Reuters: Türk Lirası 4 Gündür Değer Kaybediyor, Enflasyon Canlanabilir

Türk Lirası geçtiğimiz hafta güçlü şekilde değer kazanmasının ardından son dört gündür düşüşünü sürdürüyor. TL’nin günlük değer kaybı yüzde 6’ya kadar çıktı. Merkez Bankası’nın net döviz varlıkları da neredeyse yirmi yılın en düşük seviyesine geriledi.

Perşembe günü TL/Dolar kuru 13.4 olurken günlük değer kaybı da yüzde 4.7 olarak gerçekleşti. Geçen hafta TL mevduat hesaplarına kur garantisi verilmesi sonrası, Dolar 18.4’lük rekor seviyeden 10,27’ye kadar gerilemişti.

İsveçli yatırım kuruluşu SEB AB’in gelişen piyasalar baş stratejisti Per Hammarlund, perşembe günkü verilerin, geçen hafta liranın değer kazanmasının Merkez Bankası müdahalesinden kaynaklandığını gösterdiğini söyledi. Hammarlund, “Halk, dolar birikimlerini liraya çevirmek için acele etmiyor” dedi.

Reuters’in haberinde, hızla ilerleyen kur krizinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ihracat ve kredi odaklı “yeni ekonomik programı” kapsamında istediği bir dizi agresif faiz indirimiyle başladığı kaydedildi.

“Yeni plan enflasyonu canlandırabilir”

Ekonomistler ve siyasi analistler, liranın değer kaybetmeye devam etmesi durumunda, planın enflasyonu canlandırabileceği ve devletin mali yükünü artırabileceği konusunda uyarıyor.

New York Eyaleti’ndeki St. Lawrence Üniversitesi’nde Orta Doğu tarihi doçenti Howard Eissenstat, “Uygulanan acil durum önlemleri yalnızca kısa vadeli rahatlama sağlayacak; uzun vadede krizi daha da kötüleştirecek gibi görünüyor” diye konuştu.

“Erken seçimin önü açılabilir”

Bazı analistler, planın ve yüzde 50 asgari ücret artışının Erdoğan’ın 2023’te planlanandan önce erken seçim yapmasının önünü açabileceğini söylüyor.

Liranın önümüzdeki haftalarda daha fazla dalgalanmayla karşı karşıya kalacağını tahmin eden Hammarlund, “Şapkadan birbiri ardına tavşan çıkarıyorlar, bu yüzden bir sonraki önlemin ne olabileceğini söylemek zor.” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, ‘analistlerin beklentilerinden çok daha iyimser bir şekilde’ 2023 yılında tek haneli enflasyon beklediklerini söyledi. Nebati, ayrıca geçen hafta dolar satmak ve lirayı yükseltmek için herhangi bir devlet müdahalesi olmadığını kaydetti.

Bakan Nebati kur korumalı TL mevduata katılımla ilgili “Bugün 59,8 milyar lira. Bireysellerin döviz mevduatı 169 milyar dolardan 162 milyar dolara düşmüş durumda.” demişti.

Societe Generale’den Marek Drimal, planın para birimi için bir miktar destek sağladığını, ancak “piyasa katılımcılarının ekonomideki temel sorunları ele almak için somut adımlar görmeleri gerektiğinin” altını çizdi.

Merkez Bankası rezervleri 110,9 milyar dolar oldu

Bu arada TCMB, toplam rezervleri 24 Aralık haftasında 5 milyar 948 milyon dolar azalarak 110 milyar 926 milyon dolara geriledi.

TCMB tarafından Haftalık Para ve Banka İstatistikleri yayımlandı. Buna göre, 24 Aralık’ta Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 5 milyar 812 milyon dolar gerileyerek 72 milyar 555 milyon dolara düştü. Brüt döviz rezervleri, 17 Aralık’ta 78 milyar 367 milyon dolar seviyesindeydi.

Söz konusu dönemde altın rezervleri, 136 milyon dolar azalarak 38 milyar 507 milyon dolardan 38 milyar 371 milyon dolara geriledi. Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 24 Aralık haftasında bir önceki haftaya kıyasla 5 milyar 948 milyon dolar azalışla 116 milyar 874 milyon dolardan 110 milyar 926 milyon dolara indi.

(euronews)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 40 Bin Sınırında

Kovid 19’da son 24 saatte 39 bin 681 yeni vaka tespit edilirken, 139 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Omicron varyantının bulaşma kabiliyeti fazla. Mevcut durum, alışageldiğimizden çok daha dikkatli olunmasını şart kılıyor.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 369 bin 647 test yapılırken, 39 bin 681 yeni vaka tespit edildi. 139 kişi hayatını kaybederken, 24 bin 854 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; İKİ FAKTÖRÜ birlikte düşünmek zorundayız. Vaka sayıları yakın günlere kıyasla iki katına yaklaşıyor. Öte yandan, vakalar içinde oranı giderek yükselen Omicron varyantının bulaşma kabiliyeti fazla. Mevcut durum, alışageldiğimizden çok daha dikkatli olunmasını şart kılıyor.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Devlet Bahçeli’ Açıklaması: Ciddiye Almıyorum

İBB Başkanı İmamoğlu’nun görevden alınması çağrısı yapan Bahçeli’yi “ciddiye almadığını” söyleyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Belediye başkanı görevden alınır mı? Başkası seçilir mi? Bunu yapmak isteyenler akıllarını ekmek peynirle yemiş kişilerdir. Böyle bir garabet olur mu, olmaz. Onlar da biliyor” dedi.

CHP’li belediyelere “baskında yapılacaklar” konusunda daha önce gönderdikleri talimatı güncellediklerini ve yeniden göndereceklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Bizim korkumuz yok. Müfettiş de gelir, polis de gelir…” diye konuştu.

CHP oylarının istikrarlı şekilde arttığını; oylarının ilk kez oy vereceklerde yüzde 42, Türkiye genelinde yüzde 28 civarında olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sağlıklı, tutarlı bir artış var. Yeterli mi yeterli değil ama biz göreceksiniz AKP’yi geçeceğiz, birinci parti olacağız” iddiasında bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yabancı yayın kuruluşları ve internet medyasının temsilcileri ile bir araya geldi, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na sorulan sorular ve yanıtlar şöyle:

“Aklını ekmek peynirle yemiş kişiler”

Dün MHP Genel Başkanı Bahçeli İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile ilgili, “Belediye başkanının gerekirse görevden alınabileceğini ve belediye meclisinin de yeni başkan atayabileceğini” söyledi. Bu konuda bir risk görüyor musunuz? Ne tür adımlar atacaksınız?

Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamayı biz çok fazla ciddiye almıyoruz. Belediye başkanı görevden alınır yerine bir başkası seçilir mi? Bunu yapmak isteyenler akıllarını ekmek peynirle yemiş kişilerdir. Böyle bir garabet olur mu? Olmaz. Onlar da biliyorlar zaten böyle bir garabet olmayacağını. Öyle anlaşılıyor ki Sayın Bahçeli’nin devlet yönetimiyle de bir alakası kalmamış. Çünkü işe alınacak kişilerle ilgili “Herhangi bir sabıkası yoktur, kamu görevlisi olabilir” diye adli sicil kaydını veren kişi savcı. Eğer bir yanlışlık varsa soruşturulacak kişi o belgeyi veren kişidir. Eğer Bahçeli açıklama yapacaksa adli sicil kayıtlarını kimler verdi, onun üzerinde durması lazım. Dediğim gibi çok ciddiye alınacak bir şey değil.

“Belediyelere polis baskınında yapılacakları anlatan bir metin gönderdik”

Arkadaşımız belediyeler konusunu sorunca, “Aklını ekmek peynirle yemiş olduklarını sanıyorum” dediniz. Parti olarak bu hamlelerin devamının geleceğinden endişe ettiğinizi söylediniz. Başka neler yapılabilir ve karşı hamle ne olur? Çünkü bu ülkede kayyumlar yaşandı.

Geçmişte de bizim belediyelere yönelik polis baskınları çok oldu. Biz belediye başkanlarımıza polis baskını olacağı zaman hangi önlemleri alacaklarını anlatan bir metin gönderdik. 7 ya da 8 madde halinde. Şimdi o maddeleri güncelliyoruz. Polis geldiği zaman bilgisayarlara el konduğunda imajını almadan vermeyeceksiniz. Alınan belgelerin mutlaka bir tutanağını tutacaksınız, fotokopisini alacaksınız. Bizim herhangi bir korkumuz yok. Müfettiş de gelebilir, belge de istenebilir, verilebilir… Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu var o harekete geçebilir. Yapılan bu hamlelerin tamamı doğrusunu isterseniz bizim için yani. Teşekkür ediyoruz kendilerine. Yapsınlar. Sonuçta bu milletin bir vicdanı var. Vatandaş sormayacak mı sandığa gittiğinde? Kardeşim devlet böyle yönetilir mi? Ben sana oy verdim bunun için mi?

“Özel masaların kurulduğunu biliyoruz”

Dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “CHP’li belediyelerinin telefonları dinleniyor” ifadenizle ilgili suç duyurusunda bulunacağını duyurdu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstedikleri kadar bulunsunlar. Biz bunu çok ciddiye almıyoruz. Biz telefonlarımızın dinlendiğini gayet iyi biliyoruz. Bir adım daha ileriye atayım. Özel masaların kurulduğunu da biliyoruz. Bunun da farkındayız. (‘Özel masadan kasıt ne’ sorusu üzerine) Bunu Soylu gayet iyi anlar. Meseleyi yargıya taşıyarak ‘acaba geri adım atarlar mı ya da benzer sert söylemekten kaçınırlar mı’ diye bi arayış içinde bulunabilirler. Bizim korkumuz yok.

“Gerekirse kamera ile mülakat yapılır”

Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndan (KPSS) yüksek puan alan adayların mülakatlarda elenmesi ülke gündemine oturmuş durumda. Bu konuda örneğin bir genelgeyle CHP’li belediyelerde mülakat kaldırılabilir mi? Direkt sınavla personel alınması mümkün mü?

Mülakatı kaldıracağımızı söyledik zaten. Taahhüt ettik onu, daha önceden de ifade etmiştik. Ama belirli görevler için mülakat zorunluluğu olabilir. Örnek verelim: Bir hakim, savcı veya öğretmen… Onun fiziği, diksiyonu, anlatımı bunlara bakmak lazım. O zaman da kamera koymak zorundayız. Soruları kim soruyor, verilen yanıtlar… Herhangi bir şekilde haksızlığa uğradığını iddia eden kişi yargıya başvurduğu zaman da kamera kayıtlarıyla beraber gönderilir. Geçmişte Danıştay mülakatlarda kamera konması konusunda bir karar aldı. Fakat sonra AK Parti bir kanun teklifi getirdi ve kamerayı kaldırdı. Çünkü orada torpil işleyecekti yani ve işlettiler.

Artı eksi üç puan ve MEB’den açıklama

Sözlü mülakatın yazılıda alınan puanın üç artı veya üç eksi şeklinde olması gerekir diye, Milli Eğitim Komisyonu’nun mutabakat sağladığı bir alan var. Komisyon’daki bütün partiler Danıştay’ın vermiş olduğu karar üzerine “Ya artı üç puan vereceksiniz ya eksi üç puan vereceksiniz, aralık çok geniş olmayacak” diyor. Bu konuda uzlaşma var ama yapılan sınav bu uzlaşmaya uymuyor. Danıştay kararlarına da uymuyor. Bu arkadaşlarımız yargıya başvuracaklar biz de hukuki destek vereceğiz.

(Milli Eğitim Bakanlığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının ardından, bahsedildiği gibi bir Danıştay kararı olmadığına yönelik açıklama yayımladı)

“19.1 milyar dolar döviz sattılar”

Yeni Ekonomi Modeli ile ilgili Hazine Bakanı’nın yaptığı açıklamalar var. O ısrarla kamunun müdahalesi olmadığını söylüyor. Siz de tersini iddia ediyorsunuz döviz satışı konusunda. Ekonomi modelinin işleyişini nasıl görüyorsunuz?

Ortada bir model falan yok arkadaşlar. Kendi kendilerine model diyorlar.Satışlar konusunda bizim verdiğimiz rakamlar doğrudur. 19.1 milyar dolar para sattılar. Döviz piyasaya sürdüler. Bu doğru değil diyorlarsa çok basit, Meclis açıldığında araştırma önergesi vereceğiz, kabul edecekler. Hangi banka ne kadar döviz sattı ortaya çıkacak. Hepimiz öğreneceğiz. Korkmamaları gerekir. Ama ben de adım gibi biliyorum ki MHP ile beraber bunu reddedecekler çünkü gerçeklerin kamuoyu tarafından bilinmesini istemiyorlar.

“Model soygun modeli”

Merkez Bankası Ocak ayında yeni bir faiz indirimine gidebilir mi?

Gidebilir. Bizi şaşırtmaz. Merkez Bankası’nın faiz indirmesi piyasadaki faizlerin inmesine yol açmıyor ki. Buradan birileri kazanıyor. Siz doları 18 yapıp sonra aşağı indirirseniz kim kazanıyor? Birileri kazandı. Türkiye en büyük soygunu yaşadı aslında. Hepimiz biliyoruz. Merkez Bankası yüzde 14’ten kredi veriyor bankalara. Onlar da götürüp yüzde 22.5’tan hazineye veriyor. Alın teri bile dökmüyorsunuz. Siz buna model diyorsunuz. Bu model soygun modeli.

“Moral üstünlük diyorlarsa sandığı getirsinler”

Döviz kurlarının aşağı çekilmesiyle beraber kamuoyunda muhalefetin moral üstünlüğünün azaldığı şeklinde yorumlar yapıldı. Sizin böyle bir değerlendirmeniz var mı ve son günlerde bir anket çalışmanız oldu mu?

Bizim moral üstünlüğümüzde bir sorun yok. İktidar ‘Bir moral üstünlüğü elde ettik’ diye düşünebilir. Ama işin doğrusunu isterseniz güvenin olmadığı bir yerde moral üstünlüğü de olmaz. Erdoğan’la toplum arasında ciddi bir güven sorunu var. O güven sorunu yeniden inşa edilmedikçe toplum onlara destek vermez, vermemeye de kararlı. Dün bir anket geldi. Herhangi bir sorun yok. Geçmişte neyse sonuçlar aynı. CHP’nin hafif yukarıya doğru tırmanışı var, devam ediyor. Moral üstünlük diyorlarsa sandığı hemen getirsinler. Bu moral üstünlükle sandığa gidelim hep beraber seçim yapalım yani.

“Genel başkanların farklı işleri var”

Altı siyasi parti bir parlamenter sistem çalışması yaptınız ve çalışma tamamlandı. Altı lider olarak kameraların karşısına ne zaman geçeceksiniz? Bir takvim var mı?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili genel başkan yardımcılarının uzlaştığı ana metin ortaya çıktı. Bu ana metni şu anda genel başkanlar ve arkadaşları, kurmayları üzerinde çalışıyorlar. 2022’nin başlarında bu konuda uzlaştığımız, netleştirdiğimiz konularda kamuoyunda bir açıklama yapılır. Ama açıklama nasıl yapılacak, altı genel başkan bir araya gelecek mi, gelmeyecek mi bunu görüşürüz kendi aramızda. Altı partinin genel başkanının bir araya gelmesi, oturması, fotoğraf vermesini düşünüyorsunuz. Bu belki belli bir zaman dilimi içinde. Seçim takvimi belirlenmediği sürece altı kişi altı genel başkan bir araya, her birimizin dünya kadar işi var farklı yerlerdeyiz. Gelebiliriz de yani.

“Bürokraside yasalara aykırı imza atmama konusunda gelişme var”

Bürokraside yaşanan çözülme sonrası size bir miktar bilgi gelmesi söz konusu mu? Zira bürokrasiye yönelik çıkışınızdan sonra bu konu çok tartışılmıştı?

Bürokraside yasalara aykırı işlemlere imza atmama konusunda ciddi bir gelişme var. İstifalar da var, görevden almalar da var. Bunları da biliyoruz biz. Onlara şunu söylüyoruz: Bugün için sizi görevden alabilirler. Ama hiç meraklanmayın, belli bir süre sonra daha güzel görevlere geleceksiniz bu ülkeye hizmet etmek için. Bunu kendilerine aktarıyorum. Bilgi akışı var, doğrudur. Bürokraside çözülme değil de bürokraside diriliş desek daha iyi olur.

“Suriyelileri göndereceğiz”

Suriyelilerle ilgili olarak görüşünüz nedir? İktidar olduğunuzda Suriye politikası nasıl olacak? Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Suriye’yle barışacağız. Süratle büyükelçilikleri açacağız. Mısır’la barışacağız. Libya’yla barışacağız. Herhangi bir sorunumuz olmayacak. Suriyelileri de kendi ülkelerine göndereceğiz. Kendi iradeleriyle gidecekler. Huzur içinde gidecekler. Onların can ve mal güvenliklerini sağlayacağız, o konuda hiçbir endişem yok. Yaptığımız görüşmeler de oldu. İstanbul’da bir grup Suriyeliyle, Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelen kadın sivil toplum örgütleri vardı. “İki yıl içinde nasıl göndereceksiniz” diye sordular. Anlattım, son derece mutlu oldular, eğer bunları yaparsanız kendi ülkemize gitmekten mutlu oluruz dediler.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

2022 ‘Hayat Pahalılığı’ Yılı Olacak

Son iki yılı Kovid 19 pandemisinin etkisi altında geçiren Türkiye ekonomisi, 2021’i ekonomi yönetiminde yaşanan karmaşa ve kur krizi ile geride bırakıyor. Ekonomide 2022’nin gündemi ise yüksek enflasyon, bir başka deyişle ‘hayat pahalılığı’ olacak. Zira enflasyonun yeni yılın ilk yarısında yüzde 40’lara dayanması bekleniyor.

DW Türkçe’ye konuşan ekonomistler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın enflasyonu düşürmeden “düşük faiz” politikasında ısrar etmesi halinde, vatandaşın cebindeki yangının 2022’de daha da artacağı görüşünde.

Türkiye ekonomisi, 2022 yılına pek çok sorun ile birlikte giriyor. Özellikle 2021’in son aylarına damgasını vuran yüksek enflasyon, yeni yılda gündemin en önemli maddelerinden biri olacak. Son bir yılda Dolar ve Euro karşısında yüzde 50 değer kaybeden Türk Lirası’nın 2022’de nasıl bir seyir izleyeceği de merak edilen konular arasında. Son açıklanan Kasım 2021 enflasyon verilerine göre TÜFE yüzde 21,3’e, ÜFE ise yüzde 54,62’ye çıktı. Böylelikle 2003 yılından beri TÜFE-ÜFE farkı en yüksek seviyesine ulaşmış oldu. 3 Ocak 2022’de açıklanacak Aralık ayı rakamları ile birlikte, enflasyonun son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkması bekleniyor. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program’da 2022 için enflasyon hedefi yüzde 9,8 olarak belirlenmiş durumda.

“TÜİK’in enflasyon verileri gerçeği yansıtmıyor”

Gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı verilerin çok üzerinde olduğunu dile getiren ekonomistlere göre, 2022 yılının ilk yarısında enflasyon yeni rekorlar kırabilir. DW Türkçe’ye konuşan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, TÜİK’in enflasyon verileri enflasyon sorununda gerçek tabloyu göstermiyor. “TÜİK’in asli görevine geri dönmesi, kurumsal olarak erozyona izin vermeden bize verileri doğru vermesi durumunda, şu anda enflasyonun kesinlikle yüzde 30’ların üzerinde olacağını göreceğiz” diyen Prof. Yılmaz,resmi rakamlara göre yüzde 55’e dayanan üretici enflasyonu ile yüzde 20’yi aşan tüketici enflasyonu arasındaki farka dikkat çekiyor.

Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’nda yaşanan değişimler, 2021’de ekonomi gündemini yoğun olarak meşgul etti. Özellikle Kasım 2020’de Merkez Bankası Başkanlığına getirilen Naci Ağbal’ın başlattığı faiz artırımı süreci ile döviz kurları ve enflasyonda yaşanan iyileşme, Ağbal’ın görevden alınması ve yeni başkan Şahap Kavcıoğlu’nun Eylül 2021’de başlattığı faiz indirim süreci ile, yerini Türk Lirası’nda tarihi değer kaybı ve yüzde 30’lara varan yüksek enflasyona bıraktı. Son iki yılda dört başkan gören Merkez Bankası’nın bağımsızlığı 2021’in en çok tartışılan konularından biri oldu. Yine bu dönemde Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifası sonrasında, önce Lütfi Elvan, ardından da Nurettin Nebati bu göreve getirildi.

Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direktifleriyle, Eylül 2021’den bu yana politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdi. Merkez Bankası, böylelikle enflasyon ile faiz arasındaki makası da 7 puana çıkarmış oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Ege Yazgan, faiz indirimleriyle çok ciddi bir finansal çalkantı yaratıldığını söylüyor. Faiz indirimlerinin iddia edildiği gibi reel sektörde üretim artışı ve ihracatta büyük bir sıçrama yaratmadığına işaret eden Prof. Yazgan, “Bu faiz indirimleri, öyle ya da böyle istikrarda olan bir finansal sektörü çok zor duruma sokmuş, ciddi biçimde üretim yapan reel sektörü de üretim yapamaz hale getirmiş durumda” diye konuşuyor.

Peki, hükümet, ekonomide attığı tartışmalı adımlarla neyi hedefliyor?

Prof. Dr. Kamil Yılmaz’a göre, atılan adımları erken seçimin habercisi olarak okumak gerekiyor. Dünyada enflasyon dalgası nedeni ile bütün ülkelerin faiz artırdığı bir dönemde Türkiye’nin faiz indirmesini ekonomi mantığı ile açıklamanın mümkün olmadığını savunan Kamil Yılmaz, “Bu tamamen siyasi mantıkla açıklanabilecek bir şey. Ben son dönemde gelen bu asgari ücret zammı ve bugünlerde açıklanması beklenen memur ve emekli maaş zamlarının bizi seçime doğru götüren bir hükümet tarafından alınmış kararlar olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Enflayon yüzde 40’ları görebilir”

Yılın son günlerinde Erdoğan tarafından açıklanan “TL’yi Özendirme Paketi” ile döviz kurlarındaki ateş şimdilik söndürülmüş gözüküyor. Ancak yükselişini sürdüren enflasyon nedeni ile vatandaşlar hâlâ büyük oranda birikimlerini döviz alarak korumaya çalışıyor. 2022’de de, yükselen enflasyona bağlı olarak döviz talebinin artacağını ifade eden Prof. Ege Yazgan, şöyle konuşuyor: “Enflasyon konusunda yüzde 35-40 gibi seviyeleri görebilmemiz çok mümkün. Ondan sonra da bu seviyelerden düşmek o kadar kolay olmayacak.”

2020’yi yüzde 1,8 büyüme ile kapatarak pandemi yılında büyümeyi başaran sayılı ülkelerden biri olan Türkiye, 2021’in ilk çeyreğinde yüzde 7,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 20’nin üzerinde büyümüştü. Bu yüksek büyüme oranı, hükümetin kamu bankaları üzerinden açıkladığı kredi paketleri ile gerçekleşti. Üçüncü çeyrekte de yüzde 7,4 büyüme kaydeden Türkiye’nin 2021’i yüzde 10’a yakın büyüme ile kapatması bekleniyor. 2022 yılında yüksek döviz kurlarının etkisi ile ihracat ve turizmin ekonominin büyümesinde etkili olması bekleniyor. Bununla birlikte, asgari ücret artışının da, enflasyon daha fazla yükselmeden önce, konut, otomobil, mobilya gibi alanlarda satışları artırabileceği belirtiliyor.

“Büyüme son çeyrekte düşecek”

Ancak, 2022’nin sonuna doğru döviz kurlarının etkisiyle, büyümede ciddi bir yavaşlama yaşanması ihtimali güçleniyor. Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, dünyada bu yıl yüzde 5,5 olan büyümenin 2022’de yüzde 4,5 seviyelerine gerilemesinin beklendiğini belirtiyor. Türkiye ekonomisinin 2022 yılını yüzde 4,5 seviyelerinde bir büyüme ile kapatmasının muhtemel olduğunu belirten Prof. Aslanoğlu, “Ancak son çeyrek, gelecek yıl muhtemelen görece daha yavaş bir çeyrek olacak. İlk dokuz ayda büyüme daha güçlü olabilir kanaatindeyim. Fakat sonraki dönemler, gelecek yılın son çeyreği ve ötesi özellikle döviz piyasası, enflasyonun seyri ve buralardaki istikrara bağlı olarak şekillenecektir” diye konuşuyor.

Türkiye’nin kronik sorunlarından biri olan işsizlik de, 2021 yılında ekonomi gündemin ilk sıralarında yer aldı. Temmuz ayı ile birlikte yükselişe geçen işsizliğin yılı yüzde 12 ile kapatması bekleniyor. Ancak geniş tanımlı işsizlik, son açıklanan eylül ayı iş gücü istatistiklerine göre yüzde 21,9’a çıkmış durumda. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı da yüzde 21,5 seviyesinde bulunuyor.

2022 yılında hükümetin hedefi işsizlikte bu seviyenin korunması ya da bir miktar aşağıya düşürülmesi olacak. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e göre, 2022’de işsizlikte dramatik bir artış yaşanma ihtimali düşük. 2022’de asgari ücrete yapılan yüzde 50 zammın işsizlik üzerinde ciddi bir olumsuz etkisi olmayacağını ifade eden Prof. Gürsel, “Buna karşın özellikle küçük şirketlerde kayıt dışı istihdam artacak. Ancak büyümede düşüş başlarsa, istihdam artışı da azalışa dönebilir” diyor.

Paylaşın

Ali Babacan ‘Millet İttifakı’na Katılma Şartını Açıkladı

Millet İttifakına katılmasının ön koşulunu açıklayan DEVA Partisi Lideri Babacan, “Geçiş sürecinde anlaşalım, nasıl işleyeceğine karar verelim, bu geçiş sürecine göre nasıl bir aday profili gerekiyor, onu da konuşalım. Eğer bu konularda da ortaklaşabiliyorsak, belki ittifak konusunu o noktada değerlendirmek mümkün olabilir” dedi.

Geçiş süreci mutabakatını çok önemsediklerini vurgulayan Babacan, “geçiş sürecinde ihtilaf çıkabilir endişesi” nedeniyle henüz herhangi bir ittifak içinde yer almadıklarını söyledi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın da aralarında bulunduğu bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Babacan, “Liderler olarak aranızda aday konuşuyor musunuz?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Hayır, hiç. Biz ittifakta değiliz ki henüz. Bizim şu anda asıl önemsediğimiz konu geçiş süreciyle ilgili çalışma. Biz kendi içimizde başladık. Parlamenter sistem bitti ama birinci seçimle parlamenter sisteme geçiş arasındaki süreç nasıl işleyecek? Orada da farklı senaryolar var. Mesela ‘Parlamenter sistem istiyorum’ diyen partilerin milletvekili sayısı 300 ile 360 arasında kalabilir. Cumhurbaşkanı da seçildi, ne olacak? (Milletvekili sayısı) 360-400 arasında olabilir, 400’den fazla olabilir. Ve her senaryoda, tam yetkili seçilen cumhurbaşkanının o yetkileri kullanırken istişareyle ‘Parlamenter sistem istiyorum’ diyen partilerle beraber konuşa konuşa o yetkiyi kullanmasını nasıl sağlayacağız? Bunların hepsinin çalışılması gerekiyor ve bunun da ortak bir çalışma olması gerekiyor. Geçiş sürecinin şekli üzerinde mutabakat olduktan sonra, mutabakatın ruhuna uygun nitelikte bir cumhurbaşkanı adayı arayışı gerekiyor. Geçiş sürecinde anlaşalım, nasıl işleyeceğine karar verelim, bu geçiş sürecine göre nasıl bir aday profili gerekiyor, onu da konuşalım. Eğer bu konularda da ortaklaşabiliyorsak, belki ittifak konusunu o noktada değerlendirmek mümkün olabilir.”

“Geçiş süreci ile ilgili ayrı bir görüşme trafiği başlayacak”

Babacan, geçiş süreci planı ile ilgili henüz bir takvim oluşturulmadığını belirterek “Geçiş süreci ile ilgili ayrı bir görüşme trafiği başlayacak. Ama bir takvim yok henüz. Çünkü takvim de tehlikeli. Ben de parlamenter sistemle ilgili dedim, takvim konuşmayalım. İki hafta takvim şaşsa, Cumhurbaşkanı, ‘Bak bunlar beceremedi, edemedi’ gibi neler neler söyler” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi lideri, geçiş sürecine ilişkin mutabakat konusunda bir netlik sağlanmadan aday ismi söz konusu olmayacağını, bunun kendileri için bir ön koşul olduğunu vurgulayarak “Tabii her partinin kendi tercihi olabilir. Aday da öyle ittifak da öyle. Tabi şu da önemli; ittifak sadece seçim için mi, seçimden sonra herkes kendi yoluna mı, yoksa seçim için kurulacak ittifak seçimden sonra bir koalisyon, ortaklık olarak devam edecek mi? Eğer öyleyse oturup bir de koalisyon protokolü hazırlamak gerekecek. Başlık başlık, mesela dış politika; eğitim sistemi nasıl olacak? Seçimden sonra muhalefet olarak devam edeceğiz diyorsak, bunlara hiç gerek yok uğraşmayalım. Ama eğer seçimden sonra beraber yönetme ruhuyla devam şeklinde ittifak olacak ise o zaman oturup politikaları ortaklaştırmak gerekir. Bazen ‘Çok ihtiyatlısınız’ diyorlar ama öyle değil. Biz planlı programlı gitmek istiyoruz ve söz verince tutmak istiyoruz” diye konuştu.

“İttifakın ortak aday çıkarması önemli”

“Seçim ilk turda alınmalı” diyenler var. Ortak aday mı, herkes kendi adayını mı çıkarmalı? sorusuna Babacan şu şekilde cevap verdi;

Eğer bir ittifak olursa, ittifakın ortak aday çıkarması önemli. Bir önceki seçimde öyle olmadı. İttifak oldu ama ortak aday çıkarılamadı. Ama herkes oradan biraz dersini aldı herhalde. Biz ittifak içinde olmadığımız için dışarıdan rahat konuşuyor olabiliriz. Onun için biraz ittifaktaki partilere sormak lazım belki.

Paylaşın

Pervin Buldan: Bizi Asla Yenemeyecekler

Saldırıya maruz kalan HDP Bahçelievler ilçe binasını ziyaret eden Pervin Buldan, burada yaptığı açıklamada, “Meydanı korkaklara bırakmayacağımızı herkes bilmelidir. Bizleri siyaseten yenemeyen, sandıkta yenemeyen bu kesimler, kanlı eylemleri ve saldırılarıyla bizi yenmek isteseler de asla yenemeyeceklerdir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bu güçlerin açığa çıkarılması için mücadelemize devam edeceğiz. Saldırgan elbette tek başına gelmedi. Onu buraya gönderdiler; eline silah, bıçak verdiler” dedi. Buldan, “Bu saldırılar karşısında dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, iki gün önce saldırıya uğrayan Bahçelievler ilçe binasını ziyaret etti. Buldan, şunları söyledi:

“Öncelikle Bahçelievler İlçe Örgütümüze geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu saldırılar karşısında dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyoruz. Bizleri büyütecek ve ayakta tutacak olan elbette ki dayanışmadır. Aynı zamanda bu provokasyonu ve saldırıları yapmaya çalışanlara karşı da dimdik ayakta olduğumuzu göstermektir. Saldırı akşamı Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar buradaydı. Bu saldırıyı kınamak, lanetlemek adına burada bulunan halkımızın yanında olmaya çalıştık. Bundan sonra da bunun böyle devam edeceğini herkesin bilmesi gerekiyor. Saldırının olduğu tarih manidar bir tarihti. Tam da Roboski Katliamının 10. yıl dönümüne denk gelen bir saldırıyla karşı karşıya kaldık.

Ülkemiz acılar ülkesidir. Ülkemizin tarihi katliamlarla dolu bir tarihtir. Roboski asla unutulacak bir katliam değildir. Roboski’ye benzer onlarca acının yaşandığını bu ülke ve bu coğrafyada yaşayan halklar çok iyi bilirler. En fazla da bunun bilincinde olanlar bizleriz, biz Kürtleriz. Kürtler tarihi boyunca hep acılarla, katliamlarla karşı karşıya kaldı. Hiçbir zaman bu acıları ne unuttu ne unutturdu ne de bu zalimler karşısında diz çöktü, boyun eğdi. Biz saldırıların arkasındaki güçleri, emir verenleri, tetik çektirmek isteyenleri çok iyi tanıyor ve tarihten biliyoruz. Tam da Deniz Poyraz’ın duruşmasına bir gün kala yapılan saldırı ile Kürtlere bir kez daha acı yaşatmak istediğini ve bu ülkeyi yönetenlerin HDP’ye ve Kürtlere bir mesaj verdiğini biliyoruz.

“Meydanı korkaklara bırakmayacağımızı herkes bilmelidir”

Biz Roboski Katliamının açığa çıkarılmaması üzerine, Deniz Poyraz, Ankara Gar, Suruç katliamlarının açığa çıkarılmaması üzerine bazı güçlerin harekete geçtiğini çok iyi biliyoruz. Emir veren, tetiği çeken, saldırıyı yapmak isteyenler bellidir. Kanlı bir kaosu yaratmaya çalışanlar bilsin ki; HDP bu saldırılar karşısında kendi güçlü mücadelesinden, inancından ve iradesinden asla taviz vermeyecektir. Meydanı korkaklara bırakmayacağımızı herkes bilmelidir. Bizleri siyaseten yenemeyen, sandıkta yenemeyen bu kesimler, kanlı eylemleri ve saldırılarıyla bizi yenmek isteseler de asla yenemeyeceklerdir.

Bahçelievler İlçe Örgütümüze yapılan saldırıda kimsenin hayatını kaybetmemiş olması bizler için güzel bir haber ama bu saldırıyı gerçekleştirenler bir an önce yargılanmalıdır. Bu güçlerin açığa çıkarılması için mücadelemize devam edeceğiz. Saldırgan elbette tek başına gelmedi. Onu buraya gönderdiler; eline silah, bıçak verdiler. “HDP’ye git, kanlı bir eylem gerçekleştir” dediler. Kanlı eylemlerle kaosla, saldırılarla, katliamlarla Türkiye’nin bir yere varamayacağını artık herkes bilmelidir. HDP bugün Türkiye’de milyonların oyunu almış bir partidir. Parlamentonun 3’üncü büyük partisidir. Her gün partimizi hedef göstermeye ve kriminalize etmeye çalışanlar, hakaret edenler, bugün tek başına parlamentoya giremeyenler bu söylemleri, tavırları ve tutumlarıyla saldırganları güçlendirdiklerini çok iyi bilsinler. Kendileri yüzde 10 seçim barajını aşamayacak kadar küçük partiler, Türkiye’nin 3. büyük partisine hakaret etme hakkına sahip değildir. Haklılığımızı, irademizi, başarımızı hazmedemeyenler partimize saldırganları göndererek buradan bir şey çıkar mı umudu taşıyorlar, ancak bunun boşa çıktığını gördüler ve görmeye devam edecekler.

“Bu zalimler karşısında mutlaka bizler kazanacağız”

Dün Deniz Poyraz’ın duruşmasında mahkeme heyetinin tavrını açık bir şekilde gördük. Katilin nasıl korunduğunu ve kullanıldığını gördük. Dün itirazımız katile katil gibi davranılmamasınaydı. Ancak katile katil dediğimiz için hakkımızda soruşturma açtılar. Soruşturmaları vız gelir tırıs gider. İstedikleri kadar soruşturma açsınlar, fezleke hazırlasınlar, biz katile katil demekten vazgeçmeyeceğiz. Arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak için sözümüzü her yerde söylemeye devam edeceğiz. Eğer bir katil tetiği çekmiş ve bir kadını vahşice katletmişse onun adı katildir. İsteğimiz sadece bu tetiği çekenlerin değil arkasındaki güçlerin sorgulanması ve yargılanmasıdır. Hiç kimse kaygıya kapılmasın, milyonlar mutlaka kazanacaktır. Bu zalimler karşısında, bu faşizm anlayışı karşısında bizler mutlaka kazanacağız. Yeter ki dayanışmamızı, mücadelemizi, irademizi ve kararlı duruşumuzu kaybetmeyelim, bundan ödün vermeyelim. Ben ilçe örgütümüze bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, yaralanan arkadaşlara acil şifalar diliyorum. Dayanışma içinde olanlara başta Barış Anneleri olmak üzere herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hepimizin yolu açık olsun.

Paylaşın

İstanbul’da İnsani Geçim Ücreti 5.303 Lira

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından yapılan araştırma sonucunda İstanbul’da ortalama büyüklükte bir ailenin, insani şartlarda aylık geçimini sağlayabilmesi için İnsani Geçim Ücreti (İGÜ), 2022 yılı için 5.303 TL olarak belirlendi.

İGİAD tarafından yapılan açıklamada, asgari ücret anlayışı yerine bu ücretin kabul görmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamada, dünya genelinde ekonomik dalgalanmaların 2021’de hem sağlık hem de iktisadi gelişmeler açısından işveren ve çalışan tüm kesimleri derinden etkilediği bilgisinin yer aldı.

Açıklamada, 2004’ten bu yana her yıl aralık ayında yapılan bu araştırmayla Türkiye’nin 12 farklı bölgesinden aileler örneklem alınarak, geçinebilmeleri için gerekli İGÜ seviyesinin tespit edildiği belirtildi. İGİAD’ın açıklamasında, yürürlükte olan asgari ücret anlayışı yerine ise İGÜ yaklaşımının kabul görmesi gerektiği bilgisine de yer verildi.

İGÜ rakamının iki çocuklu dört kişilik bir ailenin refah bir yaşam sürebilmesi için aylık insani geçim maliyetinin hesaplanmasından hareketle belirlendiğine dikkat çeken İGİAD yaptığı açıklamada, ekonomide yaşanan dalgalanmalarla gıda fiyatlarındaki artışın asgari ücretle çalışan 7 milyon kişinin alım gücünün yarı yarıya düşmesine sebep olduğunu belirtiyor.

Konut, ulaşım ve diğer sektörlerdeki orantısız artışların gıda merkezli İGÜ hesaplamalarını da zorlaştırdığının altı çizilen bilgilerde, İstanbul dışındaki bölgelerde de uygulandığı takdirde İGÜ’nün yıl içerisinde ortalama alım gücünün korunmasına küçük de olsa bir destek sağlayabileceği de yer alıyor. Bu yıla özel olarak asgari ücretlerde güncellemenin sadece ocak ayında değil, haziran ayında da yapılmasını öneren İGİAD, ilk 6 aylık enflasyonun yol açtığı reel gelir kaybının haziran ayında değerlendirilerek ücretlerde tekrar değerleme yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

12 farklı bölgede İGÜ araştırması 

İnsani Geçim Ücreti’nin toplumsal dayanışma ve refah seviyesi açısından önemli bir gösterge olduğuna değinilen İGİAD açıklaması, İGÜ’nün kapsamı ve yöntemine dair de detaylı bilgiler içeriyor. İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistiki Bölge Sınıflaması’nda yer alan 12 farklı bölgeye göre yapılan İGÜ araştırması; bir ailenin gıda, giyim, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar, mobilya, ev bakımı, sağlık, ulaşım, haberleşme, eğlence, eğitim hizmetleri harcamalarını içerirken, SGK, vergi ve devlet tarafından karşılanan eğitim giderlerini hesaba katmıyor.

TÜİK tarafından üretilen veriler kullanılarak yapılan hesaplamalara göre, işverenlerin İstanbul’daki bir çalışana ailesini geçindirebilmesi için aylık asgari 5.303 lira ödenmesi gerektiğini vurgulayan İGİAD, insani geçim ücretinin çalışanlara verilmesi için işverenlere harekete geçmelerini tavsiye ediyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Yine Kapıda Kaldı: Bakanlığa Alınmadı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partililerden oluşan bir ekiple Milli Eğitim Bakanlığı’nı (MEB) ziyaret etmek istedi, ancak bakanlığa alınmadı. Kılıçdaroğlu’nun gelişi öncesinde bakanlığın giriş kapısının zincirle kilitlenmesi dikkat çekti.

Haber Merkezi / Bakanlık önünde yaptığı açıklamada, “Haksızlık, hukuksuzluk varsa, karşı çıkmak görevim… Dün bir feryadı dile getirdim. KPSS sınavında 80-90-95 puan alan evlatlarımızın elendiğini duydum, onlarla konuştum. Bu memlekete, gencecik evlatlarımıza yazıktır, günahtır.” diyen Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;

“Daha düne kadar mülakatlarda artı 3, eksi 3 aralığında puan verilecektir uygulaması neden terk edildi? TÜGVA’dan, TÜRGEV’den gelen listeler üzerine mi bu kararlar alındı? Danıştay, haksızlığı tescilledi. Geçmişte verdiği kararlarda, ‘Verilen puanlar hayatın olağan akışına aykırıdır’ deniyor… Haksızlığa uğradığına inanan bütün arkadaşlara hukuki destek vereceğiz.”

MEB’in açıklamasıyla ilgili soruya Kılıçdaroğlu, “Sarayın talimatıyla iş yapanları ben muhatap almam. Benim hedefim haksızlık yapanlarla hesaplaşmak” diye yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün partisinin genel merkezinde KPSS’den yüksek puan almalarına rağmen mülakatlarda aldıkları düşük puan nedeniyle atanamayan öğretmenlerle bir araya gelmişti…

Mülakat yüzünden atanamayan öğretmenlere destek veren Kılıçdaroğlu, bugün Milli Eğitim Bakanlığı’na gideceğini açıklamıştı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), önüne gelmesi beklenen Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişi öncesinde bakanlığın giriş kapısının zincirle kilitlenmesi dikkat çekti.

Bakan Özer’den açıklama

Milli Eğitim Bakanı Özer yaptığı açılamada, “Bakanlığımızın kapıları herkese açık. Kamuoyunu yanlış yönlendirerek maksadını aşan, emrivaki şekilde yapılacak görüşme talebini karşılamamız beklenmesin” ifadelerini kullandı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, TÜİK’in kasım ayı enflasyon rakamlarını açıkladığı gün kurumu ziyaret etmek istemişti. Randevu talebi reddedilen Kılıçdaroğlu bu kez kurumun binasına gitmiş ancak içeri alınmamıştı.

Paylaşın

Bakan Özer’den Yüz Yüze Eğitim Açıklaması: Ara Verme Gündemimizde Değil

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Omicron vakalarının artmasıyla ilgili “Şu an itibarıyla yüz yüze eğitime ara verme gündemimizde değil” dedi. Bu süreçte en büyük avantajlarının öğretmenlerin aşılanma oranlarının yüksekliği olduğunu ifade eden Özer, üçüncü ve dördüncü doz aşılarını yaptıran öğretmen oranının da sürekli yükseldiğini belirtti.

Haber Merkezi / Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, yaptığı değerlendirmede dünyada Omicron vakalarının artmasının Türkiye’de de okulların yüz yüze eğitime devam etmesiyle ilgili tartışmaları tekrar gündeme getirdiğini söyledi.

Göreve geldiği günden itibaren okulların yüz yüze eğitime açılması yönünde kararlı bir duruş sergilediğini ifade eden Özer, 6 Eylül tarihi itibarıyla tüm kademe ve sınıf seviyelerinde haftada 5 gün yüz yüze eğitime başarılı bir şekilde devam ettiklerinin altını çizdi.

Özer, Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun destekleriyle artık okulların nasıl açık ve güvenli tutulacağını bildiklerini dile getirerek şunları kaydetti: “Geliştirdiğimiz sistemde sınıf bazlı süreci yönettik, vaka ve yakın temasları takip ederek sadece sınıf düzeyinde yüz yüze eğitime 10 gün ara verdik. Şu ana kadar süreç, oldukça başarılı devam etti. Yaklaşık 4 aydan beri kesintisiz haftada 5 gün eğitime devam edebildik. Bu süreçte okullarda kapatılan sınıf sayısı, toplamda yüzde 1’in çok çok altında seyretti. Bugün sadece 1524 sınıfımızda yüz yüze eğitime ara verildi. 850 bin sınıfımızın olduğu göz önüne alındığında bu rakam oldukça düşük.”

“En az iki doz aşı olan öğretmen oranı yüzde 94’e yükseldi”

Bu süreçte en büyük avantajlarının öğretmenlerin aşılanma oranlarının yüksekliği olduğunu ifade eden Özer, “En az bir doz aşı olan öğretmen oranımız yüzde 93, en az iki doz aşı olan öğretmen oranımız ise bugün itibarıyla yüzde 89. Aşı olmayıp hastalığı geçirerek antikor oluşturan öğretmen oranımız ise yaklaşık yüzde 5. Dolayısıyla en az iki doz aşı olan ve antikor oluşturan öğretmen oranımız yüzde 94’e ulaştı.” bilgisini verdi.

Özer, üçüncü ve dördüncü doz aşılarını yaptıran öğretmen oranının da sürekli yükseldiğini bildirerek “Bugün itibarıyla en az 3 doz aşı olan öğretmen oranımız da yüzde 36’ya yükseldi. Öğretmenlerimizin aşılanma oranları ülkemiz ortalamasının çok üzerinde olduğu gibi çoğu gelişmiş ülkelerdeki öğretmenlerin aşılanma oranlarının da üzerinde. Diğer taraftan öğrencilerimizin de aşılanma oranları sürekli yükseliyor.” değerlendirmesini yaptı.

“Okullar, en son kapatılacak yerler”

Okulların ilk açılması ve son kapatılması gereken yerler olduğunu sık sık ifade ettiğini belirten Özer, “Yeni varyantlar ortaya çıktığında hemen ilk akla gelenin okulların yüz yüze eğitime ara vermesi tartışmalarını yersiz buluyorum.” dedi.

Özer, bu süreçte okulların sadece bir öğrenme ortamı olmadığını yakından deneyimlediklerini aktararak şunları söyledi: “Tüm ülkeler, okul dışı ortamlarda önlemleri sıkılaştırarak okulları açık tutmak için her türlü önlemi almaya çalışırken biz de aynı kararlılıktayız. Ancak okul dışı ortamlardaki önlemlere daha fazla ağırlık vermeliyiz. Dolayısıyla şu an itibarıyla yüz yüze eğitime ara verme gündemimizde değil. Elbette süreci yakından takip ediyoruz. Okullarda maske, mesafe ve hijyene daha fazla önem veriyoruz.”

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Ekonomiye Güven 7 Ayın En Düşük Seviyesinde

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘Aralık 2021 Ekonomik Güven Endeksi’ verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre; Ekonomik güven endeksi Kasım ayında 99,3 iken, Aralık ayında yüzde 1,8 oranında azalarak 97,6 değerine düştü.

Haber Merkezi / Ekonomik güven endeksindeki düşüş, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki düşüşlerden kaynaklandı.

Tüketici güven endeksi bir önceki aya göre Aralık ayında yüzde 3,1 oranında azalarak 68,9 değerini, reel kesim güven endeksi yüzde 1,7 oranında azalarak 110,1 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 0,5 oranında azalarak 118,8’e geriledi.

Perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0,4 oranında azalarak 121,5 değerini ve inşaat sektörü güven endeksi yüzde 3,9 oranında azalarak 90,0 değerini aldı.

Paylaşın