Adana: Kızlar Kalesi

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Kızlar Kalesi; Adana’nın Saimbeyli İlçesi, Himmetli Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Köy, ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Yapı küçük ölçülerde olup kare planlıdır. Yapının hem iç hem de dış duvarları yoğun bir şekilde tahrip edilmiştir. Yapının giriş kısmı ayakta değildir. Yapı duvarları çeşitli büyüklükteki blok taşlarla inşa edilmiş olup harç kullanılmıştır. Yapı etrafında seramik buluntusuna rastlanmamıştır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Misis Havraniye Kervansarayı

Misis Havraniye Kervansarayı; Adana’nın Yüreğir İlçesi, Geçitli Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kervansaray, beldeye giren yol tarafından ikiye bölünmüş durumdadır.

İki kemerli kısım yolun sağ kısmında diğer bölümü ise yolun sol kısmında yer almaktadır. Kervansarayın asıl giriş kapısı tonozlu sivri kemerli kemerin dış yüzeyi bütün kemer boyunca motiflerinden bir filizle çevrilmiştir.

Kervansarayın ayakta kalmış olan bütün duvarların bir kale sağlamlığıyla blok kesme taşlardan yapılmıştır. Dış duvarların iç avluya bakan yüzeylerinde mekanların bulunduğu anlaşılmaktadır. Harap olan kervansarayın arazisi içinde benzin istasyonu ve karşı taraftaki kısımda ise lokanta tamirhane ve bakkal yer almaktadır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

 

Paylaşın

Adana: Bedesten ve Arasta

Bedesten ve Arasta; Adana’da Seyhan İlçesi, Karasoku Mahallesi, Ali Münif Yeğiğnağa Caddesi, Saryakup Mevkii yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

16.yy yapısıdır. Ramazanoğlu Vakfıyelerinde bu çarşı “Sekiz kapılı Çarşı” olarak geçmektedir.Hicri 954 tarihli Vakfiyede “…Çarşı içerisinde 65 dükkan ile 4 peyke vardır. Bu peykelerin birincisinde pirinç,yağ,bal,pekmez vs. ;ikincisinde un,üçüncüsünde incir,kuru üzüm;dördüncüsünde buğday,arpa,vs. satılmaktadır. Pazar yeri sakinleri için 300 sofa (sergi yeri) ve hayvan alım satımı için boş arazi vardır.

Bunların hepsi surla çevrilmiş olup sekiz kapısı vardır…”üfadesi yer almaktadır. Faroqhi (1994) “Osmanlıda Kentler ve Kentliler”adlı eserinde ” … Dikkat çekici boyutlardaki bir diğer hanlar kompleksine Adana’da rastlanmıştır….” Derken Ramazanoğulları Çarşısı’ndan bahsetmektedir.” … Bu hanlar kompleksini çevreleyen surda sekiz tane kapı olması duvarın içinde oldukça büyük bir ticaret merkezi bulunduğunu göstermektedir.” diyerek çarşının boyut ve kapsam açısından büyüklüğünü göstermektedir.

Ramazanoğulları çarşısı sadece dükkanlardan oluşan bir bütün değildir,Ramazanoğullarının vakıf eserlerinden oluşan dokunun ve Ulu Cami Külliyesi’nin bir parçası olduğu kabul edilebilir.

Çarşıda yer alan dükkanların çoğu mimari özelliklerini kaybetmiş durumdadır. Ancak dükkanlarda yapılan yenilemelerle birim ölçeğinde bozulmalar olmasına karşın bütüncül anlamda halen Adana’nın tarihi ticaret merkezinin ana nüvesini oluşturmaktadır ve aktif olarak kullanılmaktadır.

Buna karşın çarşının özgün halinde hissedilen hacimsel bütünlük artık söz konusu değildir. Sadece bedesten olarak adlandırılan kısımda ve Ali Münif Yeğenağa Caddesi üzerindeki dükkan sırasında yapının özgün mimari özellikleri devam etmektedir. Günümüzde halen ticari fonksiyonlarını devam ettiren bedesten ve arasta, Ali Münif Yeğenağa Caddesi’nin yoğun taşıt trafiğinden gerek fiziksel,gerekse fonksiyonel olarak olumsuz bir biçimde etkilenmektedir.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Fen Lisesi

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Fen Lisesi; Adana’nın Seyhan İlçesi, Ziya Paşa Mahallesi, Kıyıboyu Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Ermeni yetim kız çocukları için “Eytemhane Mektebi” olarak inşa edilen yapı 1914 yılından sonra kız öğretmen okulu,1924 yılında ise erkek öğretmen okuluna dönüştürülmüştür. Sonra da sırasıyla eğitim enstitüsü, mühendislik fakültesi, anadolu lisesi ve Adana Fen Lisesi olarak “eğitim yapısı” olma işlemini günümüze kadar sürdürmüştür.

Yapı bodrum artı 2 kattan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra üzerinde 15 adet penceresi olan oldukça eğimli dik çatısı,bölge mimarisinde rastlanmayan bir örnek oluşturmakta ve yapıya bir çatı katı ilavesi kazandırmaktadır.

Simetrinin hakim olduğu ön cephe ve plan düzeninde dönemin mimari anlayışı okunmaktadır. Yapının simetri ekseninin her iki tarafında yer alan iç avluları birbirine kemerle bağlanmış kolon dizileriyle çevrilmiştir. Bu iç avlular ve açık koridorlar Adana’nın iklimsel özelliklerine uygun çözümlemelerdir. Yapıda yer alan derslikler doğrudan avluları çevrileyen açık koridorlarla bağlanmaktadır.

Yapıda pencere etrafındaki söveler ve katları sonlandıran kornişler 1. Ulusal Mimarlık akımının yansımalarıdır. Yapının duvarları su basmanın seviyesine kadar kesme taştan üst katları ise tuğla örtülüdür. Günümüzde Adana Fen Lisesi olarak kullanılmakta olan yapı birçok basit onarım ve restorasyon uygulaması geçirmiştir.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

İzmir: Kazak Vadisi Kımız Çiftliği

Kazak Vadisi Kımız Çiftliği; İzmir’in Kemalpaşa İlçesi, Çinili Köy mevkinde yer alır. Çiftlik, Nif Dağı’nın eteklerinde zeytin, çam ve çok çeşitli meyve ağaçlarından oluşan yemyeşil bir ormanın yanı başındadır.

Otağ: Çiftlikte, turistik amaçlı ve sabit olarak düşünüldüğü için betonarme inşa edilen bir “otağ” da bulunmaktadır. (Otağ Orijinalinde kıl ya da keçe çadırdır). Tamamen Kazakistan Türkleri’nin yerel özelliklerine göre düzenlenmiş Otağın içinde. Kazak kıyafetleri içindeki personel tarafından, yöresel el sanatı ürünlerinin tanıtımı ve satışı yapılmaktadır.

Orta Asya Lokantası: Geleneksel Orta Asya mutfağı yemeklerinin servis edildiği bu lokantada; Kazak, Özbek ve Kırgız Türkleri mutfağından seçme yemekler bulmak mümkündür. Bunlar arasında en önemlileri; Özbek pilavı, bavursak, kaz sucuğu, dana etli sebze, kavurdak, şaşlık, buharda pişmiş mantı, kömürde tavuk budu, çiğ börek, kespe köje çorbasıdır. Çiftlikte; özel olarak beslenen koyun ve keçilerin sütünden üretilen leziz yoğurt ve peynirler de alıcıları için satışa sunulmaktadır.

Atlar: Orta Asya Türk kültürü içinde en baskın motif olan atlar, Kazak Vadisi’nin olmazsa olmazlarındandır. Çiftlikte, sadece Orta Asya atları değil, Avusturya orijinli Haiflinger cinsi oldukça uysal ve bol süt veren safkan kısraklar da yetiştirilmektedir. Kımız Çiftliği’ne giden yola saptığınızda, solda havalı yeleleriyle atları görebilirsiniz.

Burada, sakin huylu olmalarıyla ünlü ve binek olarak yetiştirilen Haflinger tayları var. Kımız Çiftliği’nin ziyaretçileri, ücreti karşılığı, isterlerse at binebilme imkanına da sahip oluyorlar. Manejde binilebildiği gibi, geniş çiftlik arazisinde ve ormanda da rehber eşliğinde ata binilebilmektedir. At binmekten ürken ziyaretçiler ise; binlerce gelincik, papatya ve çeşitli çiçeklerle, yemyeşil çim ve ağaçlarla bezeli orman içerisinde, doğa yürüyüşleri yapabilmektedirler.

Kımız Üretme Ünitesi: Bu Orta Asya köşesinin tartışmasız en orijinal figürü, çiftliğe adını da veren, Türklerin en eski milli içkisi at sütünden yapılan “kımız”dır. Kımız, sulu ayran kıvamında, mayalı ve hafif alkollü bir içki olup, tadı Kafkas Türkleri’nin mucizevi bir diğer içeceği kefiri andırır. Kımızın, sağlığa faydalı yönleri, bilimsel yayınlara geçmiş. En iyi kımız, en az iki defa yavrulamış kısrağın sütünden elde edilebiliyor.

Kazak Vadisi-Kımız Çiftliği’nde bulunan Alaş Kımız Üretme Ünitesi, Türkiye’nin ilk ve tek kımız imalatı yapan birimidir. Bu çiftlikte üretilmekte olan kımız; istek üzerine 200cc cam şişelerde veya yarım litrelik plastik şişelerde özel ambalajında, en az 4 litre olarak kargo ile gönderilmektedir. Kemalpaşa’daki Alaş Kımız Çiftliği, kış sezonunda sadece hafta sonları açık. Nisan ayından Ekim’e kadar ise her gün açıktır.

Nasıl Gidilir: İzmir’e sadece yarım saat mesafede. İzmir-Ankara yolundan devam ederken Kemalpaşa ayrımından sağa kıvrılıyor ve Torbalı-Selçuk istikametine doğru geçtikten yaklaşık 4 km sonra, yine sağdaki toprak yoldan 800 metre daha içeri girip Kazak Vadisi-Kımız Çiftliği’ne ulaşılıyor.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Kent Ormanı

Kültür, turizm, sanat ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Kent Ormanı; İzmir’in Balçova İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 

Çevresiyle birlikte düzenlenen, yaklaşık 2 milyon metrekarelik Kent Ormanı, İzmirlilerin günün her saati kullandıkları, deniz ve yeşilin birleştiği bir ortamda spor, yürüyüş, gezinti ve piknik yapabildiği bir alanıdır.

Kent Ormanı’nda doğal taş, kaya ve tahtalarla oluşturulmuş dinlenme alanları, köprüler, yürüyüş ve bisiklet yolları bulunuyor.

Kuşların barındığı ve yumurtladığı orman içindeki sulak alan, tel örgüyle koruma altına alınarak, Yenikale’den başlayan bisiklet ve yürüyüş yolu, sahilden Kent Ormanı’na bağlanarak, kıyı şeridi taş dizgi ile döşenmiş balıkçı barınağı korunmuştur.

Nasıl Gidilir: Üçkuyular vapur iskelesinden İnciraltı’na doğru giden yolun deniz kenarında bakan tarafında bulunmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Buca Gölet

Kültür, turizm, sanat ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Buca Gölet; İzmir’in Buca İlçesi Kaynaklar mevkiinde yer almaktadır. 140 bin m²’lik bir alanı kaplamaktadır.

Buca Belediyesi’nce kurulan Gölet, bir vakıf tarafından işletilmektedir. 30 bin m2’lik suni gölle birlikte sosyal tesisler, 3500 kişilik tiyatro, seyir terasları, piknik alanı, çocuk oyun üniteleri, hobi bahçeleri ve hayvan padoku bulunmaktadır.

 İzmir Çevre otobanından veya ilçe merkezinden otobüsle ulaşmak mümkündür.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Karagöl Mesire Alanı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Karagöl Mesire Alanı; İzmir’in Karşıyaka ilçesindeki Yamanlar Dağı’nda 810 metre yükseklikte ve 35 hektarlık bir krater gölünün çevresinde oluşmuş bir doğa harikasıdır.

İçinde yüzen ördekleri, yapraklarını suya eğen söğüt ağaçlarıyla bir fotoğraf karesini andırmaktadır. Piknik alanı, kızılçam, karaçam ve söğüt ağaçlarıyla kaplıdır. Karagöl’ün yemyeşil ormanlar arasında küçük ve şirin bir göl olmasının yanında mitolojide de yeri vardır. İzmirliler Bayraklı’ya yerleşmeden önce Karagöl’ün bulunduğu çevrede yaşarlarmış.

 İzmir – Karşıyaka ilçe merkezine 27 Km. uzaklıktadır. Karşıyaka veya Bornova dan özel araçlar ile gidilebilinir.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Meryem Ana Evi

Kültür, turizm, sanat ve ticaret merkezlerinden biri olan İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Meryem Ana Evi; İzmir’in Selçuk İlçesine 9 uzaklığındaki Bülbül Dağı’nı üzerinde bulunmaktadır.

İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra St.John’un Meryem Ana’yı Efes’egetirdiği bilinmektedir. 1891 yılında Lazarist papazlar Alman rahibe A.Katherina EMERICH’in rüyası üzerine Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin araştırmalar sonunda bu yer  olduğunu ortaya çıkarmışlardır.

Bu olay Hristyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık tutmuştur. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapı daha sonra restore edilmiştir. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde Papa VI.Paul’un 1967 deki ziyaretinden sonra her yıl Ağustos ayının 15 . gününden ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.

 Aydın – Selçuk karayolundan Selçuk’ta ayrıldığınızda yaklaşık 10 km mesafelik yoldan geçerek Hz. Meryem’in yaşamış olduğuna inanılan eve ulaşabilirsiniz.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Kuş Cenneti

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Kuş Cenneti; İzmir’in İlçesi Çiğli’deki Çamaltı Tuzlası sahası içinde 8000 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü’nce koruma altına alınmıştır.

Dünyada nesli tükenmekte olan tepeli pelikanları, pembe kanatlı flamingoları, gri ve siyah leylekleri ile 205 kuş türünün yaşadığı bu cennet, sahip olduğu doğal şartlar bakımından ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri olduğu gibi, dünyadaki benzerleri ile kıyaslanamayacak derecede de mükemmeldir.

Doğaseverler ve fotoğraf hobisi bulunanlar için Çamaltı Tuzlası ile Kuş Cenneti bulunmaz bir nimettir. Saha içindeki Çamaltı Tuzlası, yıllık 600 bin tonu bulan kapasitesi ile Türkiye’nin tuz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Bu alan, 1982 yılında Su Kuşları Koruma ve Üreme Sahası olarak tescil edilmiştir.

Çiğli’den 10, Karşıyaka’dan 26 kilometre uzaklıktadır. Yılda 50 bin kuşun uğradığı bölge, kuşların göç yolu üzerindedir ve aynı zamanda arkeolojik sit alanıdır. Kuş Cenneti’nde ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, dürbün ve gezi bisikleti bulunmaktadır.

İzmir’e 56 km, Çiğli’e 10 km, Karşıyaka’ya 26 Km uzaklıktadır. İzmir Çevreyolundan ulaşım sağlanabiliyor.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın