İYİ Parti Lideri Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Milletimize daha fazla çile çektirmeye hakkın yok. Boş gündemlerle tribünlere oynamaya gerek yok. Sen kızsan da bozulsan da millet iradesinden kaçış yok. Sandık elbet gelecek ve sen tutmadığın sözlerin hesabını vereceksin.” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Konuşmasında hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonla ilgili eleştirilerini dile getiren İYİ Parti Lideri Akşener, “Biliyorsunuz AK Parti iktidarı 20 Aralık akşamı faiz indiriyorum deyip aslında faiz artırarak küçük yatırımcıyı çarpmıştı. 31 Aralık gecesi de elektrikten doğalgaza, akaryakıttan köprülere, vergilerden harçlara, iğneden ipliğe kadar yaptığı zamlarla asgari ücretlinin aldığı yüzde 50 zammı da çarptı. Zammı geceyarısından sonra geçerli ilan ederek zamları enflasyondan kaçırıp milyonlarca memur ve emeklimizin yeni yıl zamlarını da çarpmış oldu.” dedi.
Ekonomi yönetiminde yapılan görev değişikliklerine de tepki gösteren Akşener, “Damat kadar başınıza taş düşsün derken damadının manevi halefi, Nureddin Nebati gibi bir liyakat abidesini ekonominin üstüne meteor gibi düşürdün. Sana kaç kere söyledim; önce ekonomiye olan güveni tesis edeceksin. Hazine’nin başına bakan diye getirdiğin Nebati kuyrukluyıldızı milletimiz çarpıldıkça utanmadan gözlerindeki ışıltıdan bahsediyor.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Lideri, konuşmasının devamında, “Şimdi ben de sana sormak istiyorum Sayın Erdoğan; vatandaş çarpıldıkça senin de gözlerin ışıl ışıl oluyor mu? Elektrik faturaları yüzde 127 artınca, kara kışta doğalgaza yaptığın zamdan sonra senin gözlerin de ışıldıyor mu?Milletimizi enflasyona ezdirirken senin de gözlerin ışıldıyor mu? Esnaflarımız, kobilerimiz iflasın eşiğindeyken senin de gözlerin ışıldıyor mu? Dolar düştü, haydi etiketleri indirin diye kürsülerden esiyordun. 31 Aralık gecesi kendi kendini bir kez daha yalancı çıkartıp milletin sırtına zamları bindirince senin de gözlerin ışıldıyor muydu?” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısına konuştu. Akşener’in açıklamalarından satır başları:
“Sayın Erdoğan ve ucube sisteminin elinde milletçe, zorluklarla mücadele ederek geçirdiğimiz bir yılı daha geride bıraktık. Her yeni yıl yeni bir umuttur. İnanıyorum ki yeni yılla birlikte Türkiye makus tarihini yenecek, yeni bir siyasi iklim ve kadrolarla hak ettiği huzura erecek.
Yeni yıla zam kâbusuyla girdik. AK Parti iktidarı 20 Aralık akşamı faiz indiriyorum deyip aslında faiz yatırımcıyı çarpmıştı. 31 Aralık gecesi de iğneden ipliğe kadar yaptığı zamlarla asgari ücretlinin aldığı yüzde 50 zammı çarptı.
Zamları enflasyondan kaçırıp milyonlarca memur ve emeklimizin yeni yıl zammını çarpmış oldu. Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının dolandırıcıları bile kıskandıran yönetim anlayışı sağ olsun yeni yıla zamlarla girdik.
Vicdansızca yapılan bu rekor zamlar iktidarın beceriksizliğidir. Sayın Erdoğan biz üzerimize düşeni yaptık, seni defalarca uyardık. Ekonominin e’sinden anlamayan insanları göreve getirdin. Damadının halefi Nurettin Nebati gibi liyakat abidesini ekonominin üstüne meteor gibi düşürdün.
Hazine’nin başına bakan diye getirdiğin ‘Nebati kuyruklu yıldızı’ milletimiz çarpıldıkça, utanmadan gözlerindeki ışıltıdan bahsediyor. Hal böyleyken elektrik faturaları yüzde 127 artınca kara kışta, doğalgaza yaptığın zamdan sonra senin de gözlerin ışıldıyor mu?
Milletimize daha fazla çile çektirmeye hakkın yok. Boş gündemlerle tribünlere oynamaya gerek yok. Sen kızsan da bozulsan da millet iradesinden kaçış yok. Sandık elbet gelecek ve sen tutmadığın sözlerin hesabını vereceksin.
“2021 yılını meydanlarda, sokaklarda geçirdik”
Bu iktidar gidince her bir vatandaşımız daha çok kazanacak. İktidar yan gelip yatarken, Saray’daki sefa tüm haşmetiyle sürerken ben ve arkadaşlarım 2021 yılını meydanlarda, sokaklarda geçirdik.
Erdoğan, geçtiğimiz yıl “Sağlıkçılarımızın hakları ödenmez” dedi, nitekim dediğini de yaptı. Haklarını ödemedi.
Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, sağlık çalışanlarımız senin danışmanların gibi 5-10 maaş istemiyor. Istakozlu ziyafetlerde de gözleri yok. Sadece hak ettikleri maaşı almak istiyorlar.
Adaletsiz ‘döner sermaye’ sistemi yerine emekliliğe yansıyan adil maaşlar almanızı sağlayacağız. Ayrıca taşeron ve sözleşmeli hizmete de son vereceğiz.
Geçtiğimiz yıl Türkiye’yi terk edip geleceğini, başka ülkelerde arayan doktorlarımızın sayısı Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre 1361.
Sayın Erdoğan bu insanlarımıza yazık değil mi? Bu ailelere yazık değil mi? Onları vergileri ile okutan, bu aziz millete yazık değil mi? Bu ülkenin evlatları, neden doğup büyüdükleri toprakları terk edip gidiyor? Neden ata yurduna veda ediyor? Neden gurbette gelecek arıyor? Senin yüzünden Sayın Erdoğan, senin yüzünden.
Buradan yurt dışına giden ve gitmek için hazırlık yapan çok değerli hekimlerimize sesleniyorum: Lütfen sabredin. İlk seçimlerden sonra Sayın Erdoğan ve onun kurduğu bu ucube düzen gidiyor bundan emin olun. O sandık gelecek ve Türkiye iyi kadrolarla, iyi insanlarla, güneşli günlere yürüyecek.
“Beceriksizliğin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz”
Geçen 20 yılda 8 kere değişen Milli Eğitim Bakanı ve 15 kere değişen milli eğitim sistemiyle istikrarsızlığın ve beceriksizliğin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.
İyi Parti olarak, eğitim politikalarındaki vasatlığın önüne geçip, ülkemize ve çocuklarımıza reva görülen bu eğri düzene, “dur” demek için, İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’ni hazırladık.
Bilimsel düşünceden ve bilimin kılavuzluğundan taviz vermeden; eğitimin kalitesini artırmak, fırsat eşitliğini sağlamak, Nitelikli ve iyi insanlar yetiştirmek için planladığımız, iyileştirilmiş Eğitim Sistemi, milletimize ve memleketimize, hayırlı uğurlu olsun! İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nde ele aldığımız birinci başlık; Eğitimde Fırsat Eşitsizliği. Bugün; Bingöllü Murat ile Ankaralı Zeynep,Ordulu Atakan ile İstanbullu Tuğçe, Cumhuriyetimizin sunduğu imkânlardan, eşit şekilde faydalanamıyor. İyi ve dengeli beslenemeyen, ailesinin sosyoekonomik durumu ve eğitim seviyesi, yeterli olmayan çocuklarımız; fırsat eşitsizliğiyle, daha ilköğretimdeyken tanışıyor.
Bunun en acı örneklerini, pandemi döneminde yaşadık. 7 yaşında öğretmenine daha yeni alışan Ali’den; 17 yaşında üniversite hayalleri kuran Buse’ye kadar, bütün çocuklarımızın içinde bulunduğu dijital uçuruma, birlikte şahit olduk. Sosyal devletin öncelikli görevi; eğitimde fırsat eşitliğini ve kaliteli eğitime erişimi sağlamaktır. Bol miktarda bina dikip, içini de niteliksiz kadrolarla doldurmayı değil; ülkenin geleceğini, milletin yararını öncelemektir.
Biz, İyi Parti iktidarında; 21’inci yüzyılın gereksinimlerine ve zamanın ruhuna uygun olarak; bugün sadece bazı çocukların sahip olduğu fırsatlara, tüm çocuklarımızın sahip olduğu, adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bugün maalesef, 1 milyon 248 bin öğrencimiz, taşımalı eğitim sisteminde. Bu çocuklarımızın, bu sistemle, sağlıklı ve kaliteli bir eğitim imkânına kavuşması, maalesef mümkün değil.
Bu yüzden biz, İyi Parti olarak; tarımsal kalkınmada atacağımız iddialı adımlar ile, öncelikle, kırsal bölgelerimizi yeniden cazip hâle getireceğiz. Sonrasında ise, köy okullarını yeniden açarak, taşımalı eğitime, süratle son vereceğiz.
“Çocuk işçiliğine bir an önce, son vereceğiz”
Son verilere göre, eğitime erişimi olmayan, ya da kısıtlı erişimi olan, ve yasadışı çalıştırılan, 720 bin çocuk işçimiz var. İyi Parti iktidarında; çocuklarımızın ellerine, bedenlerinden büyük çekiçler verilmesine, asla izin vermeyeceğiz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile eşgüdümlü çalışarak, çocuk işçiliğine bir an önce, son vereceğiz. Eğitimde vazgeçebileceğimiz hiçbir çocuğumuz yok. Bu sebeple; 12 yıllık zorunlu eğitim çerçevesinde, okullaşma oranlarını, alacağımız tedbirler ve sıkı bir denetim anlayışıyla, yüzde yüze çıkaracağız.
İyileştirilmiş Eğitim Sistemi kapsamında ele aldığımız, ikinci başlık ise; “Eğitimde kalite.” Bugün ne yazık ki; ulusal ve uluslararası göstergeler, ülkemizde, zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın, temel bilgi, beceri ve yeterlilik açısından, yoksun olduğuna işaret ediyor.
Dünya Bankası’nın verilerine göre; Türkiye’de, 10 ile 14 yaş arasındaki, her 5 çocuğumuzdan 1’i, öğrenme yoksulu. Yani maalesef, her 5 çocuğumuzdan 1’i, bir metni okuyamıyor, okusa bile, okuduğunu anlayamıyor. Üstelik, ülkemizi etkisi altına alan, Covid-19 süreciyle birlikte, çocuklarımızın 2 yıldır okullarından uzak kaldığını düşünürsek; öğrenme yoksulluğunun da, ciddi oranda arttığını söyleyebiliriz.
Eğitimde kalite; ailede başlayıp, çevrede devam eden, okulda pekişip, iş hayatında devam eden, döngüsel bir süreçtir. Bir anlam seferberliği, bir değer yolculuğudur.
İşte bu yüzden biz, İyi Parti olarak; öğrenme yoksulluğunun önüne geçmek için, Eğitimin kaliteli ve sürdürülebilir olması için; “ezber temelli eğitimden, beceri temelli eğitime; sınav odaklı eğitimden, süreç odaklı eğitime” geçeceğiz.”