı pencere açılmıştır. Kare mekanın üzerine oturan kubbe sanki duvarlara ilave (dışta ve içte çıkıntılı olan) sekiz sütun ve bunlara oturan sekiz yarım daire kemerle taşınmaktadır. Kubbe kasnağının altı ve üstü yatay kartonpiyerlerle vurgulanmıştır. Kubbe 16 dilimli radyan bölmelidir ve bu bölmelerin her birinin merkezi, kubbenin merkezi ve radyan bantların uç noktaları üç boyutlu yeşil bitki motifleri ile süslenmiştir.

Kubbede, zemin yeşil, bantlar kahverengi seçilmiştir. Sütun başlıkları ile kemerler arasında özel tasarlanmış sekizgen levhalar vardır. Vaiz kürsüsü, minber ve mihrap sivri dikitlerle süslenmiştir. Mihrapta beyaz çevre içine gri sütunlar ilave edilmiştir. Mihrap nişi de gridir. İzmir cami mihraplarının kendine özgü elemanı olan mermerden işlenmiş kıvrımlı perde mihrabı süslemektedir. Sekiz kolondaki üç lambalı aplikler ve merkezi avize, dönemin kaliteli kristal işçiliğinin örneği olarak mekanı zenginleştirmektedir.

Minare : Cami kitlesinden ayrı, yüksek sekizgen kaide üzerinde daire kesitli olarak inşa edilmiştir. Minarenin, cami kitlesinin saçağına kadar yükselen sekizgen kaidesi koyu nefti (yeşil) kesme taş ve beyaz mermer ile oluşturulmuştur. Minare iki defa yıkılmıştır. 1927 yılında yıkılan ilk minare İzmir Valisi Kazım Dirik zamanında, 1974 yıllın da ki deprem sonrasında yıkılan minare ise 1982 yılında yaptırılmıştır. Camide şadırvan ve tuvalet eksikliği ilave yapılarla giderilmiştir. Caminin batı cephesinde bulunan tuvalet ve şadırvan işlevi gören demir konstrüksiyonlu üstü kiremit kaplı yapı ve avlunun doğu tarafında bulunan çeşme ilaveleri iyi niyetle yapılmış olsalar bile tasarlanmadan yapıldıkları için caminin bu cephelerinde iyi bir görüntü oluşturmamaktadır.

Medrese Bölümü: Medreselerin kapatılmasından sonra Güreş İhtisas Kulübü ve Yeşilay Cemiyeti gibi kuruluşlar tarafından 1945 – 1967 yılları arasında kullanılmıştır. Bir süre kereste deposu olarak da kullanılan bölüm, 1967 – 1985 yılları arasında Vakıflar Bölge Müdürlüğü deposu olarak kullanıldıktan sonra 1985’de ibadete açılmıştır. Medrese bölümü günümüzde kuran kursu olarak kullanılmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın