Hüseyin Köse Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Mart 1970 yılında Gaziantep’te dünyaya gelen Hüseyin Köse, 1993’te Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu. 2003’te İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde Pierre Bourdieu üzerine hazırladığı teziyle doktorasını verdi.

Haber Merkezi / Erzurum Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hüseyin Köse; 1995 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülleri ve1998 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri “Mansiyon” ödülleri, 1998 Arkadaş Z. Özger ve 2003 Orhon Murat Arıburnu Şiir ödülleri, 2011 Kuşadası Mavi Güvercin ve Behzat Ay Şiir Ödülleri, 2012 Kıyı-Ruhi Türkyılmaz Şiir Ödülü, 2008 10. Uluslararası Film Festivali “Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri” Yarışmasında “En İyi Sinema Makalesi Ödülü”nü almıştır.

Hüseyin Köse, Kara Perde (2014) kitabında; İran filmlerinin sosyolojik ve sinema sanatı açısından tahlilini yapmaktadır. Şovenist İnşa (2014); yeni bir toplum inşa etmenin, aslında toplumsal gerçekliğin televizyon, bilgisayar, vb. iletişim araçlarıyla imhası, yıkılması, hayatın en verimli anlarını televizyon karşısında geçirilmesi, diğerleriyle araya kırılgan ve ışıktan bir duvar örülmesinin maşeri duygusu üzerine yakılmış eleştirel bir ağıt üslubuyla ele alır. Köse, Şair ve Taifesi (2015) kitabı; eleştiriler, söyleşiler, polemikler ve denemelerden oluşmaktadır. Kitapta; şairlerin ruh tahlilleri yapılıyor ve şiirin acıyı bile erginleştiren iklimini ele alır.

Köze bakma durağı”

Denizini yanında götüren ada’ya
Ece Ayhan’ın anısına saygıyla
Odur ki hayatımızdır
Ödünç rüyalarda şaraba doygun kalabalık
Akkordan gecelerde günü odaya yüklemiş som bir baykuş
Merheme yarası olan şairdi, salyangoza toprak
Zorlanmazsa çıkmayacak
Koyu bir de tentürdiyot kokusu hep devlet muhitlerinde
Zinhar binmeyecek faytonlara dehşetengiz ablalar artık
Ölüm nanik yapmayacak
Odur ki hilkatımızdır
Ödünç şiirlerde şaraba doygun tenevvürler
Cinnet başlangıcımız ve sonumuzdur
Gövdesiz yaralar kalır hep şairlerden geriye
Yoluk kuşlar gibi kanatsız dalarak uçan taşra külhanbeyleri
Tünemek hususunda mahir, balkonları yarım aralık
Uykularda bir fasıl hiç düş görülmeyecek
Bir de sabahları bazen açıklara vuran bakışsızlık
Boğulmuş bir kedi şahsiyet duvarlarında
Çok eski adıyladır, bilinir bilinmez bazen
Siz ey artık parmakları yüzüklerden tanıyan çocuklar
Ecegil dehlizlerde pişpirik oynayan fırıldaklar
Dolaşır daha doğmadan tenimizde tırpanıyla zebani günler
Bir,
Kımıldadıkça ama kalbinde temmuzun Kınar Hanım’lı denizler
İki,
Bilin ki
Artık takvimler değiştirilirken bir gün yitmeyecek!

“Sarhoş atlar zamanı”

Yorgundur, atsız halatsız
çıkılmış tepelerin gökyüzü.
Yolda büyüdüm ben, işkilli
obua çalgılarıyla,
yolda büyüdü çıramın
zulme dolanmış fitili.

Sebepsiz yelesi gitmelerde, boyası dökük
yadırgı kamyonetlerin,
sokulurduk sanki biz bize, üstümüzde
çırpınan muşambalarla bir hilkatti,
sanki rüzgarı sakatlayan bir attı
dünden alacaklı yatılmış
gecesi bezirganların.

Sarhoştur,
atsız halatsız
çıkılmış tepelerin
gökyüzü.
Dayanaksız, nüzullü
bir bedenin gündüz çırpınışında
sürmeli bakışlarla
üşüyen kürdevleri,
sürerken sevinç uykuda
taze ellerden yanaklara
doğru,
paslı teneke sesleriyle
uyandırırlardı.

Günışığı dondurulmuş şafakta
gezinen aylar gibi
solgun, sapsarı
neresinden tuttuysam
aydınlığı hep sarhoş
bir günün üzerliği,
acı bir yaprak gibi
önüme durdu.

Paylaşın

Hüseyin Kıran Kimdir? Hayatı, Eserleri

1965 yılında Amasya’da dünyaya gelen Hüseyin Kıran, ilk ve orta öğrenimini Amasya’da tamamladı. Siyasi nedenlerle üniversite eğitimini yarıda bıraktı. Aynı nedenlerle 10 yıl cezaevinde kaldı. 2004’te şiir ile edebiyata başladı.

Haber Merkezi / Şiirleri, Defter, İzlek ve E dergilerinde yayımlandı. İstanbul Telif Ofisi ve Gümüşlük Akademisi’nin verdiği Edebiyat Bursu’nu alan ilk kişi oldu. İstanbul’da yaşayan şair, evli ve bir çocuk babasıdır. 2004 yılında Madde Kara adlı şiir kitabı ile başladığı edebiyat yaşamını 2006 yılında yayımlanan Resul romanı ile sürdüren Hüseyin Kıran, daha çok Resul romanı ile tanınır.

Şairlikten gelen ve şiir yazmayı özel ve zor bir alan gören Kıran; roman yazmayı, suyun akarını bulması gibi kolaycılık olarak görür. Eleştirmenlerin romanlarında anti-kahramanlar yarattığı görüşüne karşı çıkan yazar, yazma amacının dünyayı anlamak olduğunu belirtir. Kahraman yaratmak yerine dünyanın yaşamak için zor bir yer olduğunun farkına vardırmayı önemser.

Romanlarını kurgulamadan yazdığını, “kalemin gelişine” ifadesi ile açıklar. “İçimde katledilmiş bir varlığın izlerini buluyorum” diyen Beckett’e göndermede bulunarak yazdıklarında içimizde ve toplumdaki kapalı, karanlık alana ışık tutmaya çalışır (Doğan 2014). Romanlarında karakterler ve olaylar sıradandır; Gecegiden’de olduğu gibi gerçek dünyayla bilinç arasındaki çelişkinin, anlamların kendi yarattığımız yalan dünyada yer bulmasıdır.

Bu yönüyle alegorik dilinde, şairliğinin etkisi görülür. Dilde açılan boşluğu kültürün doldurduğunu düşünen yazar, böyle bir ortamda kalıplardan kurtularak yeni bir şey söylemeye ve üretmeye çalışır. Benim Adım Meleklerin Hizasına Yazılıdır’da, okur; şiirsel dilinin yanında Ruhi Bey’in dogmalarla ve toplumla çatışan bilincini, kutsal kitaplara, ayetlere, surelere göndermeler yapan zengin bir dille buluşur.

Romandaki akıl hastahanesi; kötülüğün, dışarıda bırakılan veya kapatılanların var olduğu, yaşadığımız dünyanın metaforudur. Madde Kara’da yazdığı “hayatı hıncın mükemmel terazisiyle tarttım / sarı sanrılarla yıkadım yüzümü / kendime kelimelerden binalar yaptım” dizelerindeki hayatı sorgulama ve içinde biriken hınç duygusu; Küstah adlı şiir kitabında, karşı çıkışları, isyanları sınırsızlıkla özdeşleştiren bir üsluba dönüşür.

Hüseyin Kıran için yazılarında hayatı sorgulamanın yanında yaşadıklarını, acılarını, isyanlarını dile getirmek önceliklidir. Son romanı Dağ Yolunda Karanlık Birikiyor’da edebiyatın, edebiyat formu içinde kalınmadan insanı anlamaya çalışan; yer yer insana müdahale etmeye, değiştirmeye uğraşan bir yapıda olması gerektiği düşüncesi gerçekliğe kafa tutan bir dille aktarılır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Hüseyin Haydar Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Ocak 1956 yılında Trabzon’un Araklı İlçesine bağlı Yeşilce Köyünde dünyaya gelen Hüseyin Haydar’ın asıl adı Hüseyin Öztürk’tür. Ortaöğrenimini Trabzon ve Erzurum Atatürk Lisesinde tamamladı. Bir süre İstanbul Ticari Bilimler Akademisinde öğrenim gördü. Son sınıftayken geçirdiği bir iş kazası sebebiyle öğrenimini tamamlayamadı.

Haber Merkezi / De Yayınevinin yanı sıra Yazko Edebiyat, Somut ve Yazko Çeviri dergilerinde teknik yönetmenlik ve yazı kurulu üyeliği ile Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yaptı. Uzun yıllar reklam şirketlerinde reklam yazarı olarak çalıştı. Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği ve Edebiyatçılar Derneği üyesi olan Hüseyin Haydar, Acı Türkcü adlı kitabı ile 1981 Akademi Kitabevi Şiir Ödülü’ne layık görüldü. Şiirleri uluslararası Lotus dergisinde İngilizce, Almanca, Fransızca ve Arapça dillerine çevrilip yayımlandı. Ürünleri aynı zamanda ABD, Bulgaristan ve Romanya’da çıkan Türk Şiir Antolojilerinde yer aldı. Hâlen Aydınlık gazetesindeki köşesinde yazılarını yayımlamakta, İstanbul’da yaşamakta ve yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.

Toplumcu şiire 1980’li yıllardan sonra ivme kazandıran Hüseyin Haydar’ın ilk kalem ürünleri 1979’da Sanat ve Toplum dergisinde yayımlanmıştır. Daha sonra toplumcu gerçekçi bir anlayışla kaleme aldığı şiirleri Somut, Sanat Emeği, Edebiyat Cephesi, Türk Dili, Varlık, Yazko Edebiyat, Adam Sanat ve Milliyet Sanat gibi pek çok dergide yer almıştır. Hüseyin Haydar’ın Sanat ve Toplum dergisinde yayımlanan ilk şiirleri işlediği temaları rahat ettiren kuruluşlar olarak görülür. Aşk ayrılık, ölüm gibi temaları lirik çocuk duyarlılığıyla işlediği şiirlerinde yöresel dil özelliklerini kullanmadaki becerisi ile dikkatleri üzerine çekmiştir

Asiltürk’e göre yayımladığı şiir kitaplarının arasındaki 7-8 yıllık aralar şairin seçici bir tutumla hareket ettiği şeklinde yorumlanabilir. Şiire başladığı yıllardan itibaren kendi içinde bütünlüklü bir şiir peşinde olan Hüseyin Haydar, söyleyişte yalınlığı esas alır. İmgeselliğin abartılması ona göre, şiirin özündeki saflığı bozmaktadır. Onun anlayışına göre şiir her şeyden önce ‘söz’dür ve bu nedenle de doğal, içten olmak durumundadır. Şairin ilk şiir kitabı Acı Türkücü; kitaplaşma sırasında bazı şiirler, bazı şiir öbekleri ve hatta bazı tehlikeli imgelerin kitabın toplattırılmasına yol açacağı düşünülerek çıkarılmasına karar verilip 1981 Aralık ayında eksikleriyle yayımlanmıştır. Kitaptaki şiirlerde 80 öncesi dönemin tekinsiz havası ve her an ölümle burun buruna yaşama endişesi sezilmektedir. Kitap büyük bir beğeniyle karşılanır ve kısa sürede tükenir.

Sindirilmeye çalışılan insanın, halk düşmanı güçlere boyun eğmeyen, sevdalı, ezgili direnişi niteliğindeki Kara Şarkılar (1983)’daki şiirler devrimci bir yürekle yazılmıştır. Afşar Timuçin, bunu “Kara Şarkılar’da ak şiirler” diye tanımlamıştır. Sudan Gövde (1993) ile poetik duruşunu belirginleştiren ve dilini olgunlaştıran Hüseyin Haydar, aynı zamanda kişiliğini bulmuştur. Nitekim Asiltürk de Sudan Gövde’yi şairin ustalık eseri olarak kabul eder ve bu kitabı farklı, ileri ya da özgün yapan temel özelliğin “Yenibütün Bildirisi”ni aşarak “imgeyi ve gerçekçi bakışı yetkinlikle harmanlaması” olarak belirtir

. Şair Zor Günlerin Şiirleri (2011)’nde toplumcu anlayışını iyice belirginleştirir. Bu kitapta tarihsel ve mitolojik söylem öne çıkar. Okurunun karşısına; Ergenekon demircisi, Kava, Spartaküs, Nesimi, Hallac-ı Mansur, Şeyh Bedrettin ve Kuvayı Milliye kahramanlarını çıkarır. Doğu Tabletleri (2012), bir yandan modern Türk şiirine bulaşan pek çok hurafeyi yıkarken, öte yandan şiiri, toplumsal mücadele alanına sürer. Güncel gerçeği, derin tarihsel boyutlarıyla kavrayan şiirler, imge yapısıyla da Türkçenin söz gücünü yansıtır. Hüseyin Haydar, zalimce saldırılara uğrayan Ortadoğu ve Asya halklarının mücadelesinin sanat boyutuna, Tabletler’le karşılık verir. Aynı zamanda Batı’nın saplandığı bunalımı gösterir. Kitap 2003’te Amerika’nın Irak’ı işgal sürecinde yazılmaya başladığı için ilk şiirlerin konusu bu işgaldir. Şair gözünü daha sonraki şiirlerinde Ortadğu ve Asya coğrafyasına çevirmiştir.

Şair isyankâr söyleminin dozunu İsyan Makamı (2012)’nda zirveye ulaştırır. Lirik gerçekçi ya da Cahit Külebi’nin söylemiyle “devrimci romantik Hüseyin Haydar” bu kitabıyla toplumcu şair duruşundaki istikrarını korur ve toplumsal mücadelenin coşkusunu, şiirin diri sesiyle tarihin içinden yükseltir. Kavga Ölüm ve Esmer Aşk (2015) 12 Eylül ve 12 Mart’ın atmosferini yansıtır. Şair, Batı Asya’da insanlığın büyük direnişine İsyan Hakları (2017)’yla destek vermiştir. Andaç, şiirdeki çizgisini bozmayan şair için “Onun, her kitabıyla, bize açtığı yeni bir kapının ardında hayatın solunan yanlarını, insanın o evredeki trajedisini, ömür denilen şeyin sürüklendiği ‘an’ların, ‘durum’ların resmini sunduğunu görürüz.” değerlendirmesini yapmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Hüseyin Atabaş Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Temmuz 1942 yılında Trabzon’un Vakfıkebir İlçesinde dünyaya gelen Hüseyin Atabaş, 27 Şubat 2019 yılında Ankara’da yaşamını yitirmiştir. Yalıköy İlkokulu’nda eğitimine başlamıştır. Erzurum’da Ilıca İlköğretmen Okulu parasız yatılı sınavını kazanmış fakat devam etmemiştir. Elazığ’a oradan Kütahya’ya giden şair, Kütahya Lisesi’ne başlamışsa da lise eğitimine Trabzon Lisesi’nde devam etmiş ve Ankara’da tamamlamıştır.

Haber Merkezi / Lise eğitiminden sonra çalışma hayatına atılan Atabaş, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olmuştur. Ordu Pazarları Başkanlığı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde çalışarak emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra ise Ankara Üniversitesi TÖMER’de çalışmıştır. TRT İnt Televizyonu, TRT Ankara Radyosu ile özel radyolarda edebiyat ve kitap tanıtım programları hazırlayıp sunmuştur.

1961 yılında ilk şiirine bir okul dergisinde mürekkep kokusu bulaştığını söyleyen şairin “Kardeşçe” adlı ilk şiiri Kütahya Gazetesi’nde yayımlanmıştır. Kimi şiirleri Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca’ya çevrilmiştir. Edebiyatçılar Derneği kurucularından olan Hüseyin Atabaş, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Dil Derneği gibi kültür-sanat kuruluşlarında da görev almıştır.

Eserlerinin yayımlandığı dergi ve gazeteler şunlardır: Ankara Kültür ve Sanat Rehberi, Aydınlık, Bahçe, Barış, Biçem, Bir Yeni Biçem, Broy, Cumhuriyet, Cumhuriyet Dergi, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Çağrı, Çete, Damar, Deliler Teknesi, Dize, Dönemeç, 4 Mevsim, Düşlem, Edebiyat ve Eleştiri, Haber Türk Ankara, Halkoyu, Hürriyet Gösteri, Günlük Haber, Kıyı, Kum, Lacivert, Mor Taka, Oluşum, Özgür Edebiyat, Özün, Patika, Pencere, Saçak, Sanat Dünyası, Sincan İstasyonu, Siyah Beyaz, Şiir Odası, Şiir Ülkesi, Türk Dili, Türkçe Yazıları, Ünlem, Varlık, Yazın, Yelken, Yeni Biçem, Yeni Ortam, Yeni Politika.

1974 Demokratik Sol Dergisi Şiir Ödülü’ne, 1994 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne, 2005 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne, 2009 Yunus Nadi Şiir Ödülü’ne, 2014 Enver Gökçe Şiir Ödülü’ne, 2017 Sunullah Arısoy Şiir Ödülü’ne ve 2017 Kıyı Dergisi Emek Ödülü’ne layık görülmüştür.

Toplumcu gerçekçi şiir anlayışını benimseyen şair, şiir sanatına olduğu kadar toplum sorunlarına da duyarlı olmaya çalışmıştır. Onun şiiri topluma sanatlı bir üslupla imgeler yoluyla ulaşmaya çalışır. Cemal Süreya, Hüseyin Atabaş için, “güzel şiir söylüyor. Türkçeyi güzel kullanıyor. Toplum sorunlarını işlediği öyle yerler var ki, ilerisi için umut uyandırıyor.” der. Şiirinin kökleri bir yandan halk kültürüne bağlanmaya çalışırken bir yandan da sanat inceliğini ve imge zenginliğini bir cazibe unsuru olarak kullanır.

Şükrü Erbaş, “Atabaş’ın şiiri tematik olarak bir eşik şiiridir.” der. Bu durum şairin iç dünyası ile hayat gerçekliği arasında yaşadığı bir takım karşıtlıkların ürünüdür. Atabaş’ın aşk, hayat ve bu bağlamdaki incelikler üzerine dilkkatleri, şiirlerinin ana izleğini oluşturmaktadır. Bununla birlikte “eşik”te duran şair, şiirini hayattan soyutlamamaya da özen göstermiştir:

“Kabarmış toprağı / toprağın üzerindeki dumanı, / dilim dilim bir açlığı yazdım; / insanı bilen toprağı dağa taşa/ en acısı / toprağı bilmeyen insanları yazmak zorundaydım.”

Bu noktada şairin, sanatı politikayla ilişkilendiren tutumundan da söz etmek gerekir. Atabaş, şairin politik ve poetik birikimi olması gerektiğini vurgulamakta, şiirin sürekli yenilenen ve gelişen, yeni durumlara ayak uyduran “sözün simyası” olduğunun unutulmaması gerektiğini söylemektedir. Atabaş, toplumcu bir yaklaşımla şiirlerini kaleme almış, eleştirel tutumunu her zaman ön planda tutumuştur. Türk şiirinin 70’lerden başlayarak 2000’lere ulaşan kuşaklarının bir parçası olarak önemli eserler vermiştir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Hüseyin Avni Cinozoğlu (Hüseyin Akıncı) Kimdir? Hayatı, Eserleri

1955 yılında Karabük’te dünyaya gelen Hüseyin Avni Cinozoğlu (Hüseyin Akıncı), 4 Eylül 2015 yılında akciğer kanseri teşhisiyle Safranbolu’da yaşamını kaybetti. 1972’de Safranbolu Lisesi’nden mezun oldu. 1977’de bitirdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde daha sonra doktora yaptı.

Haber Merkezi / İktisat Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsü’nde yüksek lisansa katıldı. Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla “Paflogonya’da Eski Bir Güneş Saati” adlı belgesel filmi çekti. Baskıya hazır halde bir şiir, iki roman ve iki deneme kitabını ardında bıraktı.

Zokev’in Zonguldak Tabip Odası ile birlikte düzenlediği Dr. Arslan Ebiri deneme yarışmasında; “O.Günay’ın Kibriya Şiir Kitabı Ana Ekseninde Madenci- Şairin Şiir Serüveni; Devrim; Psikopatoloji ve Mistisizm İzlekleri Üzerine Bir Deneme” başlıklı denemesiyle birincilik, Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Bilim İlaç’ın işbirliğiyle 2008’de açılan öykü yarışmasında; “Anton Usta” adlı öyküsüyle birincilik, Albatroslar Yüksekten Uçar adlı şiir kitabıyla 1996 İbrahim Yıldız şiir ödülünde birincilik, Arasta’da Son Seda adlı belgesel senaryosuyla Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Yarışmasında ikincilik ve iki defa da üçüncülük ödüllerini kazandı.

Şiirleri başta olmak üzere, yazıları ve hikâyeleri 1978 yılından itibaren birçok dergide yayımlandı. Yazı hayatının ilk döneminde, anılara, hayatın görünümlerine; yaslı, zaman zaman lirik-romantik şiirlerle özellikle İstanbul’u anlatan, şehir şiirleriyle dikkati çekti. Sonraları bireyin içsel karmaşasını, varoluşçu kaygıları, psikopatolojik haller sergilediği şiirler yeni bir damar olarak belirdi. Bu damar genişleyerek bir misti-metafizik izleklerle egzistansiyalist bir derinlik kazandı. Aralık 2009’da Zalifre Yazıları adlı bir edebiyat-şiir dergisi yayımlamaya başladı.

Eserleri;

Her Şafakta Büyüdüler (1977)
Güller Öksüz Kalabilir (1979)
Masallar Sebiller Güvercinler (1980)
Kerem Denizi Zuhal Yıldızı (1981)
Hamel Burcuna Akan Nehir (1982)
Murat Dağı’nın Askerleri (1984)
Göçebe Bir Çocuğun Düşler Defteri (1985)
Safranbolu’da Tek Deniz Feneri (1991)
İstanbul’da Son Sedefkâr (1993)
İstanbul Unutkan Yosma (1994)
Doruktaki Süreya Yıldızı (1994)
Albatroslar Yüksekten Uçar (1995)
Serçe Umudu (1996)
Kalbimi Çalan Şehir (1998)
Gölgesiz Kandil (2001)
Kör Sahaf (2007)
Lirikya’ya Akan Irmak
Sınır Ötesi (2008)
Sol Kapak Takımında Çatlaklar (2008)

Ödülleri;

1996 İbrahim Yıldız Şiir ödülü / Albatroslar Yüksekten Uçar ile
1993 Uluslar arası Altın Safran Belgesel Film Festivali, Senaryo dalında ikincilik / Arasta’ da Son Seda ile

Paylaşın

Hüseyin Alemdar Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Mart 1962 yılında Trabzon’un Araklı İlçesinde dünyaya gelen Hüseyin Alemdar, ilk ve orta öğrenimini Araklı’da tamamladı (1980). Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümündeki öğrenimini yarım bıraktı. Uzun süre reklam şirketlerinde çalıştı, film yapımcılığı ve yayınevlerinde düzeltmenlik yaptı.

Haber Merkezi / 1995’te kurduğu Hera Şiir Kitaplığı’nın editörüdür, ayrıca seracılıkla da uğraşıyor. 1990’dan beri Orhon Murat Arıburnu anısına şiir, sinema ve fotoğraf dallarında verilen Orhon Murat Arıburnu Ödülleri’ni düzenliyor. TYS, Edebiyatçılar Derneği ve Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) üyesidir. Toplanmış Sevgi Ölüleri ile 1985 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü’nü, “Cemal Süreya İçin On Beş Prelüd” ile 1990 Yunus Nadi Ödülleri Cemal Süreya Jüri Özel Ödülü’nü, Vakitler İncelikler dosyası ile 2007 Attilâ İlhan Şiir Ödülü’nü kazandı. İstanbul ve Gebze’de yaşıyor; evli, üç çocuk babasıdır.

“Rıhtım” adlı ilk şiiri, 1982’de Oluşum dergisinde çıktı. Adam Sanat, Varlık, Broy, Yeni Düşün, Milliyet Sanat, Gösteri, Şiir-lik, Göçebe, Uç ve Öküz dergilerinde yayımladığı şiirleri ve Akademi Kitabevi Ödülü’nü kazanmasıyla adını duyurdu. Şiirlerinde hüzün, aşk, ayrılık, yalnızlık ve ölüm gibi temaları bir “ağıt” havası içinde coşkulu ve samimi bir dille işledi. Özellikle doğa ve kent ikileminden kaynaklanan şiirlerinde anlık duygulanımlarını açık ve yalın bir dille anlatırken bazı şiirlerinde de barış, umut ve kardeşlik gibi toplumsal konulara eğildiği görüldü.

Asım Bezirci, şairin ilk iki kitabını değerlendirdiği yazısında “Toplanmış Sevgi Ölüleri’nin önde gelen özelliklerinden biri ‘yaşam gerçeğine bağlılık’tı. Bu özellik Gecede Gülümseme’de de görülüyor.” yorumunu yapmıştır. Son şiirlerinde belleğine kazınan Yeşilçam filmlerinin ve hayatında yer tutan artist/aktristlerin dünyasını hüzünlü ve incelikli bir anlatımla vermeye çalıştı. Kalpzaman Yeşilçam (2009) adlı kitabında Yeşilçam dünyası ile ilgili izlenimlerini hatıra/deneme formunda kaleme aldı.

Eserleri;

Toplanmış Sevgi Ölüleri (1986)
Gecede Gülümseme (1987)
Aşk ve Prelüdler (1993)
Ten Kitabı (2000)
Hüzün Kitabı (2000)
Sinema Kitabı (2000)
Vakitler İncelikler (2007).

Ödülleri;

1985 Akademi Kitapevi Şiir Ödülü / Toplanmış Sevgi Ölüleri ile
1990 Yunus Nadi Ödülülleri / Cemal Süreya Jüri Özel Ödülü
2007 AttilÎlhan Şiir Ödülü (İş Bankası) / “Vakitler İncelikler” adlı dosyası ile
2008 Ergin Günçe Şiir Ödülü – Juri Özel Ödülü / “Vakitler İncelikler” ile

Paylaşın

Hülya Deniz Ünal Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Temmuz 1964 yılında Ankara dünyaya gelen Hülya Deniz Ünal, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümünü bitirdikten (1988) sonra kent kent dolaştı. Bir süre Lefkoşa’daki bir firmanın muhasebe bölümünde çalıştı.

Haber Merkezi / Pencere, Alaz ve Denizsuyukasesi, CazKedisi dergilerinin yayın kurullarında görev aldı. 1994’ten itibaren yaşamını İzmir’de sürdürüyor. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.

İlk şiiri pencere dergisinde yer aldı (Mart-Nisan 2003). Diğer şiirlerini aynı yıldan itibaren Pencere, Ürün, Dize, Agora, Patika, Akatalpa, Liz, Broy, Caz Kedi, Ünlem, Şiiri Özlüyorum, Denizsuyukasesi, Mühür, Yasakmeyve, İmgelem, Broy, Şiir Ülkesi, İzmir İzmir, Kum, Hürriyet Gösteri, Kitaplık, Cumhuriyet Kitap ve Ünlem dergilerinde yayımladı.

Eserleri;

Şiir; Hayatın Yerine Harfler (2004), Su Yalnızlığı (2006), Denizkabuğu (2011), Ağaçlar Kitabı (2013), Hayal Parkı (Çocuk şiirleri, 2017) .

Anı: Karşıyaka Hatırası (2019)

“Bulut”

Zamandır bizi büyüten gölge
Ve yağmur, su baskıları
Taşıran ovamızı

Bir beden büyük sorular
Islak mendil daha büyük
Gök yüzünden

Yüzler ağustos kırığı
Cırcır böceği asfaltın
Çevirdiği bütün diller

Peşimizde
Hep yenileceğimiz bir ordu

Kara kaplamaktan usandı deniz
Yırtıldı sular
Hüzündür, bastığı her yer

Bulut, as mendilimi maviliğine
Darağacına rüzgarlı dizelere
Hüznü kurut

“Göbek bağı”

Kim itecek bakalım
Beni hangi bahane
Hayata benzemeyen
Uğultular cebimde

Zemine kilim
Pestil öncesi çarşafa
Kayısı serer gibi

Yüreğimin askısında demirden
Bir çift eldiven
Arttıkça uzaklaşıp yitti biri
Öteki dirençle asılmakta
Aydınlığa doğru gözleri

Mahzun gömleği burada unutulmuş
Dostun asılı durduğu koltukta

Uçan halı uzak ihtimal
Düşeceğim yakın boşlukta

Süzülürken her kattan
Balkonda saksılardan
Rüzgârıma uzatıp boyunlarını
Vedaya çıkmasın çiçekler, öpmeyeyim
Baharat kokan sesimle gözbebeklerinden

Göbek bağımı getirin
Bağlarsa beni ancak o
Hayatın demir korkuluğuna

Boşluğa karışan mavi katlardan
Beş katlardan, dört katlardan, üç katlardan
İnerken hızla
Lacivert üstüne siyah düşerken gölgem
Gri yaldızlı betona

“Isıl işlem”

Evler, yaşamın kapalı ucu
Kolalı mendillere
işlenmiş bin bir soruyla
güze hazırlanırken balkon
şekerlenmeyen reçel
sırtını güneşe veren
kuşlanmış avlu

nasılsa öyle…

cam, henüz kum hâlindeyken
kuyu derinliğiyle gemi:
-Deniz bir yolculuktur
kendine çıkarır insanı…

Yorgun bir alfabenin sakladığı harf,
devrik ve kara cümle
tırnak içinde:
– Üzülmesin kız kardeşim
her acı içinde taşır ilacını…

Paylaşın

Hulki Aktunç Kimdir? Hayatı, Eserleri

27 Ocak 1949 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Hulki Aktunç, 29 Haziran 2011’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Tam adı Şükrü Hulki Aktunç’tur. 1955-60 yılları arasında Moda İlkokulu’nda eğitim hayatına başladı. Selimiye Askeri Ortaokulu (1960-1963), Erzincan Askeri Lisesi (1963-1966) ve Haydarpaşa Lisesi’nde(1967) okudu.

Haber Merkezi / İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1968’de başlayan Hulki Aktunç, bu yıllarda Meydan Larousse’da önce düzeltmen, sonra redaktör olarak çalıştı..1971’de felsefe öğretmeni ve yazar Semra Dedeoğlu (Aktunç)’yla evlendi. Hukuk fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak reklam sektörüne yöneldi,1973’te düzeltmen olarak girdiği Manajans’ta yönetici konumuna kadar yükseldi. Manajans’tan 1979’da ayrılarak Zühtü Sezer’le birlikte Yaratım Reklam Ajansı’nı kurdu. (1980). Reklamcılar Derneği Başkanlığı yaptı (1998-1999),2008’de reklamcılıktan emekliye ayrıldı.

Hulki Aktunç’un ilk yazısı Yeni Ufuklar’da (“Mektuplardan Yansıyan,” Nisan 1968), ilk öyküsü Soyut’ta (“Deredeki,” Eylül 1969) yayımlandı. İlk sayısı 1971 Nisan’ında yayımlanan ancak 12 Mart Askeri Darbesi dolayısıyla kesintiye uğrayan Türkiye Defteri dergisini 1973-1975 yılları arasında Taylan Altuğ ve Naci Çelik’le beraber çıkardı. İlk dönem öykü, eleştiri ve şiirlerini Papirüs, Yeni Edebiyat, Yeni Dergi, Yansıma ve Türkiye Defteri’nde yayımladı. İlk öykü kitabı Gidenler Dönmeyenler’le (1976) 1977 TDK Öykü Ödülü’nü kazandı.

Aktunç, edebiyata öyküyle başarılı bir giriş yapmış, roman, şiir, deneme türlerinde de ürün vermış ve bir sözlük hazırlamıştır. Bir Çağ Yangını romanı 1981 Abdi İpekçi Roman Ödülü’ne değer görülmüştür. İkinci ve son romanı Son İki Eylül, avangardromanın Türk edebiyatındaki az sayıda örneğinden biridir. İlk şiirlerini Ali Devran takma adıyla Türkiye Defteri’nde yayımlamasına rağmen uzun yıllar süren şiir çalışmalarının ilk verimleri Sır Kâtibi ve Islıkla Tarihçe adlarıyla 1989’da kitaplaşmıştır. Yaklaşık yirmi yıl üzerinde çalıştığı Tanıklarıyla Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü’nü (1990) Divân-ı Lügatit Türk’ten mizah dergisi Limon’a kadar farklı nitelikteki kaynakları tarayarak oluşturmuştur. Dilbilim çevrelerinde övgüyle karşılanan sözlük, yazarın argoyla ilgili teorik yazılarını da içerdiğinden bir referans kitabıdır. Sözlüğün sonraki yıllarda da genişletilmiş baskıları yapılmıştır.

Aktunç, ilk öykü kitapları Gidenler Dönmeyenler (1976) ve Kurtarılmış Haziran’da (1977) emek-sömürü düzenini konu alır. Kişilerini işçilerden, emekçilerden ve küçük esnaftan seçerken toplumsal olaylara bireyin ekseninden bakar. Sabahattin Ali’nin toplumculuğuyla Sait Faik’in avangardizmini birleştirmeye çalışır. Sonraki kitapları Ten ve Gölge’de (1985) Bir Yer Göstericinin Hayatı’nda (1989) toplumsaldan kopmamakla beraber bunu daha örtük bir biçimde işler. Son öykü kitabı Güz Her Şeyi Bilir’de (1998) neredeyse kendi öykü anlayışının poetikasını ifade eder. İlk öykülerinden itibaren yeni ve özgün bir öykü dilinin peşine düşen Aktunç, imge ve çağrışımlardan yararlanır. Şiirleri de öykü ve romanlarından tanıdığımız bir dünyanın izlerini taşır. Türkçe şiir geleneğinin içinden süzüp getirdiği bu şiirlerde özgün ve sağlam bir yapı kurar, dizeye hâkimdir, sesin ritim ve ahenk gücünü başarıyla kullanır.

Aktunç, yapıtlarında çoğunlukla İstanbul’u, kentin kaybolan insan dokusunu, tarihi, belleği, toplumsal bağlamda cinselliği işler. Dil, zaman içinde, edebiyatının merkezine yerleşir. Öyküde, romanda, şiirde Türkçenin olanaklarını zorlar. Öncü denemelerden kaçınmaz. Edebiyatının köklerini geleneksel anlatı sanatlarımızda halk hikâyelerinde, meddah ve Karagöz’de arar. Gelenekselle modernin yenilikçi bir bileşimine gider. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Hilmi Yavuz Kimdir? Hayatı, Eserleri

14 Nisan 1936 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Hilmi Yavuz, Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini yarıda bıraktı. İngiltere’ye gitti. BBC’nin Türkçe bölümünde çalıştı. Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı University College Felsefe Bölümü’nde yüksek öğrenimini tamamladı.

Haber Merkezi / Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli yayınevleri ve ansiklopedilerde görev aldı. Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Ortam gazeteleri ve çeşitli dergilerde “Ali Hikmet” imzasıyla inceleme, eleştiri ve denemeler yazdı. Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı, Uygarlık Tarihi ve Felsefe okuttu. Halen Zaman gazetesinde kültür yazılarına ve Bilkent Üniversitesi, Türk Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi (senior lecturer) olarak çalışmaya devam etmektedir.

Şiire lise yıllarında başladı ve ilk şiirleri Kabataş Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmeni Behçet Necatigil yönetiminde çıkan “Dönüm” dergisinde yayınlandı. Bu dönemde daha çok İkinci Yeni akımının etkisinde imgeci şiirler yazdı. Sonraki bir arayış içine girdi. Dünyaya bakışı ve siyası düşüncelerinde yaşadığı değişiklik şiirlerine de yansıdı. Gelenekçilikle çağdaş bir bakışı kaynaştıran, biçim ve özün dengelendiği  özgün, yoğun ve yetkin bir düzey sergiledi. İslam mistisizmi, özellikle de tasavvuftan damıtılmış şiirle kendine özgü bir sözcük dağarcığı ve şiir dili geliştirdi.

Eserleri;

Şiir;

Bakış Kuşu (1969)
Bedreddin Üzerine Şiirler (1975)
Doğu Şiirleri (1977)
Yaz Şiirleri (1981)
Gizemli Şiirler (1984)
Zaman Şiirleri (1987)
Söylen Şiirleri (1989)
Ayna Şiirleri (1992)
Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize (1989, toplu şiirler)
Gülün Ustası Yoktur (1993, toplu şiirler 1)
Erguvan Şiirler (1993, toplu şiirler 2)
Çöl Şiirleri (1996)
Akşam Şiirleri (1998)
Yolculuk şiirleri (2001)
Hurufi şiirler ( 2004)
Büyü’sün Yaz (2006)

Deneme-İnceleme;

Felsefe ve Ulusal Kültür (1975)
Roman Kavramı ve Türk Romanı (1977)
Kültür Üzerine (1987)
Yazın Üzerine (1987)
Denemeler Karşı Denemeler (1988)
Dil’in dili (1991)
İstanbul Yazıları (1991)
Okuma Notları ( 1992)
İstanbul’u dinliyorum (1992)
Modernleşme, Oryantalizm, İslam(1998)
Yazın, Dil ve Sanat ( 1999)
İslam ve Sivil Toplum Üzerine Yazılar (1999)
İnsanlar, Mekanlar, Yolculuklar(1999)
Özel Hayat’tan Küreselleşmeye(2001)
Budalalığın Keşfi (2002)
Kara Güneş ( 2003)
Sözün Gücü ( 2003)
Yüzler ve İzler ( 2006)

Anı – günce;

Geçmiş Yaz Defterleri (1998)
Ceviz Sandıktaki Anılar(2001)
Bulanık Defterler (2005)

Anlatı;

Taormina (1990)
Fehmi K.’nın Acayip Serüvenleri ( 1991)
Kuyu(1994)
not: Bu üç anlatı, can yayınlarından 1995 yılında ,’üç anlatı’ adı altında basılmıştır.

Ayrıca Hilmi Yavuzla yapılan söyleşiler ve biyografik eserler;

Şiir Henüz (söyleşi- derleme,1999)
Doğu’ya ve Batı’ya yolculuk(söyleşi,2003)
Şiirim gibi Yaşadım (biyografi ,2006)

Ödülleri;

1978 Yeditepe Şiir Armağanı
1987 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü
2004 Şili Cumhurbaşkanlığı Şeref Madalyası (Pablo Neruda’nın 100. doğum yıldönümü dolayısıyla)

Paylaşın

Hilmi Haşal Kimdir? Hayatı, Eserleri

5 Kasım 1954 yılında Bulgaristan’ın Kırcali Kenti Haşallar Köyünde dünyaya gelen Hilmi Haşal, 1969 yılında Aşağı Tosçalı Temel Eğitim Okulundan mezun oldu. 1973 yılında Kırcali Hr. Smirnenski İnşaat Tekniker Okulu Jeodezi Kartografi Bölümünü bitirdi.

Haber Merkezi / 1973 yılında ailesi ile birlite Bursa’ya yerleşti. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. 1974-1976 yılları arasında özel sektörde çalıştı. 1976-1978 yılları arasında Mudanya Belediyesinde çalıştı. Bir süre Adana’da bulundu. 1991 yılında Adana Gazetesi Şiir Yarışmasında birincilik ödülünü aldı. 1993 yılında Atın Koza Şiir Ödülü birinciliğini ve Behçet Aysan’ı Anma Ödülünü aldı. 1994 yılında Vedat Güler Şiir Ödülünde Yol Boyu Notları ile mansiyon kazandı.

1993-1999 yılları arasında 72 sayı yayımlanan Yeni Biçem dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Farklı takma isimler ile de yazılar yayımladı. 2002 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar Şiir Yarışmasında Bursa’da Aşk şiiri ile ikinci oldu. 2006 yılında Yunus Emre Şiir Yarışmasında birincilik ödülünü kazandı. Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Dil Derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesi. Bursa’da yayımlanan Akatalpa dergisinin yayımında yer almaktadır.

İlk şiiri 1972 yılında Kırcali’de yayımlanan Yeni Hayat gazetesinde çıktı. Daha sonra Oluşum, Sesimiz, Hakimiyet Sanat, Dönemeç, Somut, Edebiyat Cephesi, Kül, E, Kavram Kargaşa, Virgül, Esinti, Şafak, Tını, Biçem, Yeni Biçem, Şiir-lik, Şiir Ülkesi, Milliyet Sanat, Varlık, Dize, Akatalpa, Defter, Bahçe, Edebiyat ve Eleştiri, Yom Sanat gibi dergilerde yazılarını ve şiirlerini yayımladı. İmgeyi yoğun olarak kullanır. Şiirlerinde derin bir lirizm vardır. Bursa’dan sık sık söz eder. Şiirleri ve yazıları günümüzde yayımlanmakta olan birçok dergide çıkmaya devam ediyor.

Eserleri;

Şiir:

Denge/Sizler Adına (Ekin Öğrenci Pazarı Yayınları, Bursa, Ocak 1991)
Elektronik Yalnızlıklar (Biçem Yayınları, Bursa, Haziran 1992)
Yol Boyu Notları (Yeni Biçem Yayınları, Bursa, Ekim 1993)
Kozmik Aşk Suçu (Suteni Yayınları, Ankara, Ağustos 1995)
Venüs’le Aşk (Ekin Yayınları, Ankara, Haziran 1997)
Son Siren Kuşu, 1993 Altın Koza Şiir Ödülü, (Altın Koza Yayınları, Adana, Ekim 2000)
Dağınık Düş Sepetleri (Güldikeni Yayınları, Ankara, Ağustos 2001)
Yanık Söz (Hera Şiir Kitaplığı, İstanbul, Nisan 2002)
Yaralı Gümüş (Yom Yayınları, Ş.Urfa, Nisan 2004)

Deneme-inceleme:

Şiir Seddinde Kronos (Yom Yayınları, Şanlıurfa, Nisan 2004)
Şiirin Lav İzleri (Yom Yayınları, İstanbul, Temmuz 2006)

Ödülleri:

l991 Yeni Adana Gazetesi “Sessizliği Saran Tını” adlı şiir yarışmasında / birincilik
1993 Altın Koza Şiir Ödülü / “Son Siren Kuşu” dosyası  ile  Behçet Aysan Anma Ödülü
1994 ORSEV Vedat Güler Şiir Ödülü / “Yol Boyu Notları” ile. / mansiyon
2002 Ahmet Hamdi Tanpınar Şiir Yarışması /  “Bursa’da Aşk” şiiriyle ikinci oldu.
2006 Eskişehir Yunus Emre Şiir Ödülü / birincilik

Paylaşın