HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Şanlıurfa’da partililere yaptığı konuşmada, “Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor.” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Konuşmasında, yapmayı planladıkları mitinge Şanlıurfa Valiliği tarafından izin verilmediğini söyleyen Sancar, “Biz halkımızla buluşmaktan vazgeçmeyiz, hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız. Biliyorlar bu toplantımızı meydanda yapabilseydik binlerce, on binlerce Urfalı burada olacaktı. Ama buradan sesimiz on binlere de milyonlara da ulaşır. Yeter ki biz kararlı olalım” dedi.
Sancar, konuşmasının devamında, “Şenyaşar ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü yapıldı, herkesin gözleri önünde, üç insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor. Devlet, savcılar seyrediyor. Üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür. Şenyaşar ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir” ifadelerini kullandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Şanlıurfa’da partisinin düzenlediği halk buluşmasına katıldı. Buluşmada konuşan Sancar şunları söyledi:
“Miting için hazırlık yapmıştık, önce Suruç’ta hazırlık yapmıştık, bunu kabul etmediler, Urfa’da yapmak için seçtiğimiz yeri de iptal ettiler. Asla hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız, birlikteyiz. Biliyorlar meydanda yapsaydık bu mitingi binlerce, on binlerce insanımız burada olacaktı. Şimdi sesimiz on binlere de, yüzbinlere de, milyonlara da ulaşır! Yeter ki biz kararlı olalım ve yolumuzda dik yürümeye devam edelim.
Şimdi adalet zamanı, şimdi HDP zamanı” diyoruz. Öyle bir şehirdeyiz ki medeniyetlerin beşiği, kültürler diyarı insanlık tarihinin yeniden yazılmasını sağlayan derin köklere sahip bir medeniyet diyarındayız. Tarımın, zanaatın ve pek çok güzelliğin üretildiği bir şehirdeyiz. Bırakılsa Türkiye’nin 3’üncü büyük şehri olan Urfa, bu ülkeyi besleyecek kadar verimli topraklara sahip. Ama Urfa bu ülkenin işsizliği, yoksulluğu en yüksek şehirlerden biri. İşte adaletsizliğin en büyüğü budur, en büyük adaletsizlik burada başlıyor. Ekmekten, aştan, kendi toprağından, suyundan yararlanmasına izin verilmeyen bir halka yapılan şey adaletsizlik ve zulümdür. Bu ülkenin pek çok yerine en çok mevsimlik işçi gönderen şehirlerden biridir. Mevsimlik işçilerin hangi şartlarda çalıştığını da biliyoruz, bu da adaletsizlik!
“Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir”
Şenyaşar Ailesi! Ferit kardeşim yanımda. Emine Anamız gelemedi. Biz her zaman her şart altında oradayız, onlarlayız. Adaletsizliğin zulüm boyutuna vardığı bir örnektir Şenyaşar Ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü herkesin gözü önünde, 3 insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor, devlet seyrediyor, savcılar seyrediyor ve üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür ve şimdi Emine Ana Ferit kardeşimizle birlikte adliye önünde oturuyor. Belki bugün bu şartlarda, bu soğukta orada değil ama bu nöbet devam edecek, adaleti haykırmaya devam eden tek bir kişi kalıncaya kadar devam edecek. Biz bir kez adaleti haykırmaya başladık mı yüzbinler, milyonlar bu sesi duyacak. İlk oturduklarında belki tek başınaydılar, ama şimdi sesleri Türkiye’nin her yerine yayıldı. Bu dava bizim davamız, bu ses bizim sesimizdir. Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir. Eğer burada dayanışma göstermekten kaçınan olursa bu onur sınavında kalacaktır ve bu onların alnına kara bir leke olarak sürülecektir. Ama adalet mücadelesi er ya da geç amacına ulaşacaktır.
“Adalet mücadelesi için sonuna kadar yürümeye kararlıyız”
Adalet nedir? diye sorarsanız ciltlerle kitap yazılmış ama geçenlerde Emine Ana güzel bir söz söyledi: “Adalet yoksa ekmek de yoktur”. Daha nasıl anlatılır. Eğer bir ülkede adalet yoksa ekmek de olmaz, huzur da olmaz, barış da olmaz. O nedenle adalet mücadelesi hem iş, aş, ekmek mücadelesidir hem barış ve özgürlük mücadelesidir, hem de onur mücadelesidir. Şenyaşar Ailesine yapılanlar, hepimize yapılmıştır. Sessiz kaldığımız müddetçe hepimiz bu adaletsizliğe maruz kalacağız. Kararlıyız, bunu durduracağız. HDP bunun için vardır, HDP bütün halklarla birlikte adaleti bu ülkeye hakim kılmak için vardır. O nedenle, zulüm arttıkça mücadele yükselecek. Zulmü artan yönetici mutlaka zeval bulacak, ama bunun olması için o zevalin gerçekleşmesi için kararlı bir mücadele gerekiyor. İşte biz bu yoldayız, adalet mücadelesindeyiz ve bunda sonuna kadar yürümeye kararlıyız.
“Hz. İbrahim’in inançlı ruhunu bütün ülkeye yayacağız”
Değerli Urfa halkları, bu konuşmayı Kürtçe ya da Arapça da yapabilirim. Buradan bütün Türkiye’ye ye konuşuyoruz ve bu 3 dil de benim gönlümdedir. İşte Urfa bu kardeşliğin ve birlikteliğin kalesi olacaktır, halkların ortak mücadelesinin, ülkeye adaleti getirdiği başlangıç noktası, kale ve zirve olacaktır Urfa. Buna inanıyoruz. Çünkü buradan çok zalimler geçti, Nemrutlar geçti, ama Hz. İbrahimler de buradan geçti. Hz. Eyüp’ün sabrı var, ama Hz. İbrahim’in inançlı ruhu da var burada ve biz bu ruhu bütün ülkeye yayacağız.
Zulüm cezaevlerinde devam ediyor. Cezaevleri ölüm evleri haline getirildi, tecrit bu ülkenin yönetim sistemi haline dönüştürüldü. Hem tecride hem de cezaevlerindeki ölümlere, infazlara karşı adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Biliyorsunuz hasta mahpusları bütün raporlara rağmen bırakmıyorlar. Son bir ayda 7 cenaze çıktı. Bu idam cezasının fiilen uygulanmasıdır, bu yargısız infazdır, kirli bir intikam oyunudur. Şimdi diyoruz ki Aysel Tuğluk arkadaşımıza, bütün hasta mahpuslara adalet zamanıdır, onlar için adaleti haykırmaya devam edeceğiz ve özgürlüğü bu topraklara mutlaka getireceğiz.
“Roboskî’ye bombaya atan da öldürme emri veren de katildir”
Adalet mücadelesinin devam ettiği bir kanlı katliamın yıl dönümündeyiz. 28 Aralık’ta Roboskî’nin 10’uncu yılı oluyor. Ve Roboskî’de katledilen 17’si çocuk 34 can için adaletsizliğin her türü bu ülkede yaşandı. Katletme zaten büyük bir cinayet, ama davada sanıkları failleri, faillere emir verenleri ortaya çıkarmamak da suç ortaklığıdır. Kim ki Roboskî’de bombaları attıysa, o insanları öldürdüyse katildir, ama o insanları öldürme emrini verenler de o emirleri verenlerin ortaya çıkarılmasını engelleyenler de o katliamın hesabının sorulmasının önünü tıkayanlar da suç ortağıdır. Adalet mücadelesi bütün faillere ve suç ortaklarına karşı büyük bir mücadeledir. Roboskî’den Şenyaşar Ailesine, Maraş Katliamı’ndan bu ülkeye yaşatılmış daha pek çok acıya kadar davamız adalet davasıdır. Bu ülkede yaraları sarmak, geleceği özgürlük ve barış üzerine inşa etmek için varız, yaraları sarmak için de mutlaka yüzleşmek gerekir. Yüzleşmek demek, bu acıların kaynağına inmek demektir, bu sistemi işleten ve büyüten anlayışı sorgulamak demektir. Bütün bunlarla hesaplaşma olmadan, yüzleşme yapılmadan bu ülkede geleceği barış ve demokrasi üzerine kurmak mümkün değildir. Biz hesap soracağız derken bütün yaraları sarmak için bu sistemin bu işleyişini, bu zihniyeti sona erdirmek istiyoruz, ama katilinden de katliam emrini verenden de yargı önünde mutlaka hesap sormak görevimizdir. Elbette bunun da peşinde olacağız, ama esas peşinde olduğumuz yaraları sardığımız büyük barışı getirmektir. Bu büyük barışı getirdiğimizde adalet de işleyecek, demokrasi de kurulacak, adalet ve özgürlük de olacak, Garibe Gezerlerin de hesabı sorulacak, Deniz Poyrazların da rüyaları, düşleri hayalleri mutlaka gerçeğe dönüşecektir.
“İktidarlarını devam ettirmek için ülkenin kaynaklarını satıyorlar”
Zulüm iktidardadır, bu iktidar bir zulüm yönetimi oluşturmuştur. Ekonomiye çok fazla girmek istemiyorum. Son zamanlarda yaptıkları işlere bakarsanız kime çalıştıklarını kendilerinin de açıkça gizleyemez hale geldiğini görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanı gelmiş, bu iktidarın zihniyetini saklamaya gerek görmüyor ya da artık saklanacak boyutları aştı gitti. Diyor ki “senin bir maaşın var, en fazla enflasyonun altında ezilirsin ama bizim servetimizi ve zenginliğimiz gider” diyor. Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor. İşte bunun için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını daha önce çarçur edip bir avuç yandaşa peşkeş çektiren “nerede o para?” diye soruyorsunuz, bin tane çelişen cevap veriyorlar, bir tane doğru var. Bu kaynaklar halkın kaynaklarıydı, yandaşlara, rantiyeciler peşkeş çekildi. Son yapılan ekonomi operasyonunda da aynı mantık geçerlidir. “Benden sonra tufan” anlayışı iktidarın bütün yaptıklarının temelinde yatıyor. “Ülke batsın, ben iktidarda kalayım, halk yoksullaşsın ben ve yandaşlarım daha da zengin olalım, rantiyeciler, sömürücüler daha da palazlansın” diyorlar.
“İktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP bulacaktır”
İşte ekonomi modeli diye karşımıza getirdikleri şey, bu dövizin indirilmesi diye başarı olarak anlattıkları yalan da tam olarak bu. İşte buna da karşı çıkacağız, bu da adaletsizliğin en büyüklerindedir. Bu adaletsizliğe karşı da mücadelemiz büyüyerek devam edecek. Bu iktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP ve halkların ortak mücadelesini bulacaktır. Bu ülkenin demokrasi isteyen, emekten yana, özgürlükten yana tüm insanların ortaklığını yaratacak güç olarak HDP, bu iktidarın korkulu rüyasıdır. Onun için her gün operasyonlara maruz kalıyoruz, gözaltılar, tutuklamalar, davalar açılıyor, mitinglerimiz engelleniyor; ama hiç bir güç bizi yürüyüşümüzden adalet barış, özgürlük yürüyüşümüzden alıkoyamıyor. Yürüyoruz, büyüyoruz, daha da büyüyeceğiz. Bu ülkeye adaleti de, barışı da, demokrasiyi de getirmenin öncülüğünü yapacağız! Bu iktidarda zulüm varsa bizde de mücadele kararlılığı var. Zulüm bitecek adalet gelecek!
“Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz”
Şimdi adalet zamanıdır, istedikleri kadar oyun oynasınlar, halktan kaçsınlar er ya da geç seçim sandığı bu halkın önüne gelecek. Her ne kadar 2023’ten önce seçim olmaz dese de AKP Genel Başkanı inanmayın. Zorlayacağız; ille de erken acil seçim demeye devam edeceğiz. Güveniyorlarsa kendilerine getirsinler sandığı halkın önüne koysunlar, hakemliği halk yapsın. Ama korkuyorlar. Bu sandığı halkın önüne bir an önce getirmek gerekiyor. Bunun için girişimlerimizi meydanlarda, fabrikalarda tarlalarda sürdürüyoruz. Diğer partilerle bu görüşmeleri yapıyoruz. Bu çalışmalarımızı mücadelemizi devam ettireceğiz. Adalet sadece seçimlere bağlanabilecek bir mesele değildir, bir seçimden bir seçime hatırlanacak bir mücadele değildir. Adalet mücadelesini her an yürütme mecburiyetimiz var. Ama seçim de hesap sorma günüdür, halkın hesap sormak için kullanabileceği en büyük imkanlardan biri. Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz. Hemen seçim, derhal seçim bu iktidar her yerden bu halka hesap verecek, en büyük hesabı da sandıkta vereceğiz. Halkın keseceği faturayı da bir tokat gibi yiyecek, bunu biliyoruz. Halk öyle bir cevap verecekti, bir daha böyle bir zulüm düzeni, baskı olmasın diye cevap verecek. O cevabı bizle her gün halklarımızla, emekçilerle buluşarak bunun mücadelesini vererek sürdüreceğiz.
“Büyük barışı kurmak için adaleti ve demokrasiyi getirmek için varız”
Bu ülkenin kaynaklarını en fazla harcadıkları yer neresi biliyor musunuz? Savaş politikaları. Bu ülkede Kürt sorununa çözümsüzlükle yaklaşmak iktidarları çökertir, bunu hep söyledik ama bu ülkeyi de her zaman daha fazla baskıya, acıya sürükler dedik. Bu ülkede refahı artırmak, acil bölüşmek, adalet ve eşitlik üzerine kurulu bir gelecek inşa etmek için Kürt sorununda demokratik çözüm şarttır. Demokratik çözümün önünü tıkayan iktidarlar eninde sonunda gider ama bu ülkeye de büyük zararlar verirler. İşte biz HDP olarak büyük barışı Kürt sorunun demokratik çözümü başta olmak üzere bütün diğer adalet meselelerini çözmek için yoldayız. Büyük barışı kurmak için adaleti getirmek için bu ülkeye huzuru, demokrasiyi getirmek için varız. Sadece bu ülkeye değil, barış ancak halkların eşit ortaklığı, barış demokrasi ve adaletle gelir. O nedenle şimdi HDP zamanıdır. Bu ülkeye de Ortadoğu’ya da bu bölgeye de barış HDP fikriyatı ve mücadelesiyle gelecektir, adalet bizlerle gerçekleşecektir. Bunu biliyoruz buna inanıyoruz, Urfa bunun en büyük örneğini vermeye hazırlanıyor. Sessizliği Hz Eyüp’ten miras aldığı o sabırdandır. Ama kararlılığı da bu topraklarda yetişmiş sayısız mücadele insanından aldığı ilhamdandır.
“Bu iktidar kaybedecek bizler kazanacağız”
Sevgili İbrahim Ayhan yoldaşımız ona da bin rahmet ve hasret gönderiyoruz. Bu mücadelede kaybettiğimiz bütün arkadaşlara, rehin tutulan, sürgüne gönderilen bütün dostlara selam olsun. Bu adaletsizliğin ve zulmün hesabı sorulacak. Rehin tutulan arkadaşlara, sürgünde bulunan yoldaşlara özgürlükte buluşma sözünü veriyoruz. Barış ve demokrasi yakındır, yeter ki bu yolda yürümekte zerre tereddüt etmeyelim. Yolumuzda kararlılıkla yürüyelim. İnancımızı her daim diri tutalım. Zulüm kaybedecek adalet kazanacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın bu iktidar kaybedecek bizler kazanacağız.”