Fatin Haznedar Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Mart 1965 yılında Ordu’nun Fatsa İlçesine bağlı Bolaman’da dünyaya gelen Fatin Haznedar’ın çocukluğu babasının manifatura dükkânındaki kumaşların, denizin ve fındık bahçelerinin içinde geçti. İlk orta ve lise öğrenimini Fatsa Bolaman’da tamamladı.

Haber Merkezi / 1987 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Şiirle yakından ilgilenen Hazinedar, 1995 yılı Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü kapsamında Aşk-ı Salacak adlı dosyası ile övgüye değer bulundu. Fatin Hazinedar’ın şiirleri, başta Evrensel olmak üzere Adam Sanat, Milliyet Sanat, Düşlem, Poetik Us, Yeni Biçem, Mozaik ve Yine Hişt gibi dergilerde yayımlanmıştır.

Ayrıca çeşitli dergi ve gazetelerde de denemeleri yer almıştır. Kendi deyimiyle fındıkkabuğu ile yola çıktığı şiir denizinde kendisine Kerempe’den Rıfat Ilgaz feneri yol göstermiştir. Nâzım Hikmet, Orhan Veli ve Cemal Süreya Hazinedar’ı etkileyen diğer şairlerdir. Serbest tarzda yazdığı şiirlerinde aşk, özlem sevgi, umut gibi temaları işlemiştir. Onun şiirlerinde aynı zamanda deniz imgesi yoğundur ki bu durum şairin denizle büyümesinden kaynaklanmaktadır.

Küçük Bir Ada’nın Not Defterinden Bolaman (2017) adlı eserinde doğduğu toprakların öyküsünü kendine has bir üslupla anlatan Fatin Hazinedar, bu kitabı şöyle tarif etmiştir: “Anlattıklarım ve anlatacaklarım, doğduğunda gözünü denize açanların, uyandığında yüzünü deniz suyu ile yıkayanların, yüzdükten sonra ıslak donlarını üzerinde kurutanların, denizde çakıl taşı ayağında top sektirenlerin, topladığı gargalaklarla iki taş arasında tenekede midye pişirenlerin, dere taşlarının altına ellerini sokup balık yakalayanların, ısırgan otunun yangısını yivildin otunun yaprağıyla vurarak söndürenlerin, fındıkkabuğundan kayıklarda hayata yürek çekenlerin, yastığının altında çakıl taşlarıyla uyuyanların, ben diyeyim Sideli, Polemenionlu siz deyin Çukurkışlaklı, Aya Kaleli; ama hepsi de Bolamanlı çocukların ortak hafızasıdır.” Şair, çeşitli dergi ve internet portallarında yazılarını yayımlamayı sürdürmektedir.

“Kandan Adam”

Komutanların şarkı söyledikleri
Ancak içki masalarında görülür
Ama en güzel şarkı
Nöbetinde korkmuş bir askerin
İki dudağı arasından
Dökülür

Anadolu yüzlüdür kızları yurdumun
Yürekleri devlet eli değmemiş
Birer dağ köyleridir
Emrini beklemedenkomutanımın
Aşık oldum ve yaktım gizlice
Bir köyünü Anadolu’nun

Askerliğimiz ilk gününde dinlemiştim
Arkadaşlarımdan
Bir kış akşamı
Nasıl korkupta kurşunladıklarını
Kürt çocuklarının yaptığı
Kardan adamı

“Tahta masa”

Kırık olsa da bacakları
Yine de severdim tahta masamızı
Tıpkı ailem gibi
Sallansa da ara sıra
Sevgiden bir kağıt parçasını sıkıştırırdık
Aksayan bacağının altına

Cam masanın geldiği gün eve
Kurt düştü içine tahta masanın
Hastalığına teşhis koydu marangoz
Güve!

Kırılır diye cam masaya
Oturmuyor hiç kimse
Çatal kaşık sesi yerine
Çatık kaşlar eksik olmuyor
Anladım ki evlerde mutluluğu
Tahtalar masalar sağlıyor

Tavan arasına kaldırıldığı günden beri
Unutamıyorum bir türlü
Her akşam annem ve babamla beraber
Su içtiğimiz bardakların
Tahta masada bıraktığı
Islak çemberi

Paylaşın

Fatih Karataş Kimdir? Hayatı, Eserleri

22 Ekim 1976 yılında Mersin’de dünyaya gelen Fatih Karataş, aslen Adıyamanlıdır. İlk ve Orta öğrenimini Mersin’de tamamladıktan sonra, 2001 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinden mezun oldu.

Haber Merkezi / İlk şiiri 2003 yılında Hayal Dergisinde çıktı. 2003 yılından bu yana şiirleri Varlık, Türk Edebiyatı, Dergâh, Yasak Meyve, Patika, Ünlem Sanat, Yedi İklim, Mor Taka, Derkenar, Yolcu, Agora, Mühür, Ada, Hayâl, Yalın Ses, Andız, Yaşayan Yarın, Deyiş, Kuşak Edebiyat dergilerinde yayımlandı. Antoloji Şairleri Seçkisi (Varlık Cep Kitapları) , Yedi Tepe Gece Gündüz İstanbul (Ümraniye Belediyesi) antolojilerinde yer aldı.

Ödülleri: Kocaeli Üniversitesi Gençlik Ödülleri Seçici Kurul Özel Ödülü 2005

“Beni Gözlerimden Asın”

beni gözlerimden asın
önce onlar gördü süheylâ’yı

suallerle yıkıldı saat kulesi
zaman şimdi kör
ne yana gitse çarpıyor uykular
yüzüne su serp karıncaların
sabah oluyor onlar da uyansınlar

yaşlı bir kadın ağlar
her sabah menekşelerin üstüne
açtı ilk çiçekleri
bir çocuk güler ansızın
bir çocuk
düştü tabutun içine

tövbeler olsun
ben öpmedim o kadını
asın beni gözlerimden
gördüm
sonra onlar öldürdü süheylâ’yı

“Dedikodu”

aynaya tükürdü
yüzüne sabun bulaştı

yalnız seni eskitmeli
düşün/üp düşün/üp düşen
ağız dolusu çirkefine
küf böceği üşüşen

kurt düşsün fısıltılara
çiğnenirken ölü etleri
günahkâr olan konuşsun

bir kadın olmalı
saksıda duran bir kadın

“Düşünmek Seni”

suskun salkımlar sallanıyor
camdan şehirler üstüne
hain ıslak düşer tenlerine sabahın
bana güneş açsın toprağından
dağıtılsın uykuları küllerin
serilsin yanık benizli gebe güne

yağmur
özlemişim namahrem yağmalarını
kanatları ıslanıyor kirpiklerinde
arşınlanmış karlı saçları dağların
derin uykulardan uyanır ülkeler
nefeslik bir yudum gagasında kumruların

özlemek en nefsinden
düşünmek seni ırak zamanlarda
nerede arşa açılan ellerim
şimdi duası düşer avuçlarıma
dudakları titrek üşümüş yoncaların

“Kuşluk vakti”

cebinde sonbahar
yüzü yaşlı ağaç hüznü
dökülür adımlar uykulardan
gözleri yumulduğunda
yanar kaldırım mumları
her rüzgarda kutlanıyor yıldönümü
iki damla kan düşer
alkışlar feryat figan

sıkılırım yalnız kahkahalardan
bir elimde toprak olmalı
bir elimde ölüsü zamanların
gömmeliyim koynuna
uyuyorsa tohumları baharın

gitmek gerek
tortusu kalmış kelimelerin ardı sıra
yaralı mendil sallasın çolak ellerim
ceplerimde kesik nehirler
suya iner kumrular avuç dolusu
yudum yudum eriyor karlı saçlar
kuşluk vakti esintiler
ağlamak bugün ne güzel güler

Paylaşın

Faruk Nafız Çamlıbel Kimdir? Hayatı, Eserleri

18 Mayıs 1889 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Faruk Nafız Çamlıbel, 8 Kasım 1973’te Akdeniz’de seyreden Samsun gemisinde hayatını kaybetti. İlk ve orta öğretimini Bakırköy Rüştiyesi’nde tamamladı. Lise öğrenimini Hadika-i Meşveret İdadisi’den mezun oldu.

Haber Merkezi / Tıp Fakültesi’ne kaydoldu ancak tamamlamadan ayrıldı. Bir süre Ati gazetesi yazı işlerinde çalıştı. Kayseri, Ankara ve İstanbul’da, çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı. DP’de İstanbul Milletvekili olarak parlamentoya girdi (1946).

27 Mayıs 1960 Askeri darbesine kadar kesintisiz milletvekilliği yaptı. Darbede tutuklanarak Yassıada’ya gönderildi. 15 ay tutuklu kaldıktan sonra suçsuz bulundu ve serbest kaldı. sonraki yıllarını Arnavutköyü’ndeki evinde geçirdi.

İlk şiiri “Eserlerimin Ruhu” adıyla Peyâm gazetesinin ekinde nde yayımlandı. Celal Nuri (İleri)’nin çıkardığı Edebiyat-ı Umumiye dergisinde yayımlanan “Şarkın Sultanları” adlı şiiriyle adını duyurdu. Aruz vezniyle yazdığı bu dönem şiirlerini daha sonra İleri, Yeni Mecmua, Ümid, Şair, Edebî Mecmua , Büyük Mecmua, Nedim , Temâşâ , Yarın gibi dergilerde yayımladı. Cenap Şahabettin’den, büyük ölçüde de Yahya Kemal Beyatlı’dan etkilenerek ilk şiirlerini aruz vezniyle yazdı. Sonra hece veznine döndü.

Hecenin 5 şairi olarak anıldı. Milli edebiyat akımına verdiği güçle kendisinden sonra gelen kuşaktaki biçok şairi etkiledi. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim şiirinin yanında üçüncü bir kümenin oluşmasına neden oldu. Erkek bencilliğini yücelten aşk şiirleri de yazdı. Anayurt adlı dergiyi 8 sayı çıkardı. “Çamdeviren”, “Deli Ozan” gibi takma isimlerle mizah şiirleri yazdı. Fıkra, manzum oyun, roman türünde yapıtlar verdi.

Eserleri;

Şiir;

Şarkın Sultanları (1919)
Gönülden Gönüle (1919)
Dinle Neyden (1919)
Çoban Çeşmesi (1926)
Suda Halkalar (1928)
Bir Ömür Böyle Geçti (1933)
Elimle Seçtiklerim (1934)
Akarsu (1937)
Tatlı Sert (Mizah Şiirleri, 1938)
Akıncı Türküleri (1938)
Heyecan ve Sükûn (1959)
Zindan Duvarları (1967)
Han Duvarları (Seçme Şiirler, 1969)

Oyun;

Canavar (1925)
Özyurt (1932)
Akın (1932)
Kahraman (1933)
Yayla Kartalı (1945)

Roman;

Yıldız Yağmuru (1936)

(Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın

Faize Özdemirciler Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Aralık 1964 yılında Salih Bey ile Hatice Hanım’ın kızı olarak Kıbrıs’ın Larnaka Kentinde dünyaya gelen Faize Özdemirciler, belli sürelerle Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyinde yaşadı. İstanbul Üniversitesini kazanınca Kıbrıs ile İstanbul arasında gidip geldi.

Haber Merkezi / 1987 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Kıbrıs’ta yazar olarak yaşamına devam etmektedir. Faize Özdemirciler, üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelince, burada edebiyat dünyası ile tanışmıştır. İstanbul, onun edebî şahsiyetinin oluşumunda en önemli faktördür. 1986 yılında kaleme aldığı şiirleri Genç Kıbrıslı dergisinde yayımlanmıştır.

Yazı hayatına İstanbul’da başlayan sanatçının şiirleri, Kıbrıs’a dönünce buradaki çeşitli gazete ve dergilerin kültür sanat sayfalarında yayımlanmaya devam etmiştir. Ortam ve Yeni Düzen gazeteleri onun şiirlerinin yoğun olarak yayımlandığı süreli yayınlardır. Kıbrıs’a döndükten sonra bir müddet gazetelerde editörlük de yapmıştır. Şiirlerini kitaplaştırmasıyla birlikte bunlar İngilizce ve Rumcaya çevrilmiştir.

“Duvarlar”

Bir ev kedisi kumunu nasıl kazırsa
öyle kazıyorum sokakları, beyaz güllerin
tozunu yalar vaziyette rastlıyorum kendime
sonra ah! kime, nasıl anlatsam, nazara karşı
zeytin yaprağı hâlâ iyi geliyor bana.

ak sakallı adamlar çocuk! çöl olmasın
pankartları asıyorlar şehrin işeme duvarına
dönmüş tarihi surlarına. yaşlı çocuklar
müneccim! vardır elbet mecaz bir anlamı
mendil satmanın da.

sevgilimin çiçek versiyonuymuş gibi
davranıyorum nergislere. çingenelere
hüzünlü ama oynak nihavent longa.

neden onların elinden pahalı geliyor çiçekler,
teneke saksıları seviyor diye neden aşağıladık
sardunyayı, balkon kabul etmedi dedik
mütemadiyen

ah kavaklar! eğri durmasalar da doğruyu
söylüyorlar. çok yaşa demeyi unuttuğum
bir hapşırmaydı aşk, polenlerin marifetiydi
hüzün sandığım nem.

lütfen manolya, dallarının arasından sızan
kırmızı ışığı günlerce göremediğimi
söyleme kavaklara!

ben daldırma usulü yaseminler yetiştirirken
teneke yüreğimde, sen ada evlerinde kurtarıcı
fotoğrafı gibi asılı duruyorsun, üstünü artist

her aşk gibi bizimki de benzeyecekti
doğduğu yerin duvarlarına…

“O yer”

Yabancı haritalara yaranmak için yarım kalan
silah sesleri arasında doğmuş bebeklerine
savaş ismini verenlerin çocuğuydum

Öyle buyurmuştu reis
uzun burunlu kuş anasını uzaklarda arayacak
ağlayacak…ağlayacak…hiç gülmeyecekti
mavilerim acı acı kıvranarak can çekişiyor
adalı kadınlar güneşle tanıştıramıyor göğüs uçlarını
kim kapattı aphrodite’nin bedenini
öpülesi ada/m/ın yüzünde bu sakal neyin nesi?

“Serzeniş”

İkiye bölünmüş bir adacık
tarihi yabancılar tarafından yazılan
savaşları çeviri olan insanlar
şiirin kolay yol olduğunu söyleyenler
o yola hiç sapamayanlar
hep soru soranlar
hiçbir soruyu yanıtlayamayanlar
sizler;
dönecek memleketim olmadığı halde
‘neden memleketine dönmüyorsun’ları
yaratanlar
sizler yalnızlığımdınız
aynı tabaktan kiraz yediklerim
aynı içkiyi içtiklerim
sevişmediklerim, sevdiklerim
sizler başkalarıydınız, ben başkası
görmek istediğimi görürdüm aynalarınızda
loş ışıklarda katlanabilirdik birbirimize
aydınlığa da dayanamazdık
karanlığa da!

Paylaşın

Faika Sarp Kimdir? Hayatı, Eserleri

1950 yılında Çankırı’da dünyaya gelen Faika Sarp, 1970 yılında Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Avukatlık görevini çeşitli devlet kademelerinde yaptı. Çankaya Belediyesi hukuk işleri müdürlüğü, Turizm Bakanlığı hukuk müşavirliği ve bakan müşavirliği görevlerini uzun yıllar sürdürdü.

Haber Merkezi / Hukukçu kişiliğinin yanında şiirler yazmaya başladı. İlkin amatör başlayan bu süreç şiirlerinin Çağrı, Varlık, Edebiyat Güncesi, Berfin Bahar, Şiir Defteri, Dil Dergisi gibi süreli yayınlarda ve çeşitli antolojilerde yer almaya başlamasıyla hızlandı. Faika Özer Sarp en son 2005 yılında çıkardığı şiir kitabıyla yazın hayatına devam etmektedir.

Faika Özer Sarp, çeşitli devlet kurumlarında görevlerde bulunmuş bir hukukçu olmanın yanında meslek hayatının başlarında yazın hayatına girmiş bir şairdir. Eserlerinde romantik bir üslup kullandığı görülen şairin ilk kitabı Sevgiye Çalar 1986 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra şiir dünyasına; Vatan Kalbimdir, Fırtınalar Koptuğumda, Ayaz Çiçekleri, Aşk Benim Kimsesizliğim, Üstü Sende Kalsın ve Aşkaısmarladık adlı eserlerini de kazandırmıştır.

Faika Özer’in Seviyorumlar Susayınca (1999) adlı bir de romanı bulunmaktadır Romanında yine aşk teması üzerinden hareket etmiştir. Feyzi Halıcı, şairi şöyle değerlendirmiştir: “Faika Sarp; tek bir sözcükle bir dünya çiziyor şiirin sapsarı altın peteğine, yalınca”. Sanatçının bir kadın gözünden yazdığı şiirler ve romanında yer verdiği kadın karakterler kadın duyarlılığını ve ayrıcalığını yansıtmaktadır. Şiirlerini romantizm etkisinde yazan, kadına ve Anadolu insanına şiirinde yer veren Faika Özer Sarp, edebiyat dünyasında hâlâ varlığını sürdürmektedir.

“Sen İstanbul’dun”

Bu İstanbul sendin sevgilim
Vallahi sendin
Marmara gözlerindi
İki deniz arası yeşilkar
Omuzlarına üşüşmüştü yıldızlar
Bulutlar saçlarındı
Esti dağıttı
Tel tel rüzgar
İstanbul’u bir nefeste
Çektim içime doldurdum
Bu İstanbul sendin bir tanem
İstanbul kadar efsunkar

Martı kanatlarıyla öpüşlenen
Şıpırıtılı sularında
Bin bir istridye gizli
Aheste çekilen küreklerle
Şarkılar söylenen
Yeşilköy’den Sarıyer’e
Uzanıp sevgilenen
İsyanlara, günahlara davetkar
Sendin sevgilim, alabildiğine sen

Dokundum minarelerin ezan sesine
Allahüekber kadar
Büyüktü Allaha yalvarışım
Dilendim sokak çocuklarının arsında
Bir tadım mutluluğu
Çok mu acıktım sana anlayamadım

Ne çok kadın vardı İstanbul’da
Hepsi ben miydim?
Ortaçağdan bu yana
Fesleğen kokulu Üsküdar’da
Süzülürken grup rengi feracemle nigar
Peşime düşen zabit sendin, kürdili hicazkar

Bu İstanbul sendin sevgilim
Hülyalarıyla rüyalarıyla
Takılıp kaldın aklımda
Yoksa ben miydim Fatih’in
Kuşatıp seni aşkımla
Bizans’ı yıkan sultan
Ben miydim söyle bana
Beklediğin fırtına

Bu İstanbul sendin sevgilim
Hoş geldin dedin aşkıma
İ’sinden L’sine kadar sendin
Ayasofya’dan, Sultanahmet’ten, Dolmabahçe’den
Hep sen çıktın karşıma
Küçücük bir taş aldım toprağından
Attım eskimiş aynalara
Aynalar kırıldı
Yine sen çıktın karşıma

Oturdum Kaşanesine İstanbul’un
Sarıldım sana doya doya
Mahmur uykular çöktü üstüme
Lahuti örtülerle
Ansızın uyandım sana
Al atlı şehzadeydin şimdi
Kaçırdın beni Çamlıca’dan saklı
Yeşil bir kutuya

Sen İstanbul’dun sevgilim
Bütün aşkınla hünkar
Sen ey ömrümü şarkılayan
Mağrur bestekar
Sevdalandım sana yeniden
Çocuklar kadar suçlu
Çocuklar kadar günahkar

Paylaşın

Faik Ali Ozansoy Kimdir? Hayatı, Eserleri

1876 yılında Diyarbakır’da Faik Ali Ozansoy, 1 Ekim 1950’de Ankara’da kalp yetmezliğinden vefat etti. Vasiyeti üzerine İstanbul Zincirlikuyu mezarlığında yatan Abdülhak Hamit’in yanına defnedildi. İlköğrenimini Diyarbakır Sıbyan mektebinde, ortaöğrenimini Diyarbakır Rüştiye mektebinde tamamladı.

Haber Merkezi /Lise’ye Diyarbakır askeri idadisinde başlayarak bir yıl sonra İstanbul’da Mülkiye mektebinin idadi kısmında devam etti. Şair, 1897’de Servet-i Fünun mecmuasında şiirlerinin yayınlanmasından dolayı gözaltına alındı. Bir yıl okula gidemeyen şair daha sonra 1901’de Mülkiye mektebinden mezun oldu. Diyarbakır’da doğdu. Faik Ali’nin ilk görevi Bursa vilayeti maiyet memurluğudur. Daha sonra çeşitli yerlerde kaymakam vekilliği, kaymakamlık ve mutasarrıflık görevinde bulundu. Dâhiliye Nezareti Teftiş Heyet’inde başkatiplik yaptı. Mütareke yıllarında güneydoğu illerinin en karışık olduğu zamanlarda kendisinin Diyarbakırlı tanınmış bir ailenin mensubu ve Kürtlere yakın oluşu nedeniyle Diyarbakır valiliğine atandı.

Fakat bu valilik görevinde çeşitli olaylar nedeniyle, gerçekte böyle bir tavrı bulunmadığı hâlde Milli Mücadele karşıtı bir vali olarak görülen Faik Ali, altı ay sonra bu görevinden istifa etti. Devlet görevlerinden ayrılan şair, Fransız Saint Benoit Mektebi’nde Türkçe, Mülkiye Mektebi’nde Fransızca derslerini okuttu. Sonrasında tekrar kısa bir süre müsteşarlık yapan şair 1931’de bu görevden emekliye ayrıldı.

Faik Ali içine doğduğu çevrenin de etkisiyle küçük yaşlarda şiire ilgi duymaya başladı. Şiir hakkındaki ilk bilgilerini Süleyman Nazif’ten edinmişti. Divan şiirine olan ilgisi sonradan başlayarak Fuzuli, Nabî, Nedim gibi şairleri sevmiş fakat onlardan etkilenmemiştir. Gençlik yıllarında Namık Kemal, Recaizade M. Ekrem, Abdülhak Hamit’in eserlerini okuyarak yetişmiştir.

Deneme ve taklit devresinden sonra Servet-i Fünun’da yazdığı şiirlerinde hayal ve duyuş bakımından topluluğun anlayışına uygun bir çizgi izlermiştir. İlk şiirlerini Servet-i Fünun’a götürdüğü zaman, Fikret yanındaki arkadaşlarına “İkinci Hamit doğuyor galiba!” demiştir. Faik Ali’de Hamit etkisi görülmüş, onu taklit etmesi, edebiyatımızda İkinci Hamit olarak anılmasına yol açmıştır. Abdülhak Hamit hayranı olan şair bunun yanı sıra Tevfik Fikret’e de yakınlık duymuştur.

İlk şiirlerini Mülkiye mektebindeyken 1897’de Servet-i Fünun dergisinde yayınlamıştır. Servet-i Fünun dergisinin son dönemlerinde yaşanan siyasi olaylar nedeniyle o da gözaltına alınmıştır. Bu sebeple “Zahir” takma adını kullanarak şiirler yazmıştır.

Servet-i Fünun topluluğunun tüm özelliklerini üzerinde taşıyan şair serbest müstezat, sone gibi yeni şekilleri kullanmıştır. Şiire Arapça ve Farsça pek çok yeni kelime yeni terkipler, tamlamalar katan şairin dili ağır ve kapalıdır. Şiirlerinde daima aruz veznini kullanmıştır. Servet-i Fünun topluluğunun dağılmasının ardından yeni bir topluluk fikriyle toplanan sanatkârlar arasında bulunan şair, Fecr-i Ati topluluğuna katılmış, topluluğun başkanı ve isim babası olmuştur.

Servet-i Fünun, Fecr-i Ati, İkinci Meşrutiyet ve Cumhuriyet döneminde eserler veren Faik Ali’nin şiirlerinde tabiat, ferdi aşk, kadın ve ölüm temaları sıklıkla görülür. Şiirlerinde özellikle tabiat manzaralarına sık rastlanır. Şairin bu ferdiyetçi yaklaşımı İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile değişime uğramış, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet döneminde toplumsal konulara eğilmiş, dil ve üslup açısından da sadeleşme yoluna gitmiştir.

Faik Ali devlet adamlığının yanı sıra edebi faaliyetlerini daima sürdürmüş, emekliliğinin ardından tamamen kendini edebiyata adamıştır. Oğlu Munis Faik Ozansoy’la birlikte 1936’da Marmara adlı dergiyi çıkarmıştır. Faik Ali, “Fani Teselliler” adını verdiği ilk şiir kitabını 1908’de yayınlamıştır. İçerisinde elli sekiz şiir bulunan kitaptaki şiirlerin çoğunu Servet-i Fünun dergisinde çıkan şiirler oluşturmaktadır. 1908’de Mithat Paşa adlı ikinci şiir kitabını yayınlamıştır. Uzun bir manzumeden oluşan eserini aruz vezniyle yazmıştır.

Şiire bireysel konuları işleyerek giren Faik Ali sonradan toplumsal sorunları dile getiren şiirler kaleme almıştır. Bunun en güzel örneğini de 1915’de yayınlanan Elhan-ı Vatan adlı eseri ile göstermiştir. Savaş yıllarında uğradığımız yenilgileri, toplumun durumunu gösteren şiirler yazmayan şairlere karşı o, Elhan-ı Vatan eseriyle bu konulara eğilen Mehmet Akif’in yanında görülmüştür. Kitapları dışında şairin şiirlerine: Çocuk Bahçesi, Musavver Muhit, Demet, Resimli Kitap, Aşiyan, Mehasin, Hüsün ve Şiir, Rübab, Şehbal, Kadın, İçtihat, Hisar, Marmara, Servet-i Fünun, Resimli Şark, Süs, Şair Nedim, Utarid, Umut, gibi çeşitli süreli yayınlarda rastlanmaktadır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Fahrettin Koyuncu Kimdir? Hayatı, Eserleri

30 Haziran 1965 yılında Manisa’nın Üçpınar Köyünde dünyaya gelen Fahrettin Koyuncu, eserlerinde Fahrettin K. Nitter adını da kullandı. İlkokulu köyünde okudu. Ortaokulu parasız yatılı olarak Demirci Öğretmen Lisesinde tamamladı.

Haber Merkezi / Liseyi bitirdikten sonra, 1990 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl öğretmenliğe başladı. Ankara-Haymana, Kastamonu, Zonguldak ve Denizli’de Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Hâlen Denizli’de Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

Koyuncu, Düş Darasını Yaşamın (1995) adlı kitabıyla Kocaeli Üniversitesi Şiir Okulu 1998 Akademik Ödül Yarışmasında üçüncülük, Taşlar Oldum Zamanda ile 2005 İbrahim Yıldız Şiir Ödülü Birinciliği, Samuray Saksağan ile 2005 Mevlüt Kaplan Edebiyat Ödülleri Üçüncülüğü, Gökyüzü Gülsün Bana ile 2015 Mevlüt Kaplan Edebiyat Ödülleri Üçüncülüğüne layık görüldü. Damar dergisinin Zonguldak temsilciliğini yürüten Koyuncu, Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği üyesidir.

Koyuncu, yazmaya ortaokul sıralarında başladı. Umut Getir adlı ilk şiiri 1988’de Yazıt dergisinde yayımlandı. Diğer şiir ve yazıları Anadolu Ekini, Damar, Varlık, Adam Sanat, Eski, Şiir Ülkesi, Biçem, Düşlem, Kavram Kargaşa, Çağdaş Türk Dili, Agora, Şehir, Sunak dergilerinde çıktı.

Koyuncu, Zonguldak’ta çıkan 67 Ses ve Devrek’te çıkan Bölge Haber gazetelerinde kültür, sanat, dil konularında köşe yazıları yazdı. 1995-96 yıllarında Zonguldak’ta yayımlanan edebiyat dergisi Uğraş’ın yazı kurulunda görev aldı. Şubat 2008’den beri yerel “Horoz” gazetesinde, “Horoz Çocuk” adlı bir çocuk sayfasını hazırlıyor.

“Ayrılırken”

Her şeyi size emanet bu kentin
Dalıp gitmeler de Kordonboyu
Size emanet
Ama ben yokken
Tükürmeyin denize
Meral’i sevmediğimi bilseniz de
Gülersiniz aklınıza gelince
Siz de bilirsiniz dostlar
Zor olur gece
İzmir’de başlamak bir şiire

“Bir tarih yazılırken”

bir kordon  var usumda
bir de sen züleyha

unuttum fırtınalı yılları
aç susuz günleri de unuttum
silindi silinecek tariş’teki panzerler
hayal meyal gültepe günleri

senin günlerindi züleyha
gök mavisiydi gözlerin
severdin karanfili
güneş doğacak derdin
güzel olacaktı dünya
on yedinde ölmeseydin

yazılırken bir tarih
doldun sayfalarına
bir kordon var usumda
bir de sen züleyha

“Döneceğim o kente”

Döneceğim o kente
Ekmeği sezin olsun
Siz için suyunu da
Orda bütün düşlerim
Soluk alışım orda

Döneceğim o kente
Yangınlarım sönecek
Yağacak yağmurlarım
Biri gidip
Biri gelecek kadehlerin
Yaşamak boyun borcu
Hey gidi başıboşluk

Döneceğim o kente
İnsanlar sinecek üstüme
Sokaklar, yollar
Kızlar ve deniz
Dayanılmaz bir özlem
Bilseniz

Döneceğim o kente
O ömür yere
İzmir’e.

Paylaşın

Fadıl Oktay Kimdir? Hayatı, Eserleri

1961 yılında Lefkoşa’da dünyaya gelen Fadıl Oktay, ilk öğrenimini Ankara Kavaklıdere’de bitirdi. Liseyi Çankaya Lisesinde okudu. Londra’ya giderek Cambridge School of English’te İngilizce eğitimi gördü. Burada bir süre bilgisayar programcılığı eğitimi de gördü.

Haber Merkezi / Daha sonra Türkiye’ye dönerek Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne başladı fakat tamamlayamadan bıraktı. İş yaşamına atılmak zorunda kalan Oktay, Suudi Arabistan, İngitere, İsrail gibi ülkelerde çevirmenlik ve yöneticilik yaptı. Hâlen bir şirkette dış ticaret müdürü olarak çalışmaktadır. Bir kız çocuğu babası olan Oktay, Ankara’da yaşamaktadır.

Fadıl Oktay’ın 2003 yılında Ahmet Duran ile beraber Hayal Yayınlarını kurmasıyla edebî faaliyetleri de ivme kazanmıştır. Hayal dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş ve Ankara’da şiir festivallerinin düzenlenmesine öncülük etmiştir.

Şiir ve yazı kaleme almayı ihmal etmeyen Oktay’ın kaleminden dökülenler; Anafilya, Konya Postası, Simge, Hayal, Pencere, İspinoz, Herşeye Karşın, Andız ve Şehir gibi süreli yayınlarda belli aralıklarla yayımlanmıştır. Zaman zaman taşrada çıkarılan dergilere de yazı göndermiştir.

Oktay’ın ilk şiir kitabı, Kozmosda Yalnızlar adıyla 2003 yılında yayımlanmıştır. Bu eseri, Lay Lay Dilayla (2009) ve Kendine Sesleniş (2014) adlı şiir kitapları izlemiştir. Şiirde üretken olan sanatçının ironik bir dil ve üslup kaygısıyla kaleme aldığı şiirlerde zengin kelime varlığı dikkat çekmektedir. Oktay ayrıca Çağdaş Yazarlar ve Şairler Derneği kurucu üyesidir.

“Avrupalı Şaziye”

gülüşünden bir kilo şeker çıkar diyordu bakkal
biraz sert okşasa rüzgar dar atarmış eve kendini
topuk seslerini duymadan uykuya dalmazdı gençler
kısaldıkça eteği kısalırdı sokağımızdan geçişi
infilak ederdik elleriyle kasımpatıları okşarken
ne zaman merdivenlere yönelse parlak bacakları
başlardı bedenimizde dokuz nokta dokuz bir deprem

göğüsleri sallansa tahrik oluyor derdi kız arkadaşı
zımba gibi bir parfüm kokusuyla irkiltirdi tenlerimizi
koynunda iki iri ve beyaz Van kedisi mi beslerdi nedir
oturduğu semte inleyen bir Mart gelir hiç gitmezdi
sarışın papatyalar yetiştirirdi kollarındaki çimlerde
kadınlar sevmezdi onu nedense bir de kendi sevdiği
neydi geceyarıları kalçalarından gelen alkış sesleri

girince zerzevatta bir titreme başlıyor derdi manav
bir kibrit çakardı üstünden bakışlarıyla bir şimşeği
eşyaları yüklenirken son bir sigara yakmıştı balkonda
o an bütün erkekler efkarlanıp bir sigara yakmıştık
kamyoncuların son gözdesi diye bir filmden gelmişti
Avrupalı Şaziye derlerdi adına bir hayli eskidir
bizim muhitin gençleri onu bir sevdi bir sevdi…

“Ayşe ve yüzü gizli erkeği”

Ayşe dedikleri ağlayan bir kadın masal
yatağı üç yakıntı aşk, üç yitik adam yorgunu
hiç bıkmadan şiirler yazıyor yeni gelecek olana
ruhu kâğıtlara sinik bir genç ölmüş ağaç kokusu

Ayşe’nin göğüsleri sızlıyor hoyrat okşanmaktan
karanlıktan bir öksüz kız çocuğu kadar ürküyor
kuşların uçmadığı çöl akşamları durgunluğunda
çok zamandır kimselerle konuşmuyor

Ayşe vahalarla mezarları karıştırıyor bugünlerde
yoğun bir nedamet sızıyor kumlu dudaklarından
neyi varsa alıp götürmüş bütün ölü berberiler
uyurken yanaklarında turunçtan bir güneş batıyor

Ayşe’nin dardağan gölgesine saklı düşlerinde
yağız doru ve parlak sağrılı bir at soluk soluğa
altın işlemeli heybelerinde iri hurmalar yüklü
üstündeki peçeli uğrunun yüzü seçilmiyor

“Çağrışım”

koruklar olgunlaşıyordur şimdi ırak bağlarda
güneşten yüzü parçalanmış bağbancılar vardır
türkü söylüyordur geniş gövdeli kadınlar
dudakları çatlamış çocuk işçiler çalıştırıyorlardır
sense bir yerlerde kendini seviyor olabilirsin
horoz şekeri sürüyorsundur gayesiz dudaklarına
beyaz gerdanına çok yakışmıştır çiğde çiçekleri
kim görse ayrıksız seninle gülüşmektedir

senin bacaklarını nerede görsem tanırım
dizkapaklarında daha birçok kadınlar gizli
çiçekli entariler giy, teninden ay sıyrılsın
soyunduğun an kılıç vınlaması ve ok sesi
ikimiz çekik gözlü sevişmeler sürdürüyoruz
gidilmemiş kızlara benzer en çok gizlediğin
harup ağaçları seni gördükçe gürbüzleşiyor
solugunla çıkıp geliyor ikindi serini

ağzından ne gelse senin iyidir üstelik
nereye gitsek gül gibi geçinir giderdik senle
kollarında enfes tuzlanmış bir ulu deniz
gözlerinden başka bir gökyüzüne geçilebilir

sen güneşe taş atıyorsun kimsesizliğimizden
ben çekip vuruyorum kendimi ıhlamurlar altında
ağlarsın ve bir içli şarkı dolanır gölleri tan vakti

sen geceleyin susan büyük kuşlar gibisin

Paylaşın

Fadıl Kocagöz Kimdir? Hayatı, Eserleri

21 Şubat 1953 yılında İzmir’de dünyaya gelen Fadıl Kocagöz, 13 Kasım 2014 yılında hayatını kaybetti. Ortaokulu İzmir’de Sant Joseph’te, lise öğrenimini ise Karşıyaka Erkek Lisesi’nde tamamladı. 1966-70 yılları arasında Karşıyaka yıldız ve genç takımlarında voleybol oynadı.

Haber Merkezi / 1977 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1981-83 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi alanındaki akademisyenliğini doktora döneminde zorunlu askerlik hizmeti nedeniyle terk etmek zorunda kaldı.

Yazar, Bursa’da yayımlanan Yeni Gündem dergisinin bir dönem İzmir temsilciliğini yaptı. Hukuk danışmanlığı ve çiftçilik yaparak geçimini sağlayan, İzmir ve Kuşadası’nda yaşayan Fadıl Kocagöz evli ve bir çocuk babası idi.

Fadıl Kocagöz’ün, Günümüzde Kitaplar, Yeni Gündem, Yeni Biçem (Bursa) gibi çeşitli dergilerde deneme, çeviri ve makale türünde yazıları yayımlandı. 1974 yılından itibaren yazdığı şiirleri, Varlık, Adam Sanat, Kuzey Yıldızı, Yeni Biçem ve Ötekisiz dergilerinde yayımlandı.

Yazdığı taşlamaların, şiirlerin yanısıra politika alanındaki makaleleri ile de bilinen yazar, Baskın Oran ile birlikte hazırladığı eserinde 1960 yılından başlayarak Kenan Evren’in yaşamını yeni bir yazma tekniği ile ele almışlardır. Kenan Evren’in 1988 yılına kadar gazetelerde, kitaplarda, dergilerde, radyolarda, TV’de yayımlanmış konuşmalarını tarih sırasına göre derleyen kitabın yazarları, bu konuşmaların aralarında kalan boşlukları da Kenan Evren’in mantığıyla doldurmuşlardır. Aziz Nesin’e göre Kenen Evren’in söylemiş olduğu sözlerin ve kitabın yazarları tarafından tasarlanan düşüncelerin Kenan Evren’in söylediği sözlerin mantığıyla, biçimiyle uygunluğu kitabın başarılı olmasını sağlamıştır.

Fadıl Kocagöz’ün Ahmet Sipahioğlu ile birlikte hazırladığı kitap ise Türk karikatürünün 1923’ten 1980 yılına kadar nasıl bir gelişme gösterdiği, belli başlı mizah dergileri ve çalışanlarının bu tarihler arasında yaşanan siyasal ve toplumsal olaylar karşısındaki tavırları, karikatür sanatıyla toplumsal yapı arasındaki bağlantılar hakkında bilgilerin yer aldığı, teknolojik gelişmelerin karikatürcülük üzerindeki etkisinin incelendiği önemli bir eserdir.

Coup de grace

çalakalem portrelerimi göndermiştim
hazırlıkları için
bir turnikeden savurmuştum döne döne
yüzlerce aynı mektubu
dönüp bir daha öyle bakamazdım
bütün iyi duruşlarım kadınlarda takılı
gözlerim buğu sersemi

kapladı işte öylece beni kırmadı
hiç görmeden özlediğim kuzgun
dalgalanarak
serildi örttü adımın hecelerini

şimdi baş harfler hiç bilinmedik
kalanlarsa kayıp
cümlelerim devamsız eklerim beyaz dişlerde
kilit ve sık soluk

öylece kapandı kızıl dilim

“Nida”

deliliğe adaylar
benim gibi olun

zaman geçirmeden önce
susun derin derin
gelinleri öpmeden
köprü ustası kesilsin her düşünüz
yeni yetişen kızların mavi gözlerinden
yarı gencin gururuna kurulu

hadi olun deli adaylarım
gelin
kasıklar toplantılarına büyüdünüz
genişlediniz doğurdunuz gezdiniz
dindiniz uslandınız demeden
ve hazırlıkları hiç bitirmeden öylece
hep ilk gün gibi
-o hatırlanmayan ilk nefes çığlık-
rehberimiz olsa desem…

duyuyorum
parçanız bende
derin izlerde buluşuyoruz
belirsiz birşeyler

en sevdiğimiz kutunun açılışı gibi

Paylaşın

Erdoğan, Erken Seçimin Kapısını Araladı

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye’de yaşanan ekonomik dalgalanma ile ilgili kapsamlı bir haber yayınladı. Son dönemde TL’de yaşanan dalgalanma ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın attığı adımları analiz eden Reuters, bunların erken seçim sinyali olarak algılanabileceğine dikkat çekti.

Reuters, “Siyasi analistlere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki büyük karar- asgari ücretin artması ve yeni mevduat ile birlikte etkili bir şekilde erken seçimin kapısını araladı. İki açıklama da krizin hissedildiği bir dönemde beş gün arayla yapıldı.

Erdoğan ve üst düzey AKP yetkilileri tekrar tekrar bu iddiayı yalanladı. Fakat 2022’de ücretlerde rahatlık ve TL’nin keskin artışı, uzun süredir anketlerde güç kaybeden Erdoğan’ın bir an önce harekete geçmek isteyebileceğine işaret ediyor” yorumunda bulundu.

Öte yandan ajansa konuşan AKP’li bir yetkili, erken seçim iddiaları ile ilgili olarak, “Seçim gündemde yok. Seçim planlandığı gibi 2023’te olacak” dedi.

İsmini açıklamayan yetkili geçen hafta parti içindeki moralin yükseldiğine de dikkat çekerken, “Toplumun diğer kesimlerini de rahatlatacak yeni adımlar atılacak” dedi.

Öte yandan ajansa konuşan bir başka üst düzey yetkili ise, “Bu adımların uzun vadeli etkileri desteği artıracak. Ülkedeki panik havası artık yok. Şimdi sakince doğru adımları atmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022 Asgari ücret 4 bin 253 lira 40 kuruş olarak belirlendiğini açıkladı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi, işveren ve hükümet heyetlerinin oy birliğiyle asgari ücret brüt 5 bin 4 lira, net 4 bin 253 lira 40 kuruş oldu. Asgari ücretten gelir ve damga vergisi alınmayacak.

AK Parti hükümeti, yerel mevduat sahiplerini yabancı para birimlerine karşı değer kaybından kaynaklanan kayıplardan korumak için ‘Kur Korumalı’ bir ekonomik modeli yürürlüğe koydu.

Uygulanacak yeni sistemde, gerçek kişilerin Türk lirası vadeli hesapları üzerinden işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranı kıyaslanacak, yüksek olan oran üzerinden hesap nemalandırılacak.

Paylaşın