DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar demokratik zemin müsaittir. Türkiye halkları, emekçileri barış istiyor. Türkiye’nin aydınları, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için grup kurup onlarca, yüzlerce isimle açıklamalar yapıyorlar” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Bu meseleyi duymayan, bu meseleye gözünü kulağını kapatan artık sadece bu iktidarıdır. Buradan iktidara çağrı yapıyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürt sorununun demokratik yollarla çözüldüğü bir zemin için tecridi kaldırın. Bu meseleyi diyalog ve müzakere ile çözün.”
Aydınların İstanbul’da yaptığı barış çağrısının ardından Diyarbakır’dan başlayan Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü, bugün Ankara’ya ulaştı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti Meclis Grubu, DEM Parti yöneticileri ve STK temsilcileri yürüyüşçüleri karşıladı. DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan açıklamada bulundu.
Tuncer Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle: “Değerli basın mensupları; bugün sizin gibi Suriye’de, Rojava’da kamerasıyla ve fotoğraf makinasıyla haber kovalayan, gerçekleri yazan iki gazeteci arkadaşımız Nazım Daştan ve Cihan Bilgin katledildi. Bu katliamı kınıyoruz. Gazetecileri katleden bir anlayış 21’inci yüzyılda nerede duruyor? Bunu da Türkiye kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. İstanbul’da, Türkiyeli aydınların Kürt sorununa demokratik çözüm için yaptıkları açıklama ve başlattıkları kampanya sonrasında, bölgede bulunan siyasetçiler, emek-meslek örgütleri, tutsak aileleri ve halklarımız Amed’den yola çıkarak bugün Ankara’ya geldi.
Kar kış demeden demokratik çözüm için yollara düşen ve bugün temsili olarak bizimle burada bir arada bulunan yürüyüşçü arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Türkiye barışına ve demokratik çözüme kararlı bir şekilde sahip çıkıyorlar. Umarım ki önümüzdeki günlerde Türkiye halkları ve emekçileri de buna sahip çıkar. Barışın, demokrasinin ve özgürlüklerin hakim olduğu bir ülke yaratma mücadelesine katılacaklarına eminim.
Kürt meselesi yüz yıldır bilindik klasik yöntemlerle bitirilmeye çalışıldı. “Kart-Kurt” denildi, “Güneş Dil Teorisi” denildi. Gazeteciler faili meçhule gitti. “Kürt’üz, demokratik çözüm istiyoruz” diyen siyasetçiler katledildi. Onlarca ayaklanma oldu. Bunlara karşı da bastırmalar, yok saymalar oldu. Yüz yıldır Türkiye’de denenmeyen yol ve yöntem kalmadı. Köyler boşaltıldı, yaylalar yasaklandı.
Geçen yüzyılda devlet ve iktidar birçok yol yöntem denedi ama başaramadı. Geldiğimiz aşamada, 25-30 milyon Kürt’ün, “Biz Kürt’üz, Kürt olmaktan kaynaklanan demokratik haklarımızı kullanmak istiyoruz. Bu ülkede eşit yurttaş olmak istiyoruz” demesini bir türlü bitiremediler. 100 yıldır devam eden bu yok sayma ve inkar politikalarının yerine Kürt’ü kabul eden, Kürtlerin demokratik bir zeminde eşit yurttaş olarak yaşamalarını sağlayan bir sürecin kapısını hep beraber aralayabiliriz.
“Rojava’ya SİHA-İHA göndererek bu mesele çözülmez”
Milletvekilimiz Ömer Öcalan’ın İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ı ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamalar, aydınları ve bölgeden buraya yürüyen demokrasi ve özgürlük yürüyüşçülerini olduğu gibi bizi de heyecanlandırmıştı. Sayın Öcalan, “Siyasal zemin oluşursa, Kürt sorununun demokratik çözümü için ben buradayım, irade sahibiyim” demişti. Biz de 100 yıldır yok sayma politikaları uygulayan iktidara ve sisteme buradan sormak istiyoruz: Sayın Öcalan ben hazırım diyor, siz ne yapıyorsunuz? Rojava’ya SİHA-İHA göndererek bu mesele çözülmez.
Rojava halklarının emeği ve canıyla oluşturduğu statüyü yok saymakla, ortadan kaldırmakla bu sorun çözülmez. Bu sorun, diyalog ve müzakereyle çözülür. Dünyada bu sorunlar benzeri yol ve yöntemlerle çözüldü. Bunu en iyi bu iktidar ve devleti yönetenler biliyor. Şimdi bu sorunu çözmenin zamanıdır. İmralı’daki kilidi açın. İmralı’nın demokratik çözüm konusunda söylemiş olduğu sözleri ve yol haritasını Türkiye halkları duysun, konuşsun, tartışsın. Ülkenin enerjisini, ekonomisini ve gençlerini bu sonsuz ve sonuç almayacak çatışmaya ve gerginliğe, savaşa artık harcamayın.
Bu ülkede Kürtler vardır. Yok demekle yok olmuyor, cezaevine koymakla yok olmuyor, İHA-SİHA’larla yok olmuyor. “Kürt yok” demekle Kürt bitmiyor, tükenmiyor. Bunu artık kabullenmek gerekiyor. Biz de Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşçüleri gibi Sayın Öcalan’ın bu süreçte önemli bir rol oynayacağını söylüyoruz. Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar demokratik zemin müsaittir. Türkiye halkları, emekçileri barış istiyor. Türkiye’nin aydınları, Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi için grup kurup onlarca, yüzlerce isimle açıklamalar yapıyorlar.
“Kürtlerin Suriye’deki statüsüne de müdahale etmeyin”
Bu meseleyi duymayan, bu meseleye gözünü kulağını kapatan artık sadece bu iktidarıdır. Buradan iktidara çağrı yapıyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürt sorununun demokratik yollarla çözüldüğü bir zemin için tecridi kaldırın. Bu meseleyi diyalog ve müzakere ile çözün. Rojava’da Rojava halklarının emeğiyle, kanıyla ve canıyla savunup ortak özgür bir yaşam sürdürdüğü Kürtlerin Suriye’deki statüsüne de müdahale etmeyin. Oradaki Kürtler buradaki 25 milyon Kürt’ün kardeşidir, soydaşıdır, canıdır. Suni sınırlarla araya çizgi çekilince akrabalık bağı, duygusal bağ bitmiyor.
Biz de arkadaşlarımız gibi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için, Türkiye halklarıyla ve emekçileriyle konuşarak ve yok sayan iktidar üzerinde demokratik bir basınç oluşturarak Cumhuriyetin ikinci yüzyılında artık bu sorunun çözülmesi için bütün gücümüzü ortaya koyacağız. Bu konuda karar ve inançlıyız. Türkiye halkları savaşa, kana, şiddete ve zulme doydu. Şimdi artık demokratik bir zemin inşa etmenin zamanıdır. Bunun için de Sayın Öcalan’ın rolünü oynaması için İmralı’nın kapılarının açılmasını bekliyoruz, istiyoruz.”